Danıştay Kararı 6. Daire 2019/11292 E. 2020/10300 K. 03.11.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/11292 E.  ,  2020/10300 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/11292
Karar No : 2020/10300

TEMYİZ EDEN TARAFLAR : I- (DAVALILAR)
1- … Bakanlığı
VEKİLİ : …
2- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
3- … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
II- (DAVACI) …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF : 1- … Bakanlığı
2- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
3- … Belediye Başkanlığı
4- …
İSTEMİN KONUSU : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Avcılar İlçesi, … Tesisleri Mevkii, .. pafta, … sayılı parsel üzerinde bulunan … Apartmanı ..… numaralı dairenin yer aldığı bölgenin davalı idarelerin kusuru sonucunda imara açılmasında ve sonrasında afete maruz bölge içerisinde kalması sonucu yıkımına karar verilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen, 93.517,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Ondördüncü Dairesinin 04/04/2017 günlü, E:2017/421, K:2017/2031 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararına uyularak, davacının maddi tazminat isteminin 43.695,00-TL’lik kısmının ve 10.000-TL manevi tazminat isteminin kabulü ile dava tarihi olan 22/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalı … Belediye Başkanlığı, … Bakanlığı ve … Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan kusurları oranında tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 49.822,00-TL’lik maddi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1-… Belediye Başkanlığı tarafından; dava konusu heyelan nedeniyle herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, yapı maliki ve müteahhidin kusurlarının irdelenmediği, sorumluluğun Bakanlığa ait olduğu, manevi tazminat isteminin reddi gerektiği belirtilerek, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

2-… Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından; davada süreaşımı bulunduğu, zarardan sorumlu tutulamayacakları, kusurlarının bulunmadığı, işlem ve eylemlerle illiyet bağının bulunmadığı belirtilerek, temyize konu karardaki aleyhe hususların bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
3-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından; dava konusu heyelan nedeniyle herhangi bir kusur ve sorumluluklarının bulunmadığı, husumetin kendilerine yöneltilemeyeceği, zarar ile idarenin iş ve eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığı belirtilerek, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
4-Davacı tarafından; yapının 2014 yılı Kasım ayında, nüfus ve eşyadan tahliye edilerek, yıkıldığının hatırlandığı, zararın kesin olarak ortaya çıktığı tarihin binanın yıkım tarihi olduğu, 2005 yılındaki birim fiyatlar dikkate alınarak tazminat hesaplanmasının hukuka aykırı olduğu, zararın idarelerce müşterek ve müteselsil olarak tazmini gerektiği belirtilerek, temyize konu karardaki aleyhe hususların bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI :
1-… Bakanlığı tarafından; davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
2-Davalı idarelerden … Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve … Belediye Başkanlığı tarafından; savunma verilmemiştir.
3-Davacı tarafından; savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi ile Mahkeme kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava konusu taşınmazın bulunduğu Avcılar İlçesi için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve bazı kamu kurumlarınca farklı tarihlerde yapılan araştırma ve tespitlerde, ilçe geneline yönelik; ”Marmara denizi kıyıları killi ve marnlı serilerle örtülü bulunduğundan heyelana müsaittir, bu kısımlar gerekli önlemler alınmadıkça iskan için sakıncalıdır” görüşüne yer verildiği, 1971 yılında yapılan bu tespitte, evlerin fazla katlı olmaması, hafif malzemeden yapılması, derin kazılar yapılmaması, yüzey suyu drenajı yapılması, kıyıdan itibaren kademeli olması ve istinat duvarı yapılması gerektiğinin ifade edildiği, yine Bakanlıkça 1977 yılında Boğaziçi Üniversitesine hazırlattırılan raporda; yamaçları heyelanlı ve heyelana müsait olmaları nedeniyle ancak düşük eğimli ve potansiyel heyelan alanlarında zemine fazla yük vermemek ve kazıdan kaçınmak şartı ile tek katlı ve bahçeli evler yapılmasının mümkün olabileceğinin belirtildiği, İller Bankasınca hazırlanan 1981 tarihli rapora göre Avcıların turistik tesis alanı olarak, kamp alanı ve iki katlı yapı alanı olarak gösterildiği, davaya konu alanın, 1981 yılında İller Bankası tarafından hazırlanan ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığının onayladığı nazım imar planı ve 1982 tarihli Avcılar Belediye Başkanlığının hazırladığı uygulama imar planı ile yerleşime açıldığı ve zaman içerisinde çok katlı yerleşime izin verildiği, anılan planların hazırlandığı tarihlerde yürürlükte bulunan mülga 6785 sayılı İmar Kanununun 1605 sayılı Kanunla değişik 26. maddesiyle nüfus ve il veya ilçe merkezi olması ölçütlerine göre yol istikamet planları ile imar planlarını belediyelerin yaptırmaları mecburiyeti getirildiği ve 29. maddesiyle imar ve yol istikamet planlarının İmar ve İskan Bakanlığının tasdikiyle kesinleşeceği ve yürürlüğe gireceğinin hüküm altına alındığı, Bakanlığın onay yetkisi planların hukuki varlık şartlarından olduğundan, bu planlara ilişkin çok katlı yerleşime izin veren ilçe belediyesinin yanında Bakanlığın ve Mülga 3030 sayılı Kanundan kaynaklanan denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen, imar yükümlülüklerini ilçe belediyesi ile birlikte kullanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının hizmet kusurlarının bulunduğu, Mülga 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesinin g bendinde de, afetle ilgili daimi iskan yerleşmelerinde imar planlarını ve alt yapı tesisleri planlarını ve bunlara ait etüd, harita, proje ve keşifleri yapmak veya yaptırmak, re’sen onaylamak veya onaylanmasını sağlamak, inşaat işlerini yapmak veya yaptırmak konularında Bakanlık Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün yetkili olduğunun hükme bağlandığı, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürütülen görevlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçtiği, Avcılar İlçesi, … Tesisler Mevkii, … pafta, … parsel sayılı taşınmazın 28.06.2005 gün ve 2005/109 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Afete Maruz Bölge” ilan edilen alanda kalması ve yıkılması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen 93.517,00-TL maddi, 10.000,00-TL manevi zararın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, son fıkrasında ise, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Maddi tazminat bedeli ve maddi tazminata uygulanacak faiz başlangıcı dışındaki hususlar yönünden; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Maddi tazminat bedeli ve maddi tazminata uygulanacak faiz başlangıcı yönünden ise;
Dosyanın incelenmesinden; dosya kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde, zararın ortaya çıktığı tarihin, davacının mülkünden tahliye edildiği tarih olduğu düşünülmekle beraber, dosya kapsamında davacının konutu tahliye ettiği tarih ile ilgili bir evrak bulunmadığından, Afete Maruz Bölge kararının 12.08.2005 tarihli ve 4587 sayılı Valilik yazısı ekinde Avcılar Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı’na intikal ettirildiği an itibarıyla taşınmazda ikamet etmeyi engelleyici durumun ortaya çıkmış bulunduğu değerlendirmesi ile 12.08.2005 tarihi itibarıyla maddi tazminat hesaplaması yapıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; Afete Maruz Bölge kararının 12.08.2005 tarihli ve 4587 sayılı Valilik yazısı ekinde Avcılar Kaymakamlığı’na ve Belediye Başkanlığı’na bildirilmesine ve davaya konu binanın da içinde bulunduğu alandaki yapıların tahliyesine ilişkin yapılan yazışmalar da dikkate alınarak, tahliye tarihinin tespit edilebilmesi durumunda zararın tahliye tarihi itibarıyla hesaplanması, ancak tahliye tarihinin tespit edilememesi durumunda yıkım tarihinin esas alınabilecek olması sebebiyle; tespit edilebilmesi halinde tahliye tarihi, aksi halde yıkım tarihindeki değerlemelere göre (Aynı binada bulunan 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlere ilişkin yargılamanın yapıldığı … İdare Mahkemesi’nin E:… nolu dosyasında yapının … tarihinde yıkıldığına dair tutanak mevcut olup bahsi geçen Mahkemece verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar Dairemizin … ve E:…, K:… sayılı kararı ile düzeltilerek onanmıştır.) hesaplama yapılması, gerekirse bu hususta ek rapor alınması gerekirken; tahliye ve yıkım tarihi araştırılmadan, ikamet etmeyi engelleyici tarih olarak 12.08.2005 tarihi kabul edilerek yapılan hesaplama ile ortaya çıkan bedel üzerinden maddi tazminata hükmedilmesine dair Mahkeme kararında bu yönden hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan; bozmaya uyulması durumunda yeniden yapılacak yargılamada; davacının bağımsız bölümünün bulunduğu blokta ikamet etmeyi engelleyici durumun ortaya çıktığı tarihe göre, değer tespitinde esas alınan tarihin davanın açılmasından sonraki bir tarih olması durumunda, maddi tazminat için faiz başlangıcı olarak tespite esas alınan tarihin, değer tespitinde esas alınan tarihin, davanın açılmasından önceki bir tarih olması durumunda ise faiz başlangıcı olarak -taleple bağlı kalınarak- dava tarihinin kabul edilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, maddi tazminat bedeli ve maddi tazminata uygulanacak faiz başlangıcı ile yargılama giderleri yönünden BOZULMASINA, diğer hususlar yönünden ise ONANMASINA,
2. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 03/11/2020 tarihinde, esas yönünden oybirliği, manevi tazminata faiz yürütülmesi yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X):

Bir maddi zararın giderilmesine yönelik açılan tam yargı davalarında, tazminat kişinin mal varlığındaki zararın oluştuğu an itibariyle karşılanması gerektiğinden, istenilecek olan tazminatın gecikerek ödenmesi nedeniyle para değerinde enflasyondan dolayı meydana gelebilecek azalmayı karşılamaya yönelik olarak faize hükmedilmelidir.
Maddi zararlar, mal varlığında meydana gelen ve para ile değerlendirilebilen bir azalmayı ifade ettiklerinden, bu azalma miktarının idare tarafından telafi edilmediği süre içinde ayrıca enflasyon nedeni ile de kayba uğrayacağı açıktır. Manevi zararlar ise, mal varlığında meydana gelen somut bir azalma olmayıp, kişinin manevi varlığında ortaya çıkan olumsuzluklar olduğundan, manevi tazminat değerinin yargılama sonucu para olarak belirlenmesi zarara uğrayanı tatmin ve de bu zararın meydana getireni cezalandırma aracı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Bu itibarla, ilk defa yargı kararıyla para olarak değerlendirilebilen bir manevi tazminatın önceden davalı idarece belirlenmesi ve de ödenmesinin mümkün olmaması nedeniyle, ödemede gecikmeden bahsedilemeyeceği gibi, manevi tazminat, esasen bütün hususlar dikkate alınarak “takdiren” belirlendiğinden manevi tazminata faiz uygulanmaması gerektiği oyuyla kararın bu kısmına katılmıyorum.