Danıştay Kararı 6. Daire 2016/6244 E. 2020/11026 K. 18.11.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/6244 E.  ,  2020/11026 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/6244
Karar No : 2020/11026

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı – …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Müh. Med. Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Mersin ili, Mezitli ilçesi, … mahallesi, … pafta, … ve … sayılı adalarda yer alan taşınmazların tevhit edilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; … ada, …,…,…,…,…,…,… parsel sayılı taşınmazların tevhidine … tarih ve … sayılı işlem ile karar verildiği görüldüğünden, söz konusu taşınmazlar yönünden karar verilmesine yer olmadığı, … ada, …,…,…,…,…,…,…,…,… parsel sayılı taşınmazlarda tevhit işlemlerinin yapılması istemiyle yapılan başvuru üzerine davalı belediye encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile söz konusu taşınmazların tevhidine karar verildiği, dava konusu işlem tarihi itibariyle anılan işlemin iptal edilmediği veya geri alınmadığı ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 16. maddesinde tevhit veya ifraz işleminin belediye encümeni tarafından onaylanması üzerine 15 gün içerisinde tapuya bildirim yapılacağı hükmüne yer verildiği görüldüğünden, dava konusu işlem tarihi itibariyle de anılan taşınmazlarda tevhit işlemi yapılmasına ilişkin belediye encümeni kararı bulunması nedeniyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle … ada sayılı taşınmazlara ilişkin kısmı yönünden dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, … ada sayılı taşınmazlar yönünden dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu işlemin idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliği taşımaması nedeniyle davanın esasına girilmeksizin incelenmeksizin reddi gerektiği, dava konusunun adli yargının görev alanına girdiği, … sayılı adada yer alan parsellerin tevhidi ile ilgili 05.03.2015 tarihli belediye encümeni kararı alındığı, söz konusu karar doğrultusunda ilgili idari işlemler yapılırken parsel maliklerinin birkaçı tarafından Belediyeye 16.03.2015 tarihli dilekçe ile başvurulduğu, dilekçe ekinde sunulan azilname ile … ve … sayılı adalarda yer alan taşınmazlarla ilgili işlem yapılmamasını istedikleri, asıl iş sahiplerinin açık irade beyanı olduğundan tevhit işlemlerine devam edilmemesinin hukuka uygun olduğu, belediyenin temsil ilişkisinde üçüncü kişi olduğu, alt temsilci olan davacı azledildiğini bilmese bile üçüncü kişi olan Belediyeye azilname tebliğ edildiği için azilnameden sonra yapılacak hiçbir işlemin asıl iş sahiplerini bağlamayacağından yapılacak bütün idari işlemlerin hukuksuz olacağı, mahkemece bu hususların hiçbirisine yer verilmediği ve yalnızca belediye encümeni kararının bulunmasına göre karar verildiği, … ve … sayılı adalarda yer alan taşınmazlar yönünden farklı kararlar verilmesinin hukuken çelişkili olduğu, davacı tarafın taşınmaz malikleri ile yapılmış olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin devam edip etmediği ve yargılama sürerken taşınmaz maliklerinin davacı tarafa azilname gönderip göndermediklerini araştırması gerektiği, azilnameden haberdar olduktan sonra tevhit işlemlerinin dondurulduğu ve davacı tarafın zararının oluşmaması için tevhit işlemi için yatırılan harçların davacı şirkete iade edileceğinin bildirildiği, idare tarafından yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… ada …,…,…,…,…,…,…,…,…,…,…,…,…,… parsel ile … ada …,…,…,…,…,…,…,…,… parsel sayılı taşınmazların bir kısım malikleri yine bu taşınmazlarda malik olan diğer kişilere …. Noterliği’nden vermiş oldukları muhtelif tarihli vekâletnameler ile maliki oldukları taşınmazlarla ilgili arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak ve başkalarını tevkil dahil vekâletnamede sayılan diğer hususlarda işlem yapmak üzere yetki vermişlerdir. Bu vekâletnameler uyarınca davacı şirket ile taşınmaz malikleri arasında … Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ”Taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” akdedilmiştir. Bu sözleşme akdedildikten sonra yine aynı vekiller tarafından davacı şirket yetkililerine sözleşme konusu taşınmazlarla ilgili tevhit yetkisi dahil diğer iş ve işlemlerin yapılması için … Noterliği’nden muhtelif tarihli vekâletnameler verilmiştir.
Bu vekâletnameler uyarınca davacı şirket tarafından dava konusu … Belediye Başkanlığı’na yapılan başvuru ile … ve … sayılı adalarda bulunan uyuşmazlık konusu parsellerin tevhidi istenilmiştir. Ancak maliklerden bir kısmının vekâletten azletmesi nedeni ile davacı şirket tarafından daha sonra yapılan başvuru ile … ada …,…,…,…,…,…,…,…,…parsel sayılı taşınmazların tevhidi, … ada …,…,…,…,…,…,…,…,… parsel sayılı taşınmazların ise tevhit işlemi dışında bırakılması istenilmiştir. Bunun üzerine Mezitli Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile … ada …,…,…,… ve 14 sayılı parsellerin tevhidine karar verilmiş, karar … tarih ve … sayılı yazı ile … Kadastro Müdürlüğü’ne gönderilmiştir. Yine Mezitli Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile … ada …,…,…,…,…,…,…,…,…parsel sayılı taşınmazlarında tevhidine karar verilmiş, ancak karar henüz Kadastro Müdürlüğü’ne gönderilmemişken … ve … sayılı adalarda bulunan parsel maliklerinin bir kısmı … tarih ve … sayılı dilekçe ile … Belediye Başkanlığı’na

başvurmuş ve vekil olarak tayin ettikleri davacı şirket ile sözleşme yapan kişileri vekâletten azlettiklerini, uyuşmazlık konusu parsellerde işlem yapılmamasını talep etmişler, dilekçe ekinde … Noterliği’nde düzenlenen muhtelif tarihli dört adet düzenleme şeklinde azilnameyi sunmuşlardır. Bunun üzerine davalı idare tarafından … sayılı adada yer alan parsellerin tevhit işlemi tamamlanmamış, davacı şirkete tevhit işlemi için yatırılan harçların iade edileceği bildirilmiştir. … sayılı adada yer alan ve tevhit işlemi tamamlanan parsel malikleri arasında ise azilname sahipleri bulunmamaktadır.
Davacı şirket tarafından 24.03.2015 tarihinde davalı Belediye’ye yeniden yapılan başvuru ile akdedilen sözleşme ve vekâletname uyarınca … ve … sayılı adalarda yer alan taşınmazlarda tevhit işleminin yapılması istenilmiş, bu başvurunun reddi üzerine bakılan dava açılmıştır. Dava devam ederken Mezitli Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile; … adada yer alan parsellerin tevhidine ilişkin … tarih ve … sayılı Mezitli Belediyesi Encümenince alınan kararın da iptaline karar verilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
İşlem tarihindeki yürülükteki şekliyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 15. maddesinde; “İmar planlarına göre yol, meydan, yeşil saha, park ve otopark gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlere rastlayan gayrimenkullerin bu kısımlarının ifrazına veya tevhidine izin verilmez. İmar parselasyon planı tamamlanmış olan yerlerde yapılacak ifraz veya tevhidin bu planlara uygun olması şarttır. İmar planlarında parsel cepheleri tayin edilmeyen yerlerde yapılacak ifrazların, asgari cephe genişlikleri ve büyüklükleri yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edilir. İmar planı dışında kalan alanlarda yönetmeliklerinde tayin edilecek miktarlardan küçük ifrazlara izin verilmez.” düzenlemesine, 16. maddesinde; “Belediye ve mücavir alan hudutları içindeki gayrimenkullerin re’sen veya müracaat üzerine tevhid veya ifrazı, bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisi veya bu hakların terkini, bu Kanun ve yönetmelik hükümlerine uygunluğu belediye encümenleri veya il idare kurullarınca onaylanır. Onaylama işlemi, müracaatın belediyelere veya valiliklere intikalinden itibaren en geç 30 gün içinde sonuçlandırılır ve tescil veya terkini için 15 gün içinde tapuya bildirilir. Tapu dairesi, tescil veya terkin işlemini bir ay içinde sonuçlandırmak zorundadır. Bu Kanun hükümlerine göre şüyulandırılan gayrimenkullerin sahipleri ilgili idarenin tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aralarında anlaşamadıkları veya şüyuun izalesi için, mahkemeye müracaat edilmediği takdirde ilgili idare hissedarmış gibi, şüyuun izalesi davası açabilir. Tarafların rızası veya mahkeme kararı ile şüyuun izalesi ve arazi taksimi de yukarıdaki hükümlere tabidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 506. maddesinde; ”Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne, 507. maddesinde; ”Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumlu olur. Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri sürebilir.” hükmü, 512. maddesinde; ” Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmü, 514. maddesinde; ”Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde; ”Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bu hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne, 3. maddesinde; ”Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, davanın … ada sayılı taşınmaza ilişkin kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik bölümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Kararın, … ada sayılı taşınmaza ilişkin kısmına gelince;
3194 sayılı Kanun’un 16. maddesinde tarafların ifraz ve tevhit talepleri hakkında ilgili Kurumlar tarafından karar verilmesi için 30 gün, bu kararın tapu idaresine bildirilmesi için 15 gün, tapu idaresinin işlemi sonuçlandırması içinse 1 ay süre öngörülmüştür.
Yasa koyucu tarafından bahsi geçen düzenlemelerde yer alan süreler ile işin sürüncemede bırakılması önlenmek istenmiş, bu sürelere uyulmaması halinde herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir. Söz konusu süreler hak düşürücü nitelikte olmayıp idarenin iç işleyişine ilişkin sürelerdir. Bu nedenle anılan maddede belirtilen 15 günlük sürede belediye encümeni kararının tapu dairesine bildirilmemiş olması halinde, talebin kabul edilmiş sayılması veya işlemin tamamlanmış sayılması mümkün değildir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; ”Mahkemece; asıl vekalet ilişkisinin sona ermesi ile alt vekalet ilişkisinin sona ermeyeceği ve davalıların azilden haberdar olduklarının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir…Somut olayda, vekil davalı Hamdi, vekil eden davacı tarafından 09.03.1993 tarihinde azledildiği halde vekaletnamedeki tevkil yetkisine dayanarak alt vekil tayin ettiği davalı …’e ve davacı vekil edene durumu bildirmeyerek bu görevi kötüye kullandığı ispatlandığı gibi, davacının davalı …’yi azlettikten uzun süre geçmesinden sonra taşınmazın devrinin yapıldığı, davacı ve davalı … ile …’in kardeş oldukları gözetildiğinde, davalı … ve …’in asıl vekalet ilişkisinin sona erdiğini bilen veya bilebilecek durumda oldukları, azilden haberdar olmamalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekâlet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, Türk Medeni Kanun’un 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Yargıtay kararı ile dava konusu bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu olayda, asıl vekâlet ilişkisine bağlı olarak alt vekil tayin edilen davacı şirket, bu yetki kapsamında … ada sayılı taşınmazın tevhidini talep etmiş ise de tevhit işlemleri henüz tamamlanmamışken, 16.03.2015 tarihinde Belediyeye verilen dilekçe ile asıl vekilin azledildiği ve vekâlet veren taşınmaz maliklerinin taşınmazla ilgili işlem yapılmamasını istedikleri davacı şirket ve davalı Belediye tarafından öğrenilmiştir.
Bu durumda, asıl vekâlet ilişkinin sona erdiğini öğrenen davalı Belediyenin bu durumu öğrendiği tarihten itibaren asıl vekâlet ilişkisine bağlı olarak alt vekil tayin edilen davacı şirketin talebi doğrultusunda işlem tesis etmesi iyiniyet kuralı ile bağdaşmayacağı gibi bu tarihten itibaren davacı şirket tarafından vekil edenin iradesine aykırı olarak tesis edilen işlemlerde vekil edenin bağlı sayılmaması da Türk Medeni Kanun’un 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının bir sonucudur.
Bu itibarla, temyize konu İdare Mahkemesi kararının dava konusu işlemin … ada sayılı taşınmaz yönünden iptaline ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, dava konusu işlemin; … ada sayılı taşınmaz yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının ONANMASINA, … ada sayılı taşınmaz yönünden iptaline ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 18/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.