Danıştay Kararı 6. Daire 2014/10380 E. – K. 30.12.2014 T.

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2014/10380 E.  ,  / K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2014/10380
Karar No : 2015/5222

Temyiz Edenler : 1- (Davacı) / Ankara
Vekili : Ankara
2- (Davalı) / Ankara
Vekili : Hukuk Müşaviri (Aynı Yerde)
Karşı Taraf : 1- (Davacı) / Ankara
2- (Davalı) / Ankara

İstemin Özeti: : … 2. İdare Mahkemesince verilen … tarihli, … sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek davacı vekili tarafından esasa ilişkin olarak, davalı idare vekili tarafından ise lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle karşılıklı olarak temyiz edilerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davalı idarenin, 22.07.2013 tarihli 11318 sayılı sayılı oluruyla onaylanan ve 11.9.2013 tarihli 13993 sayılı oluru ile itirazlar reddedilerek kesinleştirilen, … İli, Çevreyolu Güzergahı ve Etrafı 2. Etap İmar Uygulamasının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davacının, … 2. İdare Mahkemesinin … esası sayılı dosyasında açtığı davaya ait dilekçenin, 2577 sayılı Yasa’nın 3. maddesine uygun bulunmaması sebebiyle … tarihli … sayılı kararla dilekçenin reddine karar verildiği ve anılan kararın 04/08/2014 tarihinde, davacı idareye tebliğ edildiği görüldüğünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda belirtilen (30) günlük süre geçirildikten sonra yenileme dilekçesi verilerek 05/09/2014 tarihinde kayda giren dilekçeyle açılan davada süre aşımı bulunması nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine, karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından esasa ilişkin olarak, davalı idare vekili tarafından ise lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle karşılıklı olarak temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlıkta, her ne kadar, idare mahkemesinin verdiği dilekçe ret kararı, usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ve davacılar tarafından süresi içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise de, adil yargılanma hakkı kapsamında dilekçe ret kararının hukuka uygun olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş, “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde de: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” üst hukuk normlarına yer verilmiştir.
Öte yandan; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesinde: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” kuralı yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı ve 14.10.2008 tarihli …-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, bazı sınırlamalara tabi olabildiğini, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiğini, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceğini, bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları mevcut olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, idare mahkemesince, … tarihli … sayılı kararla davacı idare tarafından iptali istenen ancak dilekçeye eklenmeyen “31.07.2013 günlü 12008 sayılı 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planları ile 18.04.2013 günlü 5922 sayılı (09.05.2013 gün ve 7019 sayılı olurla revize edilen) 1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planının” davalı Bakanlık tarafından yapılan planlarla örtüşmediği görüldüğünden, davacı tarafından öncelikle bu durumun açıklığa kavuşturulmasının gerektiği, bu haliyle davanın konusu net olarak anlaşılamadığından dilekçenin kabul edilemeyeceği, öte yandan uyuşmazlığa konu imar planlarının … il genelini kapsadığı ve idari yargıda dava açılabilmesi için ilgililerin işlemden menfaatlerinin etkilenmesi gerektiği hususu göz önüne alındığında, iptali istenen planların tümünün davacı açısından etki yaratmasının beklenemeyeceği; davacı tarafından dava dilekçesinin yenilenmesi halinde, (var olduğu ileri sürülen) çevre düzeni planı ile nazım ve uygulama imar planlarının, uyuşmazlık konusu olayı, bir başka anlatımla esas itibariyle … İli Acil İçme Suyu İsale Hattı Projesini ne şekilde etkilediğinin, örneğin hangi ölçekteki planda, hangi ada-parselin kullanım alanının proje açısından sakınca yarattığının, parselasyon işleminden hangi parsellerin etkilendiğinin, hangi parselin mülkiyetinin değiştiğinin veya dere yatağına ilişkin olarak somut şekilde hangi ölçekteki planda ve hangi ada parselde ne gibi sakıncalar olduğunun ve benzeri diğer hususların, gerekirse plan üzerinde işaretlenerek ayrıntılarıyla açıklanmadığından ve tüm bu hususlara ilişkin detaylı bilgi ve belgelerin (parselasyon işleminden etkilenen ada ve parsellerin listesi dahil) )dilekçeye eklenmediğinden bahisle dilekçenin reddine karar verilmiş ise de, ilk dava dilekçesinde davacı idarenin, taşınmazlarının bulunduğu alanda yapılan parselasyon planının ve parselasyon planının dayanağı olan ( planların tarihleri her ne kadar yanlış yazılmış olsa da ) 1000 ve 5000 ölçekli uygulama ve nazım imar planlarının ve 1/100000 ölçekli çevre düzeni planının kendi taşınmazları açısından iptalini istediği anlaşılmaktadır.
Olayda, ilk dava dilekçesinde davacı idarenin, davanın konusunu ve uyuşmazlıkla ilgili taleplerini açıkça ortaya koyarak yasal süre içinde 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi uyarınca yapılan imar uygulamasının ve dayanağı imar planlarının iptalini istedikleri açık olup, usule aykırı olarak verilen dilekçe ret kararı üzerine davanın süresinde yenilenmediğinden bahisle Mahkemece davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği tespit edilmesi nedeniyle Mahkemece yapılan usuli hata nedeniyle davacıların dava açma hakkının, dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının engellendiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davanın süresinde yenilenmediği gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, mahkemece davanın esası hakkında karar verilirken vekalet ücreti hakkında da karar verileceği tabiidir.
Açıklanan nedenlerle, … 2. İdare Mahkemesince verilen … tarihli, … sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.