Danıştay Kararı 6. Daire 1997/1684 E. 1998/493 K. 22.01.1998 T.

6. Daire         1997/1684 E.  ,  1998/493 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No: 1997/1684
Karar No: 1998/493

Davacılar :…,…,…
Vekilleri :Av….
Davalı :Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
İstemin Özeti :30.3.1994 gününde Resmi Gazetede yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 1.maddesinin Dar-Yüksek Kıyı tanımlamasının ve dar-yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerde kıyı kenar çizgisinin şev ya da falezin üst sınırında geçirileceğine ilişkin bölümünün, Anayasa ve Kanunlara aykırı olduğu iddia edilerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti:Dava konusu dar-yüksek kıyı tanımlamasının Yasanın amacına uygun olarak uygulamaya dönük işlemlere açıklık sağlamak için getirildiği iddia edilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : 3621 sayılı Kıyı Kanununda,kıyı kenar çizgisi, dere, tabii ve suni göl ile akarsularda kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı olarak tanımlanmıştır. Şevin veya falezin üst sınırının izdüşümü kıyıyı oluşturduğundan, başka bir deyişle, kıyı ile kıyı kenar çizgisi çakıştığından, plaj ya da abrazyon platformu (aşınım düzlüğü) olmayan veya çok dar olan yerlerde kıyı kenar çizgisinin şevin veya falezin üst sınırından geçirileceğine ilişkin dar-yüksek kıyı tanımlaması Kanunun amacına aykırı düşmemektedir.Öte yandan, kıyı, kıyı kenar çizgisi, sahil şeridine ilişkin ölçümler dikey değil, yatay ölçümler olduğundan uygulamada açıklık sağlamak amacıyla Kanuna uygun olarak bir düzenleme getirildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı …’nin Düşüncesi : Dava, 30.3.1994 gününde Resmi Gazetede yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesinde yer alan “dar-yüksek kıyı” tanımlamasına ilişkin bölümünün mevzuata aykırı olduğu iddiasıyla iptali isteğiyle açılmıştır.
1982 Anayasasının 43. maddesinde, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, deniz göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetileceği, kıyılarla, sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma koşullarının yasayla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Deniz,tabii ve suni göl ile akarsu kıyıları ve bu yerlerin etkisinde kalan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini bozmadan koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını düzenleyen 3621 sayılı Kıyı Kanununun, uygulamaya ilişkin esaslarını belirleyen 30.3.1994 gün ve 21890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik hükümlerine göre, kıyı kenar çizgisi, deniz tabii ve suni göl ve akarsuların alçak-basık kıyı özelliği gösteren kesimlerinde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, kayalık, taşlık ve benzeri alanların doğal sınırı, dar-yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerinde ise şev ya da üst falezin sınırıdır. Dar-yüksek kıyı ise, plaj ya da abrazyon platformu (dalga aşındırması ile oluşmuş aşınım düzlüğü) olmayan ya da çok dar olan şev veya falezle son bulan kıyılardır.
Dosyada mevcut 4.1.1995 günlü bilirkişi raporunda dava konusu yerin dar kıyı özelliğine sahip oduğu ve yönetmelikteki dar-yüksek kıyı tanımının Kıyı yasalarında ve bu yasalara ilişkin yönetmeliklerde yapılan bilimsel tanımlamalara uygun düştüğü belirtilmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davanın süre yönünden reddi yolundaki kararın İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 16.2.1996 günlü, E:1995/702,K:1996/109 sayılı kararı ile bozulması üzerine işin gereği görüşüldü:
Dava, 30.3.1994 gününde Resmi Gazetede yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesinin, Dar-Yüksek Kıyı tanımlamasına ve bu alanlarda kıyı kenar çizgisinin falez ya da şevin üst sınırından geçirileceğine ilişkin bölümünün iptali istemiyle açılmıştır.
3621 sayılı Kıyı Kanununda, kıyı kenar çizgisi, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı, Kıyı; kıyı çizgisi, kıyı kenar çizgisi arasındaki alan, dar kıyı; kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışması olarak tanımlanmıştır.
Yönetmelikte ise kıyı, dar-yüksek kıyı ve alçak basık kıyı olarak ikiye ayrılmıştır.
Uyuşmazlığa konu dar-yüksek kıyı, plaj ya da abrazyon platformu olmayan veya çok dar olan şev veya falezle son bulan kıyılar olarak tanımlanmış ve dar yüksek kıyı özelliği olan kıyılarda kıyı kenar çizgisinin falezin üst sınırından geçeceği belirtilmiştir.
Falezler ya da şevlerle sona eren kıyılarda su hareketlerini bu falezler ya da şevler kesmektedir. Yani, falezin ya da şevin alt sınırı kıyı çizgisini (su hareketlerinin son bulduğu çizgi) oluşturmaktadır. Öte yandan, falez ya da sevin üst sınırının izdüşümü alt sınırı ile çakıştığından kıyı kenar çizgisi ile kıyı çizgisi aynı noktada birleşmektedir. Bu durumda, kıyı, kıyı kenar çizgisi, sahil şeridine ilişkin ölçümlerin dikey değil yatay ölçümler olduğu da dikkate alındığında, uyuşmazlık konusu Yönetmelikle getirilen dar-yüksek kıyının oluştuğu yerlerde (falezler ya da şevlerle son bulan kıyılarda) kıyı kenar çizgisi şev veya falezin üst sınırından geçirileceğine ilişkin ifadenin Kanunla getirilen dar kıyı (kıyı kenar çizgisi ile kıyı çizgisinin çakışması) tanımlanmasına aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, … İdare Mahkemesinin E:… sayılı dava dosyası için yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacılara ait taşınmazların olduğu yerde deniz dalgalarının aşındırması sonucu kaya düşmesi ve parçalanmasının oluştuğu belirtilmektedir. Bu da göstermektedir ki su hareketlerine maruz kalan falezlerin dikey yüzeyinin (falezin üst sınırı ile alt sınırı arasındaki alanın) kıyı tanımı içerisinde düşünülmesi bir zorunluluktur.
Bu durumda, dar-yüksek kıyı tanımlaması ve kıyı kenar çizgisinin falez ya da şevin üst sınırından geçirileceği kuralını getiren yönetmelik hükmünün 3621 sayılı Kıyı Kanununun amacına uygun olduğu, Kanuna aykırı ya da tamamlayıcı bir hüküm getirmediği, uygulamaya yönelik olarak konuya açıklık getirildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına 22.1.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.