Danıştay Kararı 6. Daire 2016/6878 E. 2020/12772 K. 15.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/6878 E.  ,  2020/12772 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/6878
Karar No : 2020/12772

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı/…
VEKİLİ : Av. …

DAVALI YANINDA MÜDAHİL : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …İdare Mahkemesinin …. tarih ve E:…, K:…. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacının maliki olduğu Tokat ili, Reşadiye ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın komşuluğunda yer alan … ada, … parsel sayılı taşınmaz için verilen … tarih ve … sayılı yapı ruhsatının iptali ile idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen 15.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 30.000,00 TL tazminatın davacıya ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ve ek bilirkişi raporu ile dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlık konusu …parsel sayılı taşınmazın dayanak 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen bitişik nizam 4 kat konut alanı, kısmen ayrık nizam 4 kat konut alanı kullanımında kaldığı, dava konusu yapı ruhsatının ise bitişik nizam 4 kat yapılaşma koşulunda bina inşa edilebilecek şekilde düzenlendiği, bu durumun imar adasında iki ayrı nizam tasarımının bulunmasından ve taşınmazın cephe aldığı kısmın bitişik nizam 4 kat koşullarına göre tasarlanmasından kaynaklandığı, bunun imar mevzuatına ve dayanak uygulama imar planı kararlarına uygun olduğu, taşınmaz üzerinde inşa edilen yapının, davacının maliki olduğu taşınmaza tecavüzlü olmadığı ve çekme mesafesine uygun olarak yapıldığı, dava konusu taşınmazın zeminine yapılan istinat duvarının yapı güvenliğini artırmaya yönelik olduğu ve komşu parsele tecavüzlü olmadığı, diğer taraftan bilirkişi raporunda her ne kadar dava konusu yapının arka cephesinde sadece giriş kat üst kısmında inşa edilen 90 cm genişliğindeki, 2,77 metre uzunluğundaki çıkmanın imar mevzuatına uygun olmadığının davalı idarece tespit edilerek yıkım kararı alınmasına ve bu aykırılığın hem yapı denetim firmasına hem de yapı sahibine bildirilmesine karşılık, anılan çıkmanın halen yıkılmamasının imar mevzuatına aykırı olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu aykırılığın dava konusu yapı ruhsatında yer almadığı ve yapı ruhsatının hukuka aykırı sayılmasını gerektirecek bir neden olmadığı, kaldı ki davalı idare tarafından yıkım işleminin tesis edildiği anlaşıldığından, anılan yıkım kararının uygulanmadığından bahisle yapı ruhsatının imar mevzuatına uygun olmadığı şeklindeki bilirkişi görüşünün kabul edilebilir olmadığı, dava konusu yapı ruhsatının hukuka uygun olması nedeniyle davacının tazminat isteminin hukuken yerinde olmadığı, diğer taraftan 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinde, yargı mercilerinin idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini ortadan kaldıracak şekilde karar veremeyecekleri kurala bağlandığından, davacının idari işlem ve eylem niteliğinde olduğu görülen dava konu taşınmaz üzerindeki yapının balkon çıkıntısının yıktırılması ve taşınmazda toprak veya beton dolgu yaptırılması yönündeki istemlerinin kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : İmar mevzuatına aykırı olan çıkmanın, bilirkişi raporunun tebliğinden sonra yıktırıldığı, ancak dava açıldığı tarihte mevcut olan çıkmanın, davalı idarece mevzuata aykırı şekilde onaylanan mimari projeye dayanılarak yapılması nedeniyle, yargılama giderlerinin davanın açılmasına sebebiyet veren davalıya yüklenmesi gerekirken davacı üzerinde bırakılmasının hatalı olduğu, taşınmazda inşa edilen yapı aplikasyon krokisine uygun olmadığı halde, bilirkişiler tarafından zeminde ölçüm yapılmadan eksik incelemeye dayalı şekilde rapor düzenlendiği, ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Uyuşmazlık konusu … ada, … parsel sayılı taşınmaz dayanak 1/1000 ölçekli uygulama imar planında 4 kat konut alanı kullanımında kalmakta olup, taşınmaza iki ayrı yapı nizamı getirilmiştir. Buna göre taşınmazın, davacının maliki olduğu komşu … parsel sayılı taşınmaza sınır olan arka kısmında “ayrık nizam”, yol alanına cepheli ön kısmında “bitişik nizam” öngörülmüştür.
Bu doğrultuda, uyuşmazlık konusu … parsel sayılı taşınmaz için verilen … tarih ve … sayılı yapı ruhsatına istinaden taşınmazda inşaata başlanılmıştır.
Bunun üzerine komşu … parsel sayılı taşınmazın maliki olan davacı tarafından ilk olarak 03.03.2014 tarihinde davalı idareye yapılan başvuru ile; hafriyat çalışması esnasında, kendisine ait taşınmaz sınırına olması gerekenden daha fazla yaklaşılarak kazı yapıldığı, 2,50 metre tampon bölge oluşturularak hafriyat yapılması gerektiği, ayrıca söz konusu hafriyat sonucu oluşan 6,00 metrelik kot farkının kendisinin ikamet ettiği konut yapısı için risk oluşturduğu belirtilerek gereğinin yapılması talep edilmiştir.
Bu başvuruya cevaben davalı belediyenin 22.04.2014 tarihli yazısı ile; inşaatta uygulanan çekme mesafelerinin, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin hükümlerine aykırı olmadığının tespit edildiği, 6,00 metrelik yükseklik farkı için istinat duvarının yapılmakta olduğu bildirilmiştir.
Davacı tarafından yeniden 07.04.2014 tarihinde davalı idareye yapılan başvuru ile bu defa; maliki olduğu … parsel sayılı taşınmazın sınırına Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde öngörülen asgari 3,00 metre mesafe koşulunu ihlal edecek şekilde çıkma yapıldığı belirtilerek, söz konusu aykırılığa belediyece müdahale edilmesi talep edilmiştir.
Bu başvuruya cevaben davalı belediyenin 22.04.2014 tarihli yazısı ile; teknik elemanlarca yerinde yapılan denetim sonucunda, söz konusu çıkmanın uygunsuz olduğu anlaşıldığından, yapı denetim firmasına ve yapı sahibine gerekli uyarıların yapıldığı ve söz konusu çıkmanın yıktırılması kararı alındığı bildirilmiştir.
Bunun üzerine davacı tarafından genel olarak; Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği gereğince çıkmaların, parsel sınırına 3,00 metreden fazla yaklaşmaması gerektiği, ancak uyuşmazlık konusu 10 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının arka bahçe kapısı üzerinde inşa edilen yaklaşık 2,50 m2 büyüklüğünde çıkma ile parsel sınırı arasındaki mesafenin mevzuata aykırı şekilde 1,90 ve 2,05 metre olduğu, bu nedenle söz konusu çıkmanın yıkılması gerektiği, bu durumun davalı idarece de kabul edildiği, uyuşmazlık konusu B Blokun aplikasyonunun hatalı yapıldığı, imar adasında sadece davacının parsel sınırında istinat duvarı yapıldığı, söz konusu istinat duvarının, deprem veya şiddetli yağış halinde, davacının yapısının itki gücüyle birlikte yıkılma riski bulunduğu, inşaat hafriyatının, binanın oturacağı alanın 50 cm dışına taşacak şekilde yapılması gerektiği, uyuşmazlık konusu yapı ile davacının parsel sınırı arasında 3,00 metre mesafe olması gerektiğinden, hafriyatın davacının parsel sınırına en fazla 2,50 metre yaklaşması gerekirken, davacının parsel sınırına kadar hafriyat yapıldığı, bunun sonucu olarak, davacının parsel sınırının yakınında yer alan yaklaşık 20 yaşında 5 adet kavak ağacının kuruduğu, davacının bundan dolayı 1.000.-TL tutarında maddi zarara uğradığı, inşaattaki aykırılıklara ilişkin 3 defa belediyeye başvuru yapıldığı, belediyece mevzuata aykırı şekilde yapı ruhsatı verilmesi ve inşaatın ruhsata uygun yapılıp yapılmadığının denetlememesi nedeniyle, davacının, dava konusu taşınmaz maliki ile nizalı hale geldiği, davacı tarafından inşaattaki aykırılıklara ilişkin yapı sahibinin uyarılması üzerine yapı sahibi tarafından kendisine hakaret edildiği ve aralarındaki husumetin ceza davasına konu edildiği, yapılan yargılama sonucunda yapı sahibi aleyhine adli para cezasına hükmedildiği, yapı sahibinin kendisine karşı tutumları ve hakaretleri nedeniyle bunu izleyen işçilerin ve semt sakinlerinin de kendisiyle alay ettiği, bu nedenle elem ve ızdırap duyduğu, tüm bu işlemlerden davalı belediye sorumlu olduğundan, hizmet kusuru nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği şeklinde iddialar ileri sürülerek bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
3194 sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde, yapı, karada ve suda daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler, olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasında; bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26. maddesinde belirtilen istisnalar dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınmasının mecburi olduğu, aynı maddenin 3. fıkrasında ise; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratların ruhsata tabi olmadığı düzenlenmiş, 22. maddesinde; yapı ruhsatiyesi almak için belediye, valilik bürolarına yapı sahipleri veya kanuni vekillerince dilekçe ile müracaat edileceği, dilekçeye sadece tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek belge), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve hesapları, röperli veya yoksa ebatlı kroki eklenmesi gerektiği, belediyeler veya valiliklerce ruhsat ve ekleri incelenerek eksik ve yanlış bulunmuyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verileceği, eksik veya yanlış olduğu takdirde, müracaat tarihinden itibaren onbeş gün içinde müracaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışların yazı ile bildirileceği, eksik ve yanlışlar giderildikten sonra yapılacak müracaattan itibaren en geç onbeş gün içinde yapı ruhsatiyesi verileceği hüküm altına alınmıştır.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 60. maddesinde; parsel içinde istinat duvarı yapılması gereken hallerde, belediyenin ilgili biriminden istinat duvarı için, yanal yüzey alanı üzerinden ruhsat alınmasının mecburi olduğu, bu tür parsellerde yapılacak binalara istinat duvarı tamamlanmadan önce hiçbir şekilde yapı kullanma izni verilmeyeceği kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesinde tam yargı davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Hukuk devleti ilkesi uyarınca, faaliyetlerini hukuka uygun biçimde yürütmek zorunda olan idarenin hukuka aykırı eylemde bulunması veya işlem tesis etmesi, kural olarak hizmet kusurunu oluşturur.
Hizmet kusuru, idarenin yürütmekle görevli olduğu hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde aksaklık, bozukluk, hukuka aykırılık veya ihmal bulunması şeklinde tanımlanmakta olup, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde ortaya çıkmaktadır.
İdare Hukukunun genel kabul gören temel ilkeleri uyarınca idarenin hizmet kusuruna dayalı mali sorumluluğundan söz edilebilmesi için; öncelikle bir zararın varlığı, bu zararın idarenin hizmet kusurundan kaynaklanması, ayrıca idarenin kusurlu eylem ve/veya işlemi ile ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet bağı bulunması koşullarının bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.
Manevi tazminat ise maddi tazminat gibi bir tazmin aracı olmayıp idarenin hukuka aykırı eylem ve/veya işlemi nedeniyle ilgilinin duyduğu elem ve üzüntüyü sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak biçimde kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlayan bir tatmin aracıdır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacının maliki olduğu 5 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 10 parsel sayılı taşınmaz sınırına 12,50 metre uzunluğunda, 3,50 metre yüksekliğinde ve 40 cm. kalınlığında istinat duvarı yapıldığı görülmekte olup, söz konusu duvara ilişkin olarak davacı tarafından; duvarın, 12 mm çapında demir kullanılıp diklemesine karelaj yapılarak beton dökülmek suretiyle inşa edildiği, bu şekilde yapılan istinat duvarının 2.00 metre yükseklikten sonra yeterli sağlamlıkta olmayacağı, uyuşmazlık konusu yapıda sırf zemin katın arka cephesine pencere konulabilmesi için davacının parsel sınırı ile arasındaki toprağın boşaltılarak, buraya istinat duvarı yapıldığı, ancak toprak zeminin yumuşak olduğu ve kayma riski bulunduğu, aynı imar adası içinde yer alan … Sokağına cepheli 3 adet parselde inşa edilen yapıların zemin kat arka cephesinin perde beton yapıldığı ve zemin kat perde betonu ile parsel sınırı arasındaki 3 metrelik mesafenin toprakla doldurulduğu, yani istinat duvarı yapılmadığı, imar adasında sadece davacının parsel sınırında istinat duvarı yapılmasının hatalı olduğu, olması gerekenin ya binanın arka cephe zemin katının perde beton yapılarak aradaki boşluğun toprakla doldurulması ya da istinat duvarının arkasının 2,00 metre yüksekliğe kadar grobetonla doldurulması olduğu, bu haliyle istinat duvarının tehlikeli olduğu, deprem veya şiddetli yağış halinde, davacının yapısının itki gücüyle birlikte yıkılma riski bulunduğu şeklinde, duvarın yapım tekniğine, yanal basınçları karşılama yeterliliğine ve bölgedeki emsal uygulamalara yönelik ileri sürülen iddialara karşılık, dosyada düzenlenen bilirkişi raporunda sadece; istinat duvarının inşaat teknikleri açısından uygun olduğu, yanal basınçları karşılayabilecek yeterlilikte ve zemin bağlantılarının uygun olduğu, dava konusu parsel sınırı içinde kaldığı şeklinde yüzeysel ifadelere yer verilerek, davacının iddialarının tamamının karşılanmadığı ve teknik açıdan yeterli detay içermeyen değerlendirmeler yapıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, istinat duvarının ruhsat alınması gereken bir yapı niteliğinde olması karşında, ihtilafa konu istinat duvarı için davalı idarece ruhsat verilip verilmediği, verilmiş olması halinde inşa edilen duvarın ruhsata uygun olup olmadığı, gerek istinat duvarı ruhsatının verilmesi aşamasında gerekse duvarın ruhsata uygun şekilde yapılıp yapılmadığının denetlenmesi aşamasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı yönlerinden dosyada herhangi bir inceleme yapılmadan karar verildiği görülmektedir.
Aynı şekilde, diğer bir dava sebebi olarak davacı tarafından; uyuşmazlık konusu taşınmazın onaylı aplikasyon krokisine göre, üzerinde inşa edilecek yapı ile arka parsel sınırı arasındaki mesafenin kuzeyden güneye 3,04 metre, 3,24 metre, 3,37 metre ve 3,64 metre olması gerektiği, ancak bu mesafenin zeminde 2,70 metre, 1,90 metre, 2,05 metre, 3,40 metre olarak gerçekleştiği şeklinde iddialar ileri sürüldüğü, bilirkişi raporunda ise; “yapının en kuzey noktası ile davacının parsel sınırı arasında 3,04 metre, arka bahçe çıkış kapısı ile parsel sınırı arasında 3,24 ve 3,37 metre ve en güneyde 3,64 metre mesafe olduğunun aplikasyon krokisinden görüldüğü, dolayısıyla yapının davacının parseline tecavüzlü olmadığı ve çekme mesafesine uygun yapıldığının anlaşıldığı” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmekte olup, bu haliyle davacının iddialarının ancak zeminde ölçüm yapılmak suretiyle tespiti mümkün olduğu halde, zeminde ölçüm yapılmaksızın sadece aplikasyon krokisi üzerinden inceleme yapıldığı anlaşılan bilirkişi raporunun, söz konusu ihtilafı tüm yönleri ile ortaya koymaya elverişli olmadığı açıktır.
Yine dava sebepleri arasında yer alan, uyuşmazlık konusu yapının arka cephesinde sadece giriş kat üst kısmında 90 cm genişliğinde, 2,77 metre uzunluğunda, 2,5 m2 alanlı inşa edilen çıkmanın, parsel sınırına 3,00 metreden fazla yanaşması nedeniyle imar mevzuatına aykırı olduğunun dosyada düzenlenen bilirkişi raporu ile ortaya konulduğu, ayrıca anılan çıkmanın uygunsuz olduğunun davalı idarenin teknik elemanlarınca tespit edilmesi üzerine yıktırılmasına karar verilerek, bu durumun hem yapı denetim şirketine hem de yapı sahibine bildirildiği yönündeki davalı idarenin beyanlarından, söz konusu aykırılığın davalının da kabulünde olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, taşınmazın onaylı mimari projesinin dosyada bulunmaması ve ek bilirkişi raporunun sonuç kısmındaki “mimari projede açık çıkma yapılmak suretiyle yapı ruhsatı düzenlendiği” ifadesi dışında mimari projeye yönelik herhangi bir incelemeye rastlanılmaması nedeniyle, çıkmanın, yapı ruhsatının eki mimari projede düzenlenip düzenlenmediğinin bu aşamada kesin şekilde tespitine olanak bulunmamakla birlikte, onaylı projede düzenlenmiş olması ve projedeki bu aykırılığa rağmen davalı idarece yapı ruhsatı verilmiş olması halinde dahi, bu çıkmanın yapının üst katlarında devam ettirilmemesi, yapının taşıyıcı sistemini etkilemediğinden yıktırılması suretiyle aykırılığın giderilmesinin mümkün olması ve diğer yönlerden yapı ruhsatının dayanağı imar planlarına ve imar mevzuatına aykırı olduğuna dair dosyada herhangi bir iddia ve tespit bulunmaması karşında, sırf bu çıkma nedeniyle dava konusu yapı ruhsatının hukuka aykırılığından söz edilmesine imkan bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, her ne kadar yapı ruhsatının iptalini gerektirecek nitelikte olmasa da, mevzuata aykırı şekilde çıkma yapıldığı açık olduğundan; sorumluluğu yapı ruhsatının verilmesi ile sona ermeyen, yapının ruhsata uygunluğunu denetleme yükümlülüğü de olan davalı belediyenin hem bu yükümlüğünü gereği gibi yerine getirmediği hem de çıkmanın yıktırılmasına karar verildiğini 22.04.2014 tarihli yazı ile davacıya bildirmesine rağmen, bakılan davada mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesinin yaptırıldığı 25.05.2015 tarihi itibariyle bu kararın gereğinin halen yerine getirilmediği anlaşılmakla, davacı ile komşu parsel maliki arasında ihtilaflı hale gelen bu durumun sürdürülmesine sebebiyet veren davalı belediyenin bu yönüyle hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu doğrultuda, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin, sadece taşınmaz için verilen yapı ruhsatından kaynaklanmadığı, yanı sıra uyuşmazlık konusu 10 parsel sayılı taşınmazda, davacının parsel sınırına bitişik şekilde inşa edilen istinat duvarının teknik açıdan yeterli ve güvenilir olmadığı, taşınmazdaki hafriyatın hatalı şekilde yapılarak davacının maddi zarara uğramasına sebebiyet verildiği, uyuşmazlık konusu yapı ile aplikasyon krokisinin uyumlu olmadığı, davalı idarenin hem yapı ruhsatının verilmesi hem de bu ruhsat doğrultusunda yapılan inşaatın denetlenmesi aşamalarında hizmet kusuru bulunduğu, bunun sonucunda dava konusu taşınmazın maliki ile arasında ceza yargılamasına konu olacak şekilde ihtilaf oluştuğu şeklinde ileri sürülen iddiaların uyuşmazlığın temelini oluşturduğu görüldüğünden, davacının tazminat isteminin, sadece yapı ruhsatının hukuka uygunluğu yönüyle değerlendirilmek suretiyle reddedilmesine dair İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davacının iddiaları da göz önünde bulundurulmak suretiyle yukarıda detaylı şekilde yer verilen tespit ve açıklamalar doğrultusunda, gerekli görülürse yeni bilirkişi heyeti aracılığıyla mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle öncelikle davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının ortaya konulması, hizmet kusurunun tespit edilmesi halinde, tazminata hükmedilebilmesi için sorumluluk hukukunun gerektirdiği diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmek suretiyle işin esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.