Danıştay Kararı 6. Daire 2016/2373 E. 2020/14080 K. 30.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/2373 E.  ,  2020/14080 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ALTINCI DAİRE

Esas No : 2016/2373

Karar No : 2020/14080

DAVACI : … Belediye Başkanlığı – …

VEKİLİ : Av. ..

DAVALI : … Bakanlığı – …

VEKİLİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA ) : … Başkanlığı

VEKİL : Av. …

İSTEMİN KONUSU :16.11.2015 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmına yönelik olarak yapılan itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin ile bu planın ve plan notlarının Çeşme ilçesinin içeren kısımlarının iptali istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Hukuki dayanakta yoksun olduğu ileri sürülen davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : 16.11.2015 tarihli olur ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmına yönelik olarak yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin ile bu plan ile plan notlarının Çeşme ilçesini içeren kısımlarının iptali istenilmektedir.

2872 sayılı Çevre Kanununun 9. (b) maddesinde “Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli Çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.

Sözü edilen Çevre Kanunun 9.maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte “Havza” ; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, “Bölge” coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.

Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1.fıkrasının (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor;

(d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu; Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7’nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgilisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor, olarak tanımlanmış; çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesinin 1.fıkrasının (e) bendinde, “planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu” plan nitelikleri arasında yer almıştır.

Yönetmeliğin Planlama Alanının tespiti Başlıklı 6. maddesinin 1.fıkrasının a bendinde Planlama alanı; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlenmiş istatistiki bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde belirlenir hükmü yer almıştır.

Diğer taraftan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, “Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder.” kuralı yer almaktadır.

Yönetmeliğin 9.maddesinde plan raporu kavramına yer verilerek madde içeriğinde plan raporu, içeriği ve nasıl hazırlanacağı düzenlenmiştir;

“Planlama alanı” başlıklı 18.maddesinde, “Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır.” kuralına, “Plan ilke ve esasları” başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, “Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır.” kuralına yer verilmiştir.

Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, “Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Aynı maddenin 3.fıkrasında, ” Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır.” kuralı, 4.fıkrasında, “Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir.” kuralı, 5.fıkrasında, “Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur.” kuralı bulunmaktadır.

Danıştay Altıncı Dairesinin E:2016/1831 sayılı dosyasında yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada yer alan bilirkişi raporunda davaya konu imar planlarının olumsuz ve olumlu yanları ortaya konulmuştur. Bunların bir kısmı lokal bazda veya plan notları şeklinde tespit edilen eksiklikler olup, yeniden ele alınıp düzeltilmesi ve giderilmesi mümkün olan hususlardır.

Bunun yanında, bilirkişi raporunda yer verilen bazı eksikliklerin planın bütünüyle gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyan eksiklikler olduğu sonucuna ulaşılmaktadır ki bunlar sırasıyla

– Hatalı belirlenen nüfus projeksiyonları ve buna bağlı nüfus atamaları

– Sektörel politikaların geleceğine yönelik öngörülerininin yapılmamış olması

– 2007 yılında yapılan çevre düzeni planının yargı kararıyla iptaline karar verilmesi (2009 tarihli plan da yargı kararı ile iptaline karar verilmiştir.) üzerine 2014 tarihinde yeniden yapılan plana yönelik yeni bir araştırma raporununun olmaması 2007 tarihli plan ile 2014 tarihli plana ilişkin mevzuatın aradığı plan araştırma raporunun farklı olması

– Plana ilişkin verilerin güncel olmaması yada eksik olması, örneğin alanda bulunan kullanımlara yönelik olarak yargı kararları bulunmasına karşı bunların bile plana yansıtılmaması

– Hatalı nüfus ve güncel veri olmaması nedeniyle gereğinden fazla gelişme ve sanayi alanları getirilmesi mevcudun kat kat büyüklüğünde getirilen kullanım kararlarının herhangi bir strateji ve karara dayanmaması

olarak sıralanabilir.

Dava konusu işlemdeki nüfus öngörülerinin doğru tespit edilmesi, kestirim nüfus esas alınarak ve üst ölçekteki plan öngörüleri ile uyumlu bir biçimde yeniden belirlenerek alan ve yoğunluk dağılımları ile arazi kullanım kararlarının bu veriler üzerinden yeniden belirlenerek plan kararı haline getirilmesi, diğer taraftan, çok abartılı olduğu tespit edilen nüfus projeksiyonlarına uygun çalışan nüfus sayılarının karşılığı olan arazi kullanım kararlarının ayrılması ve sektörlere ilişkin geleceğe yönelik öngörülerin yapılması plan araştırma raporunun güncellenmesi bu bağlamda ilgili kurum ve kuruluşların güncel veriler ile yargı kararlarının gözönünde bulundurulması abartılı bulunan kentsel gelişme ve sanayi alanları ile plan kararlarının yeniden değerlendirilmesi planın ana stratejisi olan ekolojik dengenin kurulması ve koruma kullanma dengesinin sağlanması gerektiği bu hususların planın tümünü kusurlandırır nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Buna göre, bir çevre düzeni planında olması beklenen alt ölçekli plan çalışmalarını yönlendirecek strateji ve politikalar belirlenmeden, yerleşmeleri çarpık kentsel gelişme ve nüfus artışı baskısından korumaya yönelik ilkeler ortaya konulmadan öngörülen ve kapsamlı inceleme ve analizlere dayanmayan işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’UN DÜŞÜNCESİ : 16.11.2015 tarihli olur ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmına yönelik olarak yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin ile bu plan ile plan notlarının Çeşme ilçesini içeren kısımlarının iptali istenilmektedir.

2872 sayılı Çevre Kanununun 9. (b) maddesinde “Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli Çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.

Sözü edilen Çevre Kanunun 9.maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte “Havza” ; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, “Bölge” coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.

Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1.fıkrasının (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor;

(d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu; Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7’nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgilisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor, olarak tanımlanmış; çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesinin 1.fıkrasının (e) bendinde, “planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu” plan nitelikleri arasında yer almıştır.

Yönetmeliğin Planlama Alanının tespiti Başlıklı 6. maddesinin 1.fıkrasının a bendinde Planlama alanı; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlenmiş istatistiki bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde belirlenir hükmü yer almıştır.

Diğer taraftan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, “Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder.” kuralı yer almaktadır.

Yönetmeliğin 9.maddesinde plan raporu kavramına yer verilerek madde içeriğinde plan raporu, içeriği ve nasıl hazırlanacağı düzenlenmiştir;

“Planlama alanı” başlıklı 18.maddesinde, “Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır.” kuralına, “Plan ilke ve esasları” başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, “Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır.” kuralına yer verilmiştir.

Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, “Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Aynı maddenin 3.fıkrasında, ” Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır.” kuralı, 4.fıkrasında, “Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir.” kuralı, 5.fıkrasında, “Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur.” kuralı bulunmaktadır.

Danıştay Altıncı Dairesinin E:2016/1831 sayılı dosyasında yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyada yer alan bilirkişi raporunda davaya konu imar planlarının olumsuz ve olumlu yanları ortaya konulmuştur. Bunların bir kısmı lokal bazda veya plan notları şeklinde tespit edilen eksiklikler olup, yeniden ele alınıp düzeltilmesi ve giderilmesi mümkün olan hususlardır.

Bunun yanında, bilirkişi raporunda yer verilen bazı eksikliklerin planın bütünüyle gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyan eksiklikler olduğu sonucuna ulaşılmaktadır ki bunlar sırasıyla

– Hatalı belirlenen nüfus projeksiyonları ve buna bağlı nüfus atamaları

– Sektörel politikaların geleceğine yönelik öngörülerininin yapılmamış olması

– 2007 yılında yapılan çevre düzeni planının yargı kararıyla iptaline karar verilmesi (2009 tarihli plan da yargı kararı ile iptaline karar verilmiştir.) üzerine 2014 tarihinde yeniden yapılan plana yönelik yeni bir araştırma raporununun olmaması 2007 tarihli plan ile 2014 tarihli plana ilişkin mevzuatın aradığı plan araştırma raporunun farklı olması

– Plana ilişkin verilerin güncel olmaması yada eksik olması, örneğin alanda bulunan kullanımlara yönelik olarak yargı kararları bulunmasına karşı bunların bile plana yansıtılmaması

– Hatalı nüfus ve güncel veri olmaması nedeniyle gereğinden fazla gelişme ve sanayi alanları getirilmesi mevcudun kat kat büyüklüğünde getirilen kullanım kararlarının herhangi bir strateji ve karara dayanmaması olarak sıralanabilir.

Dava konusu işlemdeki nüfus öngörülerinin doğru tespit edilmesi, kestirim nüfus esas alınarak ve üst ölçekteki plan öngörüleri ile uyumlu bir biçimde yeniden belirlenerek alan ve yoğunluk dağılımları ile arazi kullanım kararlarının bu veriler üzerinden yeniden belirlenerek plan kararı haline getirilmesi, diğer taraftan, çok abartılı olduğu tespit edilen nüfus projeksiyonlarına uygun çalışan nüfus sayılarının karşılığı olan arazi kullanım kararlarının ayrılması ve sektörlere ilişkin geleceğe yönelik öngörülerin yapılması plan araştırma raporunun güncellenmesi bu bağlamda ilgili kurum ve kuruluşların güncel veriler ile yargı kararlarının gözönünde bulundurulması abartılı bulunan kentsel gelişme ve sanayi alanları ile plan kararlarının yeniden değerlendirilmesi planın ana stratejisi olan ekolojik dengenin kurulması ve koruma kullanma dengesinin sağlanması gerektiği bu hususların planın tümünü kusurlandırır nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Buna göre, bir çevre düzeni planında olması beklenen alt ölçekli plan çalışmalarını yönlendirecek strateji ve politikalar belirlenmeden, yerleşmeleri çarpık kentsel gelişme ve nüfus artışı baskısından korumaya yönelik ilkeler ortaya konulmadan öngörülen ve kapsamlı inceleme ve analizlere dayanmayan işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Daire since, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY:

19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Danıştay Altıncı Dairesinin 09/12/2009 tarihli E:2007/10509, K:2009/11751 sayılı kararıyla “2872 sayılı Yasanın 9.maddesinde bölge ve havza bazında hazırlanacak planların yapılmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak bir Yönetmelikle belirleneceğinin kurala bağlanmasına karşın, işlem tarihinde böyle bir Yönetmelik çıkarılıp, planın hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmeden tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle” tümünün iptaline, bu iptal kararı üzerine hazırlanan 14/08/2009 tarihli 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa-Kütahya çevre düzeni planının da Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu karar üzerine İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (ÇDP) … tarihli, … sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylanmış, bu plana askı sürecinde yapılan itirazların değerlendirilmesi sonrasında ÇDP … tarihli, …sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylanmıştır. Anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (… paftaları ve plan hükümleri) 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesi uyarınca 16.11.2015 tarihinde onaylanmış, bu planda 27.01.2017 tarihinde … plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde … plan paftası, … plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapılmış, … plan paftasına ilişkin yapılan değişiklik 25.07.2018 tarihinde onaylanmış ve İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (… plan paftaları, lejant paftası, plan hükümleri, plan açıklama raporu, plan değişikliği gerekçe raporu ve eki) 1. No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102. maddesi uyarınca 10.10.2018 tarihinde onaylanmıştır.

Dava, 16.11.2015 tarihli olur ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmına yönelik olarak yapılan itirazın zımmen reddine ilişkin işlemin ile bu plan ve plan notlarının Çeşme ilçesinin içeren kısımlarının iptali istemiyle açılmıştır.

-İLGİLİ MEVZUAT-

2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli Çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, “Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder.” kuralı yer almaktadır.

Yönetmeliğin “Planlama alanı” başlıklı 18.maddesinde, “Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır.” kuralına, “Plan ilke ve esasları” başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, “Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır.” kuralına yer verilmiştir.

Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, “Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Aynı maddenin 3.fıkrasında, ” Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır.” kuralı, 4.fıkrasında, “Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir.” kuralı, 5.fıkrasında, “Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur.” kuralı bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

(**) Öncelikle dairemizce planlama alanı dahilinde bulunan alanlarda getirilen fonksiyonlara yönelik yapılan ortak değerlendirmede;

Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması, dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanların korunması bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Genel ilke olarak, plan kararları ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır.

Bu amaç çerçevesinde, Çevre Düzeni Planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntıları ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir.

Stratejik mekânsal planlama, kentsel gelişimi yalnızca fiziksel gelişim kapsamında ele alan bir yaklaşım değildir. Fiziksel gelişmenin yanı sıra, kentteki sosyal, kültürel, ekonomik, yerel örgütsel gelişime ilişkin stratejileri de içerir. Diğer bir deyişle, kentsel gelişme; hem mekânsal, hem de mekânsal olmayan (mekânda dolaylı olarak etkileri olan sosyal / kültürel / ekonomik / yerel örgütsel) etmenler çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu yaklaşımda, çeşitli karar vericilerin birbirleriyle eşgüdümünün sağlanması önemli bir gerekliliktir.

Leke plan niteliğinde bulunan dava konusu planın ölçeği (1/100.000) gözönünde bulundurulduğunda parsel bazında kararların üretilmesinin mümkün olmayacağı gibi genel arazi kullanım kararlarının değerlendirildiği, planın bölge ve havza bazında ve mevzuata uygun olarak tesis edildiği, planlama bölgesinde koruma kullanma dengesinin gözetilmesi gereken alanlardaki yapılaşmalarda keyfiliğin, önlenmesi ve azami ölçüde korumanın sağlanması için alt ölçekli plan kararlarına esas olacak yapılaşma şartlarını ortaya koyan genel arazi kullanım kararları üretildiği görülmektedir.

Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 21. maddesinin altıncı fıkrasında onaylı jeolojik jeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları hazırlanamaz. “hükmü, 22. maddesinin ikinci fıkrasında eşik analizinde; topografik, jeolojikjeoteknik, hidrojeolojik yapı özellikleri ile arazı kullanımı, tarım ve orman alanları, içme suyu havzaları, sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, kıyı, altyapı, doğal ve fiziki veriler ile afet tehlikeleri analiz edilerek bir arada değerlendirilir.” hükmü ile üçüncü fıkrasında ise imar planlarının hazırlanması sürecinde eşik analizinin yapılması zorunlu olup, plan kararlarının oluşturulmasında temel plan altlığı olarak kullanılır.” hükümleri yer almaktadır.

Davaya konu çevre düzeni planının plan hükümlerinin 7.1 sayılı maddesinde, bu çevre düzeni planının, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu; 7.2 sayılı maddesinde, bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemeyeceği; 7.13 sayılı maddesinde bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planlarının, 7.14 sayılı maddesinde de bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış mevzi imar planlarının geçerli olduğu hükme bağlanmış; 4.7. sayılı maddesinde kentsel yerleşik alanlar: büyükşehir ve/veya ilçe belediye sınırları içinde var olan, içinde boş alanları barındırsa da bülük oranda yapılaşmış olan alanlar şeklinde tanımlanmış; 8.1.1.1. sayılı maddesinde, kentsel yerleşme alanlarının, kentsel yerleşik alanlar ve kentsel gelişme alanları olarak gösterilmiş alanların bütünü olduğu belirtilmiş; 8.1.1.2. sayılı maddesinde, bu planda kentsel yerleşme alanı olarak gösterilmiş olsun ya da olmasın, bağlı bulundukları kentsel yerleşme merkezlerinden kopuk biçimde konumlanan, belediye sınırları içine alınarak mahalleye dönüşmüş/dönüşecek kırsal yerleşme alanlarında yapılacak alt ölçekli planlarda; çevre düzeni planında önerilmiş gelişme alanı varsa bu alan sınırları da dikkate alınarak, gelişme alanı belirlenmemiş yerleşim birimlerinde ise varsa geçmişte belirlenmiş köy yerleşik alanı ve civarına ilişkin sınırlar da dikkate alınarak, yerleşmenin kendi gereksinimi kadar alanın alt ölçekli planları hazırlanacağı, alt ölçekli planlarda, yerleşmenin sahip olduğu geleneksel doku ve yapılaşma özellikleri ile çevresindeki alanın doğal özelliklerinin planlama aşamasında dikkate alınması ve koruma kararlarına dönüştürülmesinin zorunlu olduğu belirtilmiş 8.1.1.3. sayılı maddesinde, “Kentsel yerleşme alanlarında, konut alanları ile eğitim tesisleri, sağlık tesisleri, kamu kurum alanları, trafo vb. gibi sosyal ve teknik alt yapı alanları ile ticaret alanları, küçük sanayi sitesi alanları, turistik tesis alanları, konut dışı kentsel çalışma alanları, açık ve kapalı spor alanları, yeşil alanlar v.b. yer alabilir.” Kentsel yerleşme alanlarında organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, serbest bölgeler, sanayi tesisleri ile endüstriyel hammadde ve mamul ürünlerinin açık ya da kapalı olarak depolanacağı tesisler yer alamaz. Kentsel yerleşik alanlarda var olan sanayi tesisleri, ekonomik ömrü dolduğunda sanayi alanlarına taşınacaktır. Bu planda kentsel yerleşme alanları için belirlenmiş olan nüfus kabulü esas olmak üzere, kentsel yerleşmeler içindeki yoğunluk dağılımı imar planlarında yapılacaktır. İmar planında yer alacak nüfus, o yerleşme için bu planla getirilen toplam nüfus kabulünü aşamaz. Kurallarına yer verilmiştir.

Çevre düzeni planlarının leke plan olmaları nedeniyle uygulama imar planları gibi değerlendirilmeyeceği gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır. Nitekim 3194 sayılı Yasanın 8. maddesinin (f) bendi uyarınca kentsel asgari standartların, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebileceği, uygulamaya ilişkin kararların yörenin koşulları, parselin bulunduğu bölgenin genel özellikleri, yapının niteliği ve ihtiyacı, erişebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye etkisi dikkate alınarak ve ölçüleri verilerek Bakanlıkça belirlenen esaslara göre uygulama imar planında belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Davalı idarece bu çerçevede çevre düzeni planı kararları doğrultusunda uygulama yapılamamakta olup, mevzuat gereği 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile nitelikli tarım alanlarının imara açılmasının söz konusu olmadığı, yerleşim alanlarının yasal, doğal ve yapay eşikler göz önüne alınarak, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda alt ölçekli plan çalışmalarında kesinleşeceği ifade edilmiştir.(**)

Çevre düzeni planı ile belirlenen kentsel/kırsal kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği üzere makroformu/ gelişme yönünü gösterecek şekilde – şematik olup alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceği sonucuna ulaşılmıştır.

(**) sembolü bulunan kısımlar ileride uyuşmazlık konusu planla getirilen yer seçimine ilişkin kararlara bu doğrultu ve belirlenen çerçevede değerlendirme yapıldığını ifade edecektir.

Çevre düzeni planına (ÇDP) karşı açılan bu davada dava konusu planın ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıya Naip üye … tarafından resen seçilen Prof. Dr. … ve Prof.Dr. … ve Yrd.Doç.Dr. …’ın katılımıyla mahalinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine itirazlar sunulmuştur.

Dairemizce uyuşmazlık davacının dava dilekçesindeki iddiaları, davalının savunması, ve bilirkişi raporundaki değerlendirmeler ve rapora yapılan itirazlar çerçevesinde konular itibariyle ayrı ayrı değerlendirilmiştir.

– Bilirkişi raporunun sonuç kısmında planın geneline yönelik olarak

– “Davaya konu Çevre Düzeni Planı ilgili mevzuatta belirtilen tanımlara ve amaca uygun olarak geliştirilmiş olup, Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda ekolojik değerlerin korunması konusuna vurgu yapıldığı ve koruma-kullanma dengesinin kurulması yönünde plan hedeflerinin net biçimde konulduğu; bu durumun planın mevzuattaki tariflere uyumu açısından olumlu olduğu, bununla beraber planın ayrıntılı önerileri incelendiğinde ekolojik değerlerin korunması ilkesiyle (dolayısıyla hem mevzuattaki tanımlarla hem planın kendi ana hedefleriyle) çelişen plan kararları tespit edilmiş olup bunların rapor boyunca ayrıntılarıyla anlatıldığı ve bu kısımlarda düzeltmeler yapılması gereğinin bulunduğu,

• Dava konusu Çevre Düzeni Planında yer yer aşırı ayrıntıda tariflenen gelişme alanları gibi gösterimler olmasına rağmen, Bilirkişi Kurulunun bu durumun genellikle stratejik önemi daha düşük konular açısından olduğu, planın genel bir şematik dili bulunduğu görüşünde olup, bu yöndeki eksikliklerin planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirmediği,

• Planda mekansal bütünlük kurulduğu ve birlikte “çalışan”, yani ekonomik ve sosyal bütünleşme göstererek kent ekonomisinin birlikte işlediği, bu açıdan bütünlük gösteren ve “kent-bölge” oluşumu izlenen kentler olarak İzmir ve Manisa illeri beraber planlandığı, bu iki kentin coğrafi öğeler, akarsular, vadiler açısından da idari sınırların ötesine geçen bir coğrafi bölgeyi içerdiği, bu nedenlerle iki kentin beraber planlanmasının ve bu doğrultuda planın kapsamı ve plan sınırları şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından doğru olduğu,

• Davaya konu planın kapsamının İzmir ve Manisa illerinin olmasının daha önceki mahkeme kararları ve bu kararlar kapsamında yapılmış olan bilirkişi incelemesinin sonuçlarıyla da uyumlu bulunduğu,

• İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı için yeni bir Plan Araştırma Raporunun hazırlanmadığı; daha önce Mahkeme kararıyla iptaline karar verilen İzmir-Manisa-Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Plan Araştırma raporunun kullanıldığı; yani Kütahya ili kapsam dışına alınarak İzmir ve Manisa illeri için toplanan verilerin temel alındığı, bu yöntemdeki temel sorunun verilerin güncelliğine ilişkin olup ilk onama tarihi olan 2014 yılı temel alınırsa, 2009 yılı öncesi verilere dayandığı için en az 5 yıl “eskimiş” veriler üzerinden plan kararlarının üretildiği sonucunun çıktığı, nitekim davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dava dosyasına sunulan yanıtlar kapsamında da ilgili kurumlardan varsa güncel olmayan verilerin yenilenmesine yönelik taleplerinin çevre düzeni planı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğunun belirtildiği planın stratejilerinin dayandığı verilerin “eskimiş” olması ve güncel olmamasının önemli bir eksiklik olduğu ve bunların plan onamasından sonra plana kurumlarca yapılan itirazlar sırasında düzeltilip güncellenecek olmasının doğru bir planlama olmadığı, dolayısıyla davaya konu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının onama tarihi olan 23.06.2014 tarihinde yeterli, doğru ve güncel veriye dayandırılmadan yapılmış olması ve güncellenmiş bir Plan Araştırma Raporunun olmamasının önemli bir eksiklik olduğu,

• Verilerin güncelliğine ilişkin bir diğer sorun nüfus projeksiyonlarıyla ilgili olup raporun ilgili kısmında açıklandığı, ayrıca nüfus projeksiyonlarındaki kestirim yaklaşımı da sorunlu bulunmuş olup, alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaşlaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımla hazırlandığının anlaşıldığı, bu durumun hazırlanan planda doğal ve/veya tarımsal niteliği nedeniyle korunması gereken alanlarda planın koruma ve ekolojik denge hedefinden uzaklaşılarak gereksinimden fazla alanın kentsel gelişim alanı olarak planlanmasına yol açtığı,

• Davaya konu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı alt ölçekli planlarla ilişkisi ve plan hiyerarşisi olarak değerlendirildiğinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onanmış olan 1/25000 ölçekli plan ile benzeşen ve farklılaşan yönleri olup, bu durumun planlama hiyerarşisi açısından doğal olduğu; 1/100.000 ölçekli davaya konu çevre düzeni planının 1/25000 ölçekli plan ile tamamıyla örtüşmesi ve her kararında bu plana uygun olması gibi bir zorunluluğun bulunmadığı; üst ölçekte bölge için yeni ve farklı stratejiler getirilmesinin mümkün olduğunun değerlendirildiği,

• Dava konusu planın hazırlanması aşamasında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde öngörülen, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek yer alması gereken turizm merkezi sınırları plana aktarılmayarak yasal düzenlemeler aykırı bir uygulama yapıldığı,

• Güncel olmayan veriler üzerinde çevre düzeni planlarının üretilmemesi gerektiği, bu durumun yerleşimlerin kentsel gelişim alanlarının yanlış, gerçekten uzak, gereksinimden fazla/az hesaplanması riskini doğuracağı,

• Sonuç kısmında vurgulanması gereken temel konunun, iptali istenen çevre düzeni planının bazı hassas bölgelerde aşırı büyüklükte gelişme odakları yaratmakta olduğu, bu nedenle sürdürülebilirlik amacına, koruma-kullanma dengesini sağlama hedefine ulaşamadığı, bu durumun hem ilgili mevzuatta tanımlanan çevre düzeni planlarının temel amaçlarına uyumsuzluk olarak değerlendirildiği, hem de planın kendi açıklama raporuna aykırı düştüğü, planın iç tutarlılığını olumsuz etkilediği, bu nedenle bu tür alanların, maddeler halindeki ayrıntılı incelemeler sırasında gösterildiği ve planda değişiklik yapılması gereken alanların olarak rapor boyunca belirtildiği, plan hükümlerine ilişkin itirazların da aynı kapsamda tek tek incelenerek düzeltilmesi gereken veya herhangi bir problem görülmeyen hükümlerin belirtildiği, bunun yanısıra davalı idare tarafından davacı itirazları doğrultusunda yapılan değişiklikler varsa bunlar da incelenerek itiraz konularının ortadan kalktığı durumların gösterildiği; itiraz konusunun ve saptanan aykırılıkların ve hatalı planlama yaklaşımlarının devam ettiği durumlar da vurgulandığı,

Tüm bu değerlendirmeler kapsamında davaya konu 23.06.2014 onay tarihli Çevre Düzeni Planının planın ana amacı, kapsamı, plan sınırları ve kapsadığı iller, plan dili ve gösterimleri açısından mevzuata ve şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına uygun yaklaşımlar barındırdığı; ancak plan araştırma raporunun eksikliği, plana altlık teşkil eden verilerin eksikliği, nüfus projeksiyon verilerinin güncel olmaması, nüfus kestirimlerinde plan stratejileriyle çelişen yaklaşımlar sonucu yer yer aşırı büyüklükte gelişme alanlarının açılmış olması, bu tür alanlardaki plan kararları nedeniyle çevre düzeni planının temel hedefi ve ana stratejisi olan ekolojik dengenin kurulması, koruma-kullanma dengesinin sağlanması, tarımsal ve doğal değeri olan alanların korunması ilkeleriyle çelişen, dolayısıyla ilgili mevzuata, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılıklar taşıyan plan kararları içerdiğinin saptandığı” tespit ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.

Dairemizce planın geneline yönelik olarak yapılan değerlendirmede;

Planın bütününe yönelik olarak ileri sürülen hususlar Dairemizin E:2016/1831 sayılı dosyasında hukuka ayrılık nedeni olarak görülmemiştir. Esasen bu dava dosyasında davacının planın geneline yönelik olarak itirazları da bulunmamaktadır. Bilirkişilerin genele yönelik tespitleri bu dava dosyasında ilgili görülen kısımlarda aşağıda madde başlıkları altında değerlendirilecektir.

İtiraz -1-

Dava dilekçesinde;

İzmir – Manisa Bölgesi Çevre Düzeni Planı hazırlanması aşamasında Belediyenin yetki sınırları dahilinde kalan alanlar için kurum görüşü ile bilgi ve belgelerine başvurulmadığı ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 8.Maddesine aykırılık söz konusu olduğu, bu kapsamda dava konusu planda:

• 06.02.2010 tarih ve 27485 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İzmir – Çeşme – Şifne Turizm Merkezinin işlenmediği

• 23.10.2011 tarih ve 28093 sayılı Resmi Gazetede yenilenen ve daraltılan İzmir – Çeşme – Residere Turizm Merkezinin sınırlarının hatalı işlendiği ve 2008 tarihli Turizm Merkezi Sınırlarının gösterilmediği

• İzmir – Çeşme – Alaçatı Mersin Körfezi Turizm Merkezi sınırlarının planda gösterilmediği

• İzmir – Çeşme – Şifne Yat Limanı Amaçlı İmar Planı doğrultusunda Yat Limanının gösterilmediği

• … Mahallesi ve … Mahallesinde yer alan askeri güvenlik bölgelerinin … tarihli Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ege Ordusu Komutanlığı yazısı ile kaldırılmış olmasına rağmen gösterildiği

• Rüzgar Enerji Santrali Amaçlı İmar Planları ve Rüzgar Enerji Santrallerinin işlenmediği

• … tarih ve … sayılı koruma kurulu kararı ile tespit edilen Doğal Sit Alanı kararları ile çelişkiler bulunduğu, ileri sürülmüştür.

Savunmada;

İzmir – Çeşme Altınkum Kuzeyi, İzmir – Çeşme – Şifne, İzmir – Çeşme – Residere, İzmir – Çeşme – Alaçatı Mersin Körfezi Turizm Merkezleri ve Askeri Güvenlik bölgeleri ile ilgili iddialar kapsamında söz konusu sınırın sehven işlenmediği, dava konusu plana ait Plan Hükümlerinin 7.8. ve 7.9. sayılı maddelerinde sırasıyla “Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, yürürlükteki idari sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır.” ve “Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, özel kanunlara tabi alanlarla ilgili olarak, yetkili kurumlarca belirlenmiş olan sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır.” ifadelerinin yer aldığı, bu alanlarla ilgili planların ilgili Belediyesi için kanuni zorunluluk olmasına karşın Bakanlığa iletilmediği, Rüzgar Enerji Santrali Amaçlı İmar Planları ve Rüzgar Enerji Santrallerine yönelik olarak alt ölçekli plan kararlarının, dava konusu planın ölçeği gereği plana işlenmediği, İzmir – Çeşme – Şifne Yat Limanının sehven işlenmediği, dava konusu plana ait, bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planları geçerlidir. Onaylı imar planlarında, bu planın ilkeleri ve nüfus kabulleri ve 7.6 sayılı maddesi doğrultusunda uygulama yapılacaktır.” ifadesini içeren Plan Hükümlerinin 7.12. sayılı maddesinin bu hatayı ortadan kaldıracak nitelikte olduğu ileri sürülmüştür.

Bilirkişi Kurulunca;

Dava konusu plan ile ilgili olarak davalı idarenin 26.12.2012 tarihli ve E:2010/786, K:2012/8225 sayılı Danıştay kararında İzmir- Manisa illerinin birlikte ele alınması gerektiği vurguladığı ve Bakanlık tarafından onanan planın Danıştay Altıncı Dairesinin kararının ifası niteliğinde olduğundan yeni görüşlerin alınmadığını, dava konusu Plan Değişiklik Planı olsaydı ilgili kurum/kuruluş görüşlerinin temin edilecek olduğunu ifade ettiği, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Tanımlar başlıklı 4. Maddesinin h bendinde Mekansal planın “ 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca hazırlanan, kapsadıkları alan ve amaçları açısından üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; mekânsal strateji planı, çevre düzeni planı ve imar planını” ifade ettiğinin belirtildiği, bunun yanı sıra aynı yönetmeliğin Mekânsal Planların Yapımına Dair Esaslar, Araştırma ve analiz başlıklı bölümünde yer alan 8. maddesinin 1. fıkrasında “Mekânsal planların, plan değişikliklerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt, araştırma ve çalışmalar yapılır.” denildiği, davalı idarenin dava konusu planın plan değişikliği olmadığı ifadesinin dava konusu planın yeni bir plan olduğu anlamına geldiği, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği hükümlerinin dava konusu planın yapımı aşamasında kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve önerilerin elde edilmesini öngördüğü,

Dava konusu plan incelendiğinde İzmir – Çeşme Altınkum Kuzeyi, İzmir – Çeşme – Şifne, İzmir – Çeşme – Residere, İzmir – Çeşme – Alaçatı Mersin Körfezi Turizm Merkezleri ile ilgili iddiların bir bölümünün doğru olduğunun görüldüğü, İzmir – Çeşme Altınkum Kuzeyi ve İzmir – Çeşme – Alaçatı Mersin Körfezi Turizm Merkezlerinin dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında gösterilmediğinin anlaşıldığı, bunun yanı sıra davacı Çeşme Belediyesinin iddia ettiği gibi İzmir – Çeşme – Residere Turizm Merkezinin düzeltilmiş sınırı yerine 2008 tarihine ait sınırın dava konusu planda yer aldığı, İzmir – Çeşme – Şifne Yat Limanının da dava konusu plana işlenmediği, bunların yanı sıra davacı idarenin iddia ettiğinin aksine İzmir – Çeşme – Şifne Turizm Merkezi dava konusu planda gösterildiği,

… Mahallesi ve … Mahallesinde yer almasına rağmen davacı … Belediyesinin kaldırılmış olduğunu iddia ettiği askeri güvenlik bölgelerinin dava konusu planda davalı idare tarafından işaretlenmediği, Bilirkişi Kurulunun Dalyan ve Ovacık mahallelerinin bulunduğu bölgede Askeri alan kullanımını saptamadığı, dolayısıyla davacının iddialarını değerlendirmenin mümkün olmadığı,

Dava konusu plana işlenmediği iddia edilen Rüzgar Enerji Santrali Amaçlı İmar Planları ve Rüzgar Enerji Santrallerine ilişkin herhangi bir bilginin dava konusu planda yer almadığı, her ne kadar davalı idare dava konusu planın ölçeği gereği plana işlenmediğini ifade ettiyse de Rüzgar Enerji Santrallerinin bulunduğu alan ile ilgili bir notasyonun dava konusu plana işlenmesinin mümkün olduğu, nitekim Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Ek1a Ortak Gösterimler başlıklı ekinde yer alan gösterimlerin arasında “Enerji Üretim Alanı” başlığında bir gösterimin bulunduğu,

Davalı idarenin, davacının … tarih ve …sayılı koruma kurulu kararı ile tespit edilen Doğal Sit Alanı kararları ile çelişkiler bulunduğu iddiasına bir yanıt vermediği, dava dosyasında yer alan belgelerden davalı idarenin hangi doğal sit alanları için bu iddiaya yer verdiğinin anlaşılamadığı, dava konusu plan incelendiğinde Doğal sit alanlarının (notasyonu ile gösterildiği) yer aldığının görüldüğü, dolayısıyla davacının hangi doğal sit alanı kararları ile ilgili iddialara yer verdiğinin anlaşılamadığı için bu konuda bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı,

Özetlemek gerekirse dava konusu planın genel değerlendirmesinin yapıldığı bölümde de değinildiği gibi davaya konu 23.06.2014 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının yeterli, doğru ve güncel veriye dayandırılmadan yapıldığına işaret ettiği,

Dava konusu planın hazırlanması aşamasında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde öngörülen, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek yer alması gereken turizm merkezi sınırları plana aktarılmayarak yasal düzenlemeler aykırı bir uygulama yapıldığı, 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında da güncellenmiş bir Plan araştırma raporundan bahsetmenin mümkün olmadığı, sadece İzmir – Çeşme Altınkum Kuzeyi Turizm Merkezi, : İzmir – Çeşme – Residere Turizm Merkezi ve İzmir – Çeşme – Alaçatı Mersin Körfezi Turizm Merkezi sınırları plana işlendiği” tespit ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.

Dairemizce yapılan değerlendirmede;

Dava konusu planın hazırlanma yönteminde; temel ilke ve hedeflerin tanımlanması, gerekli verilerin toplanması, kamu kurumları ve yerel yönetimlerle yapılan görüşmeler, toplanan verilerin değerlendirilmesi, analiz ve sentezinin yapılmasında yasal açıdan uyulması gereken idari ve teknik usullere herhangi bir aykırılık ve izlenen yöntemde bir şekil yanlışlığını ortaya koyan bir bilgi ya da verinin olmaması nedeniyle bu hususa ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Davaya konu planın yargı kararının ifası gereği ve yargı kararında belirtilen gerekçelerle tesis edildiği, dava konusu planın kapsadığı İllerin coğrafi, ekonomik, toprak, İklim ve bitki özelliklerinin benzerliği göz önüne alındığında, türdeş bir bölge ve havza olarak tanımlanmasının yerinde olduğu, ülkemizde tüm alanlara ilişkin istatiksel bilgilerin istatistiki bölge (İBB) düzeylerine göre toplandığı göz önüne alındığında, idari sınırların esas alınmasının yanı sıra yönetsel açıdan bir sorun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, iptaline karar verilen Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının yerine mahkeme kararının ifası gereği ve Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında toplanan veriler dikkate alınarak hazırlandığı, bu nedenle planın araştırma ve analiz yapılmadan, veri toplanmadan ve kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yapmadan yapıldığına ilişkin iddiaları kanıtlayan somut verilerin oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Dava konusu plana ait Plan Hükümlerinin 7.8. sayılı maddesinde “Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, yürürlükteki idari sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır.” ve 7.9.sayılı maddesinde “Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, özel kanunlara tabi alanlarla ilgili olarak, yetkili kurumlarca belirlenmiş olan sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır.” hükümleri yer almıştır.

Ayrıca 7.12. sayılı maddesinde “bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planları geçerlidir. Onaylı imar planlarında, bu planın ilkeleri ve nüfus kabulleri ve 7.6 maddesi doğrultusunda uygulama yapılacaktır.” düzenlemesi yer almıştır.

Davacı tarafından plana işlenmediği ileri sürülen hususların Bakanlığa iletilmediğinden plana işlenmediği, nitekim sonradan iletilen kararların plana yansıtıldığı, turizm merkezleri kararlarının bir kısmının plana işlendiği, 7.9.sayılı plan hükmü uyarınca da özel kanunlara tabi olanlara ilişkin sınırların geçerli olduğu, sınırlarda değişiklik olması durumunda yeni sınırların geçerli olacağı görüldüğünden davacının iddialarının planı kusurlandırmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Plan notlarının 8.18.7. sayılı enerji üretim alanları ve enerji iletim tesisleri başlıklı maddesinin; 8.18.7.1. sayılı maddesinde “5346 sayılı yenilebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımına ilişkin kanunda tanımlanan yenilebilir enerji üretim alanlarında ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan izinler enerji piyasası düzenleme kurumunca verilecek lisans kapsamında, bakanlığın uygun görüşünün alınması koşuluyla, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğine gerek kalmaksızın, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda hazırlanan nazım ve uygulama imar planları, ilgili dairesince onaylanır ve planlar bilgi için bakanlığa gönderilir.” kuralı ile “8.18.7.2. sayılı maddesinde enerji iletim tesislerinde, bakanlığın uygun görüşü alınması koşuluyla, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğine gerek kalmaksızın, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda hazırlanan nazım ve uygulama imar planları, ilgili idaresince onaylanır ve planlar bilgi için bakanlığa gönderilir.” kuralı yer almıştır.

Bununla birlikte davalı idarece ÇDP’de fosil yakıtlara dayalı enerji üretim tesisleri ile yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesisler arasında bir ayrıma gidildiği, ÇDP’de fosil yakıtlara dayalı enerji üretim tesisleri için çevre düzeni planı değişikliği yapılması gerekirken, yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji üretiminde EPDK’dan lisans veya izin alınması ve ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşlerinin tamamlanması koşulu ile ÇDP değişikliğine gerek olmaksızın alt ölçekli planların yapılabilmesine ilişkin plan hükmü düzenlendiği ifade edilmiştir.

Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 19. maddesinin 1. Fıkrasında, çevre düzeni planları hazırlanırken; yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki sektörel yatırım kararlarının değerlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada göz önünde bulundurulması ve imar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanmasının esas olduğu öngörülmüştür.

Aynı maddenin 2. fıkrasında da, çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında, bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararlarına ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edileceği, bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılacağı belirtilmiştir.

Öte yandan, Yönetmeliğin 7. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde, ülke ve bölge düzeyinde karar gerektiren büyük projelerin mekânsal strateji planı veya çevre düzeni planında değerlendirilmesinin esas olduğu kurala bağlanmıştır.

Bu kapsamda, çevre düzeni planlarında, mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki sektörel yatırım kararları dikkate alınarak, sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesinin gerekliliği karşısında, planlama yaklaşımını etkileyen ve çevresel etki yaratabilecek bölgesel ölçekli bir yatırım kararı olan yenilenebilir enerji kaynaklarının, planda şematik ve grafik bir dil kullanılarak gösterilmesi ve bunlara yönelik alt ölçekli planları yönlendirecek nitelikte plan hükümlerine yer verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Nitekim, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin Ek1-a “Ortak Gösterimler” başlıklı ekinde “Enerji Üretim Alanı” gösterimi de bulunmaktadır.

Uyuşmazlıkta, dava konusu Çevre Düzeni Planının Açıklama Raporunun 4.7.3.1 maddesinde, “rüzgar enerjisi kullanımı açısından, planlama bölgesi içindeki alanlardan, İzmir’in Çeşme, Urla, Seferihisar, Karaburun, Foça, Aliağa ve Bergama ilçeleri ile Manisa’nın Kırkağaç ve Akhisar ilçelerinin öne çıktığı, yatırım kararı alınmış çok sayıda alanda rüzgar enerjisi kullanılarak elektrik enerjisi üretilmesi için çalışmalara başlandığı, bazı alanlarda santral kuruluşu tamamlanarak üretime başlandığı, rüzgar enerjisi potansiyeli açısından yüksek olan bölgelerden olan Urla-Karaburun-Çeşme üçgeninde kalan alanların, genel olarak orman ve doğal sit nedeniyle koruma altında olan alanlar olduğu, bu alanların sahip olduğu niteliklerde bozulmaya neden olmayacak biçimde gelecekte de rüzgar enerjisi santralleri için kullanılmasının amaçlandığı”nın belirtilmesine karşın, dava konusu bölgede yer alması öngörülen söz konusu rüzgar enerji alanlarına ilişkin olarak planda herhangi bir gösterimin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, bilirkişi raporundaki tespitler de göz önünde bulundurularak, planlama yaklaşımını etkileyen ve çevresel etki yaratabilecek bölgesel ölçekli bir yatırım kararı olduğu açık olan, Çeşme ilçesinde öngörülen rüzgar enerji santrallerinin dava konusu Çevre Düzeni Planına, ölçeği gereği şematik bir nitelikte işlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, 23/06/2014 tarihli olur ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmı ile bu plana yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin, “Rüzgar Enerji Santrallerinin planda gösterilmemesi” hususuna yönelik kısmı yönünden, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Diğer yandan ÇDP paftalarında Çeşme İlçesinde yer alan tüm turizm merkezlerinin sınırlarının güncellendiği, son olarak dava konusu plana Kültür ve Turizm Bakanlığınca Çeşme Reisdere Turizm Merkezlerinin daraltılması yönünde itiraz edildiği ve 10/10/2018 tarihli ÇDP değişikliği ile bu davaya da konu olan uyuşmazlığın ortadan kaldırıldığı, Çeşme-Alaçatı-Mersin Körfezi, Çeşme-Şifne ve Çeşme-Reisdere Turizm Merkezlerine ait güncel sınırların ÇDP paftalarına aktarıldığı anlaşılmıştır.

Planın (2018 onay tarihli) 4.57 sayılı maddesinde, sit alanları, ilgili mevzuat uyarınca ilan edilmiş; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu, sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlar olarak tanımlanmış, 8.17.7.1 sayılı maddesinde, “Sit ilan edilen, statüsünde değişiklik yapılan veya statüsü kaldırılan sit alanlarında aşağıdaki plan hükümleri doğrultusunda işlem tesis edilir.”, 8.17.7.2 sayılı maddesinde, “Bu planın onayından önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planı, mevzi imar planı bulunan alanların sit alanı ilan edilmesi durumunda, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve ilgili yönetmelikleri ile ilke kararları ve yeni koruma statüleri doğrultusunda, sit alanı ilanı öncesinde onaylanan imar planlarındaki kararların incelenerek ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda, mevzuat gereği yapılması gerekli olan koruma amaçlı imar planları, bu planda değişikliğe gerek olmaksızın ilgili idaresince onaylanabilir.”, 8.17.7.3 sayılı maddesinde, “Bu planın onayından önce mevzuatına uygun olarak onaylanmış imar planı, mevzii imar planı varken, sonrasında sit ilan edilen alanların koruma statüsünün kaldırılması durumunda, sit alanı ilanından önce onaylanan imar planlarındaki kararlar incelenerek mevzuat gereği zorunlu olan imar planına ilişkin düzenlemeler, bu planda değişikliğe gerek olmaksızın alt ölçekli planlar Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği çerçevesinde ilgili idaresince onaylanabilir.”, 8.17.7.4 sayılı maddesinde, “Onaylı koruma amaçlı imar planı bulunan sit alanlarında, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve ilgili yönetmelikleri uyarınca hazırlanan bilimsel araştırma raporu sonucuna göre koruma statüsünde değişiklik olması durumunda, bu alanlara ilişkin koruma amaçlı imar planlarına ilişkin değişiklikler, belirlenen yeni statü dikkate alınarak bu planda değişikliğe gerek olmaksızın 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, ilgili yönetmelikler ve ilke kararları gereğince onaylanabilir.” kuralları yer almıştır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasında, “Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yapılır.” hükmü, ikinci fıkrasında, “Yapılacak tespitlerde, kültür ve tabiat varlıklarının tarih, sanat, bölge ve diğer özellikleri dikkate alınır. Devletin imkanları gözönünde tutularak, örnek durumda olan ve ait olduğu devrin özelliklerini yansıtan yeteri kadar eser, korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenir.” hükmü, üçüncü fıkrasında “Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili yapılan tespitler koruma bölge kurulu kararı ile tescil olunur.” son fıkrasında, “Tespit ve tescil ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” hükmü, 17. maddesinin (a) bendinde “Bir alanın koruma bölge kurulunca sit olarak ilanı, bu alanda her ölçekteki plân uygulamasını durdurur. Sit alanının etkileşim-geçiş sahası varsa 1/25.000 ölçekli plân kararları ve notları alanın sit statüsü dikkate alınarak yeniden gözden geçirilerek ilgili idarelerce onaylanır.” hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, aynı Kanunun Ek 4.maddesinin birinci fıkrasında, “Taşınır tabiat varlıkları hariç tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları ile ilgili olarak bu Kanunda öngörülen iş, işlem ve kararlar bakımından görevli ve yetkili bakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıdır.” hükmüne, üçüncü fıkrasında, “Bu Kanunda Koruma Yüksek Kurulunca alınması öngörülen kararlar, tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları bakımından Koruma Merkez Komisyonunca, koruma bölge kurullarınca alınması öngörülen kararlar koruma bölge komisyonlarınca alınır ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayıyla yürürlüğe konulur.” hükmüne, dördüncü fıkrasında “Bu Kanunda ve diğer mevzuatta tabiat varlıkları, doğal sit alanları ve bunlara ilişkin koruma alanları bakımından Koruma Yüksek Kuruluna ve koruma bölge kurullarına yapılan atıflar ilgisine göre Koruma Merkez Komisyonuna ve koruma bölge komisyonlarına yapılmış sayılır ve ilgili maddelerde geçen Koruma Yüksek Kurulundan Koruma Merkez Komisyonu ve koruma bölge kurullarından koruma bölge komisyonları anlaşılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu kapsamda, 10/07/2018 tarihli, 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109.maddesinin 1.fıkrasının (b) bendinde, “Tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinin tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasları belirlemek ve bu alanların sınırlarını tespit ve tescil etmek, yönetmek ve yönetilmesini sağlamak”, (c) bendinde “Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan diğer alanların kullanma ve yapılaşmaya yönelik ilke kararlarını belirlemek ve her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını yapmak, yaptırmak, değiştirmek, onaylamak, uygulamak veya uygulanmasını sağlamak” Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Sit alanları mevzuatta öngörülen usül ve esaslar çerçevesinde konusuna göre yasal olarak yetkili idarelerin kararları doğrultusunda tespit edilerek tescil edilmektedir.

Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar, ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması gerekir.

Öncelikle, ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen çevre düzeni planına ilişkin süreçte sit alanı belirlemesi yapılmadığının, ilgili idarece tespit edilerek tescil edilen sit alanlarının, paftalara aktarıldığının, plan notlarıyla sit alanlarında uygulanacak usül ve esasların düzenlendiğinin vurgulanması gerekmektedir.

Bu noktadan hareketle Kanun koyucunun iradesi, sit alanı ilan edilen alanların korunmasında çevre düzeni planının ve notlarının da sit statüsüne uygun hale getirilmesi yönünde olduğuna göre, sit alanlarıyla ilgili kararların mevzuatta farklı ölçeklerde karşımıza çıkan çevre düzeni planları ile plana aktarılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu itibarla sit ilan edilen statüsünde değişiklik yapılan veya sit alanı statüsü kaldırılan sit alanlarına yönelik planda hükümler getirildiği, güncel verilerin Bakanlığa iletilmesi halinde plana işleneceği, kesinleşmiş sit kararı olan yerlerde ilgili mevzuat gereği koruma sağlandığı görüldüğünden bu hususa ilişkin de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

İtiraz -2-

Dava dilekçesinde;

İzmir – Manisa Bölgesi Çevre Düzeni Planında hedef olarak gösterilen nüfus yapısına günümüzde ulaşıldığı turizm koruma gelişme bölgelerinin özel planlama alanları olduğu ve turizm konaklama konut ve günübirlik alanlar olarak planlandığı, bu alanlar çok büyük alanlar olup, hedef olarak nüfusun bir kaç katına çıkmasının kaçınılmaz olduğu Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Turizm Bölgeleri henüz planlanmamış ve yapılaşmaya açılmamış olduğundan Çeşme Alaçatı Bölgesinin gelişme potansiyelinin sadece %10’nunu kullanıldığı, nüfus kestirim verilerinin yeniden değerlendirilerek revize edilmesinin zorunlu olduğu ileri sürülmüştür.

Savunmada;

Davacı Çeşme Belediyesinin, dava konusu plan kararlarının dışına çıktığı, planda verilen nüfus kabullerinin ötesinde alt ölçek planları onayladığı ve mevzuata aykırı davrandığı savunulmuştur.

Bilirkişi Kurulu raporunda;

Dava konusu plandaki nüfus projeksiyonu ile ilgili problemleri raporun A.5 bölümünde de kapsamlı bir şekilde tartışıldığı, daha önce de değinildiği gibi İzmir ili içinde kalan bütün kentsel yerleşmeler için aynı nüfus projeksiyon modelinin gerekçelendirilmeden kullanıldığı, (Foça, Aliağa, Dikili, Urla, Kemalpaşa, Çandarlı vb.) bu, farklı yerleşim alanlarının, bulundukları bölge içinde sahip oldukları olanakların (örneğin sanayi gelişimleri) veya eşiklerin (örneğin zeytinlik alanlar, ormanlık alanlar) her yerleşim yeri için aynı olduğu ve her yerleşimin geçmişteki kentleşme dinamiklerinin benzer olduğu varsayımına dayandığı (hepsinin doğrusal arttığı veya azaldığı), ki bunun gerçekçi olmadığı, sanayi yatırımlarının öngörülen bir bölgedeki yerleşmeler ile ekolojik veya tarımsal alanların korunması ilkesinin öncelikli olduğu, bölgedeki yerleşmeler için aynı projeksiyon modeli (doğrusal eğri modeli) kullanılmış olmasının plan stratejilerinin ve kararlarının nüfus projeksiyonunu şekillendirmediği sonucunu ortaya çıkardığı, bunun da planda kullanılan projeksiyon modelinin ve kabullerin doğruluğunu sorgulattığı, Çeşme ilçesinin de turizm kullanımlarının yoğunlukta olduğu bir bölge olduğu, dolayısıyla bu ilçe için yapılacak nüfus projeksiyonunun Aliağa gibi sanayinin ön planda olduğu bir ilçe için yapılacak nüfus projeksiyonundan farklı olmasının bekleneceği, üst ölçekli planların alt ölçekli planları yönlendirmesi gerekliliği göz önünde bulundurulduğunda dava konusu plan niteliğinde bir planın kapsamlı, güncel veriye dayanan ve yerleşimlerin özelliklerini göz önünde bulunduran bir nüfus projeksiyonuna sahip olmasının önemli olduğu,

Çeşme yerleşiminin etrafı doğal sit alanları ile çevrili olduğu ve yukarıda da değinildiği gibi bir çok Turizm Merkezinin oluşmasının Bakanlar Kurulu kararları ile öngörüldüğü, Plan Açıklama Raporu’nun 11. sayfasındaki 2. tabloda Çeşme ilçesinin toplam nüfusu 2000 yılında 25.257 kişi, 2005 yılında 29.621 kişi olarak sunulduğu, 2 alternatif nüfus projeksiyon modeli doğrultusunda Çeşme ilçesinin 2025 yılı için ne kadar nüfusa ulaşacağının hesaplanabileceği, Çeşme ilçesinin 2025 nüfusunu bir nüfus projeksiyon modelinin diğer nüfus projeksiyon modelinden 9000 kişi fazla hesapladığı,

Dolayısıyla hangi nüfus projeksiyon modelinin kullanıldığının gereksinimden fazla alanın kentsel gelişime açıldığını anlamak için önemli olduğu, ayrıca hangi yılların verileri ile nüfus projeksiyonun hesaplandığının önemli olduğu (çünkü veriler ne kadar güncel olursa ve geçmiş eğilimler ne kadar ayrıntılı analiz edilirse geleceği de o kadar gerçekçi tahmin edebileceği; eski nüfus verileri üzerinden geleceği tahmin etmenin veya sadece geçmişe ait 2 yılın nüfus verisi kullanılarak nüfus projeksiyonunu yapmanın hatalı gelecek tahminlerinin yapılmasının önünü açacağı).

Özetlemek gerekirse alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımla hazırlamaması gerektiği, üst ölçekli planlarda doğru nüfus projeksiyonu yapılmasının, plan kararlarının dışına çıkılarak üst ölçekli planlarda verilen nüfus kabullerinin üzerinde nüfus öngörülerine de engel olacağı,

Güncel olmayan veriler üzerinde çevre düzeni planlarının üretilmemesi gerektiği, bu durumun yerleşimlerin kentsel gelişim alanlarının yanlış, gerçekten uzak, gereksinimden fazla/az hesaplanması riskini doğuracağı, 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında 2017 nüfus verileri göz önünde bulundurulmuş olsa da nüfus projeksiyonu yöntemi ile ilgili problemler devam ettiği” tespit ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.

Dairemizce yapılan değerlendirmede;

Bilirkişi kurulunca davaya konu planın nüfus tespitlerine ilişkin eleştirilerde bulunulmuş ise de, Dairemizce, 1/100.000 ölçekli Çevre düzeni planlarına karşı açılan davalarda nüfus tespitlerinin hatalı olması tek başına planı hukuka aykırı kılan bir husus olarak kabul edilmemiştir. (Ayrıca bu plan ölçeğinde 2018 onayı planla güncel nüfus verilerinin kullanımı bağlamında sorun giderilmiştir.) Nüfusun hatalı ve yüksek belirlenmesi nedeniyle aşırı büyük belirlenen kullanım kararları varsa davacı tarafından yargı önüne getirilen/getirilecek somut alanlar (örneğin kentsel gelişme alanları) her bir başlık altında ayrı ayrı incelenmektedir.

Bilirkişilerce davaya konu planla fazla nüfus hesaplandığı tespitinde bulunulmuştur. Davacı tarafından ise nüfus daha fazla belirlenmesi gerektiği iddiaları ile dava açılmıştır. Bu itibarla da davacının iddiası geçerli olmadığı gibi planı kusurlandırır nitelikte görülmemiştir.

Diğer taraftan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı genelinde belirlenen kentsel gelişme alanlarının; planın hedef yılına ilişkin nüfus kabullerinin, yerleşmelerin mevcut onaylı imar planları ve gelişme eğilimleri esas alınarak belirlendiği, ayrıca yerel yönetimlerin taleplerinin de dikkate alındığı söz konusu kentsel gelişme alanlarının planda yer almasının bu alanların alt ölçekli planlarda kesin olarak yerleşime açılması gerekliliğini doğurmadığı çevre düzeni planında gösterilen kentsel gelişme alanlarının, alt ölçekli planlama çalışmaları sırasında alınacak kurum/kuruluş görüşleri ve jeolojik-jeoteknik etütler doğrultusunda ilgili idaresi tarafından değerlendirileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Nitekim (**) sembolü altında belirtilen hususlar doğrultusunda; davaya konu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının plan notları değerlendiğinde, bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, alt ölçekli imar planlarının yapım aşamasında ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınacağı, tarımsal niteliği korunacak alanlarda ise mutlaka ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yapılaşma olabileceği, çevre düzeni planı ölçeğinde getirilen kullanım kararlarının o bölgenin mutlaka yapılaşacağı yönünde olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Dosya içeriğinden, plan araştırma raporunda, planlama bölgesindeki tarımsal toprakların niteliği ve kullanım kabiliyeti ile değerli tarım topraklarının mekânsal dağılımını tespit etmeye ve değerlendirmeye yönelik veri ve bilgilerin toplanmış olduğu, bunların analiz edildiği ve eşik çalışmaları bağlamında dikkate alındığı ve sonuç olarak planlama bölgesi içinde yerleşilebilir ve yerleşilemez alanların eşikler doğrultusunda belirlendiği, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar kentlerin gelişme yönü, mekansal gelişme eğilimleri ile doğal ve yasal eşikler doğrultusunda, şematik olarak yerleşme alanlarının gösterildiği, davacının da esas itibariyle nüfusun az belirlenmesi nedeniyle yeterli kentsel gelişme alanı gösterildiği, iddiasında bulunduğu bu itibarla, davacının iddialarının ve bilirkişi kurulunun görüşlerinin planı kusurlandırmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

İtiraz -3-

Dava dilekçesinde;

1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında …Mahallesi’nde Ağaçlandırılacak Alan kullanım kararı getirilen yaklaşık 43 Ha alan ve … Mahallesi’nde Kentsel ve Bölgesel Yeşil Alan kullanım kararı getirilen yaklaşık 10 Ha alanın hiçbir gerekçe gösterilmeden yapılaşmaya açılarak Kentsel Gelişme Alanı kullanım kararı getirildiği, …, …, …, … Mahallesinde makilik fundalık alan kullanımı kararı getirilen yaklaşık 40 ha alan ve de … Mahallesi batısında kalan yaklaşık 75 ha alan ile Germiyan ve Ildırı bölgelerinde hiçbir yasal dayanak ve gerekçe gösterilmeden 2010 tarihli 1/25 000 ölçekli Çeşme Çevre Düzeni Planı Revizyonuna da aykırı olarak “Gelişme Konut Alanları” belirlendiği, İzmir – Çeşme – Alaçatı Kıyı Kesimi İlave Revizyon Kıyı Kesimi Koruma İmar Planı kapsamında konut (konut+turizm) alanı olarak planlanan ve kısmen yapılaşan alanların Turizm Tesis Alanı olarak planlandığı, söz konusu alanın “özel proje” kapsamında olup kullanım kararlarının korunmasının esas olduğu, mahkemeye delil niteliğinde sunulan 1/25 000 ölçekli Çevre Düzeni Planları, Plan Notları ve Açıklama Raporları dikkatle incelendiğinde; Makilik Fundalık Alan, Kentsel ve Bölgesel Alan ve Tarımsal Niteliği Korunacak Alanların hiçbir yasal ve bilimsel gerekçe gösterilmeden “Konut Gelişme Alanı” olarak tanımlandığının görüldüğü ileri sürülmüştür.

Savunmada;

19/07/2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile … tarih ve … sayılı Olur ile onaylanmış olan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı arasında iddia edilen konular arasında hiçbir fark olmadığının tespit edildiği, konunun plan örneği üzerinden daha detaylı ele alınması durumunda daha detaylı açıklama yapılabileceği ayrıca bu tür alt ölçekli plan kararlarının, dava konusu planın ölçeği gereği plana işlenemediği, Belediye tarafından onaylandığı iddia edilen İzmir – Çeşme – Alaçatı Kıyı Kesimi İlave Revizyon Kıyı Kesimi Koruma İmar Planı Bakanlığa iletilmediği, bu nedenle dava konusu plan kapsamında değerlendirilmediği savunulmuştur.

Bilirkişi Kurulu raporunda;

Davacının iddialarında yer alan farklı kullanım kararlarının getirildiği alanlar incelendiğinde …ve … Mahallesinde öngörülen “kentsel gelişme alan” kullanımlarının konumunun saptanabildiği, dava konusu plan incelendiğinde, Ilıca, Ildırı, Germiyan ve Dalyan bölgelerinde kentsel gelişme alanı kullanımının saptanamadığı, bununla birlikte … Mahallesi … ve … sayılı parsellerin konumu ve davacı idare tarafından öngörülen kullanımın ne olduğu; dava konusu planda hangi Makilik Fundalık Alan, Kentsel ve Bölgesel Alan ve Tarımsal Niteliği Korunacak Alanların hiçbir yasal ve bilimsel gerekçe gösterilmeden “Konut Gelişme Alanı” olarak tanımlandığı; İzmir – Çeşme – Alaçatı Kıyı Kesimi İlave Revizyon Kıyı Kesimi Koruma İmar Planı kapsamında konut (konut+turizm) alanı olarak planlanan ve kısmen yapılaşan hangi alanların Turizm Tesis Alanı olarak planlandığının dava dosyasındaki belgelerden anlaşılamadığı ancak burada tartışılması gereken konunun … ve … Mahallesinde öngörülen “kentsel gelişme alan” kullanımları da göz önünde bulundurularak, doğal sit alanları, ormanları ve tarım arazileriyle Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olduğu kadar son yıllarda adını hızla “betonlaşan” Çeşme bölgesinde verilen yapılaşma kararları olduğu, burada şehircilik ve planlama ilke ve esasları çerçevesinde bu bölge için doğru kullanım kararının ne olması gerektiğinin değerlendirmesi yapılmasının gerektiği,

… ve … yerleşimlerinin olduğu alanda dava konusu plan ile öngörülen kentsel gelişme alanı değerlendirildiğinde mevcut yerleşik alanların yanında öngörülen yeni gelişme alanlarının yüzölçümünün mevcut yerleşik alanın yaklaşık iki katı kadar olduğu ve bu bölgede, Çeşme yarımadasında, bu büyüklükte bir alan açılmasının gerekçesinin bulunmadığının ortaya çıktığı, dava konusu planın Plan Hükümleri’nin 7.2.sayılı maddesinde “bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanları, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermez” denerek belirtilen alanların alt ölçek plan kararlarında ağaçlandırılacak alanlar, yeşil alanlar vb. yer alabileceğinin söylendiği, ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir noktanın 1/100.000 ölçekli planda getirilen plan kararlarının daha önceki onaylanmış diğer üst ölçek plan kararları ile bölgede yaratılması arzu edilen ekolojinin, doğal değerlerin korunmasına yönelik bölge bazında stratejik olarak önemli olabilecek kararları yok sayıp saymadığı olduğu, sağlıklı, sürdürülebilir çevrelerin yaratılmasının koşullarından birinin, alınan üst ölçek plan kararlarının devamlılığının sağlanması olduğu bir üst ölçek çevre düzeni planının bir yeşil alan koridoru veya tarım arazisi koridoru yaratma eğilimi var ise bir sonraki üst ölçek plan kararları ile bu eğilimleri yıpratan kararlar alınmasının (bu koridorların kentsel gelişime açılması gibi), güncel üst ölçek planın korumaya ilişkin tutumunu sorgulatacağı, dava konusu planın gösterim dili olarak genel stratejilerin ve politikaların ifade edildiği şematik bir gösterim ve notasyonların bulunduğu bir plan olduğu gözlenmekle beraber, yer yer bu ölçeğin ayrıntı düzeyini aşan ve stratejik bir anlamı olmayan, bu ölçekte bir stratejik kararın konusu olmaması gerektiği halde yeni bir plan kararı olarak bu plan ile getirilmiş olduğu vurgusu yapılan yerlerin de bulunduğu, bunlar genellikle kentsel gelişme alanlarına ilişkin kararlar olup, bu tür gösterim sorunları örneğin bir kırsal yerleşim alanında aşırı ayrıntılı bir gelişme alanı “biçimi” tarif edilmesi gibi durumlarda mevcut olduğu, genel bir gelişme yönü ve büyüklüğü tarif etmek yerine, çok ayrıntılı olarak gelişmenin “formu” tarif edilince, parsel bazında bir karar getirildiği algısının oluştuğu oysa 1/100.000 ölçekli plan bilindiği gibi üzerinden ölçü alınıp parsel bazında tartışmalara konu edilmemesi gereken planlar olduğu,

Bölgedeki diğer kullanım olan Tercihli Kullanım Alanlarında da konut gelişme olanağı bulunduğu, 8.1.1.3 sayılı maddesi kapsamındaki konut dışı diğer kullanımların da sonuçta bu alanın yapılı çevreye dönüşmesi anlamına geleceği için, burada belirlenen alanın gelişme alanı olarak yapılı çevreye dönüşeceği açık olduğu, bu durumda planın bu bölgesinde yine aşırı gelişmeci bir yaklaşımla koruma-kullanma dengesinin ortadan kalktığı, eğer burada yasal geçerliliği olan planlar ile yapılmış ve içinde yaşanmakta olan bir kentsel alan oluşmuşsa, bunun mevcut yerleşik alan olarak planda yer almasının gerektiği, bunun yerine kentsel gelişme alanı olarak oldukça geniş yüzölçümlü bir bölgenin planlanmış olmasının, burada doğal çevre – yapılı çevre dengesini bozmakta, zaten aşırı bir yapılaşmaya maruz kalmış bölgede nüfusu daha da arttırdığı,

Yukarıda tartışılan nedenlerle ve bölgedeki tercihli kullanım alanlarında da zaten konut alanları oluşturularak kentsel gelişme olanağı bulunduğu dikkate alındığında, … ve … yerleşimlerinde bu büyüklükte bir kentsel gelişme alanının öngörülmesinin şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından sakıncalı bulunduğu, 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında … yerleşme alanı için önerilen kentsel gelişme alanı bir miktar azaltıldığı, … yerleşiminde ise kentsel gelişme alanında bir değişiklik saptanmadığı tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Dairemizce yapılan değerlendirmede;

04.07.2011 tarihinde onaylanan ve 27984 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7. maddesinde; ulusal ve bölgesel nitelikteki, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji ve çevre düzeni planlarını Bakanlık yapar, yaptırır ve onaylar hükmüne yer verilmiştir. Davaya konu olan plan, aynı havzada bulunan ve birden fazla büyükşehir belediyesini sınırlarına dahil eden bölgesel nitelikteki bir çevre düzeni planı olması nedeniyle mevzuat gereği Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanmıştır.

Davaya konu planın 7.6 sayılı hükmü uyarınca İzmir Çevre Düzeni planının bu plana aykırı olmayan hükümlerinin geçerli olduğu, diğer tüm çevre düzeni planlarının yürürlükten kaldırılmasının mevzuata aykırı olmadığı, davaya konu plan hazırlanırken mevcut planların değerlendirilerek kararlar oluşturulduğu, bilirkişi kurulunun eleştiri niteliğindeki görüşlerinin planı hukuka aykırı kılmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle Dairemizin E:2016/1831 sayılı dosyasında 11/04/2019 tarihli kararı ile yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiştir.

644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7.maddesi hükmü uyarınca, birden fazla ili kapsayan çevre düzeni planının (aynı havzada bulunma ve birden fazla büyükşehir belediyesi sınırları dahil edilen bölgesel nitelik bir plan) Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanmasının mevzuat gereği olduğu, alt ölçekli il çevre düzeni planlarının ise bölgesel nitelikte çevre düzeni planına uygun olmasının zorunlu olduğu, bu açıdan hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla mevzuat hükümler gereğince plan kademeleri açısından il bütünü için yapılacak çevre düzeni planlarının bölge veya havza bazındaki çevre düzeni planlarına uygun olmasının zorunlu olduğu, bu bağlamda davaya konu planın onayından önce yürürlükte bulunan il çevre düzeni planı hükümlerinin bu plana aykırı olmayan hükümlerinin geçerli olduğu ve revizyon yapılıncaya kadar farklılık gösteren plan kararlarında, bu plan kararlarının geçerli olduğu, üst ölçekli çevre düzeni planının alt ölçekli her plan kararlarını uygun görerek plan kararı haline getirmeyeceği, aksine alt ölçekli planlara yön veren kararlar üretmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan var olduğu ileri sürülen alt ölçekli planların davaya konu planın ölçeği gereği plana işlenemediği, bazı bilgilerin ise iletilmediği için plana işlenmediği, ilgili plan notları uyarınca da mevzuata uygun onaylanmış imar planlarının geçerli olduğu görülmektedir.

Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması, dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanların korunması bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.

(**) sembolü altında yapılan genel değerlendirme burada da kabul edilmiş buna göre, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının plan notları değerlendiğinde, bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, alt ölçekli imar planlarının yapım aşamasında ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınacağı, tarımsal niteliği korunacak alanlarda ise mutlaka ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yapılaşma olabileceği, çevre düzeni planı ölçeğinde getirilen kullanım kararlarının o bölgenin mutlaka yapılaşacağı yönünde olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Dosya içeriğinden, plan araştırma raporunda, planlama bölgesindeki tarımsal toprakların niteliği ve kullanım kabiliyeti ile değerli tarım topraklarının mekânsal dağılımını tespit etmeye ve değerlendirmeye yönelik veri ve bilgilerin toplanmış olduğu, bunların analiz edildiği ve eşik çalışmaları bağlamında dikkate alındığı ve sonuç olarak planlama bölgesi içinde yerleşilebilir ve yerleşilemez alanların eşikler doğrultusunda belirlendiği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar kentlerin gelişme yönü, mekansal gelişme eğilimleri ile doğal yapay ve yasal eşikler doğrultusunda, şematik olarak yerleşme alanlarının belirlendiği ve yukarıda belirtildiği gibi davacının itiraz ettiği bu alanların mutlaka yapılaşmaya açılacağı anlamına gelmediği açıktır. Bu bağlamda çevre düzeni planında gösterimi yapılan turizm, kentsel gelişme alanı, sanayi alanı vb. kullanım kararlarının bu alanların mutlaka yapılaşmaya açılacağı anlamına gelmediği, bu kapsamda çevre düzeni planının 7.2 sayılı genel hükmü çerçevesinde plan üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı ve çevre düzeni planında önerilen plan kararlarının kesin sınırları ilgili kurumlardan alınacak görüşler kapsamında belirlenecektir.

Bu durumda itiraz konusu bakımından dava konusu işlemde … ve …dışında kalan kısımlar açısından şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılık görülmemiştir.

Dava konusu plan değişikliği Çeşme ilçesi … ve … Mahalleleri yönünden değerlendirildiğinde;

İmar mevzuatında, çevre düzeni planları, kalkınma planları ve varsa bölge planlarını temel alarak rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlayan, kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak arazi kullanım kararlarını belirleyen sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada düşünülmesini sağlamak üzere, korunması gereken alanlara ilişkin politika ve stratejileri belirleyen bir plan olarak öngörülmüştür.

Çevre düzeni planlarının bu niteliği uyarınca, plan çerçevesindeki yerleşmeleri, sürdürülebilir kalkınma da göz önünde bulundurularak, çarpık kentsel gelişme ve nüfus artışı baskısından korumaya yönelik ilke ve stratejilerin geliştirilmesinin 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının temel hedeflerinden birisi olması gerekmektedir.

Bu doğrultuda, üst ölçekli plan olan çevre düzeni planında, kentlerin büyüme taleplerinin ne şekilde karşılanabileceğine dair kapsamlı incelemeler yapılmalı ve bu incelemeler doğrultusunda alt ölçekli plan çalışmalarını yönlendirecek strateji ve politikalar belirlenmelidir.

Uyuşmazlıkta, dava konusu Çevre Düzeni Planının Açıklama Raporu “Değerlendirme ve Gelişme Alanı Kararları” başlığı altında, tüm yıl yerleşik insan sayısının her geçen yıl arttığı Çeşme’de 2025 yılında yazlık nüfus hariç olmak üzere 70.000 kişilik nüfus kabulünün yapıldığı, kıyı bölgelerinde yer alan ve tamamına yakını ikinci konut niteliğinde yapılaşmış olan alanların planda tercihli kullanım alanları olarak gösterildiği, merkezde ve iç kesimlerde yer alan, tüm yıl yerleşen sayısının daha fazla olduğu bölümlerdeki alanların kentsel yerleşik ve kentsel gelişme alanları olarak gösterildiği (sayfa 35) belirtilerek, Çeşme yerleşmesinde kentsel yerleşik alan … hektar, planlanan kentsel gelişme alanı …hektar (sayfa 33) olarak öngörülmüştür.

Bu çerçevede, İzmir ili, Çeşme ilçesi, … ve … Mahallelerinde dava konusu kentsel gelişme alanlarının önerildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu Çevre Düzeni Planı ile belirlenen söz konusu kentsel gelişim alanı kararları, bilirkişi raporundaki tespitler de göz önünde bulundurularak değerlendirildiğinde, mevcut kentsel yerleşik alanın iki katına çıkarılması sonucunu doğurabilecek bu yer seçimi kararına yönelik, plan açıklama raporunda herhangi bir gerekçe ya da tespite yer verilmediği gibi, bu kullanım kararlarının getirilme amacına ya da bu bölgede bu yönde bir ihtiyacın var olup olmadığına ilişkin herhangi bir açıklamanın da bulunmadığı anlaşılmakta olup, söz konusu planlama kararlarının kapsamlı bir inceleme ve analiz yapılmadan tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan, alt ölçekli planları yönlendiren dava konusu Çevre Düzeni Planının açıklama raporunda, İzmir ili, Çeşme ilçesinin gelişme projeksiyonuna yönelik herhangi bir bilgi ya da değerlendirmeye yer verilmediği, diğer bir deyişle, bu bölgede, nüfusun arttığı yaz döneminde turizme yönelik bir gelişmenin mi, yoksa yerleşik nüfusun artacağı kentsel bir gelişmenin mi öngörüldüğü hususuna yönelik dava konusu planda herhangi bir açıklama bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, bir çevre düzeni planında olması beklenen alt ölçekli plan çalışmalarını yönlendirecek strateji ve politikalar belirlenmeden, yerleşmeleri çarpık kentsel gelişme ve nüfus artışı baskısından korumaya yönelik ilkeler ortaya konulmadan öngörülen ve kapsamlı inceleme ve analizlere dayanmayan … ve …kentsel gelişme alanları kararlarında şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmemiştir.

Bu itibarla, 16/11/2015 tarihli olur ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmı ile bu plana yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin, (İtiraz 3)-… ve …Mahallelerinde öngörülen kentsel gelişme alanlarına yönelik kısmı yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.Rüzgar Enerji Santrali Amaçlı İmar Planları ve Rüzgar Enerji Santrallerinin dava konusu plana işlenmemesine ilişkin kısmı ile İzmir ili, Çeşme ilçesi, … ve … Mahallelerinde dava konusu kentsel gelişme alanlarına ilişkin kısmı yönünden dava konusu işlemin İPTALİNE

2. Diğer kısımlar yönünden DAVANIN REDDİNE,

3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama gideri olan …-TL yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, …-TL yargılama giderinin ise davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,

4 . Dava kısmen iptal kısmen ret ile sonuçlandığından, iptal edilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, reddedilen kısım yönünden …-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5. Keşif ve bilirkişi avansından artan … TL’nin davacıya iadesine,

6. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacının göstereceği hesap numarasına iadesine,

7. Aşağıda dökümü yapılan …-TL müdahil yargılama giderinin müdahil üzerine bırakılarak müdahilin yatırdığı posta avansından artan miktarın kararın kesinleşmesinden sonra müdahilin göstereceği hesap numarasına iadesine,

8. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

MÜDAHALE İSTEMİ KABUL KARARI

Davacı, Çeşme Belediye Başkanlığı vekili Av. … tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 16.11.2015 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Çeşme ilçe sınırlarını içeren kısmına yönelik olarak yapılan itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle … Bakanlığına karşı açılan davada, … Başkanlığı vekili Av. … tarafından verilen ve davalı idare yanında davaya katılma istemini içeren dilekçe incelenerek gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde, üçüncü kişilerin davaya katılması konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde de, “Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, takibat sona erinceye kadar, feri’ i müdahil olarak davada yer alabilir.” hükmü yer almıştır.

Katılma isteminde bulunan … Başkanlığı’nın planlama bölgesi dahilinde bulunan Çeşme İlinde konut projesi olduğu dikkate alındığında, davanın sonucuyla yakından ilgili olduğu anlaşıldığından, 2577 sayılı Yasanın 31. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Muakemeleri Kanununun ilgili kuralları uyarınca davalı idareler yanında katılma isteminin kabulüne 30/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.