Danıştay Kararı 6. Daire 2016/10307 E. 2020/13028 K. 16.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2016/10307 E.  ,  2020/13028 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/10307
Karar No : 2020/13028

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALILAR) :1- … Büyükşehir Belediye Başkanlığı-…
VEKİLİ : Av. …
2- … Belediye Başkanlığı- …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

DAVALI … BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

DAVALI … BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ:Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, Ankara ili, Etimesgut ilçesi, … Mahallesi … ada, … parsel sayılı taşınmazın imar planında “belediye hizmet alanı”olarak ayrılmasına rağmen kullanım amacı doğrultusunda kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığından bahisle taşınmazın değerine karşılık 566.000,00 TL maddi tazminatın faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu taşınmaza ilişkin 1/1000 ölçekli imar planının Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 15.07.2010 tarihli kararı ile onaylanarak kesinleştiği, 3194 sayılı Kanunun 10. maddesi ile ilgili idarelere dava konusu taşınmazı kamulaştırmak için tanınan 5 yıllık sürenin davanın açıldığı tarih itibariyle dolmadığı, bu nedenle davacı açısından kısıtlılık halinden kaynaklanan tazminatı gerektirir mağduriyetinin ve mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlanması durumunun gerçekleşmediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunuyla yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla anılan Kanunun 7. ve 8. maddeleriyle, belirli nüfus kriterini aşan belediye ve valiliklere imar planları hazırlama ve yürürlüğe koyma yükümlülüğü getirilmiştir.
3194 sayılı Kanunun 10. maddesinde: “Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.” hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları program süresi içinde kamulaştırma zorunluluğu yüklenmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun, 04.07.2019 tarihli, 7181 sayılı Kanunun 7.maddesi ile başlığı ile birlikte değişen “İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler” başlıklı 13. maddesinde; “Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle,
ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir.
Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması hâlinde, şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, resim, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
” düzenlemesi yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun Ek 1. maddesinde; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır.” hükmü yer almaktadır.
İdare Mahkemesince, her ne kadar 15.07.2010 onay tarihli uygulama imar planına göre taşınmazın belediye hizmet alanına ayrıldığı, 3194 sayılı Kanunun 10. maddesi ile ilgili idarelere dava konusu taşınmazı kamulaştırmak için tanınan 5 yıllık sürenin davanın açıldığı tarih itibariyle dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı tarafından temyiz dilekçesi ekinde sunulan Etimesgut Belediye Başkanlığının … tarihli, … sayılı yazısında, uyuşmazlığa konu taşınmazın 1997 onay tarihli 1/5000 ve 1998 onay tarihli 1/1000 ölçekli imar planlarında da “belediye hizmet alanı” olarak ayrıldığı yıllardır mülkiyet hakkının kullanılamadığı açıktır.
Öte yandan yukarıda anılan Etimesgut Belediye Başkanlığının … tarihli, … sayılı yazısında uyuşmazlık konusu taşınmazın en son … tarihli, … sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım imar planında kısmen ticari rekreasyon alanı kısmen özel spor alanı olarak ayrıldığı ifade edilmiştir.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği Ek-2 de yer alan 8 sayılı dipnotta:”Düzenleme Ortaklık Payından elde edilmemiş Özel Kreş + Anaokulu, Özel İlköğretim, Özel Ortaöğretim, Özel Sağlık Tesisi, Özel Kültürel Tesis, Özel Sosyal Tesis Alanları; imar planı kararıyla ayrılmak, kamu ve özel altyapı oranları ilgili yatırımcı Bakanlık veya kamu kuruluşunca belirlenmek kaydıyla, bu tabloda belirtilen kişi başına asgari standart değerinin içinde yer alır.” hükmü düzenlenmiştir.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 5. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde:” Sosyal altyapı alanları: Birey ve toplumun kültürel, sosyal ve rekreatif ihtiyaçlarının karşılanması ve sağlıklı bir çevre ile yaşam kalitelerinin artırılmasına yönelik kamu veya özel sektör tarafından yapılan eğitim, sağlık, dini, kültürel ve idari tesisler, açık ve kapalı spor tesisleri ile park, çocuk bahçesi, oyun alanı, meydan, rekreasyon alanı gibi açık ve yeşil alanlara verilen genel isimdir.”kuralına yer verilmiştir.
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin “Tanımlar” başılığını taşıyan 4. maddesinde “Yeşil alanlar: Toplumun yararlanması için ayrılan oyun bahçesi, çocuk bahçesi, dinlenme, gezinti, piknik, eğlence, rekreasyon ve rekreaktif alanları toplamını (Metropol ölçekteki fuar, botanik ve hayvan bahçeleri ile bölgesel parklar bu alanlar kapsamındadır.), 19 uncu maddede yer alan işlevleri ve yapılaşma koşullarını içeren yeşilalanlar;
1) Çocuk bahçeleri: Çocukların oyun ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılayan, bitki örtüsü ile çocukların oyun için gerekli araç gereçleri, toplamda 6 m2’yi geçmeyen büfe ile süs havuzu, pergola ve genel tuvalet dışında başka tesis yapılamayan alanları,
2) Parklar: Kentte yaşayanların yeşil bitki örtüsü ile dinlenme ihtiyaçları için ayrılan, 19 uncu maddedeki kullanımlara da yer verilebilen alanları,
3) Piknik ve eğlence (rekreasyon) alanları: Kentin açık ve yeşil alan ihtiyacı başta olmak üzere, eğlence, dinlenme, piknik ihtiyaçlarının karşılanabildiği, kent içinde ve çevresinde günübirlik kullanıma yönelik olarak imar planı ile belirlenmiş yerleri” şeklinde tanımlanmıştır.
İmar planında özel spor alanı olarak ayrılan taşınmazla ilgili bireysel başvuruya ilişkin … Mahkemesinin … tarihli, Başvuru No:… sayılı … kararında,”. Somut olayda başvurucunun hissedarı olduğu taşınmazlarının imar durumu önce spor alanı olarak belirlenmiş, bu taşınmazların kamulaştırılmaması üzerine başvurucunun açtığı dava devam ederken bu defa söz konusu imar durumu özel spor alanı olarak değiştirilmiştir. Başvurucunun açtığı tam yargı davası da derece mahkemelerince söz konusu taşınmazların özel mülkiyete konu olacak şekilde kullanım amacının getirilmiş olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle reddedilmiştir.
Başvurucu ise taşınmazların imar durumlarının özel alana ayrılmış olmasının kısıtlılık durumunu değiştirmediğinden yakınmaktadır. Başvurucu ihlal iddiasını özellikle taşınmazın niteliği ve yüz ölçümü dikkate alındığında özel alan belirlemesinin hukuka aykırı olduğu savına dayandırmaktadır. Bu durumda başvurucunun davalı belediyelerce tesis edilen idari işleme karşı hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptal davası açabileceği gözetilmelidir. Nitekim benzer olaylarda açılan iptal davalarının incelendiği ve koşulları oluştuğu takdirde ilgili idari işlemlerin iptaline karar verilebildiği görülmektedir (bkz. §§ 22-23). Dolayısıyla iptal davası yolunun başarı şansı sunan etkin bir hukuk yolu olduğu açıktır.
Nitekim ancak böyle bir davada taşınmazların imar durumlarının özel alana dönüştürülmesinin plancılık ilkelerine ve hukuka uygun olup olmadığı tartışılabilir. Başvurucunun bireysel başvuru kapsamında dile getirdiği iddiaların ilk defa Anayasa Mahkemesi önünde tartışılması bireysel başvurunun ikincillik ilkesine uygun düşmez. Ayrıca bu davada özel spor alanı olarak yapılan belirlemenin iptalinin mümkün olamayacağı dikkate alınmalıdır. Hâlbuki başvurucunun taşınmazların imar durumlarının özel alana dönüştürülmesi işlemini ancak bir iptal davasıyla öne sürebileceği anlaşılmaktadır. Başvurucu ise özel spor alanına ayırma işlemine idari itirazda bulunmuş ise de bu işleme karşı iptal davası açtığına dair herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Başvurucu söz konusu yolun etkin olmadığını da ortaya koyamamıştır.
Diğer taraftan başvurucunun açtığı tam yargı davasında sadece taşınmazın kamulaştırma bedelinin tazmininin talep edildiği gözetilmelidir. Buna göre başvurucu taşınmazlarının kamulaştırılması zorunluluğundan bahisle kamulaştırma bedelinin ödenmesi gerektiğini öne sürmektedir. Buna karşın başvurucu kamulaştırma bedeli dışında taşınmazın özel spor alanı olarak belirlenmesi nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep etmemiştir. Bunun yanında başvurucunun ne bireysel başvuru kapsamında ne de öncesindeki dava sürecinde kamu hizmetine ayrıldığı dönem itibarıyla taşınmazlarında kısıtlılık bulunduğu süre için geçmişe dönük olarak uğradığı zararların tazmini yönünde bir talepte bulunmadığı da belirtilmelidir.
Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yollarına başvurulmaksızın yapılan bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir. Sonuç olarak ihlale neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.” denilmiştir.
İmar planında ticari rekreasyon alanı olarak ayrılan taşınmazla ilgili bireysel başvuruya ilişkin … Mahkemesinin … tarihli, Başvuru No:… sayılı … kararında,”Somut başvuruda da başvurucuya ait taşınmaz uygulama imar planında rekreasyon alanı olarak ayrılmıştır. Başvurucu bu taşınmazı 24/2/2015 tarihinde satış yoluyla edinmiştir. Fakat sonrasında imar planında değişikliğe gidilmiş ve taşınmazın vasfı ticari rekreasyon alanı olarak değiştirilmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesinin 11/5/2015 tarihli kararıyla da imar planı değişikliği onaylanmıştır.
İmar planlarında kamu hizmetine ayrılan taşınmazların belirli bir süre içerisinde kamulaştırılması gerektiği, kamulaştırma süresinin uzamasının mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanımı noktasında belirsizliğe yol açacağı kuşkusuzdur. Fakat somut başvuru mülkiyet hakkı üzerinde oluşan müdahalenin ölçülülüğü yönünden yukarıda anılan başvurudan farklılaşmaktadır. Buna göre başvurucu söz konusu taşınmazı 24/2/2015 tarihinde satış yoluyla edinmiştir. Başvurucunun taşınmazın maliki olduğu tarihten, imar planı değişikliğinin yapıldığı tarihe kadar geçen yaklaşık üç aylık sürenin de müdahalenin ölçüsüz hâle gelmesine yol açmadığı açıktır. Buna göre imar planı değişikliği sonucunda taşınmazın kamu hizmeti alanına ayrılması durumu sona ermiştir. Plan değişikliğiyle taşınmazın vasfı ticari rekreasyon alanı olarak belirlenmiştir.
…Diğer taraftan taşınmazın ticari rekreasyon alanı olarak belirlenmesinin kamu yararına olmadığını ve bu nedenle iptali gerektiğini ileri süren başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden söz konusu imar planı değişikliğinin iptali istemiyle idari yargı yerlerinde iptal davası açabilmesi de mümkündür. Bunun da mülkiyet hakkının korunması çerçevesinde imar planı değişikliğinin hukuki olup olmadığını denetlemeye imkânı tanıması nedeniyle önemli bir güvence olduğu söylenebilir.
. Sonuç olarak uyuşmazlığa konu taşınmazın rekreasyon alanı olarak belirlenen imar durumu sonradan ticari rekreasyon alanına dönüştürülmüş, böylece taşınmazın kamu hizmeti alanına ayrılmasından vazgeçilmiştir. Taşınmazın imar durumunun bu şekilde belirlenmiş olması da bir müdahale teşkil etmekle birlikte söz konusu müdahalenin taşınmazın özel amaçlarla kullanımını engellemediği ve mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesi çerçevesinde kamu makamlarının geniş takdir yetkilerinin olduğu dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla başvurucunun imar planı değişikliğine karşı dava açma imkânının olduğu ve ayrıca imar durumu değiştirilinceye kadar olan dönem için başvuruya konu davada bir tazminat talebinin de bulunmadığı dikkate alındığında müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği anlaşılmaktadır. Bu durumda müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu kanaatine varılmıştır.” denilmiştir.
Uyuşmazlıkta taşınmazdaki kısıtlılık durumunun belirlenmesi için özel spor alanının ve ticari rekreasyon alanının nitelendirilmesinin yapılması uyuşmazlığın çözümü için önem arz etmektedir.
Yukarıda anılan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği Ek-2 de yer alan 8 sayılı dipnotta özel sektör tarafından sayılan kamu hizmetleri arasında spor alanının ve rekreasyon alanının yer almaması, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte “özel spor alanı” ve “ticari rekreasyon” adı altında tanımlanan kullanım türü olmaması, anılan yönetmelikte tanımlanan rekresyon alanlarında ise yapılacak yapıların emsal değerinin 0.05’i geçemeyeceğinin düzenlenmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, imar planında özel spor alanı ve ticari rekreasyon kullanımında mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenebilmesi için öncelikle özel spor alanında ve ticari rekreasyonda kalan taşınmazların kullanım kararına dair plan notları, özel spor alanı ve ticari rekreasyon alanını kapsayan alanda parselasyon yapıldığında anılan kullanımların kamu alanı olarak kamunun eline geçmesi gereken bir alan olarak mı yoksa yapılaşmaya müsait taşınmaz olarak mı değerlendirileceği, ilgili belediye tarafından özel spor alanı ve ticari rekreasyon alanı için başvuru yapıldığında özel şahıslara ruhsat verilip verilemeyeceği hususlarının araştırılarak mülkiyet hakkının ne ölçüde kısıtlandığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Yapılan tespit sonucu özel spor alanının ve ticari rekreasyon alanının kamulaştırılması gerekmeyen ve özel kişilerinde yapılaşmaya uygun tasarruf edebileceği bir alan olarak kullanılacağının tespit edilmesi halinde, Anayasa Mahkemesinin özel spor alanı ve ticari rekreasyon alanı ile ilgili yukarıda anılan kararları gözönüne alınarak, öncelikle uyuşmazlık konusu taşınmazın imar planında özel spor alanı ve ticari rekreasyon kullanımı getirildiği imar planı değişikliğine dava açılıp açılmadığı, açılmış ise sonuçlanıp sonuçlanmadığı, yürürlükte olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında hangi kullanım alanında kaldığı araştırılarak elde edilen sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
Yapılan tespit sonucu özel spor alanı ve ticari rekreasyon alanının kamulaştırılması gereken ve özel kişilerin de yapılaşmaya uygun tasarruf edemeyeceği bir alan olduğunun tespit edilmesi halinde ise, yeni fonksiyonlara göre sorumlu idarenin belirlenmesi suretiyle, ardından aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulunca, taşınmazın dava tarihindeki cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi ittifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, bozma kararı üzerine verilecek yeni mahkeme kararında, hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibariyle talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.

Bu itibarla, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 16/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.