Danıştay Kararı 6. Daire 2016/4324 E. 2020/13605 K. 24.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/4324 E.  ,  2020/13605 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/4324
Karar No : 2020/13605

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- … 2- …
3- … 4- …
5- … 6- …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) :1- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : I.Huk. Müş. Yrd. …
2- … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

SAVUNMALARIN ÖZETİ:
İçişleri Bakanlığınca, temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmuştur.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünce, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacıların hissedarı oldukları İstanbul İli, Çatalca İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … parsel sayılı taşınmazın Terkos Gölü mutlak koruma alanı içerisinde kaldığı gerekçesiyle kamulaştırılmasında kamu yararı bulunduğuna ilişkin İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Yönetim Kurulu’nun … tarihli, … sayılı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın içme suyu havzasındaki Terkos Gölü’nün mutlak koruma alanında bulunduğu, davalı idare bünyesindeki Su Arıtma Daire Başkanlığı tarafından yapılan analiz sonucunda taşınmazın üzerinde yapılan tarımsal faaliyetler esnasında kullanılan tehlikeli tarımsal ilaçların içme suyu ve toprağı kirletici zararlı etkisinin olduğunun tespit edildiği, içme suyunun korunması ve içme suyu havzasında bulunan koruma bölgesinin insan hayatını tehdit edici tehlikeli etkilerden arındırılması amacıyla yapılan

planlama kapsamında kamulaştırılmasına ilişkin tesis edilen işlemde kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacıların vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun “Kamulaştırma şartları” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, “İdareler, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
2560 sayılı İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanunun “Görev ve yetkiler” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, “İSKİ’nin görev ve yetkileri şunlardır:
a)İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek,
. . .
c)Bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yeraltı sularının kullanılmış sularlave endüstri artıkları ile kirletilmesini, bu kaynaklarda suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesis kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak,” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliğinin 15. maddesinin 2. fıkrasında, “Bu Yönetmelikte açıklanmayan hususlarda Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği hükümleri geçerlidir.” düzenlemesine ve yine işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 17. maddesinin 1. fıkrasında, “Mutlak Koruma Alanı, içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimumsu seviyesinden itibaren 300 metre genişliğindeki şerittir. Söz konusu alanın sınırının su toplama havzası sınırını aşması halinde, mutlak koruma alanı havza sınırında son bulur…” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri ve Yönetmelik maddelerinden, idarelerin üstlendikleri bir kamu hizmetinin yürütülmesi için ihtiyaç duydukları özel mülkiyetteki taşınmazları kamulaştırabileceği, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresinin İstanbul’un su ihtiyacının karşılanması ile ilgili gerekli iş ve işlemleri yapmak konusunda görevli ve yetkili kuruluş olduğu, anılan idarenin bu görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu özel mülkiyetteki taşınmazları kamulaştırma yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacının temyiz dilekçesinde; taşınmazın Terkos Gölü’nün mutlak koruma alanı sınırları içerisinde kalmadığı, dava konusu işlemde uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu bölgede çeltik ekimi yapıldığı ve çeltik ekimi nedeniyle kullanılan tarım ilaçlarının suyu kirlettiği gerekçesiyle kamulaştırma yoluna gidildiğinin belirtildiği, bu tespitin davalı idare bünyesinde bulunan Su Arıtma Daire Başkanlığınca yapıldığı, davalı idare bünyesinde bulunan bir organ tarafından yapılan tespitin davanın reddine gerekçe gösterilemeyeceği hususları ileri sürülmüştür.

Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmaz ve Terkos Gölü mutlak koruma alanında kalan diğer taşınmazların kamulaştırılması gerektiğinin belirtildiği İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Planlama Proje Daire Başkanlığının … tarihli, … sayılı yazısında, “Su Arıtma Daire Başkanlığınca yapılan analiz neticesinde çeltik ziraatı sırasında kullanılan yabani ot öldürücü zirai ilaçların toksit özellikte olup su ve toprak kirliliğine sebebiyet verdiği anlaşılmış olduğunun ifade edildiği” ibarelerine yer verilmişse de, dosyada bahsi geçen bu analiz çalışmasına ya da uyuşmazlık konusu taşınmazın Terkos Gölü’nün mutlak koruma alanında kaldığını gösteren herhangi bir bilimsel çalışmaya rastlanmamıştır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle taşınmazın Terkos Gölü’nün mutlak koruma alanında kalıp kalmadığı tespit edildikten sonra dava hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, temyiz aşamasında davalı İçişleri Bakanlığınca verilen ve 21/08/2019 tarihinde Danıştay Genel Yazı İşleri Müdürlüğü kayıtlarına giren … tarihli, … sayılı dilekçede, İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasında 03/08/2018 tarihinde imzalanan protokol gereğince görülmekte olan davanın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütüleceği ileri sürülmüş olup İdare Mahkemesince yeniden karar verilirken bu hususun da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 24/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.