Danıştay Kararı 6. Daire 2016/8683 E. 2020/10889 K. 13.11.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/8683 E.  ,  2020/10889 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/8683
Karar No : 2020/10889

TEMYİZ EDENLER : I-(DAVACILAR) 1-… 2-…
3-… 4-…
5-…6-…
7-… 8-…
VEKİLİ : Av. …
II-(DAVALI) … İl Özel İdaresi / …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF : I-(DAVALI) … İl Özel İdaresi
II-(DAVALI YANINDA MÜDAHİL) … Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

III-(DAVACILAR)1-… 2-…
3-… 4-…
5-… 6-…
7-… 8-…

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davacılar tarafından esastan davalı idare tarafından ise vekalet ücreti bakımından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … İli, … İlçesi, … Köyü sınırları içerisinde … Elektrik Üretimi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapımı planlanan Orta Regülatörü ve HES Projesine ulaşımı sağlayacak yola ilişkin 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının onaylanması yolundaki … tarihli, … sayılı Artvin İl Genel Meclisi kararı ile bu karara yapılan itirazın reddine ilişkin … tarihli, … sayılı Artvin İl Genel Meclisi kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden, davacılar …, …, …, …, …, … ve …’in yapımı planlanan Orta Regülatörü ve HES Projesinin gerçekleştirileceği alanda veya etki alanında ikamet etmedikleri ve taşınmazlarının bulunmadığı, projenin niteliği de dikkate alındığında Orta Regülatörü ve HES Projesine ulaşımı sağlayacak yola ilişkin nazım ve uygulama imar planları ile meşru, kişisel ve güncel bir menfaat bağlarının bulunduğundan söz edilemeyeceği, bu durumda bu karara karşı dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı; Orta Regülatörü ve HES Projesine ulaşımı sağlayacak yolun planlandığı … Köyü, …Mahallesi mevkiinde ve … Köyü, … mevkiinde taşınmazı bulunan davacı … açısından dava konusu işlemler incelendiğinde; imar planlarına konu ulaşım yolunun Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesinde sayılan yollardan olmadığı, yatırımcılara ve idarelere bu yol için nazım imar planı ve uygulama imar planı hazırlanması yönünde bir yükümlülük getirilemeyeceği, söz konusu yolun proje tanıtım dosyasının hazırlanması aşamasında topografik harita üzerinde koordinatları gösterilerek projelendirildiği, ÇED süreci sonucunda verilen 16/11/2012 tarihli, 2754 sayılı ÇED Olumlu kararına karşı dava açılmadığı, yolun planlanması aşamasında tüm kurumların olumlu görüşlerinin alındığı ve proje kapsamında olan yolun bağlı yetki ile nazım ve uygulama imar planlarında belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, davanın davacı … açısından esastan ve diğer davacılar bakımından ise ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu imar planlarına konu yolun Orta Regülatörü ve HES Projesine ait nihai ÇED raporu kapsamında bulunmadığı, ÇED raporu kapsamında değerlendirmeye alınmayan bu yola ilişkin imar planlarının iptalinin gerektiği, yolun açılması ile hassas ve çok özel nitelikleri bulunan bir çevrenin geriye dönülmez şekilde zarar göreceği, davacıların Anayasada düzenlenen çevre hakkının ihlal edildiği, çevrenin korunması amacıyla açılan işbu davada dava ehliyetinin planlama sahasında ikamet veya mülkiyet sahibi olmak kıstasları üzerinden değerlendirilmesinin hukuk devleti ve çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmayacağı, planlama sahasının davacıların yetişip büyüdükleri ve halen kullanmakta oldukları bir alan olduğu, davacıların memleketi ve dolayısıyla da benliklerinin ve manevi varlıklarının bir parçası olan bu alana ilişkin plan kararlarına karşı dava açma ehliyetlerinin olmadığı yolundaki kararın Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Davalı idare tarafından, temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmuştur.
Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Artvin İl Genel Meclisinin … tarihli, …sayılı kararı ile … İli, … İlçesi, … Köyü sınırları içerisinde …Elektrik Üretimi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapımı planlanan Orta Regülatörü ve HES Projesine ulaşımı sağlayacak yola ilişkin 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı onaylanmıştır. Davacılar tarafından onaylanan imar planlarına yapılan itirazın Artvin İl Genel Meclisinin … tarihli, …sayılı kararı ile reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, … demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmüne, 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne, 56. maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmüne, 63. maddesinde” Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.” hükmüne, 125. maddesinde ise “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” idari dava türleri arasında sayılmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunun 1. maddesinde “Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.” hükmüne, 5. maddesinde ise “Nazım İmar Planı; varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plandır.
Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” tanımlarına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mahkeme kararının davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmı bakımından:
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da belirtildiği gibi hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutum ve davranışlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olarak tarif edilmiştir. Anayasada bir taraftan hukuk devleti ilkesine yer verilirken diğer taraftan da bu ilkenin bir gereği olarak idarenin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması öngörülmüştür.
İdarenin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi tutulabilmesini teminen bu eylem ve işlemlere muhatap olan kimselere hak arama hürriyeti tanınmıştır.
Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun ve bu yolla idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanmaktadır.
Bir iptal davasının açılabilmesi ve idari yargı mercilerinin bu davayı ön koşullar yönünden kabul edebilmesi için 2577 sayılı Kanununun 14. maddesi uyarınca dava dilekçeleri “ehliyet” yönünden de incelenmektedir. Dolayısıyla iptal davası açılabilmesinin ön koşullarından biri davacının objektif ve subjektif dava ehliyetinin olmasıdır.
Danıştayın istikrar kazanmış kararlarına göre davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü için idari işlemin davacının meşru, kişisel ve güncel bir menfaatini ihlal etmesi gerekmektedir. İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulu menfaat ihlalinin, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek yorumlanması gerekmektedir.
Özellikle çevre, tarih ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin geniş yorumlanması; herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı bulunduğunu ve çevreyi geliştirme, çevre sağlığını koruma ve çevre kirliliğini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğunu belirten Anayasanın 56. maddesinin zorunlu bir sonucudur.
Bu itibarla çoğunluğu … İlçesi nüfusuna kayıtlı, bir kısmı … İlçesi sınırları içerisinde ikamet eden, bir kısmı ise başka şehirlerde yaşasa da uyuşmazlık konusu planlama alanında bulunan … Vadisinde yürüyüş yapan, bu vadideki tesislerde konaklayan, sportif amaçlı balıkçılık yapan davacılar tarafından, hak arama hürriyeti çerçevesinde planlama alanında bulunan ve doğal yaşlı ormanlarla örtülü … Vadisini ve genel olarak çevreyi korumak amacıyla açılan davada, davacılardan bir kısmı bakımından dava konusu imar planları ile aralarında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat bağının bulunmadığından bahisle davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Mahkeme kararının davanın esastan reddine ilişkin kısmı bakımından:
Yukarıda yer verilen Kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere imar planlarının iptali istemiyle açılan davaların, mahkemece gerekirse mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle anılan planların üst ölçekli plan kararları, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadıkları yönünden incelenerek karara bağlanması gerekmektedir.
Bu durumda, dava konusu imar planlarının; ÇED mevzuatına göre yapılmaları zorunlu olmadığından hukuka uygun oldukları gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, temyize konu mahkeme kararı bozulduğundan ve bozma üzerine verilecek kararda vekalet ücreti konusunda da yeniden hüküm kurulacağından davalı idarece mahkeme kararının vekalet ücreti yönünden bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu hakkında karar verilmesine gerek görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın kısmen ehliyet yönünden kısmen esastan reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4.2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 13/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.