Danıştay Kararı 6. Daire 1998/1346 E. 1999/470 K. 28.01.1999 T.

6. Daire         1998/1346 E.  ,  1999/470 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No: 1998/1346
Karar No: 1999/470

Temyiz İsteminde Bulunan : T.M.M.O.B. Mimarlar Odası … Şubesi
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : 1-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. …
2-İSKİ Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. …
Davalı İdareler Yanında Davaya Katılan : …
Vekili : Av. …-Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Savcı …’nın Düşüncesi : Dava,İSKİ İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek Olan Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkındaki Yönetmelik’in bazı maddelerinin iptali istemi ile açılmış,İdare Mahkemesince dava reddedilmiştir.
İdare Mahkemesince dava konusu uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için ODTÜ Şehir ve Bölge Panlama ve ODTÜ Çevre Mühendisliği öğretim üyelerinden oluşan iki ayrı bilirkişi heyetine yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Şehir ve Bölge Planlama gurubu bilirkişilerince düzenlenen bilirkişi raporunda sonuç olarak, “dava konusu yönetmeliğin İSKİ Kuruluş Yasası ile idareye verilen yetki ve görev tanımları ötesinde bazı hükümler içerdiği, yönetmeliğin anlayışı ve yazılış biçimiyle geçici bir nitelik taşımasına karşın Su havzalarında mevcut yasadışı yapılaşma ve yerleşimleri,bir anlamda, meşrulaştırıcı düzenlemeler getirdiği,yönetmelik hükümlerinin su havzalarına büyük boyutlu nüfus yüklemelerine neden olduğu fakat bu nüfus yığılmasına karşı teknik ve bilimsel gerekçelerinin belirsizlik taşıdığı ve su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunmasında yeterli hassasiyetin gösterilmediği … Havzası Arıtma Tesisi Projesi ve yatırımında da açıkca görüldüğü gibi,yatırım kararına esas olan nüfus büyüklükleri ile yönetmelikle yüklenen nüfus arasında savunulabilir bir tutarlılık olmadığı ve dava konusu Yönetmeliğin kamu yararı ve planlama ilkeleri yönünden uygun olmadığı” yolunda görüş belirtilmiş, Çevre Mühendisliği gurubu bilirkişilerince düzenlenen bilirkişi raporunda da benzer sonuca ulaşılmıştır.
Bilirkişiler tarafından düzenlenen bilirkişi raporları dava konusu uyuşmazlığı çözümleyici nitelikte görülmüştür.
Bu durumda, dava konusu yönetmelik maddelerinin hukuka aykırı olduğu sonucuna varıldığından, aksine verilen İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Duruşma istemi yerinde görülmemiştir.
Dava, 26.12.1995 günlü … Gazetesinde ilan edilen İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek Olan Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin 4. maddesindeki mutlak, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanları ile yerleşik alan ve asgari parsel alanına ilişkin tanımların, 5. maddesinin b, g, ğ, m, n ve s fıkralarının, 7. maddesinin 1. fıkrasının b bendinin ikinci cümlesinin 8. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesinin, 9. maddesinin 1. fıkrasının a bendinin 3. ve sonraki paragraflarının, d bendinin, 2. Fıkrasının 1.ve 3. bentlerinin ve atıfta bulunduğu Ek Liste-1’in 10. ve 11. maddesinin, geçici 1. maddesinin geçici 2. maddesinin a fıkrası ile b fıkrasının son bendinin son cümlesinin, geçici 3. maddesinin son cümlesinin geçici 4. ve 5. maddelerinin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; uyuşmazlığa konu Yönetmeliğin, 3009 sayılı Yasanın 11. maddesiyle değişik 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasanın 20. maddesinin 1. fıkrasındaki yetkiye dayanılarak çıkarıldığı yönetmelikler yasa ve tüzüklere aykırı olmaması gerektiği, anılan yönetmeliğin Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğine ve aynı konuda daha önce hazırlanan ve yürürlükten kaldırılan yönetmeliğe aykırılığı konusunda hukuki denetimin yapılamayacağı, idarelerin mevzuatta öngörülen usullere uymak suretiyle ihtiyaç halinde genel düzenleyici işlemlerde değişiklik yapabilecekleri gibi yeniden düzenleme yapabilecekleri, öte yandan, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 16. Maddesinde içme ve kullanma suyu rezervuarlarının ve benzeri su kaynaklarının korunmasında her kaynak için özel hükümler getirilinceye kadar belirtilen genel ilkeler ve koruma alanlarının geçerli olduğunun belirtilmesi karşısında bu yönetmelikle farklı düzenlemeler getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, eski yönetmeliğin günün ihtiyaçlarına cevap vermediğinin tespit edilmesi üzerine koruma-kullanma dengesi ilkesinin uygulanmasına geçilerek, kullanıcılara getirilen yükümlülüklerle ve aldırılacak tedbirlerle havzaların temiz olarak muhafaza edilmesinin temini, dolayısıyla da kısıtlayıcı hükümler nedeniyle boş kalan alanların gayrimeşru yollarla gecekonducuların eline geçmesi ve havzaların kirletilmesinin önlenemez hale gelmesinin önüne geçilebileceği görüşüyle uzun vadeli ve sürdürülebilir kamu yararı hedeflenerek, ayrıca havzaların bugünkü durumu bir realite olarak kabul edilerek yönetmeliğin hazırlandığı, yoğun yerleşim alanlarının açık ve boş alanlardan farklı olması nedeniyle bu alanlar için farklı düzenlemeler getirildiği, dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesi sonucu yönetmelik hükümleri bir bütün olarak irdelendiğinde, koruma alanlarının tanımları yapılırken “her havza bazında o havzanın özellikleri gözönüne alınmak suretiyle alan sınırları belirleninceye kadar” ibaresinin ve koruma alanı sınırı belirlendikten sonra bu sınırın havza sınırını aşması halinde ilgili koruma alanının havza sınırında son bulacağının belirtilmesinin fiili bir zorunluluktan kaynaklandığı, havza dışında kalan alanda havza şartlarının uygulanamayacağı, bunun Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde de yer aldığı, Yönetmeliğin 5/g ve 5/ğ maddelerindeki düzenlemelerle bu yönetmelikteki yapılaşma şartlarının müktesep hak olmadığının belirtildiği, havza bazında hazırlanacak yönetmelikle daha fazla kısıtlamaya zemin hazırlandığı, 5/f maddesindeki yönerge ile ek tedbirler alınacağı ifadesinden mevcut kısıtlamalara ilave kısıtlamanın amaçlandığının anlaşıldığı, bu düzenlemeler karşısında ileride havza bazında yapılacak düzenlemelerle yönetmelikle getirilen yapılaşma şartlarının aşılacağı iddiasının uygun görülmediği, kaldı ki havza için hazırlanacak yönetmeliklerin hukuka aykırı olması durumunda bunların ayrıca dava konusu edilebileceği, uzun mesafeli koruma alanının 1. ve 2. derece olarak ayrılacak 1. derecedeki yapılaşmanın 2. Dereceye nazaran kısıtlandığı, İstanbul ilinde yasal ya da yasal olmayan kullanıma açılmış alanların fiili bir gerçeklik olması nedeniyle yerleşik alan tanımlamasının yapıldığı ve yerleşik alanlarla ilgili haritaların hazırlandığı, haritalar 1/5000 ölçekli olduğundan ayrıntıların büyük ölçekli haritalarda belirlenebilmesi için yerleşik alanların kesin sınırlarının yönergeye bırakıldığı, uygulamaya yönelik olarak asgari parsel alanı tanımı gibi yeni tanımlamaların getirilmesinin iptal sebebi olamayacağı, asgari bir yapılaşmanın denetiminin amaçlandığı, kamu yararına olan tesislerin tek tek sayılması mümkün olmadığından koruma alanlarının yapılanma ve kısıtlama şartlarına uymak kaydıyla bu tesislerin yapılmasına izin verme yetkisinin tanındığı, 6/s maddesinin eşitlik ilkesi uyarınca ve koruma-kullanma dengesine aykırı bir halin meydana gelmemesi için düzenlendiği, Yönetmeliğin 7/b maddesiyle kamulaştırma ve tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar kullanıma izin verilmesinin gerekli tedbirlerin alınması halinde mümkün olduğunun açık bulunduğu, sonuç olarak yönetmeliğin 1/5000 ölçekli İstanbul Metropoliten Alan Alt Bölge Nazım İmar Planı ve dayanağı Kanun hükümlerine uygun olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan bilirkişi raporlarında, uyuşmazlığa konu Yönetmelikle İstanbul’un su toplama havzalarında yaklaşık 6 milyon nüfusun yerleşmesine zemin hazırlandığı, doğal çevrenin uzun vadeli koruma-kullanma dengesine göre tüketilmesine yönelik bir ekonomik, ekolojik muhasebe için su havzalarında yerleşmesi öngörülen kentsel gelişmenin çevresel maliyetinin mutlaka hesaba katılması ve İSKİ idaresinin yönetmelik çıkarırken temel amacının kirlenmenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği, uzun mesafeli koruma alanında esas sorunun iki farklı kuşak yaratılması olmadığı, bu koruma bandında atık sular kontrol altına alınmadan, doğal süreçlerle yok edilebilecek miktardan fazla atıksu yaratabilecek yoğunluk ve nüfuslu yerleşmenin oluşmasına olanak tanındığı, 2981 ve 3290 sayılı Yasalara göre herhangi bir yasal statü kazanamamış yerler veri kabul edilerek bunlara yerleşik alan olarak yapılaşma hakkı verildiği, asgari parsel alanı ve emsali kavramlarıyla plansız alanların tanımlandığı, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında yerleşik alan nüfusu ve bunların kirlenmeye etkileri bilinmeden bu alanların ihtiyacı olan kullanış ve tesislere izin verme yetkisi getirildiği mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında kamulaştırma işlemleri tamamlanıncaya kadar mevcut sanayi ve hayvancılık tesislerinin faaliyetlerine devam etmesinin su kaynaklarının kirlenmesine neden olabileceğinin gözardı edildiği öncelikle kirlenmeye neden olmayacak nüfus yoğunluklarının teknik gerekçe ve belgelerle ortaya konulması ve gerektiği takdirde bu yoğunlukların aşılmamasını güvenceye alacak ek araçların getirilmesinin uygun yaklaşım olacağı, yönetmeliğin yeterli araçları içermediği, yapılaşma koşullarına göre ortaya çıkacak nüfus yoğunluğu ve büyüklüklerinin belirlenmediği, bu nüfusun getireceği kirlilik yükünün düşünülmediği insan sağlığını doğrudan etkileyen su kaynaklarının kirlenmesi konusunda böyle belirsizliklerin kabul edilemez olduğu, her yerleşmeyi kapsayacak atıksu toplama kanalları arıtma tesisi ve arıtma sonrası atıksuları havza dışına taşıyacak kanallar yapılmadan parsel bazında tedbir ve denetimlere bel bağlanmasının büyük riskler taşıdığı, on birlerce parselin atıksularını yönetmelik uyarınca havza dışına taşıyıp taşımadıklarının kontrol edilmesinin hemen hemen olanaksız olduğu, İstanbul Teknik Üniversitesinin çalışmasında halen mevcut yerleşmelerin çoğunda kanalizasyonların yüzeysel su kaynaklarına açılan derelere boşaltıldığının tesbit edildiği, bu nedenle arıtma tesisleri yapılmadan Su Kirlilik Kontrol Yönetmeliğinde belirlenenin üzerinde yapılaşma hakkı verilmemesi gerektiği, uyuşmazlığa konu yönetmelikle ise yapılaşmanın 1,6 kata, nüfus yoğunluğunun 7,5 kata çıkarıldığı, geçici maddelerle 1988 ile 1995 yılı arasında kaba inşaatı bitmiş ruhsatlı ya da ruhsatsız yapıların bitirilmesine, kısa ve mutlak koruma alanlarında 1988 yılı öncesi yapılan yapıların kamulaştırma yapılıncaya kadar kalmasına, bu alanlarda depolama ve sanayi tesislerinin faaliyetlerinin sürmesine orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında mevcut sanayi tesislerinin bir bölümünün faaliyetlerini sürekli sürdürmelerine olanak tanındığı, yine geçici madde ile yönetmeliğin 10 ve 11.maddeleri ile yasaklanan tesislere 5 yıl faaliyette bulunma izni verildiği sonuç alarak yönetmeliğin dava konusu edilen 8. maddesindeki kısa mesafeli koruma alanlarında suni gübre ve zirai mücadele ilaçları kullanmamak kaydıyla zirai faaliyetlere izin verilmesi ruhsatsız yapılaşmaya fırsat verilmemesi bakımından kamu yararına uygun olmakla birlikte su kaynaklarının kirlenmesine karşı yeterli hassasiyet gösterilmemesi nedeniyle yönetmeliğin kamu yararına ve sağlığına uygun olmadığı, ayrıca baraj göllerinin ek bir kirliliğe de tahammülünün bulunmadığı belirtilmiştir.
Yönetmelikler ve diğer idari işlemlerle ilgili davalarda yargılama yapılırken bunların yasa ve tüzüklere uygunluğu yanında kamu yararına uygunluğunun da incelenmesi gerekmektedir. Bu durumda yukarıda özetlenen bilirkişi raporlarında yeterli inceleme yapılarak dava konusu yönetmelik maddelerinin kamu yararına uygun olmadığı, kamu sağlığının gözardı edildiğinin belirtilmesi nedeniyle İdare Mahkemesince bu bilirkişi raporları karşısında yönetmeliğin kamu yararına uygun olduğu hususunun ortaya konulamamasına rağmen davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından anılan mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, …İdare Mahkemesinin …günlü, E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, …-lira karar harcı ile fazladan yatırılan ….-lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 28.1.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.