Danıştay Kararı 6. Daire 2019/10774 E. 2020/9937 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2019/10774 E.  ,  2020/9937 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/10774
Karar No : 2020/9937

TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR): 1…. Gıda ve İhraç Maddeleri İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.
2….
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : … İşletmesi Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
2. … Belediye Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av…., Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: … İli, … İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan yapının haksız yere yıkıldığından bahisle, uğranıldığı iddia edilen (fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla) 698.699,92 TL maddi ve her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 700.699,92 TL zararın, yıkım tarihi olan 07/04/2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talep edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; … tarihinde yıkım işlemini öğrenen davacıların, bu tarihten itibaren dava açma süresi olan 60 gün içerisinde dava açmaları gerekirken, bu süreyi geçirdikten sonra 12/06/2017 tarihinde kayda giren dilekçe ile açtıkları davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin karara karşı davacıların istinaf başvurusu üzerine … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu karar usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, davalıların bir eylem işbirliğine girerek davaya konu taşınmazı haksız yere yıktıkları, bu nedenle davanın doğrudan doğruya bir tam yargı davası olduğu, çünkü taşınmazın yıkımına dair hiçbir karar bulunmadığı, yıkım işleminden yıkım günü haberdar olunduğu, yıkım kararı varsa da halen kendilerine tebliğ edilmediği, hal böyle iken gerek ilk derece gerekse istinaf mahkemesi tarafından işbu davanın iptal davası kabul edilerek, süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, uyuşmazlığın eylemden kaynaklı bir tazminat davası olduğu, dolayısıyla dava süresinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun 13. maddesi çerçevesinde hesaplanması gerektiği, anılan madde kapsamında 5 yıllık süre içerisinde idarelere başvurulduğu, başvuru üzerine davalı Belediye tarafından taleplerinin reddedildiği, diğer davalı idare tarafından ise taleplerinin zımnen reddedildiği, ret işlemleri üzerine 60 günlük süre içerisinde davanın açıldığı belirtilerek, usul ve yasaya aykırı olan Mahkeme kararının bozulması gerektiği iddia edilmiştir.

… GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
SAVUNMASININ ÖZETİ : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

… BELEDİYE BAŞKANLIĞI’NIN
SAVUNMASININ ÖZETİ : Davacılar tarafından, davanın bir tam yargı davası olduğu, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu 13. maddesi kapsamında 5 yıllık süre içerisinde idareye başvurulduğu belirtilmiş ise de, maddedeki 5 yıllık sürenin işlemin öğrenilmemesi halini düzenlediği, davaya konu işlemin öğrenilmesi halinde öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde idareye başvurulması gerektiği, uyuşmazlıkta 07/04/2012 tarihinde işlemin öğrenildiği hususunun açık olduğu, bu nedenle, davacıların bu tarihten itibaren 1 yıllık süre geçtikten sonra idareye başvurdukları belirtilerek, temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyize konu kararının Dairemiz kararında belirtilen gerekçe ile bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :

… İli, … İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan yapının haksız yere yıkıldığından bahisle, uğranıldığı iddia edilen zararların tazmini için davalı idarelere yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine, (fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla) 698.699,92 TL maddi ve her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 700.699,92 TL zararın, yıkım tarihi olan 07/04/2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talebiyle, bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı, hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 12. maddesinde, ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, 13. maddesinde ise; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açabilecekleri, hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca idare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdari işlemler, idari makamların idari işlevleriyle ilgili ve kamu gücüne dayanarak kamu hukuku alanında tesis ettikleri tek yanlı, doğrudan uygulanabilir nitelikte ve ilgililerin hukuki durumlarını etkileyen hukuki tasarruflardır. İdari eylem ise, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir.
Genel anlamı ile tam yargı davaları ise, idarenin işlem veya eyleminden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır.
Dosyanın incelenmesinden; … İli, … İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan davacılara ait yapının 07/04/2012 tarihinde idare tarafından yıkıldığı, davalı Belediye tarafından davacılara verilen 12/04/2017 günlü, 1333 sayılı cevabi yazıdan, yıkım işleminin, 3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesi uyarınca Belediye Encümeni tarafından alınan 20/01/2012 günlü, 2012/43 sayılı karara dayandırıldığının anlaşıldığı, davacıların söz konusu encümen kararının kendilerine tebliğ edilmediğini iddia ettikleri, İdare Mahkemesi tarafından ise; yıkım işleminden yıkım tarihi olan 07/04/2012 tarihinde haberdar olunduğu, bu tarihten sonra dava açma süresi olan 60 gün içinde dava açılmadığı gerekçesi ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlıkta; davacılar tarafından, yıkım işlemine dayanak gösterilen encümen kararının davacılara tebliğ edildiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı gibi, davacılar tarafından da söz konusu işlemin kendilerine tebliğ edilmediği belirtilmiştir. Oysaki tebligat, idari işlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi, ayrıca muhatabının Anayasa’da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir.
Uyuşmazlıklarda; yargıya düşen en önemli görevlerden birisi de, açık ve net çözümler bulmak, anlaşılabilir, tutarlı kararlarla kamu düzeni ve barışının sağlanmasına hizmet etmek, bunun içinde iddiaların tek tek ele alındığı, cevaplandırıldığı, hukuka aykırı bulunma ya da bulunmama nedenlerinin açıklandığı, yasal dayanakların gösterildiği, anlamaya ve denetime elverişli gerekçenin varlığıyla, davanın taraflarını tatmin etmektir.
Bu durumda; davalılardan savunma alınması suretiyle, uğranıldığı iddia edilen zararların idari işlemden mi yahut idari eylemden mi kaynaklandığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya konularak, söz konusu zararların idari işlemden kaynaklandığının tespit edilmesi halinde; hak arama hürriyeti kapsamında idari işlemin muhatabına tebliğ edilip edilmediğinin irdelenmesi yahut Mahkeme kararında belirtildiği gibi davacıların yıkım işleminden yıkım tarihinde haberdar olduğu kabul edilecek olursa, bu durumda, ilgilinin hakkında tesis edilen işlemin içeriğinden nasıl haberdar olduğunun açıkça ortaya konularak, buna göre karar verilmesi gerekirken, delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde ve irdelenmesinde gerekli inceleme yapılmadan, salt davacıların yıkım tarihinde yıkım işleminden haberdar olduğu, bu tarihten itibaren dava açma süresi içeresinde dava açılmadığı gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi nedeniyle, eksik inceleme ile hüküm verildiği sonucuna ulaşıldığından, temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 21/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.