Danıştay Kararı 6. Daire 2020/10000 E. 2020/12992 K. 16.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/10000 E.  ,  2020/12992 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/10000
Karar No : 2020/12992

TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- (DAVALILAR)
I. … Başkanlığı – …
VEKİLİ : Av…
II. … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
III. …Belediye Başkanlığı- …
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVACILAR)
I. …
II. …
III. …
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF : 1- …
2- …
3- …
4- … Belediye Başkanlığı
5- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
6- … başkanlığı

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İstanbul İli, Avcılar İlçesi, … Tesisler Mevkii, … pafta, … parselde bulunan … Sokak …, … ve … adresindeki binaların maliki olan davacılar tarafından, taşınmazın 28.06.2005 tarih ve 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Afete Maruz Bölge” ilan edilen alanda kalması nedeniyle idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek, uğranıldığı öne sürülen 3.207.884,00-TL maddi ve 15.000,00-TL manevi zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 27/11/2012 tarih ve E:2012/501, K:2012/6799 sayılı kararıyla bozulması (süre ve müterafik kusur yönünden) sonrasında, süreye ilişkin bozma yönünden ısrar edilmesi ve 1.107.913,14-TL maddi, 15.000,00-TL manevi tazminat isteminin kabulü ile davalılardan alınıp, davacıya verilmesi, fazlaya ilişkin kısmın reddi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25/02/2019 tarih ve E:2016/1560, K:2019/761 sayılı kararıyla … İdare Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının ısrara ilişkin (Menderes Balaban dışındaki davacılar açısından, 30/A adresindeki bina yönünden davanın süresinde olduğuna ilişkin) kısmının bozulmasına karar verilerek, temyiz isteminin işin esasına ilişkin kısımları hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderilmesi nedeniyle yapılan incelemede, davanın kısmen kabulü , kısmen reddi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1-Davalı idarelerden … Başkanlığı tarafından; ilk derece mahkemesince yanlış hasım gösterilmek suretiyle hüküm tesis edildiği, kendileri yerine … Bakanlığı’nın hasım mevkiinde olması gerektiği, meydana geldiği iddia edilen zarar ile idarelerinin eylem ve işlemleri arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı, kusur oranı belirlenmeksizin davalı idarelerin müşterek ve müteselsil sorumluluğuna hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı, 30/A numaralı bina yönünden bozma kararına uyulması gerektiği, projeye aykırı olan yapıların Afete Maruz Bölge ilan edilen alanda olmasalar dahi yıkımlarının gerekeceği, iddialarıyla Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2-Davalı idarelerden …Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından; belediyelerin zarardan sorumlu tutulamayacağı, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı iddialarıyla Mahkeme kararının maddi-manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
3-Davalı idarelerden … Belediye Başkanlığı tarafından; idarelerin kusur oranı belirlenmeden karar verildiği, belediyelerin zarardan sorumlu tutulamayacağı, müterafik kusurların yeterince dikkate alınmadığı, bozulmadan kesinleşen arsa değer kaybına ilişkin kısım hakkında hüküm tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı, 30/A numaralı bina yönünden bozma kararına uyulması gerektiği, iddialarıyla Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
4-Davacılar tarafından; maddi tazminat miktarının yanlış hesaplandığı, müterafik kusur nedeniyle indirim yapılmasının yerinde olmadığı iddialarıyla kararın bozulmasına karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
1- Davalı idarelerce savunma verilmemiştir.
2- Davacılar tarafından; davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının temyize konu kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Dava konusu taşınmazın bulunduğu … İlçesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve bazı kamu kurumlarınca farklı tarihlerde yapılan araştırma ve tespitlerde, ilçe geneline yönelik; ”Marmara denizi kıyıları killi ve marnlı serilerle örtülü bulunduğundan heyelana müsaittir, bu kısımlar gerekli önlemler alınmadıkça iskan için sakıncalıdır” görüşüne yer verildiği, 1971 yılında yapılan bu tespitte, evlerin fazla katlı olmaması, hafif malzemeden yapılması, derin kazılar yapılmaması, yüzey suyu drenajı yapılması, kıyıdan itibaren kademeli olması ve istinat duvarı yapılması gerektiğinin ifade edildiği, yine Bakanlıkça 1977 yılında … Üniversitesine hazırlattırılan raporda; yamaçları heyelanlı ve heyelana müsait olmaları nedeniyle ancak düşük eğimli ve potansiyel heyelan alanlarında zemine fazla yük vermemek ve kazıdan kaçınmak şartı ile tek katlı ve bahçeli evler yapılmasının mümkün olabileceğinin belirtildiği, İller Bankasınca hazırlanan 1981 tarihli rapora göre Avcıların turistik tesis alanı olarak, kamp alanı ve iki katlı yapı alanı olarak gösterildiği, davaya konu alanın, 1981 yılında … Bankası tarafından hazırlanan ve … Bakanlığının onayladığı nazım imar planı ve 1982 tarihli … Belediye Başkanlığının hazırladığı uygulama imar planı ile yerleşime açıldığı ve zaman içerisinde çok katlı yerleşime izin verildiği, anılan planların hazırlandığı tarihlerde yürürlükte bulunan mülga 6785 sayılı İmar Kanununun 1605 sayılı Kanunla değişik 26. maddesiyle nüfus ve il veya ilçe merkezi olması ölçütlerine göre yol istikamet planları ile imar planlarını belediyelerin yaptırmaları mecburiyeti getirildiği ve 29. maddesiyle imar ve yol istikamet planlarının İmar ve İskan Bakanlığının tasdikiyle kesinleşeceği ve yürürlüğe gireceğinin hüküm altına alındığı, Bakanlığın onay yetkisi planların hukuki varlık şartlarından olduğundan, bu planlara ilişkin çok katlı yerleşime izin veren ilçe belediyesinin yanında Bakanlığın ve Mülga 3030 sayılı Kanundan kaynaklanan denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen, imar yükümlülüklerini ilçe belediyesi ile birlikte kullanan, …Büyükşehir Belediye Başkanlığının hizmet kusurlarının bulunduğu, Mülga 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesinin g bendinde de, afetle ilgili daimi iskan yerleşmelerinde imar planlarını ve alt yapı tesisleri planlarını ve bunlara ait etüd, harita, proje ve keşifleri yapmak veya yaptırmak, re’sen onaylamak veya onaylanmasını sağlamak, inşaat işlerini yapmak veya yaptırmak konularında Bakanlık Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün yetkili olduğunun hükme bağlandığı, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürütülen görevlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçtiği, Avcılar İlçesi, … Tesisler Mevkii, … pafta, … parsel sayılı (…, … ve … bloklar) taşınmazdaki yapının 28.06.2005 gün ve 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Afete Maruz Bölge” ilan edilen alanda kalması ve yıkılması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 3.207.884,00-TL maddi 15.000,00-TL manevi zararın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, son fıkrasında ise, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdarenin hukuki sorumluluğunun kabulü için, kusursuz sorumluluğa ilişkin istisna halleri dışında, idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin, kötü işlemesi, geç işlemesi yada hiç işlememesi sebeplerinden birisiyle kusurlandırılmış olması gerekmektedir. Hizmet kusuru, iradi bir işlem yada eylemden kaynaklanabileceği gibi, idarenin dikkatsizliğinden, tedbirsizliğinden ve ihmalinden de kaynaklanabilir. Yine zarar ile idari eylem veya işlem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu bölgede genel hayatı etkileyecek nitelikteki heyelanın varlığına ilişkin bilimsel raporlarda ifade edilen ve idarelerin bilgisinde olan jeolojik veriler dikkate alınmadan alan planlamaya konu edilip arsa üretilerek üzerinde yapılaşmaların gerçekleştirilmesine imkan sağlandığı şartlar altında taşınmaz edinen kişilerin, bölgenin sonradan afet bölgesi ilan edilerek yapı ve ikamete yasaklanan bölgede heyelan sonucu oturulamaz hale gelen yapının can ve mal emniyetini korumak açısından tahliye edilerek yıkılması ile oluşan gerçek zararının, … Belediyesinin yanısıra afet mevzuatı ile imar mevzuatı açısından görev üstlenen … Bakanlığı (… Bakanlığı) ile … Büyükşehir Belediye Başkanlığının hizmet kusurları nedeniyle tazmini gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendinde dava dilekçelerinin husumet yönünden inceleneceği, 15/1-c maddesinde ise; davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması durumunda dava dilekçesinin belirlenecek gerçek hasma tebliğ edileceği, aynı Kanunun 14. maddesinin 6. fıkrasında; yukarıda belirtilen usule aykırılığın ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde davanın her aşamasında 15. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, yine aynı Kanunun 49/1-c maddesinde ise; usul hükümlerine uyulmamış olunması, kararın bozulmasını gerektiren sebepler arasında sayılmıştır.
Davanın hizmet kusuru bulunan idarelerin husumetiyle görülmesi ve husumet yöneltilen tarafın açık ve kesin bir şekilde dava dilekçesinde belirtilmesi gerektiğinden, yargı yerince yapılan inceleme sonucunda, davanın konusu esas alınmak suretiyle, davalı tarafın hatalı gösterilmiş olması halinde, husumetin düzeltilmesine re’sen karar verileceği ve varsa dava konusuna ilişkin hizmet kusurunda ilgisi olmayan tarafın husumet mevkiinden çıkartılarak, davanın doğru hasım belirlenerek görülmesine karar verileceği tabii olup, davaya konu uyuşmazlığın incelenmesi ve sonuçlandırılmasının ancak husumetin doğru olarak tespit edilmesine bağlı olması nedeniyle husumete yönelik eksiklik ya da yanlışlık içeren bir kararın bu yönden usul hükümlerine aykırılık taşıyacağı açıktır.
Bu durumda, davanın hizmet kusurları bulunan … Belediye Başkanlığı, … Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve … Bakanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği dikkate alındığında, olay tarihi itibarıyla dava konusu zararın doğmasında kusuru bulunmadığı anlaşılan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının davanın tarafı olmasına yasal olanak bulunmadığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca ‘Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının” hasım mevkiinden çıkarılarak davanın Avcılar Belediye Başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” husumetiyle görülüp karara bağlanması gerekirken, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı hasım mevkine alınarak verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
Hizmet Kusuru bulunan idarelerin tazminata esas olmak üzere kusur oranlarının belirlenmesi gerekliliği ve tazminata ilişkin miktarın belirlenmesi usulü yönünden;
Zarara birden fazla idarenin eylem ve işlemleriyle sebebiyet vermiş olmaları durumunda kusur oranlaması yapılmak suretiyle, zararın tazmininin kusurlu olunan oran nispetinde olmak üzere, sorumlu idarelerden ayrı ayrı tahsil edilmesi, sorumluluk ve tazminat hukukunun en temel prensiplerindendir.
Dosyanın incelenmesinden, mahkeme tarafından yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile zararın miktarına yönelik değerlendirmelerin yapıldığı, davalı idarelerin kusur oranlarının belirlenmesine yönelik olarak ise inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; uzman bilirkişilerden oluşturulacak heyet (öncelikle üniversitelerin ilgili bölümlerinden seçilecek) ile davacının, arsa sahibinin ve yapı müteahhidi ile yapıya ilişkin projeler nedeniyle fenni mesuliyet üstlenen kişilerin taşıdığı hukuki sorumluluklar dikkate alınarak kusurları olup olmadığı hususlarının da irdelenmesi suretiyle davalı idarelerin tazminat istemine konu zararın oluşmasındaki kusurlarının belirlenerek (Konuya ilişkin benzer dosyaların da birlikte değerlendirilmesinden; aynı maddi olaya ilişkin başka davacılar tarafından açılan tazminat davalarında, farklı mahkemeler tarafından farklı bilirkişi heyetlerine yaptırılan incelemeler neticesinde, olaya ilişkin sorumluluklar yönünden aynı veriler değerlendirildiği halde, değişik kusur oranlamaları üzerinden birbiri ile çelişik kararlar verildiği anlaşıldığından, hüküm birlikteliğini sağlamak için emsal diğer dosyalardaki kusur oranlarına dair bilirkişi incelemeleri de dikkate alınmak ve gerekirse tüm davalar için aynı bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle) tazminat miktarının kusur oranları nispetinde davalı idarelere ayrı ayrı yükletilmesi gerekirken, kusur oranlarına bakılmaksızın hesaplanan maddi zararlar ile takdir edilen manevi zararların tazmini yükümlülüğünün davalı idarelere müşterek ve müteselsilen yüklenerek hüküm kurulmasında hukuki isabet görülmemiştir.
Bilirkişi raporundaki tazminata ilişkin miktarın belirlenmesi usulü ve tespit dönemi yönünden;
Davacının bağımsız bölümünün bulunduğu blokta ikamet etmeyi engelleyici durumun hangi tarihte ortaya çıktığı tespit edilerek (tahliye tarihinin tespit edilebilmesi durumunda zararın tahliye tarihi itibarıyla hesaplanması, ancak tahliye tarihinin tespit edilememesi durumunda yıkım tarihinin esas alınabilecek olması dikkate alınarak) dairenin değer tespitinin zarara uğranıldığı tarih itibarıyla tespit edilmesi gerektiği gibi binanın maliyet bedeli tespit edilirken her yıl güncellenen Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ hükümlerine göre hesaplama yapılması ve bu hesaplama yapılırken zarara uğrayan dairenin yapı maliyet bedeli belirlendikten ve bu bedelden yıpranma payı düşüldükten sonra, ortaya çıkacak miktara hesap edilen arsa değer kaybının da eklenmesi ve bu rakamdan enkaz bedeli düşülmesi (davacının uhdesinde kalması durumunda) suretiyle ulaşılacağından aksi yöndeki mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyize konu kısmen kabul, kısmen redde ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 16/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.