Danıştay Kararı 6. Daire 2019/2563 E. 2020/5869 K. 23.06.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/2563 E.  ,  2020/5869 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/2563
Karar No : 2020/5869

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
DİĞER DAVACILAR: 1- …
2- …
DAVALILAR : 1- …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ: …
MÜDAHİL (DAVALILAR YANINDA): … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, … İli, … İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen, davacıların taşınmazlarının bulunduğu … Mahallesini de kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.

DAVACILARIN İDDİALARI: Davacılar, 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca bir bölgenin riskli alan ilan edilebilmesi için alanın zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybı riski taşıdığının ayrıntılı teknik raporla ortaya konulması gerektiği; alanın, riskli alan uygulamasına konu olabilecek nitelikte olmadığı, jeolojik yapıya ilişkin analiz ve tespitlerin bulunmadığı, mülkiyet hakkının özüne müdahale niteliğinde olduğu ve elverişli konuta erişim hakkını engellediği iddia edilmiştir.

DAVALILARIN SAVUNMASI: … ve … Bakanlığı tarafından, … İli, … İlçesi sınırları içerisinde bulunan alanın … Belediye Başkanlığının hazırladığı teknik rapor üzerine 6306 sayılı Kanunun 2.maddesi uyarınca riskli alan ilan edildiği, davacıların taşınmazının … Mahallesinde bulunduğu belirtilmiştir.
Dava konusu işlemin dayanağı teklif dosyasının 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesine uygun olarak hazırlandığı, bilimsel ve teknik gerekçelere dayandığı, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edildiği, davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.

MÜDAHİLİN (DAVALILAR YANINDA) SAVUNMASI :Dava konusu işlemin dayanağı teklif dosyasının 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesine uygun olarak hazırlandığı, bilimsel ve teknik gerekçelere dayandığı, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi ve ilgili Yönetmeliğe uygun olarak tesis edildiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının … Mahallesine ilişkin kısmının iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ :
Dava; … İli, … İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen, davacıların taşınmazlarının bulunduğu … Mahallesini de kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin, 26/01/2013 günlü, 28540 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmış; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da “Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,
ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; … Bakanlığının 17.12.2012 günlü, 2197 sayılı yazısıyla; … İli, … İlçesi, sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alana ilişkin … Belediye Başkanlığınca yapı stokunun depreme karşı dayanıksız olduğu ve can ve mal kaybı riski taşıdığı gerekçesiyle riskli alan olarak ilan edilmesi talebi uyarınca hazırlanan dosya ile birlikte gerekçe raporunun Başbakanlığa sunularak dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı, Bakanlar Kurulu Kararının ekinde birden fazla mahalleye ilişkin ayrı koordinat listesi ile krokilerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacıların taşınmazlarının, Bakanlar Kurulu Kararının ekinde sınır ve koordinatları belirtilen … İli, … İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde olduğu, dava konusu riskli alan olarak ilan edilen mahalle üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair idarelerce hazırlanan raporlarda, binalar gözlemsel olarak incelenerek kalite olarak “iyi”, “orta” ve “kötü” diye sınıflandırıldığı, ancak niceliksel bir ölçüt verilmediği ve diğer bilgilerin genel itibarıyla gözlemsel bilgiler içerdiği, …’un önceki yıllarda yaşamış olduğu depremler sonucunda söz konusu yapıların olumsuz olarak etkilenip etkilenmediği yolunda belirlemeye yer verilmediği, değişik tipteki yapılardan örnekleme suretiyle karot veya numune alınmak suretiyle teknik bir metot üzerinde çalışılmadığı, yapıların hangi yönlerden can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi içermediği, söz konusu alana ilişkin detaylı zemin etüdü verisi ve buna bağlı olarak su taşkını konusunda yeterli veri bulunmadığı hususları dikkate alındığında, dava konusu alanın riskli alan ilan edilebilmesi için Kanunun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşulların detaylı bir teknik rapor ile oluşturulmadığı sonucuna ulaşıldığndan, … Mahallesinin riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararında hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının … Mahallesine ilişkin kısmının iptaline karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21/09/2017 tarih ve E:2017/1983, K:2017/4808 sayılı davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kararının, davacılardan …, …ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 16/04/2018 tarih ve E:2017/4022, K:2018/1819 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
… İli, … İlçesi, sınırları içerisinde bulunan alanlarla ilgili olarak … Belediye Başkanlığı tarafından teknik rapor hazırlandığı; raporda, bölgedeki yapıların büyük çoğunluğunun 30-40 yaşlarında olduğu, Marmara depremi öncesi ruhsatsız olarak yapıldıkları, genellikle gecekondu niteliğinde olup, ekonomik ömrünü tamamlamış olduğu, can ve mal güvenliği açısından risk oluşturduğunun tespit edildiği iddia edilmiştir.
Bakılan dava, … Belediye Başkanlığı tarafından hazırlanan teknik rapor doğrultusunda, … Bakanlığının 07/12/2012 tarihli, 2197 sayılı yazısı üzerine … İli, … İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35.maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.
20/03/1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19/03/1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da “Riskli alan;
a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,
ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.

İlgili Mevzuatın Değerlendirilmesi;
Yukarıda belirtilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada kanun koyucu bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır.
6306 sayılı Kanun ile Dairemizce daha önce dava konusu işlemle aynı konuda bakılan davalarda, alanında uzman bilirkişilere yaptırılan incelemelerin birlikte değerlendirilmesinden; bir alanın üzerinde bulunduğu yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riski taşıması nedeniyle “Riskli Alan” olarak ilan edilebilmesi için, söz konusu alandaki binaların deprem riski belirlenirken daha çok binaların taşıyıcı sistemine ait parametrelerin (taşıyıcı eleman sayısı ve dağılımı, planda düzensizlik, düşeyde düzensizlik, lokal ve konstrüktif uygulamalar, vb.) dikkate alınması gerektiği, niceliksel bir yaklaşımla teknik açıdan anlamlı tanımlar çerçevesinde binaların risk seviyeleri açısından sınıflandırılabileceği, bu tip bir sınıflandırmayı gerçekleştirmek için bütün binaların ilgili Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilmesi ve bina bazında elde edilen performans skorlarının sınıflandırma amacıyla kullanılması gerektiği, örnekleme yoluyla tipik binaların seçilmesi ve seçilen binaların ayrıntılı olarak incelenmesi geçerli bir yaklaşım ise de, detaylı risk çalışmasında binalar seçilirken hangi örnekleme yönteminin (tesadüfi/tesadüfi olmayan yöntemler) kullanıldığı ve örnek büyüklüğünün nasıl seçildiğinin açık olarak belirtilmesi gerektiği, anakütle (toplam bina stoğu) içerisinde hem yığma hem betonarme binalar varken örneklerin sadece yığma binalardan seçilemeyeceği, istatistiksel olarak betonarme binaları temsilen toplam bina sayısına orantılı bir şekilde binaların seçilmesi gerektiği, alanda yer alan yapıların deprem riskinin belirlenebilmesi için ise, bu yapıların teknik olarak incelenmesi gerektiği, bunun için, yapıların bulunduğu yerlerdeki deprem tehlikesi ve yapıların deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerinin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi gerektiği, yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların ayrıntılı analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp buna göre genel yapı stokunun riskinin belirlenmesi gerektiği, bölgenin deprem riskini belirlemek için öncelikle deprem tehlikesinin hesaplanması gerektiği, deprem tehlike hesaplamasının ise bölgeyi etkileyebilecek depremlerin oluşma potansiyeli olan sismik kaynaklara bağlı olarak yapılabileceği, bu şekilde ayrıntılı bir hesaplamanın istatistiksel olarak bölgenin deprem tehlikesi hakkında bir veri olabileceği aksi takdirde yukarıda belirtilen çalışmalar yapılmadan alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski konusunda değerlendirme yapmanın bilimsel kurallara ve dolayısıyla 6306 sayılı Yasanın amacına aykırı olacağı açıktır.

Dava Konusu Bakanlar Kurulu Kararının İncelenmesi:
Uyuşmazlık konusu olayda, dava dilekçesinin ekinde dosyaya sunulan tapu kayıtları ve davalı idarelerin savunma dilekçesinin incelenmesinden; davacıların taşınmazlarının, Bakanlar Kurulu Kararının ekinde sınır ve koordinatları belirtilen … İli, … İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde olduğu anlaşıldığından, … Mahallesine münhasıran yapılan incelemede, dava konusu riskli alan olarak ilan edilen mahalle üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair idarelerce hazırlanan raporlarda, binalar gözlemsel olarak incelenerek kalite olarak “iyi”, “orta” ve “kötü” diye sınıflandırılmış ise de, niceliksel bir ölçüt verilmediği ve diğer bilgilerin genel itibarıyla gözlemsel bilgiler içerdiği, …’un önceki yıllarda yaşamış olduğu depremler sonucunda söz konusu yapıların olumsuz olarak etkilenip etkilenmediği yolunda belirlemeye yer verilmediği, değişik tipteki yapılardan örnekleme suretiyle karot veya numune alınmak suretiyle teknik bir metot üzerinde çalışılmadığı, yapıların hangi yönlerden can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi içermediği, söz konusu alana ilişkin detaylı zemin etüdü verisi ve buna bağlı olarak su taşkını konusunda yeterli veri bulunmadığı hususları dikkate alındığında, dava konusu alanın riskli alan ilan edilebilmesi için Kanunun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşulların detaylı bir teknik rapor ile oluşturulmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Kaldi ki, … İlçesi belediye sınırları içerisinde bulunan ve dava konusu işlemin tesis edilmesine dayanak gösterilen raporların hazırlanmasında izlenen teknik yöntemler uygulanmak suretiyle riskli alan ilan edilen bazı mahallelerin riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararına karşı açılan davalarda (Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2014/437, E:2014/469 ve 2014/470 sayılı dosyaları) yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemeleri sonucunda; riskli alan ilan edilmesine dayanak alınabilecek teknik esaslara uygun yeterli veri bulunmadığından risk değerlendirmesi yapmanın mümkün olamayacağı yönünde tespitler yapılmıştır.
Bu durumda; uyuşmazlığa konu alanın riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu kararının … Mahallesine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu kararının … Mahallesine ilişkin kısmının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacılardan …, … ve … tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak anılan davacılara verilmesine,
3. Müdahil tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davalılar yanında müdahile iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 23/06/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X)
Dava, … İli, … İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli krokide gösterilen davacıların taşınmazlarının bulunduğu … Mahallesini de kapsayan alanın, üzerindeki yapılaşmanın can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı gerekçesiyle riskli alan olarak ilan edilmesine ilişkin 24/12/2012 günlü, 2012/4099 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının; … İli, … İlçesi, … Mahallesinde yapısı bulunan davacılar tarafından iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, uyuşmazlık konusu bölge ile ilgili olarak hazırlanan gerekçeli teknik raporda özetle; dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile 6306 sayılı Kanun uyarınca “riskli alan” olduğu kararlaştırılan alana ilişkin yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde riskli alan olduğu, yeterli mühendislik hizmeti almadığından herhangi bir afet anında büyük bir can ve mal kaybının yaşanabileceği tahmin edilen alanının 6306 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca “riskli alan” olarak ilan edilmesinin, yapı stokunun güçlendirilmesi ve yaşanabilir mekanlar oluşturulması bakımından uygun olacağının belirtildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle riskli alan olarak ilan edilen bölgede yaşayan insanların önemli bir kısmı tarafından herhangi bir dava açılıp iptalinin istenilmediği, yalnızca davacılar tarafından iptalinin istenilmesi burada yaşayan insanların haklı beklentilerini zedeleyeceğinden, kamu yararı ve hizmet gerekleri de dikkate alındığında, Bakanlar Kurulu Kararının yalnızca davacıların kendi parselini ilgilendiren kısmı hakkında bir inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken davacıların taşınmazının bulunduğu bölgenin tümüne ilişkin iptal yolunda verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.