Danıştay Kararı 6. Daire 2019/8892 E. 2020/9123 K. 08.10.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/8892 E.  ,  2020/9123 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/8892
Karar No : 2020/9123

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, No:… adresinde faaliyet gösteren işletmede yapılan denetimde, canlı müzik izin belgesi ibraz edilmediğinden bahisle, 2872 sayılı Çevre Kanununun 20. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca 10.154 TL para cezası ve açık alanda saat 01.35’te müzik yayını yapıldığından bahisle, aynı Kanunun 20. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi uyarınca 20,317 TL para cezası verilmesine ilişkin 12/07/2013 tarih ve 11192 sayılı … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü işlemi ile bildirilen 2013/56 idari yaptırım kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin 03/03/2016 tarih ve E:2014/10916, K:2016/1431 sayılı kararıyla, 2872 sayılı Kanunun 20. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin kısmının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak verilen temyize konu kararda; Mahkemenin … ve … tarihli ara kararlarına verilen cevapta, davaya konu para cezasına esas alınan 06/07/2013 tarihli tutanağın tutulması esnasında söz konusu işletmenin bulunduğu alanın hassas alan olduğuna dair bir tespitin, Mahkemeye sunulmadığı/sunulamadığı, ancak 31/10/2016 tarihli çok hassas alanda kaldığına dair raporun sunulduğu görülmekte olup, davalı idarenin işletmenin hassas alanda kaldığı yolunda iddiasını ispat edemediği anlaşılmıştır.
Diğer taraftan, hassas alanda kalmayan işletmede standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulduğu yolunda da ölçüm yapılmadığı anlaşıldığından, tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, söz konusu işletmenin etrafında konutlar ile oteller bulunmasına ve bununla ilgili olarak dosyaya fotoğraflar sunulmasına ve davacı tarafından fotoğraflara itiraz edilmemesine rağmen bu hususlar dikkate alınmadan para cezasının iptaline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, öte yandan, Dairenin bozma kararı doğrultusunda Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi de yapılmadığı, bu nedenle, ispat yükü ilgili düzenlemelere aykırı olarak ve davalı idare harçtan muaf olduğu halde idare aleyhine harç hükmedilerek karar verildiği, dolayısıyla Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
… İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, No:… adresinde faaliyet gösteren işletmede 06/07/2013 tarihinde yapılan denetimde, canlı müzik izin belgesinin ibraz edilmediği ve açık alanda saat 01:35’te müzik yayını yapıldığı tespit edilmiştir.
Söz konusu tespit tutanağı esas alınarak, … Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 2013/56 idari yaptırım kararı ile canlı müzik izin belgesi ibraz edilmediğinden bahisle, 2872 sayılı Çevre Kanununun 20. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca 10.154 TL para cezası ve açık alanda saat 01.35’te müzik yayını yapıldığından bahisle, aynı Kanunun 20. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi uyarınca 20,317 TL para cezası verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan idari yaptırım kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 14. maddesinde, “Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır. Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlara indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır.” hükmüne, 20. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde ise; “Bu Kanunun 14 üncü maddesine göre çıkarılan yönetmelikle belirlenen önlemleri almayan veya standartlara aykırı şekilde gürültü ve titreşime neden olanlara, konutlar için 400 Türk Lirası, ulaşım araçları için 1.200 Türk Lirası, işyerleri ve atölyeler için 4.000 Türk Lirası, fabrika, şantiye ve eğlence gürültüsü için 12.000 Türk Lirası idarî para cezası verilir.” hükmüne, 23. maddesinde; “Bu Kanunda belirtilen idarî para cezaları, bu cezaların verilmesini gerektiren fiillerin işlenmesinden itibaren üç yıl içinde birinci tekrarında bir kat, ikinci ve müteakip tekrarında iki kat artırılarak verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
04/06/2010 günlü, 27601 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinde; “Çok hassas kullanımlar: Konut, yataklı hizmet veren sağlık kurumları, eğitim kurumları, çocuk ve yaşlı bakım evleri, canlı müzik izni almış olan oteller hariç diğer oteller, açık arazideki ve yerleşim alanı içindeki sessiz alanlar gibi kullanımları, ifade eder.” düzenlemesine yer verilmişken, 41. maddesinde ise; “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davrananlar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve Çevre Kanununun 20 nci maddesinde öngörülen idari yaptırımlar uygulanır.” düzenlemesi yer almıştır.
27/04/2011 günlü, 27917 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 1. maddesi ile mevcut Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinde yer alan; “Çok hassas kullanımlar: Yataklı hizmet veren sağlık kurumları, eğitim dönemlerinde yatılı eğitim kurumları, çocuk ve yaşlı bakım evleri gibi kullanımları, ifade eder.” olarak değiştirilmiş, aynı fıkraya (ggg) bendinde yer alan; “Hassas kullanımlar: Konut, yataklı hizmet veren konaklama tesisleri, eğitim kurumları, açık arazideki ve yerleşim alanı içindeki sessiz alanlar gibi kullanımları, ifade eder.” düzenlemesi ile (ğğğ) bendinde yer alan “Çok hassas kullanım alanları: Çok hassas kullanımların sınırlarından itibaren 250 metreyi içine alacak şekilde belirlenen alanı, ifade eder.” düzenlemesi eklenmiş, “Eğlence yerlerine ilişkin esaslar” başlıklı 24. maddesinin (a) bendi; “Çok hassas kullanım alanlarındaki açık ve yarı açık eğlence yerlerinde canlı müzik yayını yapılması yasaktır. Bu alanlarda, açık ve yarı açık eğlence yerlerinin kurulmasına izin verilmez. Bu alanlardaki mevcut açık ve yarı açık eğlence yerleri kapalı hale getirilir.”; (d) bendi ise “Hassas kullanımların bulunduğu alanlarda faaliyet gösteren açık ve yarı açık eğlence yerlerinde, 24.00-07.00 saatleri arasında canlı müzik yayını yapılması yasaktır. Diğer saatlerde ise (b) ve/veya (c) ve/veya (ç) bentlerinde belirtilen sınır değerleri sağlayacak şekilde faaliyetlerini sürdürür.” olarak değiştirilmiştir.
Yönetmeliğin ilk halinde konut alanları çok hassas alanlar olarak ifade edilmekte iken, 27/04/2011 tarihli değişikliğin ardından konut alanlarının hassas alanlar kategorisine alındığı anlaşılmakla birlikte, konut ifadesinin çok hassas alanlar tanımından çıkarılmasına ilişkin değişikliğe karşı Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2011/13995 sayılı dosyasında açılan davada, anılan Dairenin 23/10/2013 günlü, E:2011/13995, K:2013/7052 sayılı kararında yer alan “…Herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının bulunduğu, bu hakkın Anayasa ile güvence altına alındığı, hem vatandaşlara, hem de devlete çevre sağlığını koruma ve geliştirme, çevre kirliliğini önleme ödevinin verildiği göz önünde bulundurulduğunda; toplumun temel kurumu olan aile, yaşlı, çocuk, genç, emekli, çalışan, öğrenci vb. toplumun tüm kesimleri, kısacası herkes için temel yaşam alanı niteliğindeki konutun, kişilerin gündelik yaşamını sürdürebilmek amacıyla enerji ve kuvvet toplayabilecekleri, dinlenebilecekleri, ruhsal ve fiziksel sağlıkları için gerekli güvenli, huzurlu ve emin bir ortamı sağlayacak nitelikte olması gerektiği, dolayısıyla, Yönetmelikte çok hassas kullanım alanı olarak belirlenen diğer kullanımlardan farklı bir konumda değerlendirilmesi olanağı bulunmadığından, niteliği itibarıyla gürültüye çok hassas kullanım olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu durumda; Anayasanın ilgili hükümleri ve çevre mevzuatı uyarınca, çevresel gürültüye maruz kalınması sonucu kişilerin huzur ve sükûnunun, beden ve ruh sağlığının bozulmamasını sağlamak amacına yönelik olarak gürültünün kontrolü, azaltılması veya bertaraf edilmesi sorumluluğu davalı idareye yüklenilmiş olup, idarenin, herkesin temel yaşam alanı niteliğinde olan konutları gürültüye çok hassas kullanımdan çıkararak, bu sorumluluğundan kurtulma olanağı bulunmamaktadır. Öte yandan, imar mevzuatı uyarınca, herhangi bir sahanın planda belirlenen amacına uygun olarak kullanılması gerektiği, buna bağlı olarak konut kullanımına ayrılmış alanlarda gürültüye neden olan eğlence merkezlerinin yapılmasına imkan tanınmasının imar hukuku açısından da soruna neden olacağı kaçınılmazdır. Bu durumda; 4.6.2010 günlü, 27601 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğinin 4. maddesinin (r) bendinde çok hassas kullanımlar arasında yer alan konutun, dava konusu değişiklik ile bu kapsamdan çıkarılması, hassas kullanım olarak belirlenmesi suretiyle yapılan düzenlemede Anayasa’nın 56. ve 41/1. maddelerine, dayanağı kanun hükümlerine, ilgili mevzuata ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır.” yönündeki gerekçesi ile söz konusu değişikliğin iptaline karar verilmiş, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 11/06/2015 günlü, E:2014/2163, K:2015/2600 sayılı kararıyla Daire kararı onanmış, kararın düzeltilmesi istemi ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/05/2018 günlü, E:2016/493, K:2018/2496 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile Danıştay Ondördüncü Dairesinin kararının birlikte değerlendirilmesinden; herkes için temel yaşam alanı niteliğindeki konutların bulunduğu yerlerin niteliği itibarıyla gürültüye çok hassas alan tanımına dahil yerlerden olduğu ve konut alanları ile bir arada bulunan eğlence yerlerinin, canlı müzik yayını yapabilmeleri bakımından, konut alanlarında yaşayanların, gürültüden rahatsız olmamaları amacıyla gerekli önlemleri almak suretiyle işyerlerini kapalı konuma getirmeleri gerektiği, hassas kullanımların bulunduğu alanlarda ise 24.00 ile 07.00 saatleri arasında açık ve yarı açık alanda canlı müzik yayınını yapılabilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, konut alanları ile bir arada bulunan ve canlı müzik yayını yapan eğlence yerlerinin, işyerini, gürültü kirliliğini ortadan kaldıracak şekilde kapalı hale getirmeksizin faaliyette bulunamayacakları gibi, hassas kullanımların bulunduğu alanlarda ise belirlenen saat aralığında, açık ve yarı açık alanda canlı müzik yayını yapamayacakları, bunun aksine davranılması halinde ise, ilgililere para cezası verilebileceği sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu işlem ile söz konusu işletmenin hassas kullanım alanlarında kaldığı gerekçesiyle para cezasının verildiği, ancak davacı tarafından işletmenin hassas alanda kalmadığının iddia edildiği ve dava dosyasında hassas alanda kaldığına yönelik bilgi-belge bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin kararıyla işletmenin hassas alanda kalıp kalmadığı hususunun idareden bilgi belge istenerek araştırılması, gerekirse mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bu husus açıklığa kavuşturulduktan sonra karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak verilen 18/10/2016 ve 25/11/2016 tarihli ara kararları üzerine gönderilen cevapta, davaya konu para cezasına esas alınan 06/07/2013 tarihli tutanağın tutulması esnasında söz konusu işletmenin bulunduğu alanın hassas alan olduğuna dair bir tespitin Mahkemeye sunulmadığı/sunulamadığı, ancak 31/10/2016 tarihli çok hassas alanda kaldığına dair raporun sunulduğu görülmekte olup, dolayısıyla davalı idare tarafından, işletmenin hassas alanda kaldığı yolundaki iddiası ispat edilemediği gibi, hassas alanda kalmayan işletmede standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulduğu yolunda da ölçüm yapılmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Diğer taraftan, Mahkemenin söz konusu ara kararlarına idarece verilen cevapta, işletmenin etrafında, tespit tarihi itibarıyla hassas kullanım alanlarından sayılan konutların ve otellerin bulunması nedeniyle para cezasının verildiği belirtilmiş ise de, yukarıda yer verilen Danıştay Ondördüncü Dairesinin kararı ile konutların hassas kullanım alanları kapsamından çıkarıldığı görülmüş olup, bu karar neticesinde konutların çok hassas kullanım alanlarından sayıldığının, dolayısıyla çok hassas kullanım alanlarından sayılması sebebiyle konutların bulunduğu alanlarda herhangi bir saat kısıtlaması olmaksızın açık ve yarı açık canlı müzik yayını yapılmasının yasak olduğunun kabulü gerekmektedir.
Dava konusu olayda, her ne kadar İdare Mahkemesince davalı idare tarafından, tesisin hassas alanda kaldığı yolunda iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilirken, bozma kararı doğrultusunda keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle bu husus açıklığa kavuşturulmamış ise de, dosyada bulunan fotoğraflardan ve 31/10/2016 tarihli rapordan, işletmenin etrafında çok hassas kullanım alanlarından sayılan konutların bulunduğu açık ve kesin olarak anlaşılamasa da, hassas kullanım alanlarından sayılan yataklı hizmet veren konaklama tesisinin (otelin) bulunduğu dikkate alındığında, yukarıda yer alan mevzuat gereği, açık alanda (24.00-07.00 saatleri arasında) saat 01.35 itibarıyla canlı müzik yayını yapılmasının yasak olduğu ve davacıya para cezasının verilebileceği sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin Kanunun 20. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi uyarınca 20,317 TL para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptaline ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalının temyiz isteminin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 08/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.