Danıştay Kararı 6. Daire 2018/9249 E. 2020/6117 K. 24.06.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2018/9249 E.  ,  2020/6117 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2018/9249
Karar No : 2020/6117

KARAR DÜZELTME İSTEMİNDE BULUNAN
(DAVACI) : …
DAVACI YANINDA MÜDAHİLLER : 1- …
2- …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 18/09/2018 tarih ve E:2018/180, K:2018/6860 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … ili, … ilçesi, … Mevkii, … ada, … parsel sayılı taşınmazdan ikinci kez düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığından bahisle, anılan taşınmaza ilişkin yapılan imar uygulamalarının iptali istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; Danıştay Altıncı Dairesinin bozma kararına uyularak mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu parselasyonun 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesine dayanılarak yapılması nedeniyle hisseli parsellerin ferdileştirilmesinin hukuken mümkün olduğu, bu doğrultuda hisseli mülkiyete sahip olan uyuşmazlık konusu … ada, … parsel sayılı taşınmazda ferdileştirme yapılmasında mevzuata aykırılık bulunmadığı, dava konusu parselasyonda belirlenen düzenleme sınırının 1/1000 ölçekli revizyon imar planına uygun olduğu, … Belediye Encümeninin 02.02.1993 tarihli, 191 sayılı kararıyla onaylanan … sayılı parselasyonda … ada, … sayılı parselin 10.041 m2 üzerinden uygulamaya girdiği dikkate alındığında, bir önceki parselasyonun iptal edilmesi sonrasında geri dönüşüm yapıldığının ve düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintilerinin kök parsellere iade edildiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla … ada, … sayılı parselden sadece dava konusu … sayılı parselasyon sonucunda bir defa DOP kesintisi yapıldığı, bu haliyle uyuşmazlık konusu taşınmazdan ikinci defa DOP kesintisi yapıldığına ilişkin davacı iddialarının yerinde olmadığı, dayanak imar planında havagazı deposu olarak ayrılan … ada, … sayılı parselde yer alan davacının murisine ait hisselerin kamulaştırıldığı ve davacıların daha önce 3194 sayılı Kanunun 15. ve 16. maddeleri doğrultusunda kamu alanlarına yaptıkları bedelsiz terklerin bulunmadığı, bu nedenle … Belediye Encümeninin 02.02.1993 tarihli, 191 sayılı kararıyla onaylanan dava konusu … sayılı parselasyonda yapılan DOP kesintisinin ve davacıya yapılan tahsisin imar mevzuatına ve dağıtım ilkelerine uygun olduğu, davacının hak kaybına uğratılmadığı anlaşıldığından, … ada, … parsel sayılı taşınmazdan ikinci kez düzenleme ortaklık payı kesildiği iddiasıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin davalı idarece tesis edilen işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan, Danıştay Altıncı Dairesinin bozma kararı sonrasında, dosyanın yeni esasa kaydından sonra davacı tarafından … İdare Mahkemesi aracılığı ile, tam yargı davası şeklinde, maktu karar ve başvuru harcı ödenmek suretiyle …. İdare Mahkemesine hitaplı bir dilekçe verildiği, bu dilekçede bozma üzerine anılan İdare Mahkemesinde yeniden esas alan dava dosyası ile birleştirilmek üzere 800.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunulduğu, ıslah hakkı kapsamında maddi ve manevi tazminat isteminin bakılan dava ile birleştirilmesinin istenildiği, ancak bakılan davanın parselasyonun iptali istemiyle açıldığı ve ilk dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat istemi bulunmadığı, sonradan verilen dilekçe ile davanın tam yargı davası olarak genişletilmek istenildiğinin anlaşıldığı, bakılan dava ıslah edilebilecek davalardan olmadığından, davacının dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak kabulüne imkan bulunmadığı, aynı zamanda dosya numarası belirtilmek suretiyle harcı ve tevzisi yapıldığından, söz konusu dilekçenin yeni bir dava olarak kabul edilmesine de olanak bulunmadığı, bu nedenle ıslah suretiyle tazminat talebinin ve birleştirme talebinin dikkate alınmasına ve bu talepler yönünden hüküm kurulmasına olanak bulunmadığı, davacının bu davada verilen karar kesinleşmeden veya kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde 2577 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca işlemden kaynaklanan zararlarının tazmini için ayrı bir dava açma hakkına sahip olduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Temyiz istemine konu edilen karar hukuk ve usule uygun bulunarak onanmasına karar verilmiştir.
KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : Muris …’nun bağımsız maliki olduğu kök … ada, … sayılı parselin gerçekte 36.995 m2 değil, 40.000 m2 büyüklüğünde olduğu, fark 3.005 m2 hissenin davacının dedesi … tarafından bağışlandığı, ancak davalı idarelerce bu hususun göz ardı edildiği, bağışlanan 3.005 m2 hisseden %35 oranında düzenleme ortaklık payı (DOP) kesildikten sonra kalanın mirasçılara tahsis edilmesi gerektiği, toplam 40.000 m2 büyüklüğünde olan kök … ada, … sayılı parselin 8.009 m2’lik kısmının havagazı deposu amacıyla, 6.220 m2’lik kısmının ise mezarlık amacıyla kamulaştırıldığı, kalan 25.770 m2 hisseden %35 oranında DOP kesintisi yapıldıktan sonra kalan 16.750 m2 hissenin mirasçılara ait olduğu, toplam 10.041 m2 büyüklüğünde olan eski … ada, … sayılı parselden %35 oranında DOP kesildikten sonra kalan 6.527 m2 hissenin mirasçılara tahsis edilmesi gerekirken, eksik şekilde 5.258 m2 hisse tahsis edildiği, İdare Mahkemesince kök parsele ilişkin tüm tapu kayıtları getirtilerek gerekli incelemenin yapılmadığı, … ada, … sayılı parsel ile … ada, … ve … sayılı parsellerden gelen toplam 15.492,28 m2 ve … ada, … sayılı parselden gelen 1.258 m2 olmak üzere, tüm mirasçılar adına toplam 16.750,68 m2 hissenin eksik olduğunun Mahkemece tespit edilmediği, tam yargı davasının harcı ödenmek suretiyle yeni ve müstakil bir dava olarak açıldığı, ilgili mahkeme ve dosya numarası gösterilerek birleştirme talep edilmesinin nedeninin, tazminat istemi ile dava konusu parselasyon arasında bağlantı bulunduğundan, usul ekonomisi gereği dosyanın aynı hakim tarafından incelenmesini sağlama amacı taşıdığı, ıslah yoluyla dava konusunun genişletilmek istenilmiş olması halinde harç ödenmesine gerek kalmayacağı, buna karşılık yeni ve ayrı bir dava açıldığı için harçların ödendiği, tazminat istemli dava dilekçesinde geçen ıslah ifadesinin, parselasyon davasının konusunu genişletmek anlamında değil, talep edilen tazminat miktarının bilirkişi raporu sonucuna göre ıslah edileceği anlamında kullanıldığı, tam yargı davasının ayrı bir esasa kaydedilmesi gerekirken, İdare Mahkemesince usulsüz birleştirme yapıldığı, tam yargı davasında duruşma talep edildiği halde duruşma yapılmadan karar verildiği, yine tazminat istemine ilişkin keşif talep edildiği halde, dosyada düzenlenen bilirkişi raporunda tazminat istemi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, ayrıca tazminat istemli dava dilekçesinin dosyada hasım mevkiine alınmayan TOKİ ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne de tebliğ edildiği, hasım olmayan bu idarelerin katılımı ile keşif yapıldığı, ancak sadece … Belediye Başkanlığının husumeti ile karar verildiği, bu durumun usul hukukuna aykırı olduğu, tam yargı dilekçesinin usule uygun bulunmaması halinde İdare Mahkemesince dilekçe ret kararı verilmesi mümkün olduğu halde, bu yapılmayarak ve işin esası da incelenmeyerek davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, ileri sürülerek Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacının karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Bakılmakta olan iptal davası devam ederken, davacının maktu başvuru ve karar harcını da ödemek suretiyle bağımsız bir tam yargı davası açtığı anlaşıldığından, anılan dilekçenin ayrı bir esasa kaydedilip, dilekçe üzerinde ilk inceleme yapıldıktan ve usule ilişkin işlemler tamamlandıktan sonra, bakılmakta olan iptal davası ile bağlantı iddiasının değerlendirilmesi gerekmekte iken; davacının maddi tazminat istemli dilekçesinin, İdare Mahkemesince, ıslah yoluyla iptal davasının konusunun genişletilmesi şeklinde değerlendirilmesi ve bunun sonucu olarak iptal davalarının ıslah edilebilecek davalardan olmaması nedeniyle davacının maddi tazminat talebi hakkında hüküm kurulmasına olanak bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığından, davacının kararın düzeltilmesi isteminin tam yargı davasına ilişkin kısım yönünden kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması, dava konusu parselasyona ilişkin kısım yönünden kararın düzeltilmesi isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 103. maddesinin b) bendi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi yürürlükten kaldırılmış ise de; anılan Yasanın 27. maddesiyle 2577 sayılı Yasaya eklenen Geçici 8. maddenin 1. fıkrasındaki “Bu Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik 3 üncü maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. Bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.” kuralı uyarınca, bu maddeye göre kararın düzeltilmesi yolundaki istemin incelemesine geçildi.
İdare Mahkemesi kararının parselasyona ilişkin kısmının onanması yolundaki Daire kararının incelenmesi:
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının dedesi muris …’nun bağımsız maliki olduğu kök … ada, … parsel sayılı taşınmaz 1960 yılında 3 kısma ifraz edilerek, yeni … ada, …, … ve … parsel sayılı taşınmazlar oluşturulmuştur.
İfraz edilen söz konusu taşınmazlardan toplam 11.841 m2 büyüklüğünde oluşturulan … ada, … parsel sayılı taşınmazın tamamının … Asri Mezarlığında kaldığı, davacının dedesi müteveffa … tarafından 1960 yılında 59.205.-TL bedelle … Belediyesine satıldığı ve satış bedelinin muris … tarafından tahsil edildiği, devamında da taşınmazın kullanımının “asri mezarlık alanına” çevrilerek, tapu kaydının 18.08.1960 tarihinde kapatıldığı, dolayısıyla söz konusu taşınmazdan muris … mirasçılarına isabet edebilecek herhangi bir hisse bulunmadığı dosya içerisinde yer alan belgelerden anlaşılmaktadır.
İfraz edilen söz konusu taşınmazlardan toplam 2.640 m2 büyüklüğünde oluşturulan … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak, muris …’nun dava dışı mirasçılarından …, …, …, …, … ve … tarafından … Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı adli yargıda açılan kamulaştırmasız fiili el atma nedeniyle tazminat davasında, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının gerekçesinden; anılan taşınmazın tarla vasıflı olarak davacının müteveffa dedesi … adına tapuda kayıtlı olduğu, söz konusu taşınmazın tamamının plansız alanda kaldığı ve fiilen mezarlık (… Asri Mezarlığı) olarak kullanıldığı, ancak ilgili idarelerce bugüne kadar kamulaştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Anılan davada Asliye Hukuk Mahkemesince, dosyasında düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda, uyuşmazlık konusu … ada, … parsel sayılı taşınmaza kamulaştırılmaksızın fiilen el atıldığı tespit edilerek davanın kabulüne, davacıların miras paylarına göre sahip olduğu toplam 990 m2 hisseye karşılık belirlenen toplam 421.575,00 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının davacılara ödenmesine ve davacıların miras payına isabet eden 990 m2 hissenin iptal edilerek davalı idare adına tapuya tescil edilmesine karar verilmiş, bu karar Yargıtayca onanarak ve kararın düzeltilmesi istemi de reddedilerek 08.12.2014 tarihinde kesinleşmiştir. Buna karşılık ne davacı tarafından ne de muris …’nun diğer mirasçıları tarafından, söz konusu taşınmazdan kendilerine isabet eden miras paylarına karşılık adli yargıda kamulaştırmasız fiilen el atma nedeniyle tazminat davası açıldığına dair dosyada herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Bu durumda toplam 2.640 m2 büyüklüğünde olan … ada, … parsel sayılı taşınmaza mevcut durumda 990 m2 payla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının, 1.650 m2 payla muris …’nun hissedar olduğu tespit edilmektedir.
İfraz edilen söz konusu taşınmazlardan toplam 22.514 m2 büyüklüğünde oluşturulan ve tamamı davacının dedesi muris …’nun mülkiyetinde bulunan … ada, … parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanda ilk olarak İmar İdare Heyetinin 07.04.1964 tarihli, 229 sayılı kararı ile parselasyon yapılmış, bu parselasyon sonucunda, müteveffa …’nun anılan taşınmazdaki hisselerinin 12.473 m2’lik kısmı “havagazı deposu” işlevli … ada, … parsel sayılı taşınmazda şuyulandırılmış, 3.360 m2’lik kısmı “yola ve yeşile gidecek alan” olarak, 6.681 m2’lik kısmı ise “işlenmeyen saha” olarak ayrılmış ve bu şekilde oluşturulan toplam 10.041 m2 büyüklüğündeki alan … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde muris … adına kayıtlı bırakılmıştır.
Diğer taraftan muris …’nun 12.473 m2 hissesinin tahsis edildiği … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki söz konusu hisseler 11.05.1968 tarihli, 3551 yevmiye sayılı işlemle mirasçıları …, … (davacının annesi), …, … ve …’na intikal etmiş ve 11.05.1968 tarihli, 3552 yevmiye sayılı “cebri istimlak” işlemiyle Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletmesi (EGO) adına tescil edilmiştir. Bu haliyle … ada, … parsel sayılı taşınmazdan davacıya isabet eden miras payı bulunmadığı anlaşılmaktadır.
1964 yılı onaylı parselasyon sonucunda oluşturulan 10.041 m2 büyüklüğündeki … ada, … parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanda 17.11.1989 onay tarihli ikinci parselasyon yapılmış, önceki parselasyonda yola ve yeşil alana terk edilecek alan olarak ayrılan 3.360 m2 büyüklüğündeki alanın terki yapılmaksızın, söz konusu taşınmaz 10.041 m2 üzerinden düzenlemeye dahil edilmiş, 1989 yılı onaylı ikinci parselasyon sonucunda taşınmazdan %33 oranında (3.314 m2) düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldıktan sonra kalan 6.727 m2 hisse konut alanı işlevli … ada, …, …, … ve … parsel sayılı taşınmazlara tahsis edilmiştir.
Devamında … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin 17.11.1989 onay tarihli ikinci parselasyon, … Belediye Encümeninin 02.02.1993 tarihli, 191 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kök parsele dönüş yapılarak, ilgilileri için parselasyondan önceki hukuki duruma dönülmesi sağlanmıştır. Anılan Belediye Encümeni kararı ile uyuşmazlık konusu alanda yeniden parselasyon yapılmasına karar verilmiş, … ada, … parsel sayılı taşınmazdan, önceki parselasyonda kesilen düzenleme ortaklık payı iade edilerek, söz konusu taşınmaz 10.041 m2 üzerinden düzenlemeye dahil edilmiştir.
Öte yandan, uyuşmazlık konusu … ada, … parsel sayılı taşınmazda toplam 20 kişinin muhtelif paylarla hissedar olduğu, bu hissedarlardan 4 kişinin (…, …, …, …) müteveffa …’nun mirasçıları olduğu, diğer 16 kişinin ise, …’nun mirasçıları tarafından daha önceki zamanlarda yapılan muhtelif oranlardaki hisse satışları sonucunda taşınmazda hissedar haline geldiği, dava konusu 1993 yılı onaylı üçüncü parselasyon sonucunda … ada, … parsel sayılı taşınmazdan %34,99 oranında (3.514 m2) düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldıktan sonra kalan 6.527 m2 hissenin, 3194 sayılı Kanunun Ek-1 maddesi uyarınca ferdileştirme yapılmak suretiyle, aynı alanda oluşturulan konut işlevli 8 ayrı imar parseline dağıtıldığı görülmektedir.
Bu doğrultuda, davacının murisi olan annesi …’na … ada, … parsel sayılı taşınmazda isabet eden toplam 1.210 m2 miras payından %34,99 oranında (424 m2) düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığı, kalan 787 m2 hissesinin 533,78 m2’lik kısmı konut işlevli … ada, … parsel sayılı taşınmazda, 252,85 m2’lik kısmı ise konut işlevli … ada, … parsel sayılı taşınmazda şuyulandırıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda detaylarına yer verilen tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda, uyuşmazlık konusu kök … ada, … parsel sayılı taşınmazdan ve bu taşınmazda yapılan parselasyon sonucunda oluşturulan … ada, … parsel sayılı taşınmazdan yasal oranı aşmayacak şekilde sadece bir defa düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığının, davacının murisleri tarafından daha önce 3194 sayılı Kanunun 15. ve 16. maddeleri doğrultusunda kamuya bedelsiz terk yapılmadığının, davacının hak iddia ettiği … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki murislerine ait hisselerin 1968 yılında EGO tarafından kamulaştırıldığının, yine … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki hisselerin muris … tarafından 1960 yılında Ankara Belediye Başkanlığına satılmak suretiyle elinden çıktığının, dosyada düzenlenen bilirkişi raporu ve dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile şüpheye yer bırakmayacak açıklıkta ortaya konulduğu görülmektedir.
Davacı tarafından dosyaya sunulan beyan dilekçelerinde her ne kadar kök … ada, … parsel sayılı taşınmazın gerçekte 36.995 m2 büyüklüğünde değil 40.000 m2 büyüklüğünde olduğu, bu hususun davalı idarece kasıtlı olarak gizlendiği, fark 3.005 m2 hisseden düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldıktan sonra kalan kısmın mirasçılara tahsis edilmesi gerektiği yönünde iddialar ileri sürülmüş ise de; dosya içerisinde yer alan … ada, … parsel sayılı taşınmaza ait tapu kayıt örneğinde söz konusu taşınmazın 36.995 m2 büyüklüğünde tapuya kayıtlı olduğu tespit edildiğinden, resmi belge ile aksi ispatlanan davacı iddiasına itibar edilmesi mümkün değildir.
Bu doğrultuda, Danıştay Dava Daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verilen kararları hakkında ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir. Davacının kararın düzeltilmesi dilekçesinde parselasyona ilişkin öne sürdüğü hususlar anılan maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymamaktadır.
İdare Mahkemesi kararının tam yargı davasına ilişkin kısmının onanması yolundaki Daire kararının incelenmesi:
Davacı tarafından kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, davacının kararın düzeltilmesi isteminin kısmen kabulü ile Danıştay Altıncı Dairesinin 18/09/2018 tarih ve E:2018/180, K:2018/6860 sayılı kararının, İdare Mahkemesi kararında, davacının maddi tazminat talebi hakkında hüküm kurulmasına olanak bulunmadığı belirtilerek davanın reddine hükmedilmesine yönelik bölümünün onanmasına ilişkin kısmı kaldırılarak, bu kısım yönünden işin esası yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Uyuşmazlık konusu … ili, … ilçesi, … Mevkii, eski … ada, … parsel sayılı taşınmazdan hukuka aykırı şekilde iki defa düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığı, kök … ada, … parsel sayılı taşınmazdan yapılan terkinler dikkate alınmaksızın yasal oranın üzerinde kesinti yapıldığı ileri sürülerek … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin parselasyonun iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Yapılan yargılama sonucunda davanın reddi yolunda …. İdare Mahkemesince verilen ilk … tarih ve E:…, K:… sayılı karar, Danıştay Altıncı Dairesinin 13.06.2013 tarih ve E:2013/323, K:2013/4206 sayılı kararı ile bozulmuş ve kararın düzeltilmesi istemi Danıştay Altıncı Dairesinin 24.02.2016 tarih ve E:2013/7789, K:2016/761 sayılı kararı ile reddedilerek, dosya 18.03.2016 tarihinde İdare Mahkemesine gönderilmiştir.
Bu doğrultuda, dosyanın …. İdare Mahkemesinde E:… sayılı esasına kaydedilmesinden sonraki aşamada, davacı tarafından … İdare Mahkemesi aracılığıyla … Nöbetçi İdare Mahkemesine sunulmak ve …. İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyası ile birleştirilmek talebiyle 24.05.2016 tarihinde … Bölge İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçe ile tam yargı davası açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı Kanunun “İdari davaların açılması” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı hüküm altına alınmış; aynı Kanun’un 6352 sayılı Kanunun 52. maddesi ile değişik 4. maddesinde, dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir, hükmüne; aynı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında ise, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya 4. maddede yazılı yerlere verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır, hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanunun 16. maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinde, tarafların, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri düzenlenmiş, bu şekilde adli yargıda olduğu gibi idari yargıda da iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kabul edilmiş, aynı fıkraya 30.04.2013 tarihli, 28633 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile eklenen 2. cümlede ise, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” düzenlemesine yer verilerek sadece tam yargı davalarında dava değerinin artırılması ile sınırlı olarak ıslah müessesi idari yargılama hukukunda da kabul edilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı Kanunun 16. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen davayı genişletme yasağı nedeniyle, açılmış olan bir davada, dava açma süresi geçtikten sonra davacı tarafından verilecek yeni bir dilekçe ile talep sonucunun artırılması veya değiştirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla aralarında maddi veya hukuki bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunsa bile dava açıldıktan sonra ileri sürülen yeni taleplerin mevcut davada karşılanması yasal olarak mümkün olmadığından, bu talepler için koşulları varsa ayrı bir dava açılması gerekmektedir. Bu durumda, aralarında bağlantı bulunduğu düşünülen davanın görüldüğü mahkeme ve dosya numarası dava dilekçesinde açıkça belirtilmek suretiyle bağlantı iddiasının ileri sürülebileceği tabiidir.
Bu kapsamda, …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Altıncı Dairesince bozulması ve kararın düzeltilmesi isteminin de reddedilmesi üzerine, dosyanın …. İdare Mahkemesinin E:… sayılı esasına kaydedilerek yenilenmesinden sonraki aşamada davacı tarafından sunulan ve 24.05.2016 tarihinde … Bölge İdare Mahkemesi kayıtlarına giren dilekçe ile … Belediye Başkanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, … Tapu Sicil Müdürlüğü ve Gelir İdaresi Başkanlığı hasım gösterilmek suretiyle 800.000,00 TL tazminat istemli tam yargı davası açıldığı, bu dava açılırken toplam 58,40 TL maktu karar ve başvuru harcının 24.05.2016 tarihinde … Bölge İdare Mahkemesi veznesine yatırıldığı görülmektedir.
Söz konusu dava dilekçesinin ilgili mahkemeye hitap edilen başlangıç kısmında; “… Nöbetçi İdare Mahkemesi aracılığıyla … Nöbetçi İdare Mahkemesine sunularak, …. İdare Mahkemesinin E:… sayılı parselasyonun iptali istemli dava dosyası ile birleştirilmesi” şeklinde ifadeye yer verildiği görülmektedir.
Anılan dilekçenin içeriğinde de “…. Mahkemesinin E:… sayılı esasında yenilenen iptal davası ile ilişkili olduğundan, tam yargı davasının iptal davası ile birleştirilmesi” talebinin yinelendiği ve dilekçede genel olarak, parselasyon sonucunda kök parselden %35 oranında DOP kesintisi yapıldıktan sonra tüm mirasçılara toplam 16.750,68 m2 hisse kalması gerektiği, davacının payına düşen hissenin de 1.046,9 m2 olması gerektiği, bugüne kadar kendisine sadece 262,80 m2 hisseye karşılık kamulaştırma bedeli ödendiği, bu şekilde ödenmeyen 784,11 m2 hissesi kaldığı, 2016 yılı arsa rayiç değerinin 1.500,00 TL olduğu, bu haliyle toplam arsa değerinin (784,11×1.500) 1.176.165,00 TL olduğu, konut hakkının 905.939,00 TL’ye karşılık geldiği, ayrıca 154.399,90 TL ecrimisil alacağı olmak üzere toplam 2.236.504,00 TL maddi zararı bulunduğu şeklinde iddialar ileri sürülerek, neticeten dosyasında yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi doğrultusunda nihai karar verilinceye kadar ıslah hakkı saklı kalmak üzere şimdilik 800.000,00 TL tazminata hükmedilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının maddi tazminat istemli dilekçesinde, …. İdare Mahkemesine hitap ederek birleştirme talep etmesi ve dilekçe içeriğinde yer alan “ıslah” ifadesi nedeniyle, bu dilekçe İdare Mahkemesince bağımsız bir tam yargı davası olarak kabul edilmemiş, bu doğrultuda dosya ayrı bir esasa kaydedilmeyerek bakılmakta olan dava dosyasına eklenmiş ve iptal davası ıslah yoluyla tam yargı davası olarak genişletilemeyeceğinden, davacının tazminat talebi yönünden hüküm kurulmasına olanak bulunmadığına karar verilmiş ise de, maddi tazminat istemli dilekçede, iptal davasının görüldüğü Mahkemenin ve dosya numarasının açıkça belirtilerek birleştirme talep edilmesinin esasında “bağlantı iddiası” niteliğinde olduğu, diğer bir ifade ile, birbirinden bağımsız olarak açılan iptal davası ile tam yargı davası arasında maddi bağlılık ve sebep sonuç ilişkisi bulunduğu iddia edilerek davalar arasında çelişkili kararlar oluşmaması ve usul ekonomisi gereğince dosyaların aynı mahkemece incelenerek karara bağlanmasını sağlamak amacıyla, davacı tarafından sonradan açılan tam yargı davasında, derdest durumda olan iptal davasına ait mahkeme ve dosya numarası bilgilerine yer verildiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki dilekçenin sadece …. İdare Mahkemesine hitaben değil, … Nöbetçi İdare Mahkemesine hitaben düzenlenmiş olması ve …. İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyası ile birleştirme talep edilmiş olması karşısında, aksi yönde yorum yapılamayacağı açıktır.
Dilekçe içeriğinde yer alan ıslah ifadesinin de İdare Mahkemesince hatalı olarak, iptal davasının ıslah yoluyla tam yargı davası olarak genişletilmesi şeklinde yorumlandığı anlaşılmakla birlikte, bu ifadenin; 800.000,00 TL üzerinden açılan tam yargı davasında davacının uğradığı maddi zararın gerçekte 2.236.504,00 TL olduğundan bahisle, dosyasında düzenlenecek bilirkişi raporu doğrultusunda dava miktarının ıslah yoluyla artırılacağı anlamında kullanıldığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan temyiz istemine konu edilen İdare Mahkemesi kararında, dosya numarası belirtilmek suretiyle harcı ve tevzisi yapıldığından, söz konusu dilekçenin yeni bir dava olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı belirtilmiş ise de, tam yargı davasına ait maktu karar ve başvuru harcının muhabere yoluyla … Bölge İdare Mahkemesi veznesine yatırıldığı, dosya içerisinde yer alan sayman mutemedi alındısında harcın yatırıldığı dosya numarasının “… (muhabere dosyası)” şeklinde kayıtlı olduğu, diğer bir ifade ile doğrudan iş bu dava dosyasının numarası belirtilmek suretiyle harç yatırılmadığı görüldüğünden, tam yargı davasının ayrı bir dava olarak kabul edilmeme gerekçesinde bu yönüyle de isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, parselasyona karşı açılan iş bu iptal davası sadece … Belediye Başkanlığının husumeti ile görülmekte iken; maddi tazminat istemli dava dilekçesi dosyaya eklendikten sonraki aşamada, Danıştay Altıncı Dairesinin bozma kararı uyarınca mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesine, iptal davasında hasım olmadığı halde, tam yargı dava dilekçesinde hasım olarak gösterilen Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının da davet edildiği, keşif tutanağının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü temsilcisince davalı sıfatıyla imzalandığı, yine keşif tutanağında davalı sıfatıyla gösterilen Toplu Konut İdaresi Başkanlığının temsilcisinin keşfe katılmadığının kayıt altına alındığı, düzenlenen bilirkişi raporunun Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığına da tebliğ edildiği görülmekte olup, söz konusu işlemlerde usul hukukuna uyarlık bulunmadığı açıktır.
Bu tespit ve açıklamalar doğrultusunda, davacı tarafından başvuru ve karar harcı da yatırılmak suretiyle ayrı bir tam yargı davası açıldığı anlaşıldığından, bu davanın ayrı bir esasa kaydedilmesi, dilekçe üzerinde ilk incelemenin yapılması, usule ilişkin işlemlerin tamamlanması, sonrasında işin esasına geçilmesi halinde davacının bağlantı iddiasının değerlendirilmesi gerekmekte iken; davacının dilekçesinin, devam eden iptal davasının ıslah yoluyla genişletilmesi şeklinde yorumlanarak ayrı bir dosya numarası verilmeden iptal davası içine eklenmesinde ve bunun sonucu olarak davacının ıslah yoluyla tazminat talebinin ve birleştirme talebinin dikkate alınmasına ve bu talepler yönünden hüküm kurulmasına olanak bulunmadığı yolunda verilen kararda isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının parselasyona ilişkin kısım yönünden kararın düzeltilmesi isteminin reddine,
2. Davacının tam yargı davasına ilişkin kısım yönünden temyiz isteminin kabulüne,
3. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin …. İdare Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının, tam yargı davasına ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine, 24/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.