Danıştay Kararı 5. Daire 2019/4527 E. 2023/6232 K. 15.05.2023 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2019/4527 E.  ,  2023/6232 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/4527
Karar No : 2023/6232

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Başkanlığı / …
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı bünyesinde İstihbarat Uzmanı olarak görev yapan davacı tarafından, 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin …tarih ve …sayılı işlemin iptaline karar verilmesi istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında; davacının açık ve bilinen GSM hattı ile gizli/bilinmeyen/idareye bildirilmeyen başka bir GSM hattının davacının evlilik iznini geçirdiği, diğer izinlerini geçirdiği, görevli olduğu mahalde ve ikametinin olduğu mahalde değişik tarihlerde birlikte sinyal aldıkları, bu bilinmeyen hat üzerinden FETÖ/PDY mensupları ile iletişim kurulduğu tespitlerine varıldığı, bu durumda; davacı hakkında yapılan soruşturma sonucu elde edilen deliller, Milli İstihbarat Teşkilatı Personelinin ifa ettiği görevin önem ve özelliği ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi’nin amacı ve söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamenin Kamu Görevlilerine İlişkin Tedbirlere ilişkin 4. maddesi ile getirilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ve dava konusu işlem bu çerçevede incelendiğinde, hakkındaki soruşturma sonucunda davacının FETÖ/ PDY terör örgütü ile irtibatı/iltisakı olduğu yönündeki tespitlerde bulunulması nedeniyle, davacının Milli İstihbarat Teşkilatı personelinde aranan ve olması gereken en önemli vasıf olan güvenirlik vasfını yitirdiği ve bu nedenle de teşkilata alınma koşullarını kaybetmiş olduğu sonucuna varılarak davacının anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddenin 1/g bendi uyarınca ve idarenin genel takdir yetkisi çerçevesinde tesis etmiş olduğu dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu, kararın kaldırılmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı belirtilerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; meslekten çıkarmaya yönelik dava konusu işlemin şekil yönünden hukuka aykırı olduğu, işlem tesisinde gerçek bir savunma hakkı tanınmadığı, baz istasyonu bilgilerinden elde edildiği belirtilen unsurlar dışında hiçbir somut bilgi ve vakıaya değinilmeden savunmasının alındığı, hakkında ceza davası açılana kadar iddialara dayalı bilgilere ulaşamadığı, kullanmadığı bir telefonun irtibatları gerekçe gösterilerek kamu görevinden çıkarıldığı, belirtilen telefonu kullanmadığının hakkındaki ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğu, bu durumun maddi gerçeğe, masumiyet karinesine aykırı olduğu, işlemi konu ve sebep bakımından sakatladığı, dava dilekçesindeki itirazlarının Mahkemelerce karşılanmayarak gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği, davalı idarenin idari soruşturma raporunda yer alan teknik birim görüşünde dava konusu işleme dayanak alınan çalışmaların sağlıklı sonuca ulaşmak için yeterli olmadığının belirtildiği, öte yandan şahsının kullandığı iddia edilen örgütsel telefonun örgüt mensubu olduğu iddia edilen M.İ. ile toplamda 57 irtibatının olduğunun tespit edildiği, bu görüşmelerin 24 tanesinin gerçekleştiği zamanlarda şahsi telefonunun görüşmelerin gerçekleştiği bölgenin yakınlarından hiçbir şekilde sinyal almadığı, davalı idare söz konusu sinyal yakınlıklarının izin dönemlerinde gerçekleştiğini belirtmiş ise de belirtilen dönemlerde kullandığı toplamda 52 günlük iznin 48 gününde herhangi bir sinyal yakınlığının bulunmadığı, güvenilirlik vasfını yitirdiğine dair somut hiçbir delil bulunmadan tesis edilen işlemin maksat yönünden de hukuka aykırı olduğu, ilk derece mahkemesinin olguların değerlendirilmesi noktasında maddi gerçeğe aykırı şekilde, varsayıma dayalı olarak karar verdiği, dava konusu işlem ile evrensel hukuk ile korunan birçok temel hakkının ihlal edildiği, şahsı ile ilgili tek iddianın tek bir kişi ile 2011-2012 yılları arasında irtibat kurduğu olup, bu iddianın da ispatlanamadığı, ayrıca FETÖ/PDY yapılanmasının terör örgütü olarak tanımlanmasının bu dönemlerde yapılmadığı, dava konusu işlem ile suç ve cezaların geçmişe yürümezliği ilkesinin, ayrımcılık yasağının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği, kamu görevinden çıkarılması işleminin ölçülü olmadığı belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği iddia edilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından; davacının istihbarat mesleğinin gereklerinden olan güvenilirlik vasfını kaybetmemesi ve devam ettirmesi mecburiyetinin olduğu, bu yönde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ihmale gelmeyen bir sorumluluğu bulunduğu, davacının FETÖ/PDY’nin istihbarata bakan “hususi abilerinden olan M.İ. isimli şahısla” Eylül 2011-Ekim 2012 tarihleri arasında müteaddit defalar görüşme gerçekleştirdiğinin teknik tespit ile sübut bulduğu, davacı hakkında verilen beraat kararının hukuka aykırı olduğu, bu karar ile ilgili tüm hukuki yolların tüketileceği, ayrıca dava konusunun davacının cezai sorumluluğundan bağımsız olarak, kamu görevinde kalmasının uygun olup olmadığına ilişkin olduğu, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen tedbirde şart olarak belirtilmemesine karşın davacı hakkında usule uygun yürütülen idari soruşturma sonucu karar verildiği, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu belirtilerek temyize konu kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının eksik inceleme nedeniyle bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY ve İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK’nın anılan toplantısında “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla” Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 121. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, 23/07/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3. maddesinde yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlardan; 4. maddesinde ise bunlar dışındaki tüm kamu personelinden (işçiler dâhil) “terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara” üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir.
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı bünyesinde İstihbarat Uzmanı olarak görev yapan davacının, 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’nın …tarih ve …sayılı kararıyla kamu görevinden çıkarılmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
Öte yandan, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve casusluk suçlarından yürütülen ceza yargılaması neticesinde … Ağır Ceza Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-e maddesi gereğince davacının anılan suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verilmiştir.
Bununla birlikte, UYAP kayıtlarının ve davacı hakkındaki ceza yargılaması dosyasının incelenmesinden, davacı hakkında yürütülen ve kesinleşen ceza yargılamasını müteakip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Yargıtay …. Ceza Dairesi Başkanlığına hitaben yazdığı …tarihli ve …sayılı tebliğname ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulmasını talep etmesi üzerine, Yargıtay …. Ceza Dairesinin …tarihli ve E:…, K:…sayılı kararıyla; ” A-) Silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden kesinleşen beraat kararına yönelik olarak; kanıtların takdir ve değerlendirmesinde yanılgıya düşüldüğünden veya eksik kovuşturma ile karar verildiğinden söz edilmek sureti ile yapılan istemin kanun yararına bozma yasa yoluna konu olamayacağından, B-) Devletin Güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme/casusluk suçundan verilen beraat hükmüne yönelik olarak yapılan incelemede ise; suçtan doğrudan zarar gören ve bu nedenle davaya katılma hakkı bulunan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı/Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının davadan haberdar edilip gerekçeli kararın da anılan kuruma tebliğ edilmediğinin anlaşılması karşısında bu suç yönünden usulüne uygun kesinleşmiş bir karardan bahsedilmeyeceği…” belirtilerek istemin reddine karar verildiği, davalı idarenin katılan sıfatıyla davacı hakkındaki “Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Belgeleri Temin Etme” suçuna ilişkin beraat kararına ilişkin istinaf kanun yoluna başvurduğu, …Bölge Adliye Mahkemesi …. Ceza Dairesinin …tarihli ve E:…, K:…sayılı kararıyla istinaf isteminin reddine karar verildiği ve Dairemizin karar verdiği tarih itibarıyla söz konusu kararın kesinleşmediği görülmüştür.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin, “meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına” ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir” niteliğindedir.
AİHM, “demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu” belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e göre “kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır.” (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünü yitirildiğini ortaya koyan ve bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarihli ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bununla birlikte iptal davaları idarî işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalardır. İdari işlem ise idarenin kamu gücü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği hukuki sonuç doğuran işlemdir. İdareyi işlem yapmaya sevk eden maddi ve hukuki etkenler ise idari işlemin sebep unsurunu oluşturmaktadır.
Bu kapsamda davacı hakkındaki terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuki denetiminin yapılabilmesi; bu değerlendirmeyi haklı kılan maddi sebeplerin yargılama esnasında davalı idarece ortaya konulmasına ve izah edilmesine bağlıdır. Bu konudaki yükümlülük şüphesiz öncelikle dava konusu işlemi tesis eden davalı idareye aittir. Bununla birlikte idari yargı mercilerince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinde öngörülen resen araştırma ilkesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü için her türlü inceleme ve araştırmanın yapılması da mümkün hatta olayın niteliğine göre gereklidir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davalı idarece, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemin gerekçesi olarak davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönündeki soruşturma ve soruşturma içeriğindeki tespitler gösterilmiş ise de, soruşturma dosyasının dosya içeriğinde bulunmadığı ve soruşturma sonucu oluştuğu belirtilen değerlendirmenin dayanaklarına ilişkin olarak hem İdare Mahkemesince hem de Bölge İdare mahkemesince yeterli araştırma yapılmayarak karar verildiği görülmüştür.
Bu nedenlerle, öncelikle; davalı idareye, davacı hakkında terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu yönünde değerlendirme yapılmasına dayanak teşkil eden tespitlerin davacı hakkındaki disiplin soruşturması dosyası getirtilerek sorulması, öte yandan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü için;
“Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığından; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait örgüt içi iletişim programı (ByLock) kullandığına ya da ankesörlü telefon görüşme kaydı bulunduğuna ilişkin tespit olup olmadığının sorulmasına, var ise tespitlere ilişkin belge ve raporların, (mahiyetleri ve kullanım bilgileri yer alacak şekilde) FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında var ise davacının adının geçtiği ifade tutanaklarının istenilmesine,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan; davacının, müflis Asya Katılım Bankası A.Ş.’de katılım ya da cari hesabının bulunup bulunmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, hesap no, hesap açılma tarihi, işlem tarihleri, işlemlerin mahiyeti, tutarı yer alacak şekilde) istenilmesine,
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait özel öğretim kurum ve kuruluşlarına ilişkin eğitim kaydı ile özel öğrenci yurtları vb. ilişkin kayıt bilgileri (istihbari olanlar dâhil) olup olmadığının sorularak, var ise tespitine ilişkin belge ve raporların istenilmesine,
Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulundan (MASAK); davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkili gerçek (sivil imamlar vb) veya tüzel (Kimse Yok Mu Derneği vb) kişilere bağış ya da para transferinin olup olmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, dernek/vakıf, miktar ve tarih yer alacak şekilde) istenilmesine,
İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünden; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait olduğu gerekçesiyle kapatılan dernek ya da sendika/federasyon/konfederasyonlarda yönetim/denetim/genel kurul üyelik/aidat bilgisi olup olmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, tarih aralığı ve ilgili kuruluş yer alacak şekilde) istenilmesine,
Vakıflar Genel Müdürlüğünden; davacının FETÖ/PDY terör örgütüne ait olduğu gerekçesiyle kapatılan vakıflarda üyeliği ya da mütevelli heyeti üyeliği olup olmadığının sorularak, var ise ilgili belge ve raporların (şahıs, tarih aralığı ve ilgili kuruluş yer alacak şekilde) istenilmesine,
Krea İçerik Hizmetleri ve Prodüksiyon Anonim Şirketinden; davacının Digitürk aboneliğinin bulunup bulunmadığı, aboneliği bulunuyorsa bu aboneliği iptal ettirip ettirmediğinin, iptal ettirmiş ise hangi tarihte iptal ettirdiğinin sorularak, var ise müşteri hizmetleri ile yapılan görüşmenin çözümünün ve diğer bilgi ve belgelerin birer örneğinin istenilmesine” yönelik yapılacak ara kararı neticesinde davalı idare ile yukarıda anılan kurum ve kuruluşlarca gönderilecek bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilerek karşı beyanlarının da alınmasından sonra davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kuşkusuz yukarıda anılan değerlendirme yapılırken davacı hakkındaki ceza soruşturması ve kovuşturmasındaki (kesinleşmiş takipsizlik ya da beraat kararı ile sonuçlanmış olsa dahi) tespitlerin de irtibat ve iltisak noktasında göz önüne alınması gerekmektedir. Zira olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi uyarınca bir kamu görevlisi hakkında terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti olmasa da bu terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı olması nedeniyle kamu görevinden çıkarılmasına yönelik olağanüstü idari tedbirin uygulanabilmesi karşısında, anılan kamu görevlisi hakkında ”silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan açılan ceza davasında beraat kararı verilmiş olmasının, ilgili hakkında anılan olağanüstü tedbirin hukuka uygunluğu yönünden yürütülen yargılama faaliyeti için bağlayıcı olmayacağı açıktır.
Bununla birlikte, UYAP kayıtlarının ve davacı hakkındaki ceza yargılaması dosyasının incelenmesinden, davacı hakkında yürütülen ve kesinleşen ceza yargılamasını müteakip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanlığına hitaben yazdığı …tarihli ve …sayılı tebliğnamede; “…Sanığın FETÖ/PDY mensubu olduğuna ilişkin L.Ç. ile MİT Teşkilatı mensubu olup ihraç edilen N.A.’un beyanlarının bulunduğunun belirtilmesi karşısında,
Öncelikle sanığın kullandığı iddia edilen ve G.D. adına kayıtlı ait 0 507 ….. 37 numaralı telefon hattının sanık tarafından kullanılıp kullanılmadığının tespitine yönelik olarak ilgıli hattın HTS kayıtlarının temini ile söz konusu hat ile görüşme yapılan kişiler ile hat sahibi G.D., L.Ç. ve N.A.’un tanık olarak beyanlarının alınması, “… abi” olarak belittilen ve hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan 7 adet soruşturma olduğu belirtilen M.İ. ile sanık arasında, sanığın Diyarbakır’da görev yaptığı sırada 0507…..37, 0532…..25 numaralı hatlarla görüşmesine ilişkın M.İ.’ın soruşturma dosyaları getirtilerek dosya içeriğindeki mevcut HTS raporlarıyla karşılaştırılması M.İ.’ın beyanlarında sanığın FETÖ/PDY mensubu olup olmadığına ilişkın hususların değerlendirilmesi yönünde bilirkişi raporu aldırılması ile Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından sanık hakkında FETÖ/PDY mensubu olduğuna dair başkaca bilgi, belge ve beyan bulunup bulunmadığının sorulması suretiyle yapılacak inceleme sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeye dayalı yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir…” yönündeki tespitler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının örgütsel eylemlerde bulunduğunu ve örgütsel amaçla hareket ettiğini ortaya koyabilecek somut bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bir bilgi ve belgenin bulunup bulunmadığı hususlarına yönelik Mahkemece yeterli araştırma yapılmadan karar verildiği anlaşıldığından, belirtilen hususlara yönelik araştırma yapılarak, elde edilecek bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, belirtilen hususlarda araştırma yapılmaksızın, eksik incelemeyle davanın reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 15/05/2023 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.