Danıştay Kararı 6. Daire 2020/10275 E. 2022/940 K. 01.02.2022 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/10275 E.  ,  2022/940 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/10275
Karar No : 2022/940

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
2- … Belediye Başkanlığı – …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- … 2- …
3- … 4- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU: …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … sayılı parselde yer alan taşınmazın yürürlükteki 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen “İlköğretim tesis alanı”, kısmen de “Yol ve kaldırım alanı” olarak ayrıldığı halde uzun yıllar kamulaştırılmamak suretiyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmaz bedeli olarak 426.767,93-TL’nin (Islah edilmiş haliyle 829.110,39-TL) adli yargıda ilk dava açılma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın kabulü yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 31/10/2016 tarih ve E:2016/6391, K:2016/6333 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 17/10/2018 tarih ve E:2018/3692, K:2018/7979 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak, “İmar Kanununun 10. maddesi hükmüyle, belediyelere imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde imar programını hazırlama, yatırımcı kuruluşlara imar planlarında kamu hizmetine ayrılan arsaları imar programı süresi içerisinde kamulaştırma, yine yetkili idari makamlara kamulaştırmaya ilişkin ödeneği yatırımcı kuruluşun bütçesine koyma mükellefiyeti yüklenmek suretiyle kanun koyucu tarafından, kamu yararı adına fedakarlığa katlanmak durumunda kalan taşınmaz maliklerinin mülkiyet haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğuracak şekilde uzun süre taşınmazlarının imar programlarına alınmadan bekletilmesi uygun görülmemiş ve idareye herhangi bir takdir yetkisi tanınmaksızın bağlayıcı sürelerle gerekli işlemleri yapma görevi yüklenmiştir.
Uyuşmazlıkta; davacılara ait taşınmazın, 16.05.2011 onay tarihli 1/1000 ölçekli Şifa Mahallesi Revizyon Uygulama İmar Planında, “Kısmen Yol, Kısmen İlköğretim Tesisi” alanında kaldığı, dava konusu taşınmazın, imar planına ve kadastro bilgilerine göre, arsa vasfında ve 2.136,19m2 büyüklüğünde olduğu, taşınmazın, 438,50 m2 ‘lik kısmının yol ve kaldırım olarak kullanıldığı, 1.697,69 m2’lik kısmının ilköğretim tesis alanında kaldığı, davacılara ait taşınmazın mülkiyet hakkını ihlal edilmesi sonucunu doğuracak şekilde uzun süre kamulaştırma programlarına alınmadan bekletildiği, davacıların “İlköğretim Tesis Alanı” olarak ayrılan taşınmazına, kamulaştırmasız (hukuki) el atma nedeniyle uğradığı zararın, yatırımcı kurum olan davalı idarelerce ödenmesi gerektiği” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1- … Bakanlığı tarafından, idarelerinin dava konusu taşınmazın kamulaştırılmasından sorumlu olmadığı, imar planlarının hazırlamanın belediyelerin görev ve yetkisinde olduğu, idarelerinin taşınmaz üzerinde fiili el atmalarının olmadığı hususları belirtilerek Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2- … Belediye Başkanlığı tarafından, dava konusu parselin bir kısmının ana yolda kalması nedeniyle belediyelerinin sorumlu olmadığı, bilirkişi tarafından tespit edilen metrekare birim fiyatının fahiş olduğu, Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacıların hissedarı olduğu, “İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … sayılı parsel”de yer alan taşınmazın yürürlükteki 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen “İlköğretim tesis alanı”, kısmen de “Yol ve kaldırım alanı” olarak ayrıldığı halde uzun yıllar kamulaştırılmamak suretiyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle önce … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esasına kayıtlı olarak 02/01/2013 tarihinde açılan davanın görevsizlik kararı ile sonuçlanmasının üzerine, aynı iddiayla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmaz bedeli olarak 426.767,93-TL’nin (Islah edilmiş haliyle 829.110,39-TL) adli yargıda ilk dava açılma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun ”İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1. numaralı bendinde; ”a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” idari dava türleri olarak sayılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının 3. bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; aynı Kanunun 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların görev yönünde reddine karar verileceği belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta öncelikle dava konusu taşınmaz üzerindeki el atmanın niteliğinin tespiti gerekmektedir. Taşınmaza fiili ya da hukuki olarak el atılması durumunda gerek yargı yolu gerekse yargı yolunda yapılacak değerlendirmeler farklılık arz etmektedir.
Taşınmaza idare tarafından fiili olarak el atılmış olması halinde görevli yargı yolunun belirlenmesine ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararında”Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır.
Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.
Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” gerekçesine yer verilmiştir.
Bir bütün olan taşınmazın tamamı açısından fiili el atmanın varlığı kabul edilerek değerlendirmenin bu şekilde yapılması gerekmektedir. Fiili el atmadan doğan zararın tazminine yönelik davanın ise özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli olacaktır.
Dosyanın incelenmesinden; Tuzla Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü’nün … tarihli, … sayılı yazısında,” Dava konusu … pafta, … sayılı parselin imar planlarında yolda ve ilköğretim tesis alanında kaldığı, parselin imar planında yolda kalan kısmında 438,50 m2’lik kısmına yol ve kaldırım yapılmak suretiyle belediyelerinin işgalinin mevcut olduğu, bu işgallerin kaldırılmasının uygun olmadığı” belirtilmiş, Mahkemenin hükme dayanak yaptığı 17/09/2015 tarihli bilirkişi raporunun “Rapora Konu Gayrimenkulün Özellikleri” başlıklı kısmında; dava konusu taşınmazın davalı idare Tuzla Belediye Başkanlığı tarafından 438,50 m2’lik kısmına yol ve kaldırım yapılmak suretiyle fiilen el atıldığının belirtildiği görülmüştür.
Bu durumda dava konusu taşınmazın bir kısmına yol yapılmak suretiyle fiili el atma söz konusu olduğundan, yukarıda verilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere fiili el atmadan doğan zararın tazminine yönelik davanın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli olacağından, davanın kabulüne ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 01/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.