Danıştay Kararı 6. Daire 2018/2704 E. 2020/7178 K. 07.09.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2018/2704 E.  ,  2020/7178 K.
T.C.

DANIŞTAY

ALTINCI DAİRE

Esas No:2018/2704

Karar No:2020/7178

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …2-…

3-… 4-…

5-… 6-…

7-…

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediyesi -…

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:… ili, … ilçesi, …Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın imar planında açık ve kapalı spor alanı olarak ayrılmasından dolayı tasarruf hakkının engellenmesi suretiyle oluştuğu ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada, … Asliye Hukuk Mahkemesince … günlü, E:…, K:… sayılı karar ile hükmedilen tazminat miktarından arta kalan ve davacıların hisselerine düşen toplam 239,209,76-TL tazminatın adli yargıda dava açma tarihi olan 12.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; Danıştay Altıncı Dairesinin 26.04.2017 tarihli, E:2016/13214, K:2017/3019 sayılı bozma kararına uyularak dava konusu taşınmazın imar planında “açık ve kapalı spor alanı” olarak belirlenmesi ve uzun süre herhangi bir uygulama işlemine alınmaması veya kamulaştırılmamasının hukuka uygunluğunun denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesine ilişkin uyuşmazlığın idari yargının görev alanında bulunduğu, ancak görülmekte olan davanın daha önce adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış tazminat talebinin saklı tutulan fazlaya ilişkin kısmına yönelik olduğu, dolayısıyla adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış olan davanın devamı olduğundan uyuşmazlığın adli yargıda görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Uyuşmazlık Mahkemesinin 20.02.2017 tarihli, E:2017/80 K:2017/129 sayılı kararı gereğince bakılan davada idari yargının görevli olduğu, bu nedenle mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :Davacıların hissedarı olduğu, … İli, … ilçesi, … Mahallesi, … ada, …parsel sayılı taşınmazın imar planında açık ve kapalı spor alanı olarak ayrıldığı bu nedenle taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığı belirtilerek, tasarruf hakkının bu şekilde engellenmesi suretiyle oluştuğu ileri sürülen 8.000,00- TL zararın tazmini istemiyle açılan davada … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000,00-TL tazminat bedelinin ödenmesi ile, davacılar adına kayıtlı taşınmazın … Belediye Başkanlığı adına tesciline karar verildiği, Yargıtayca bu kararın onandığı, … Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada, mahkemece yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde belirlenen 947.000.30-TL(fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğundan dava değeri ıslah ile arttırılmamıştır) taşınmaz bedelinden, adli yargıda hükmedilen tazminat miktarından arta kalan ve davacı hisselerine düşen toplam 239,209,76- TL maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun ”İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1. numaralı bendinde; ”a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” idari dava türleri olarak sayılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14.maddesinin 3.fıkrasının 3.bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; aynı Kanunun 15. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde ise; adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların görev yönünde reddine karar verileceği belirtilmiştir.

Anayasa’nın 158. maddesi ile, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak karara bağlama konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi yetkili kılınmış; aynı şekilde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkeme olarak tanımlanmış ve aynı Kanunun 28. maddesinde de, ilgili yargı mercileri ile bütün makam, kuruluş ve kişiler Mahkeme kararlarına uymak ve geciktirmeksizin onları uygulamakla ödevli kılınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın imar planında “açık ve kapalı spor alanı” olarak belirlenmesi ve uzun süre herhangi bir uygulama işlemine alınmaması veya kamulaştırılmamasının hukuka uygunluğunun denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesine ilişkin daha önce adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış tazminat talebinin saklı tutulan fazlaya ilişkin kısmına yöneliktir.

AHİM İkinci Dairesinin 21.07.2009 tarihli, 39515/03 Başvuru Numaralı kararıyla; olayda, AHİM’e basvuranın mahalle bekçiliği görevini yerine getirirken silahlı soygun yapan saldırganlar tarafından yaralanması üzerine İçişleri Bakanlığına yapılan tazminat talebinin reddi işlemine karşı açılan tam yargı davasında, Mahkemelerince, Devletin sorumluluğunun bulunduğu ve başvuranın tazminat hakkına sahip olduğu, ayrıca, bilirkişi raporunda belirtilen tutarın başvuranın dava açarken talep ettiği tutarın çok üstünde olduğu ve tarafların davada talep ettikleri rakamlarla sınırlı kalınması gerektiği, dolayısıyla ilgili şahsa daha fazla bir miktar verilemeyeceği yönündeki kararının Danıştay tarafından onanarak kesinleşmesi üzerine AİHM’ye başvuruda bulunulduğu, basvurana on beş yıl dört ay süren yargılama sonunda tahsis edilen tazminatın, enflasyon oranı karşısında gecikme faizlerinin yetersiz kalması nedeniyle, büyük ölçüde değer kaybettiğinden başvuranın alacağının tam değerini elde etme imkânı bulamamasının, 1 No’lu Ek Protokolün 1. maddesinin birinci paragrafının ilk cümlesi anlamında mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesi hakkına müdahale olarak değerlendirildiği, idare mahkemelerince, bir zararın telafi edilme talebiyle ilgili davaların geç karara bağlanması durumunda, bu gecikmeden daha az tazminat ödenmesi halinde davacının mağdur olacağı, tazminat tutarının davanın açıldığı tarihteki değeri ile talep edilebileceği tarihteki değeri arasındaki büyük farkın yargılamanın yavaş işlemesinden ve gecikme faizlerinin yetersizliğinden kaynaklandığı durumlarda iç hukukta bu ihtilaflı durumun üstesinden gelebilecek etkili bir itiraz yolunun ve Türk idare hukukunda basvurana dava devam ederken ilk başta talep ettiği rakamın yeniden değerlendirilmesini isteme imkânının yokluğunun basvuranı asırı bir yük altına soktuğu, öte yandan, Hükümetin, basvuranın alacağının tamamını elde etmek için bilirkişilerin belirlediği tutarı öğrendikten sonra ayrıca bir tam yargı davası açma imkânına sahip olduğu yönündeki iddiasının böyle bir davanın uygulamada makul bir başarı şansı olmadığından ve ilgili şahıs tarafından bilirkişilerce belirlenen tutarın ilk öğrenildiği gün itibariyle İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesinde öngörülen sürenin geçirilmiş olacağı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 maddesinin, 13. maddesinin, Ek 1 No’lu Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği belirlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermesi nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile idari yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmıştır.

Olayda davacının zararını bilirkişi raporuyla öğrenmesi üzerine daha önce artırılamayan kısmı için açılan davada davacıların dava dilekçesinde gösterdikleri zarar miktarını artırmalarına yönelik taleplerinin, mahkemelerce, istemle bağlı kalma ilkesinin uygulanması sonucu kabul edilmemesi üzerine, dava dilekçesinde gösterilen zarar tutarı kadar tazminata hükmedilmesinden doğan hak kayıplarının giderilmesi amaçlanmaktadır.

Bakılan dava ile aynı nitelikte olan başka bir davayla ilgili Uyuşmazlık Mahkemesinin 20.02.2017 tarihli E:2017/80, K:2017/29 sayılı kararında ” Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır. Diğer yandan yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı bilinen bir genel hukuk ilkesi olup; asıl davanın açıldığı ancak esasen görevsiz olan mahkemede bakılan ve kanun yolundan geçerek kesinleşen karar, davanın esası bakımından kesin delil teşkil etse dahi, usul hükümlerinin ve bu arada ‘görev’ hususunun delil teşkil etmeyeceği açıktır. Tarafları, konusu aynı olan ve aynı dava sebebine dayanan asıl davanın görevsiz mahkemede açılarak neticelenmiş, yargılama sonunda verilen kararın kesinleşmiş olması; kamulaştırmasız el atma bedelini bilirkişi raporunda gösterilen miktara tamamlamak üzere açılan ek davanın hukuki niteliğini değiştirmeyeceği gibi yargı yoluna da etki etmesi mümkün değildir. Somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde; temel olarak hukuki el atmadan kaynaklı tazminat talebine dayandırılan davanın idari yargı yerinin görevine girdiği sonucuna varılmıştır.” gerekçelerine yer verilmiştir.

Bu çerçevede Uyuşmazlık Mahkemesinin yukarıda özetine yer verilen kararlarında işaret edildiği üzere, uyuşmazlık konusu taşınmazın imar planında kamu alanı olarak ayrılmasına rağmen kullanım amacı doğrultusunda kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle tazminat istemiyle açılan davada idari yargı görevli olup, tarafları, konusu aynı olan ve aynı dava sebebine dayanan asıl davanın görevsiz mahkemede açılarak neticelenmiş, yargılama sonunda verilen kararın kesinleşmiş olması; kamulaştırmasız el atma bedelini bilirkişi raporunda gösterilen miktara tamamlamak üzere açılan ek davanın hukuki niteliğini değiştirmeyeceği gibi yargı yoluna da etki etmesi mümkün değildir. Bu nedenle dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu itibarla İdare Mahkemesince, davanın görev yönünden reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, kamulaştırmasız el atma bedelini bilirkişi raporunda gösterilen miktara tamamlamak üzere açılan ek davada, davacının tazminat istemi değerlendirilirken Asliye Hukuk Mahkemesinde verilen tazminat kararının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,

2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle görev yönünden reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 07/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.