Danıştay Kararı 6. Daire 2011/8290 E. 2012/1937 K. 24.04.2012 T.

6. Daire         2011/8290 E.  ,  2012/1937 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2011/8290
Karar No : 2012/1937

Temyiz İsteminde Bulunanlar : …, … ve …
Vekili: Av. … – Av. …
Karşı Taraf: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
(Petrol İşleri Genel Müdürlüğü)
Davalı İdare Yanında Davaya Katılan: … Enerji Petrol Arama-Eğitim ve Servis Hizmetleri A.Ş.
Vekili: Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Dava konusu acele kamulaştırmada, Anayasa ile Petrol Kanunu ve Kamulaştırma Kanununun davalı idareye yüklediği görevlerden hiçbirinin bu idarece gerçekleştirilmediği, bu süreçteki tüm iş ve işlemlerin petrol arama ruhsatı sahibi özel hukuk tüzel kişisi tarafından ve davalı idarenin bilgisi dahilinde, zımni/örtülü kabulü yolundaki işlemleri doğrultusunda gerçekleştiği ve davacıların mülkiyet haklarının kısıtlanması, taşınmazlarının kullanımının müdahil şirkete geçmesi şeklinde hukuki sonuçlarını da doğurduğunun görüldüğü, uyuşmazlığa konu olayda, sıkı şekilde kanuni usullere tabi tutulan, kamulaştırma amacıyla Kamulaştırma Kanununun davalı idarenin verdiği görevler kapsamında davalının tesis ettiği yazılı bir işlemin bulunmamasına karşın, özel hukuk tüzel kişisi tarafından yapılan tüm bu iş ve işlemlerin önce örtülü, daha sonra ise açık bir şekilde davalı idarenin kabulüne dayanılması sonucu, davacıların mülkiyet hakkının, ulusal ve uluslararası hukukta koruma gören, kapsam ve sınırları çizilen hukuksal güvenlik ilkesini yok sayarak, davacılar ile aynı hukuksal statüde bulunan, kamu gücüne sahip olmayan şirketin, adeta kamusal bir gücü bulunan/kullanan idare gibi mülkiyet hakkının kısıtlanması ve sona ermesiyle sonuçlanacak şekildeki iş ve işlemlerin kökeninde davalı idarenin “zımni (kamulaştırma) işlemi” olduğu, başka bir ifadeyle kamulaştırmaya yönelik örtülü bir işlemi bulunduğunun kabulünü zorunlu kıldığı, aksine bir değerlendirmenin, Devletin mülkiyet hakkı yönünden üstlendiği “pozitif ödev”in de gereği olarak, bu hakkın “somut ve etkin” olarak korunmasının sağlaması amacıyla çelişeceği gibi kamu yararının gerekleri ile kişisel hakların korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil bir dengenin kurulması ve ölçülülük ilkesinin yaşama geçirilmesinin mümkün olmayacağı, bu durumda davacıların parselleri yönünden 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uygulanarak tesis edilen kamulaştırılmana ilişkin işlemin, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemin bulunması karşısında, davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca reddi yolundaki temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmediğinden, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : … İli, … İlçesi, … Köyü, …Mevkii, … ve … sayılı parsellerin acele kamulaştırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın incelenmeksizin reddi yolundaki idare mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.
Olayda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca alınan Bakanlar Kurulu kararı uyarınca taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verildiğinden 2575 sayılı Danıştay Kanunun 24. maddesinin 1. fıkrası uyarınca uyuşmazlığın çözümlenmesinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştay görevli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenle, davanın reddine ilişkin mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacılara ait … İli, … İlçesi, … Köyü, …Mevkii, … ve … sayılı parsellerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uygulanarak kamulaştırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, … Enerji Petrol Arama-Eğitim ve Servis Hizmetleri A.Ş. tarafından 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılması istemiyle … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonucu … tarihli, E:…, K:… sayılı kararla söz konusu taşınmazlara acele el konulmasına ve mülkiyet hakkı kamulaştırma bedelinin miktar itibariyle tespitine hükmedildiği, mahkeme kararı üzerine anılan şirket tarafından davalı idareye başvuruda bulunularak arazi sahipleri ile yapılan görüşmeler sonucu uzlaşma sağlanamadığından bahisle kamulaştırma yapılabilmesi için kamu yararı kararı verilmesinin istenildiği, ancak davalı idarece anılan taşınmazların kamulaştırılmasına yönelik olarak alınmış kamu yararı kararının bulunmadığı, bu durumda ortada davacıların hukuki durumunu etkileyen, kesin ve yürütülmesi zorunlu, icrailik niteliği taşıyan, davalı idarece tesis edilmiş kamulaştırma işleminin bulunmadığı gerekçesiyle davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca reddine karar verilmiş; karar davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
2709 sayılı Türkiye …i Anayasasının Kamulaştırma başlıklı 46. maddesinde: “Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.” hükmü bulunmaktadır.
Kamulaştırmanın ve esas ve usullerini göstermek üzere 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun kabul edildiği, amaç ve kapsamını düzenleyen 1. maddesinde: bu Kanun; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzel kişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenlenmesini özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına yapılacak kamulaştırmalarda da, bu Kanun hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür.
Anayasal ve yasal düzenlemeler, kamulaştırmanın ancak Devlet ve kamu tüzel kişilerince yapılabileceğini, gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına, özel kanunlarına dayanılarak yapılacak kamulaştırmalarda da 2942 sayılı Yasanın uygulanmasını emredici kural olarak göstermektedir.
Mülkiyet hakkının sona ererek hakkın konusunun kamunun eline geçmesi, kamu yararı amacıyla kısıtlanması gibi konularda katı idari usul kuralları getiren 2942 sayılı Yasaya göre kamulaştırma-mülkiyet hakkı ilişkisini/çekişmesini irdelemek gerekmektedir. Bu aşamada ise, mülkiyet hakkını ulus ve ulusüstü ölçekte ele alarak, bu haktan mahrum edilme, bu hakkın sınırlandırılması ve kullanılması ile bunlara ilişkin koşullar ve uygulama araçlarının hukuki çerçevesi belirginleştirilecektir.
Anayasanın İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği; bu bölümde yer alan Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik …in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen mülkiyet hakkı 35. maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.
Temel hak ve hürriyetler kapsamında kişinin hakları arasında yer alan mülkiyet hakkı, Anayasaya göre kamu yararı amacıyla ancak kanunla ve özlerine dokunulmaksızın sınırlanabileceği; bu sınırlamanın sınırını ise, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik …in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamamak oluşturmaktadır.
Bu bağlamda, Anayasanın Milletlerarası Andlaşmaları uygun bulma başlıklı 90. maddesinin 1. fıkrasında: “Türkiye …i adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.” son fıkrasında ise: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 tarihli, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” kuralıyla, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmaların iç hukuk sistemine yansıtılma yöntemi belirlenerek, bu andlaşmalardan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda, uluslararası andlaşma kurallarının esas alınması anayasal gerekliliktir.
20.03.1952 tarihinde kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunması’na İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün Mülkiyetin Korunması başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından çeşitli kararlarda Sözleşme Eki 1 Nolu Protokolün 1. maddesi değerlendirilmiştir. N.A. ve Diğerleri Türkiye Davasında (Başvuru No:374451/97): “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, içtihadına göre özü itibariyle mülkiyet hakkını güvence altına alan Ek 1 Nolu Protokolün 1. maddesinin üç farklı kural içerdiğini hatırlatmaktadır. (Bkz. Özellikle 21 Şubat 1986 tarihli James ve diğerleri- Birleşik Krallıklar Kararı, A serisi no:98-B, s.29-30, 37). Birinci paragrafın birinci bendinde açıklanan ve genel bir niteliği olan birinci kural, mülkiyet hakkına riayet edilmesi ilkesini belirtmektedir. Aynı bendin ikinci cümlesinde yer alan ikinci kural mülkiyet hakkının kısıtlanmasını düzenlemeyi amaçlamakta ve bu kısıtlamayı da bazı koşullara bağlamaktadır. İkinci bentte yer alan üçüncüsü ise, Sözleşmeci Devletlere diğerlerinin yanısıra genel menfaate uygun olarak malların kullanımını düzenleme yetkisini tanımaktadır. Mülkiyet hakkına ihlallerin özel örneklerini oluşturan ikinci ve üçüncü kurallar, birincisi tarafından yer verilen ilke ışığında değerlendirilmelidir (Bkz. Bruncrona- Finlandiya, No:41673/98, 65-69, 16 Kasım 2004 ve Broniowski- Polonya, No:31443/96, 134, 22 Haziran 2004).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ikinci kural bağlamında mallardan yoksun bırakılıp bırakılmadığını tespit etmek için açık bir şekilde el konma veya kamulaştırma olup olmadığını incelemekle birlikte, görünürün ötesindekine bakmak ve ihtilaflı durumun gerçeklerini analiz etmek gerektiğini hatırlatmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, “somut ve etkin” hakların korunmasını amaçlarken, sözü edilen durumun maddi kamulaştırmaya denk olup olmadığını araştırmak gerekir (Bkz. Brumarescu- Romanya, No:28342/95, 76, 1999-VII, 23 Eylül 1982 tarihli Sporrong ve Lönnroth- İsveç kararı, A serisi No:52, s.24-28, 63 ve 69-74 ve 22 Mayıs 1998 tarihli Vasilescu- Romanya, 1998-III, s.1075-1076, 1 39-41).” şeklinde madde ele alınmaktadır.
Anılan Mahkeme bu kapsamda, kamu yararının gerektirdikleri ile kişisel hakların korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil bir dengeyi bozacak nitelikte olmaması gerektiğini belirtmekte (… Türkiye Davası Başvuru No:…), mülkiyetten mahrum edilme durumunda, ihtilaflı müdahalenin istenilen doğru dengeyi sağlayıp sağlamadığı ve özellikle başvuran üzerinde orantısız bir yük oluşturup oluşturmadığı yönlerinden yaklaşım göstermektedir (… San. ve Tic. A. Ş.Türkiye Davası Başvuru No:…).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Öneryıldız Türkiye Davasında (Başvuru No:48939/99), başvurucu Öneryıldız’ın İstanbul’daki Ümraniye çöplüğünün 1993 yılında patlaması sonucu ailesinden 9 kişiyi yitirmesi ve gecekondusunun yıkılması olayında, mülkiyet hakkını koruma bakımından da devletin “pozitif ödevi” bulunduğuna işaret etmiş; Büyük Dairenin 30.11.2004 tarihli anılan kararının 134. paragrafında ise: İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunması’na İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokolün 1. maddesi uyarınca açık bir şekilde ortaya konan ilkeyi yinelediği (Bielectric Srl/ltalya kararı, sayı:36811/97, 4 Mayıs 2000), bu madde ile koruma altına alınan hakkın samimi, etkin bir şekilde kullanılabilmesinin yalnızca Devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı olmadığı; özellikle başvuranın meşru olarak makamlardan bekleyebileceği önlemler ile mülklerinden etkin bir şekilde faydalanabilmesi arasında doğrudan bir bağ olduğu durumlarda pozitif koruma önlemleri gerektirebileceği şeklinde ifade etmiştir.
Uyuşmazlığa konu olayların 2942 sayılı Yasanın 27. maddesi ile 6326 sayılı Yasanın 87. maddesine dayalı olarak gelişmesi nedeniyle anılan maddeler ve ilgili mevzuat birlikte değerlendirmeye konu edilmiştir.
2942 sayılı Yasanın Acele kamulaştırma ile ilgili 27. maddesinde: “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir.” kuralına yer verilmiştir.
Bu maddenin atıf yaptığı 10. maddenin 1. fıkrasında ise: “Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.” kuralı yer almaktadır.
Acele kamulaştırma durumunda, aceleliğine Bakanlar Kurulunca verilecek karara dayanılarak ancak ilgili idarece asliye hukuk mahkemesine yapılacak başvuru üzerine, anılan mahkemece taşınmaz malların bu şekilde kamulaştırılması için sadece kıymet takdirine ilişkin işlemleri tamamlayıp, tespit ettirilen değeri bankaya yatırılarak taşınmaz mala el konulmasına karar verilebilir. Bu durum, ilgili idarece acele kamulaştırmaya konu edilecek taşınmaz mal için asliye hukuk mahkemesinde dava açılmadan önce 2942 sayılı Yasanın öngördüğü kamu yararı kararı alınması gibi yükümlülükleri ortadan kaldırmamaktadır.
6326 sayılı Petrol Kanununun 87. maddesinde: “1- Bir petrol hakkı sahibi; arama işletme veya belge sahasında veya civarında petrol ameliyatı için lüzumlu olan arazinin kullanma hakkını, arazi özel mülkiyet konusu ise anlaşma veya kamulaştırma yolu ile; arazi sahipsiz ise arama ruhsatnamesine işletme ruhsatnamesine veya belgeye kaydedilmek suretiyle iktisabedebilir.
Anlaşmaya dayanan kullanma hakkı 3 yıldan fazla sürdüğü takdirde özel mülkiyet konusu arazinin maliki de petrol hakkı sahibinden bu arazinin kamulaştırılmasını isteyebilir.
Ancak; diğer kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde petrol hakkı sahibi özel mülkiyet konusu arazinin sahibi ile anlaşmak suretiyle mülkiyetini de iktisabedebilir.
2- a) Kamulaştırma kararı talep üzerine Genel Müdürlükçe verilir. Bu kamu yararına ilişkin bir karar hükmünde olup müteakip işlemler İstimlak Kanunu hükümleri dairesinde cereyan eder.
b) İstimlak edilen arazinin mülkiyeti Hazineye, kullanma hakkı istimlak bedelini ödeyen petrol hakkı sahibine ait olur.
3. Bu madde hükümleri dairesinde elde edilen kullanma hakları arama veya işletme ruhsatnamesi veya belgenin bir cüzü olup bunların mer’iyet müddetlerince devam eder.” kurallarına yer verilmiştir.
Petrol Kanunu, kamulaştırma kararının Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce verileceği, bu kararın aynı zamanda kamu yararı niteliği taşıyacağı, diğer işlemlerin Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılacağı, kamulaştırma bedelinin petrol hakkı sahibince ödeneceği ve arama veya işletme ruhsatname süresince taşınmazın kullanma hakkı sahibi olacağı, ancak arazinin mülkiyetinin Hazine adına kaydedileceği diğer hususlarda Kamulaştırma Kanununun uygulanacağı konusunda düzenleme getirmektedir.
Bakanlar Kurulunun 11.05.1989 tarihli, 89/14111 sayılı kararı ile kabul edilerek Resmi Gazetenin 17.07.1989 tarihli, 20224 sayılı nüshasında yayımlanan Petrol Tüzüğünün Resmi Gazeteyle ilan başlıklı 27. maddesinde: “Kanunun 38 inci maddesinde yazılanlar dışında aşağıdaki hususlarda Resmi Gazeteyle ilan edilir:
A) Bakan veya Genel Müdürün alenen yapılmasına gerek gördükleri inceleme ve soruşturmanın konusu, yapılacağı yer ve tarihi,
B) Arama ve işletme ruhsatnameleriyle belge, kullanma hakkı, arazinin kamulaştırılması, arama ve işletme sahalarına ekleme ve bu sahaların kısmen terkine ilişkin başvuruların nitelik ve tarihleri,
C) Arama ve işletme ruhsatnameleriyle belgelerin terki ve uzatma istekleri için yapılan başvuruların nitelik ve tarihleri,
D) Artırmaya çıkarılacak işletme sahalarına ve itirazlara ilişkin hususlar,
E) Genel Müdürce yayımlanması uygun görülen diğer hususlar.” kuralı yer almıştır.
Tüzüğün 30/İ maddesinde ise:
“İ) Kullanma hakkına konu olacak arazinin kamulaştırılması için,
1. Kamulaştırmanın amacı,
2. Kamulaştırılması istenilen taşınmazların herbirinin sınırları, haritası ve kimlere ait olduğu,
3. Anlaşma yoluyla elde edilmesi için yapılan girişimler ve bunların sonuçsuz kalma nedenleri,
4. Kamulaştırılacak taşınmazla ilgili arama, işletme ruhsatnamesi ve belgenin hak sıra numarası” istenilmektedir.
16.06.1978 tarihli, 16320 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 14.06.1978 tarihli, 7/15761 sayılı “Petrol ameliyeleri için gerekli taşınmazların kamulaştırmasında 6380 sayılı İstimlâk Kanununun 27 nci maddesinin uygulanmasına dair kararında: “Ülkemizin enerji, ulaşım, sanayi ve milli savunma gereksinmeleri bakımından hayati önemde stratejik bir madde olan petrolün, Petrol Yasasının 2 nci maddesinde yazılı olduğu gibi milli menfaatlere uygun olarak hızla, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasını, geliştirilmesini ve değerlendirilmesini sağlamak amacıyla girişilen ve sözü geçen Yasanın 3/8. maddesinde tanımlanıp (arama, keşif, inkişaf ve tasfiye işlemleri ile petrolün ve petrol mahsullerinin -tevzi müesseselerince veya doğrudan doğruya tüketiciye perakende olarak yapılan satışlarla ilgili işlemler hariç- depolanması, nakledilmesi ve satılması) işlemlerini içeren «petrol ameliyeleri»nin yapılabilmesi için gerekli olan taşınmazların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı ve ilgili kuruluşlarla petrol hakkı sahibi tüzel kişiler lehine aynı Yasanın, 87. maddesi ve 6380 sayılı «İstimlâk Kanunu» hükümleri çerçevesinde yapılacak kamulaştırmalarında «müstaceliyet» bulunduğunun saptanması nedeniyle, bu kamulaştırmalarda İstimlâk Kanununun 27 nci maddesindeki yöntem uygulanır.” denilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, … Enerji Petrol Arama-Eğitim ve Servis Hizmetleri A.Ş. adına … veriliş tarihli, … Ruhsat, … Hak Sıra sayılı Petrol Arama Ruhsatnamesinin olduğu, davalı idare yanında davaya katılan anılan şirketin ruhsat sahasında lokasyon çalışması yaptığı ve davacıların da aralarında bulunduğu uyuşmazlık konusu taşınmazların sahiplerinden kiralanması amacıyla anlaşmaya … tarihli, … sayılı ihtarname ile davet edildiği, ihtarnamede belirtilen gün ve saatte buluşma yerine davacıların gelmediğinden bahisle “Anlaşmazlık Tutanağı”nın … Mahallesi Muhtarı, … Belediye Başkanı ile birlikte müdahil şirket yetkilileri tarafından imzalandığı, davalı idare Petrol İşleri Gene Müdürlüğü tarafından imza edilen 07.01.2011 günlü, bila sayılı “İlgili Makama” başlıklı yazıda, şirketin petrol arama ruhsatı kapsamındaki alanda 138 km2 iki boyutlu sismik yaparak 16 hattan veri toplayacağı, müteakiben Petrol Kanununun 58/3. maddesinden kaynaklanan bölgesel sondaj mükellefiyeti nedeniyle 23.02.2011 tarihine kadar bir adet petrol arama kuyusu açacağı, anılan şirketin üstlendiği mükellefiyetleri yerine getirmek üzere, söz konusu ruhsat sahasında yapacağı çalışmaları süresi içinde bitirmek zorunda olduğu, Türkiye genelinde sürdürülmekte olan petrol arama faaliyetlerinin ülkemizin milli menfaatleriyle doğrudan bağlantılı olduğu, işbu yazının şirketin talebi üzerine ve gerektiğinde İlgili Makamlar ile üçüncü kişilere tevdi edilmek üzere verildiğinin belirtildiği, daha sonra davalı idare yanında davaya katılan … Enerji Petrol Arama-Eğitim ve Servis Hizmetleri A.Ş. tarafından verilen ve … günü … Asliye Hukuk Mahkemesinde kayda giren dilekçe ile taşınmazların sahipleri olan davacılar aleyhine 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre uyuşmazlık konusu taşınmazların mülkiyeti hazineye, kullanım hakkı kendisinde kalacak şekilde kamulaştırılmasına karar verilmesi istemiyle dava açıldığı; anılan özel şirket tarafından açılan kamulaştırma davasından sonra 03.02.2011 tarihinde davalı idareye başvuruda, petrol arama ruhsatına konu arazilerin sahiplerince taşınmazların şirket tarafından kullanılması nedeniyle suç duyurusunda bulundukları, arazilerin sahipleri ile yapılan tüm iyiniyetli görüşmelere karşın anlaşma sağlanamadığından Petrol Kanunu ve Kamulaştırma Kanunu gereğince söz konusu taşınmazların kamulaştırılması için kamu yararı kararı verilmesinin talep edildiği, bu talebin 10.03.2011, 16.03.2011, 04.04.2011 ve bunları tamamlayan 04.05.2011 tarihlerinde tekrarlandığı, sözü geçen şirketin kamu yararı kararı talep eden ilk başvurusundan sonra anılan Mahkemenin ara kararına cevaben davalı Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce verilen 16.02.2011 günlü, 1120 sayılı cevabi yazıda, uyuşmazlık konusu taşınmazlara ilişkin alınmış herhangi bir kamulaştırma kararının bulunmadığı, sözü geçen şirketin de aralarında bulunduğu şirketlerin petrol arama ruhsat süresinin 08.11.2012 tarihine kadar uzatıldığı, petrol ameliyelerinin yapılabilmesi için gerekli olan taşınmazlar hakkında, Bakanlar Kurulu tarafından “Petrol ameliyeleri için gerekli taşınmazların kamulaştırmasında 6380 sayılı İstimlâk Kanununun 27 nci maddesinin uygulanmasına dair karar” alındığı ve bunun 16.06.1978 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığının tespit edildiği bilgilerine yer verildiği; … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararında ise, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereği uyuşmazlık konusu taşınmazların … Enerji Petrol Arama- Eğitim ve Servis Hizmetleri A.Ş. tarafından mülkiyet kamulaştırılması nedeniyle acele el koymaya esas olmak üzere mülkiyet hakkı kamulaştırma bedelinin tespitine, kamulaştırma bedelinin bankaya yatırılmasından sonra kamulaştıran şirketin dava konusu taşınmazların kamulaştırılan kısmına el koyma ve diğer işlemlerin olağan usule göre tamamlanması hususunda olmak üzere ayrı ayrı seçimlik hakkı olduğunun anılan şirkete bildirilmesine ve acele el koyma kararı kesin olmak üzere hüküm verildiği; davacılar vekili tarafından görülmekte olan davaya ait dilekçede, anılan mahkeme kararının davacılara tebliği üzerine acele kamulaştırma işleminin öğrenildiği, kamu yararı kararı bulunmadan acele kamulaştırma kararının adliye mahkemesince verildiği, acele kamulaştırma kararı verilmesi ile kamulaştırmanın bu tarihte yapılmış sayılması gerektiğinin öne sürüldüğü anlaşılmaktadır.
Yargılamada, acele kamulaştırmanın uygulanması için asliye hukuk mahkemesine yetkili idarece başvuru yapılmadan önce, 2942 sayılı Yasanın yapılmasını emrettiği işlemlerden olan kamu yararı kararı alınması gibi yükümlülüklerin anılan idarece yerine getirilip getirilmediğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu olayda, petrol arama ruhsatnamesine konu davacılara ait taşınmazlar, müdahil şirket tarafından kiralanmak istenilmiş, bu konuda anlaşma yapılması için davacılara sözü geçen şirket tarafından ihtarname çekilmiş ve buna ilişkin tutanak davalı idare dışında imza edilmiş, özel şirket tarafından kamu idarelerine tanınan (acele) kamulaştırma davası açılarak taşınmaza el konulması da dahil olmak üzere davalı idarece 2942 sayılı Yasanın davalı idareye getirdiği yükümlülüklerden hiçbirinin yerine getirilmediği görülmektedir.
Nitekim, davalı Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 21.05.2011 tarihli, 27940 sayılı Resmi Gazetede davalı idare tarafından yayımlanan ilan metninde de bu durum kabul edilmektedir. Buna göre: “… Enerji Pet. Ar. Eğt. ve Serv. Hizm. A.Ş.’nin XVII no.lu İzmir Petrol Bölgesi’nde … Gaz İnş. Taah. İşl. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile müştereken sahip bulunduğu … hak sıra no.lu petrol arama ruhsat sahasında açılacak 600 m. derinlikli arama kuyusunun lokasyonu ve yolu için gerekli olan ancak, rayiç haddin üzerinde bedel talep edilmesi nedeniyle, anlaşma yoluyla satın alınması mümkün olmayan ve üzerinde … Asliye Hukuk Mahkemesince acele el koyma kararı bulunan … İli, … İlçesi, … Köyü, …mevkiinde kain … no.lu parselin 645,06 m2’lik kısmı ile … no.lu parselin 3512,77 m2’lik kısmı olmak üzere toplam 4157,83 m2’lik arazinin 6326 sayılı Petrol Kanunu’nun 87 nci maddesi gereğince istimlakine karar verilmesi için 10/3/2011, 16/3/2011, 4/4/2011 ve bunları tamamlayan 4/5/2011 tarihli dilekçeleriyle müracaat ettiği Petrol Tüzüğünün 27 nci maddesinin (B) fıkrası gereğince” ilan edilmektedir. Davalı idare 14.06.2011 savunmasında da, sözü geçen şirketin kamulaştırma talebinin incelemesinin halen devam ettiği, başvuruya ilişkin alınmış herhangi bir kamu yararı kararının bulunmadığı belirtilmektedir.
Uyuşmazlığın özünü oluşturan İstimlake Müteallik Karar … tarihinde alınmış ve bu kararı tasdik eden Bakanlık Makamının Oluru ise 18.08.2011 tarihini taşımaktadır. Söz konusu Olur metninde … Enerji Petrol Arama-Eğitim ve Servis Hizmetleri A.Ş. nin davalı idareye muhatap 10.03.2011 ve bunu tamamlayan 04.05.2011 tarihli yazıları içeriğinde yer verilen “Anlaşmazlık Tutanağı”, … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen acele el koyma kararı ve taşınmazların kamulaştırılmasına ilişkin anılan şirketin talepleri özetlenmiş ve İstimlake Müteallik Kararın Bakanlık Makamınca Petrol Kanununun 87. ve Kamulaştırma Kanununun 6. maddelerine göre Olura bağlanmıştır.
İstimlake Müteallik Karar incelendiğinde, 2942 ve 6326 sayılı Yasalarla davalı idareye kamulaştırmaya ilişkin olarak verilen görevlerden hiçbirisinin yapılmadığı, davalı idare dışında (acele) kamulaştırmaya yönelik yapılan tüm iş ve işlemlere atıf yapılmak suretiyle söz konusu kararın oluşturulduğu, el konulan taşınmazlar için aktarılan sürecin davalı idarenin zımni kabulü doğrultusunda geliştiği ve bunu daha sonra İstimlake Müteallik Karar Oluruna bağladığı görülmektedir.
Bu tespitlerden sonra, temyize konu mahkeme kararının da gerekçesini oluşturan kesin ve yürütülmesi gerekli işlem zımni/örtülü işlem konusunun ele alınması gerekmektedir.
İdari Yargılama Hukuku, İdare Hukuku alanında tesis edilen tüm işlemlerin idari yargı yerince yargılanmasını öngörmemektedir. Dava konusu olacak işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olması, hukuksal alanda, hukuksal durumda değişikliğe yol açması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, Petrol Kanunu kapsamında geçerli ve süresi dolmamış ya da uzatılmış petrol arama ruhsatı bulunan müdahil şirket tarafından ruhsat sahasında lokasyon çalışması yapıldığı sırada davacılara ait taşınmazların kullanımına ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla taşınmazların kiralanması konusunda anlaşma yapmak üzere davacılara toplantı gününden beş gün önce farklı şehirden ihtarname keşide edilmiştir. İhtarnamenin bazılarının toplantı günü tebliğ edilmesine, tebliğ alındılarının henüz keşideciye dönmediği aşamada, “Anlaşmazlık Tutanağı”nın tanzim gününden yirmidört gün sonra, anlaşmaya davet eden özel hukuk tüzel kişisi tarafından davacılar aleyhine 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre taşınmazların mülkiyeti hazineye, kullanım hakkı ise kendisinde kalacak şekilde kamulaştırılmasına karar verilmesi istemiyle (acele) kamulaştırma davası açılmasından ise iki ay sonra mahkemece acele el koyma kararı verilmiştir. El koyma kararından ancak beş ay sonra davalı idarece kamu yararı kararı verilmiş ve üstelik kamu yararı kararı adliye mahkemesince verilen acele el koyma kararına dayandırılmıştır.
Dava konusu edilen acele kamulaştırma olayında, Anayasa ile Petrol Kanunu ve Kamulaştırma Kanununun davalı idareye yüklediği görevlerden hiçbiri bu idarece gerçekleştirilmemiş, bu süreçteki tüm iş ve işlemler petrol arama ruhsatı sahibi özel hukuk tüzel kişisi tarafından ve davalı idarenin bilgisi dahilinde, zımni/örtülü kabulü yolundaki işlemleri doğrultusunda gerçekleşmiş ve davacıların mülkiyet haklarının kısıtlanması, taşınmazlarının kullanımının müdahil şirkete geçmesi şeklinde hukuki sonuçlarını da doğurmuştur.
Davalı idarenin bilgisi dahilinde, zımni/örtülü işlemi ve buna dayalı olarak yürütülen ve gerçekleştirilen acele kamulaştırma işlemi, idari işlemin kimliği yönünden de değerlendirilmiştir.
İdare hukukunda, kural olarak, idari işlemin yazılı olması, idarenin iş ve işlemlerinin yazılılık esasına göre yürütülmesi gerekmektedir. Uyuşmazlığın yukarıda aktarılan gelişimi sırasında, sıkı şekilde kanuni usullere tabi tutulan kamulaştırma amacıyla Kamulaştırma Kanununun davalı idarenin verdiği görevler kapsamında davalının tesis ettiği yazılı bir işlemin bulunmamasına karşın, özel hukuk tüzel kişisi tarafından yapılan tüm bu iş ve işlemlerin önce örtülü, daha sonra ise açık bir şekilde davalı idarenin kabulüne dayanılması sonucu, davacıların mülkiyet hakkının, ulusal ve uluslararası hukukta koruma gören, kapsam ve sınırları çizilen hukuksal güvenlik ilkesini yok sayarak, davacılar ile aynı hukuksal statüde bulunan, kamu gücüne sahip olmayan şirketin, adeta kamusal bir gücü bulunan/kullanan idare gibi mülkiyet hakkının kısıtlanması ve sona ermesiyle sonuçlanacak şekildeki iş ve işlemlerin kökeninde davalı idarenin “zımni (kamulaştırma) işlemi” olduğu, başka bir ifadeyle kamulaştırmaya yönelik örtülü bir işlemi bulunduğunun kabulünü zorunlu kılmaktadır.
Aksine bir değerlendirme, Devletin mülkiyet hakkı yönünden üstlendiği “pozitif ödev”in de gereği olarak, bu hakkın “somut ve etkin” olarak korunmasının sağlaması amacıyla çelişeceği gibi kamu yararının gerekleri ile kişisel hakların korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil bir dengenin kurulması ve bu çerçevede ölçülülük ilkesinin yaşama geçirilmesi mümkün olmayacaktır.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu parsellerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uygulanarak kamulaştırılmasına ilişkin işlemin, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlemin bulunması karşısında, davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca reddi yolundaki temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA; dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 24.04.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

(x) KARŞI OY : Temyize konu mahkeme kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği oyuyla karara karşıyız.