Danıştay Kararı 6. Daire 2020/10431 E. 2020/13607 K. 24.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/10431 E.  ,  2020/13607 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/10431
Karar No : 2020/13607

DAVACI : … Turizm Yatırımları A.Ş.
VEKİLİ : Av. …, Av. …

DAVALI : … Bakanlığı / ANKARA

DAVANIN KONUSU : Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 15/09/2020 tarihli, 31245 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İmar Planı Değişikliğine Dair Değer Artış Payı Hakkında Yönetmeliğin “Mahkeme imar planı iptal edilerek plansız kalan taşınmazlarda, idareye sunulan yeni plan teklifleri ile iptal edilen plan koşulları arasındaki değer farkı değer artış payına konu edilir. Bu durumda 5 inci maddesindeki koşulları sağlamak esastır.” düzenlemesini içeren 6. maddesinin 2. fıkrasının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Görülmekte olan davada iptali istenen Yönetmelik maddesinin dayanağı durumundaki 3194 sayılı İmar Kanununun Ek 8. maddesine aykırı olduğu, Kanun hükmünde taşınmaz maliklerinin tamamının talebi üzerine ada bazında yapılacak imar planı değişiklikleri sonucunda taşınmazın değerinde artış olduğu takdirde değer artış payı ödeneceğinin düzenlendiği, iptali istenen maddede ise mahkemece imar planı iptal edilerek plansız kalan taşınmazlarla ilgili olarak idareye sunulan yeni plan teklifleri ile birlikte ortaya çıkan değer artışlarından bahsedildiği ve düzenlemenin uygulama alanının net olarak ortaya konulmadığı, bu kapsamda mahkemelerce verilecek iptal kararları üzerine ilgili idarece resen veya taşınmaz maliklerinden bir kısmının başvurusu üzerine yapılacak imar planı değişiklikleri nedeniyle değer artış payı ödenmesi yükümlülüğünün söz konusu olabileceği, bu durumun ise dayanak Kanun hükmüne açıkça aykırı olduğu, Kanunda değer artış payı ödenmesi yükümlülüğünün söz konusu olabilmesi için taşınmaz maliklerinin tamamının talebi, ada bazında yapılacak imar planı değişikliği ve taşınmazların değerinde artış meydana gelmesi koşullarının arandığı, oysa iptali istenen maddeye göre mahkemelerce verilen iptal kararları üzerine iptal kararına uygun olarak imar planı değişikliği yapmak zorunda olan idarece resen veya taşınmaz maliklerinden bir kısmının mahkeme kararının uygulanması istemiyle yaptıkları başvuru üzerine yapılacak imar planı değişiklikleri nedeniyle de değer artış payı ödenmesi yükümlülüğünün söz konusu olabileceği ve bu durumun da açıkça dayanak Kanun hükmüne aykırı olduğu, bu maddenin davacının da aralarında bulunduğu taşınmaz maliklerinden haksız bir şekilde değer artış payı tahsil edilmesi ihtimalini ortaya çıkardığı, mülkiyet hakkı ancak kanunla sınırlanabileceğinden dayanak Kanun hükmünün kapsamını genişleterek davacının da aralarında bulunduğu taşınmaz maliklerinin mülkiyet hakkını sınırlayan Yönetmelik maddesinin Anayasaya da aykırı olduğu, söz konusu maddenin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar ortaya çıkarması ihtimalinin bulunması nedeniyle öncelikle yürütülmesinin durdurulmasına ve akabinde iptaline karar verilmesi istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakimi …’in açıklamaları dinlendikten ve dosya incelendikten sonra, 2577 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 15/09/2020 tarihli, 31245 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İmar Planı Değişikliğine Dair Değer Artış Payı Hakkında Yönetmeliğin 6. Maddesinin 2. Fıkrasında, “Mahkeme imar planı iptal edilerek plansız kalan taşınmazlarda, idareye sunulan yeni plan teklifleri ile iptal edilen plan koşulları arasındaki değer farkı değer artış payına konu edilir. Bu durumda 5 inci maddesindeki koşulları sağlamak esastır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bunun üzerine, davacı tarafından bu düzenlemenin gelecekte taşınmazlarına uygulanması ve bu kapsamda tarafından haksız olarak değer artış payı tahsil edilmesi ihtimalinin bulunduğu ileri sürülerek anılan düzenlemenin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Aynı Kanunun 14. maddesinde dava dilekçelerinin “ehliyet” hususunda ilk incelemeye tabi tutulacağı, 15. maddesinde ise ehliyetsiz kişi tarafından açılan davanın bu nedenle reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdarenin eylem ve işlemlerinin yargısal denetime tabi tutulmasını sağlayan iptal davaları, hukuka aykırı idari eylem veya işlemlere muhatap olan kişilerin hukuki korunmasını sağladıkları gibi hukuk devleti ilkesinin bir unsuru olan idarenin hukuka bağlılığının gerçekleştirilmesi amacına da hizmet ederler. İdarenin hukuka uygunluğunu sağlamaları bakımından kural olarak sırf kişilerin hukuki korunması amacıyla açılan hukuk davalarından ayrılan iptal davaları, bu özellikleri nedeniyle kendine özgü ve objektif yönü de olan bir dava türü olarak kabul edilmektedirler. Hukuka aykırı işlemlerin hukuk aleminden kaldırılmasını sağlayarak bozulan hukuk barışını yeniden temin eden iptal davalarının açılabilmeleri için aranan ehliyet koşulu da bu özellikleri nedeniyle diğer dava türlerinden farklıdır.
İdari yargılama hukukunda, iptal davaları için aranan ehliyet koşulu; objektif dava ehliyeti olarak adlandırılan kişinin dava açma yeteneğinin yanında sübjektif dava ehliyeti olarak adlandırılan dava açacak kişi ile davaya konu edilecek idari işlem arasında bir menfaat bağı bulunmasını da içerecek şekilde anlaşılmaktadır.
Davacı ile dava konusu ettiği işlem arasında bulunması gereken menfaat bağının bulunup bulunmadığı, her bir davada iptal davasının yukarıda açıklanan özellikleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yargı mercilerince takdir edilmektedir. Bu değerlendirme yapılırken iptal davasının objektif niteliği nedeniyle dava açma imkanını makul olmayan ölçüde sınırlandıran bir yaklaşımdan kaçınılması gerektiği gibi herkesin makul bir menfaat bağı bulunmaksızın her istediği idari işleme karşı dava açabilmesine imkan tanıyacak ve bu nedenle idarenin işlemlerinde ve işleyişinde istikrarsızlığa neden olacak bir yaklaşımdan da kaçınılması gerekmektedir.
İptal davasında sübjektif dava ehliyeti olarak dava konusu edilecek işlem ile ihlal edilen menfaatin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması gerekmektedir.
Menfaatin güncel olmasından anlaşılması gereken, dava konusu edilecek işlem nedeniyle gerçekleşen menfaat ihlalinin geçmişte kalmış ve etkilerini kaybetmiş ya da gelecekte yaşanması muhtemel olan bir menfaat ihlali olmaması; aksine davanın açıldığı tarihte yaşanan ve dava boyunca da devam eden bir menfaat ihlali olması gerekmektedir.
İdarenin genel düzenleyici işlemlerine karşı açılacak davalarda, söz konusu işlemin doğrudan doğruya kişinin hukuki durumunda bir değişiklik meydana getirmesi ve bu nedenle menfaatini ihlal etmesi halinde, henüz bu işleme dayanılarak kişi hakkında bireysel bir idari işlem tesis edilmemiş olsa bile kişinin bu işlemi doğrudan doğruya dava konusu etmesi mümkündür. Ancak, kişinin hukuki durumunda değişiklik meydana getirmeyen ve dolayısıyla menfaatini ihlal etmeyen genel düzenleyici işlemlerin, bu işlemlere dayanılarak kişi hakkında hukuki durumunda değişiklik meydana getiren ve menfaatini ihlal eden bireysel bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan doğruya dava konusu edilmelerine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Zira; doğrudan doğruya kişinin hukuki durumunda değişiklik meydana getirmeyen ve menfaatini ihlal etmeyen, ancak uygulandığı takdirde kişi üzerinde etki doğurması mümkün olan genel düzenleyici işlemler ile söz konusu kişi arasında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat bağının bulunduğundan bahsedilemez.
Davacı, yönetmeliğin uygulanacağı ülke sathında taşınmaz maliki olduğu ve dolayısıyla da iptalini istediği düzenlemenin gelecekte kendi taşınmazı hakkında uygulanması halinde menfaatinin ihlal edileceği iddiası ile bakılan davayı açmış olup davanın incelenebilmesi için gerekli olan güncel bir menfaat ihlalinin söz konusu olmadığını kendisi de kabul etmiştir.
Bu durumda, şu an itibariyle davacının menfaatini herhangi bir şekilde ihlal etmeyen dava konusu düzenleme ile davacı arasında güncel bir menfaat bağı bulunmadığından işbu davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.İma Planı Değişikliğine Dair Değer Artış Payı Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemiyle açılan davanın ehliyet yönünden REDDİNE,
2.Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3.Yürütmenin durdurulması istemi değerlendirilmediğinden bu isteme ait … TL harcın davacıya iadesine,
4.Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 24/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.