Danıştay Kararı 6. Daire 2016/6476 E. 2020/10480 K. 05.11.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/6476 E.  ,  2020/10480 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/6476
Karar No : 2020/10480

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1) … Belediye Başkanlığı/…

2) … Bakanlığı/…
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem : … Vakfı adına kayıtlı İstanbul ili, Eyüp ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazın bulunduğu alanda … tarihli, … sayılı ilçe belediye meclisi kararıyla kabul edilen, … tarihli, … sayılı İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla tadilen uygun bulunan, … tarihli, … sayılı büyükşehir belediye meclisi kararıyla uygun bulunarak 21.07.2014 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli koruma amaçlı revizyon uygulama imar planının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti : Temyize konu kararda; davaya konu taşınmaza ilişkin koruma amaçlı imar planları yapılırken vakıf kültür varlıklarıyla ilgili hususlarda Vakıflar Genel Müdürlüğünün olumlu görüşünün alınması gerektiği, Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmazlarla ilgili olarak belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar planı ve parselasyon işleminin, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesinin zorunlu olduğu, mazbut vakıf taşınmazlarında akar niteliğini koruyacak şekilde imar düzenlemesi yapılması gerektiği ve akar nitelikli vakıf taşınmazlarına, imar planlarında park, çocuk bahçesi gibi akar niteliği olmayan fonksiyonlar verilemeyeceği 5737 sayılı Kanun ve Vakıflar Yönetmeliğinin 180. maddesi ile hüküm altına alındığından, dava konusu planda bu hususlara uyulmayarak taşınmazın kısmen konut, kısmen park ve kısmen yol olarak düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDEN … BELEDİYE BAŞKANLIĞININ İDDİALARI : Dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, 1/5000 ölçekli nazım imar planına uygun olduğu, davacının dava konusu plana yaptığı itirazın kabulü halinde plan hiyerarşisine aykırılık oluşacağından itirazının reddedildiği, dava konusu planın, parselin akar niteliğini ortadan kaldırıp kaldırmadığının anlaşılabilmesi için keşif yapılması gerektiği, mahkemece dosya üzerinden yapılan incelemenin yetersiz olduğu, parselin konut, park ve yolda kalmasının akar niteliğini ortadan kaldırmadığı, parselin yeterli oranının konut alanında kalmasının akar niteliğinin engellenmediği anlamına geldiği ileri sürülmektedir.

TEMYİZ EDEN … BAKANLIĞININ İDDİALARI : Dava konusu plana ilişkin koruma bölge kurulu toplantılarına davacının temsilcisinin katıldığı, planın onayına yönelik … tarihli, … sayılı Koruma Bölge Kurulu kararına ilişkin şerh metninde, dava konusu parsele yönelik herhangi bir hususun bulunmadığının belirtildiği, parselde herhangi bir tescilli yapı bulunmadığı, parsel kısmen konut alanında kaldığından akar özelliğini tamamen kaybetmediği, dava konusu planla belirlenen fonksiyonların mevcut dokunun korunmasına yönelik olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : İmar düzenlemelerinde, mazbut vakıf taşınmazlarının akar niteliği değerlendirilirken taşınmazların vakıf senedindeki özgülenme amacından yola çıkılarak ve fiili kullanım durumu dikkate alınarak inceleme yapılması gerekmektedir. Vakfın vakfiyesinde (vakıf senedinde); taşınmazın niteliğine, kullanım biçimine ve akar niteliğinin nasıl sağlanacağı hususuna açıkça yer verilmesi halinde, bu hususa riayet edilmesi gerekmekte ise de, vakfa ait taşınmazın bu nitelikleri taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, akar niteliği bulunacak şekilde planlama yapılması gerektiğini ileri sürmek mümkün değildir.
Öte yandan, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan, ulaşım, hizmet ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantılar gözönüne alınarak ve toplum yaşamını yakından etkileyen fiziksel çevrenin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve toprağın koruma-kullanma dengesinin en rasyonel biçimde belirlenmesi için hazırlanan imar planlarının yargısal denetiminde, bu hususlara uyulup uyulmadığının detaylı bir şekilde incelenmesi gerekeceği açıktır.
Uyuşmazlıkta vakıf senedinde taşınmazın niteliğine, kullanım biçimine ve akar niteliğinin nasıl sağlanacağı hususuna yer verilmediği görüldüğünden, parselin uyuşmazlık konusu planla akar nitelikte olmayan “park ve yol alanı” olarak ayrılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline yönelik İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu planın; mevzuatta yer alan düzenlemelere, üst ölçekli planlara, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uygun olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Kentsel sit alanı içinde bulunan uyuşmazlık konusu parselin güneyinde dava konusu 1/1000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı ile dayanağı 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planında sosyal ve kültürel tesis alanında kalan ve üzerinde tescilli yapıların bulunduğu parseller yer aldığından, parselin, tescilli yapıların bulunduğu sosyal ve kültürel tesis alanına bakan güney bölümünün, anılan tescilli yapıların görünürlüğünün ve algılanabilirliğinin sağlanması amacıyla dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve dayanağı 1/5000 ölçekli nazım imar planında park alanına alındığı, parselin 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanında kalan kısmının üst ölçekli 1/5000 ölçekli nazım imar planında da konut alanında kaldığı görülmüştür.
Dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planında gösterilen ve parselin doğu ve batıdaki küçük bir kısmının da isabet ettiği imar yollarının, 1/5000 ölçekli nazım imar planında yer almadığı, ancak bu yollar 10 metre genişliğin altındaki yaya yolları olduğundan 1/5000 ölçekli nazım imar planında gösterilmesinin gerekmediği ve bu yolların devamlılığının bulunduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, İdare Mahkemesince, üst ölçekli 1/5000 ölçekli nazım imar planına uygun olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

Kentsel sit alanı içinde bulunan dava konusu parselin önceki 1994 tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen konut, kısmen çocuk bahçesi, kısmen yolda, 20.12.2010 onay tarihli 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planında parselin kuzey bölümünün 500 kişi/hektar konut alanında, güney bölümünün park alanında, dava konusu 1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar planında ise parselin kuzey bölümünün E:1.20, h:9,50 metre konut alanında, güney bölümünün park alanında, doğu ve batıdaki küçük bir kısmının ise yollarda kaldığı, dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı paftasında parselin kısmen isabet ettiği bu yolların genişliğinin belirtilmediği, ancak paftada genişliği belirtilen 10 ve 15 metrelik yollarla kıyaslandığında parselin dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kısmen isabet ettiği yolların 10 metre genişliğin altındaki yaya yolları olduğu ve bu yolların devamlılığının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu parselin güneyinde dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve dayanağı 1/5000 ölçekli nazım imar planında sosyal ve kültürel tesis alanında kalan ve üzerinde tescilli yapıların bulunduğu parsellerin yer aldığı, dava konusu parselin, üzerinde tescilli yapıların bulunduğu sosyal ve kültürel tesis alanına bakan güney bölümünün park alanına alındığı görülmüştür.
Uyuşmazlık konusu parselin üzerinde bulunan gecekondu niteliğindeki yapıların 6 ayrı kişi tarafından kiralandığı, davacı tarafından parselin akar niteliğinin korunmadığı iddiasıyla bakılan davanın açıldığı, dosyada bulunan İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü Emlak Kayıt Beyannamesi isimli belgede “parselin nev’i:mazbut-akar” olarak belirtildiği, vakıf senedinde ise parselin akar niteliğinin olup olmadığına yönelik bir ifadenin yer almadığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

3194 sayılı İmar Kanununun “Tanımlar” başlıklı 5. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan halinde; “Nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır. Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hüküm uyarınca, planlar arasındaki hiyerarşi kapsamında nazım imar planından sonra yapılacak olan uygulama imar planının nazım imar planına uygun yapılması gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Vakıf senedi” başlıklı 106. maddesinde: “Vakıf senedinde vakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yeri gösterilir.” hükmü yer almış olup, 5737 sayılı Vakıflar Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise, mazbut vakıf; “Bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar” olarak tanımlanmış, aynı Kanunun “Vakıf kültür varlıklarının korunması ve imar uygulamalarının bildirilmesi” başlıklı 22. maddesinde de, “Kamu kurum ve kuruluşları, koruma imar planlarını düzenlerken vakıf kültür varlıklarıyla ilgili hususlarda Genel Müdürlüğün görüşünü almak zorundadırlar. Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait taşınmaz mallarla ilgili olarak belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan uygulama imar ve parselasyon planlarının, askıya çıkarılmadan önce ilgili idareler tarafından Genel Müdürlüğe bildirilmesi zorunludur. Mazbut vakıf taşınmazlarında akar niteliğini koruyacak şekilde imar düzenlemesi yapılır. Genel Müdürlüğe ve mazbut vakıflara ait olup uygulama imar planlarında okul, hastane veya spor alanlarında kalan taşınmazlar; ilgili kurumlar tarafından, imar planının tasdik tarihinden itibaren iki yıl içerisinde kamulaştırılmadığı takdirde ilgili bakanlığın görüşü alınarak Genel Müdürlükçe özel okul, özel hastane veya özel spor tesisi olarak değerlendirilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

İmar düzenlemelerinde, mazbut vakıf taşınmazlarının akar niteliği değerlendirilirken taşınmazların vakıf senedindeki özgülenme amacından yola çıkılarak ve fiili kullanım durumunun dikkate alınması suretiyle inceleme yapılması gerekmektedir. Vakfın vakfiyesinde (vakıf senedinde); taşınmazın niteliğine, kullanım biçimine ve akar niteliğinin nasıl sağlanacağı hususuna açıkça yer verilmesi halinde, bu hususa riayet edilmesi gerekmekte ise de, vakfa ait taşınmazın bu nitelikleri taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, akar niteliği bulunacak şekilde planlama yapılması gerektiğini ileri sürmek mümkün değildir.
Öte yandan, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan, ulaşım, hizmet ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantılar gözönüne alınarak ve toplum yaşamını yakından etkileyen fiziksel çevrenin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması ve toprağın koruma-kullanma dengesinin en rasyonel biçimde belirlenmesi için hazırlanan imar planlarının yargısal denetiminde, bu hususlara uyulup uyulmadığının detaylı bir şekilde incelenmesi gerekeceği açıktır.
Uyuşmazlıkta vakıf senedinde taşınmazın niteliğine, kullanım biçimine ve akar niteliğinin nasıl sağlanacağı hususuna yer verilmediği görüldüğünden, parselin uyuşmazlık konusu planla akar nitelikte olmayan “park ve yol alanı” olarak ayrılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline yönelik İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu planın; mevzuatta yer alan düzenlemelere, üst ölçekli planlara, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uygun olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Kentsel sit alanı içinde bulunan uyuşmazlık konusu parselin güneyinde dava konusu 1/1000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı ile dayanağı 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planında sosyal ve kültürel tesis alanında kalan ve üzerinde tescilli yapıların bulunduğu parseller yer aldığından, parselin, tescilli yapıların bulunduğu sosyal ve kültürel tesis alanına bakan güney bölümünün, anılan tescilli yapıların görünürlüğünün ve algılanabilirliğinin sağlanması amacıyla dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve dayanağı 1/5000 ölçekli nazım imar planında park alanına alındığı, parselin 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanında kalan kısmının üst ölçekli 1/5000 ölçekli nazım imar planında da konut alanında kaldığı görülmüştür.
Dava konusu 1/1000 ölçekli uygulama imar planında gösterilen ve parselin doğu ve batıdaki küçük bir kısmının da isabet ettiği imar yollarının, 1/5000 ölçekli nazım imar planında yer almadığı, ancak bu yollar 10 metre genişliğin altındaki yaya yolları olduğundan 1/5000 ölçekli nazım imar planında gösterilmesinin gerekmediği ve bu yolların devamlılığının bulunduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, İdare Mahkemesince, üst ölçekli 1/5000 ölçekli nazım imar planına uygun olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 05/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.