Danıştay Kararı 6. Daire 2019/22179 E. 2020/10127 K. 02.11.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/22179 E.  ,  2020/10127 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/22179
Karar No : 2020/10127

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … İdaresi Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av….

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: :İstanbul ili, Çatalca ilçesi, … Merkez Mahallesi, … ada, … ve … parsel sayılı taşınmazların İSKİ İçme Suyu Havzalarını Koruma Yönetmeliği uyarınca Terkos Gölü içme suyu havzası mutlak mesafeli koruma alanına ayrılmasına rağmen kullanım amacı doğrultusunda kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle taşınmazın değerine karşılık 564.766,95-TL (ıslah edilmiş haliyle) maddi tazminatın faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; Danıştay Altıncı Dairesinin 17/01/2017 tarih ve E:2016/4996, K:2017/3153 sayılı bozma kararına uyularak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi ile Kamulaştırma Davalarında Bilirkişi Olarak Görev Yapacakların Nitelikleri ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 17. maddesi hükmüne uygun biçimde belirlenen bilirkişilerle yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; davacının hissesine karşılık gelen taşınmaz değeri olan 564.766,95-TL’nin, davanın açıldığı 05/05/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya gerektiği, davacıya ödenmesine hükmolunacak tazminat tutarının, taşınmazın idare adına tapuda tescil edilmesi sırasında kamulaştırma bedeli yerine geçecek miktar olarak kabul edilmesi ve ayrıca varsa taşınmaz üzerindeki kısıtlamaların da dikkate alınarak devir/tescil işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :
Davalı idare vekili tarafından dava konusu taşınmazın mutlak koruma havzasında bulunduğu özel şahıslar adına tescilinin yapılamayacağı, temyize konu kararın usul ve yasaya uygun olmadığı bu nedenle bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY : İstanbul ili, Çatalca ilçesi, … Merkez Mahallesi, … ada, … ve … parsel sayılı taşınmazlardan … sayılı parselin 03/09/2014 tarihinde; … sayılı parsel parselin ise 17/09/2014 tarihinde satın alma yoluyla mülkiyetinin elde edildiği, anılan taşınmazların, Terkos Gölü İçme Suyu Havzası Mutlak Koruma alanında kaldığı, bu hususun 01/09/2014 tarihinde tapuya şerh edildiği, davacının, “söz konusu taşınmazların Terkos Gölü İçme Suyu Havzası Mutlak Koruma alanında kaldığından kamulaştırılmasına karar verilmesi ve kamulaştırma bedelinin tarafına ödenmesi” yolunda 01/10/2014 tarihli dilekçe ile davalı idareye yaptığı başvurunun İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün … tarihli, … sayılı yazısı ile reddedilmesi üzerine, anılan taşınmazlara hukuken el atılması sebebiyle (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla) 564.766,95-TL (ıslah edilmiş haliyle) maddi zararın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliğinin “Tanımlar” “başlıklı 4. maddesinde, İçmesuyu havzaları (Havza): Bir akarsu, göl, baraj rezervuarı veya yeraltı suyu haznesi gibi bir su kaynağını besleyen yeraltı ve yüzeysel suların toplandığı bölgenin tamamıdır. Mutlak Koruma Alanı (0-300 m.): İçme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan suni ve tabii göller etrafında en yüksek su seviyesinde, su ile karanın meydana getirdiği çizgiden itibaren yatay 300 metre genişliğindeki kara alanıdır. Bahse konu alanın, havza sınırını aşması halinde mutlak koruma alanı havza sınırında son bulur. Kısa Mesafeli Koruma Alanı (300.-1000 m.): Mutlak koruma alanı üst sınırından itibaren yatay 700 metre genişliğindeki kara alanıdır. Bahse konu alanın, havza sınırını aşması halinde kısa mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur. Orta Mesafeli Koruma Alanı (1000-2000 m.): Kısa mesafeli koruma alanı üst sınırından itibaren yatay 1000 metre genişliğindeki kara alanıdır. Bahse konu alanın, havzasınırını aşması halinde orta mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur. Uzun Mesafeli Koruma Alanı (2000-havza sınırı): Orta mesafeli koruma alanının üst sınırından başlamak üzere su toplama havzasının nihayetine kadar uzanan bütün kara alanıdır.” denilmiş, “Genel hükümler” başlıklı 5. maddesinde : Bu yönetmelikte açıklanmayan tüm hususlarda Su Kirliği Kontrolü Yönetmeliği’nin içmesuyu havzaları ile ilgili hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
İçme- Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğin “Mutlak koruma alanı” başlıklı 9. maddesinde,” Mutlak koruma alanı, içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan tabii göl, baraj gölü ve göletlerin, maksimum su seviyesinden itibaren yatayda 300 metre genişliğindeki kara alanıdır. Söz konusu alanın sınırının içme-kullanma suyu havzası sınırını aşması hâlinde, mutlak koruma alanı, havza sınırında son bulur. İçme-kullanma suyu temin edilmesi amacıyla yapılması planlanan baraj gölü ve göletler ile su alınması planlanan tabii göllerin çevresinde, maksimum su seviyesinden itibaren içme-kullanma suyu alma yapısını merkez alan, yarıçapı 300 metre genişliğindeki alanın kara kısmındaki bölümü, içme-kullanma suyunu kullanan idare tarafından kamulaştırılır. İçme-kullanma suyunu kullanan idarece gerekli görülmesi durumunda yarıçapı 300 metre genişliğindeki alana ilave olarak mutlak koruma alanının bir kısmı veya tamamı kamulaştırılabilir.” kuralına yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır.” hükmü yer almaktadır.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde, 15’inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulunca, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın; a) Cins ve nevini, b) Yüzölçümünü, c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini, d) Varsa vergi beyanını, e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini, f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini, g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini, h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını, ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri, esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerininin tespit edileceği belirtilmektedir.
Aynı Kanunun 15. maddesinde ise; “Bu Kanun uyarınca mahkemelerce görevlendirilen bilirkişiler bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilirler ve bunlar hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili maddeleri uygulanır. Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre en az üç kişilik bilirkişi kurulunun oluşturulması zorunludur. Bilirkişilerden birinin taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanlar ya da 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre yetkilendirilen gayrimenkul değerleme uzmanları arasından seçilmesi zorunludur…” düzenlemesi yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davalı idare tarafından temyiz dilekçesinde, 6292 sayılı Kanunun 6. maddesinin 12. fıkrasında “… içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren 300 metrelik bant içerisinde kalan yerler hak sahiplerine satılamaz” hükmünün yer aldığı, buna göre dava konusu taşınmazın özel kişi adına tescilinin yapılamayacağı, satış ve tapu işlemlerinin iptali için … tarihli … sayılı yazı ile İstanbul Valiliği Defterdarlığı Avrupa Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığına yazı yazıldığı bilgisi verilmiştir.
Bu durumda İdare Mahkemesince öncelikle davalı idare tarafından … tarihli … sayılı yazıya İstanbul Valiliği Defterdarlığı Avrupa Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı tarafından cevap verilip verilmediği, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali için dava açılıp açılmadığı araştırılmalıdır.
Yukarıda anılan araştırma sonucunda tapunun iptali ve tescili istemiyle dava açılmamış olduğu tespit edilirse, bu durumda uyuşmazlık konusu taşınmazın davalı idare tarafından kamulaştırılması gerektiği halde kamulaştırılmaması nedeniyle davacıya tazminat ödeneceği tabidir. Ancak uyuşmazlıkta her ne kadar aralarında gayrimenkul değerleme uzmanı olan bilirkişi kurulu tarafından değer tespiti yapılmış ise de; dava açma tarihi olan 5.5.2015 tarihindeki taşınmaz değerinin hesaplanması suretiyle bedele hükmedilmesi gerekmekte iken idare mahkemesince verilen ilk kararın bozulması sonrası yeni esasa kayıt tarihi olan 6.6.2018 tarihindeki taşınmaz değeri hesaplanmış, ancak İdare Mahkemesince ilk dava tarihinden (5.5.2015)itibaren faize hükmedilmiş olup, faizin başlangıç tarihi bakımından temyize konu kararda hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte uyuşmazlık konusu taşınmazın ilk dava tarihi olan 5.5.2015 tarihindeki değeri esas alınarak bedelinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda idare mahkemesince aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak taşınmazın dava tarihindeki (5.5.2015) cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi ittifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibariyle talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
Bu itibarla, tazminat isteminin kabulüne ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalının temyiz isteminin kabulüne,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı tazminat isteminin kabulüne ilişkin kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 02/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.