Danıştay Kararı 6. Daire 2015/8583 E. 2020/14077 K. 30.12.2020 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2015/8583 E.  ,  2020/14077 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2015/8583
Karar No : 2020/14077

DAVACI : …, … Koruma Vakfı
Vekili : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı – …

DAVANIN KONUSU : 05/06/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planının; Plan Açıklama Raporu 3.1.4.3. ve 3.2.4. sayılı bölümünün; Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18., 8.21., 7.8, 7.12, 7.34, 7.35, 8.20.1.7. (Mutlak Tarım Arazisi Bölümünün), 8.20.1.10, 8.23.4. sayılı, Plan Açıklama Raporu 9.4.2.1. (Enerji Üretim Alanları Bölümünün) sayılı, Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2., 8.36.7., 7.45. (bu planda değişiklik yapılmaksızın ifadesinin) sayılı, 8.14.7., 8.7.4. (bu planda değişikliğe gerek olmaksızın ifadesinin) sayılı, 8.37. (bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın ifadesinin) sayılı bölümleri ile … sayılı paftada Çanakkale ilinde …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı, …’ün batısındaki gelişme alanı, … ve … arasında sulak alan sınırı içerisindeki gelişme alanı ve … gelişme alanı ile sanayi ve depolama bölgesi, … turizm tesis alanı, … sayılı paftada Çanakkale Boğazı köprü geçişi, Karakadılar-Durali arasında önerilen sanayi alanı, … sayılı paftada Karabiga sanayi alanı, … sayılı paftada Şirinçavuş-Hıdırköy arası sanayi alanı, … sayılı sayılı paftada Burhaniye gelişme alanı, … sayılı paftada Terzialan gelişme alanları, Gönen Barajı koruma kuşaklar içerisinde Pazarköy gelişme alanları, … sayılı paftada, Susurluk Barajı koruma kuşaklarında Kepsut gelişme alanları, … sayılı paftada …’in batısında sanayi alanı ve turizm alanı, … sayılı paftada doğal sit sınır içerisinde Balıkesir İlinde, Küçükköy gelişme alanları, sulama alanında Gömeç gelişme alanlarının önerilen bölümlerinin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu işlemde, kararın içeriğinde ayrıntılı olarak yer verilien iddialar doğrultusunda, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı ileri sürülmüştür.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Aşağıda ayrıntısına yer verilen iddialarla dava konusu işlemde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerekeceği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Taşkın alanlarına ilişkin Plan Açıklama Raporu 3.1.4.3. bölümünde, maden alanlarına ilişkin 3.2.4. bölümünde, termik santrallere ilişkin Plan Açıklama Raporu 9.4.2.1. (Enerji Üretim Alanları Bölümünün) ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2., 8.36.7. Bölümlerinde, organize tarım ve hayvancılık alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18., 8.21. Bölümlerinde, planın onayından önce İller Bankası tarafından ihale edilmiş ve çalışmalarına başlanılmış alt ölçekli plan çalışmalarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.12. bölümünde, 5403 sayılı Kanun uyarınca mutlak tarım arazisi olarak belirlenen tarım arazilerine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.7. bölümünde, Tarım alanlarında yapılacak tarımsal amaçlı yapılara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.10. bölümünde, Orman mülkiyetinde olan ve Orman Genel Müdürlüğü’nce tahsisi yapılan alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.23.4. bölümünde, Beton santrallerine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.45. bölümünde, Yenilenebilir enerji üretim alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.37. bölümünde, … Paftası, … batısı gelişme alanları yönünden, … Paftası, … batısı Turizm Tesis Alanı yönünden, … Paftası, Çanakkale Boğazı Köprüsü geçişi yönünden, … Paftası, Karabiga sanayi alanı yönünden, … Paftası, … batısı sanayi alanı ve turizm alanı yönünden, … Paftası, Balıkesir Burhaniye Gelişme Alanı yönünden, … Paftası, Çanakkale Terzialan gelişme alanı yönünden, … Paftası, Balıkesir İli, Susurluk Barajı Kuşaklarında Kepsut gelişme alanının Kısa Mesafeli Koruma Alanı içinde kalan kısmı yönünden, … Paftası, Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir ili, Küçükköy gelişme alanı ile Gömeç gelişme alanları yönünden, … Şirinçavuş-Hıdırköy arası Sanayi Alanı yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde öngörülen koşulların bulunmaması nedeniyle dava konusu işlemin anılan kısımlarına ilişkin davanın reddine,
Özel kanunlara tabi alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.12. bölümüne ilişki olarak; özel kanunlara yönelik sınır değişikliklerinin kapsamının belirsiz olduğu, yapılacak olan sınır değişikliklerinin planlama alanındaki diğer arazi kullanımlarını etkileme ihtimalinin bulunması, özel kanunlara tabi alanlara ilişkin böylesi durumlarda herhangi bir alan/yüzölçümü sınırlaması getirilmeden doğrudan çevre düzeni planı değişikliğinden muaf tutulması durumunun Çevre Düzeni Planının yapımı tekniğine ve amacına aykırı olduğu, korunması gereken alanların korunmasının üst ölçeklerden korunmaya başlanması daha doğru olacağından en azından Çevre Düzeni Planının şematik-lekesel yapımı göz önüne alınarak gereken durumlarda bu planda değişiklik yapılması gerekeceğinin ifade edilmesinin daha doğru olacağı, Termik santrallere ilişkin Plan Açıklama Raporunun 9.4.2.1. ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.3. bölümüne ilişkin olarak; anılan bölümde Çanakkale-Balıkesir il sınırı ile Şevketiye yerleşimi arasında … tarihli ve … sayılı Mahalli Çevre Kurulu kararı ile belirlenmiş sınırların ifade edildiği ve burada kapsamlı çevresel etkileri olan termik santrallerin kurulmasının alansal sınırının çizildiği görülmüşse de buradaki alan sınırının belirlenmesinin somut gerekçelerinin belirtilmediği, sadece bulunması zor yüksek miktarda rezerv şartı getirilerek santral açılmasının zaten böyle bir şarta bağlandığı, ithal kömüre dayalı olanların açılabilmesinin ise ilgili kurum-kuruluş görüşleri şartına bağlanmasının esasen çevresel etkisi yüksek alanlara ilişkin sınırlayıcı bir durum oluşturmadığı, bu koşulların gerçekleşmesi dahilinde somut gerekçelerle tespit edilmediği anlaşılan sınırlar dahilinde çevresel tahribatı yüksek alanların yapılabileceği hususu gözetildiğinde bu kısım yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı, Orman mülkiyetinde olan ve Orman Genel Müdürlüğü’nce tahsisi yapılan alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.23.4. bölümüne ilişkin olarak; sınır değişikliklerinin kapsamının belirsiz olduğu, yapılacak olan sınır değişikliklerinin planlama alanındaki diğer arazi kullanımlarını etkileme ihtimalinin bulunması, orman mülkiyetinde olan alanlara ilişkin böylesi durumlarda herhangi bir alan/yüzölçümü sınırlaması getirilmeden doğrudan çevre düzeni planı değişikliğinden muaf tutulması durumunun Çevre Düzeni Planının yapımı tekniğine ve amacına aykırı olduğu, korunması gereken alanların korunmasının üst ölçeklerden korunmaya başlanması daha doğru olacağından en azından Çevre Düzeni Planının şematik-lekesel yapımı gözönüne alınarak gereken durumlarda bu planda değişiklik yapılması gerekeceğinin ifade edilmesinin daha doğru olacağı, öte yandan burada yer alacak kullanımların niteliği ve kapsamı gözetilmeden orman alanlarının tahribatına neden olacak biçimde planlama yapılmasının önünü açabileceği, orman alanlarının çoğaltılması ve korunması gerektiği yerde tam aksi yönde oluşabilecek durumlara yol açabileceği hususları gözetildiğinde bu kısım yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı, Plan Uygulama Hükümlerinin 7.34., 7.35. bölümlerinde, Golf alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.14.7. bölümünde, Lojistik bölge yer seçimine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.7.4. bölümünde, … paftası Çanakkale İlinde, …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı yönünden, … Paftası, … ve … arası sulak alan sınırı içindeki gelişme alanı yönünden, … Paftası, … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi yönünden, … Paftası, Karakadılar–Durali arası sanayi alanı yönünden, … Paftası Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı yönünden, … Paftası, Balıkesir İli, Susurluk Barajı Kuşaklarında Kepsut gelişme alanının Mutlak Koruma Alanı içinde kalan kısmı yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde öngörülen koşulların bulunması nedeniyle dava konusu işlemin anılan kısımlarının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI … DÜŞÜNCESİ : Dava, 05/06/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planının; Plan Açıklama Raporu 3.1.4.3. ve 3.2.4. sayılı bölümünün; Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18., 8.21., 7.8, 7.12, 7.34, 7.35, 8.20.1.7. (Mutlak Tarım Arazisi Bölümünün), 8.20.1.10, 8.23.4. sayılı, Plan Açıklama Raporu 9.4.2.1. (Enerji Üretim Alanları Bölümünün) sayılı, Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2., 8.36.7., 7.45. (bu planda değişiklik yapılmaksızın ifadesinin) sayılı, 8.14.7., 8.7.4. (bu planda değişikliğe gerek olmaksızın ifadesinin) sayılı, 8.37. (bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın ifadesinin) sayılı bölümleri ile … sayılı paftada Çanakkale ilinde …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı, …’ün batısındaki gelişme alanı, … ve … arasında sulak alan sınırı içerisindeki gelişme alanı ve … gelişme alanı ile sanayi ve depolama bölgesi, … turizm tesis alanı, … sayılı paftada Çanakkale Boğazı köprü geçişi, Karakadılar-Durali arasında önerilen sanayi alanı, … sayılı paftada Karabiga sanayi alanı, … sayılı paftada Şirinçavuş-Hıdırköy arası sanayi alanı, … sayılı sayılı paftada Burhaniye gelişme alanı, … sayılı paftada Terzialan gelişme alanları, Gönen Barajı koruma kuşakları içerisinde Pazarköy gelişme alanları, … sayılı paftada, Susurluk Barajı koruma kuşaklarında Kepsut gelişme alanları, … sayılı paftada …’in batısında sanayi alanı ve turizm alanı, … sayılı paftada doğal sit sınır içerisinde Balıkesir İlinde, Küçükköy gelişme alanları, sulama alanında Gömeç gelişme alanlarının önerilen bölümlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin süre ve ehliyet itirazı yerinde görülmemiştir.
Danıştay Altıncı Dairesi’nce yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda sonuç olarak özetle; Plan Açıklama Raporunun 3.1.4.3. sayılı maddesi ile taşkın riski taşıyan alanların yağış rejimi ve çevresel–ekolojik hedefler esas olmak üzere ele alınacağının vurgulandığı, ölçeğin gerektirdiği ayrıntıda çalışmalar için alt ölçekli planlar kapsamında yetkili kurum olarak Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü uygulamalarının esas alınacağının ifade edildiği, bu çerçevede, çevresel hedeflerin öncelenmesi esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı”; Plan Açıklama Raporunun 3.2.4. sayılı maddesi: İlgili madde kapsamında “çevresel değerler, çıkarım ve işletmeye dayalı plan kararlarına dikkat edilmesi” gerektiğinin ifade edildiği, şematik–çizgisel ifade biçimi ile ölçeğin gerektirdiği ayrıntı bakımından yeterli–gerekli düzeyde yönlendirici açıklamaları içerdiği, genel önlemlere ilişkin gerekliliklerin vurgulandığı, kaldı ki, madencilik alanlarının tamamının ruhsatlandırılmış olduğunun, bu çerçevede, alan/bölge bütününde madencilik faaliyeti konu ve alanlarına ilişkin olarak güncel, çevreye en az zarar verecek teknolojinin kullanımı ile rezervin tükenmesi veya çeşitli nedenlere bağlı atıl maden alanlarının çevreye geri kazandırılacak alanlar niteliğinde geliştirilmesi gibi konuların ifade edildiği, bu yönüyle, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı, Termik santrallere ilişkin Plan Açıklama Raporunun 9.4.2.1. sayılı ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.3. sayılı maddesi: Plan Açıklama Raporuna termik santral yapılabilecek alan sınırlarını gösteren bir harita eklendiğinin görüldüğü, ancak, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında enerji üretim alanlarına ilişkin somut verilere dayalı yer seçimi kararlarının ve ölçek–sayısı–istihdam (kapasite) belirlenmediği, bu durumda, (olası) enerji yatırımına dayalı olarak ortaya çıkabilecek gelişme eğilimlerinin 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı mekânsal, demografik ve sektörel projeksiyonları üzerindeki etkilerinin belirsiz olduğu, çevresel etkiler bağlamında arazi kullanım kararlarının oluşturulmadığı, termik santral içeriği bakımından sürdürülebilirlik ilkesi temelinde Ekolojik–Ekonomik Karar Uyumunun gözetilmediği, bu yönüyle, kentsel ve kırsal yerleşmelerin mekânsal ve sektörel kimliklerinin tanımlanması ve (olası) nüfus gelişmeleri bakımından yeterince–gereğince değerlendirilmediğinin düşünülebileceği, bu tespitler eşliğinde, enerji üretim alanları başlıklı 9.4.2.1. sayılı maddesi içeriğinin arazi kullanım kararları ile ekolojik–ekonomik denge bağlamında mekansal–alansal kullanım kararları/yer seçimi tercihlerinin iyi tanımlanmadığı, bu yönüyle ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun–tutarlı olmadığı, Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18. sayılı ve 8.21. sayılı maddeleri: Organize Tarım ve Hayvancılık Alanları tanımının Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Ek–1 Çevre düzeni planına ait gösterimler başlığı altında ifade edildiği, bu yönüyle anılan kullanım kararının; konu–kapsam ve içeriği bağlamında gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı, 7.8. sayılı maddesi: çevre düzeni planları üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı hükmü bağlamında çizgisel–şematik ifade biçimi ve ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas ifade edilemeyecek mekânsal/alansal statüler açısından düzenlemenin uygun olduğu, 7.12. Maddesi: “çevre düzeni planı değişikliğine gerek kalmaksızın” ifadesinin alt ölçekli plan çalışmalarının üst ölçekli plana uygun olması gerekliliğine dayandığı, nüfus kabulleri ile alan kullanım kararları arasında demografik–mekânsal–sektörel bağlamda etkileşim olduğu/olacağı gözönüne alınırsa, ilgili mevzuata, planlama esasları–şehircilik ilkelerine aykırılık taşımadığı, 7.34., 7.45., 8.36.2., 8.36.7., 8.14.7., 8.7.4. ve 8.37. sayılı maddeler: Bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” ibaresi ile “…İmar Planları ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesinin, imar planları ile ifade edilen planların alt ölçekli planlar olduğu, bu durumda, alt ölçekli plan–üst ölçekli eşgüdüm bağlamında planlama sistematiğine uygun olmayacağı, dolayısıyla, 3194 sayılı İmar Kanunu, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği hükümleri esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı, 7.35. maddesi: Toplu Konut İdaresine tahsis edilmiş veya Toplu Konut İdaresinde üretilecek toplu konut alanlarının ilgili kurum–kuruluş görüşleri esas olmak üzere çevre düzeni planı koruma–gelişme ve planlama hedeflerine uyarlı olarak ele alınması gerekliğine vurgu yapıldığı, devamla, “kentsel ve kırsal yerleşim alanları içinde olması durumunda alt ölçekli planlara vurgu yapıldığı”, bu yönüyle, ilgili mevzuatın planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı, 8.20.1.7. sayılı maddesi: 01/07/2016 tarihli plan hükmü değişikliği ile maddenin “…Mutlak Tarım Arazileri ve Marjinal Tarım Arazileri…” ile “…Emsal değerlerinin %50 oranında arttırılması…” biçimindeki ifadelerinin plan hükümlerinden çıkartıldığı, bu yönüyle, gerek ilgili mevzuat gerekse de planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı, 8.20.1.10. sayılı maddesi: Çevre düzeni planının çizgisel–şematik olduğu gözönüne alındığında uygulama sürecine ilişkin planlama konu ve alanlarının alt ölçekli planlar ile tanımlanacağı, ancak, çevre düzeni planında işlevsel kullanım kararı getirilmiş fiziksel çerçevenin tamamı için alt ölçekli planların olmadığının ifade edilmesi gerektiği, bu yönüyle, alt ölçekli planlama süreçleri bağlamında Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğine atıf yapılması ya da referans verilmesinin, mevzuata, planlama esasları–şehircilik ilkelerine aykırılık taşımadığı, 8.23.4. sayılı maddesi: Orman alanlarının bütüncül ya da çok parçalı olabileceği, tahsislerin alansal–mekânsal kullanım ve hizmet etkisi alanı bağlamında farklı ölçeklerde planlama çalışmasının konusu olabileceği düşünülmesi gerektiği, dolayısıyla, Çevre Düzeni Planının ilkesel hedef ve stratejileri esas alan kapsam–içeriği ile ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere çizgisel ve şematik ifade tekniği bağlamında hâkim arazi kullanım kararlarını ifade ettiğinin hatırlanması gerektiği, bu çerçevede, ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere farklı kapsam ve ölçekteki düzenlemelerin hakim arazi kullanım kararları ve olası mekânsal, demografik ve sektörel etkileri bağlamında alt ölçekli planların konusu olacağı, konu–kapsam açısından doğrudan üst ölçekli düzenlemeleri ilgilendiren konuların ise Çevre Düzeni Planı Değişikliği konusu edilebileceği, bu yönüyle,anılan maddenin gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı, … sayılı pafta Çanakkale İlinde, …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı yönünden: Fiili durumda söz konusu kıyı bölgesinin tamamen boş arazi vasfında olduğu, burada Kıyı mevzuatı hükümlerinin geçerli olacağı, kısmen tarımsal nitelikli alanlar bulunduğu, turizm alanları ve tercihli kullanım alanları esas kentsel yerleşim alanı kararları getirilmesinin; Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Araştırma ve Analiz, 8. maddesi, 1. fıkrası hükmü bağlamında yerinde tespit–gözlem ve araştırma–incelemeler bağlamında eksiklik olduğu, … sayılı pafta, … batısı gelişme alanları yönünden: Plan Hükümleri uyarınca ifade edilen nüfus projeksiyonlarında; … nüfusunun 2012 yılında 1.428 kişi, 2040 yılında 5.250 kişi olarak öngörüldüğü, bu durumda, … yerleşmesi için gelişme alanları oluşturulmasının gerekli olacağının söylenebileceği, diğer taraftan, Çevre Düzeni Planı ile ifade edilen alansal lekelerin çizgisel–şematik ifade olduğu, bu yönüyle, uygulamaya esas alansal sınırların alt ölçekli planlar ile somutlaştırılacağı, … sayılı pafta, … ve … arası sulak alan sınırı içindeki gelişme alanı yönünden: Tespitlere göre; …–… arasında sulak alanı sınırları ve arkeolojik sit alanları komşuluğunda kentsel gelişme alanı oluşturulmasının, mevcut ve öngörülen nüfus projeksiyonları esas olmak üzere bilimsel ve teknik gerekçeleri olmadığı, … sayılı pafta, … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi yönünden: plan hükümleri uyarınca ifade edilen nüfus projeksiyonlarında; kentsel nüfus dinamiklerinin durağan olduğu, plan paftasında … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi belirlenmesinin, Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri bağlamında tutarlı olmadığı, … Paftası, … batısı Turizm Tesis Alanı yönünden: … yerleşmesi batısında kıyı boyunca belirlenen turizm tesis alanlarının gerek münferit gerekse kooperatifler yoluyla oluşmuş ikinci konut gelişme eğilimleri olduğunun görüldüğü, bu tespitler eşliğinde bir değerlendirme yapıldığında; … yerleşmesi batısında kıyı boyunca belirlenen turizm tesis alanlarının, mevcut yapılaşma durumu ve gelişme eğilimleri esas alınırsa, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Araştırma ve Analiz, 8. maddesi, 1. fıkrası hükmü bağlamında yerinde tespit–gözlem ve araştırma–incelemeler bağlamında eksiklik olduğu, fiili durumda, anılan bölgede yapılaşma potansiyel ve dinamikleri olmadığı, bakir alan vasfında olduğu, bu nitelikleri, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun–tutarlı olmadığı, … sayılı pafta, Çanakkale Boğazı Köprüsü geçişi yönünden: Çanakkale Boğazı Köprü Geçişi Projesinin ulusal yatırım programları kapsamında ele alınan bir ulaşım projesi olduğu, Çevre Düzeni Planının çizgisel–şematik ifade biçimi bağlamında ilkesel olarak ifade edildiği, uygulama sürecinin ise yatırımcı bakanlık tarafından gerçekleştirileceği, uygulama sürecinde ilgili kurum–kuruluş görüşlerinin esas olduğunun ifade edildiği, bu yönüyle, Çevre Düzeni Planı Plan Hükümleri esas olmak üzere Güzergâhın “ilgili kurum–kuruluş görüşleri ile alt ölçekli planlarda yapılacak teknik etüt ve analizler ile somutlaştırılabileceğinin” ifade edildiğinden, mevzuata, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine aykırılık taşımayacağı, … sayılı pafta, Karakadılar–Durali arası sanayi alanı yönünden: Plan Açıklama Raporu, 9.2.2. başlığında “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının tanımlandığı, Karakadılar–Durali arasında sanayi alanları gelişimine yönelik mekânsal–işlevsel kararlar getirilmediği, bu bağlamda, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarsızlık olduğu, 8. … sayılı pafta, Karabiga sanayi alanı yönünden: Plan Açıklama Raporu, 9.2.2. başlığında “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının tanımlandığı, Karabiga bölgesinin sanayi alanları gelişimine yönelik mekânsal–işlevsel kararlar belirlendiği, bu bağlamda, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarlık–uyum olduğu, … sayılı pafta, … batısı sanayi alanı ve turizm alanı yönünden: Plan Açıklama Raporu, 9.2.2. başlığında “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının tanımlandığı, … batısında sanayi alanları gelişimine yönelik mekânsal–işlevsel kararlar getirilmediği, bu bağlamda, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarsızlık olduğu, … sayılı pafta, Balıkesir Burhaniye Gelişme Alanı yönünden: Burhaniye ilçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 43.952 kisi olduğu, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kırsal ve kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 97.120 kişi olduğu, bu nüfusun 92.440 kişisinin kentsel nüfus olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, bu çerçevede, mekânsal gelişme kararları ile demografik gelişme kararları arasında bağlantı olduğu, Burhaniye Kent Merkezi ile Kıyı Kesimi arasında belirlenen Burhaniye kentsel gelişme alanının “kompakt/toplu bir alan” olarak belirlendiği, Burhaniye kentsel yerleşme alanı ve kentsel gelişme alanlarının Burhaniye Ovası Koruma Alanı dışında bırakıldığının görüldüğü, Plan Açıklama Raporu. 9.1.1.6. sayılı hükmü ile paftanın uyumlu olduğu, ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere şehircilik ilkeleri-planlama esasları açısından aykırılık taşımayacağı, … sayılı pafta, Çanakkale Terzialan gelişme alanı ile Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı yönünden: Çanakkale Terzialan gelişme alanı yönünden; plan paftası esas olmak üzere Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri bakımından, mekânsal kararlar değerlendirilirse; Terzialan Beldesi için yürürlükteki imar planı kararları ile yapay-yasal eşikler esas olmak üzere sadece kuzey yönünde kentsel gelişme alanlarının öngörüldüğü, demografik kararlar değerlendirilirse; Terzialan İlçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 2.099 kişi olduğu, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 3.850 kişi olduğunun görüldüğü, bu çerçevede, mekânsal gelişme kararları ile demografik gelişme kararları arasında bağlantı olduğu, Terzialan Beldesi için belirlenen kentsel gelişme alanının ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere şehircilik ilkeleri-planlama esasları açısından aykırılık taşımayacağı, Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı yönünden; Pazarköy kentsel gelişme alanlarının, Gönen Barajı Mutlak, Kısa ve Orta Mesafeli Koruma Alanları içinde kaldığının görüldüğü, Plan Hükümlerinin 8.27. sayılı Su Toplama Havzaları, İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları, Yeraltı Suyu Kaynakları ve Kaynak Koruma Alanları başlıklı hükümlerin, gerek kentleşme eğilimleri esas yapılaşma baskısı gerekse su kaynaklarının sürdürülebilir korunması bakımından ilgili mevzuat bağlamında yetersiz olduğu, bu yönüyle, ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmadığı, … sayılı pafta, Balıkesir İli, Susurluk Barajı Kuşaklarında Kepsut gelişme alanı yönünden: Kepsut gelişme alanlarının Susurluk Barajı Mutlak ve Kısa Mesafeli Koruma Alanları içinde kaldığı, Mutlak Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 9. madde, 6. fıkrası bakımından ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmadığı, Kısa Mesafeli Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının ise İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 10. madde, 3. fıkrası ile 11. madde, 3. fıkrası içeriğindeki hüküm ve koşullar esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olabileceği, … sayılı pafta, Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir ili, Küçükköy gelişme alanı ile Gömeç gelişme alanları yönünden: Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir-Küçükköy gelişme alanı yönünden; Plan Açıklama Raporu incelenirse; Ayvalık ilçesine bağlı Küçükköy yerleşmesi için turizm öncelikli gelişme öngörüldüğünün anlaşıldığı, plan paftasının incelenmesinden Küçükköy yerleşmesinin çevresinde Birinci Derece (D1) ve Üçüncü Derece (D3) doğal sit alanlarının bulunduğu, kentsel gelişme alanlarının bir kısmının birinci derece ve üçüncü derece doğal sit alanları içinde kaldığının görüldüğü, bu noktada Plan Hükümlerinin 8.29.8. sayılı Sit Alanları başlıklı bölümü altındaki hükümlere göre 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında doğal sit alanları içinde yer alan alanlar için T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez ve Bölge Komisyonu karar ve görüşlerinin esas olduğuna işaret edilmesi bakımından önemli olduğu, ayrıca 740 sayılı Doğal Sit Alanları Koruma-Kullanma Koşulları İlke Kararının irdelenmesinden birinci derece doğal sit alanlarında bilimsel çalışmalar dışında yapılaşma olmayacağı, üçüncü derece doğal sit alanlarında ise ilgili Koruma Kurulu uygun görüşü ile konut kullanımına izin verilebileceğinin anlaşıldığı, doğal mirasın korunması gerekliliği bağlamında ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından aykırılık taşımayacağı; Gömeç gelişme alanı yönünden; Gömeç kentsel gelişme alanlarının -özellikle Gömeç batısında Kıyı bağlantılı Lineer Gelişme alanlarının- Gömeç yerleşmesinin nüfus gelişme dinamikleri ile tarıma dayalı sektörel yapısı esas mekânsal gelişme eğilimleri bakımından gerekli olmayacağı, fiili durumda tarımsal alanlar vasfındaki bölgenin, gelişme alanı olarak belirlenmesinin tarıma dayalı (zeytincilik) sektörel gelişme kararları ile tutarlı olmayacağı, Gömeç batısındaki tarımsal üretim alanları ve tarım deseni bütünlüğünü olumsuz etkileyeceği, bu yönüyle, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 8. maddesi, 1. fıkrası hükmü uyarınca yerinde tespit-gözlem ve araştırma-incelemeler bağlamında eksiklik olduğu, dolayısıyla, ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmayacağı belirtilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ile plan notları ve açıklamalarının birlikte değerlendirilmesinden; Plan Açıklama Raporunun 9.4.2.1. sayılı ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2 ve 8.36.7 sayılı maddeleri: bilirkişi raporu ile Danıştay Altıncı Dairesinin E:2015/6640 sayılı dosyasının incelenmesinden, TR 22 Güney Marmara Bölge Planında Çanakkale’de kömüre dayalı mevcut üç termik santralin dışında termik santral yapımı için üst karar üretilmediği, dava konusu hükümlerle Çanakkale-Balıkesir il sınırı ile Şevketiye yerleşimi arasında … tarihli ve … sayılı Mahalli Çevre Kurulu kararı ile öngörülmüş olan ithal ve yerli kömüre dayalı termik santrallerin kurulumuna yönelik olarak yer seçimi kararının belirlendiği ve (enerji tesislerine) ilişkin alt ölçekli planların bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda yürütüleceğinin ifade edildiği, ancak alan sınırının belirlenmesinin somut gerekçelerinin belirtilmediği, çevre düzeni planı kapsamında enerji üretim alanlarına ilişkin somut verilere dayalı yer seçimi kararlarının ve ölçek-sayısı-istihdam (kapasite) öngörülerinin belirlenmediği, düzenlemenin içeriğinin planın mekânsal, demografik ve sektörel projeksiyonları üzerindeki etkilerinin belirsiz olduğu, çevresel etkiler bağlamında arazi kullanım kararlarının oluşturulmadığı, termik santral içeriği bakımından sürdürülebilirlik ilkesi temelinde ekolojik-ekonomik karar uyumunun gözetilmediği,termik santral kararının üst ölçekli planın kapsamından çıkmasına yol açacak nitelikte olan hükümlerde şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık görülmemiştir.
7.34 sayılı madde: Anılan hüküm ile öngörülen ve örnekleme yoluyla sayılan sosyal, kültürel ve teknik altyapı kullanımları gibi farklı kullanımlara yönelik olarak bu planda değişikliğe gerek olmaksızın yapılabileceği belirtilen düzenlemelerin, plan hiyerarşisine uygun olmadığı, plan değişikliği gerektiren hususları da kapsayan kullanımlara açıklık getirilmeyerek çerçeve belirlenmediği, düzenlemenin çevre düzeni planının yapım tekniği ve amacına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
7.35 sayılı madde: Düzenlemenin, çevre düzeni planında belirlenen kentsel ve kırsal yerleşme alanlarının dışında da TOKİ’nin plan hazırlayıp konut inşa edebileceğini öngörmesi nedeniyle plan hiyerarşisi ve çevre düzeni planı yapım amacına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
8.23.4 sayılı madde: Hüküm ile orman mülkiyetinde olan ve Orman Genel Müdürlüğünce tahsisi yapılan alanlara yönelik olarak gerekli izin ve görüşlerin alınması kaydıyla, bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın tahsis amacına uygun kullanılabileceği belirtilmişse de; maddede kullanım amacı ve türüne ilişkin herhangi bir ayrım ve belirleme yapılmaksızın genel bir düzenleme yoluna gidildiği anlaşıldığından, tahsise esas kullanımlardan plan değişikliğini gerektirecek nitelik, kapsam ve büyüklükte olanların açıkça belirtilmek suretiyle düzenleme yapılmaması nedeniyle düzenlemede çevre düzeni planı yapım tekniği ve amacına uyarlık görülmemiştir.
8.14.7 sayılı madde: Uyuşmazlığa konu golf alanlarının uluslararası standartlara uygun strateji kararına göre yer seçimlerinin yapılmadığı, golf alanlarının belirlenmesinin tüm planlama bölgesi üzerinde yer alan bir arazi ve araştırma sonucu ortaya çıkmadığı, topografya, su kullanımı vb. verilerin değerlendirilmediği, niteliği gereği özel yer seçimi yapılması gerektiği, 50 hektara kadar alanın çevre düzeni planı değişikliğinden muaf tutulmasının plan yapım tekniği ve amacına aykırı olduğu anlaşılmakla, hükümde şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uyarlık görülmemiştir.
8.7.4 sayılı madde: Herhangi bir ölçü ve sınırlama belirlenmeksizin lojistik bölge yer seçimine ilişkin kullanım kararının çevre düzeni planı değişikliğinden muaf tutulmasında şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır.
8.37 sayılı madde: Yenilenebilir enerji üretim alanlarının tek tek çevre düzeni planında gösterilmesine olanak bulunmamakla birlikte, tesislerin olası çevresel etkileri de dikkate alınarak havza ölçeğinde değerlendirilmesi gerekenlerin belirlenmesi gerekirken, tesisler arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın çevre düzeni planı değişikliğinden muaf tutulmasında şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmemiştir.
Plan paftalarına gelince:
… sayılı pafta Çanakkale İlinde, …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı: Bölgenin boş arazi vasfında olduğu, alanda tarımsal nitelikli alanların bulunduğu yolunda tespitlerin yapıldığı anlaşıldığından, alanın tarımsal potansiyeli ve turizm dinamiği incelenmeden tercihli kullanım ve turizm alanı olarak belirlenmesinde şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık bulunmamaktadır.
… sayılı pafta, … ve … arası sulak alan sınırı içindeki gelişme alanı: Alanın kuzeydoğuda bulunan … ile doğrudan ilintili olduğu, … için nüfus artışı dinamiği beklenmediğinden yakın gelecekte gelişme potansiyelinin bulunmadığı, yerleşim merkezlerinden uzak mesafelere kadar gelişme alanı planlandığı, alanın büyük kısmının sulak alan sınırı içinde kaldığı, ayrıca gelişme alanı olarak belirlenen alanda halihazırda bir yerleşimin de bulunmadığı anlaşıldığından, bilimsel ve teknik gerekçeleri ortaya konulamayan plan kararında şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık bulunmamaktadır.
… sayılı pafta, … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi : …’de nüfus artışı dinamiği beklenmediği, mevcutta kırsal nitelikli bir yerleşim yeri olduğu, plan açıklama raporu uyarınca bu yerleşimin sanayi kullanımına yönlendirilmesine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi, halihazırda alanda sanayi potansiyelinin bulunduğuna ilişkin bir verinin bulunmadığı, pafta ile rapor arasında uyumsuzluk bulunduğu anlaşıldığından, plan kararında şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık görülmemiştir.
… Paftası, … Batısı Turizm Tesis Alanı: Bilirkişi kurulunca kıyı boyunca belirlenen turizm tesis alanlarının gerek münferit gerekse kooperatifler yoluyla oluşmuş ikinci konut gelişme eğilimleri olduğunun görüldüğü belirtilmekle birlikte, ikinci konut yerleşimlerinin münferit olduğu gözönünde bulundurulduğunda, bölgenin turizm dinamiği ve gelişme potansiyeli yeterince incelenmeden plan kararı alındığı sonucuna varılmakla, alanın turizm tesis alanı olarak belirlenmesinde şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık bulunmamaktadır.
… sayılı pafta, Karakadılar–Durali arası sanayi alanı: Çevre Düzeni Planı Açıklama Raporunun 9.2.2. sayılı maddesinde planlama bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga olarak belirlenmiş olup, uyuşmazlığa konu alana yönelik bir belirleme yapılmadığından, alanda sanayi alanı öngörülmesine ilişkin somut ve teknik gerekçelerin bulunmadığı anlaşılmakla, plan kararında mevzuata ve hukuka uyarlık görülmemiştir.
… sayılı pafta, Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı: Pazarköy yerleşiminin Gönen Barajına kıyısı bulunmadığı, baraja göre karasal bir konumda olduğu, ancak plandaki gösterimle beraber hem Pazarköy ana yerleşmenin çevresinin hem de yerleşim merkezi ile baraj kıyısına kadar bir koridor açılarak bu alanın gelişme alanı olarak belirlendiği, gelişme alanı olarak belirlenen alanın büyük çoğunluğunun mutlak, kısa ve orta mesafe koruma kuşağı olarak belirlenen alan içerisinde kaldığı anlaşıldığından, kullanım kararında şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık bulunmamaktadır.
… sayılı pafta, Balıkesir İli, Susurluk Barajı Koruma Kuşaklarında Kepsut gelişme alanı: Planla öngörülen gelişme alanlarının bir kısmının Susurluk Barajı mutlak koruma alanı içerisinde, bir kısmının ise kısa mesafeli koruma alanı içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğin Mutlak Koruma Alanı başlıklı 9. maddesinin 6. fıkrasında;“…Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yürürlükteki imar planları geçerlidir. İmar planlarının gelişme alanlarındaki yapılaşmamış kısımların iptaline yönelik revizyon yapılır…” , Kısa Mesafeli Koruma Alanı başlıklı 10. maddesinin, 3. fıkrasında;”…Köy yerleşik alanı ve civarı sınırları içerisinde ve köy gelişme ihtiyacına yönelik köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli ikamet edenler için barınma ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılacak yapılar, köyün genel ihtiyaçlarına yönelik yapılacak köy konağı, ibadethane, okul, spor alanı, harman yeri, pazar yeri, sağlık ocağı, sağlık evi, PTT, karakol, bakkal gibi yapılara ve ifraz uygulamalarına; imar planı veya köy yerleşme planı yapılmış ise bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yürürlükteki plan hükümlerine göre; İmar planı veya köy yerleşme planı yapılmamış ise Plansız Alanlar imar Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde izin verilebilir…”, aynı maddenin 4. fıkrasında da “Bu alanda belediye sınırı ve belediye mücavir alan sınırları içinde, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yürürlükteki imar planları geçerlidir, imar planlarının gelişme alanındaki yapılaşmamış kısımların iptaline yönelik revizyon yapılır. İçme-kullanma suyu havzası koruma planı hazırlanıncaya kadar bu planlar kapsamında yoğunluk arttırıcı veya kirlilik arttırıcı kullanım değişikliğine yönelik imar değişikliği yapılamaz. Ancak 6360 sayılı Kanun çerçevesinde köy statüsünde iken belediye sınırları içine alınarak mahalle statüsüne geçen kırsal yerleşim alanlarının mahalle olarak bağlandığı tarihteki nüfusları ve bu nüfusların doğal artışı için ihtiyaç duyulan yapılaşmaya izin verilebilir.” hükümleri yer almaktadır.
Plan paftası kapsamında Susurluk Barajı Koruma Alanları içinde yer alan Kepsut Kentsel gelişme alanları kararında İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğin yukarıda yer verilen hükümlerine uyarlık görülmemiştir. Gelişme alanının mevcut planlı alanlar ile sınırlı tutulduğu belirtilmiş olup, buna göre kısa mesafeli koruma alanında köyde sürekli ikamet edenler için barınma ihtiyacını karşılama amacına yönelik olduğu düşünülebilirse de, yukarıda yer verilen yönetmelik hükümleri çerçevesinde kırsal yerleşim için ihtiyaç duyulan gelişme alanına ilişkin somut tespit ve belirleme olmadığı anlaşıldığından, düzenlemenin köyün gelişme ihtiyacına yönelik olarak yapıldığının kabulüne olanak bulunmamaktadır.
… sayılı pafta, Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir ili, Küçükköy gelişme alanı: Öngörülen gelişme alanlarının büyük bölümü birinci derece ve üçüncü derece doğal sit alanları içinde kalmaktadır. Çevre Düzeni Planı kapsamında ise doğal sit alanları içinde yer alan sahalar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez ve Bölge Komisyonu karar ve görüşlerinin esas olduğuna işaret edilmiş olup, bu plan hükümleri uyarınca burada gerçekleşecek yapılaşmaların ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak görüşler uyarınca alt ölçekli planlarda yapılacak detaylı incelemelerle somutlaştırılacağı görülmekle birlikte, öngörülen gelişme alanının mevcut yerleşik alandan daha büyük bir alanı içerdiği, dosyada bölgenin nüfus gelişme dinamiklerine ilişkin olarak herhangi bir tespite yer verilmediği ve 1. derece doğal sit alanında kesin yapı yasağı olduğu gözönünde bulundurulduğunda, belirlenen gelişme alanının bilimsel ve teknik bir dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmış olup, plan kararında şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık görülmemiştir.
… sayılı pafta, Gömeç gelişme alanı: Bölgeye ilişkin olarak bilirkişi raporunda “Plan Açıklama Raporu ve Plan hükümlerinin irdelenmesinden, kentsel gelişme alanları için nüfus kabulü esas olmak üzere alt ölçekli planlara vurgu yapıldığının söylenebileceği, demografik kararlar değerlendiridiğinde Gömeç İlçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 7.248 kişi olduğu, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kırsal ve kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 19.000 kişi olduğu, bu nüfusun 9.800 kişisinin kentsel nüfus olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, mekânsal kararlar değerlendirilirse; Gömeç kentsel gelişme alanları için meri imar planı esas olmak üzere “Yerleşim merkezinin güneybatısı, kuzeydoğusu ve kıyı bağlantılı lineer gelişeceği” yönünde mekânsal stratejiler belirlendiğinin görüldüğü, bu çerçevede, öncelikle Gömeç yerleşmesi nüfus dinamiklerinin irdelenmesinin yerinde olacağı, TR 22 Güney Marmara Bölgesi 2014-2023 Bölge Planının incelenmesinden 1992 yılında ilçe statüsü kazanan Gömeç yerleşmesinin “Bölge bütününde en az nüfuslu ilçe merkezleri arasında olduğu, nüfus artış hızının binde 0-10 aralığı ile bölge bütününde düşük düzeyde olduğu”, “genç nüfus bağımlılığı ile yaşlı nüfus bağımlılığının yüksek olduğu, bu çerçevede, “nüfus gelişme dinamiklerinin durağan olduğunun” ifade edilmesi gerektiği, nitekim Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) incelenirse; Gömeç yerleşmesi nüfusunun son 10 yılda durağan bir artış gösterdiğinin ortaya konulduğu, bu süreçte; 2012 yılında gerçekleşen idari statü değişimi ile Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı statüsüne geçmesi ile Gömeç yakınındaki kırsal alanların mahalle olarak bağlanması ile 2013 yılında suni bir nüfus artışı olduğunun ifade edilmesi gerektiği, basit bir hesaplama ile son on yılda yaklaşık 8.000 bin kişi artan nüfusun, ilk beş yılda yaklaşık yılda 100 kişi nüfus artışı sağladığı, 2013 yılında kırsal nüfusun eklenmesi ile yaklaşık 2 kat artışı olduğu, devamında ise yılda ortalama 100 kişi nüfus artış eğiliminin devam ettiği, dolayısıyla mevcut 12.950 nüfus değerinin suni bir nüfus artışı ile oluşmuş değer olduğunu söylemenin mümkün olduğu, nitekim TR 22 Güney Marmara Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı içeriğinde Edremit Körfezi Alt Planlama Bölgesinde yer aldığı kaydedilen Gömeç yerleşmesi için “…Gömeç sahil şeridinde yer almasına karşın kırsal nüfusu yüksek, gelişmişlik seviyesi diğer sahil kentlerine göre düşük kentlerdendir…” ifadesi ile kırsal kimliğe dikkat çekildiği, devamla, analitik haritalarda nüfus gelişiminin düşük gelişme eğiliminde olduğunun söylenebileceği, TR 22 Güney Marmara Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı ve 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında Gömeç yerleşmesi için sektörel bağlamda zeytincilik odaklı gelişme öngörüldüğü, dolayısıyla, mevcut tarım deseni ve tarım topraklarının korunmasın önemli olduğunun düşünülebileceği, Kaldı ki; fiili durumda, güncel hava fotoğrafları ve plan paftası verileri karşılaştırmalı değerlendirilirse, Gömeç yerleşmesi batısında lineer biçimde öngörülen kentsel gelişme alanlarının; Gömeç yerleşmesinin gerek durağan nüfus yapısı ve tarım sektörü ağırlıklı kırsal kimliği gerekse bölgenin henüz yapılaşmamış-ham arazi niteliğinde tarımsal alanlar vasfında olduğu göz önüne alınırsa gerekli olmayacağının ifade edilmesi gerektiği, ek olarak, lineer biçimde öngörülen fiili durumda tarım alanı niteliğindeki bölgenin, kentsel gelişme alanı olarak yerleşime açılmasının Gömeç batısında uzanan tarım alanlarının bütünlüğünü ve sürekliliğini olumsuz etkileyeceğinin düşünüleceği…” ifade edilmiş olup, buna göre, bölgenin ağırlıklı tarım sektörünün ve kırsal kimliğinin varlığı gözönünde bulundurulduğunda yerleşime açılmasının alan bütünlüğünü bozacağı sonucuna varılmış olup, kullanım kararında şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu planın iptali istenilen diğer hükümleri ve bölümlerinde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 05/06/2015 onay tarihli 1/100.000 ölçekli Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planının, Plan Açıklama Raporunun 9.4.2.1. sayılı ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2 ve 8.36.7 sayılı maddeleri, 7.34, 7.35, 8.23.4, 8.14.7, 8.7.4(bu planda değişikliğe gerek olmaksızın bölümü), 8.37 (bu planda değişikliğe gerek olmaksızın bölümü) maddeleri ile … sayılı pafta Çanakkale İlinde, …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı, … ve … arası sulak alan sınırı içindeki gelişme alanı, … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi, … Batısı Turizm Tesis Alanı, … sayılı pafta, Karakadılar–Durali arası sanayi alanı, … sayılı pafta, Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı, … sayılı pafta, Balıkesir İli, Susurluk Barajı Koruma Kuşaklarında Kepsut gelişme alanı, … sayılı pafta, Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir ili, Küçükköy gelişme alanı ile Gömeç gelişme alanı yönlerinden iptaline, planın dava konusu diğer bölümlerine yönelik olarak ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, 05/06/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planının; Plan Açıklama Raporu 3.1.4.3. ve 3.2.4. sayılı bölümünün; Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18., 8.21., 7.8, 7.12, 7.34, 7.35, 8.20.1.7. (Mutlak Tarım Arazisi Bölümünün), 8.20.1.10, 8.23.4. sayılı, Plan Açıklama Raporu 9.4.2.1. (Enerji Üretim Alanları Bölümünün) sayılı, Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2., 8.36.7., 7.45. (bu planda değişiklik yapılmaksızın ifadesinin), 8.14.7., 8.7.4. (bu planda değişikliğe gerek olmaksızın ifadesinin), 8.37. (bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın ifadesinin) sayılı bölümleri ile … sayılı paftada Çanakkale ilinde …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı, …’ün batısındaki gelişme alanı, … ve … arasında sulak alan sınırı içerisindeki gelişme alanı ve … gelişme alanı ile sanayi ve depolama bölgesi, … turizm tesis alanı, … sayılı paftada Çanakkale Boğazı köprü geçişi, Karakadılar-Durali arasında önerilen sanayi alanı, … sayılı paftada Karabiga sanayi alanı, … sayılı paftada Şirinçavuş-Hıdırköy arası sanayi alanı, … sayılı paftada Burhaniye gelişme alanı, … sayılı paftada Terzialan gelişme alanları, Gönen Barajı koruma kuşaklar içerisinde Pazarköy gelişme alanları, … sayılı paftada, Susurluk Barajı koruma kuşaklarında Kepsut gelişme alanları, … sayılı paftada …’in batısında sanayi alanı ve turizm alanı, … sayılı paftada doğal sit sınır içerisinde Balıkesir İlinde, Küçükköy gelişme alanları, sulama alanında Gömeç gelişme alanlarının önerilen bölümlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. (b) maddesinde “Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50000-1/100000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
05/06/2015 onay tarihli 1/100.000 ölçekli Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planına karşı açılan bu davada, dava konusu planın; ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Naip Üye … tarafından resen seçilen Prof. Dr. …, Doç. Dr. … ve Yrd. Doç. Dr. …’nun katılımıyla mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine itirazlar sunulmuştur.
Bu bağlamda uyuşmazlığın, dosyadaki bilgi ve belgeler davacıların dava dilekçelerindeki iddiaları, davalı idarenin savunması, bilirkişi raporları ve bilirkişi raporlarına yapılan itirazlar sonucunda, madde madde başlıklar altında incelenmesine geçilmiştir.

1.Taşkın alanlara ilişkin Plan Açıklama Raporunun 3.1.4.3. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Plan Açıklama Raporu 3.1.4.3. sayılı bölümünde, taşkının çevre ve insan açısından zararlı, engellenmesi gereken olay olarak tanımlandığı, ancak taşkınların can ve mal kaybına neden olmasının, olayın kendisinden ötürü değil, yanlış arazi kullanım kararlarından ötürü yaşandığı, taşkınların, sellerden farklı olarak, alt havzada, suların dere yatağını aşarak belirli bir süre boyunca etraftaki arazileri kaplayıp ardından yine dere yatağına çekilerek meydana gelen ve seller gibi yıkıcı olmayıp aksine zenginlik kaynağı olan hatta verimli toprakların oluşmasına katkı sağlayan doğal olaylar olması dolayısıyla taşkınların önlenmesine yönelik dere ıslah çalışmalarının sadece hâlihazırda yapılaşmış alanlarda yapılması gerektiği, diğer bölgelerdeki taşkın alanlarının olduğu gibi korunması gerektiği, plan uygulama hükümlerinde de bu yönde kararlar alındığı görülmekte ise de Plan Açıklama Raporunda belirtilen bölümün, Plan Uygulama Hükümleri ile çelişecek ve doğa koruma ilkeleri ile bağdaşmayacak şekilde düzenlendiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Plan kararları ve hükümleri uyarınca, planlama bölgesinde DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından belirlenen yağış havzalarının alt ölçekli plan çalışmalarında dikkate alınması, öncelikle yerleşim merkezleri ve yakınlarında çalışmalara başlanması gerektiği, alt ölçekli planlama çalışmaları sırasında taşkın alanlarının yerleşime açılamayacağının hüküm altına alındığı, buna göre davacının iddiaları dayanaksız kaldığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “İlgili madde ve devamında bulunan, “…Devlet Su İşleri (DSİ) 25. Bölge Müdürlüğü tarafından belirlenen yağış havzaları alt ölçekli plan uygulamalarında dikkate alınması gerekmektedir. …” ve “…Taşkın alanları olarak belirlenmiş alanlarda ıslah çalışmaları ve taşkının önlenmesine yönelik çalışmalar çevresel hedefler kapsamında değerlendirilen konulardandır…” ifadeleri ile birlikte değerlendirildiğinde, taşkın riski taşıyan alanların yağış rejimi ve çevresel–ekolojik hedefler esas olmak üzere ele alınacağının vurgulanmadığı, devamla, ölçeğin gerektirdiği ayrıntıda çalışmalar için alt ölçekli planlar kapsamında ilgili mevzuat esas sorumlu–yetkili kurum olarak Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü uygulamalarının esas alınacağının ifade edildiği, bu çerçevede, çevresel hedeflerin öncelenmesi esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Bu konu ile ilgili 27499 sayılı, 20/02/2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Başbakanlık genelgesinin birinci maddesinde:
“Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün (DSİ) görev, yetki ve sorumluluk alanı dahilindeki bütün akarsu ve dereler, havzaları bazında taşkın riski ve muhtemel taşkın zararları yönüyle değerlendirilerek, acil, kısa, orta ve uzun vadede ıslah edilmesi gerekli olanlar tespit edilecektir. Bu çerçevede hazırlanacak akarsu ve dere yatakları ıslah programı Çevre ve Orman Bakanlığının onayına sunulacaktır.” ifadesi bulunmaktadır.
DSİ tarafından taşkın mevzuatı ilgili Genelge uyarınca hazırlanmış, Genelgede ve mevzuatta da kesin bir ifade bulunmamakla birlikte taşkın riski bulunan bölgenin yerleşim yeri dışında olması halinde de ıslah çalışması yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak ıslah çalışmasının ne şekilde yapılacağı belirtilmemektedir.
Doğal yatağı içinde akan dere ve akarsuların bölge yeraltı suyu ile direk ilişkisi ve bağlantısının olduğu açıktır. Yapılacak olan ıslah projelerinin bu ilişkiye zarar vermeyecek şekilde tasarlanması gereklidir. Ayrıca her dere ve akarsuyun doğal akış ile meydana getirdiği “taşkın alanı” bulunmaktadır. Bir başka deyişle dere ve akarsuların taşkın zamanı kullandıkları alan bellidir ve dere akarsu taşkın zamanı bu alanı kullanacaktır. Dolayısı ile dere yatağının doğal akış çevresinden uzaklaştırılması ve ilişkisinin kesilmesi tüm sistem için olumsuz gelişmeler yaratabilecektir. Bu çerçeveden bakıldığında yerleşim alanları dışında yapılacak ıslah çalışmalarının “akarsuların kanal içine alınması, şedde ve baraj yapılması gibi faaliyetlerin nehir içindeki ve vadideki ekosistemlere zarar vererek, doğal çevre üzerinde tehdit oluşturacak sonuçlar doğuracağı” görüşüne katılmak gerekmekte, öte yandan, akarsularda taşkın koruma amaçlı düzenlemelerin doğal malzeme kullanılarak yapılması, böylece ekosisteme zarar verilmemesi, beton kanal içine alma yönteminin ise sadece yerleşik alanlarda ve ancak zorunlu durumlarda kullanılmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır.
Buna göre sözü edilen Başbakanlık genelgesinde yer alan belirlemeler doğrultusunda, akarsu ve derelerin havzaları bazında taşkın riski ve muhtemel taşkın zararları yönüyle, acil, orta, ve uzun vadede ıslah edilmesi gerekli olanların tespit edilmesinin zorunlu olması, ve bu çalışmalarda çevreye zarar vermeyecek uygulamaların yapılmasının gerekmesi nedeniyle anılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

2. Madenciliğe ilişkin Plan Açıklama Raporunun 3.2.4. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Anılan hükümde bölgenin tamamı ile planlama bölgesinin tamamının mı yoksa maden sahası olarak belirlenen alanların tamamının mı kastedildiğinin anlaşılamadığı, ayrıca, ruhsatlandırılmış sahanın da arama ruhsatı mı yoksa işletme ruhsatı mı olduğunun belirsiz olduğu, maden işletmeye yönelik plan uygulama hükümleri belirlenmişse de maden arama ile ilgili hiçbir plan kararı alınmadığı, bu belirsizlikler göz önüne alındığında madencilik faaliyetlerinin planlama bölgesi için son derece ciddi bir tehdit haline geldiği, söz konusu bölgenin, özellikle Kaz Dağları ve Assos başta olmak üzere, biyolojik çeşitlilik açısından zengin, endemik türlerin yaşadığı, doğal ve kültürel açıdan önemli bir bölge olduğu, kozak çam fıstığı, Edremit Körfezi zeytinyağı üretiminin de bölgenin ve ülkenin en önemli değerleri arasında olduğu, madencilik faaliyetlerinin, çevre ve insan sağlığı açısından yüksek risk potansiyeline sahip, geri dönüşü genelde mümkün olmayan faaliyetlerden olduğu, çevresel tahribat riski yüksek bu faaliyetlere yönelik, havza bazında değerlendirme ve planlama imkânı sunan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında yeterli kararlar alınmadan, kararların proje bazında değerlendirme yapılan ÇED süreçlerine bırakılmasının şehircilik ve planlama İlkeleri ile bağdaşmadığı” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Dava konusu edilen hükümde öncelikle planlama bölgesi içerisinde ilgili kurum/kuruluşun yetkisi ve onayı dahilinde belirlenen anlarda madencilik faaliyetinin, izinlere tabi olarak gerçekleştirilebileceğinin kastedildiği; maden potansiyeli bulunan planlama bölgesindeki madencilik faaliyetlerinin, gerek yer seçiminin ilgili mevzuatı uyarınca izinlendirilmesi, gerekse ÇED sürecine tabi olması nedeniyle çevreye ve insan sağlığına olan etkilerinin de araştırılması sonrasında, faaliyetin belirlenen bu süreçte, plan hükümlerinde belirtilen koşullar dahilinde yapılabilmesinin yanı sıra; Çevre Düzeni Planının Uygulama Hükümlerinin Maden Alanları (İşletme Tesisleri, Geçici Tesisler ve Ocaklar) başlıklı 8.30.sayılı hükümleri incelendiğinde ve içme suyu rezerv alanlarında ve İşletme sahalarında yapılacak madencilik faaliyetlerine getirilen kısıtlamalar da göz önünde bulundurulduğunda, tüm planlama alanının madencilik alanı haline getirilmiş olduğu iddiasının dayanaksız kaldığı, aksine, Çevre Düzeni Planında maden sahalarının kullanımına yönelik kıstasların tanımlanmış durumda olduğu” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “İlgili madde kapsamında “çevresel değerler, çıkarım ve işletmeye dayalı plan kararlarına dikkat edilmesi” gerektiğinin ifade edildiği, şematik–çizgisel ifade biçimi ile ölçeğin gerektirdiği ayrıntı bakımından yeterli–gerekli düzeyde yönlendirici açıklamaları içerdiği, genel önlemlere ilişkin gerekliliklerin vurgulandığı, kaldı ki, madencilik alanlarının tamamının ruhsatlandırılmış olduğunun ifade edildiği, bu çerçevede, alan/bölge bütününde madencilik faaliyeti konu ve alanlarına ilişkin olarak güncel, çevreye en az zarar verecek teknolojinin kullanımı ile rezervin tükenmesi veya çeşitli nedenlere bağlı atıl maden alanları çevreye geri kazandırılacak alanlar niteliğinde geliştirilmesi gibi konuların ifade edildiği, bu yönüyle, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Maden alanlarına ilişkin ayrıntılı bilgiye Plan Açıklama Raporunun 3.2.4. sayılı bölümüyle Plan Hükümlerinin 8.30. sayılı bölümünde yer verildiği belirlenmiştir. Çevre Düzeni Planının Plan Hükümleri ve Plan Açıklama Raporuyla bir bütünlük oluşturduğu açıktır. Her ne kadar davacı tarafından “planlama Bölgesi içerisinde yer alan madenciliğe dayalı faaliyetlerde bölgenin tamamı ruhsatlandırılmış maden sahasıdır” ifadesinin belirsizlik taşıdığı iddia edilse de burada “bölgenin tamamı” ibaresinin maden sahasını kastettiği ve madencilik alanlarının tamamının ruhsatlandırılmış olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan her ne kadar ilgili bölümün eksik düzenlendiği iddia edilmekte ise de Plan Hükümlerinin Maden Alanları başlıklı 8.30. sayılı bölümü altındaki 8.30.1. sayılı bölümünde “Madencilik faaliyetlerinde, 3213 sayılı “Maden Kanunu ” ve ilgili yönetmelik hükümlerine uyulacaktır.” hükmü ile anılan faaliyetlerin yasal dayanağı düzenlenmiş bulunmaktadır. Aynı şekilde devam maddelerde de madencilik faaliyetlerinde cevreye zarar verilmemesi için her türlü önlemin tesis sahiplerince alınacağı, birinci sınıf gayrisıhhi müesseseler kapsamına giren maden üretim faaliyetleri ve bu faaliyetlere dayalı olarak üretim yapılan tesislerin etrafında, sağlık koruma bandı bırakılmasının zorunlu olduğu, içme ve kullanma suyu kaynaklarının mutlak, kısa ve orta mesafeli koruma kuşaklarında madencilik faaliyetlerine izin verilmeyeceği, içme ve kullanma suyu kaynaklarının uzun mesafeli koruma kuşaklarında yapılacak madencilik faaliyetleri sırasında içme suyunun kirletilmemesinin sağlanacağı, maden ruhsat süresinin veya maden rezervinin bitmesi halinde işletme sahasının çevre ile uyumlu hale getirilmesini içeren projenin ilgili idareye sunulması ve bu projenin gerçekleştirileceğine dair yazılı taahhütte bulunulmasının zorunlu olacağı gibi hususların düzenlendiği gözetildiğinde anılan bölümde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

3. Termik santrallere ilişkin Plan Açıklama Raporunun 9.4.2.1. sayılı ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.3. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Kömürle çalışan termik santrallerin hava kirliliği başta olmak üzere çevre ve insan sağlığı üzerindeki tehditleri ile artık etkilerini iklim değişikliğine katkıları olduğu ve bu yüzden de gelişmiş ülkelerde kömürlü termik santral yatırımları yerine yenilenebilir enerji yatırımlarına öncelik verilmekte ise de Türkiye’de, Zonguldak’taki termik santraller, Afşin-Elbistan, Yatağan, Soma ve Tunçbilek santralleri ve diğer termik santrallerin bulunduğu bölgelerde akciğer ve solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere hastalıklarda artış, santralden çıkan küller ve kül depolama alanları nedeniyle yer altı sularında, tarım arazilerinde kirlilik yaşandığı, Türkiye’de 80’in üzerinde yeni termik santral yapım, lisans ya da proje aşamasında bulunduğu, Türkiye’nin bugün Çin, Hindistan ve Rusya’nın ardından dünyanın en ciddi dördüncü kömür tehdidi olarak görüldüğü, dolayısıyla, planlama bölgesinde de yeni termik santrallerin yapılmasının önünün açılmaması gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Dava konusu Çevre Düzeni Planında, ülkenin yerel kaynaklarının kullanılması ve çevrenin korunması anlamında 4628 sayılı Kanun ve 5346 sayılı Kanun çerçevesinde, “Yenilenebilir Eneıji Kaynaklarının (YEK)” enerji üretimi amaçlı kullanılmasının sağlanmasının, planın gelişme ilkelerinin arasında yer aldığı, bununla birlikte, yenilenebilir enerji üretim alanlarında, EPDK tarafından verilecek lisans kapsamında ve ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşlerinin alınması koşuluyla, Çevre Düzeni Planı değişikliğine gerek olmaksızın alt ölçekli planlama çalışmalarının Bakanlığın görüşünün de alınarak yürütülebileceğinin hükme bağlandığı, bu kapsamda, Çevre Düzeni Planında yenilenebilir enerji üretim alanlarının desteklendiği, ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak termik santral kurulum taleplerinin de ilgili kuruma iletilerek verilen lisans kapsamında genel itibariyle ilgili kurum ve kuruluş görüşleri uyarınca termik santrallere ilişkin iş ve işlemlerin yürütüldüğü, termik santrallerin planlama bölgesindeki rezerv miktarına bağlı olarak yerli kömür ya da ithal kömüre dayalı olmasına göre değerlendirilerek sınırlandırıldığı, yerli kömüre dayalı termik santral kurulabilmesi için başka hiçbir tesiste kullanılmayan 40 milyon ton kömür rezervinin belgelenmesinin gerektiği, ithal kömüre dayalı termik santrallerin ise, sadece Çanakkale il sınırı ile Şevketiye yerleşimi arasında kalan sınırlar dahilinde, kurum ve kuruluş görüşlerine dayalı olarak gerçekleştirilebileceğinin hüküm altına alındığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Açıklama Raporuna termik santral yapılabilecek alan sınırlarını gösteren bir harita eklendiğinin görüldüğü, ancak, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında enerji üretim alanlarına ilişkin somut verilere dayalı yer seçimi kararlarının ve ölçek–sayısı–istihdam (kapasite) belirlenmediğini söylemenin mümkün olduğu, bu durumda, (olası) enerji yatırımına dayalı olarak ortaya çıkabilecek gelişme eğilimlerinin 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı mekânsal, demografik ve sektörel projeksiyonları üzerindeki etkilerinin belirsiz olduğu, çevresel etkiler bağlamında arazi kullanım kararlarının oluşturulmadığı, termik santral içeriği bakımından sürdürülebilirlik ilkesi temelinde Ekolojik–Ekonomik Karar Uyumunun gözetilmediği, bu yönüyle, kentsel ve kırsal yerleşmelerin mekânsal ve sektörel kimliklerinin tanımlanması ve (olası) nüfus gelişmeleri bakımından yeterince–gereğince değerlendirilmediğinin düşünülebileceği, bu tespitler eşliğinde, enerji üretim alanları başlıklı 9.4.2.1. sayılı maddesi içeriğinin arazi kullanım kararları ile ekolojik–ekonomik denge bağlamında mekansal–alansal kullanım kararları/yer seçimi tercihlerinin iyi tanımlanmadığı, bu yönüyle, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Genel Planlama Esasları başlıklı 7. maddesi, (1) fıkrası ile Çevre Düzeni Planı ilke ve esaslarına ilişkin Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 19. Maddesi, (ç) ve (g) bendleri esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun–tutarlı olmadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2. sayılı “Çanakkale-Balıkesir il sınırı ile Şevketiye yerleşimi arasında … tarihli ve … sayılı maddesinde Mahalli Çevre Kurulu kararı ile belirlenmiş sınırlar içinde, ithal ve yerli kömüre dayalı termik santral kurulumuna ilişkin talepler; ilgili kurum-kuruluş görüşleri doğrultusunda, bu planın amaç, ilke ve stratejileri kapsamında Bakanlıkça değerlendirilir. … tarihli ve … sayılı Mahalli Çevre Kurulu kararı ile belirlenmiş sınırlar dışındaki alanlarda yerli kömüre dayalı termik santral talepleri; her bir tesis için 40 milyon ton kömür rezervinin Maden İşleri Genel Müdürlüğünce belgelenmesi, bu rezervin sadece talebe konu santral alanında kullanılması, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından lisans verilmiş olması ve ilgili kurum-kuruluşların uygun görüşlerinin alınması kaydıyla bu planın amaç, ilke ve stratejileri kapsamında bakanlıkça değerlendirilebilir. ” hükmü ile “8.36.3. Sayılı maddesinde Mahalli Çevre Kurulu kararı ile enerji üretim ve depolama alanlarına yönelik bu plan kararlarını genişletici kararlar alınamaz.” hükmü uyarınca termik santrallerin rezerv miktarına bağlı olarak yerli kömür ya da ithal kömüre dayalı olmasına göre değerlendirilmesi suretiyle bir sınırlandırma getirildiği, 40 milyon ton gibi yüksek bir kömür rezervinin bulunduğunun belgelenmesi durumunda yerli kömüre dayalı termik santral kurulabileceğinin hüküm altına alındığı, öte yandan sadece Çanakkale il sınırı ile Şevketiye yerleşimi arasında kalan sınırlar dahilinde ithal kömüre dayalı termik santrallerin, kurum ve kuruluş görüşlerine dayalı olarak kurulabileceğinin düzenlendiği, buradan hareketle kömüre dayalı termik santrallerin Mahalli Çevre Kurulu kararı ile sınırlandırılmış olduğu ve Mahalli Çevre Kurulu kararıyla sınırın genişletilemeyeceğinin belirtildiği, Çevre Düzeni Planı düzeyinde noktasal olarak somut yer belirlemesi yapılmasının mümkün bulunmadığı, şayet öngörülen miktarda yerli kömür rezervinin ortaya çıkarılması halinde belirlenebileceği, ithal kömüre dayalı termik santrallerin ise ilgili kurum ve kuruluş görüşlerine dayalı olarak kurulabileceği görülmüştür. Öte yandan termik santrallerin yer seçiminde gerekli tedbirlerin alınması halinde çevresel olumsuz etkilerinin en aza indirgeneceği açıktır.
Bu durumda yukarıda anılan açıklamalar gözetildiğinde anılan bölümde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

4. Organize tarım ve hayvancılık alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18. sayılı ve 8.21. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Organize tarım ve hayvancılık bölgeleri olarak adlandırılan alanların amacı tam olarak açıklanmadan, tarımla doğrudan ilgisi olmayan sosyal ve kültürel donatı alanları, sağlık ve eğitim tesisleri, rekreasyon alanları vb kullanımların da yer alabileceğinin belirtilmesi, yer seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmemesi, planın onayından sonra 20 hektarın altındaki yeni organize tarım ve hayvancılık bölgeleri İçin plan değişikliğine gerek görülmemesinin son derece sakıncalı olduğu, hayvancılığın doğal yollarla yapılması yerine, endüstriyel hayvancılık adı altında hayvanların meralardan kopartılarak kapalı alanlara alınması, meralarda doğal olarak otlanması yerine yemlerle beslenmesinin, hastalıklara karşı antibiyotikler verilmesi insan ve çevre sağlığı açısından son derece sakıncalı olduğu, hayvancılığın endüstriyel hale getirildiği ve hayvancılık tesislerinin verimli arazilerde yapılmasının önü açıldığı, benzer konuda yargı organları tarafından iptal kararı verildiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Planlama bölgesinin üretimden tüketime kadar tarımsal açıdan zengin potansiyelleri içerisinde barındıran bir bölge olduğu, bu kapsamda yerel üretimin desteklenmesi ve geliştirilmesine olanak sağlayacak organize olmuş bu bölgelerin, plan ile belirlenen koşullar dahilinde gerçekleştirilebilmesine yönelik plan kararlarının oluşturulduğu, alt ölçekli planlama çalışmaları ile ayrıntılı veri ve analizlere dayalı olarak bu bölgelerin yerel idareleri tarafından belirlenebileceğinin hüküm altına alındığı, bu alanlarda yer alabilecek tarımsal faaliyetlerin tarımsal ürünün elde edilmesinden işlenmesine kadar ihtiyaç duyulan tesislerin bir arada yer alabileceği organize işletmeler olduğu, bu alanlarda yer alabilecek sosyal ve kültürel tesis alanlarının, bu bölgelerde çalışacak olanların ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde oluşturulmasının esas olduğu, bu hüküm kapsamında yapılacak eğitim tesislerinde tarımsal ürünlerin üretiminden geliştirilmesine kadar olan Ar-Ge çalışmalarının da yürütülebileceği, tarımsal eğitime yönelik tesisler olduğu, bu alanların, 8.21.2. sayılı plan hükmü kapsamında, İl Toprak Koruma Kurulu marifetiyle ilgili kurum ve kuruluş görüşlerine bağlı olarak yer seçiminin yapılacağının hüküm altına alındığı, dolayısıyla yer seçiminin, ancak ilgili tüm kurum ve kuruluşların ortak mutabakatı doğrultusunda 5403 sayılı Yasanın izin verdiği çerçevede yapılmasının esas olduğu, yer seçiminde dikkat edilecek hususlara planda yer verilmemiş olduğu iddiası mesnetsiz olduğu, öte yandan, emsal gösterilen 1/100.000 ölçekli Ordu Trabzon Rize Giresun Gümüşhane Artvin Çevre Düzeni Planının kısmen iptali talepli davada, planın organize hayvancılık alanları İle ilgili bölümüne yönelik, bilirkişi raporu oluşturulmakla birlikte muhakeme sürecinin devam ettiği, ilgili plan hükmüne yönelik herhangi bir iptal kararı bulunmadığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Organize Tarım ve Hayvancılık Alanları tanımı ilgili Mevzuat bağlamında irdelendiğinde Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Ek–1 Çevre düzeni planına ait gösterimler başlığı altında ifade edildiği, bu yönüyle bakılırsa; Organize Tarım ve Hayvancılık Alanları olarak ifade edilen işlevsel kullanım kararının; konu–kapsam ve içeriği bağlamında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Genel Planlama Esasları başlıklı 7. maddesi, (1) fıkrası uyarınca ifade edilen “…hazırlanacak her tür ve ölçekteki mekânsal planlar aşağıda yer alan planlama ilke ve esaslarına, planların hazırlanması ile ilgili standartlara, gösterim tekniklerine ve tanımlara uygun olarak yapılır…” hükmü esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Davaya konu plan notlarının 4.18. sayılı maddesinde organize tarım ve hayvancılık alanları tanımlanmış, 8.21. sayılı maddesinin alt maddelerinde bu alanlarda bulunabilecek kullanımlar belirlenmiştir.
Planın 8.21.3 sayılı maddesinde, bu alanlarda çevre sorunlarını önlemeye yönelik her türlü önlemlerin alınmasının zorunlu olduğu, 8.21.2. sayılı maddesinde, bu planda gösterilenler dışında ihtiyaç olması halinde bu alanların yer seçiminin en az 20 ha olacak şekilde İl Toprak Koruma Kurulu marifetiyle ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda yapılabileceği, yer seçimi yapılan alanlara ilişkin imar planı yapılmasının gerekli olduğu durumlarda bu planda değişikliğe gerek olmaksızın imar planlarının hazırlanıp onaylanacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan plan açıklama raporunda alana ilişkin tarım sektörüne yönelik ana stratejilerin belirlendiği, burada hayvansal üretime ilişkin strateji ve uygulama stratejilerinin oluşturulduğu görülmektedir.
Davalı idarece de bölgenin zengin tarım potansiyeli olduğu belirtilmiş, bu potansiyelin değerlendirilmesi için plan kararlarının getirildiği, bölgede organize tarım ve hayvancılık bölgeleri kullanımının öngörülmesinin ve gerçekleşmesinin bölgenin gelişmesinde büyük rol oynayacağı görülmektedir.
Bu itibarla plan hükümlerinin yeterli korumayı sağladığı, getirilen uygulamanın bölgenin özelliğine uygun olduğu, ayrıca plan lejantlarında organize tarım ve hayvancılık alanları lejantının yer aldığı görüldüğünden davaya konu plan hükümlerinde şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer taraftan en az 20 ha olacak şekilde belirlenen organize hayvancılık ve tarım alanlarında tarım ve hayvancılık amaçlı yapının ve bu yapıların içerisinde çalışanların ihtiyacına yönelik sosyal kültürel donatı alanları, sağlık ve eğitim tesislerinin de yapılmasının öngörülmesinin bu kullanımların yerleri, büyüklükleri ve yapı yoğunluklarının alt ölçekli imar planlarıyla belirlenecek olması karşısında 20 ha büyüklüğündeki bir alanda tarımsal üretimin ve üretimde çalışanların ihtiyacının sağlanmasına yönelik getirilen düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

5. Özel kanunlara tabi alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.8. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Özel kanunlara tabi alanlarda ileride yapılacak değişiklikleri, ölçeği ve kapsamı göz önünde bulundurulmadan tüm değişikliklere yönelik plan değişikliğini işlevsiz bırakmanın şehircilik ve planlama ilkeleri ile bağdaşmayacağı, özel kanunlara yönelik sınır değişikliklerinin kapsamının bugünden bilinemeyeceği, olası bir sınır değişikliğinin planlama alanındaki diğer arazi kullanımlarını da etkileyebileceği, sınır değişikliği yapıldığı zaman plan değişikliğine gerek olup olmadığına mevzuat ve şehircilik ve planlama ilkeleri doğrultusunda karar verilebileceği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Dava konusu çevre düzeni planının 7.2. numaralı maddesinde hüküm altına alındığı üzere çevre düzeni planları ölçeği gereği şematik olup üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılabilen planlar olmayıp bu plan kararları doğrultusunda uygulamalar alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde netleştirilebileceği, 7.1 numaralı plan hükmünde ise planın, plan paftaları, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu alt ölçekli planlarda ve uygulamalarda bu belgelerin bütününün göz önünde bulundurulması gerektiğinin hüküm altına alındığı, bu kapsamda, plan üzerinde yer alan özel kanunlara tabi alan sınırların gösterimlerinin de ölçeğin gerektirdiği biçimde şematik olarak plana aktarıldığı, konunun bu sınırlardan ölçü alınarak uygulama yapılacakmış gibi değerlendirilerek özel kanunlara tabi alan sınırlarında değişiklik olması halinde, arazi kullanım kararlarının etkileneceği gerekçe gösterilerek planda da değişiklik yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmasının doğru olmadığı, planda gösterilmiş olsun ya da olmasın alt ölçekli uygulamalarda ilgili kurumu tarafından belirtilen sınırlar dahilinde uygulamaların netleştirilmesi söz konusu olup planlarda bu sınırlar dahilinde ilgili kurumunca izin verilmeyen kullanım kararlarının uygulama kararlarına da dönüşmesinin yasal olarak mümkün olmadığı, zaten bu sınırlarda bir değişiklik olması halinde veri tabanına işlenmek üzere Bakanlığa iletilmesi gerektiği, 7.8 numaralı maddede hüküm altına alınmış olmakla Bakanlığa iletilen bu sınır değişikliklerinin ilk düzenleme kapsamında ele alındığı, ayrıca her ne kadar 7.8 numaralı plan hükmü kapsamında, belirlenecek yeni sınırların çevre düzeni planında bir düzenlemeye gerek olmaksızın geçerli olacağı belirtilse de özel kanunlara tabii alan sınırlarındaki değişimin bölgedeki plan kararlarının uygulanmasını çok ciddi boyutta engelleyen bir durumun ortaya çıkarak söz konusu yerleşim biriminin ihtiyaçlarının karşılanamaması halinde çevre düzeni planında yeniden düzenlemeye gidilebileceği” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği Genel Planlama Esasları, 7. madde, (d) bendinde ifade edilen “…Mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ile nazım imar planları üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamaz…” hükmü bağlamında çizgisel–şematik ifade biçimi ve ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas ifade edilemeyecek mekânsal/alansal statüler açısından uygun olacağı, kaldı ki, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Çevre Düzeni Planlarına Dair Esaslar, 19. maddesi, (1) ve (2) fıkraları bakımından uygun olduğu, bu çerçevede, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı ” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Plan hükmünde yer alan düzenlemede özel kanunlara tabi alanlarda farklı kurumların yetki ve sorumluluklarının olabileceği, bu nedenle bu yasal yetkiler nedeniyle sınırların değişebileceği, davalı idarenin dosyadaki savunmasından sınır değişikliğinin plan değişikliğini gerektirmesi ve böyle bir zorunluluk bulunması halinde plan değişikliği yapabileceği görüldüğünden plan hükmünde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

6. Planın onayından önce İller Bankası tarafından ihale edilmiş ve çalışmalarına başlanılmış alt ölçekli plan çalışmalarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.12. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Anılan hükmün plan hiyerarşisi ve planlar arası eşgüdüm sağlanmasına aykırı olduğu, çevre düzeni planlarının, 5 yıllık Kalkınma Planlarından sonra gelen üst düzey fiziki planlar olduğu, havza ölçeğinde planlama imkânı vermediği, doğal değerlerin korunması, mevcut sorunlara çözüm önerisi geliştirilmesi sürdürülebilir yaşam alanları oluşturulması için hazırlandıkları, bu ve benzer hükümler ile işlevsiz bırakılarak plan bütünlüğünün bozulduğu, her ne kadar, mevzuatta özel alanlarda planlama yetkisi farklı kurumlarda bulunsa da, üst ölçekli fiziki plan olan çevre düzeni planları hazırlanırken diğer alt ölçekli plan çalışmalarını da olduğu gibi kabul etmek yerine, çevre düzeni planı hedef ve kararları doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Çevre düzeni planları ile planlama bölgesinin mevcut değer ve potansiyellerinin yanı sıra ülke ekonomisine katkısı ve kalkınma planlarında bölgeye özgü verilmiş kararlarda göz önünde bulundurularak belirlenen plan senaryosuna uygun olarak yerleşimlerin ihtiyaçlarına ve belirlenen rollerine uygun, kent makroformunu yönlendirici ana plan kararlan ve projeksiyon dönemi için bu plan kararlarına yeterli nüfus kabullerinin belirlendiği, bu çerçevede her bir yerleşim birimi için plan ile belirlenmiş olan nüfus kabullerini aşmayacak biçimde planda şematik olarak tanımlanan kent makroformunu yönlendirici genel arazi kullanım alanlanmn alt ölçekli planlarda kullanılması gerekmekle birlikte, 7.12. numaralı plan hükmü ile bu planın onayından önce dönemi mevzuatına uygun olarak süreçleri İller Bankası tarafından başlatılmış olan planlama çalışmalarının, söz konusu yerleşim birimi için belirlenmiş nüfus kabulleri içerisinde değerlendirilmek koşuluyla çevre düzeni planında değişikliğe gerek kalmaksızın sonuçlandırılabileceğinin hüküm altına alındığı, böyle bir durumun söz konusu olmasının, planın yerleşim birimi için tanımlanmış kent makroformunda, toplam nüfusun ve yerleşimin yoğunluğunun düşmesi anlamına gelmeyeceği, çevre düzeni planının yerleşim birimi için öngördüğü toplam nüfusun aşılmaması da sağlanarak planın temel öngörülerini ve plan kararlarının bütünlüğünün yerleşimin ihtiyaçlarına yönelik olarak hem karşılanması hem de bozulmaması anlamına geldiği, dolayısıyla 7.12 numaralı plan hükmünün planı işlevsizleştirdiğinden bahsedilemeyeceği” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Çevre Düzeni Planlarına Dair Esaslar, 19. maddesi, (3), (4) ve (5) fıkraları içeriğinde vurgulanan “sorumlu–yetkili kurum ve kuruluş görüşleri” ile “coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri esas bilgi–belge veri temini” bakımından uygun olduğu, “çevre düzeni planı değişikliğine gerek kalmaksızın” ifadesinin ise alt ölçekli plan çalışmalarının üst ölçekli plana uygun olması gerekliliğine dayandığı, nüfus kabulleri ile alan kullanım kararları arasında demografik–mekânsal–sektörel bağlamda etkileşim olduğu/olacağı gözönüne alınırsa, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Davaya konu çevre düzeni planı yapım aşamasında iken yerleşim bölgesindeki illerde yer alan yerleşim yerlerine ilişkin İller Bankası tarafından ihale edilmiş çalışmaların bulunabileceği gözetilerek çevre düzeni planı nüfus kabullerini aşmamak kaydıyla çevre düzeni planı değişikliğine gerek kalmaksızın veri tabanına işlenerek alt ölçekli planların yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

7. Plan Uygulama Hükümlerinin 7.34. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Muhtelif yatırım kararlarının değerlendirilmesinin dar kapsamlı ve tesis bazında değil, havza bazında ve kümülatif esaslı yapılması gerektiği, hem doğal varlıkların birbiriyle olan etkileşimi hem de insanların doğal varlıklarla olan etkileşiminin havza sınırları ile en iyi şekilde anlaşılabileceği, havza bazında değerlendirmenin mevzuatta belirtildiği üzere ancak çevre düzeni planları ile sağlanacağı, dolayısıyla söz konusu bölümde belirtilen yatırımların değerlendirilmesinin çevre düzeni planları ile yapılmazsa yanlış sonuçlara ulaşılmış olacağı, doğru ve eksiksiz planlama için, her türlü arazi kullanımlarının ve çevresel etkilerinin havza bazında ele alınacağı çevre düzeni planlarının gerektiği gibi yapılmasının şart olduğu, söz konusuhükümde belirtildiği üzere, bu tür kullanımların ÇED sürecine tabi olması, değilse de ilgili kurumlardan uygun görüşü alınmasının planlama gereksinimini ortadan kaldıran bir durum olmadığı, örneğin bölgeden geçecek karayolunun, yakın çevredeki arazi kullanımlarını nasıl etkileyeceği, ÇED mevzuatına uygun bir biçimde hayata geçirilse dahi, imar planları ile çözülemeyeceği, ancak bölgesel ve havza esaslı olarak yapılmış bulunan çevre düzeni planları dâhilinde yapılacak bir inceleme ile değerlendirilebileceği, bu nedenle, geniş etki alanına sahip arazi kullanım kararlarının çevre düzeni planlarına işlenmesinin bir zorunluluk olduğu, bugünden yer seçimi yapılması mümkün olmayan kullanımlar veya öngörülemeyen değişimler için plan revizyonları yapılacağı, ayrıca, ÇED süreci belirli bir kullanımın çevresel etkilerini değerlendirmek için olduğu, havza bazında değerlendirme, planlama imkânı vermeyeceği, benzer konuda yargı organları tarafından yürütmenin durdurulması kararı verildiği” yönündedir.

Davalı idare savunması: “Genel itibariyle ölçeği gereği Çevre Düzeni Planlarında gösterilemeyen ancak ilgili tüm kurum ve kuruluş görüşleri, gerekli teknik bilgi ve belgeler üzerinden planın amaç, ilke, hedef ve plan kararlarına uygunluğu açısından değerlendirilerek uygun bulunanlarının (bu hüküm kapsamındaki kullanımlarda göz önünde bulundurulursa, genel itibariyle bu kullanımların sosyal-kültürel ve teknik altyapı kullanımları olduğu da açık olmak üzere), plan değişikliğine gerek kalmaksızın gerçekleştirilebileceğininin ifade edildiği, başka bir deyişle, bu hükümde tanımlanan kullanımlara ilişkin her talebin mutlaka uygun değerlendirileceği ya da plan değişikliğine ihtiyaç duyulmadan yapılacağı sonucuna varmanın doğru olmadığı, bu hüküm kapsamında yer alan kullanımların planın ana kararlarının uygulanmasını etkilemesi söz konusu olduğunda, bu hükümde yer alsa dahi plan değişikliği yoluyla konunun değerlendirilmesine mani bir durum bulunmadığı, bu sonuca ulaşılabilmesi için, her konunun kendi özeline ait bilgi, belge ve görüşler doğrultusunda plan kararları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Anılan maddedeki “Bu planda değişiklik yapılmaksızın” ifadesi bakımından değerlendirilirse; “…Bu kullanımlara ilişkin İmar Planları, ÇED Yönetmeliği kapsamında kalanlar için çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir.” kararının bulunması; ÇED yönetmeliği kapsamı dışında olanlar için ise, ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşünün olması ve Bakanlığın uygun görüşünün alınması kaydı ile bu planda değişikliğe gerek olmaksızın, kurum ve kuruluşların görüşlerine uyularak ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesi bakımından değerlendirilirse; planlama çalışmalarında kapsam içinde ise ÇED Yönetmeliği, kapsam dışında ise kurum–kuruluş görüşlerinin esas alınmasının uygun olduğu, ancak, devamında, “bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” ibaresi ile “…İmar Planları ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesinin, imar planları ile ifade edilen planların alt ölçekli planlar olduğu, bu durumda, alt ölçekli plan–üst ölçekli eşgüdüm bağlamında planlama sistematiğine uygun olmayacağı, dolayısıyla, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 6. maddesi esas Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 6. maddesi, (1) ve (2) fıkraları esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Davaya konu 7.34. sayılı plan hükmünde, yer alan düzenlemenin, plan esnekliğini ve dinamizmini sağlaması açısından önemli olmasına karşın fazlasıyla genel bir madde olduğu, plan değişikliği gerektiren hususların mutlaka plana işlenmesinin gerekmesi nedeniyle plan hükümlerinin hangi yatırım kararlarının çevre düzeni planında değişiklik gerektireceği hangilerinin gerektirmeyeceği konusunda net bir düzenleme yapılarak çerçeve çizilecek şekilde yeniden oluşturulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle bu kısım yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
8. Plan Uygulama Hükümlerinin 7.35. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından
Davacı iddiası: “Çevre Düzeni Planında belirlenen kentsel ve kırsal gelişme alanlarının dışında da konut üretilmesinin önünün açıldığı, plan revizyonunu ortadan kaldırarak, plan hiyerarşisi ve çevre düzeni planı yapma amaçlarıyla kesinlikle bağdaşmadığı, söz konusu maddenin, Toplu Konut Kredileri Uygulama Yönetmeliğinin 14. maddesindeki “Toplu konut alanları, belediyelerle işbirliği yapılmak suretiyle valiliklerce belirlenir. Bu alanlar büyükşehir belediyelerinin sınırları içerisinde en az bin (1000) konutun, diğer belediye sınırları içerisinde ise en az dörtyüz (400) konutun sığacağı büyüklükte ve yerleşme yerinin nazım imar planı sınırlan içinde olması zorunludur.” hükmüne aykırı olduğu” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Toplu konut projelerinin ülkemizde konut edindirme amacıyla devlet tarafından yürütülen kamu yatırım projeleri olması, TOKİ’ye tahsis edilmiş alanlarda üretilecek toplu konut alanlarına ilişkin uygulamaların, ilgili mevzuatı kapsamında yürütülmesi, ancak bu alanların çevre düzeni planının amaç, ilke, hedef, plan kararları ve özellikle nüfus kabulleri kapsamında değerlendirilmesi esas olduğundan bu hüküm kapsamında gerçekleştirilebilecek projelerin söz konusu yerleşim birimi için belirlenmiş nüfus kabulleri içerisinde değerlendirilmek koşuluyla, çevre düzeni planında değişikliğe gerek kalmaksızın sonuçlandırılabileceğinin hüküm altına alındığı, böyle bir durumun söz konusu olmasının, planın yerleşim birimi için tanımlanmış kent makroformunda, toplam nüfusun ve yerleşimin yoğunluğunun düşmesi anlamına gelmekle birlikte, çevre düzeni planının yerleşim birimi için öngördüğü toplam nüfusun aşılmaması da sağlanarak, planın temel öngörülerini ve plan kararlarının bütünlüğünün yerleşimin ihtiyaçlarına (sosyal, kültürel, teknik altyapı alanları) yönelik olarak hem karşılanmasının hem de bozulmamasının sağlandığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Dava konusu edilen 7.35. sayılı maddede Toplu Konut İdaresine tahsis edilmiş veya Toplu Konut İdaresinde üretilecek toplu konut alanlarının ilgili kurum–kuruluş görüşleri esas olmak üzere çevre düzeni planı koruma–gelişme ve planlama hedeflerine uyarlı olarak ele alınması gerekliğine vurgu yapıldığı, devamla, “kentsel ve kırsal yerleşim alanları içinde olması durumunda alt ölçekli planlara vurgu yapıldığı”, bu yönüyle, ilgili mevzuatın planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Plan Uygulama Hükümlerinin 7.35. sayılı bölümünde “Bu plan kapsamındaki alanlarda, ihtiyaç duyulması halinde; Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) tahsis edilmiş alanlarda, TOKİ tarafından üretilecek toplu konut alanlarına ilişkin başvurular, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna tabi alanlara ilişkin uygulamalar ve … Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü tarafından 6107 sayılı kanun uyarınca yapılacak uygulamalar bu planın koruma, gelişme ve planlama ilkeleri ve nüfus kabulleri çerçevesinde, bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın ilgili kurum ve kuruluş görüşleri alınarak ilgili idaresince değerlendirilir. Bu doğrultuda onaylanan alt ölçekli planlar sayısal ortamda veri tabanına işlenmek üzere bakanlığa gönderilir. Söz konusu alanların kentsel ve kırsal yerleşme alanları içerisinde kalması durumunda ise, imar planı bütünlüğü çerçevesinde ve nüfus kabulü dâhilinde, ilgili idaresince alt ölçekli planlarda değerlendirilir ve ilgili idaresince onaylanır.” hükmü bulunmaktadır.
Davaya konu plan notunun planlama bölgesinde ÇDP’nında belirlenen kentsel ve kırsal yerleşme alanlarının dışında da Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından plan hazırlayıp konut inşa edebileceğini öngörmesi nedeniyle plan yapma yetkisine sahip olan kuruluşların üst ölçekli çevre düzeni planı kararı olmadan bu plana aykırı bir şekilde arazi kullanım kararı belirlemesine yol açacağı, ÇDP’nında belirlenen kentsel ve kırsal yerleşme alanları ile gelişme alanlarının dışında konut üretilmesinin plan hiyerarşisi ve çevre düzeni planı yapma amaçlarıyla bağdaşmadığı, bu itibarla 7.35 sayılı plan hükmünde mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

9. 5403 sayılı Kanun uyarınca mutlak tarım arazisi olarak belirlenen tarım arazilerine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.7. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı iddiası: “1/100.000 ölçekli Kırşehir-Nevşehir-Niğde-Aksaray Çevre Düzeni Planına karşı açılan ve Danıştay Altıncı Dairesinin E:2011/7413 sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda söz konusu maddenin mutlak tarım arazilerinde yapılaşmış alanların yayılmasını teşvik edici nitelikte olduğu ve ülkenin nitelikli tarım topraklarının kaybına yol açacağının belirtildiği, dolayısıyla dava konusu maddenin “mutlak tarım arazisi” bölümünün iptal edilmesi gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Anılan hüküm uyarınca Başbakanlık, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, ilgili bakanlıklar ve bunların bağlı kuruluşları tarafından desteklenen projeler, tarım ve hayvancılık potansiyelinin bulunduğu alanlarda, söz konusu projelerin desteklenmesi amacıyla geliştirilmiş olup belirlenen alanın ilgili projelerdeki koşulları sağlaması ve ancak ilgili Bakanlığından uygun görüş alınması halinde tarımsal amaçlı yapılaşmaya açılabileceği” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Dava konusu edilen 8.20.1.7. maddesinin; 01/07/2016 tarihli plan hükmü değişikliği ile “…Mutlak Tarım Arazileri ve Marjinal Tarım Arazileri…” ile “…Emsal değerlerinin %50 oranında arttırılması…” biçimindeki ifadelerinin plan hükümlerinden çıkartıldığı, bu yönüyle, gerek ilgili mevzuat gerekse de planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Anılan maddenin 01/07/2016 tarihli plan hükmü değişikliği ile “…Mutlak Tarım Arazileri ve Marjinal Tarım Arazileri…” ile “…Emsal değerlerinin %50 oranında arttırılması…” biçimindeki ifadelerin plan hükümlerinden çıkartıldığı gözetildiğinde bu kısma ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

10. Tarım alanlarında yapılacak tarımsal amaçlı yapılara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.10. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı İddiası: “Mevzuatın, arazi kullanım kararlarının öncelikle plan esaslarına göre verilmesi gerektiği üzerinde durduğu, söz konusu plan hükmünde ise Plansız Alanlar Yönetmeliği uyarınca yapılaşma öngörüldüğü, bir planın, plansızlığı öngörmemesi gerektiği, zaten anılan mevzuat ile bu durumun mümkün kılındığı, ayrıca, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu uyarınca tarım arazileri sınıflandırılması yapılmadan, söz konusu maddenin tüm tarım alanları için geçerli olmasının tarım arazilerinin korunmasını güçleştireceği, tarım arazilerindeki uygulamalarda tarım arazileri sınıflandırılmasının esas alınması gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “5403 sayılı Kanunun, toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlediği, mekansal plan kararlarının ise 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklerinde tanımlanan usul ve esaslar doğrultusunda belirlenebileceği, ayrıca çevre düzeni planları ile tanımlanan yapılaşma koşullarının, alt ölçekli planların ve uygulamaların gerçekleştirilebileceği maksimum koşulları tanımlamakta olduğu, mutlaka planda tanımlanan yapılaşma koşullarının tamamının kullanılacağı sonucuna da ulaşılamayacağı, bu hüküm nedeniyle tarım arazilerinin korunmasının güçleşeceği sonucuna ulaşılamayacağı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Çevre düzeni planının planlama alanı fiziksel/alansal sınırlarının çizgisel–şematik ifade tekniği ile tanımlandığı gözönüne alındığında uygulama sürecine ilişkin planlama konu ve alanlarının alt ölçekli planlar ile tanımlanacağı, ancak, çevre düzeni planında işlevsel kullanım kararı getirilmiş fiziksel çerçevenin tamamı için alt ölçekli planların olmadığının ifade edilmesi gerektiği, bu yönüyle, alt ölçekli planlama süreçleri bağlamında Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğine atıf yapılması ya da referans verilmesinin, üst ölçekli plan ifade–gösterim tekniği bakımından olumsuz bir durum oluşturmayacağı, bu yönüyle, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.8. maddesinde sayılı maddesinde Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda dikili, özel ürün, fiilen sulanan veya sulama projesi kapsamında bulunan tarım arazilerinde tarımsal amaçlı yapı yapılabileceği düzenlenmiştir. Kaldı ki tarım arazilerinin niteliğinin de alt ölçekli planlarla netleştirileceği, arazinin hangi sınıf arazi olduğu ve burada yapılacak olan yapılaşmanın niteliği de alt ölçekli planlarda belirlenecektir.
Öte yandan Çevre Düzeni Planının leke plan olması itibariyle bu plan üzerinden arazi sınıflandırılmasının yapılması da ölçeği gereği mümkün olmamakla birlikte bu sınıflandırmanın alt ölçekli planlarla olacağı açıktır.
Bu nedenle davaya konu bölümde, tarım alanlarında yapılacak yapılar için genel hükümler getirilerek Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinde yer alan yapılaşma koşullarına atıfta bulunulduğu, plan hükümlerinin devamı maddelerinde mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile ilgili olarak ayrıntılı yapılaşma koşullarının getirildiği, dolayısıyla planın genel hükümlerinin sözü edilen alanlarda uygulanamayacağı nedeniyle de bilirkişi raporunda belirtildiği gibi bir çelişkinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

11. Orman mülkiyetinde olan ve Orman Genel Müdürlüğü’nce tahsisi yapılan alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.23.4. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı iddiası: “Orman tahsisleri ile ilgili kararlarda plan değişikliğine gerek görülmemesinin hiçbir planlama ilke ve esasları ile bağdaşmadığı, Orman Genel Müdürlüğü’nce tahsisi yapılan alanlardaki arazi kullanım türüne göre plan değişikliğine gerek olup olmadığına karar verilmesi gerektiği, söz konusu alanlarda yer alacak kullanımlar bilinmeden plan değişikliğine gerek olmadığı yönünde bir plan hükmünün şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı olduğu” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Orman alanlarına ilişkin yetkili kurum olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca tahsisi gerçekleştirilen orman alanlarında; ilgili mevzuat kapsamında kullanım türü, kullanım süresi ve kullanım izni değişkenlik gösterdiği, söz konusu alanlarda, Bakanlıkça yapılan tahsis işlemlerinde, tahsis süresinin bitiminden sonra alanın tekrar orman alanı olarak düzenlenmesi ya da yeni verilecek tahsis belgesi kapsamında kullanım kararının değiştirilmesi gerektiğinden uzun vadede mekânsal kararların düzenlendiği çevre düzeni planlarında tahsis yapılan alanların kullanım kararlarının gösteriminin mümkün olmadığı, bu nedenle bu alanlarda 6831 sayılı Orman Kanunu ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın izni/görüşü dahilinde uygulamalar yapıldığı, ayrıca orman alanlarının tahsis amacı doğrultusunda kullandırılmasının, bu alanların “orman” vasfının kaldırıldığı anlamını taşımadığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Orman alanlarının bütüncül ya da çok parçalı olabileceği, tahsislerin alansal–mekânsal kullanım ve hizmet etkisi alanı bağlamında farklı ölçeklerde planlama çalışmasının konusu olabileceği düşünülmesi gerektiği, dolayısıyla, Çevre Düzeni Planının ilkesel hedef ve stratejileri esas alan kapsam–içeriği ile ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere çizgisel ve şematik ifade tekniği bağlamında hâkim arazi kullanım kararlarını ifade ettiğinin hatırlanması gerektiği, bu çerçevede, ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere farklı kapsam ve ölçekteki düzenlemelerin hakim arazi kullanım kararları ve olası mekânsal, demografik ve sektörel etkileri bağlamında alt ölçekli planların konusu olacağı, konu–kapsam açısından doğrudan üst ölçekli düzenlemeleri ilgilendiren konuların ise Çevre Düzeni Planı Değişikliği konusu edilebileceği, bu yönüyle, anılan maddenin gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Orman alanlarının ilgili mevzuat uyarınca korunması esastır. Ancak mevzuat hükümleri uyarınca tahsis yapılan alanların planda değişiklik yapılarak başka bir amaca ayrılması ve başka bir kullanımda gösterilmesi alanın orman statüsüne aykırı olacaktır. Orman alanlarına yönelik getirilen uygulama hükmü ile orman olup da mevzuat uyarınca tahsis yapılan alanların amaçlarına uygun olarak kullanılmasına olanak sağlanmış, orman statüsü değiştirilmemiştir. Ayrıca davaya konu planda orman alanlarının düzenlenen plan notları ile koruma altına alındığı görülmektedir. Bu bağlamda davaya konu düzenlemede mevzuata aykırılık görülmemiştir.

12. Beton santrallerine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.45. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı iddiası: “Planlama alanındaki sanayi alanlarında yer alması mümkün olmayan durumlarda, birden fazla beton santralinin bir araya getirileceği alanların, plan değişikliğine gerek olmaksızın belirlenebileceği, birden fazla beton santralinin bulunacağı alanların yer seçimi kararının, böyle bir ihtiyaç gündeme geldiğinde, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında belirlenmesi gereken bir karar olduğu, bu konuda plan değişikliği yapılmaması yönünde yapılan düzenleme şehircilik ve planlama ilkeleri ile bağdaşmayacağı, planın bütününü etkileyebilecek, planın kararları ile çelişebilecek nitelikte olası değişikliklerin planlama süreci dışında bırakıldığı, ve bu durumun da beraberinde plansızlığı getirdiğinden anılan maddedeki “bu planda değişiklik yapılmaksızın” ifadesinin iptal edilmesi gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Söz konusu tesislerin öncelikle sanayi alanlarına yönlendirilmesi esas olmakla birlikte, sanayi tesislerinde olduğu gibi münferit şekilde yapılaşmanın önüne geçmek amacıyla, kentsel ve kırsal yerleşme alanları içerisinde/bitişiğinde olmayan, su kaynakları koruma kuşağında veya koruma statüsü bulunmayan alanlarda, tarımsal vasfın düşük olduğu arazilerde, ilgili idaresi koordinatörlüğünde kurulacak komisyonca belirlenecek alanların oluşturulmasının öngörüldüğü, diğer taraftan, söz konusu alana ilişkin yer seçiminin, belirtilen komisyonca ancak yapılabileceğinden gelecek taleplerin çevre düzeni planı ölçeğinde öngörülmesinin mümkün olmadığı, bununla birlikte, beton santrallerinin gerçekleştirilecek inşaat faaliyetlerinin gerçekleştirileceği bölgede inşaat süresince kurulacağından uzun vadede arazi kullanım kararlarının alındığı çevre düzeni planında değişiklik yapılmasının mümkün olmadığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Anılan maddedeki “…Bu kullanımlara ilişkin İmar Planları, ÇED Yönetmeliği kapsamında kalanlar için çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir.” kararının bulunması; ÇED yönetmeliği kapsamı dışında olanlar için ise, ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşünün olması ve Bakanlığın uygun görüşünün alınması kaydı ile bu planda değişikliğe gerek olmaksızın, kurum ve kuruluşların görüşlerine uyularak ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesi bakımından değerlendirilirse; planlama çalışmalarında kapsam içinde ise ÇED Yönetmeliği, kapsam dışında ise kurum–kuruluş görüşlerinin esas alınmasının uygun olduğu, ancak, devamında, “bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” ibaresi ile “…İmar Planları ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesinin, imar planları ile ifade edilen planların alt ölçekli planlar olduğu, bu durumda, alt ölçekli plan–üst ölçekli eşgüdüm bağlamında planlama sistematiğine uygun olmayacağı, dolayısıyla, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 6. maddesi esas Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 6. maddesi, (1) ve (2) fıkraları esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Dava konusu edilen 7.45. sayılı plan hükmü “Planlama alanında yer alacak beton santrallerinin öncelikle planda belirlenmiş olan sanayi alanlarına yönlendirilmesi esastır. Ancak ihtiyaç olması halinde birden fazla beton santralinin bir araya getirileceği alanların yer seçimi; söz konusu alanların kentsel ve kırsal yerleşme alanlarının içinde ya da bu alanlara bitişik olmaması, su kaynakları koruma kuşakları içerisinde ve herhangi bir koruma statüsü bulunan bir alanda yer almaması, tarımsal arazi vasfının düşük olması ile bölgede yer alacak tesislerin birbirine bitişik konumda olması esasları dikkate alınarak, ilgili valilik ve/veya büyükşehir/il belediyesi koordinatörlüğünde kurulacak olan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İl Müdürlüğü ve diğer ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin yer aldığı komisyonca belirlenebilir.
Yer seçimi yapılan bu alanların imar planları, bu planda değişiklik yapılmaksızın ilgili idaresince onaylanır. Seçilmiş alanlara ilişkin onaylanan planlar sayısal ortamda veri tabanına İşlenmek üzere Bakanlığa gönderilir.
Bu alanlarda çevre kirliliğini önleyici her tür önlemin alınması ve ortak arıtma tesisleri oluşturulması esastır.” olarak düzenlenmiştir.
Anılan hüküm uyarınca beton santrallerinin öncelikle planda belirlenmiş olan sanayi alanlarına yönlendirilmesinin esas olduğunun belirtildiği görülmüştür. Öte yandan beton santrali her ne kadar çevresel etkisi olan bir tesis niteliğinde bulunsa da büyük çaplı olsa dahi ölçeği gereği tek tek tüm beton santrallerinin çevre düzeni planında gösterilmesinin zaten mümkün olmadığı açıktır.
Bu durumda bu kısma ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

13. Golf alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.14.7. bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı iddiası: “İlk onaylanan planda golf tesislerinin yapımına yönelik çevre düzeni planı değişikliği zorunlu tutulurken, dava konusu planda, çevre düzeni planı değişikliği yapılmadan golf alanlarının yapılabileceğinin hükme bağlandığı, planda golf tesislerinin en az 50 ha olması öngörülmekle beraber en az 50 ha büyüklüğünde alanlardaki arazi kullanım değişikliklerinin çevre düzeni planı değişikliği yapılmadan hayata geçirileceği, söz konusu maddede, şehircilik ve planlama ilkeleri ile bağdaşmayan bir değişiklik yapıldığı” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Söz konusu hükümle kentin veya bölgenin rekreasyon alanı ihtiyacını karşılamak üzere; planlama alanı bütününde Turizm Teşvik Kanunu ve ilgili yönetmelikleri kapsamında uygulama yapılacağı ve bu alanlara ilişkin yer seçiminin Çevre Düzeni Planında belirtilen yapılaşma koşulları doğrultusunda alt ölçekli planlama çalışmaları ile gerçekleştirileceği hüküm altına alındığından dava konusu planın üst ölçekli plan olarak üzerinden ölçü alınarak uygulamaya geçilebilecek bir fiziki plan olmaması hususları da göz önünde bulundurulduğunda söz konusu plan hükmü ile bu tesislere yönelik plan değişikliği yapılmasının öngörülmediği” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Anılan maddedeki “…Bu kullanımlara ilişkin İmar Planları, ÇED Yönetmeliği kapsamında kalanlar için çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir.” kararının bulunması; ÇED yönetmeliği kapsamı dışında olanlar için ise, ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşünün olması ve Bakanlığın uygun görüşünün alınması kaydı ile bu planda değişikliğe gerek olmaksızın, kurum ve kuruluşların görüşlerine uyularak ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesi bakımından değerlendirilirse; planlama çalışmalarında kapsam içinde ise ÇED Yönetmeliği, kapsam dışında ise kurum–kuruluş görüşlerinin esas alınmasının uygun olduğu, ancak, devamında, “bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” ibaresi ile “…İmar Planları ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesinin, imar planları ile ifade edilen planların alt ölçekli planlar olduğu, bu durumda, alt ölçekli plan–üst ölçekli eşgüdüm bağlamında planlama sistematiğine uygun olmayacağı, dolayısıyla, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 6. maddesi esas Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 6. maddesi, (1) ve (2) fıkraları esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Davaya konu golf alanlarının uluslararası standartlara uygun strateji kararına göre yer seçimlerinin yapılmadığı, ciddi bir araştırmaya dayanmadığı, golf alanların belirlenmesinin tüm planlama bölgesi üzerinde yer alan bir arazi ve araştırma sonucu ortaya çıkmadığı, topografya, su kullanımı vb. verilerin değerlendirilmediği, niteliği gereği özel yer seçimi yapılması gerektiği, 50 ha kadar yüksek yüzölçüme kadar olan alanın çevre düzeni planı değişikliğinden muaf tutulmasının plan yapım mantığıyla bağdaşmadığı, kaldı ki plan lejandında da golf alanı kullanımının öngörülmüş olduğu, yani her halükarda çevre düzeni planında gösterilmesi gerektiği anlaşıldığından bu hususta şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığından bu kısıma ilişkin hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

14. Lojistik bölge yer seçimine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.7.4. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı iddiası: “Arazi kullanımlarındaki değişikliklere yönelik çevre düzeni planı değişikliğini işlevsiz bırakıldığı, lojistik bölgelerin ulaşım ağı ile etkileşim içerisinde olan ve çevrelerindeki arazi kullanımları üzerinde de değişiklik olmasına neden olabilecek arazi kullanım kararlarından olduğu, bu yüzden, lojistik bölgelere yönelik arazi kullanım değişikliklerinin de ölçeğin izin verdiği sürece çevre düzeni planına da işlenmesi gerektiği, dolayısıyla, anılan maddedeki “bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” bölümünün iptal edilmesi gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Öncelikle söz konusu lojistik bölgelere ilişkin yer seçim çalışmalarının, ilgili kurum/kuruluş görüşleri doğrultusunda, valilik koordinasyonunda yürütüleceğinin hüküm altına alındığı, lojistik bölgelerin, genel itibariyle kentin çalışma alanı kullanımlarını/üretim faaliyetlerini destekleyici olarak, içerisinde taşımacılık faaliyetlerine yönelik tüm depolama, dağıtım, destek hizmetleri, konteynır alanları vb. kullanımların yer alacağı alanlar olduğu, planın genel kurgusu içerisinde planlama alanında yerleşim alanlarının potansiyelleri doğrultusunda lojistik bölgelerin geliştirilmesinin öngörülerek bu kararların alansal ve sembolik olarak ifade edildiği, ayrıca, söz konusu alanların yer seçimi çalışmalarında, ilgili kurum ve kuruluşlarca uygun görüş verilmeyen alanların bu faaliyete konu edilmesinin mümkün olamayacağı ve çevresel etkileri açısında bu alanlarda sanayi faaliyetlerinin de yapılamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, üst ölçekli planın öngörmediği ancak süreç içerisinde ihtiyaç olacak bu tesislerin yapımının doğrudan yer seçimine ve alt ölçekli planlara bırakılmış olmasının mevzuata ve planlama ilke ve esaslarına aykırılığı bulunmadığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Anılan maddedeki “…Bu kullanımlara ilişkin İmar Planları, ÇED Yönetmeliği kapsamında kalanlar için çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir.” kararının bulunması; ÇED yönetmeliği kapsamı dışında olanlar için ise, ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşünün olması ve Bakanlığın uygun görüşünün alınması kaydı ile bu planda değişikliğe gerek olmaksızın, kurum ve kuruluşların görüşlerine uyularak ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesi bakımından değerlendirilirse; planlama çalışmalarında kapsam içinde ise ÇED Yönetmeliği, kapsam dışında ise kurum–kuruluş görüşlerinin esas alınmasının uygun olduğu, ancak, devamında, “bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” ibaresi ile “…İmar Planları ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesinin, imar planları ile ifade edilen planların alt ölçekli planlar olduğu, bu durumda, alt ölçekli plan–üst ölçekli eşgüdüm bağlamında planlama sistematiğine uygun olmayacağı, dolayısıyla, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 6. maddesi esas Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 6. maddesi, (1) ve (2) fıkraları esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede; Dava konusu düzenlemede belirli bir hektar sınırı getirilmeden ve alanın büyüklüğüne bakılmaksızın lojistik bölge yer seçimine ilişkin plan değişikliğinin çevre düzeni planı ölçeğinde yapılmamasının çevre düzeni planı değişikliğini işlevsiz bırakacağı açıktır. İdare tarafından yer seçimi yapılması esnasında lojistik bölge gibi çevresine yüksek etki edebilecek bir kullanım kararının çevre düzeni planı ölçeğinde büyüklük sınırlamasına bakılmaksızın plan değişikliğinden muaf tutulması şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uygunluk bulunmadığından bu kısıma ilişkin hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

15. Yenilenebilir enerji üretim alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.37. sayılı bölümüne yönelik iddialar bakımından;
Davacı iddiası: “Yenilenebilir enerji üretim alanlarında, çevre düzeni planı değişikliği yapılmaksızın imar planları ile uygulamaya geçilebildiği, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 4, maddede çevre düzeni planlarının tanımlandığı üzere, söz konusu maddenin şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı olduğu, mevzuat ile de bağdaşmadığı, yenilenebilir enerji üretim alanı olan hidroelektrik santrallerin (HES) özellikle Karadeniz Bölgesinde, havza ölçeğinde, planlama yapılmadan proje bazlı değerlendirmeler sonucunda hayata geçirilmesinin neden olduğu çevresel tahribatlar göz önünde bulundurulduğunda, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında bu tip arazi kullanım kararlarının değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla, anılan maddedeki “Bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın” bölümünün iptal edilmesi gerektiği yönündedir.
Davalı savunması: “Bu faaliyet alanlarının genel itibariyle, ölçek gereği üst ölçekli planda gösterilemeyecek büyüklükte olması nedeniyle planda fiziki/alansal olarak ifade edilmesinin mümkün olmadığı ve ülkemizde bu alanlara yönelik olarak ilgili Bakanlık tarafından yer seçimi bölgeleme politikasının bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, konu özelinde sayısız plan değişikliğini gündeme getirmesinin kaçınılmaz olduğu, söz konusu tesislerin yer seçiminin, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda, alt ölçekli plan çalışmalarında, bu planda değişikliğe gerek olmaksızın yapılabileceğinin planda hüküm altına alındığı” yönündedir.
Bilirkişi heyeti görüşü: “Anılan maddedeki “…Bu kullanımlara ilişkin İmar Planları, ÇED Yönetmeliği kapsamında kalanlar için çevresel etki değerlendirmesi olumlu veya çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir.” kararının bulunması; ÇED yönetmeliği kapsamı dışında olanlar için ise, ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşünün olması ve Bakanlığın uygun görüşünün alınması kaydı ile bu planda değişikliğe gerek olmaksızın, kurum ve kuruluşların görüşlerine uyularak ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesi bakımından değerlendirilirse; planlama çalışmalarında kapsam içinde ise ÇED Yönetmeliği, kapsam dışında ise kurum–kuruluş görüşlerinin esas alınmasının uygun olduğu, ancak, devamında, “bu planda değişikliğe gerek olmaksızın” ibaresi ile “…İmar Planları ilgili idaresince hazırlanır ve onaylanır…” ifadesinin, imar planları ile ifade edilen planların alt ölçekli planlar olduğu, bu durumda, alt ölçekli plan–üst ölçekli eşgüdüm bağlamında planlama sistematiğine uygun olmayacağı, dolayısıyla, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 6. maddesi esas Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 6. maddesi, (1) ve (2) fıkraları esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Plan hükümlerinin 8.37. sayılı “yenilenebilir enerji üretim alanları” başlıklı maddesinde, yenilenebilir enerji üretim alanlarında ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan izinler Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca verilecek lisans kapsamında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının uygun görüşünün alınması koşuluyla, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğine gerek kalmaksızın, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda hazırlanan nazım ve uygulama imar planları, ilgili dairesince onaylanmasına müteakip uygulamaya geçirileceği ve sayısal ortamda bilgi için Bakanlığa gönderileceği, kurulmuş/kurulacak tesislerde, ilgili mevzuat çerçevesinde çevresel tüm önlemlerin alınmasının zorunlu olduğu kuralı yer almıştır.
Davalı idarece çevre düzeni planlarına karşı açılan dava dosyalarında ve dosya içeriğinde ÇDP’de fosil yakıtlara dayalı enerji üretim tesisleri ile yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesisler arasında bir ayrıma gidildiği, ÇDP’de fosil yakıtlara dayalı enerji üretim tesisleri için çevre düzeni planı değişikliği yapılması gerekirken, yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji üretiminde EPDK’dan lisans veya izin alınması ve ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşlerinin tamamlanması koşulu ile ÇDP değişikliğine gerek olmaksızın alt ölçekli planların yapılabilmesine ilişkin plan hükmünün düzenlendiği ifade edilmiştir. Bu nedenle davaya konu planın ölçeği de gözönünde bulundurularak ÇDP’nin onayından önce veya sonra EPDK’dan alınacak izin ve lisans kapsamında alt ölçekli plan kararları ile plan paftalarında gösterime gerek olmaksızın yenilebilir enerji kaynakları ile enerji üretim tesislerinin yapılması olanak tanınması şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Plan Paftalarına Yönelik İddiaları Bakımından
Davacı iddiası: “Verimli tarım arazilerinde gelişme alanı önerildiği, sürdürülebilir yaşamın güvencesi olan tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasının kesinlikle kabul edilemeyeceği, planlamanın amacının yerleşimlerin sürdürülebilir bir şekilde gelişmesini sağlamak iken, plan ile tam tersi yönde gelişmesine olanak vermenin şehircilik ve planlama ilkeleri ile bağdaşmayacağı, ayrıca, yine belirtilen plan kararlarının, sürdürülebilir yaşam adına korunması gerekli doğal alanların insan kaynaklı aktivitelerden zarar görmesine neden olacağı; bu nedenle … sayılı paftada (1)Çanakkale ilinde, …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı, (2) …ün batısındaki gelişme alanı, (3) … ve … arasında sulak alan sınırı içerisindeki gelişme alanı, (4) … gelişme alanı ile sanayi ve depolama bölgesi, (5) … turizm tesis alanı, (6) … sayılı paftada Çanakkale Boğazı’nda köprü önerilen bölümü, (7) Plan Uygulama Hükümlerinde, Çanakkale Köprüsü ile ilgili herhangi bir plan hükmü bulunmadığı, sadece Plan Açıklama Raporunda, Edirne İzmir Otoyolunun güzergâhını tanımlarken “Çanakkale Boğazı köprü geçişi” olarak yer verildiği ve 3.4.4.1. sayılı bölümünde; “Demiryolu, Deniz ulaşımı ve Çanakkale Boğazı Köprü Geçişi ile Lojistik Merkez alanları ile üretim ve çalışma alanları arasında ulaşım bağlantılarının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi.” alt hedefine yer verildiği, bu durumun da alt ölçekli planları yönlendirme açısından yetersiz olduğu, dünya çapında bile önem taşıyan ve bölgesel etkileri olacak olan bir boğaz geçiş köprüsü hakkında, bölgesel planda yeterli plan hükümler olmamasının kabul edilebilir olmadığı, … sayılı paftada Karakadılar Durali arasında önerilen sanayi alanı, … sayılı paftada Çanakkale İlinde, Karabiga sanayi alanı, … sayılı paftada Balıkesir İlinde, Şirinçavuş-Hıdırköy arası sanayi alanı, I17 sayılı paftada Balıkesir İlinde, Burhaniye gelişme alanı, I18 sayılı paftada Çanakkale İlinde, Terzialan gelişme alanları, Gönen Barajı koruma kuşakları içerisinde Pazarköy gelişme alanları, I20 sayılı paftada Balıkesir İlinde, Susurluk Barajı koruma kuşaklarında Kepsut gelişme alanları, … sayılı paftada Balıkesir İlinde, …’in batısında sanayi alanı ve turizm alanı, … sayılı paftada doğal sit sınır içerisinde Balıkesir İlinde, Küçükköy gelişme alanları, sulama alanında Gömeç gelişme alanlarının iptaline karar verilmesi gerektiği” yönündedir.
Davalı idare savunması: “Çevre Düzeni Planında şematik olarak gösterimi yapılmış olan 3. Köprü Projesinin, ilgili kurumun (Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı) yatırım programında yer alan bir proje olduğu, planın ölçeği gereği tüm ulaşım bağlantıları gibi şematik olarak planda gösteriminin yapıldığı ve güzergahın kesinleştirilmesinin Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olduğu, çevre düzeni planında tek bir ulaşım güzergahına yönelik olarak plan hükmü oluşturulması gerekliliğinin bulunmadığı, diğer taraftan çevre düzeni planında bölge bütününde yer alan ulaşım kararlarının tamamına yönelik olmak üzere “7.21. Bu planda öngörülen devlet yatırımlarına (demiryolu, karayolu, havayolu, denizyolu v.s. ulaşım güzergahları/elemanları, okul, hastane v.s. sosyal/teknik altyapı yatırımları) ilişkin kullanım kararlarının işlerlik kazanabilmesi için ilgili kurum/kuruluşça yatırım programına alınması gereklidir. Güzergahlar/yer seçimleri şematik olup İlgili kurum/kuruluşça yapılacak teknik etüt çalışmalarından sonra kesinlik kazanacaktır. ” hükmünün yer aldığı, bu nedenle 3. Köprü güzergahının da yatırım programı dahilinde ilgili idaresince bu hüküm kapsamında netleştirilmesi gerektiği, dolayısıyla söz konusu kararın alt ölçekli planları yönlendirme açısından yetersiz olduğundan bahsedilemeyeceği,
16/02/2015 tarihinde onaylanan çevre düzeni planının plan paftalarında yer alan bazı kullanım kararlarına yönelik olarak belirtilen hususlara ilişkin olarak;
-…, …, … ve … yerleşimlerinde ve yakın çevresinde yer alan tercihli kullanım alanları, turizm alanları, gelişme alanları; söz konusu yerleşimlerin mevcut plan kararları, mevcut potansiyelleri ve projeksiyon dönemi için yerleşimin ihtiyaçlarını karşılayacak yeterliliğe sahip olacak biçimde belirlendiği, ayrıca planda yer alan tüm kullanım kararlarının gösteriminin şematik olduğu, tanımlanan alanların tamamının bu kullanıma açılacağı anlamına gelmediği, plan kararlan doğrultusunda yapılacak alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluş görüşleri doğrultusunda bu sınırlar netleşeceği, sulama alanı, sit alanları gibi korunan alanlarda bu plan kararları üzerinden yapılacak çalışmalarda, ancak ilgili kurumu tarafından mevzuatı kapsamında izin verilmesi halinde alt ölçekli plan kararlan oluşturulabileceği, “7.41. Bu planda verilen arazi kullanım kararlarının onaylı imar planlarının bulunduğu alanlarda dahil olmak üzere, korunan alanlar (sit alanları, özel çevre koruma bölgeleri, milli park, tabiat parkı, sulak alan…vb.) ile çakışması halinde, koruma statüsü ile ilgili kurum veya kuruluşundan uygun görüş alınmadan bu alanlarda alt ölçekli planlar hazırlanamaz ve uygulamaya geçilemez. ” hükmü ile de uygulamaya açıklık getirildiği, diğer taraftan …’ün güney sahil kısmında yer alan “kentsel gelişme alanı” kullanım kararlarının 16/02/2015 tarihli onama işlemi kapsamında iptal edilerek yürürlükten kaldırıldığı, Şirinçavuş-Hıdırköy arasında önerilen “sanayi ve depolama bölgesi” kullanımında tanımlanan alan sınırları Endüstri Bölgeleri Kanunu ve Yönetmeliği’nin ilgili hükümleri çerçevesinde çalışmaları devam etmekte olan “Münferit Yatırım Yeri Endüstri Bölgesi” sınırlarını, 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planı, 1/5.000 ölçekli nazım ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planları bulunan sanayi alanlarını ve ilgili kurumlarca yer seçim çalışmaları devam eden “Ana Metal İhtisas OSB Alanı” sınırlarını içeren bölge olacak şekilde belirlendiği, ancak çeşitli kurum-kuruluşlardan iletilen itirazların değerlendirilmesi ve onaylı planları bulunan alanlar dışındaki kesime ilişkin çalışmaların devam etmekte olduğu hususları göz önünde bulundurularak, söz konusu alanın sınırlarının yalnızca mevcut plan kararları bulunan sanayi alanlarının sınırlarını kapsayacak biçimde planın ölçeğine uygun olarak 16/02/2015 tarihli onama işlemi kapsamında yeniden düzenlendiği, Burhaniye yerleşimi gelişme alanının Bakanlığa iletilen itirazlar kapsamında yeniden düzenlenerek “kentsel gelişme alanı” kullanımında bulunan alanların plan kabul nüfusu da göz önünde bulundurularak yeniden düzenlendiği, Terzialan, Pazarköy ve Kepsut yerleşimlerinin gelişme alanlarının mevcut planlı alanları ile (ölçeğin gerektirdiği tekniğe uygun olarak) sınırlı tutulduğu” yönündedir.
Paftalara ilişkin olarak Dairemizce yapılan inceleme yönünden: Bilirkişi heyeti tarafından değerlendirilen kısımlar ayrı ayrı incelenmiş olup aşağıda heyetin görüşleri her bölüme ilişkin ayrı ayrı olarak ele alınmış, bölümlerin altında da Dairemizce yapılan değerlendirmeye yer verilmiştir. Öncelikli Çevre Düzeni Planı ile getirilen kullanım kararlarına yönelik olarak genel bir değerlendirme yapılarak aşağıda yer verilen sonuçlara ulaşılmıştır.
Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanların korunması bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Genel ilke olarak, plan kararları ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır.
Bu amaç çerçevesinde, Çevre Düzeni Planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntısı ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir.
Davaya konu planın genel hükümler başlığı altında toplanan hükümlerin 7.1. sayılı maddesinde bu planın plan paftaları, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu, alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütününün gözününde bulundurulacağı, 7.2 sayılı maddesinde bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı düzenlenmiştir.
Çevre düzeni planı ile belirlenen kenstel/kırsal kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği makroformu/ gelişme yönünü gösterecek şekilde şematik olduğu gibi alt ölçekli plan çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceği kuşkusuzdur.
Yine planın 8.1. sayılı maddesinde bu planda kentsel yerleşme alanları hesaplanmış olan nüfus kabulleri esas alınarak kentsel yerleşim içindeki yoğunluk dağılımının planlama ilkeleri ve nüfus kabulleri dikkate alınarak alt ölçekli planlarda yapılacağı düzenlenmiştir.
Çevre düzeni planlarının leke plan olmaları nedeniyle uygulama imar planları gibi değerlendirilmeyeceği gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır. Nitekim 3194 sayılı Yasanın 8. maddesinin (f) bendi uyarınca kentsel asgari standartların, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebileceği, uygulamaya ilişkin kararların yörenin koşulları, parselin bulunduğu bölgenin genel özellikleri, yapının niteliği ve ihtiyacı, erişebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye etkisi dikkate alınarak ve ölçüleri verilerek Bakanlıkça belirlenen esaslara göre uygulama imar planında belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Davalı idarece bu çerçevede çevre düzeni planı kararları doğrultusunda uygulama yapılamamakta olup, mevzuat gereği 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile nitelikli tarım alanlarının imara açılmasının söz konusu olmadığı, yerleşim alanlarının yasal, doğal ve yapay eşikler göz önüne alınarak, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda alt ölçekli plan çalışmalarında kesinleşeceği ifade edilmiştir.
Davaya konu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının plan notları değerlendiğinde, bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, alt ölçekli imar planlarının yapım aşamasında ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınacağı, tarımsal niteliği korunacak alanlarda ise mutlaka ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yapılaşma olabileceği, çevre düzeni planı ölçeğinde getirilen kullanım kararlarının o bölgenin mutlaka yapılaşacağı yönünde olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Yukarıda anılan genel ilkeler kabul edilmekle birlikte dava konusu planla getirilen leke kararlarının yer seçimi, kentlerin gelişme yönü ve potansiyeli, doğal, yapay ve yasal eşikler, alanın büyüklüğü, uygunluğu, çevreye olası etkileri gözönüne alınarak Dairemizce değerlendirme yapılacağı da açıktır.

1. … sayılı pafta Çanakkale İlinde, …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Fiili durumda söz konusu kıyı bölgesinin tamamen boş arazi vasfında olduğu, burada Kıyı mevzuatı hükümlerinin geçerli olacağı, kısmen tarımsal nitelikli alanlar bulunduğu, turizm alanları ve tercihli kullanım alanları esas kentsel yerleşim alanı kararları getirilmesinin; Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Araştırma ve Analiz, 8. maddesi, 1. fıkrası esas olmak üzere “…Mekânsal planların, plan değişiklilerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt, araştırma ve çalışmalar yapılır…” hükmü bağlamında yerinde tespit–gözlem ve araştırma–incelemeler bağlamında eksiklik olduğu, fiili durumda, anılan bölgede yapılaşma potansiyel ve dinamikleri olmadığı, bakir alan vasfında olduğu, bu nitelikleri, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: … batısına ilişkin bilirkişi heyetince yerinde yapılan inceleme neticesinde anılan bölgenin boş arazi, bakir alan vasfında olduğu, alanda tarımsal nitelikli alanların bulunduğu yolunda tespitlerin yapıldığı, buna göre Çevre Düzeni Planı yapımına hazırlık aşamasında alanın tarımsal potansiyeli araştırılmadan, turizm dinamiği incelenmeden,eksik incelemeye dayalı plan kararlarının getirildiği, anılan kullanım kararlarının getirilebilmesi için söz konusu alanın potansiyeli ve dinamiklerinin göz önüne alınarak bölgenin karakterine en uygun kullanımın belirlenebilmesi maksadıyla planlama çalışmalarının tamamlanması gerektiği, bir alanın tercihli kullanım ve turizm alanı olarak belirlenerek buna uygun yapılaşmaya açılabilmesi için ciddi boyutlu araştırma yapılarak anılan kullanım kararının verilmesi gerektiği açıktır. Bu durumda bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

2. … sayılı pafta, … batısı gelişme alanları yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Hükümleri uyarınca ifade edilen nüfus projeksiyonlarında; … nüfusunun 2012 yılında 1.428 kişi, 2040 yılında 5.250 kişi olarak öngörüldüğü, bu durumda, … yerleşmesi için gelişme alanları oluşturulmasının gerekli olacağının söylenebileceği, diğer taraftan, Çevre Düzeni Planı ile ifade edilen alansal lekelerin çizgisel–şematik ifade olduğu, bu yönüyle, uygulamaya esas alansal sınırların alt ölçekli planlar ile somutlaştırılacağı, bu çerçevede, … batısı Gelişme Alanlarının; Plan Hükümleri kapsamında ifade edilen nüfus projeksiyon hesaplamaları esas olmak üzere gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun–tutarlı olduğu” yönündedir.

Dairemizce yapılan değerlendirmede: … nüfus dinamigine bakıldığında alanda durağan artıştan öte bir nüfus artışının beklendiği, bu durumda buradaki yerleşim için ileride ortaya çıkabilecek potansiyel nüfus artışı için gereken alanların oluşturulmasının olağan/makul bir yaklaşım olarak kabul edilmesi gerektiği, nitekim Çevre Düzeni Planı gibi sürekli olarak yapılmayan ve sıkça değişime açık karakteri bulunmayan bir plan ölçeğinde ileride ortaya çıkması beklenen duruma göre plan kararları alınmasında bir sakınca bulunmadığı açıktır. Öte yandan burada öngörülen kullanım kararının zamanla oluşacak ihtiyaca göre alt ölçekli plan çalışmalarında ele alınarak değerlendirileceği; Çevre Düzeni Planı ölçeğinde belirlenen gelişme alanı kullanımlarının tamamının muhakkak alt ölçekli planlarda yapılaşmaya müsait alan olarak tanımlanarak yapılaşmaya açılamayacağı şartını taşımadığı gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

3. … sayılı pafta, … ve … arası sulak alan sınırı içindeki gelişme alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Hükümleri uyarınca ifade edilen nüfus projeksiyonlarında; … nüfusunun 2012 yılında 1.428 kişi, 2040 yılında 5.250 kişi; … nüfusunun 2012 yılında 2.113 kişi, 2040 yılında 2.565 kişi olacağı, … ve … yerleşmeleri için kentsel gelişme alanları belirlendiği, … yerleşmesi için mevcut ve öngörülen sanayi alanları niteliği bağlamında nüfus dinamiklerinin olmadığı, gelişme potansiyelinin bulunmadığı, bu tespitlere göre; …–… arasında sulak alanı sınırları ve arkeolojik sit alanları komşuluğunda kentsel gelişme alanı oluşturulmasının, mevcut ve öngörülen nüfus projeksiyonları esas olmak üzere bilimsel ve teknik gerekçeleri olmadığı, dolayısıyla, … ve … arasında oluşturulan kentsel gelişme alanın gerekli olmayacağı, bu yönüyle, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: … ve … arasındaki alanın kuzeydoğuda bulunan … ile doğrudan ilintili olduğu, … için nüfus artışı dinamiği beklenmediğinin de nüfus projeksiyonundan anlaşıldığı, yani burası için yakın gelecekte gelişme potansiyelinin mevcut olmadığı, yerleşim merkezlerinden uzak mesafelere kadar gelişme alanı planlandığı, alanın büyük kısmının da sulak alan sınırı içinde kaldığı, ayrıca gelişme alanı olarak belirlenen alanın üzerinde halihazırda bir yerleşimin de bulunmadığı görülmüştür.
Planlamaya konu edilecek bir alana ilişkin üretilecek olan plan kararlarının somut ihtiyaca göre nesnel ve teknik gerekçelerle plan yapımında ele alınarak oluşturulması gerekmektedir. Ancak burada kentsel gelişme alanı olarak belirlenen alanın nüfus artış dinamiği bulunmadan, sulak alan içerisinde ve yerleşim merkezi mesafelerinden uzakta bulunmasına karşın kentsel gelişme alanı olarak planlanmasına ilişkin bilimsel ve teknik gerekçelerin somut olarak ortaya konulamadığı anlaşılamadığından bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

4. … sayılı pafta, … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Hükümleri uyarınca ifade edilen nüfus projeksiyonlarında; … nüfusunun 2012 yılında 2.113 kişi, 2040 yılında 2.565 kişi olacağının belirlendiği, dolayısıyla, kentsel nüfus dinamiklerinin durağan olduğu, gelecek 25 yıl için radikal nüfus gelişmesi beklenmediğinin söylenebileceği, bu manada, … yerleşmesinde gelişme alanları, sanayi ve depolama alanları oluşturulmasının, mevcut kentsel ve kırsal gelişme dinamikleri bağlamında tutarlı olmayacağının düşünüldüğü, nitekim Plan Açıklama Raporu irdelenirse; … yerleşmesinin Çanakkale Sektörel Gelişim Bölgesi içinde Hizmetler Sektörü Gelişim Bölgesi olarak tanımlandığı, dolayısıyla, Sanayi Sektöründe gelişme öngörülmediği, bu yönüyle, Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri ile Plan Paftası arasında mekânsal–demografik–sektörel dinamikler bağlamında tutarsızlık olduğunun söylenebileceği, bu çerçevede; plan paftasında … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi belirlenmesinin, Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri bağlamında tutarlı olmadığı, bu yönüyle, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Genel planlama esasları, 7. madde, (b) bendinde ifade edilen “…planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür…” hükmü uyarınca gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: … çevresinde her ne kadar büyük yüzölçümlü alan kentsel gelişme alanı olarak belirlenmişse de …’de nüfus artışı dinamiği beklenmediğinin nüfus projeksiyonundan anlaşıldığı, yani burası için yakın gelecekte gelişme potansiyelinin mevcut olmadığı, alanının artış eğilimli bir nüfus dinamiğinin bulunmadığı, mevcutta kırsal nitelikli bir yerleşim yeri olduğu, öte yandan Plan Açıklama Raporu ile plan paftasının bir bütünlük oluşturması gerektiği gözetildiğinde Plan Açıklama Raporu uyarınca bu yerleşimin sanayi kullanımına yönlendirilmesine ilişkin bir düzenlemenin bulunmaması, halihazırda alanda sanayi potansiyelinin bulunduğuna ilişkin bir verinin bulunmaması karşısında pafta ile rapor arasında uyumsuzluk bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, kentsel gelişme alanı olarak belirlenen alanın nüfus artış dinamiği bulunmadan ve somut ihtiyaç ve potansiyeli ortaya konulmadan sanayi ve depolama alanı olarak belirlendiği gibi bu alanda kentsel gelişme alanı ile sanayi ve depolama alanı planlanmasına ilişkin bilimsel ve teknik gerekçelerin somut olarak ortaya konulamadığı anlaşıldığından bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

5. … Paftası, … batısı Turizm Tesis Alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “… yerleşmesi batısında kıyı boyunca belirlenen turizm tesis alanlarının gerek münferit gerekse kooperatifler yoluyla oluşmuş ikinci konut gelişme eğilimleri olduğunun görüldüğü, bu tespitler eşliğinde bir değerlendirme yapıldığında; … yerleşmesi batısında kıyı boyunca belirlenen turizm tesis alanlarının, mevcut yapılaşma durumu ve gelişme eğilimleri esas alınırsa, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Araştırma ve Analiz, 8. maddesi, 1. fıkrası esas olmak üzere “…Mekânsal planların, plan değişiklilerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt, araştırma ve çalışmalar yapılır…” hükmü bağlamında yerinde tespit–gözlem ve araştırma–incelemeler bağlamında eksiklik olduğu, fiili durumda, anılan bölgede yapılaşma potansiyel ve dinamikleri olmadığı, bakir alan vasfında olduğu, bu nitelikleri, gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun–tutarlı olmadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: … batısına ilişkin bilirkişi heyetince yerinde gözlem sonucu yapılan tespitte kıyı boyunca belirlenen turizm tesis alanlarının gerek münferit gerekse kooperatifler yoluyla oluşmuş ikinci konut gelişme eğilimleri olduğunun görüldüğü, nitekim internet üzerinden alanın havadan görünümüne ilişkin görsellerde Dairemizce yapılan inceleme neticesinde üzerinde halihazırda kısmen yapılaşmaların olduğu alanların bulunduğu dava konusu alanın bilirkişi heyetince ifade edildiği üzere bakir alan vasfının bulunmadığı, gelişme eğiliminin bulunduğu tespit edilmiştir.
Bu durumda buradaki alanda gelişme ve genişleme eğiliminin olduğu, alanda turizm potansiyelinin bulunduğu gözetildiğinde dava konusu alana ilişkin alınan turizm tesisi alanı kullanımının alanın potansiyeline ve kullanımına uygun olarak belirlendiğinden bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

6. … sayılı pafta, Çanakkale Boğazı Köprüsü geçişi yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Çanakkale Boğazı Köprü Geçişi Projesinin ulusal yatırım programları kapsamında ele alınan bir ulaşım projesi olduğu, Çevre Düzeni Planının çizgisel–şematik ifade biçimi bağlamında ilkesel olarak ifade edildiği, uygulama sürecinin ise yatırımcı bakanlık tarafından gerçekleştirileceği, uygulama sürecinde ilgili kurum–kuruluş görüşlerinin esas olduğunun ifade edildiği, bu yönüyle, Çevre Düzeni Planı Plan Hükümleri esas olmak üzere Güzergâhın “ilgili kurum–kuruluş görüşleri ile alt ölçekli planlarda yapılacak teknik etüt ve analizler ile somutlaştırılabileceğinin” ifade edildiği, dolayısıyla, Çanakkale Boğazı Köprü Geçişi gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından aykırılık taşımayacağı ” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Çevre Düzeni Planının leke plan olması itibariyle çizgisel–şematik ifade biçiminde hazırlandığı, ulaşım projelerine ilişkin uygulama süreçlerinin yatırımcı bakanlıklar tarafından gerçekleştirileceği, uygulama süreçlerine ilişkin ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin esas olduğu, bu nedenle Çevre Düzeni Planı Plan Hükümleri uyarınca Çanakkale Boğazı Köprüsü geçişinin ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak görüşler uyarınca alt ölçekli planlarda yapılacak detaylı incelemelerle somutlaştırılabileceği, ulusal yatırım kapsamında ele alınan geçişin noktasal olarak tam yerinde olduğu gibi gösterilmesinin Çevre Düzeni Planı ölçeğinde mümkün olmadığı gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

7. … sayılı pafta, Karakadılar–Durali arası sanayi alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Açıklama Raporu, 9.2.2. başlığında “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının tanımlandığı, Karakadılar–Durali arasında sanayi alanları gelişimine yönelik mekânsal–işlevsel kararlar getirilmediği, bu bağlamda, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarsızlık olduğu, bu tespitler esas olmak üzere Karakadılar–Durali arasında sanayi alanı belirlenmesinin, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Genel planlama esasları, 7. madde, (b) bendinde ifade edilen “…Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür…” hükmü uyarınca gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Çevre Düzeni Planı Açıklama Raporunun 9.2.2. sayılı maddesinde “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının nerede konumlanacağının belirtildiği, buna karşın dava konusu edilen Karakadılar–Durali arasında sanayi alanları oluşturulması yolunda bir düzenlemenin yapılmamış olduğu, buna göre, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarsızlık olduğu, öte yandan internet üzerinden alanın havadan görünümüne ilişkin görsellerde Dairemizce yapılan inceleme neticesinde üzerinde halihazırda üzerinde yapılaşma olmayan boş alan vasfında olduğu, dosya kapsamında bu alanda sanayi alanı öngörülmesine ilişkin somut ve teknik gerekçelerin bulunmadığı gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

8. … sayılı pafta, Karabiga sanayi alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Açıklama Raporu, 9.2.2. başlığında “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının tanımlandığı, Karabiga bölgesinin sanayi alanları gelişimine yönelik mekânsal–işlevsel kararlar belirlendiği, bu bağlamda, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarlık–uyum olduğu, ancak, Plan Hükümleri esas demografik ve mekânsal gelişme öngörüleri esas olmak üzere bir değerlendirme yapılırsa, Karabiga nüfusunun 2012 yılında 2.877 kişi, 2040 yılında 3.825 kişi olacağının belirlendiği, Karabiga yerleşmesinin gelişme yönü doğrultusunda yerleşimin batısında, kuzeyi ve güneyinde gelişme alanları önerildiğinin anlaşıldığı, bu tespitler esas olmak üzere Karabiga Sanayi Alanı belirlenmesinin; Plan Açıklama Raporu–Plan Hükümleri esas mekânsal ve sektörel plan kararları ile plan paftası eşgüdüm bağlamında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Genel planlama esasları, 7. madde, (b) bendinde ifade edilen “…Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür…” hükmü uyarınca gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Çevre Düzeni Planı Açıklama Raporunun 9.2.2. sayılı maddesinde “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının nerede konumlanacağının belirtildiği, buna göre dava konusu Karabiga bölgesine ilişkin sanayi alanlarının gelişiminin Plan Açıklama Raporu ile belirlendiği ve rapor ile plan paftasının birbiriyle uyumlu olduğu gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

9. … sayılı pafta, … batısı sanayi alanı ve turizm alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan Açıklama Raporu, 9.2.2. başlığında “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının tanımlandığı, … batısında sanayi alanları gelişimine yönelik mekânsal–işlevsel kararlar getirilmediği, bu bağlamda, plan paftası ile Plan Açıklama Raporu arasında tutarsızlık olduğu, bu tespitler esas olmak üzere … batısı sanayi alanı belirlenmesinin, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, Genel planlama esasları, 7. madde, (b) bendinde ifade edilen “…Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür…” hükmü uyarınca gerek ilgili mevzuat gerekse planlama esasları–şehircilik ilkeleri bakımından uygun olmayacağı” yönündedir.

Dairemizce yapılan değerlendirmede: Çevre Düzeni Planı Açıklama Raporunun 9.2.2. sayılı maddesinde “…Planlama Bölgesinin sanayi odaklı yerleşimleri Bandırma, Balıkesir-Merkez, Çan-Mahmudiye ve Karabiga‘dır…” ifadeleri ile sanayi alanlarının nerede konumlanacağının belirtildiği, buna karşın dava konusu edilen … sanayi alanları oluşturulması yolunda bir düzenlemenin yapılmamış olduğu görülmüştür. Buna karşın sanayi alanı olarak belirlenmiş alanın internet üzerinden havadan görünümüne ilişkin görsellerde Dairemizce yapılan inceleme neticesinde alanın üzerinde halihazırda farklı kollarda küçük sanayi tesislerinin bulunduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar Plan Açıklama Raporunda öngörülmemiş olsa da idare tarafından alanda mevcut bulunan sanayi alanlarının plana işlendiği gözetildiğinde bu kısma ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, davacıların iddia ettiği hususlar arasında bulunan … batısındaki turizm alanına ilişkin bilirkişi heyeti tarafından bir inceleme yapılmamış olsa da alanın internet üzerinden havadan görünümüne ilişkin görsellerde Dairemizce yapılan inceleme neticesinde alanın üzerinde halihazırda turizm odaklı kullanıma ilişkin piknik alanı, otel, restaurant gibi kullanımların bulunduğu, idare tarafından alanda mevcut bulunan turistik alanların plana turizm alanı olarak işlendiği gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

10. … sayılı pafta, Balıkesir Burhaniye Gelişme Alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Plan paftası esas olmak üzere Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri bakımından, mekânsal kararlar değerlendirilirse; Burhaniye kenti için karasal kent (kent merkezi) ve kıyı kenti (kıyı bolümü) olmak üzere ikili gelişme stratejisi belirlendiğinin görüldüğü, buna göre; karasal kent bölümünün kamusal hizmet alanları ve sosyal donatı alanları eşliğinde gelişmesi, kıyı kenti bölümünün ise turizm, konut ve rekreatif kullanımlar eşliğinde gelişmesinin öngörüldüğü, kent merkezi ve kıyı bölümü arasındaki alanın ise gelişme alanı olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, demografik kararlar yönünden; Burhaniye ilçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 43.952 kisi olduğu, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kırsal ve kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 97.120 kişi olduğu, bu nüfusun 92.440 kişisinin kentsel nüfus olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, bu çerçevede, mekânsal gelişme kararları ile demografik gelişme kararlan arasında bağlantı olduğu, plan paftasında kentsel yerleşik alan ve kentsel gelişme alanı olarak ifade edilen alanın toplam 92.440 kişi nüfus için belirlendiği, ek olarak, özellikle kentleşme sürecinde tarımsal alanların korunması açısından bakılırsa, Burhaniye Ovası koruma alanlarını belirleyen 08/01/2018 tarihli, 2018-11231 sayılı Kararname ve eki esas olmak üzere 1/100.000 ölçe Çevre Düzeni Planı Burhaniye kentsel yerleşme alanı ve kentsel gelişme alanlarının Burhaniye Ovası Koruma Alanı dışında bırakıldığının görüldüğü, bu açıdan bakılırsa Çevre Düzeni Planı ile öngörülen kentsel yerleşik alanlar ve gelişme alanlarının, tarımsal koruma alanları dışında olması bakımından yetki-sorumluluk ve statüler bağlamında tarım topraklarını etkilemeyeceği, Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı … sayılı plan paftası ile Plan Açıklama Raporu. 9.1.1.6. sayılı Burhaniye kentine ilişkin mekânsal kararlar ile Plan Hükümleri. 4.8 ve 7.2 sayılı hükümler esas olmak üzere şematik-çizgisel ifade biçimine dayandığı, nüfus kabulleri esas olmak üzere ilgili kurum-kuruluş görüşleri ile yapay-doğal ve yasal eşikler dikkate alınarak, alt ölçekli planlar ile kesinleştirileceğinin ifade edildiği, devamla, Plan Açıklama Raporu içeriğinde “…yerleşim merkezi ile kıyı kesimi arasındaki doğal, yapay ve yasal eşikler açısından uygun olan alanlar gelişme alanı olarak belirlenmiştir…” ifadesi esas alınırsa; Burhaniye Kent Merkezi ile Kıyı Kesimi arasında belirlenen Burhaniye kentsel gelişme alanının “kompakt/toplu bir alan” olarak belirlendiği, dolayısıyla, rapor içeriğinde ifade edilen doğal, yapay ve yasal eşikler açısından 08/01/2018 tarihli, 2018-11231 sayılı Kararname ve eki esas Burhaniye Ovası Koruma Alanı Sınırları açısından aykırılık taşımadığı, bu yönüyle, ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere şehircilik ilkeleri-planlama esasları açısından aykırılık taşımayacağı ” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Demografik kararlar bakımından nüfus projeksiyonunda Burhaniye ilçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 43.952 kişi, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kırsal ve kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 97.120 kişi, bu nüfusun 92.440 kişisinin kentsel nüfus olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, buradan hareketle Burhaniyenin nüfus gelişimi öngörüsünün dinamik, nüfus potansiyelinin yüksek olduğu, ilçenin kıyı kesimi ile karasal kesimi arasında bağlantı kurması hedeflenen alanlarında artış beklenen nüfus potansiyeli uyarınca gelişme alanı olarak belirlendiği anlaşılmıştır. Öte yandan gelişme alanı olarak belirlenen kısmın Burhaniye Ovası Koruma alanı sınırı kapsamına dahil olmaması neticesinde bu alanın tarım topraklarını etkilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte Plan Açıklama Raporunun 9.1.1.6. sayılı maddesinde “…yerleşim merkezi ile kıyı kesimi arasındaki doğal, yapay ve yasal eşikler açısından uygun olan alanlar gelişme alanı olarak belirlenmiştir…” ifadesi ile paftası birlikte değerlendirildiğinde ve rapor ile pafta arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı hususları gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

11. … sayılı pafta, Çanakkale Terzialan gelişme alanı ile Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Çanakkale Terzialan gelişme alanı yönünden; Terzialan Beldesi Kentsel Gelişme Alanı, plan paftası esas olmak üzere Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri bakımından, mekânsal kararlar değerlendirilirse; Terzialan Beldesi için yürürlükteki imar planı kararları ile yapay-yasal eşikler esas olmak üzere sadece kuzey yönünde kentsel gelişme alanlarının öngörüldüğü, demografik kararlar değerlendirilirse; Terzialan İlçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 2.099 kişi olduğu, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 3.850 kişi olduğunun görüldüğü, bu çerçevede, mekânsal gelişme kararları ile demografik gelişme kararları arasında bağlantı olduğu, plan paftasında kentsel yerleşik alan ve kentsel gelişme alanı olarak ifade edilen alanın toplam 3.850 kişi nüfus için belirlendiğinin ifade edilmesi gerektiği, Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı … sayılı plan paftası ile Plan Açıklama Raporu 9.1.2.16. sayılı Terzialan Beldesine ilişkin mekânsal kararlar ile 4.8 ve 7.2 sayılı plan hükümleri bağlamında Çevre Düzeni Planının şematik-çizgisel ifade biçimi esas olmak üzere kentsel gelişme alanlarının, nüfus kabulleri bakımından ilgili kurum-kuruluş görüşleri ile yapay-doğal ve yasal eşikler dikkate alınarak, alt ölçekli planlar ile kesinleştirileceğinin ifade edildiği, devamla Plan Açıklama Raporu içeriğinde ..yürürlükteki imar planları ile yapay-yasal eşikler bağlamında kuzey yönünde uygun olan alanlar gelişme alanı olarak belirlenmiştir…” ifadesi esas alınırsa; Terzialan Beldesi için belirlenen kentsel gelişme alanın ölçeğin gerektirdiği ayrıntı esas olmak üzere Şehircilik İlkeleri-Planlama Esasları açısından aykırılık taşımayacağı, Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı yönünden; Plan Açıklama Raporu 6.3.5. sayılı bölümünde Gönen Çayı ve bağlı su kaynaklarının risk altında olduğuna”‘ vurgu yapıldığının görüldüğü, bu çerçevede, Pazarköy gelişme alanı irdelenirse; konumsal nitelik açısından Gönen Barajı güney komşuluğunda yer aldığı, dolayısıyla, DSİ işletmesinde sulama, enerji ve taşkın koruma amaçlı Gönen Barajı ile etkileşim içinde olduğu, nitekim plan paftası incelenirse; Pazarköy kentsel gelişme alanlarının, Gönen Barajı Mutlak, Kısa ve Orta Mesafeli Koruma Alanları içinde kaldığının görüldüğü, bu noktada, Plan Hükümlerinin 8.27. sayılı Su Toplama Havzaları, İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları, Yeraltı Suyu Kaynakları ve Kaynak Koruma Alanları başlıklı bölüm irdelenirse; toplam 13 madde hazırlandığı, ilgili maddelerde kentsel yerleşme-gelişme alanlarına ilişkin stratejilere yönelik hükümler ve kısıtlamalar belirlenmediği, devamla, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğine vurgu yapıldığı, devamla, plan paftasında Gönen Barajı İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları içinde Pazarköy kentsel gelişme alanlarının önerildiğinin görüldüğü, ancak Su Kirliliği Yönetmeliği kapsamında yer alan İçme-Kullanma Suyu Koruma Alanlannın. 28/10/2017 tarihli, 30224 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik esas olmak üzere yeniden düzenlendiği, dolayısıyla, Çevre Düzeni Planı için İçme-Kullanma Suyu Koruma Alanları bağlamında güncel Yönetmelik hükümlerinin esas alınmasının gerekli olacağı, güncel Yönetmelik hükümlerinin değerlendirilmesinden ise plan paftası kapsamında Gönen Barajı Koruma Alanları içinde yer alan Pazarköy Kentsel Gelişme Alanlarının; Mutlak Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 9. madde, 6. fıkrası bakımından ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmadığı, mevzuat esas olmak üzere kentsel gelişme alanlarının iptaline yönelik plan revizyonu yapılmasının gerekli olduğu; Kısa ve Orta Mesafeli Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının ise İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 10. madde, 3. fıkrası ile 11. madde, 3. fıkrası içeriğindeki hüküm ve koşullar esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olabileceği, devamla, Plan Hükümlerinin 8.27. sayılı Su Toplama Havzaları, İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları, Yeraltı Suyu Kaynakları ve Kaynak Koruma Alanları başlıklı hükümlerin, gerek kentleşme eğilimleri esas yapılaşma baskısı gerekse su kaynaklarının sürdürülebilir korunması bakımından ilgili mevzuat bağlamında yetersiz olduğu, bu yönüyle, ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Çanakkale Terzialan gelişme alanı yönünden; Terzialan İlçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 2.099 kişi, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 3.850 kişi, buna göre mekânsal gelişme kararları ile demografik gelişme kararları arasında bağlantı olduğu, plan paftasında kentsel yerleşik alan ve kentsel gelişme alanı olarak ifade edilen alanın toplam 3.850 kişi nüfus için belirlendiği, nüfusun oransal açıdan bakıldığında gelişmeye müsait olduğu, nüfus artışı beklentisinin mevcut nüfusunun iki katına yakın olarak oluştuğu gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı yönünden; Plan paftasının değerlendirilmesinden Pazarköy yerleşiminin Gönen Barajına kıyısı bulunmadığı, baraja göre karasal bir konumda yerleşimin olduğu, ancak plandaki gösterimle beraber hem Pazarköy ana yerleşmenin çevresinin hem de yerleşim merkezi ile baraj kıyısına kadar bir koridor açılarak bu alanın gelişme alanı olarak belirlendiği, gelişme alanı olarak belirlenen kısımların büyük çoğunluğunun mutlak, kısa ve orta mesafe koruma kuşağı olarak belirlenen alan içerisinde kaldığı görülmüştür.
Burada, çevresinde herhangi bir alan bulunmadan doğrudan Pazarköy merkez yerleşimi ile Gönen Barajı arasında koridor biçiminde gelişme alanı olarak belirlenen alanın koruma kuşakları içerisinde yerleşime açılmasının çevresini de yapılaşma baskısı altına alabileceği, öngörülen kullanım kararının çevresini de kapsayacak biçimde büyüyerek yerleşimin baraj kıyısına doğru kaymasına sebep olabileceği gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

12. … sayılı pafta, Balıkesir İli, Susurluk Barajı Kuşaklarında Kepsut gelişme alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Kepsut gelişme alanlarıın konumsal nitelik açısından Susurluk Barajı güney komşuluğunda yer aldığı, dolayısıyla, DSİ işletmesinde sulama, enerji ve taşkın koruma amaçlı Susurluk Barajı ile etkileşim içinde olduğu, nitekim plan paftası incelenirse; Kepsut gelişme alanlarının Susurluk Barajı Mutlak ve Kısa Mesafeli Koruma Alanları içinde kaldığı, bu noktada, Plan Hükümlerinin 8.27. sayılı Su Toplama Havzaları, İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları, Yeraltı Suyu Kaynakları ve Kaynak Koruma Alanları başlıklı bölüm irdelenirse; toplam 13 madde hazırlandığı, ilgili maddelerde kentsel yerleşme-gelişme alanlarına ilişkin stratejilere yönelik hükümler ve kısıtlamalar belirlenmediği, devamla, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğine vurgu yapıldığı, devamla, plan paftasında, Susurluk Barajı İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları içerisinde Kepsut gelişme alanlarının önerildiğinin görüldüğü, ancak Su Kirliliği Yönetmeliği kapsamında yer alan İçme-Kullanma Suyu Koruma Alanlarının 28/10/2017 tarihli, 30224 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik esas olmak üzere yeniden düzenlendiği, dolayısıyla, Çevre Düzeni Planı için İçme-Kullanma Suyu Koruma Alanları bağlamında güncel Yönetmelik hükümlerinin esas alınmasını gerekli olacağı, güncel Yönetmelik hükümlerinin değerlendirilmesinden ise plan paftası kapsamında Susurluk Barajı Koruma Alanları içinde yer alan Kepsut Kentsel gelişme alanlarının Mutlak Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 9. madde, 6. fıkrası bakımından ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmadığı, Kısa Mesafeli Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının ise İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 10. madde, 3. fıkrası ile 11. madde, 3. fıkrası içeriğindeki hüküm ve koşullar esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olabileceği, devamla, Plan Hükümleri 8.27. sayılı Su Toplama Havzaları, İçme ve Kullanma Suyu Koruma Kuşakları, Yeraltı Suyu Kaynakları ve Kaynak Koruma Alanları başlıklı hükümlerin, gerek kentleşme eğilimleri esas yapılaşma baskısı, gerekse su kaynaklarının sürdürülebilir korunması bakımından ilgili mevzuat bağlamında yetersiz olduğu, bu yönüyle, ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmadığı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Kepsut gelişme alanlarının Susurluk Barajı güney komşuluğunda yer aldığı, DSİ işletmesinde sulama, enerji ve taşkın koruma amaçlı Susurluk Barajı ile etkileşim içinde olduğu, plan paftasının incelenmesinden öngörülen gelişme alanlarının bir kısmının mutlak koruma alanı içerisinde, bir kısmının ise kısa mesafeli koruma alanı içerisinde bulunduğu, bu durumda yürürlükteki güncel İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik uyarınca değerlendirme yapılması gerekmiştir.
Yönetmeliğin Mutlak Koruma Alanı başlıklı 9. maddesi, 6. fıkrasında;
“…Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yürürlükteki imar planları geçerlidir. imar planlarının gelişme alanlarındaki yapılaşmamış kısımların iptaline yönelik revizyon yapılır…” hükmü ile Kısa Mesafeli Koruma Alanı başlıklı 10. maddesi, 3. fıkrasında;
“…Köy yerleşik alanı ve civarı sınırları içerisinde ve köy gelişme ihtiyacına yönelik köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli ikamet edenler için barınma ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılacak yapılar, köyün genel ihtiyaçlarına yönelik yapılacak köy konağı, ibadethane, okul, spor alanı, harman yeri, pazar yeri, sağlık ocağı, sağlık evi, PTT, karakol, bakkal gibi yapılara ve ifraz uygulamalanna; imar planı veya köy yerleşme planı yapılmış ise bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yürürlükteki plan hükümlerine göre; İmar planı veya köy yerleşme planı yapılmamış ise Plansız Alanlar imar Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde izin verilebilir…” hükümleri yer almıştır.
Buna göre plan paftası kapsamında Susurluk Barajı Koruma Alanları içinde yer alan Kepsut Kentsel gelişme alanlarının Mutlak Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 9. madde, 6. fıkrası uyarınca öngörülen gelişme alanlarındaki yapılaşmamış kısımların iptaline yönelik revizyon yapılır hükmü ile Çevre Düzeni Planı kapsamında verilen kullanım kararının çelişki oluşturduğu gözetildiğinde bu alana ilişkin olarak yapılan düzenlemede şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Kısa Mesafeli Koruma Alanı içinde kalan kısımlarının ise İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik 10. madde, 3. fıkrası uyarınca ise buralarda “köyde sürekli ikamet edenler için barınma ihtiyacını karşılama amacıyla” yapılabilecek yapılara yer verildiği, buna göre bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

13. … sayılı pafta, Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir ili, Küçükköy gelişme alanı ile Gömeç gelişme alanları yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: “Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir-Küçükköy gelişme alanı yönünden; Plan Açıklama Raporu incelenirse; Ayvalık ilçesine bağlı Küçükköy yerleşmesi için turizm öncelikli gelişme öngörüldüğünün anlaşıldığı, plan paftasının incelenmesinden Küçükköy yerleşmesinin çevresinde Birinci Derece (D1) ve Üçüncü Derece (D3) doğal sit alanlarının bulunduğu, kentsel gelişme alanlarının bir kısmının birinci derece ve üçüncü derece doğal sit alanları içinde kaldığının görüldüğü, bu noktada Plan Hükümlerinin 8.29.8. sayılı Sit Alanları başlıklı bölümü altındaki hükümlere göre 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında doğal sit alanları içinde yer alan alanlar için T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez ve Bölge Komisyonu karar ve görüşlerinin esas olduğuna işaret edilmesi bakımından önemli olduğu, ayrıca 740 sayılı Doğal Sit Alanları Koruma-Kullanma Koşulları İlke Kararının irdelenmesinden birinci derece doğal sit alanlarında bilimsel çalışmalar dışında yapılaşma olmayacağı, üçüncü derece doğal sit alanlarında ise ilgili Koruma Kurulu uygun görüşü ile konut kullanımına izin verilebileceğinin anlaşıldığı, Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı … sayılı plan paftası kapsamında doğal sit alanları içinde yer alan Küçükköy kentsel gelişme alanlarının: Çevre Düzeni Planı şematik-çizgisel ifade tekniğine dayalı olarak ölçeğin gerektirdiği ayrıntı bağlamında “uygulama sürecinde alt ölçekli planların esas olacağı”, devamla, alt ölçekli planlar için Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri kapsamında doğal sit alanları içinde kalan kullanım alanlarında T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez ve Bölge Komisyonu karar ve görüşlerinin esas olacağı, bu yönüyle, doğal mirasın korunması gerekliliği bağlamında ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından aykırılık taşımayacağı; Gömeç gelişme alanı yönünden; Plan Açıklama Raporu ve Plan hükümlerinin irdelenmesinden, kentsel gelişme alanları için nüfus kabulü esas olmak üzere alt ölçekli planlara vurgu yapıldığının söylenebileceği, demografik kararlar değerlendiridiğinde Gömeç İlçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 7.248 kişi olduğu, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kırsal ve kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 19.000 kişi olduğu, bu nüfusun 9.800 kişisinin kentsel nüfus olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, mekânsal kararlar değerlendirilirse; Gömeç kentsel gelişme alanları için meri imar planı esas olmak üzere “Yerleşim merkezinin güneybatısı, kuzeydoğusu ve kıyı bağlantılı lineer gelişeceği” yönünde mekânsal stratejiler belirlendiğinin görüldüğü, bu çerçevede, öncelikle Gömeç yerleşmesi nüfus dinamiklerinin irdelenmesinin yerinde olacağı, TR 22 Güney Marmara Bölgesi 2014-2023 Bölge Planının incelenmesinden 1992 yılında ilçe statüsü kazanan Gömeç yerleşmesinin “Bölge bütününde en az nüfuslu ilçe merkezleri arasında olduğu, nüfus artış hızının binde 0-10 aralığı ile bölge bütününde düşük düzeyde olduğu”, “genç nüfus bağımlılığı ile yaşlı nüfus bağımlılığının yüksek olduğu, bu çerçevede, “nüfus gelişme dinamiklerinin durağan olduğunun” ifade edilmesi gerektiği, nitekim Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) incelenirse; Gömeç yerleşmesi nüfusunun son 10 yılda durağan bir artış gösterdiğinin ortaya konulduğu, bu süreçte; 2012 yılında gerçekleşen idari statü değişimi ile Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı statüsüne geçmesi ile Gömeç yakınındaki kırsal alanların mahalle olarak bağlanması ile 2013 yılında suni bir nüfus artışı olduğunun ifade edilmesi gerektiği, basit bir hesaplama ile son on yılda yaklaşık 8.000 bin kişi artan nüfusun, ilk beş yılda yaklaşık yılda 100 kişi nüfus artışı sağladığı, 2013 yılında kırsal nüfusun eklenmesi ile yaklaşık 2 kat artışı olduğu, devamında ise yılda ortalama 100 kişi nüfus artış eğiliminin devam ettiği, dolayısıyla mevcut 12.950 nüfus değerinin suni bir nüfus artışı ile oluşmuş değer olduğunu söylemenin mümkün olduğu, nitekim TR 22 Güney Marmara Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı içeriğinde Edremit Körfezi Alt Planlama Bölgesinde yer aldığı kaydedilen Gömeç yerleşmesi için “…Gömeç sahil şeridinde yer almasına karşın kırsal nüfusu yüksek, gelişmişlik seviyesi diğer sahil kentlerine göre düşük kentlerdendir…” ifadesi ile kırsal kimliğe dikkat çekildiği, devamla, analitik haritalarda nüfus gelişiminin düşük gelişme eğiliminde olduğunun söylenebileceği, TR 22 Güney Marmara Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı ve 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında Gömeç yerleşmesi için sektörel bağlamda zeytincilik odaklı gelişme öngörüldüğü, dolayısıyla, mevcut tarım deseni ve tarım topraklarının korunmasın önemli olduğunun düşünülebileceği, Kaldı ki; fiili durumda, güncel hava fotoğrafları ve plan paftası verileri karşılaştırmalı değerlendirilirse, Gömeç yerleşmesi batısında lineer biçimde öngörülen kentsel gelişme alanlarının; Gömeç yerleşmesinin gerek durağan nüfus yapısı ve tarım sektörü ağırlıklı kırsal kimliği gerekse bölgenin henüz yapılaşmamış-ham arazi niteliğinde tarımsal alanlar vasfında olduğu göz önüne alınırsa gerekli olmayacağının ifade edilmesi gerektiği, ek olarak, lineer biçimde öngörülen fiili durumda tarım alanı niteliğindeki bölgenin, kentsel gelişme alanı olarak yerleşime açılmasının Gömeç batısında uzanan tarım alanlarının bütünlüğünü ve sürekliliğini olumsuz etkileyeceğinin düşünüleceği, sonuç olarak Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı … sayılı plan paftası kapsamında Gömeç kentsel gelişme alanlarının -özellikle Gömeç batısında Kıyı bağlantılı Lineer Gelişme alanlarının- Gömeç yerleşmesinin nüfus gelişme dinamikleri ile tarıma dayalı sektörel yapısı esas mekânsal gelişme eğilimleri bakımından gerekli olmayacağı, fiili durumda tarımsal alanlar vasfındaki bölgenin, gelişme alanı olarak belirlenmesinin tarıma dayalı (zeytincilik) sektörel gelişme kararları ile tutarlı olmayacağı. Gömeç batısındaki tarımsal üretim alanları ve tarım deseni bütünlüğünü olumsuz etkileyeceği, bu yönüyle, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği. Araştırma ve Analiz, 8. maddesi, 1. fıkrası esas olmak üzere “…Mekânsal planlann, plan değişiklilerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt araştırma ve çalışmalar yapılır…” hükmü bağlamında yerinde tespit-gözlem ve araştırma-incelemeler bağlamında eksiklik olduğu, dolayısıyla, ilgili mevzuat esas olmak üzere planlama esasları-şehircilik ilkeleri ve kamu yararı açısından uygun olmayacağı” yönündedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Balıkesir-Küçükköy gelişme alanı yönünden; her ne kadar öngörülen gelişme alanlarının bir kısmının birinci derece ve üçüncü derece doğal sit alanları içinde kaldığı görülse de buralarda imar planlarının yapılması ve diğer uygulamalar kapsamında ilgili mevzuat gözetilerek mevzuatın uygun gördüğü usulde işlem tesis edileceği, Çevre Düzeni Planı kapsamında ise doğal sit alanları içinde yer alan sahalar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez ve Bölge Komisyonu karar ve görüşlerinin esas olduğuna işaret edildiği, Çevre Düzeni Planının leke plan olması itibariyle çizgisel–şematik ifade biçiminde hazırlandığı, uygulama süreçlerine ilişkin ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin esas olduğu, bu nedenle Çevre Düzeni Planı Plan Hükümleri uyarınca burada gerçekleşecek yapılaşmaların ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak görüşler uyarınca alt ölçekli planlarda yapılacak detaylı incelemelerle somutlaştırılabileceği gözetildiğinde dava konusu planda bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Gömeç gelişme alanı yönünden; nüfus projeksiyonu bağlamında demografik kararlar değerlendiridiğinde Gömeç İlçesinin 2012 yılı kentsel nüfusunun 7.248 kişi, Çevre Düzeni Planı hedef yılı olan 2040 yılı için kırsal ve kentsel toplam projeksiyon nüfusunun 19.000 kişi olduğu, bu nüfusun 9.800 kişisinin kentsel nüfus olarak belirlendiği, her ne kadar bilirkişi heyeti tarafından aksi yönde tespitler yapılmışsa da nüfus dinamiğinin durağan olmadığı, Gömeç’in potansiyeli yüksek bir nüfus dinamiğinin bulunduğu, öte yandan Çevre Düzeni Planının genel ilkeyi düzenleyen nitelikte, leke plan olması itibariyle çizgisel–şematik ifade biçiminde hazırlandığı, uygulama süreçlerine ilişkin ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin esas olduğu, bu nedenle Çevre Düzeni Planı Plan Hükümleri uyarınca burada gerçekleşecek yapılaşmaların ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak görüşler uyarınca alt ölçekli planlarda yapılacak detaylı incelemelerle somutlaştırılabileceği gözetildiğinde bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

14. … sayılı pafta Şirinçavuş-Hıdırköy arası Sanayi Alanı yönünden:
Bilirkişi heyeti görüşü: Bu kısma ilişkin bilirkişi heyeti tarafından inceleme yapılmamıştır.
Dairemizce yapılan değerlendirmede: Dava konusu alanın “sanayi ve depolama alanı” olarak planlanmasına ilişkin 1/100.000 ölçekli Balıkesir-Çanakkale Çevre Düzeni Planının davalı idarece 20/08/2014 tarihli, 13549 sayılı işlem ile onaylandığı, anılan plana yapılan, planla belirlenmiş sanayi alanının tarımsal verimliliği ve deniz ekosostemini bozacağı yönündeki itirazların değerlendirilmesinden, davalı idare tarafından 16/02/2015 tarihli, 2699 sayılı işlem ile yeniden onaylanan çevre düzeni planında; dava konusu sanayi ve depolama alanının sınırlarının, yalnızca mevcutta onaylı plan kararları bulunan sanayi alanlarına yönelik olacak biçimde, plan tekniğine uygun olarak daraltıldığı görülmediğinden bu kısım yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;
1. Taşkın alanlarına ilişkin Plan Açıklama Raporu 3.1.4.3., maden alanlarına ilişkin 3.2.4., termik santrallere ilişkin Plan Açıklama Raporu 9.4.2.1., Plan Uygulama Hükümlerinin 8.36.2., 8.36.7., organize tarım ve hayvancılık alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 4.18., 8.21., planın onayından önce İller Bankası tarafından ihale edilmiş ve çalışmalarına başlanılmış alt ölçekli plan çalışmalarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.12., 5403 sayılı Kanun uyarınca mutlak tarım arazisi olarak belirlenen tarım arazilerine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.7., Tarım alanlarında yapılacak tarımsal amaçlı yapılara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.20.1.10., Orman mülkiyetinde olan ve Orman Genel Müdürlüğü’nce tahsisi yapılan alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.23.4. , Beton santrallerine ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.45., Yenilenebilir enerji üretim alanlarına ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 8.37., … Paftası, … batısı gelişme alanları, … Paftası; … batısı Turizm Tesis Alanı, … Paftası; Çanakkale Boğazı Köprüsü geçişi, … Paftası; Karabiga sanayi alanı, … Paftası; … batısı sanayi alanı ve turizm alanı, … Paftası; Balıkesir Burhaniye Gelişme Alanı, … Paftası; Çanakkale Terzialan gelişme alanı, … Paftası; Balıkesir İli, Susurluk Barajı Kuşaklarında Kepsut gelişme alanının Kısa Mesafeli Koruma Alanı içinde kalan kısmı, … Paftası; Doğal Sit Alanı içinde Balıkesir ili, Küçükköy gelişme alanı ile Gömeç gelişme alanları, … Paftası; Şirinçavuş-Hıdırköy arası Sanayi Alanı yönlerinden DAVANIN REDDİNE,
2. Özel kanunlara tabi alanlara ilişkin Plan Uygulama Hükümlerinin 7.12., Termik santrallere ilişkin Plan Açıklama Raporunun 9.4.2.1. ve Plan Uygulama Hükümlerinin 8.3. , 8.23.4., 7.34., 8.14.7., 8.7.4., … paftası Çanakkale İlinde; …’nin batısındaki tercihli kullanım alanları ile turizm tesis alanı, … ve … arası sulak alan sınırı içindeki gelişme alanı, … Gelişme Alanı ve Sanayi ve Depolama Bölgesi, … Paftası; Karakadılar–Durali arası sanayi alanı, … Paftası; Gönen Barajı Koruma Kuşakları içinde Pazarköy gelişme alanı, … Paftası; Balıkesir İli, Susurluk Barajı Kuşaklarında Kepsut gelişme alanının Mutlak Koruma Alanı içinde kalan kısım yönlerinden oybirliği, Plan Uygulama Hükümlerinin, 7.35. maddesi yönünden oyçokluğu ile İPTALİNE,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen …-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Maliye Bakanlığı tarafından yatırılan avanstan harcanan …-TL keşif ve bilirkişi giderinin yarısı olan …- TL’nin davacı üzerinde, diğer yarısı olan …-TL’nin davalı idare üzerinde bırakılmasına,
4. Maliye Bakanlığı tarafından keşif ve bilirkişi giderleri için yatırılan …-TL avanstan harcanan …-TL’nin …-TL’nin davacıdan, …-TL davalı idareden alınıp Hazine adına yatırılması için kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’ne tebliğine, keşif avansından artan …-TL’nin Maliye Bakanlığı’na iadesine,
5. Dava kısmen iptal kısmen dava ret ile sonuçlandığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, …-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
6. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacının göstereceği hesap numarasına iadesine,
7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/12/2020 tarihinde Plan Açıklama Raporunun 7.35. maddesi yönünden oyçokluğu, diğer kısımlar yönünden oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY (X):

Plan Uygulama Hükümlerinin 7.35. sayılı bölümünde “Bu plan kapsamındaki alanlarda, ihtiyaç duyulması halinde; Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) tahsis edilmiş alanlarda, TOKİ tarafından üretilecek toplu konut alanlarına ilişkin başvurular, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna tabi alanlara ilişkin uygulamalar ve … Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü tarafından 6107 sayılı kanun uyarınca yapılacak uygulamalar bu planın koruma, gelişme ve planlama ilkeleri ve nüfus kabulleri çerçevesinde, bu planda değişikliğe gerek kalmaksızın ilgili kurum ve kuruluş görüşleri alınarak ilgili idaresince değerlendirilir. Bu doğrultuda onaylanan alt ölçekli planlar sayısal ortamda veri tabanına işlenmek üzere bakanlığa gönderilir. Söz konusu alanların kentsel ve kırsal yerleşme alanları içerisinde kalması durumunda ise, imar planı bütünlüğü çerçevesinde ve nüfus kabulü dâhilinde, ilgili idaresince alt ölçekli planlarda değerlendirilir ve ilgili idaresince onaylanır.” hükmü bulunmaktadır.
Söz konusu plan hükmü ile mer’i mevzuat ile TOKİ ve … Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü’ne her ölçekte plan yapma ve onaylama konusunda verilmiş olan yetkinin kullanımı kapsamında kullanım türlerine ilişkin başvuruların çevre düzeni planı kararları ve nüfus kabulleri çerçevesinde değerlendirileceği şeklinde düzenlendiği, bu doğrultuda hazırlanacak planların sayısal ortamda planın veri tabanına işleneceği, anlaşılmaktadır.
Davaya konu planda kentsel yerleşik alanlar; “büyükşehir ve/veya il, ilçe, ilk kademe ve belde belediye sınırları içinde var olan, içinde boş alanları barındıran büyük oranda yapılaşmış alanlardır”, kırsal yerleşme alanları ise “kentsel yerleşme alanları dışında kalan köy ve mezraları kapsayan, 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili yönetmeliği uyarınca köy yerleşik alanı ve civarına ilişkin sınır tespiti yapılmış/yapılmamış ve bu planda sınırları şematik olarak gösterilmiş veya plan ölçeği gereği gösterilmemiş olan alanlar ile 442 sayılı köy kanunu uyarınca belirlenmiş olan alanlar ile 6360 sayılı Kanun uyarınca mahalle statüsü kazanan ancak 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (ğ) bendi kapsamına giren kırsal kimlik taşıyan alanlar da bu kapsamdadır.”, kentsel gelişme alanları ise “bu planın nüfus kabulleri ile ilke ve stratejileri doğrultusunda bu planla kentsel yerleşim amaçlı kullanım alanlarıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Plan notu ile planlama bölgesinde kentsel ve kırsal yerleşme alanları dışında kalan (değişik haliyle plan kapsamındaki yetkili idarelere tahsisi yapılmış ve yetkileri dahilinde alanlarda) ancak yine bu planla kentsel kullanıma ayrılan yani kentsel gelişme alanı olarak öngörülen yerlerde TOKİ ya da plan notunda belirtilen idarelerin yetkileri dahilinde olan alanlarda alt ölçekli planlama yapılabilecektir. Nitekim plan notunun devamında da, kentsel+kırsal yerleşme alanları içerisinde kalması halinde de, bu alanların bu plan dışında önceden alt ölçekli planlarla yerleşime açılmış ve fiilen yapılaşmış alanlar olduğu gözetilerek çevre imar bütünlüğü çerçevesinde ilgili idaresince alt ölçekli planlarda değerlendirileceği öngörülmüştür.
Netice itibariyle, bu plan notu ile kentsel ve kırsal yerleşme alanı dışında gereksinim bulunması halinde ancak planda kentsel ve kırsal gelişme alanı olarak belirlenen alanlarda TOKİ ve plan notunda belirtilen idareler tarafından yürütülen faaliyetlerin alan kullanım türleriyle ilgili talep ve uygulamaların belli ölçüler içerisinde ilgili idaresince değerlendirilmesine olanak sağlanmıştır.
Bu durumda yasal yetkiler kapsamında, çevre düzeni planı kararları ve nüfus kabulleri çerçevesinde, TOKİ ve plan notunda belirtilen yetkili idarelerce planlama bölgesi kentsel ve kırsal yerleşim alanları dışında konut üretiminin mevzuata aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda yasal yetkiler kapsamında, çevre düzeni planı kararları ve nufus kabulleri çerçevesinde, TOKİ ve … Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü tarafından konut üretiminin mevzuata aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çevre düzeni planı kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması gerektiği, dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanların korunması gerektiği bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Genel ilke olarak, plan kararları ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır.
Bu amaç çerçevesinde, Çevre Düzeni Planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntıları ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir.
Davaya konu planın genel hükümler başlığı altında toplanan hükümlerin 7.1. sayılı maddesinde bu planın plan paftaları, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu, alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütününün gözününde bulundurulacağı, 7.2. sayılı maddesinde bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, bu planın plan ile belirlenen kentsel yerleşme alanlarının tamamının yerleşime açılacağını göstermeyeceği, planda yer alan arazi kullanım kararlarının sınırlarının alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurumu ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda ve bu plandaki nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde doğal yapay ve yasal eşikler çerçesinde kesinleşeceği düzenlenmiştir.
Çevre düzeni planlarını leke plan olmaları nedeniyle uygulama imar planları gibi değerlendirilmeyeceği gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır. Nitekim 3194 Sayılı Yasanın 8. maddesinin (f) bendi uyarınca kentsel asgari standartların, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebileceği, uygulamaya ilişkin kararların yörenin koşulları, parselin bulunduğu bölgenin genel özellikleri, yapının niteliği ve ihtiyacı, erişebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye etkisi dikkate alınarak ve ölçüleri verilerek Bakanlıkça belirlenen esaslara göre uygulama imar planında belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Davalı idarece bu çerçevede çevre düzeni planı kararları doğrultusunda uygulama yapılamamakta olup, mevzuat gereği 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile nitelikli tarım alanlarının imara açılmasının söz konusu olmadığı, yerleşim alanlarının yasal, doğal ve yapay eşikler göz önüne alınarak, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri, Bakanlığın uygun görüşü doğrultusunda alt ölçekli plan çalışmalarında kesinleşeceği ifade edilmiştir.
Davaya konu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının plan notları değerlendiğinde, bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, alt ölçekli imar planlarının yapım aşamasında ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınacağı, tarımsal niteliği korunacak alanlarda ise mutlaka ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yapılaşma olabileceği, çevre düzeni planı ölçeğinde getirilen kullanım kararlarının o bölgenin mutlaka yapılaşacağı yönünde olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Buna göre, anılan hükümdeki “bu plan kapsamındaki alanlar” ibaresinin kentsel gelişme alanları dışındaki alanları da kapsadığına ilişkin genişletici yorum yapılmasının mümkün olmadığı, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar doğrultusunda, kentlerin gelişme yönü doğrultusunda, şematik olarak yerleşme alanlarının belirlendiği ve gelişme alanınlarının mutlaka yapılaşmaya açılacağı anlamına gelmediği, kaldı ki buralardaki tarım alanı, sit alanı gibi özel kanunlarla korunan alanlara ilişkin zaten özel mevzuatlarla koruma kararları getirildiğinden ve bu alanlarla ilgili mevzuatın devreye gireceği salt plan hükmünden kaynaklı yapılaşmaya gidilemeyeceği, aksi halde zaten planın kendi içerisinde çelişkiye düşeceği gözetildiğinde dava konusu çevre düzeni planının Plan Uygulama Hükümlerinin 7.35. bölümü yönünden bu bağlamda anılan kısım yönünden şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından bu hususlara ilişkin olarak da davanın reddine karar verilmesi gerektiği oyu ile Daire kararının bu kısmına katılmıyorum.