Danıştay Kararı 6. Daire 2009/355 E. 2011/1371 K. 16.05.2011 T.

6. Daire         2009/355 E.  ,  2011/1371 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2009/355
Karar No : 2011/1371

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : Av….
Karşı Taraf : … Belediye Başkanlığı – …
Vekili : Av….
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : 5747 sayılı Yasa uyarınca … Belediyesinin tüzel kişiliği kaldırılarak … Belediyesine katıldığından davanın … Belediye Başkanlığı adına yenilenmesi gerektiği belirtilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Dava, davacıya ait taşınmazın parselasyona tabi tutulmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, yargı yerinde görülen dava uyuşmazlık konusu işlemle ilgili bilgileri de içeren bilirkişi raporunun davacı vekiline tebliğ edildiği davacı vekilinin 26.11.2007 tarihi itibariyle davacının bu davaya konu işlemi bildiğinin kabulü suretiyle 30.1.2008 gününde açılan bu davanın süre aşımı yönünden reddedildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, subjektif ve kişisel olduğu kuşkusuz olan işlemin bizzat davacıya tebliğ edildiğine dair kanıtlayıcı bir bilgi veya belge idarece sunulamadığından, davacının işlem hakkında dava açmaya yeterli düzeyde bilgi sahibi olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle sözü edilen raporun vekile tebliği tarihinin dava açmaya esas alınamayacağı sonucuna varıldığından, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı …’ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 5747 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca … Belediyesinin tüzel kişiliği kaldırılarak … Belediyesine katıldığının görülmesi ve aynı Yasanın geçici 2. maddesi karşısında husumetin … Belediye Başkanlığı’na yöneltilmesine karar verilerek işin gereği görüşüldü:
Dava, … İli, … İlçesi, … Beldesi, eski … pafta, … parsel, yeni … pafta, … parsel sayılı taşınmazı kapsayan alanda gerçekleştirilen imar uygulamasına ilişkin … günlü, 210 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, 29.6.1999 tarihli ve … sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle … İdare Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında açılan davanın devamı esnasında 24.4.2006 tarihli havale ile dosyaya giren davalı idare dilekçesinde bu davaya konu 02.08.2002 tarihli ve 210 sayılı belediye encümeni kararından söz edildiği gibi uyuşmazlık konusu taşınmaz mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda da, anılan 02.08.2002 tarihli ve 210 sayılı belediye encümeni kararına yer verildiği, söz konusu bilirkişi raporunun 26.11.2007 tarihinde davacıya tebliğ edildiğinden, davacının engeç, bu raporun tebliğ edildiği 26.11.2007 tarihinde, dava konusu işlemden haberdar olduğunun kabulü gerektiğinden bahisle, bu tarihten itibaren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde öngörülen 60 günlük süre içinde açılması gereken davanın, 30.1.2008 tarihinde açılmış olması nedeniyle süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
T.C. Anayasasının 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasında da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı günden başlayacağı belirtilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanununa ilişkin Tebligat Tüzüğünün 51.maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş ise geçerli olacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı ve muhatabın tebliğe muttali olduğunun ve bunun tarihinin iddia ve ispatına cevaz bulunmadığı öngörülmüştür.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.2.1970 günlü, E:1969/2, K:1970/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç tarihi kabul etmenin imkansız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki kanunlarda bulunup da aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabii olduğu hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde, düzenlemeye giren her taşınmaz mala karşılık sahiplerine verilecek bağımsız veya şuyulu imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı, parsellerin konumu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden, bu planların düzenlemeye tabi tuttukları taşınmaz sahipleri için subjektif ve kişisel işlemler oldukları kuşkusuzdur. Bu itibarla idarenin böyle bir işlemi bizzat davacıya 7201 sayılı Tebligat Kanununun ilgili hükümleri uyarınca tebliğ etmesi gerekmektedir.
Anılan hükümler uyarınca, olayda, …. İdare Mahkemesinde açılan davada, davacı vekiline 26.11.2007 tarihinde tebliğ edilen bilirkişi raporunda dava konusu işlemden bahsedilmiş ise de bu raporun davacıya değil, davacının vekiline tebliğ edilmiş olması karşısında, davacının bu tarihte dava konusu işlem hakkında dava açmaya yeterli düzeyde bilgi sahibi olduğunun kabulüne olanak bulunmadığından, bu hususun dava açmaya esas alınamayacağı tabiidir.
Bu nedenle, davalı idarece söz konusu işlemin daha önceki bir tarihte, davacıya tebliğ edildiği veya davacının öğrendiğinin ispatlanamaması halinde, davacının dava konusu işlemi öğrenme tarihi olarak, dava dilekçesinde belirttiği tarihin kabul edilmesi gerektiğinden İdare Mahkemesince anılan gerekçeyle davanın süre yönünden reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle …. İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 16.05.20… gününde oybirliğiyle karar verildi.