Danıştay Kararı 6. Daire 2019/15168 E. 2020/13872 K. 28.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/15168 E.  ,  2020/13872 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ALTINCI DAİRE

Esas No : 2019/15168

Karar No : 2020/13872

DAVACI : … Odası Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı – ANKARA

VEKİLLERİ : …

DAVANIN KONUSU :

15/02/2017 tarihli, 29980 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 25/01/2017 günlü, 681 sayılı Kentsel Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararının “Kentsel Sit Alanlarında Uygulama ve Denetleme” başlıklı 1. bölümünün, “Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmemiş Alanlarda” başlıklı 1. kısmının tümünün; aynı bölümün “Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda” başlıklı 2. kısmında yer alan “Bu alanlarda; tevhid, ifraz vb. uygulamalar ile alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda ilgili koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine,” cümlesinin; aynı kısımda yer alan 1. maddenin (b) bendinin; yine aynı kısımda yer alan 3. maddenin tamamının; aynı bölümün “Koruma Amaçlı İmar Planı Bulunan Alanlarda” başlıklı 3. kısmının 3. maddesinin (a) bendinin 1. fıkrasındaki “söz konusu uygulamalarda, kontur, gabari, fonksiyon vb. değişiklik olması halinde konunun koruma amaçlı imar planı değişikliği teklifi olarak ilgili koruma bölge kuruluna iletilmesine, plan değişikliği onaylanıncaya kadar uygulama yapılmamasına” ifadesi ile aynı maddenin 3. fıkrasının ve İlke Kararında “etkileşim geçiş sahası” kavramına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :

Dava konusu düzenlemeyle “etkileşim geçiş sahası” tanımının kaldırılmış olmasının eksik düzenleme olduğu; iptal edilen 720 sayılı ilke kararında, bu tanıma yer verildiği ve koruma amaçlı imar planları hazırlanırken varsa etkileşim geçiş sahalarının da dikkate alınması gerektiğinin belirtildiği; kentsel sit ilanından itibaren 3 ay içinde geçiş dönemi koruma esasları belirlenmesinin 2863 sayılı Yasa uyarınca zorunlu olduğu, dolayısıyla bu 3 aylık süre içinde herhangi bir uygulamaya izin verilmemesi gerekirken dava konusu düzenlemeyle tadilat ve tamirat gibi uygulmalara izin verilmesinin yasaya uygun olmadığı, bunun uygulamada da suistimallere yol açacağı, bu sebeple dava konusu ilke kararının “Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmemiş alanlarda” bölümünün iptalinin gerektiği; ilke kararının “Geçiş dönemi belirlenmiş alanlarda” başlıklı bölümündeki “Bu alanlarda; tevhid, ifraz vb. uygulamalar ile alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda ilgili koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine” ifadesinin iptali gerektiği, zira 720 sayılı ilke kararında “her ne suretle olursa olsun imar uygulaması yapılamayacağına” şeklindeki ifadelerle bu uygulamaların yasaklanmış olduğu halde dava konusu ilke kararıyla bu uygulamaların önünün açıldığı, bu durumun Yasa, Yönetmelik ve planlı koruma ilkesine aykırı olduğu, öte yandan gerek 2863 sayılı Kanunda gerekse Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelikte sit alanlarında ifraz ve tevhit yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığı, Yasa ve Yönetmelikte yer almayan bir hükmün ilke kararı ile getirilemeyeceği, ifraz ve tevhit gibi uygulamaların parsel kullanımlarının değiştirilmesi anlamına geldiği, bu durumun da kentsel sit alanlarında korunması gereken dokunun bozulmasına yol açacağı, ayrıca daha koruma amaçlı imar planı yapılırken parsel düzeninin değiştirilmesinin planı yürürlüğe girmeden işlevsiz bırakacağı; dava konusu ilke kararının “Kentsel Sit Alanlarında Uygulama ve Denetleme” bölümünde yer alan 1.1.b ve 2.1.b maddeleriyle 1. grup dışındaki tescilli yapılarda tadilat ve tamiratlar açısından asıl yetkilinin KUDEB’ler haline getirildiği ancak 2863 sayılı Kanunun 57. maddesinde, 3194 sayılı İmar Kanununun 21. maddesinde yer alan ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratlar açısından KUDEB’lerin esas yetkili kılındığı, bunun dışındaki tüm inşai ve fiziki müdahalelerde KBK’nun izninin gerektiğinin açıkça düzenlendiği, bu nedenle ilke kararının belirtilen kısmının, 2863 sayılı Yasanın 57. maddesine (Dava dilekçesinde sehven 56 yazılmıştır.) aykırı olduğu; ilke kararının 2.3. maddesiyle henüz KAİP yapılmamış kentsel sit alanlarında yeni yapılanma ve esaslı onarıma imkan tanındığı, oysa bu alanların genel dokusunun korunması amacının ön plana çıkarılması ve KAİP yapılmadan yeni yapı ve esaslı onarımlara hiçbir şekilde izin verilmemesi gerektiği, aksi halde plansız bir yapılaşma sonucunda kentsel sitin bir bütün olarak korunması gereken dokusunun yok olabileceği, bu anlamda dava konusu ilke kararında koruma ilkelerinin gözetilmediği, bu nedenle maddenin tümüyle iptalinin gerektiği; ilke kararının “Tescilsiz Yapılarda Esaslı Onarım ve Yeni Yapılanma” başlıklı 3.3. maddesinin (a) bendinin 1. fıkrasında yer alan “söz konusu uygulamalarda, kontur, gabari, fonksiyon vb. değişiklik olması halinde konunun koruma amaçlı imar planı değişikliği teklifi olarak ilgili koruma bölge kuruluna iletilmesine, plan değişikliği onaylanıncaya kadar uygulama yapılmamasına,” ifadesiyle, kontur, gabari, fonksiyon gibi değişikliklerin söz konusu olduğu uygulamalarda parsel ölçeğinde plan değişikliği teklifinde bulunularak planlama bütünlüğü ve ilkelerinin ihlal edildiği, plana göre uygulama yerine, uygulamaya göre plan yapılmasının öngörüldüğü, aynı bendin 3. fıkrasıyla da, bir taraftan KAİP‘lerde gabari, kütle, malzeme, renk, cephe/plan/parsel tipolojisi vb. analiz örneklerinin bulunması ve bunlara göre uygulama yapılması zorunluluğu getiriliyor gibi görünürken, ardından “sözkonusu planların onay süreci tamamlanıncaya kadar uygulamanın mevcut koruma amaçlı imar planı doğrultusunda yürütülmesine” denilerek belirtilen hususlarla ilgili plan revize süreci tamamlanmadan uygulama yapılmasına izin verilmesinin çelişkili olduğu ve bunun uygulamada da farklılıklara sebep olacağı; ilke kararının Anayasaya, 2863 sayılı Yasanın Koruma Yüksek Kurulunun görevlerini düzenleyen 51. maddesine ve Türkiyenin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere (Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme) de aykırı olduğu, iptalinin gerektiği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :

Usule ilişkin olarak, davacının dava açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığı ileri sürülmüş; esasa ilişkin olarak ise, iptal edilen 720 sayılı ilke kararında etkileşim geçiş sahası ile ilgili olarak sadece Kanunda yer alan tanıma yer verildiği ve bu tanıma herhangi bir ekleme yapılmadığı, Kanunda ilgili tanımın hala mevcut olduğu ve bu nedenle ilke kararında söz konusu tanımlamanın tekrarlanmasına gerek duyulmadığı, planlama sırasında etkileme geçiş alanı olarak gözönüne alınması gereken alanlara ilişkin esaslara 420 sayılı ilke kararında açıklık getirilmiş olduğu, bu itibarla, söz konusu tanımın dava konusu düzenlemede yer almamasının eksiklik oluşturmadığı; dava konusu ilke kararının 1. maddesinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenene kadar geçecek olan 3 aylık süre içerisinde tescilli yapıların tadilat, tamirat ve esaslı onarımlarının ilgili idarelerin izin ve denetiminde yapılabileceğine, diğer yapıların ise yalnızca tadilat ve tamiratlarına izin verildiği, 2863 sayılı Kanun gereği tescilli yapıların mahiyetinin korunmasının esas olduğu ve anılan Kanunun 10. maddesi uyarınca her ne suretle olursa olsun taşınmaz kültür varlıklarının korunmasının sağlanması için gerekli tedbirleri almanın davalı Bakanlığın görev ve yetkisinde olduğu, ayrıca tescilsiz yapılar açısından 3194 sayılı Kanunun 21. maddesinde belirtilen ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamirat uygulamalarının açıklanmış olduğu, geçiş dönemi koruma esaslarının belirleneceği 3 aylık süre zarfında bu uygulamalara izin verilmemesi halinde mülkiyet hakkı sahipleri açısından hak ihlalinin söz konusu olacağı, öte yandan mail-i inhidam durumundaki tescilli yapıların korunmasının da sağlanması amacıyla 681 sayılı ilke kararında bu tarz bir düzenlemeye yer verildiği, dolayısıyla ilke kararının “Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmemiş alanlarda” bölümünün hukuka uygun olduğu; Yasada ve dava dilekçesinde belirtilen yönetmeliklerde ifraz ve tevhide ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda bu hususlara 681 sayılı ilke kararında yer verilmesinin hukuka aykırı olduğu iddiasının mesnetsiz olduğu, dava konusu ilke kararında da, 720 sayılı ilke kararında olduğu gibi yeni imar parseli oluşturmak için değil, zorunlu sınır düzenlemeleri için ifraz, tevhit vb. uygulamalara izin verildiği; Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, Proje Büroları İle Eğitim Birimlerinin Kuruluş, İzin, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin 7/b ile 8. maddeleri incelendiğinde, dava konusu ilke kararının “Kentsel Sit Alanlarında Uygulama ve Denetleme” bölümünde yer alan 1.1.b ve 2.1.b maddelerinin, gerek 2863 sayılı Kanunun 57. maddesine, gerekse belirtilen Yönetmelik düzenlemelerine uygun olduğunun anlaşılacağı; 2863 sayılı Yasanın 17. maddesinde KAİP yapılıncaya kadar, KBK tarafından üç ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirleneceğinin düzenlendiği ama 681 sayılı ilke kararında da geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmesi aşamasında KAİP kararlarını etkileyebilecek nitelik ve yoğunluktaki uygulamalara izin verilmemesinin esas olduğu kuralının yer aldığı, dava konusu ilke kararının 2.3. maddesiyle, mevzuat gereği yapılaşmanın durdurulması mümkün olmayan kentsel sit alanlarında, KAİP onaylanıncaya kadar geçen sürede alanın özellikleri gözönünde bulundurularak ve koruma kullanma dengesi gözetilerek, zorunlu hallerde yapılaşmanın, sit alanının dokusunu ve bütünlüğünü bozmayacak şekilde KBK kararı ile kontrollü olarak yapılmasının amaçlandığı; 2863 sayılı Kanunun 57. maddesine 2004 yılında, “Ancak koruma amaçlı imar planı onaylanmış sit alanlarında, taşınmaz kültür varlığının bulunduğu parseller dışındaki inşai ve fiziki müdahaleler, koruma amaçlı imar planı hükümleri doğrultusunda, bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılır…” hükmünün eklendiği, dava konusu ilke kararıyla 720 sayılı ilke kararının Kanunla çelişen kısımlarının Kanuna uygun hale getirildiği, ancak 681 sayılı ilke kararı yürürlüğe girene kadar geçen sürede, yürürlükten kaldırılan 720 sayılı ilke kararına uygun olarak hazırlanan KAİP’nın KBK’larınca onaylanarak yürürlüğe girmiş olduğu, kentsel sit alanlarının doku bütünlüğünün korunması açısından KAİP’lerin niteliği önem arzettiğinden, planlarda gabari, kütle, malzeme, renk, cephe/plan/parsel tipolojisi analizlerinin bulunması gerekliliğinin dava konusu ilke kararıyla esas alınmış olup yeni yapılacak planlarda, bu kıstaslara uyulması gerektiği, mevcut planların idarelerce revize edilmesine kadar geçecek sürede uygulamaların aksamaması için yürürlükteki KAİP’lerine göre uygulamanın devam etmesi, diğer yandan 681 sayılı ilke kararının 3.3.a maddesi doğrultusunda hazırlanacak plan değişikliği tekliflerinin değerlendirilmek üzere KBK’a iletilmesi gerektiğinden dava konusu düzenlemenin bu şekilde yapıldığı; dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Dairemiz kararında belirtilen gerekçeyle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’İN DÜŞÜNCESİ :

15/02/2017 günlü, 29980 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 25/01/2017 günlü, 681 sayılı Kentsel Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararının “Kentsel Sit Alanlarında Uygulama ve Denetleme” başlıklı 1. bölümünün, “Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmemiş Alanlarda” başlıklı 1. Kısmının tümünün; aynı bölümün “Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda” başlıklı 2. kısmında yer alan “Bu alanlarda; tevhid, ifraz vb. uygulamalar ile alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda ilgili koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine,” cümlesinin; aynı kısımda yer alan 1. maddenin (b) bendinin; yine aynı kısımda yer alan 3. maddenin tamamının; aynı bölümün “Koruma Amaçlı İmar Planı Bulunan Alanlarda” başlıklı 3. kısmının 3. maddesinin (a) bendinin 1. fıkrasındaki “söz konusu uygulamalarda, kontur, gabari, fonksiyon vb. değişiklik olması halinde konunun koruma amaçlı imar planı değişikliği teklifi olarak ilgili koruma bölge kuruluna iletilmesine, plan değişikliği onaylanıncaya kadar uygulama yapılmamasına” ifadesi ile aynı maddenin 3. fıkrasının ve İlke Kararında “etkileşim geçiş sahası” kavramına yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin iptali

Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun ve Koruma Bölge Kurullarının görev ve yetkileri 2863 sayılı Yasa ile düzenlenmiş, bu kurulların çalışma usul ve esaslarının ise Bakanlıkça çıkarılacak Yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmış, “Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Koruma Bölge Kurulları” ana başlıklı beşinci bölümünün “Kuruluş, görev, yetki ve çalışma şekli” başlıklı 51. maddesinde, “Yurtiçinde bulunan ve bu Kanun kapsamına giren korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili hizmetlerin bilimsel esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere, Bakanlığa bağlı ‘Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’ ile Bakanlıkça belirlenecek bölgelerde ‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları’ kurulacağı hükme bağlanmış, bu doğrultuda Bakanlık tarafından yapılan düzenlemelerle de, Koruma Yüksek Kurulunun, koruma bölge kurullarının ve koruma bölge kurullarının idari ve teknik hizmetlerini yürüten koruma bölge kurulu müdürlüklerinin oluşumu ve çalışma şekilleri ayrıntılı olarak belirlenmiştir.

Dava konusu ilke kararının Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmemiş Alanlarda başlıklı 1. Bölümünde;

Bu alanlarda her ne surette olursa olsun yeni yapı ve tescilsiz yapılarda esaslı onarım yapılamayacağına; ancak zorunlu alt yapı uygulamaları ile sınır düzenlemeleri için gerekli ifraz, tevhid vb. uygulamaların ilgili koruma bölge kurulu kararı doğrultusunda yapılabileceğine,

1.1. Tadilat ve Tamirat

a) 1. grup tescilli yapılarda uygulamanın, ilgili Yönetmelik doğrultusunda koruma bölge kurulu izni ile varsa koruma, uygulama ve denetim bürosu (KUDEB) yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü denetiminde yapılabileceğine,

b) 1. grup dışındaki tescilli yapılar ile mevcut yasal düzenlemelere veya onaylı bir plana göre ruhsat alarak tamamlanmış tescilsiz yapılardaki uygulamaların, ilgili Yönetmelik doğrultusunda varsa KUDEB, yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü izin ve denetiminde yapılabileceğine,

c) Yapılan tadilat ve tamiratlara ilişkin uygulama öncesi ve sonrasına ait rapor ve belgelerin, KUDEB tarafından bir ay içerisinde ilgili koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletilmesine,

1.2. Tescilli Yapılarda Esaslı Onarım

Tescilli yapılara ilişkin rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri ile yeniden yapım (rekonstrüksiyon) projesinin koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine, uygulamanın onaylı projesine uygun tamamlandığına dair denetleme sorumlusu mimar, varsa KUDEB yoksa ilgili idarelerin teknik raporu ile uygulama sonrası fotoğraflarının koruma bölge kurulunca değerlendirilerek uygun bulunmasından sonra ilgili Yönetmelik doğrultusunda yapı kullanma izin belgesi verilebileceğine,

Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda başlıklı 2. kısımda;

Bu alanlarda; tevhid, ifraz vb. uygulamalar ile alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda ilgili koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine,

2. Kısım 1. Bölüm (b) bendinde 1. grup dışındaki tescilli yapılar ile mevcut yasal düzenlemelere veya onaylı bir plana göre ruhsat alarak tamamlanmış tescilsiz yapılardaki uygulamaların, ilgili Yönetmelik doğrultusunda varsa KUDEB, yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü izin ve denetiminde yapılabileceğine,

3. Koruma Amaçlı İmar Planı Bulunan Alanlarda kımındaki 3.maddenin Tescilsiz Yapılarda Esaslı Onarım ve Yeni Yapılanma başlıklı (a)KUDEB bulunan yerlerde; söz konusu uygulamalarda, kontur, gabari, fonksiyon vb. değişiklik olması halinde konunun koruma amaçlı imar planı değişikliği teklifi olarak ilgili koruma bölge kuruluna iletilmesine, plan değişikliği onaylanıncaya kadar uygulama yapılmamasına, dair düzenlemeler yapıldığı anlaşılmıştır.

Anılan maddelerin birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu İlke Kararı ile getirilen düzenlemelerin, kentsel sit alanlarında, koruma amaçlı imar planı onaylanıncaya kadar meydana gelecek yapılaşmanın, koruma bölge kurulları denetiminde, alanın özellikleri göz önünde bulundurularak, koruma-kullanma dengesini sağlayacak ve sit alanı dokusunu ve bütünlüğünü bozmayacak şekilde gerçekleştirilmesinin amaçlandığı, 2863 sayılı Kanuna ve ilgili mevzuata uygun olarak kentsel sitlerin korunması, kullanılması ve yaşatılmasına yönelik olduğu anlaşıldığından anılan düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

15/02/2017 günlü, 29980 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/01/2017 günlü, 681 sayılı Kentsel Sitler Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararıyla, kentsel sitler koruma ve kullanma koşullarına ilişkin 04/10/2006 tarih ve 720 sayılı, 01/11/2007 tarih ve 736 sayılı ile 06/01/2011 tarih ve 774 sayılı İlke Kararları, 5226 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında

Kanun” ve bu doğrultuda yürürlüğe giren yönetmelikler ve bu ilke kararlarının uygulanmaları

sırasında ortaya çıkan sorunlar değerlendirilerek, söz konusu hususlar yeniden düzenlenmiştir.

Bakılan dava, söz konusu ilke kararının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT ve HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Usul Yönünden :

Davalı idarenin, davacının bu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığına ilişkin iddiası yerinde görülmemiştir.

Esas Yönünden :

Dava konusu ilke kararının “Etkileşim geçiş sahası” kavramını kaldırmış olması sebebiyle eksik düzenleme söz konusu olduğu iddiasının incelenmesinden;

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun “Tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 3. maddesinin (a) bendinin 16. fıkrasında, “Etkileşim-geçiş sahası; korunması gerekli kültür varlıklarını ve sit alanlarını doğrudan etkileyen, sit bölgeleriyle bütünlük gösteren, daha önceden sit sınırları içindeyken sit sınırları dışına çıkarılmış veya sit sınırları dışında tutulmuş korunacak sokak, meydan, yapı grupları ve benzerlerinin yer aldığı, sit bölgeleri arasında kalmış, sitleri doğrudan etkileyen veya koruma amaçlı imar planlarının hazırlanma aşamasında göz önünde bulundurulması gereken alanlardır.” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.

Dava konusu 681 sayılı İlke Kararı’yla yürürlükten kaldırılan 720 sayılı İlke Kararında ise etkileşim geçiş sahası, “Kentsel sit alanın bulunduğu çevre içinde korunmasında, geliştirilmesinde etkinlik taşıyan ve kentle bütünleşmesine olanak sağlayacak kararlara konu alanlar…” olarak tanımlanmıştır.

“Etkileşim geçiş sahası” kavramının, 2863 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olması ve yukarıda yer verilen söz konusu tanım maddesinin halen yürürlükte olduğu dikkate alındığında, daha önce 720 sayılı ilke kararında etkileşim geçiş sahası tanımına yer verilmişken, dava konusu 681 sayılı ilke kararında bu tanıma yer verilmemiş olmasının yürürlükteki mevzuatta bir boşluğa sebep olduğu ve bu nedenle dava konusu ilke kararı açısından eksik düzenleme söz konusu olduğu yönündeki iddia yerinde görülmemiştir.

Öte yandan, 19/04/1996 tarihli, 420 sayılı Planlama Sırasında Etkileme Geçiş Alanı Olarak Gözönüne Alınması Gerekli Görülen Alanlara (Planlama Sınırları) İlişkin Esaslar adlı İlke Kararında, sit alanlarının korunabilmesi için salt bu alanların değil, bu alanları doğrudan etkileyen geçiş bölgelerinin de sit alanı ile birlikte uyumlu ve sağlıklı bir planlama anlayışı içinde ele alınmasının zorunlu olduğu belirtilerek, koruma amaçlı imar planlarının yapımı sırasında sit bölgeleri ile bütünlük gösteren, yoğunluk ve yerleşme düzeninin sit bölgeleri ile uyum içinde oluşması ve gelişmesi öngörülen, siti bütünleyen alanlardan daha önceden sit sınırları içindeyken sit sınırları dışına çıkarılmış-bozulmuş sitlerin, sit sınırları dışında tutulmuş korunacak sokak, meydan yapı grupları ve benzerlerinin, sit bölgeleri arasında kalmış, sitleri doğrudan etkileyen, kurul denetiminin yapılamadığı alanların, fiziki planlama ve koruma sorunlarının çözümünü sağlamak amacıyla planlama sırasında “Etkileme Geçiş Alanı” olarak planlama sınırları içerisinde alınmasına karar verilmiştir. Söz konusu ilke kararı da hala yürürlükte olup, davacının, dava konusu düzenleme nedeniyle, etkileşim geçiş sahası kavramının mevzuattan kaldırıldığı, bu nedenle, bu tarz alanların, plan yapımı esnasında gözetilmeyeceği yönündeki iddiası, anılan ilke kararı nedeniyle de yerinde görülmemiştir.

Dava konusu ilke kararının “Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmemiş alanlarda” başlıklı bölümünün hukuka aykırı olduğu iddiasının incelenmesinden;

Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları bulunmayan kentsel sit alanlarında yapılabilecek uygulamalara ilişkin olarak daha önce yürürlükte bulunan 720 sayılı İlke Kararında, “3.1- Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları bulunmayan kentsel sit alanlarında; a) Her ne surette olursa olsun yeni yapı veya imar uygulaması yapılamayacağına, b) Tescilli kültür varlığı yapılar ile tescilsiz yapıların esaslı onarımlarının koruma bölge kurulu kararı doğrultusunda yapılabileceğine, c) Tescilli kültür varlığı yapılar ile yürürlükteki yasal düzenlemelere göre ruhsatı bulunan tescilsiz taşınmazlardaki tadilat ve tamiratların ilgili Yönetmelikler kapsamında yapılabileceğine, d) Zorunlu alt yapı uygulamalarının koruma bölge kurulu kararı doğrultusunda yapılabileceğine…” şeklindeki düzenlemeye yer verilmişken, dava konusu 681 sayılı İlke Kararında bu husus, “1. Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmemiş Alanlarda

Bu alanlarda her ne surette olursa olsun yeni yapı ve tescilsiz yapılarda esaslı onarım yapılamayacağına; ancak zorunlu alt yapı uygulamaları ile sınır düzenlemeleri için gerekli ifraz, tevhid vb. uygulamaların ilgili koruma bölge kurulu kararı doğrultusunda yapılabileceğine,

1.1. Tadilat ve Tamirat

a) 1. grup tescilli yapılarda uygulamanın, ilgili Yönetmelik doğrultusunda koruma bölge kurulu izni ile varsa koruma, uygulama ve denetim bürosu (KUDEB) yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü denetiminde yapılabileceğine,

b) 1. grup dışındaki tescilli yapılar ile mevcut yasal düzenlemelere veya onaylı bir plana göre ruhsat alarak tamamlanmış tescilsiz yapılardaki uygulamaların, ilgili Yönetmelik doğrultusunda varsa KUDEB, yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü izin ve denetiminde yapılabileceğine,

c) Yapılan tadilat ve tamiratlara ilişkin uygulama öncesi ve sonrasına ait rapor ve belgelerin, KUDEB tarafından bir ay içerisinde ilgili koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletilmesine,” şeklinde düzenlenmiştir.

2863 sayılı Kanun’un, “Yetki ve yöntem” başlıklı 10. maddesinin 1. fırkasında, “Her kimin mülkiyetinde veya idaresinde olursa olsun, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve bunların her türlü denetimini yapmak veya kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve valiliklere yaptırmak, Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir.” hükmüne yer verilmiş; Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, Proje Büroları ile Eğitim Birimlerinin Kuruluş, İzin, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde tadilat ve tamirat, “Yapıların yaşamını sürdürmeyi amaçlayan; a) 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 21 inci maddesi uyarınca ruhsata tabi olmayan: derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ile mimari öge olarak ve sanat tarihi açısından özellik arz etmeyen tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yörenin özelliğine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen müdahaleleri, b) (a) bendinde belirtilen müdahaleler sırasında yapıdaki ahşap, madeni, pişmiş toprak, taş gibi çürüyen ya da bozularak eksilen mimari öğelerin özgün biçimlerine uygun olarak aynı malzeme ile değiştirilmesini, bozulan iç ve dış sıvaların, kaplamaların, renk ve malzeme uyumu sağlanarak özgün biçimlerine uygun olarak yenilenmesi” olarak; esaslı onarım, “Tadilat ve tamirat dışında kalan ve bilimsel esaslara göre hazırlanmış rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerine dayalı uygulamalar” olarak tanımlanmıştır.

İlke kararlarının yukarıda yer verilen bölümlerinde, tescilli ve ruhsatlı tescilsiz yapılarda tadilat ve tamiratlar ile tescilli yapılarda esaslı onarım hususunun düzenlendiği, daha önce yürürlükte bulunan 720 sayılı ilke kararında da geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları bulunmayan kentsel sit alanlarında esaslı onarımlara ve diğer tadilat ve tamiratlara izin verildiği, her iki ilke kararında da tescilsiz yapıların ruhsatlı olması koşulunun arandığı, bu itibarla, söz konusu düzenlemeler arasında önemli bir fark bulunmadığı anlaşılmıştır.

Dava konusu ilke kararıyla, kentsel sit alanlarında, geçiş dönemi koruma esaslarının belirlenmemiş olduğu dönemde de tescilli yapılar açısından hem tadilat ve tamiratlara hem de esaslı onarımlara, tescilsiz yapılar içinse sadece tadilat ve tamiratlara izin verilmesinin, gerek Anayasada düzenlenen mülkiyet hakkına, gerekse davalı idarenin, 2863 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen 10. maddesinde yer alan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak ve aldırmak görevine uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

Kaldı ki, 720 sayılı ilke kararıyla, kentsel sit alanlarında geçiş dönemi koruma esaslarının belirlenmemiş olduğu dönemde, tescilsiz yapılarda da esaslı onarımlara izin verilmişken, dava konusu ilke kararıyla tescilsiz yapılar açısından esaslı onarım imkanının kaldırıldığı, bu nedenle değişikliğin, davacı tarafından söz konusu dönemde kentsel sitlerde tadilat/tamirat dahil hiçbir uygulamaya olanak tanınmaması gerektiği yönündeki iddiasına daha uygun olduğu açıktır.

Dava konusu ilke kararının “Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda” başlıklı bölümündeki “Bu alanlarda; tevhid, ifraz vb. uygulamalar ile alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda ilgili koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine” ifadesinin hukuka aykırı olduğu iddiasının incelenmesinden;

720 sayılı ilke kararında, “Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmiş kentsel sit alanlarında; a) Yeni yapı veya imar uygulamaları ile zorunlu alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda hazırlanmış projelerinin koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine” şeklinde yer verilen düzenleme; dava konusu 681 sayılı ilke kararında, “2. Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda Bu alanlarda; tevhid, ifraz vb. uygulamalar ile alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda ilgili koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine,” şeklinde düzenlenmiştir.

2863 sayılı Kanun’un “Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları ile koruma amaçlı imar plânı” başlıklı 17. maddesinin (a) bendinin 1. ve 2. fıkralarında, “a) (1) Bir alanın koruma bölge kurulunca sit olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki plân uygulamasını durdurur. Sit alanının etkileşim-geçiş sahası varsa 1/25.000 ölçekli plân kararları ve notları alanın sit statüsü dikkate alınarak yeniden gözden geçirilerek ilgili idarelerce onaylanır. (2) Koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından üç ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenir. Belediyeler, valilikler ve ilgili kurumlar söz konusu alanda üç yıl içinde koruma amaçlı imar planı hazırlatıp incelenmek ve sonuçlandırılmak üzere koruma bölge kuruluna vermek zorundadır. Üç yıllık süre içinde zorunlu nedenlerle plan yapılamadığı takdirde koruma bölge kurulunca gerekçeli olarak bu süre uzatılabilir. Uzatılan süre içerisinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu Kanun’da, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, sit alanlarında imar uygulaması yapılmasının yasaklayan herhangi bir hüküm ise bulunmamaktadır.

Yukarıda alıntılanan hükümden, bir alanın sit alanı olarak ilan edilmesinin, bu alana ilişkin olarak daha önce yapılmış olan her türlü plan uygulamasını durduracağı, söz konusu alanda sit ilanı üzerine uygulanacak imar rejiminin belirlenmesi amacıyla üç yıl içinde koruma amaçlı imar planının yapılması gerektiği, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurullarınca üç ay içinde alanda uygulanacak geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmesinin gerektiği, koruma amaçlı imar planının üç yıllık süre içerisinde zorunlu nedenlerle yapılamaması halinde bu sürenin uzatılabileceği, gerek koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar geçecek sürede ve gerekse koruma amaçlı imar planı yapılması için kanunda belirlenen sürenin uzatıldığı durumlarda ise, her türlü imar uygulamasının, yürürlükteki geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına göre yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu düzenlemede, ifraz, tevhit vb. imar uygulamalarının, alanda geçerli geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına göre ve koruma bölge kurullarının izni doğrultusunda yapılabileceği öngörülmüş olduğundan, söz konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmemiştir.

Öte yandan, davacı tarafından her ne kadar, 720 sayılı ilke kararında, gerek geçiş dönemi koruma ve kullanma koşulları belirlenmemiş gerekse belirlenmiş alanlarda, hiçbir surette imar uygulaması yapılmasına izin verilmediği, dava konusu düzenlemede yapılan değişiklikle, kentsel sit alanlarında koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar imar uygulaması yapılmasının önünün açıldığı ileri sürülmüş ise de, her iki ilke kararında da, kentsel sit alanlarında, geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmiş olduğu dönemde, bu şartlara uygun olmak koşuluyla, tevhit, ifraz vb. imar uygulamalarının yapılmasına izin verildiği, dolayısıyla iki düzenleme arasında bu açıdan da bir fark bulunmadığı anlaşılmıştır.

Dava konusu İlke Kararının “Kentsel Sit Alanlarında Uygulama ve Denetleme” bölümünde yer alan 1.1.b ve 2.1.b maddelerinin 2863 sayılı Yasanın 57. maddesine (dava dilekçesinde sehven 56 yazılmış) aykırı olduğu iddiasının incelenmesinden;

Dava konusu ilke kararında,”1. Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmemiş Alanlarda



1.1. Tadilat ve Tamirat

… b) 1. grup dışındaki tescilli yapılar ile mevcut yasal düzenlemelere veya onaylı bir plana

göre ruhsat alarak tamamlanmış tescilsiz yapılardaki uygulamaların, ilgili Yönetmelik

doğrultusunda varsa KUDEB, yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü izin ve denetiminde

yapılabileceğine,… 2. Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda

… 2.1 Tadilat ve Tamirat

… b) 1. grup dışındaki tescilli yapılar ile mevcut yasal düzenlemelere veya onaylı bir plana

göre ruhsat alarak tamamlanmış tescilsiz yapılardaki uygulamaların, ilgili Yönetmelik

doğrultusunda varsa KUDEB, yoksa koruma bölge kurulu müdürlüğü izin ve denetiminde

yapılabileceğine…” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.

2863 sayılı Kanunun “Koruma Bölge Kurullarının görev, yetki ve çalışma şekli” başlıklı 57. maddesinin 7. ve 8. fıkralarında, “… (7) Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları, bunların koruma alanları ve sit alanlarında, 3194 sayılı İmar Kanununun 21 inci maddesi kapsamına giren ruhsata tâbi olmayan tadilat ve tamiratlar; özgün biçim ve malzemeye uygun olarak, bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılır. Bunların dışında her türlü inşaî ve fizikî müdahale koruma bölge kurulunun izni ile yapılır. (8) Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu kurulmamış yerlerde taşınmaz kültür varlıkları, bunların koruma alanları ve sit alanlarında, 3194 sayılı İmar Kanununun 21 inci maddesi kapsamına giren ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratlar koruma bölge kurulu müdürlüğünün izin ve denetiminde yapılır…” hükmüne yer verilmiştir.

Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, Proje Büroları ile Eğitim Birimlerinin Kuruluş, İzin, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin yukarıda da yer verilen “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde tadilat ve tamirat, “Yapıların yaşamını sürdürmeyi amaçlayan; a) 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 21 inci maddesi uyarınca ruhsata tabi olmayan: derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ile mimari öge olarak ve sanat tarihi açısından özellik arz etmeyen tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yörenin özelliğine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen müdahaleleri, b) (a) bendinde belirtilen müdahaleler sırasında yapıdaki ahşap, madeni, pişmiş toprak, taş gibi çürüyen ya da bozularak eksilen mimari öğelerin özgün biçimlerine uygun olarak aynı malzeme ile değiştirilmesini, bozulan iç ve dış sıvaların, kaplamaların, renk ve malzeme uyumu sağlanarak özgün biçimlerine uygun olarak yenilenmesi” olarak; esaslı onarım, “Tadilat ve tamirat dışında kalan ve bilimsel esaslara göre hazırlanmış rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerine dayalı uygulamalar” olarak tanımlanmış; aynı Yönetmeliğin “Koruma, uygulama ve denetim bürolarının görevleri” başlıklı 7. maddesinde, “KUDEB’ler, mevzuatta belirlenen kurallar ve süreçlere uymak koşuluyla aşağıdaki görevleri yerine getirirler: a) Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarında yapılacak olan tadilat ve tamirat uygulamaları öncesinde yapıyı incelemek ve yapılacak onarıma ilişkin koşulların belirtildiği onarım ön izin belgesini düzenlemek, b) Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları, bunların koruma alanları ve sit alanlarında, tadilat ve tamiratların; özgün biçim ve malzemeye uygun olarak gerçekleştirilmesini denetlemek, uygun bulunanlara onarım uygunluk belgesi düzenlemek, c) Tadilat ve tamirat kapsamında başlanılan onarımlarda esaslı onarım gereğinin saptanması durumunda onarımı durdurarak konuyu belgeleriyle koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletmek, d) Taşınmaz kültür ve tabiat varlığı parseline bitişik parsellerde ve koruma alanlarında yer alan ve yürürlükteki yasal düzenlemelere göre ruhsatı bulunan tescilsiz taşınmazlardaki tadilat ve tamirat uygulamalarına, varsa koruma amaçlı imar planı koşulları da dikkate alınarak izin vermek ve denetlemek, e) Koruma bölge kurulları tarafından uygun görülen koruma amaçlı imar planlarının plan hükümleri çerçevesinde uygulanmasını denetlemek, f) Koruma bölge kurulları tarafından onaylanmış rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerine ilişkin uygulamaları denetlemek, projesine uygun tamamlanan uygulamalar için kullanma izin belgesi düzenlemek, g) Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların korunma alanlarında Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları, koruma bölge kurulu kararlarına aykırı ve ruhsatsız olarak yapılan inşaatlar ile koruma amaçlı imar planlarında, plana; sitlerde, sit şartlarına aykırı olarak inşa edilen yapılar hakkında imar mevzuatına göre gerekli işlemleri yapmak, uygulamayı durdurarak konuyu belgeleriyle koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletmek, h) Tescilli kültür varlıklarının mail-i inhidam olmaları halinde can ve mal güvenliğinin sağlanması için gerekli işlemleri yaparak durumu koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletmek, i)Maliki bulunduğu taşınmaz kültür varlığının onarımını gerçekleştiremeyecek durumda olan maliklere ilgili idarelerce yapılacak mali yardımlar ile ilgili düzenlemeleri gerçekleştirmek, j)Maliki bulunduğu taşınmaz kültür varlığının onarımını gerçekleştiremeyecek durumda olan maliklere ilgili idarelerce yapılacak teknik eleman yardımında doğrudan görev almak ya da bu görevi üstlenenleri denetlemek, k) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesi ile 7/12/2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun 14 üncü maddesine göre belediyenin görevleri arasında yer alan kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekanların ve işlevlerinin korunmasına yönelik programları hazırlamak, bu amaçla yapılacak uygulamalara ilişkin işlemleri yürütmek, l) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’na aykırı uygulamaların tespiti halinde ilgili idareye ve Cumhuriyet Savcılığına bildirimde bulunmak.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen hükümlerin değerlendirilmesinden; bünyesinde Koruma Uygulama Denetim Bürosu (KUDEB) bulunan idarelerde, taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları, bunların koruma alanları ve sit alanlarında tescilli yapılardaki tadilat ve tamiratlar açısından esas yetkilinin KUDEB olduğu, bu yerlerde esaslı onarımın söz konusu olması halinde ise KUDEB’lerin onarımı durdurarak konuyu belgeleriyle koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletmekle yükümlü oldukları, bünyesinde KUDEB bulunmayan idareler açısından ise, esaslı onarımlar kadar tadilat ve tamiratların da koruma bölge kurullarının izin ve denetimi altında yapılacağı anlaşılmaktadır.

Dava konusu ilke kararının iptali istenilen söz konusu kısmının tadilat ve tamiratlara ilişkin olduğu, ilke kararının diğer kısımları incelendiğinde, tescilli yapılarda esaslı onarımlar açısından asıl yetkilinin koruma bölge kurulları olarak düzenlendiği ve tadilat ve tamiratın yukarıda yer verilen tanımı dikkate alındığında, davacının, söz konusu düzenlemenin, kentsel sit alanlarında, 1. grup dışındaki tescilli yapılarda tadilat ve tamiratlar açısından asıl yetkilinin KUDEB’ler haline getirildiği ancak 2863 sayılı Yasanın 57. maddesinde, İmar Kanunu’nun 21. maddesinde yer alan ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratlar açısından KUDEB’lerin esas yetkili kılındığı, bunun dışındaki tüm inşai ve fiziki müdahalelerde Koruma Bölge Kurulu’nun izninin gerektiğinin açıkça düzenlendiği, ilke kararının anılan maddeye aykırı olduğu yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir.

İlke kararının 2.3. maddesiyle, hukuka aykırı olarak, Koruma Amaçlı İmar Planı yapılmamış kentsel sit alanlarında yeni yapılanma ve esaslı onarıma imkan tanındığı iddiasının incelenmesinden;

681 sayılı İlke Kararının “2.Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları Belirlenmiş Alanlarda

” başlıklı 2. bölümünün dava konusu “2.3. Tescilsiz Yapılarda Esaslı Onarım ve Yeni Yapılanma

” başlıklı kısmında, “Mevcut yasal düzenlemelere veya onaylı bir plana göre ruhsat alarak tamamlanmış tescilsiz yapılardaki esaslı onarımlar ile yeni yapılanmaların, sit alanındaki doku bütünlüğünü zedelemeyecek ve çevresi ile birlikte etüd edilerek hazırlanacak mimari projelerinin koruma bölge kurulunca uygun bulunmasından sonra uygulanabileceğine, onaylı projesine göre tamamlanan uygulamalara ilişkin varsa KUDEB yoksa ilgili idarelerin teknik raporu ile uygulama sonrası fotoğraflarının koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletilmesine, koruma bölge kurulu müdürlüğünün uygun görüş yazısı doğrultusunda ilgili idarelerce yapı kullanma izin belgesinin verilebileceğine,” düzenlemesine yer verilmiştir.

İlke kararının başlangıç bölümünün 4. paragrafında ise, “Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmesi aşamasında koruma amaçlı imar planı kararlarını etkileyebilecek nitelik ve yoğunluktaki uygulamalara izin verilmemesi, kentsel sitin doku özelliklerine bağlı olarak yoğunluk, kütle, konum, yükseklik, mimari özellikler, yapı malzemesi, renk ve benzeri koşulların tanımlanması esastır.” düzenlemesi yer almaktadır.

Davacı tarafından, bu alanların genel dokusunun koruması amacının ön plana çıkarılması ve koruma amaçlı imar planı yapılmadan yeni yapı ve esaslı onarımlara hiçbir şekilde izin verilmemesi gerektiği, aksi halde plansız bir yapılaşma sonucunda kentsel sitin bir bütün olarak korunması gereken dokusunun yok olabileceği, bu anlamda dava konusu ilke kararında koruma ilkelerinin gözetilmediği ileri sürülmüştür.

2863 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen 17. maddesinde, sit alanlarında, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma bölge kurulu tarafından belirlenen geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına uygun olarak imar uygulamaları yapılabileceği düzenlenmiştir. Dava konusu düzenlemede, tescilsiz yapılardaki esaslı onarımlara ve yeni yapılanmalara sadece geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmiş kentsel alanlarında ve sit alanındaki doku bütünlüğünü zedelemeyecek ve çevresi ile birlikte etüt edilerek hazırlanacak mimari projelerinin koruma bölge kurulunca uygun bulunması ön koşuluyla izin verildiği ve söz konusu ilke kararının yukarıda yer verilen başlangıç bölümünde, geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenirken, koruma amaçlı imar planı kararlarını etkileyebilecek nitelik ve yoğunluktaki uygulamalara izin verilmeyeceğinin, kentsel sitin doku özelliklerine bağlı olarak yoğunluk, kütle, konum, yükseklik, mimari özellikler, yapı malzemesi, renk ve benzeri koşulların tanımlanacağının da belirtildiği dikkate alındığında, düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, dava konusu düzenlemeyle yürürlükten kaldırılan 720 sayılı ilke kararında söz konusu husus, “3.2- Geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmiş kentsel sit alanlarında; a) Yeni yapı veya imar uygulamaları ile zorunlu alt yapı uygulamalarının geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda hazırlanmış projelerinin koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine, b) Tescilli kültür varlığı yapıların esaslı onarımlarının, projelerinin koruma bölge kurulunca uygun bulunması koşulu ile yapılabileceğine, c) Tescilli kültür varlığı yapılar ile yürürlükteki yasal düzenlemelere göre ruhsatı bulunan tescilsiz taşınmazlardaki tadilat ve tamiratların ilgili Yönetmelikler kapsamında yapılabileceğine,” şeklinde düzenlenmiş olup, her iki ilke kararında da, geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenmiş alanlarda yeni yapı yapılmasına izin verilmiş, dava konusu ilke kararında, 720 sayılı ilke kararına ek olarak, bu alanlardaki tescilsiz yapılarda esaslı onarımlara da izin verilmiştir.

681 sayılı ilke kararında, geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmediği alanlarda tescilsiz yapılarda esaslı onarımlara izin verilmediği, bu tip inşai müdahalelere sadece geçiş dönemi koruma esaslarının belirlendiği alanlarda izin verildiği, 720 sayılı ilke kararında ise, geçiş dönemi koruma esasları belirlenmemiş alanlarda tescilsiz yapılarda esaslı onarım yapılabileceği belirtilirken, geçiş dönemi koruma esaslarının belirlendiği alanlarda yapılabilecekler arasında tescilsiz yapılarda esaslı onarımların sayılmadığı, başka bir anlatımla, 720 sayılı ilke kararında, imar uygulamalarının, koruma bölge kurullarınca ve kentsel sit dokusunun korunması yaklaşımıyla belirlenmiş şartlara bağlandığı bir alanda tescilsiz yapılarda esaslı onarımlara izin verilmezken, böyle bir koruma yaklaşımının henüz geçerli olmadığı alanlarda tescilsiz yapılarda esaslı onarımlara izin verdiği dikkate alındığında, iki ilke kararı arasındaki söz konusu farklılık açısından, 681 sayılı ilke kararının hukuka uygun olduğu kadar, kendi içinde daha tutarlı ve koruma ilkelerine daha uygun olduğu sonucuna da ulaşılmıştır.

İlke kararının 3.3. maddesinin iptali istenilen kısımlarının planlama ve koruma ilkelerine aykırı olduğu iddiasının incelenmesine gelince;

681 sayılı ilke kararında, ““3.3. Tescilsiz Yapılarda Esaslı Onarım ve Yeni Yapılanma

a)KUDEB bulunan yerlerde;

Koruma amaçlı imar planı onaylanmış sit alanlarında, taşınmaz kültür varlığının bulunduğu parseller dışındaki esaslı onarım ve yeni yapılanmaların; gabari, kütle, malzeme, renk, cephe/plan/parsel tipolojisi vb. analiz örnekleri ile birlikte koruma bölge kurulunca değerlendirilerek uygun bulunan koruma amaçlı imar planı ve plan hükümleri doğrultusunda, bünyesinde KUDEB kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılabileceğine, söz konusu uygulamalarda, kontur, gabari, fonksiyon vb. değişiklik olması halinde konunun koruma amaçlı imar planı değişikliği teklifi olarak ilgili koruma bölge kuruluna iletilmesine, plan değişikliği onaylanıncaya kadar uygulama yapılmamasına,

Koruma amaçlı imar planı ve projesine uygun olarak tamamlanan uygulamalara yapı kullanma izin belgesi verildikten sonra, uygulamanın koruma amaçlı imar planına uygun olarak tamamlandığına ilişkin bilgi, belge ve fotoğrafların KUDEB tarafından bir ay içinde ilgili koruma bölge kurulu müdürlüğüne iletilmesine,

Gabari, kütle, malzeme, renk, plan, cephe/plan/parsel tipolojisi vb. analiz örnekleri bulunmayan koruma amaçlı imar planlarının ilgili idarelerce revizyonunun veya değişikliğinin yapılarak koruma bölge kuruluna değerlendirilmek üzere sunulmasına, sözkonusu planların onay süreci tamamlanıncaya kadar uygulamanın mevcut koruma amaçlı imar planı doğrultusunda yürütülmesine,” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiş olup, davacı tarafından, söz konusu bölümün 1. paragrafında yer alan “… söz konusu uygulamalarda, kontur, gabari, fonksiyon vb. değişiklik olması halinde konunun koruma amaçlı imar planı değişikliği teklifi olarak ilgili koruma bölge kuruluna iletilmesine, plan değişikliği onaylanıncaya kadar uygulama yapılmamasına, ” ifadesi ile 3. paragrafın iptali istenilmektedir.

2863 sayılı Kanun’un 57. maddesinin 9. fıkrasında, “(9) Ancak, koruma amaçlı imar plânı onaylanmış sit alanlarında, taşınmaz kültür varlığının bulunduğu parseller dışındaki inşaî ve fizikî müdahaleler, koruma amaçlı imar plânı hükümleri doğrultusunda, bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava konusu düzenlemeyle, koruma amaçlı imar planlarında gabari, kütle, malzeme, renk, cephe/plan/parsel tipolojisi analizlerinin bulunması gerekliliğinin kural altına alındığı, bu yaklaşımın, kentsel sit alanlarının doku bütünlüğünün korunması açısından destekleyici olduğu, davalı idarenin savunma dilekçesinde, dava konusu 681 sayılı ilke kararı yürürlüğe girene kadar geçen sürede, yürürlükten kaldırılan 720 sayılı ilke kararına uygun olarak hazırlanan koruma amaçlı imar planının koruma bölge kurullarınca onaylanarak yürürlüğe girmiş olduğunun belirtildiği, söz konusu planların, ilke kararında belirtilen yeni esaslar doğrultuda revize edilmesi sürecinde, kentsel sit alanlarında zorunlu uygulamaların mevcut koruma amaçlı imar planlarına göre yürütülmesinin mülkiyet hakkının korunmasına ve kamu yararına uygun olduğu, öte yandan, bir kentsel sit alanında, hem revize koruma amaçlı imar planı yapımından hem de o alanda mevcut koruma amaçlı imar planlarına göre yapılacak uygulamalara izin ve onay vermekten aynı koruma bölge kurulunun yetkili ve görevli olduğu hususları dikkate alındığında, ilke kararının iptali istenen kısmında hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. DAVANIN REDDİNE,

2. Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,

4. Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,

5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 15/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.