Danıştay Kararı 5. Daire 2017/3909 E. 2020/4579 K. 22.10.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2017/3909 E.  ,  2020/4579 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/3909
Karar No : 2020/4579

DAVACI : …

DAVALI : …Kurulu / …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun …tarih ve …sayılı kararının iptali ile bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından; dava konusu kararların dayanağı olan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (6749 sayılı Kanun) 3. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin; olağanüstü halin gereklerini aşar nitelikte olduğu, süre yönünden herhangi bir belirleme içermediği, etkileri olağanüstü hal sona erdikten sonra da devam edecek şekilde geçici olmayan tasarruflar içerdiği ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, dava konusu kararlarda kişiselleştirme yapılmadığı, kararlara dayanak yapılan olay ve eylemlerin kendisi için geçerli olmadığı, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin ihlal edildiği, davalı idarece FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat veya iltisakını gösteren somut herhangi bir delil ortaya konulmadığı, Anayasa ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda öngörülen hakim ve savcılar hakkında yapılacak inceleme ve soruşturma usulüne ilişkin hükümlere riayet edilmeden ve savunması alınmadan meslekten çıkarılmasına karar verildiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin ihlal edildiği ileri sürülerek dava konusu kararların hukuka aykırı olduğu iddia edilmiştir.

DAVALININ SAVUNMASI :Davalı idare tarafından; dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararların amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa’nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp “göreve son” müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Yasa’nın 33.maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen kararlar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararların hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava, davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (6749 sayılı Kanun ile kanunlaşan) 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun …tarih ve …sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun …tarih ve …sayılı kararının iptali ve yoksun kalınan parasal haklarının yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 138. Maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”, 139. maddesinde, “Hakimler ve savcılar azlolunamaz…. Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”, 140. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”, Hakimler ve Savcılar Kurulu başlıklı 159. maddesinin 8. fıkrasında, “Kurul, … meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.”, bu maddenin 10. fıkrasında ise, “Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hakimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi” başlıklı 53. maddesinde, ” Hakim ve savcıların: a) Bu Kanun hükümlerine göre meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b) Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması, c) Görevdeyken, 8 inci maddenin (a), (d) ve (g) bentlerinde yazılı niteliklerden herhangi birini kaybetmeleri, d) Meslekten çekilmeleri veya çekilmiş sayılmaları, e) İstek, yaş haddi veya malullük nedenlerinden biriyle emekliye ayrılmaları, f) Ölümleri, hallerinde görevleri sona erer.” hükmü yer almıştır.
6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun “Kurulun görevleri” başlıklı 4. maddesinin; hakim ve savcılarla ilgili olarak (b) fıkrasının 6. bendinde, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, 7. bendinde, disiplin cezası verme, 8. bendinde de görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak Kurulun görevleri arasında sayılmış, “Genel Kurulun Oluşumu ve Görevleri” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkranın (ı) bendinde de, 4. maddenin anılan bentlerindeki düzenlemelere Genel Kurulun görevleri arasında yer verilmiş, 33. maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi dışında olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görüleceği hükme bağlanmıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilen ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmiş bulunan Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde de, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmış, hâkimlerin herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, kendi vicdani kanaatleriyle, bağımsız hareket etmek suretiyle yargı görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmek zorunda oldukları; mahkeme içinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmaları gerektiği; davranışlarının makul bir kişinin gözünde tasvip edilir boyutta ve hâl ve davranış tarzlarının, insanların yargının doğruluğuna ilişkin inancını kuvvetlendirici nitelikte olması gerektiği; yalnızca adaleti sağlamakla kalmamaları, bu görüntüyü de yansıtmak zorunda oldukları; sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları özgürce ve kendi iradeleriyle kabul etmek durumunda oldukları, ailelerinin, sosyal ilişkilerinin veya diğer ilişkilerinin, hâkim olarak meslekî davranışlarını veya kararlarını uygunsuz bir şekilde etkilemesine izin vermemeleri gerektiği; yargı görevinin yerine getirilmesinde herhangi bir kimsenin kendilerini uygunsuz bir şekilde etkileyebileceği izlenimine yol açmamaları ve başkalarının böyle bir izlenime yol açmasına müsaade etmemeleri gerektiği; özetle, hâkimlerin yargı vazifesini yerine getirilirken mesleğin vakar ve onuruna uygun davranmaları gerektiği belirtilmiştir.
15/07/2016 günü başlatılan darbe girişimi üzerine; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde; Milli Güvenlik Kurulunun Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi yönündeki 20/07/2016 tarihli ve 498 sayılı tavsiye kararı üzerine, toplanan Bakanlar Kurulu’nca ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş, bu karar Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak 21/07/2016 tarihli ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunca 22/07/2016 tarihinde kararlaştırılan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 23/07/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuş, “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir.” şeklinde düzenleme yapılmış ve bu Kanun Hükmünde Kararname, 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmıştır.
7075 sayılı Kanun ile kanunlaşan ve 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11. maddesiyle, 22/07/2016 tarih ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesinin birinci fıkrası ile 18/10/2016 tarih ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenlerin, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’a dava açabileceği hükmü getirilmiştir.
Davaya konu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, ilgililerin mesleğe kabulleri ile başlayan, eğitim merkezi ve Türkiye Adalet Akademisindeki faaliyetleri, hizmet içi eğitim ve yabancı dil eğitimlerine katılımlarına, yurtdışına gönderilmelerine, özel yetkili savcılıklara veya mahkemelere yahut idari görevlere atanmalarına ilişkin bilgiler ile bu görevlendirmelerde ve yine bir silah olarak kullanılan özel yetkili mahkemelere hâkim veya unvanlı olarak, Teftiş Kurulu Başkanlığına, başkan, başkan yardımcısı veya müfettiş olarak, idari kurumlara tetkik hâkimi, daire başkanı veya yardımcısı, genel müdür veya yardımcısı v.s. şeklinde yapılan atamalarda dikkate alınan kriterler, özlük dosyalarındaki bilgi ve belgeler, sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları, ilgililer hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna intikal eden şikâyet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak, ekli listede yer alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir.
667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesinde, yargı mensuplarının meslekten çıkarılmasının gerekçesi olarak, Anayasa’ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girmeleri ile örgüt hiyerarşisi içerisinde ve ideolojik bağlılıkla hareket etmelerinin, Anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkının önündeki en büyük engel olduğu ve nihayetinde yargıya olan güvene zarar verdiği ifade edilmiştir. 6749 sayılı Kanun ve 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasında, genel olarak “terör örgütlerine” veya “Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar”dan söz edilmekle birlikte, 667 sayılı KHK’nın genel gerekçesi ile madde gerekçesinde “FETÖ/PDY” maddede sayılan “terör örgütü, yapı, oluşum veya gruplar” arasında belirtilmiş ve anılan maddeye göre meslekten çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için sözkonusu bağın yapıya, oluşuma veya gruba üyelik veya mensubiyet şeklinde olması zorunlu olmayıp irtibat ya da iltisak şeklinde olması da yeterli görülmüştür.
Her ne kadar dava konusu meslekten çıkarma kararı öncesinde savunma alınması adil yargılanma hakkının sağladığı usule ilişkin güvencelere aykırılık oluşturabilecek ise de; adil yargılanma hakkı yargılamanın bütünü anlamında bir incelemeyi gerekli kıldığından daha önceki bir safhada savunma alınma yoluna gidilmemesi şeklinde gerçekleşmiş bir eksikliğin yargılama süreci içinde giderilmesinin mümkün olması, diğer taraftan olağanüstü hâli gerekli kılan durum ve 667 sayılı KHK’nın amacı ile 3. ve 4. maddelerinde yargı mensupları ile kamu görevlilerine ilişkin düzenlenen tedbirlerin kapsamı ve içeriği dikkate alındığında, 667 sayılı KHK’de öngörülen meslekten veya kamu görevinden çıkarmanın; adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran “olağanüstü tedbir” niteliği taşıması ve davaya konu kararın, disiplin hukukuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiren meslekten çıkarma cezası niteliğinde bulunmaması karşısında bu husus dava konusu işlemin iptalini gerektirir nitelik taşımamaktadır.
Anayasa’ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girerek örgüt hiyerarşisi altında ideolojik bağlılıkla hareket etmeleri, Anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkının önünde en büyük engel olduğu gibi toplum nazarında yargıya olan güvene zarar vermesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla, adaletin icrasında görev yapan yargı mensuplarının taraflılık veya iltimas görüntüsüne yol açabilecek durumlardan kaçınması mesleki bir zaruret olup toplum nazarında da yargıya güvenin sağlanmasının bir gereğidir.
Bakılan davada, silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma suçuyla açılan kamu davasında, etkin pişmanlıktan yararlanan davacı hakkında, …Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararla; suçu sabit görülerek 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK’nın 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 231/5 maddesi gereğince takdir edilen mahkumiyet ile ilgili ”Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına” hükmedilmiştir.
Dosya içeriğinde bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu kabul edilerek meslekten çıkarılmasına ilişkin dava konusu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmaması nedeniyle davacının yoksun kaldığı hakların tazmini isteminin yasal dayanağı da bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmediğinden işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:

A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ
1) Genel Olarak
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK’nın anılan toplantısında “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla” Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK’nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcıların, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihli ve 7075 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) kararında, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkânının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafından yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.

2) Davacıya İlişkin Süreç
…tarih ve …sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından …tarih ve …sayılı kararla reddedilmiştir.
Davacı tarafından, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte iadesi talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Öte yandan, davacının, ceza yargılaması sonucunda …Ağır Ceza Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 231. maddesinin 5. fıkrası uyarınca davacı hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Davacı hakkında verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz edilmeden 20/12/2018 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
B) İLGİLİ MEVZUAT
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa’da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa’nın 5. maddesi: “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Anayasa’nın 9. maddesi: “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.”
Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz…”
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
Anayasa’nın 36. maddesi: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar…”

2) AİHS
AİHS’in 6. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.”
AİHS’in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
AİHS’in 15. maddesi: “Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir.”

3) Kanun
667 sayılı KHK’nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”
Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır…”

4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri”nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

C) İNCELEME VE GEREKÇE
1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç
AİHS’in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafından yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkânı tanınmamış ise de AİHS’in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Nitekim AİHM’e göre karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).
Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava konusu kararların gerekçesi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir şekilde beyanda bulunma imkânı tanınmıştır.
Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları oldukça geniş yorumlanmıştır.
Dava konusu kararlara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır.
Davacıların adli yardım talepleri, “yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (örneğin fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir.
Bu kapsamda davacının adli yardım istemi, Dairemizin 08/11/2017 tarihli kararı ile kabul edilmiştir.
Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri nedeniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkânı sağlanmıştır.
06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tebligat ve cevap verme” kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hâli dışında, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkânı sağlanmıştır.
Bu kapsamda, 10/02/2020 tarihli ara kararımızla, davacı hakkında ilave bilgi ve belgeler içeren ve 20/11/2018 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olan davalı idarenin 22/10/2018 tarihli ikinci savunma dilekçesi ve ekinde yer alan bilgi ve belgelere ilişkin beyanlarını sunabilmesi için davacıya on gün süre verilmesine karar verilmiştir.
Aynı maddede, haklı sebeplerin bulunması hâlinde, taraflardan birinin isteği üzerine otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere otuz günlük cevap verme süresinin uzatılabileceği belirtilmiştir. Dairemizce talep edilmesi hâlinde taraflara otuz günü geçmemek üzere ek süre verilmiştir.
Bununla birlikte, AİHS’in ‘’Adil Yargılanma Hakkı’’ başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.
AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46).
Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafından genellikle işlem tesisinden sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı halde altmış günlük dava açma süresi içinde …İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay’da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay’da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafından bu tarihten itibaren başlanmıştır.
Bununla birlikte yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde olağanüstü şartlar altında tesis olunan işlemler nedeniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre içinde Dairemiz tarafından sonuçlandırılmıştır.

2) FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.
1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, “Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!”, “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2018 tarih ve E:2016/238, K:2018/128 sayılı kararında ise FETÖ’nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:
“Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup …bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları arasında farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır. …Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine göre ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına göre 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır. …Örgüt tarafından örgüt üyesi ile yapılan görüşme sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafından karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler dışında başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafından yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafından örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, bu şekilde örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca tekrar eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafından kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan sonra tekrar murakıplar tarafından örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, bu şekilde staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafından takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafından karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafından takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafından alınmaktadır. Daha sonraki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda görevli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır…
Örgüt tarafından hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve kişisel programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri halde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir…
HSYK ve Ad[a]let Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri halde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.
Örgüt üyesi hakim ve savcılar görev yaptıkları yerlerde görevleri nedeniyle öğrendikleri önemli bilgiler ile soruşturma ve dava dosyalarında gördükleri örgüt için önem taşayabilecek konuları gerek adliye gerekse il veya ilçede önemli görevlerde bulunan kişiler ile ilgili topladıkları bilgileri toplantılarda örgüt sorumlusu abiye iletmektedirler. Menfi takip heyeti denilen bir grup tarafından örgüt üyelerinden toplanan bu bilgiler değerlendirilmekte, neticesine göre yapılacak işlemler kararlaştırılmaktadır…
Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak görev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir…
Örgüt faaliyetlerinin bir çoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafından HSYK seçimlerine verilen önemden dolayı bu dönemde örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine birlikte katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak şekilde örgütlü olduğu anlaşılmıştır…”
Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ’nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ü.ye ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/10/2016 tarihli ek sorgulama tutanağı: “…Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. …Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. …Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz bazen tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. …Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun haricinde önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. …Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.A.ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci sonrası örgütün sivil imamı …kod adlı şahsın katıldığı …bir toplantıda sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde …siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya varsa, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. …Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda örneğin; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. …Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. …Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hâkim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir şekilde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; R.Ş. mahkemede yanıma gelip bana tefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; –Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hâkim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[İ.Ç.] Gerçeği’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [İ.Ç.]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.– …Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır. …FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, yine T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Bir çok farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir şekilde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö.ye ait Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. (“T” taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu daha sonraki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve sonraki sicillileri ifade ederdi.”
Sonuç olarak FETÖ’nün, yıllar itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma hâline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafından 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur.
Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dâhil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) kararında da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı E.G.nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. E.G.nin telefonunda, “önemli, durum kötü, çok acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV’de gördüm ilk kez- desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi” şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir.

3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü
AİHM “demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu” belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e göre “kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır.” (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hâkimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir.
Anayasa’nın “Hâkimlik ve savcılık mesleği” kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede “… Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar.” denilmektedir.
Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak “bağımsızlık” ve “tarafsızlık” ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.
Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.

4) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi” kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına” ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir” niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.

5) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.

a) ByLock Delili
i. ByLock Uygulamasına İlişkin Genel Değerlendirme
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında belirtildiği üzere ByLock uygulaması, kullanılması için indirilmesi yeterli olmayan ve özel kurulum gerektiren, kullanıcıların haberleşebilmesi için her iki tarafın önceden temin ettikleri kullanıcı adlarını ve kodlarını eklemeden taraflar arasında mesajlaşmanın başlayamadığı, bu bakımından sadece oluşturulan hücre tipine uygun şekilde bir haberleşme gerçekleştirilmesine imkân veren, kriptolu anlık mesajlaşma, e-posta gönderimi, ekleme yoluyla kişi listesi oluşturma, grup içi mesajlaşma, kriptolu sesli görüşme, görüntü veya belge gönderebilme özellikleri bulunan, böylece kullanıcılarının, örgütsel mahiyetteki haberleşmelerini başka herhangi bir haberleşme aracına ihtiyaç duymadan gerçekleştirmesine olanak sağlayan bir iletişim sistemidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında; ByLock uygulamasının 2014 yılı başlarında uygulama mağazalarında yer alıp bir süre herkesin ulaşımına açık olduğu, bu mağazalardan kaldırılmasından sonra örgüt mensuplarınca harici bellek, hafıza kartları ve bluetooth yoluyla yüklenildiği hususunun yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki ifadeler, mesaj ve e-postalardan anlaşıldığı, ByLock üzerinden yapılan iletişimin çözümlenen içeriğinin tamamına yakınının FETÖ mensuplarına ait örgütsel temasa ve faaliyetlere ilişkin olduğu; kullanıcılar tarafından buluşma adreslerinin değiştirilmesi, yapılacak operasyonların önceden bildirilmesi, örgüt mensuplarının yurt içinde saklanması için yer temini, yurt dışına kaçış için yapılan organizasyonlar, himmet toplantıları, açığa alınan veya meslekten çıkarılan örgüt mensuplarına para temini, örgüt liderinin talimat ve görüşlerinin paylaşılması, Türkiye’yi terörü destekleyen ülke gibi göstermek amacına yönelik faaliyette bulunan birtakım internet adreslerinin paylaşılması ve bu sitelerdeki anketlerin desteklenmesi, FETÖ’ye yönelik yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli veya sanıkların hâkim ve Cumhuriyet savcılarınca serbest bırakılmasının sağlanması, örgüt mensuplarına müdafi temin edilmesi, örgüt üyelerinden kimlere operasyon yapıldığına ve kimlerin deşifre olduğuna ilişkin bilgilerin paylaşılması, operasyon yapılması ihtimali olan yerlerde bulunulmaması ve bu yerlerdeki örgüt için önemli dijital verilerin arama-tarama mesulü olarak adlandırılan kişilerce önceden temizlenmesi, kamu kurumlarında FETÖ aleyhine görüş bildiren veya yapılanmayla mücadele edenlerin fişlenmesi, sistemin deşifre olduğunun düşünülmesi halinde ByLock iletişim sisteminin kullanımına son verilerek Eagle, Dingdong ve Tango gibi alternatif programlara geçiş yapılacağının haber verilmesi, yapılanmaya mensup kişilerin savunmalarında kullanabilmeleri amacıyla hukuki metinler hazırlanması gibi örgütsel nitelikte ve amaçta mesajlar gönderildiği ifade edilmiştir.
Bylock delilinin hukuki niteliği ile ilgili olarak ise Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yukarıda anılan kararında; Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesinin 32. maddesi ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 4.maddesinin 1.fıkrasının (i) bendi ile 6.maddesinin 1.fıkrasının (d) ve (g) bentlerine uygun şekilde Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından elde edilen Bylock’a ilişkin dijital materyaller hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Ceza Muhakemesi Kanununun 134.maddesi gereğince Ankara Sulh Ceza Hakimliğince verilen ”inceleme, kopyalama ve çözümleme” kararına istinaden bilgisayar ve bilgisayar kütüklerindeki iletilerin tespiti işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı görülmüştür.
Nitekim Anayasa Mahkemesi de Bylock verilerinin kanuni bir temele dayanmadan ve hukuka aykırı şekilde elde edildiğine yönelik iddialar yönünden yapılan başvuruda; 4/6/2020 tarih ve Başvuru No: 2018/15231 sayılı kararı ile Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi aynı kararında, yapısı, kullanım şekli ve teknik özellikleri itibarıyla sadece FETÖ/PDY mensuplarınca -örgütsel iletişimde gizliliği sağlama amacıyla- kullanılan kriptolu iletişim ağının başvurucu tarafından kullanılmasının terör örgütüne üye olma suçu açısından mahkumiyete dayanak olarak alınmasının, adil yargılanma hakkı kapsamındaki usul güvencelerini etkisiz hale getiren keyfi bir uygulama olarak değerlendirilemeyeceği tespitinde de bulunmuştur.
Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında, yargı mensubu olarak görev yapmakta iken haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilmiş olan bazı kişilerin ByLock uygulamasına ilişkin birtakım ifadelerde bulunduğu görülmüştür:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan Y.G. isimli şahıs tarafından …Ağır Ceza Mahkemesine sunulmuş beyan: “Bana ByLock adlı programı indirmemi 2014 Temmuz’da …adlı kişi söyledi. Önce VPN programını daha sonra da ByLock’u kurmamı, VPN’yi açmadan ByLock’u kullanmamam gerektiğini açıkladı. Daha sonra beni kendisi ekledi ve onaylamamı söyledi. Böylece buradan daha güvenli mesajlaşabilecektik onlara göre. Çünkü 2014 HSYK seçimleri yaklaşmaktaydı ve hızlı bir haberleşme ağı lazımdı.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö. isimli şahsa ait Malatya Cumhuriyet Başsavcılığında düzenlenen 16/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “2014 HSYK seçimlerinden yaklaşık 3-4 ay önce E.E.’nin evinde toplanmıştık. ……abi denilen kişi bir programdan bahsetti. Bu program üzerinden haberleşeceğimizi söyleyerek telefonlarımızı istedi. Kendisi telefonlarımıza ByLock denilen programı söz konusu sohbet sırasında yükledi. …ByLock programını kullanan cemaatteki herkesin paylaşımlarını görmek mümkün değildi. Sadece arkadaş listesi (grup) şeklinde oluşturulan arkadaşlarla konuşabilmekte ve yazılar paylaşabilmekteydik. …HSYK seçimlerinin sonuna kadar ByLock programı üzerinden haberleşme sağlanıyordu. Cemaat mensuplarının istemleri doğrultusunda seçimlerden sonra ByLock programını sildim.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.B. isimli şahsa ait Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığında düzenlenen 22/03/2017 tarihli sorgulama tutanağı: “…isimli şahıs telefonuma ByLock yüklemek istedi. Ancak akıllı telefonum olmadığı için yükleyemedi. Ben de eşimin telefonunu kendisinden habersiz aldım. Bir şeyler yaptı. Bundan sonra buradan haberleşeceğiz dedi. ……, hâkim ve savcıların kişisel bilgilerini (dünya görüşü, siyasi görüş vs.) özellikle ByLock’tan ona atmamı istiyordu. ……bana tablet almamı, başka bir akrabamın adına hat almamı söyledi. Ancak ben bunu da yapmadım. Daha sonra Burak, bana içinde hat olan bir tablet getirdi. Tablette ByLock programı yüklüydü. Gelen yazıları okuyordum. Ayrıca bana tablette silme programını gösterdi. Herhangi bir durumda onu kullanmamı söyledi.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan S.Ö. isimli şahsa ait Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığında düzenlenen 02/03/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “2014 yılının Ağustos ayında E.Ö. çalıştığı yer olan Silivri’ye gelmemi söyledi. Silivri’ye gittikten sonra beni oradan alıp Silivri İlçesinde oturan D.S.’nin evine götürdü. Burada …kod adlı şahıs da vardı. Kendisi telefonumu istedi. Kendisi bana ByLock isimli programı yükledi. Artık buradan haberleşeceğimizi bana söyledi. Çünkü benim tek kaldığımı, bir şekilde haberleşmemiz gerektiğini söyledi. 2015’in Şubat ayına kadar bu program üzerinden haberleştik.”
Bu durumda, FETÖ tarafından gizliliği sağlamak için örgütsel haberleşme amacıyla oluşturulduğu ve münhasıran FETÖ tarafından kullanıldığı anlaşılan ByLock uygulamasının yüklendiğinin, bu ağa dâhil olunduğunun tespit edilmesi hâlinde, bu kişilerin örgüte üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut örgütle irtibatı ortaya konulmuş olabilecektir.

ii. ByLock Delilinin Davacı Yönünden Değerlendirilmesi

Dava dosyasında, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından davacı hakkında düzenlenmiş “ByLock Tespit Tutanağı” yer almaktadır. Anılan tutanakta, …Cumhuriyet Başsavcılığınca …tarih ve …sayılı soruşturma kapsamında gönderilen ByLock abone listeleri üzerinde yapılan çalışmalarda davacının 129.862 satırlık ByLock abone listesinin 70184. satırında kaydının olduğu, tespit edilen GSM aboneliğinin …, tespit edilen cihaza ait IMEI numarasının …olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, davacının;
…Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunca …numaralı soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla müdafi huzurunda verdiği ifadesine istinaden düzenlenen 30/11/2016 tarihli sorgulama tutanağında:
“…2014 HSYK seçimleri öncesinde sanıyorum Mayıs ayında idi K.’nin çağırmasıyla Ankara’ya onun evine gittim. Yukarıda belirttiğim Ankara’daki evinde daha önceden tanıdığım M.G., Ö.F.Ö., Ereğli’de hakim olduğunu bildiğim F. isimli şahıs olduğu halde sonradan aday olduğunda ismini öğrendiğim Y.A. eve geldi. Bizlere önce dini sohbet yapıp sonrada HSYK seçimlerinde bağımsız adaylar çıkacağını, bunlara oy istememiz gerektiğini, bu nedenle tanıdığımız ve oy isteyebileceğimiz meslektaşlarımızdan bu bağımsız adaylara oy istememiz gerektiğini orada kendisi söyledi. K. isimli şahıs akıllı telefonum olup olmadığını sordu. Ben bulunmadığını bildirince kredi kartı ile çekmemi, gerekirse parasını kendisinin vereceğini söyledi. Ankara’da 700 TL’ye …bir telefonu 2014 yılı Mayıs ayı içerisinde aldım. …daha sonra bize geldiğinde 2014 yılı Haziran ayı içerisinde telefonuma “cover me” isimli programı yükledi. Bundan sonra buradan görüşeceğimizi söyledi. Sanıyorsam A.Ç. de bizdeydi. Ona da aynı programı yükledi. Biz hatta A. ile de o program vasıtasıyla görüşmeye başlamıştık. Bir süre bu programı kullandık. Daha sonra yine K. bizim eve geldiğimde “bylock” programını yükledi ve bu program üzerinden görüşeceğimizi söyledi. A.Ç.’ye de bylock programını o yüklemişti. Seçim döneminde biz bylock programı üzerinden haberleştik. 2015 yılı başında başka bir program kullanacağımızı söyledi ve “eagle” isimli programı telefonuma yükledi. Bu aşamada A.Ç. artık bize gelmediği için ona yüklenip yüklenmediğini bilmiyorum. Bu programlarda önceleri Fetullah GÜLEN’in kırık testi denilen sohbetlerinin yazıya dökülmüş halini ve bazı tesbihatları gönderiyordu. Seçim döneminde seçime ilişkin bilgiler ve talimatlar göndermeye başladı. Seçim sonrasında da yine buluşma ve görüşme tarihleriyle diğer mesajları bu programlar üzerinden gönderiyordu… T.G.’nin geleceği tarihte K. isimli tanıdığım şahıs bylock üzerinden bana T.G.’nin geleceğini ve kendisine yardımcı olmamızı söyledi. Ben de bir yıllık savcı olduğumu, kendisini daha önceden tanımadığımı, kime ne söyleyebileceğimi bilemediğimi söyledim. Bunun üzerine biraz bekle dedi. 15-20 dakika sonra bir başka mesajla Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı A.H.B.’ye durumu iletmemi ve haber vermemi bildirdi. Ben o tarihe kadar A.H.B.’nin cemaatten olduğunu bilmiyordum. Hatta yaz kararnamesi ile yeni atandığı için tüm başsavcı ve reisler değiştirildiğinden cemaatten olmasını da beklemiyordum. Şaşırdığım için kendisine emin misin diye tekrar sordum. Kendisi de bana A.H. Beyin cemaatten olduğunu, o da bizim abimizdir diyerek bildirdi. Bunun üzerine ben kendisine T.G.’nin geleceğini, refakat etmesi gerektiğini söyledim. O da nereden haber aldığımı sordu. Ben sonra söylerim dedim. Kendisi de bana T.G.’nin ilk çalıştığı yerin Konya Seydişehir olduğunu, babasının PTT müdürü olup tanıdığını, bu nedenle arasının iyi olduğunu söyledi. Yukarıda belirttiğim gibi ben toplantıya katılamadım. T.G.’nin geldiği tarihte Ankara’da idim. HSYK seçimlerinden 15 gün kadar süre önceydi. A.H.B.’nin odasına uğradığımda kendisine T.G.’nin gelişini bana bylock üzerinden haber verdiklerini söyledim. Bu nedenle onun cemaatten olduğunu benim de cemaatten olduğumu karşılıklı olarak öğrenmiş olduk. Biz bunu konuştuktan sonra odaya S.Ö.A. isimli hakim geldi. Daha önceden biliyorlardı ki herhalde benim de yanımda rahat bir şekilde seçime ilişkin konuştular. A.H. bey, S. hanıma seçim tarihinde oyların düzgün sayılıp sayılmadığını kontrol etmesini istedi. Buna ilişkin kayıtları tutmasını söyledi. Bu nedenle benim bildiğim cemaat tarafından seçim günü de görevlendirilmiş olanların A.H.B. ile S.Ö.A. olduğunu düşünüyorum. Onlara da ayrıca bylock üzerinden talimatlar gelmiş olabilir. Kesin bilgi sahibi değilim. Çünkü ben yukarıdaki belirttiğim dönem arkadaşlarımın dışında kimseyle görüşme yapmadım… Menfii takip heyeti (havuzu) tabirini bilmiyorum ancak “menfi tespit” diye bir tabiri biliyorum. Bu da Fetullah GÜLEN ve cemaatin sevmeyen, cemaat aleyhine konuşan, kötü söz söyleyen, sürekli alkol alan, gayri meşru hayat yaşayan meslektaşların isimlerinin tespit edilip bildirilmesinden ibarettir. Bunun sonra da bir havuz şeklinde veya bir heyet tarafından toplanıp toplanmadığını bilmiyorum. Bizden de bylock ile soruyorlardı veya bir araya geldiğimizde soruyorlardı. Bu tür bilgileri K. diye bahsettiğim H. isimli şahıs isterdi. Onun nereye gönderdiğini veya bilgilerin nerede toplandığını bilmiyorum… FETÖ/PDY’ nin kriptolu haberleşme için kullandığı ByLock, Eagle veya Kakao gibi uygulamaları yükledinizmi, yüklediyseniz hangi telefon ve abonelik hattı üzerinden kullandınız. Anılan proğramları kim yükledi ve ne kadar süreyle ve hangi amaçla kullandınız. Bylock ve eagle ile ilgili bilgileri yukarıda anlattım. Nasıl yüklendiğini de bildirdim. Bu programların yüklenmiş olduğu telefonu kendi adıma kayıtlı olan hatla kullanmıştım. Telefon hattıma yüklü internet bağlantısını kullanıyordum. Bu programları daha çok 2015 yılı öncesinde kullandım. 2015 Temmuz ayından itibaren bu programları telefondan sildim ve hiç kullanmadım. Basından öğrendiğim kadarıyla darbe gecesi bu programlar üzerinden yazışma yapıldığı söyleniyor ancak benim telefonumda darbe girişimi olduğu tarihte bu programlar yüklü değildi. Bu nedenle darbe girişimine ilişkin herhangi bir mesaj veya bilgide gelmedi. Darbeden habersizdim. Darbeyi de televizyondan öğrendim…”
…Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla müdafi huzurunda verdiği ifadesine istinaden düzenlenen 03/12/2017 tarihli ifade tutanağında:
“…Yine 2014 yılı Haziran ayında HSYK seçimleri öncesinde …KOD ADLI H.C. adlı şahıs beni Ankara’daki kendi ikametine çağırması üzerine bu şahsın evine gittim. Bu eve gittiğimde evde …VE …KOD ADLI M.G., Ö.F.Ö., F. İSİMLİ ŞAHIS, H.Z. ve Y.A. vardı. …KOD ADLI H.C. önce bize dini sohbet yaptı. Sonrada HSYK seçimlerinde bağımsız adaylar çıkacağını, bunlara oy istememiz gerektiğini, bu nedenle tanıdığımız ve oy isteyebileceğimiz meslektaşlarımızdan bu bağımsız adaylara oy istememiz gerektiğini söyledi ve bana akıllı telefonum olup olmadığını sordu. Ben de akıllı telefonum olmadığını söyledim. Bunun üzerine gerekirse parasının kendisinin vereceğini söyleyerek akıllı telefon almamı gerektiğini söyledi. Bende 700 TL ye …marka akıllı telefon aldım. Bu toplantıda Y.A. da HSYK seçimleri hususunda sohbette bulundu ve namaz kıldırdı. Daha sonra biz oradan ayrılarak görev yaptığımız yere döndük. …KOD ADLI H.C. 2014 yılı Temmuz ayında Kastamonu’ya gelerek almış olduğum akıllı telefona COVERME isimli programı yükledi. Bundan sonra bu program üzerinden görüşeceğimizi söyledi. Yanlış hatırlamıyorsam A.Ç. isimli şahsa da bu programı yükledi. Bu program üzerinden sadece …KOD ADLI H.C. ile görüştüğümü hatırlıyorum. Bir süre bu programı kullandım. Sonrasında …KOD ADLI H.C. aynı telefonuma BYLOCK programını yükledi ve aktivasyonunu sağlayarak bu program üzerinden görüşeceğimizi söyledi. Bylock programında benim kullanıcı adım …idi. …KOD ADLI H.C.’nin kullanıcı adı …idi. Zaten BYLOCK’ta kullanıcı adları genelde kod adlarıdır. Yine bu programı yanlış hatırlamıyorsam A.Ç.’ye de yüklemişti. A.Ç.’nin kullanıcı adını bilmiyorum. Bu bylock rehberimde …KOD ADLI N.A., …ve …KOD ADLI M.G., …KOD ADLI R.C. (bu bylock’u …KOD ADLI H.C. isimli şahıs kendi telefonunda sıkıntı olduğu için kullanıyordu), E.A., F.Ç. vardı diye hatırlıyorum. Başkası var mıydı tam olarak hatırlamıyorum. Bylock programında …KOD ADLI N.A.’nın kullancı adı …di. Diğerlerinin kullanıcı adını hatırlamıyorum, seçim döneminde biz bylock programı üzerinden haberleştik. Bize bu program üzerinden genelde HSYK seçim bildirimleri ve Fetullah GÜLEN’in rüyasında görmüş oldukları ve Fetullah GÜLEN’in haftalık sohbetlerinin yazıya dökülmüş hali bu programa yazılırdı. Ayrıca …KOD ADLI H.C. Kastamonu’ya geleceği zaman bu program üzerinden geleceğini söylerdi. …KOD ADLI H.C.’nin cep telefonu …idi. …işlemcisi bylocku kabul etmiyordu, …telefonun işlemcisi bylock un kullanımına elverişliydi, …KOD ADLI H.C.’nin eşinin …marka telefonu olduğu için eşinin Bedia kullanıcı ismi ile benimle yazışıyordu. Bir keresinde …KOD ADLI H.C. Bylock üzerinden bana ‘S.Ö. isimli arkadaşımızın Kastamonuya atandığını, bundan sonraki sohbetlerde de bu şahısla da görüşüleceğini’ yazdı ve benim S.Ö. le ilgilenmemi kendisi geldiği zamanlarda bu şahsı da çağırmamı istedi. Ben bylock programının …KOD ADLI H.C. tarafından telefonuma yüklendiğini beyan etmiştim ve ben bu bylock programını 2015 yılı Şubat ayına kadar kullandım. Sonrasında …KOD ADLI H.C. bana başka bir program kullanacağımı, artık bylockun Hukuk yapılanmasında kullanılmayacağını, normal yapılanmada kullanılacağını söyledi ve EAGLE isimli programı telefonuma yükledi. Bu aşamada A.Ç. artık bize gelmediği için ona yükleyip yüklemediğini bilmiyorum. A.Ç.’nin gelse daha bu programdan ona bahsetmememi bu program üzerinden sadece kendisiyle görüşeceğimi eğer A.Ç., M.A.A. ve S.Ö. isimli şahıslara bir şey ileteceğim zaman kendi normal telefonumla irtibata geçip söylemem gerektiğini söyledi. Ben bir süre EAGLE programını kullandım. Akabinde 2015 yılının Mayıs ayında …KOD ADLI H.C. artık EAGLE programının kullanılmayacağını söyledi ve ikametime geldiğinde yanında …marka tablet vardı ve internete bağlanmak için de taşınabilir …ibareli modem vardı. Bana artık cep telefonumdaki daha önceki yüklemiş olduğu programlardan görüşülmeyeceğini, bu programların deşifre olduğunu söyledi. Hatta telefonumu alarak master clean temizleme programı ile önceki yüklediğimiz ve yapı içerisinde haberleştiğimiz programları kaldırdığını söyledi ve bu süreçte hiç kullanılmamış tablet ile modemi bana verdi. Bu tablete de TANGO isimli programı yükledi. Bu programda benim kullanıcı adım …idi. Program rehberinde …KOD ADLI N.A. vardı ve bunun kullanıcı adı …idi. Bunun haricinde …KOD ADLI H.C. vardı. Bunun kullanıcı adı da …idi. Harici modemi evden dışarıya çıkarmamızı ancak modemi evde bırakarak tabletimiz ile başka yerlerde wifi üzerinden bu programa bağlanabileceğimizi, modemi çıkarmamızın sebebinin ise hep aynı yerde sanki bir evde kullanıyormuşçasına sinyal vermesinin sağlanması olduğunu söyledi. Ben ne tableti ne de modemi hiçbir yere götürmedim ve ikametimde birkaç defa bağlandım. …KOD ADLI N.A. ve …KOD ADLI H.C. buradan mesajlar atıyordu, bu mesajların içerikleri, dua, dini bilgiler, Fetullah GÜLEN’in rüyasında görmüş olduğu alametlere dair yazıya dökülmüş hali idi. …KOD ADLI H.C.’nin yerine 2015 yılı Temmuz ayı gibi …KOD ADLI ŞAHIS gelmişti. …KOD ADLI ŞAHIS geldikten sonra TANGO isimli programa …KOD isimli şahıs da eklendi. Bu programda …KOD İSİMLİ şahsın kullanıcı adı …idi. …KOD ADLI ŞAHIS ile de Tango da yine dini bilgiler paylaşması üzerine görüştüm. ancak sonrasında eylül ayından itibaren programı kullanmamaya başladım ve bu şekilde 2015 eylül ayından itibaren yapıyla iltisakımı ve irtibatımı kestim. Ben HSYK seçimleri ile ilgili olarak bildiklerimden bahsetmek istiyorum… Sonraki süreçtede yine HSYK bağımsız adayı olan T.G. gelmişti. Ancak ben il dışında olduğum için bu şahsın toplantısına katılmadım. Ben o dönemde bylock programını haftada iki üç defa açarak gelen mesajları okurdum, yine bu süreçte …KOD ADLI N.A. benim bylockumu açmamı istemişti. Bende bylockumu açtığımda …KOD ADLI H.C. tarafından şöyle bir mesaj gönderilmişti, hatırladığım kadarıyla bu mesaj ‘oraya T.G. isimli bağımsız aday gelecek, sende diğer hakim savcılara haber ver onun yapacağı toplantılara katılımı sağla’ şeklindeydi. Bende yeni savcı olduğumu T.G.’yi tanımadığımı böyle bir organizasyon yapmam halinde adımın çıkacağını yapıdan olduğumun belli olacağını yazarak cevap verdim. Bunun üzerine …KOD ADLI H.C. bana hitaben ‘o zaman Kastamonu’ya yeni atanan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan A.H.B.’ye söyle ve o organize etsin’ şeklinde söyledi. Bende Ağır Ceza Başkanınında yeni geldiğini böyle bir şeyi söylediğimde ne tepki vereceğini bilmediğimi söyledim. Bunun üzerine …KOD ADLI H.C. bana hitaben ‘sen A.H.B.’ye a söyle merak etme o bizim abimizdir’ şeklinde söyledi…” şeklinde beyanlarda bulunduğu ve ByLock uygulamasını telefonuna yüklediğini (ayrıntılı bir anlatımda bulunarak) ikrar ettiği görülmüştür.
Davacı tarafından, ByLock deliline karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Netice itibarıyla davacı hakkında düzenlenen “ByLock Tespit Tutanağı”nın incelenmesinden; davacı tarafından …GSM numarasından, …IMEI numaralı cihazla ByLock uygulamasının yüklendiği anlaşılmaktadır.

b) Davacı Hakkındaki Tanık Beyanları
Davacı hakkındaki tanık beyanları şu şekildedir:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan Y.K. isimli şahsın (davacının eşi) …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 30/11/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı:
“… Staj evinde kalmaya başladığım ilk sıralarda haftalık programın olduğu bir günde …kod adlı M.G. staj evindeki eşyaları göstererek yeni alındığını anlatarak ilk maaşımızın himmet olarak alınacağını söyledi ve kimseden bu hususta itiraz gelmedi. …kod adlı M.G. de ilk maaşımızı bu şekilde aldı. Ayrıca staja başladığımız andan itibaren her ay aldığımız maaşın %15’i kadar himmet parası isteniyordu. Evli olanlarda bu miktar %10’du. Bu sıradan bir uygulamaydı ve farklı bir durumu olmayan herkes maaşının %15’ini himmet olarak verirdi. Ailevi durumu itibari ile borç ödemek zorunda kalan adaylar olduğunda da hoş karşılanmazdı. Bu durum yapıya olan bağlılıkta bir kusur olarak görülürdü. Ben de evlenene kadar her ay düzenli olarak bu parayı verdim. Evlendikten sonra da düğün borçlarını kendimiz üstlendiğimiz için uzun bir süre eşim de ben de himmet parası veremedik… 13. dönemin evlendirme mesulü …kod adlı M.E.’dir. Çoğu arkadaşımız da …kod adlı M.E.’nin yönlendirme ve tavsiyesi ile evlenmiştir. Staj döneminin sonunda …ve …kod adlı M.F. de evlendirme mesulü olarak 13. dönemle ilgilenmişti. Staj dönemine başladığımız zaman hepimizden arkasında boy-kilo-memleket bilgilerinin yazılı olduğu vesikalık fotoğraf istendi ve evlendirme mesulümüz olan …kod adlı M.E., …kod adlı M.G.’nin kaldığı evde toplantı yaptı. Bu toplantıda kişilerle tek tek görüşülerek herkesin şahsi fikri olarak evleneceği kişide bulunması gereken özel bir niteliğinin olup olmadığını, memleket ayrımı yapıp yapmayacağını ya da Kürt, Laz, Çerkez gibi etnik yapıya sahip biri ile evlenmek isteyip istemeyeceğimiz, kendinden küçük ya da büyük olacak şekilde herhangi bir yaş sınırının olup olmadığı soruldu. Bende cevaben mümkünse memleketimden veya civarından olmasını, benden yaşça büyük birinin olmasını istedim. Yapı içerisinde genellikle dörtlük olan bir kişi dörtlük olan bir kişi ile, beşlik olan bir kişi beşlik olan bir kişi ile evlendiriliyordu. Ancak bunun istisnai durumları da vardı. Bunun dışında bana birkaç kez bazı önerilerde bulundular ama ben ilk başta istemedim. Ancak …kod adlı M.G. beni, M.G.’nin eşi olan M.G. de eşimi tanıyordu. Bu iki şahıs benim ve eşimin anlaşabileceğini düşünmüşler. Daha sonra …kod adlı M.G. bana bu durumu söyledi. İlk başta ben bu hususu kabul etmedim. Akademinin sonlarına doğru yine bana eşimden bahsetti ayrıca M.G. de bu esnada eşime yıllıktan fotoğrafımı göstermiş, ben de akademinin sonu olması, memleketlim olması nedeniyle görüşmeyi kabul ettim. Sonra …kod adlı M.G. beni …kod adlı M.F.’nin evine gönderdi. …kod adlı M.F. bana bir adres verdi, o adrese gittim. Bu adres Elvankentteki adliye lojmanlarından biriydi. Bu gittiğim ev hakimlik yaptığını ve evlendirmeden sorumlu olduğunu sonradan öğrendiğim O.K.’nin eviydi. O.K.’nin evine gittiğimde kayınvalidesi kapıyı açtı ve içeri davet etti. Sonrasında O.K.’nin eşine beni Şahin kod adlı M.F.’nin gönderdiğini söyledim. Daha sonra O.K.’nin eşi de beni aynı lojmanda alt katta bulunan, kod adını Yavuz olarak bildiğim, gerçek ismini bilmediğim, hakim olduğunu bildiğim bir şahsın evine gönderdi. Eve girdiğimde Yavuz kod adlı kişi beni bir odada bekletti. Evin başka bir odasında da eşim bekliyormuş. Yaklaşık 5-10 dakika sonra evin salon kısmında bizi görüştürdü. Eşimin akademi dönemi ve öğlen vaktinde gelmiş olması sebebiyle bu görüşme çok uzun sürmedi. Eşim akademiye geri dönmek durumunda kaldı. Daha sonra biz farklı bir tarihte eşimle yine Yavuz kod adlı şahsın evinde görüştük. Görüşme sonucunda karşılıklı olarak olumlu düşünceler oluşması nedeniyle Yavuz kod adlı şahsın eşi benim telefonumu eşime vermiş. Eşim ile bu şekilde konuşmaya başladık ve sonrasında evlendik… atandıktan sonra …kod adlı M.G. sorumlu olduğu dönemdeki kişileri arayarak müsait olup olmama durumlarına göre Ankarada …kod adlı E.Ö.’nün evinde yapılacak olan toplantıya zaman zaman çağırdığı olurdu… Biz de bu tarihlerden bir iki keresinde bu toplantılara katıldık… Sinop’a gittiğimizde yapmış olduğumuz toplantıları sivil abi denilen kişilerden kod adı Kenan olan gerçek ismini de H. olarak bildiğim kişi ile kod adı …olan gerçek ismini R. olarak bildiğim kişiler yapıyordu. Bir müddet sonra Kastamonuda bulunan T5 grubuna dahil olan kişilerin sayısı 4-5’i bulunca Kastamonudaki kişilerin Sinop’a gitmelerinden vazgeçildi ve toplantıların bizim evde yapılması kararlaştırıldı. Bizim evimizde yapılan toplantılara A.Ç., M.A.A. ve daha sonraki bir tarihte S.Ö. katıldı… Bu toplantılarda sivil abi ve ablalar FETÖ elebaşısından gelen gündemleri aktarırdı, sohbet yapardı ve bir müddet bizimle vakit geçirdikten sonra giderlerdi. Ayrıca evlilerden %10 (eve giren toplam maaşın %10’u) bekarlardan %15 oranında himmet istenirdi. Ödeme gücü olanlar bu parayı verirdi. Biz ibadet yapılacağını bildiğimiz için kıyafetlerimizi ve okuyacağımız kitapları yanımıza alırdık. Ayrıca bu ibadetler sırasında bayanlar ve erkekler ayrı odalarda otururdu. Yalnızca Kenan kod adlı gerçek ismini H. olarak bildiğim sivil abi gündem aktaracağı veya sohbet yapacağı sırada bir araya toplanırdık. Toplantılar bu şekilde devam ederdi. Bu sivil abinin aktardığı gündemler güncel olaylara göre değişiklik gösterirdi. Özellikle 17-25 Aralıktan sonra bu gündemlerde kullanılan terimler oldukça değişmişti. Dini içerikten sıyrılarak tamamen siyasi boyut kazanmıştı. Hatta o dönem de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ı kast ederek ‘yezit’ kelimesini kullalnıyorlardı. Yine 2014 yılının Haziran ayı genel seçimlerinde vereceğimiz oyların HDP yönünde olmasını istediler. Eşim cumhurbaşkanımıza söylenen söz ve söylemler sonrası özellikle de HDP’ye oy isteme konularına karşı çıktığı için sivil abiyle arasının gerildiğini hatırlıyorum… Toplantılar bir müddet böyle devam ettikten sonra 17-25 Aralık olaylarından dolayı toplantının yapılma sıklığı azaldı ve bize artık iki hafta arayla kendi aramızda toplanmamız gerektiğini ve kendisinin bunlara katılmayacağını söyledi. Biz söylediği gibi toplantı yaptık ama belli bir düzeni olmadı… Yine 15 Temmuz günü gece boyunca eşimin kullandığı tabletten sürekli dua edilmesi yönünde mesajlar geliyordu, kalkışma oluyor, dua edin, vb şekilde mesajlar geldi. 16 Temmuz sabahında eşim tablete gelen mesajları bana gösterdiğinde bir mesajda şu şekilde yazıyordu, ‘Bu darbe teşebbüsünü farklı gruplar başlatarak cemaate mensup olanları oyuna getirmek amacıyla ortada bıraktı. Kalkışmanın cemaatle bir alakası yoktur.’ Bu mesajları okuduktan sonra eşim tableti bir daha açmamak üzere kapattı. Ayrıca o gün biz evimizde bulunan FETÖ elebaşına ait olan kitap ve risaleleri, eşimle haberleşmek için verilen tableti mesire alanına giderek yaktık. Daha sonradan da zaten hakkımızda yakalama ve gözaltı işlemleri başlatıldı… Öncelikle Bylock ile ilgili bildiklerimi anlatmak istiyorum. Ben kesinlikle bylock ve benzeri programları kullanmadım. Ancak eşimin adına kayıtlı olan 0543…94 numaralı hat üzerinde bylock yüklediğini ve kullandığını biliyorum. Eşimi birgün Ankaraya grup toplantısına çağırdıklarında bir akıllı telefon alması gerektiğini söylemişler. Eşim de o gün akıllı telefon alarak Kastamonuya dönmüş. Telefon markasının …olduğunu biliyorum. Eşim telefonu aldıktan sonraki tarihlerde Kenan kod adlı H. isimli şahıs Kastamonuya geldiğinde eşimden duyduğum kadarıyla …kod adlı H. isimli şahsın kullandığı tablet bilgisayardan eşimin kullandığı yukarıda belirttiğim cep telefonuna bylock programını yüklemiş. Eşim telefonu aldıktan sonra bylock programı yüklenene kadar Cover Me isimli bir programı Google Play üzerinden indirerek kullandı. Eşim ile …kod adlı H.’nin görüştüğü diğer kişiler arasındaki irtibat bu şekilde kuruldu… Bylock programını HSYK seçimlerinden önce kullandıklarını ve sonrasında sildiklerini biliyorum. Bylock programı silindikten sonra eşim ile irtibatlaşmak için ismini hatırlamadığım çeşitli programlar da kullandığını biliyorum. Bu programlardan birinin Eagle olduğunu ve Eagle’ı yükleyip yapı içerisinde haberleştiğini biliyorum. Hatta bylock programı silindikten sonra …kod adlı H. isimli şahıs eşimin kullanması için bir tablet verdi. Bu tabletin içindeki program Eagle mi yoksa başka bir program mıydı tam olarak hatırlamıyorum. Bu tabletin içindeki programı 15 Temmuz’a kadar kullandı. 16 Temmuzun sabahında bu tableti yakarak imha ettik. Telefonlara da format atmadığımızı hatırlıyorum…. Yapı içerisinde yapı evliliği yapan kişiler genellikle çocuklarına FETÖ elebaşısından gelen isimleri koymayı tercih ederlerdi. Ancak böyle bir zorunluluk yoktu. Biz de eşimle birlikte FETÖ elebaşısından çocuğumuz için isim istemedik… Eşim ve ben veya ailem veya eşimin ailesi kesinlikle Bank Asya’ya para yatırmadık. Ancak bu hususla ilgili şunları hatırlıyorum. Bu mahrem yapıda bulunan kişilerin kendi adlarına Bank Asya’da hesap açtırmaları yasaktı. Bank Asyayı kurtarma amacıyla bize de ailelerimizden birinin üzerine hesap açtırıp para yatırabileceğimiz ya da kendisine para verip kendisinin yatırabileceğini söyledi. Ancak biz hiçbir şekilde Bank Asyayı kurtarma amacıyla para vermedik. Yakınlarımız üzerine hesap açmadık. Yalnızca bizden istenen %10 oranında himmet parası veriyorduk…”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan E.A. isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık, Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 14/10/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı:
“… Staja başlatıktan sonra N.A. isimli şahıs benimle irtibata geçti, N.A. beni S.S.’nin selamı ile aramıştı, kendisi bana biz sana yardımcı olduk, bundan sonra görüşelim, seninle ben ilgileneceğim diyordu, o dönemde kendisi ile görüştüm, bu görüşmeler sırasında onun vesilesi ile ve onun cemaatinde olduğunu bildiğim Engin Keskin, O.T., A.Y., H.Ş.S. ve F.Y. isimli şahıslar ile tanıştım, bu kişiler ile gerek N.’nin evinde, gerekse başka yerlerde de görüşmüşlüğümüz vardır, görüşme sırasında herhangi bir sohbet falan yapmıyorduk, sadece muhabbet amacıyla bir araya geliyorduk,… yukarıda belirtmiş olduğum şahıslar gülen cemaatine mensupturlar. Nadir de onların abisi olarak görev yapıyordu… Daha sonra staj döneminde eşim ile tanıştıktan sonra yukarıda belirtmiş olduğum şahıslar ile görüşmem azaldı, daha çok eşim ile görüşüyordum. Eşim ve ailesi bu yapıya uzak ve ters oldukları için FETÖ/PDY üyeleri ile belli bir süre görüşmedim. Görüşmelerimi sadece bir kaç yemek ile sınırlı tutuyordum, bu yapılanmadan olan Engin Keskin isimli arkadaşım HSYK seçimlerinden sonra cemaate ilişkin bazı eleştirilerde bulunmuştu, bunu ben kendim bizzat kendisinden duydum… 2013 yılında Bursa ili Mudanya ilçesine Cumhuriyet Savcısı olarak atanmam yapıldı, Mudanya ilçesine geldikten sonra yaklaşık 5-6 ay hiç kimse ile görüşmedim, daha sonra yine N. benimle irtibata geçti,… bunun dışında yine Engin Keskin isimli arkadaşımla görüşüyordum, onunla bir arkadaş olarak görüştük, o dönem Engin Kastamonu ilinde Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapıyordu, bunun dışında yukarıda belirtmiş olduğumu kişilerin hiç birisi ile görüşmedim… Kurul seçiminden yaklaşık 2,5 ay önce Cumhuriyet Savcısı N.A., tek başına Mudanya’da ki evime geldi, kendisi ile evimde 2 saate yakın muhabbet ettik, yine aynı şekilde geçerken uğradım şeklinde belirtti, bana ülkenin zor günlerden geçtiğini söyledi, kurul seçimleri kapsamında tanımış olduğum bazı meslektaşlarımı arayıp bağımsız adaylar için oy istememi söyledi, gerekirse ziyaret masraflarımı karşılayacağını belirtti, bana, bağımsız adayların seçimi kaybetmesi durumunda herkesin bu işten zarar göreceğinden bahsetti, ben de kendisine başımdan savmak için bazı arkadaşlarımla bu hususta konuşacağımı söyledim, bunun üzerine bana telefonuma bir program indirmemi ve bundan sonra bu program üzerinden haberleşmemizi söyledi, ‘Tango’ olarak appstoreden sorgulatmamı ve çıkan programı indirmemi söyledi, ben appstore’den Tango yazarak arama yaptım, fakat karşıma birden fazla tango ile ilgili ileti çıktı, hangisi olduğunu sordum, o esnada N. yanıma oturarak elimdeki telefonu aldı ve yanımdan kalkmadan benim ekranı görebileceğim bir şekilde çıkan programlardan bir tanesini tıkladı, 5 saniye içerisinde bu program telefonuma indi, sonra telefonumu elinden aldım, programın üzerine basarak programı açtım, bu program bildiğimiz tango programının logosu altında görünüyordu, turuncu renkti, büyük bir ‘T’ harfi vardı, programı açtığımda mavi bir zemin üzerinde “Lock” yazısı olan bir ekran çıktı, ekranda “username” ve “password” isimli iki buton çıktı, username olarak ismimin de olduğu bir kelime belirledim, şu an username’yi hatırlayamıyorum, fakat password olarak “…” rakamlarını belirledim ve karşıma çıkan “next” kutucuğuna basarak işlemi gerçekleştirdim, bu esnada Nadir yanımda oturuyordu ve beni seyrediyordu, programdaki yeni sayfa açıldığında boş ekranın üst köşesinde “add” diye bir kutucuk vardı, N. kendi kullandığı telefonundan sanırım aynı programı açarak bana arkadaşlık isteği gönderdi, benim telefonumdaki programın ekranına N.’den arkadaşlık isteği geldi, ‘ignore’ ve ‘confirm’ şeklinde iki seçenek gördüm, confirm seçeneğini işaretleyerek N.’yi kabul ettim, isteği kabul etmem sonucunda anında ben dahil 8 kişilik bir gruba eklenmiş oldum, telefonumun ekranında diğer kişileri görebiliyordum, fakat bu kişiler nickname kullanıyordu, kimse gerçek ismini ve soy ismini kullanmıyordu, bu grup içerisinde benim tanıdığım 3 kişi vardı, bu kişiler Hakim A.Ş., Savcı N.A. ve Savcı …idi. Diğer isimleri tanımıyordum, farklı isim kullanıyorlardı, paylaşımlarından da kim olduklarını anlayamadım, bu program WhatsApp benzeri bir programdı, ekrandaki mesaj bölümüne yazdıklarınız herkesin görebileceği şekilde gruba düşüyordu, listede bulunan herhangi birisinin üzerine tıkladığında onun sayfası açılıyor ve o kişi ile özelden yazışabiliyordun, ben bu şekilde sadece N.A. ve …ile mesajlaştım, …ile tamamen dost muhabbeti yaptım…”
Aynı şahsa ait Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 18/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı:
“… İLK VE SON MÜLAKAT EVİ: (2012 yılı tahminen ocak-mart ayları arasında kaldığını beyan eder.) Ben bu eve gittiğimde orada benimle birlikte F.Y., N.A., …, A. İSİMLİ şahıs ve M.A. kaldık. Bu evin sorumlusu N.A. idi… Ben mülakat evinde kaldığım dönemde …KOD ADLI şahıs geliyordu ve ben bu şahsı çok az gördüm, çünkü asıl sorumlu olan N.A. idi. Mülakat evinde kaldığımız dönemde mülakatta bize nasıl giyinmemiz gerektiği hakkında bilgi verildi, ama bu bilgiyi kimin verdiğini net olarak hatırlamıyorum. Bu evde kaldığımız süreçte bize hitaben ‘siyah takım elbise, beyaz gömlek, kırmızı kravat ve bağcıklı ayakkabı giyeceksiniz, vb’ şeklinde söylendi, ayrıca mülakat yakın bir dönemde bize mülakat provası yapılacağı söylendi. Hatta provaya 2 veya 3 kişi geldi. Bunlardan birinin İSMİ VEYA KOD İSMİ E. idi. Diğeri veya diğerlerinin ismini hatırlamıyorum. Sanal bir mülakat ortamı oluşturuldu. Biz sanki mülakata girecekmiş gibi hazırlandık. Bulunduğumuz mülakat evinin salonunda gelen kişiler tek tek bizi aldı ve sanki mülakat yapıyormuş gibi sorular sordular. Ancak şu an tam olarak ne sorduklarını hatırlamıyorum. Bu provaya N.A. hariç herkes katıldı,… Daha sonra mülakata girdim ve idari yargıdan elendim. Adli yargının mülakatını kazandım. Ayrıca ben askeri yargının mülakatında da yedeklere kaldım. Hatta o dönemde Ankara’da bir binbaşı beni arayarak sınavı kazandığımı söyleyerek beni Ankara’ya davet etti, ben de ona adli yargı hakimliğini kazandığımı söyleyerek gitmedim… Ankara Adliyesi’nde 15.dönem hakim-savcı adayı olarak göreve başladım… Ben 15.dönem hakim-savcı adayı olarak staja başladıktan sonra Ankara’daki staj evlerinde kalmaya başladım. Benim kaldığım evde benim dışımda M.K. vardı. Stajın sonlarına doğru F.Y. de bizim staj evine geldi. Staj evinin sorumlusu M.K. idi. Bizim dönemden net olarak staj evi olarak bildiğim A.Y.’nin sorumlu olduğu staj evi vardı… A.Y. bizim grup başkanımızdı. Yine A.Y. ile birlikte …, Y.K. ve M.A.’yı grup sorumlusu olarak biliyorum. Bunların üstünde N.A. vardı… Staj döneminde; Ben, …ve F.Y. farklı evlere gittiğimizden dolayı bu şahısların kimlerle kaldığını bilmiyorum… Y.K.’nin de A.Y. gibi grupçu olarak duydum. Keza …de stajın sonlarına doğru grupçu olarak atandığını bana söylemişti. Benimle aynı dönem olan M.K.’nin de kısa bir süreliğine …ile aynı evde kaldığını M.K. ve v’den duydum… Benim murakıplık yaptığını bildiğim kişiler O.T., H.Ş.S., …dir. Ser murakıplık yaptığını bildiğim tek kişi ise F.Y.’dir…”
Bununla birlikte dava dosyasında yer alan 18/01/2018 tarihli teşhis tutanaklarında, ifade sahibi tarafından davacı …’in net ve kesin bir şekilde teşhis edilmiş olduğu görülmektedir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.A. isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 16/01/2017 tarihli bilgi sahibi ifade tutanağı:
“… Evde kaldığım dönemde cemaate mensup olduğunu, evlere gidip geldiğini, evde kaldığını bildiğim şahıslar şunlardır; … Fakültede sınıf arkadaşım hem de akademiden dönem arkadaşım, Savcı Engin Keskin… HAKİMLİK SINAVINA HAZIRLIK SÜRECİ ; Son sınıftan itibaren Hakimlik sınavına hazırlanmaya karar vermiştim, o dönem sık sık Ankara’dan bazı kişiler gelmekteydi, gelen kişiler bir nevi bize ön mülakat yapıyorlardı. Örneğin; notlarımızı, hedeflerimizi ve diğer şeyleri sorarak bizimle sohbet yapıyorlardı. Bu görüşmeler 4. Sınıf öğrencilerine yönelik yapılıyordu, kimin geldiğini bilmiyordum ancak birisi geleceği zaman A.K. bana veya başka arkadaşlara ‘Şu gün, şu saatte, şu yurtta hazır olun’ diyordu ve o yurtta toplanıyorduk, 2011 yılının Haziran ayında okul bittikten sonra memleketime döndüm, giderken A.K. bana Ankara’dan birilerinin arayacağını söylemişti, Haziran ayının sonunda tanımadığım numaradan bir kişi aradı ve beni Ankara’ya çalışma evine davet etti, bana belirgin bir adres vermedi, geldiğimde bu numaradan arayarak bilgi vermemi, kendisinin beni AŞTİ’den karşılayacağını söyledi. Temmuz ayı başında Ankara’ya giderek beni AŞTİ’de karşılayan ismini bilmediğim murakıp denilen şahısla buluştum. Keçiören Stadyumunun üst taraflarında bir eve gittik, evde sınıf arkadaşım …de vardı… Evde toplam 5 kişiydik, bizimle beni AŞTİ’de karşılayan murakıp ile onun üstü sermurakıp ilgilenmekteydi, evde daimi olarak kalmıyorlardı. Murakıp ve sermurakıpın gerçek isimlerini bilmiyorum ancak birinin kod adı …idi ve her ikisi de üst dönemimizde aday hakimlerdi…Ben bu iki kişinin aday hakim olduğunu ilk başta bilmiyordum, akademide de hiç görmedim, sonradan …’in Ankara adayı olması ve Ankara adaylarının bazılarının murakıp olması nedeniyle bunu öğrendim, daha doğrusu adaylığımda kendisi de murakıp olan …bana böyle olduğunu söyledi… Yaklaşık 5 ay ders çalıştıktan sonra Kasım’daki idari yargı, Aralık’taki adli yargı sınavlarına girdim. İdari yargıyı ben ve Engin kazandık, adli yargıyı ise bize ismini söylemeyen kişi haricinde dördümüzde kazandık. Sonuçlar açıklandıktan sonra yalnızca adli yargıyı kazanan Y. ve İ. başka eve gittiler, onların yerine aynı bizim gibi her iki sınavı kazanan F.Y. ve A.D. isimli şahıslar geldiler. Biz mülakata 4 kişi olarak hazırlandık, mülakat döneminde bize açıktan herhangi bir yardımda bulunmadılar… STAJ DÖNEMİ ; İlk 45 günlük akademi stajında cumartesi günleri …kaldığı Yeni Mahalledeki bir evde sohbet yapılıyordu, organizasyonu …sağlıyordu, ben bu sohbetlere düzenli olarak katılmıyordum, çünkü her gidişimde burs meselesi muhakkak gündeme getiriliyordu, beni kendilerinin evlendireceklerini söylüyordu, bu nedenle her zaman katılmak istemiyordum. Sohbetlerde Engin’in haricinde B., S., ben ve Ankara adayı olan Gaziantepli A.Y. isimli şahıs oluyordu. Anladığım kadarıyla biz Gaziantep adaylarıyla Ankara adayları bir araya getirilmiyordu. Hatta sonradan A. bizden sorumlu olan kişi olmuştu… Son eğitim için 4 aylığına akademiye çağrıldığımızda yine akademi yurdunda kaldım, oda arkadaşım Kahramanmaraş adayı O.Ç. idi. Bu süreçte A. yine bana evde kalmamı teklif etti ancak kabul etmedim, sohbetlere de gitmedim. O.Ç.’nin cemaatçi olup olmadığını bilmiyorum, aşırı milliyetçi birisiydi, bazen cemaate laf söylediği de olurdu, o dönemki akademi yönetimi oda düzenini bizzat belirlediğinden cemaatçi olmayan bir kişiyle beni aynı odaya koymazlar diye tahmin ediyorum ancak kendisiyle ilgili yeterli bilgiye sahip değilim. Bu dönemde Engin beni dönem arkadaşım N.A. ile tanıştırdı. N., Engin’in daha üstü olarak sorumlu abi düzeyindeydi, birazdan anlatacağım üzere meslek hayatımda ve seçim sürecinde benimle sürekli N. irtibata geçti…”
Aynı şahsa ait …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında …Sulh Ceza Hakimliğinin …tarih ve …Değişik İş sayılı kararı uyarınca Kahramanmaraş Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde düzenlenen 07/03/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı:
“… SORU : FETÖ/PDY ile ilgili tüm bildiklerinizi ve geçmişte FETÖ/PDY içerisinde bulunan tanıdığınız şahıslarla alakalı bildiklerinizi anlatınız. 1- ) Anayasa Mahkemesi Raportör Yardımcıları; 1- ) H.İ.A.; Ben 2011-2012 yılında Ankara’da hakim savcılık sınavlarına hazırlandığım, çalışma evinde kaldığım dönemde ve 2012-2013 yılında Ankara’da Akademi ve Yargıtay hakim savcılık stajı yaptığım dönemlerde H.İ.A. ile tanıştım, kendisi Hafız idi, sınavlara cemaatin çalışma evlerinde hazırlandı, Anayasa Mahkemesine Raportör yardımcısı olarak çalışmaya başladığında Anayasa Mahkemesine yakın bir yerdeki evine savcı …ile birlikte ziyarete gittim… 2- ) B.A.; Ben 2012-2013 yılında Ankara’da Akademi ve Yargıtay hakim savcılık stajı yaptığım dönemlerde cemaatin çalışma evlerinde tanıştığım Anayasa mahkemesinde Raportör yardımcısı olan H.İ.A.’nın evine savcı Engin KESKÎN ile birlikte ziyarete gittim, evde B.A.’yı gördüm.Cemaatle ilgilide muhabbet etmiştik….”
Aynı şahsa ait …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 12/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı:
“…Ben yukarıda bahsettiğim üzere hakim-savcılık kariyer görüşmelerine kimin ne şekilde kaçıncı görüşmeye katılıp katılmadığını ayrıntısına kadar hatırlamıyorum ancak bu görüşmelere katıldığını net olarak bildiğim kişiler vardır, bu kişiler S.K., D.Y., S.Ç., …. M.V., …, F.B., İ.Y., İ.P., …. Y.K. idi. Bunlar dışında başka birileri var mıydı bilmiyorum. Şu aşamada hatırladıklarım bunlardır… Bana sorduğunuz şekilde bu saydığım kişilerden Ankara’daki hakim-savcılık çalışma evine gittiğini bildiğim kişiler vardır. Bu kişiler Y.S., M.A., Z.A., … …, İ.Y., İ.P., … A.N.D. idi… ÇALIŞMA VE MÜLAKAT EVİ: (2011 yılı temmuz ayından 2012 yılının mart ayına kadar kaldığını beyan eder) DEVAMLA: Bu eve …KOD ADLI E.G. beni bıraktıktan sonra aynı günün akşamında Selçluk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden dönem arkadaşım olan İ.Y. geldi. Bir gün sonra Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden dönem arkadaşım olan …geldi… Bu evde benimle birlikte toplam olarak 7 kişiydik. Bu şahısların hepsi Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan kişilerdi. Ev 3+1’idi. Evin murakıbı …KOD ADLI M.G. idi. Evin ser murakıbı ise …KOD ADLI E.G. idi. Bu iki şahıs kendilerinin hakim-savcı stajeri olduğunu, artık her sıkıntımızda, ihtiyacımızda kendilerinin ilgileneceğini söylediler.. bu evde İ.Y. ile aynı odada kalmaya karar verdim. …ile Y.E.K. aynı odada kaldılar… Evin murakıbı …KOD ADLI M.G. evdeki sorumlu kişinin Y.K. olduğunu söyledi… 2011 yılı ekim-kasım-aralik aylarında sırasıyla askeri, idari ve adli yargı sınavları yapıldı. 2011 yılının ekim aylarının başında askeri yargı sınavına başvurduk. Sınav ekim ayının sonlarına doğru yapıldı. Sınavdan 1 hafta önce evin ser murakıbı olan …KOD ADLI E.G. eve geldi. Herkesi teker teker odaya aldı. Odaya almadan önce herkese abdestinizi alın şeklinde söyledi. Beni odaya alıp askeri yargı sınavına girip girmeyeceğimi sordu, ben de sınava gireceğim ancak kilo nedeniyle %100 eleneceğim, sadece formaliteden giriyorum dedim. Kendisi de inşallah kazanacaksın, orada çok önemli kişilere ihtiyaç var, en azından sen de sayıyı kapatırsın şeklinde söyledi Sonradan Kur’an-ı Kerim’in üzerine elimi koymamı söyledi Benim tekrarlayacağım şeyleri sen de tekrarla şeklinde söyledi. Bu aramızda geçen konuşma ve diyaloğun hiç bir şekilde kimseye bahsedilmeyeceğini, hizmet tarafından bana verilen sınav sorularını kimseye söylemeyeceğime dair yemin ettirdi… Daha sonra çantasından 2011 yılı ekim ayında yapılan askeri yargı sınav sorularının tamamının olduğu kitapçık şeklinde fotokopiyi verdi… Sınavı kazanacak şekilde yaptım. Yaklaşık 2-3 hafta sonra sonuçlar açıklandı. Evde …haricinde ben, İ.Y., A.A., Y.E.K. ve İ.P. sınavı kazandık. Sonrasında hemen mülakat oldu. Mülakatı da geçtik. Sonrasında Ankara’da sağlık raporu almak için hastaneye gittik. Ben hastanedeki sağlık heyetinden geçemedim… Askeri yargı mülakatı sonucunda sağlıktan elenme hususuna itiraz etmemem gerektiği de bana söylendi. Sonuç itibari ile benimle askeri yargı sınav sorularını alan kişiler A.A., İ.P., Y.E.K., …, İ.Y. idi. Benim askeri yargı sınav sorularının verilmesi ile ilgili bildiklerim ve hatırladıklarım şu aşamada bundan ibarettir. 2011 yılının ekim aylarının başında idari yargı sınavına başvurduk. Sınav kasım ayının sonlarına doğru yapıldı. Sınavdan 1 gün önce gece saat 00:00-01:00 sularında evin ser murakıbı olan …KOD ADLI E.G. eve geldi. Herkesi teker teker odaya aldı. Askeri yargıdaki yemine benzer şekilde yemin ettirdi. Ben yine bu soru verilme olayına tekrar itiraz edince benimle yine yaklaşık yarım saate yakın konuştu… Bu yarım saatlik konuşmada bana bu soru verilme olayının herkes tarafından yapıldığını, zamanında solcu insanların bu şekilde yerleştirildiğini, bizlerin dinin ve milletin temsilcisi olduğunu, bizim gibi insanların böyle kurumlara girerek devletine ve milletine hizmet edeceğini, tüm sorumlulukların günahının kendilerine ait olduğunu, bu konuda hoca efendinin fetvasının olduğunu, sîzlerin hiçbir şekilde mağdur olmayacağını, aksine bu soru verme olayını kabul edersek daha da hizmet edeceğimizi belirterek beni ve İ.P.’yi ikna etti Ben bu olay üzerine ağladım ve kabul ettim. Bu görüşmede ne kadar doğru, ne kadar yanlış yapacağımı ve kaç puan alacağımı da söyledi Bizimle odada tek tek görüştükten sonra bu sınav sorularını salonda toplu halde bize gösterdi. Daha sonra çantasından 2011 yılı kasım ayında yapılan idari yargı sınav sorularının tamamının olduğu kitapçık şeklinde fotokopiyi verdi. Sonrasında 1 saat kadar sorulara hep birlikte salonda bakıp çalıştık, ezberledik. Bu 1 saatlik süre boğunca evin ser murakıbı olan …KOD ADLI E.G. evden ayrıldı. 1 saat sonra geri geldi. Soru kitapçıklarını aldı ve evden ayrıldı. Evdeki 7 kişi yani Y.K., …, Y.E.K., İ.Y., A.A., İ.P. ve ben 2011 yılı kasım ayında yapılan idari yargı sınav sorularına bakıp sınava girdik. Soruların getirildiği kitapçıktaki bazı cevaplar yanlış çıktı ve beklediğimizden düşük puanlar aldık… …, İ.Y., A.A., Y.E.K. ve ben 2011 yılında kasım ayında yapılan idari yargı sınavını kazandık… Benim idari yargı sınav sorularının verilmesi ile ilgili bildiklerim ve hatırladıklarım şu aşamada bundan ibarettir. 2011 yılında yapılan adli yargı sınavına girdim… Yanlış hatırlamıyorsam yine sınavdan 1 gün önce gündüz vakti evin ser murakıbı …KOD ADLI E.G. yine soruları getirdi İdari veya adli sınav sorularının birinden birinin gece geldiğini net olarak hatırlıyorum. Düşündüğümde de idari yargının gece, adli yargının gündüz geldiğini anımsıyorum. Tekrar aynı şekilde yemin ettirildi. Ben yine itiraz ettim ve yine beni ikna etmek için konuştu. Sonrasında odada herkesle tek tek görüştü. Akabinde 2011 aralık ayında yapılan adli yargı sınav sorularını fotokopi kitapçık halinde bize verdi, biz de evde bulunan N.A., Y.K., İ.Y., A.A., İ.P., …, Y.E.K. ve ben soruları aldık, ezberledik, sınava girdik. Bu sınavı evde bulunan 8 kişinin tamamı kazandı, yine bu sınavda sorular verildikten sonra kaç puan alacağımı söylemişti, dedi… İfademin bu aşamasında 2012 yılı ocak-mart ayları arasındaki kaldığım hakim-savcı mülakat evleri ile ilgili bildiklerimi anlatacağım… Bu mülakat evinde yanlış hatırlamıyorsam 6 kişi kalıyorduk. Bu kişiler benimle birlikte A.D., F.Y., E.A., N.A. ve …idi… Bu süreçte kaldığım mülakat hakim-savcı evlerindeki, evde bulunan E.A., F.Y., …, N.A. ve A.D. ile birlikte hepimiz adli yargı hakim-savcılık sınavını kazandık. Adli yargı mülakatını kazanamayan kimse olmadı. İdari yargı mülakatını evde bulunan ben de dahil olmak üzere kimse kazanamadı… Biz bu şekilde Gaziantep’de staja başladıktan yaklaşık 1,5 ay sonra ilk akademi için Ankara’ya çağırdılar. Bu süre zarfında Ankara’da görüştüğümüz ve bizden sorumlu olan kişi 15.dönem hakim-savcı adayı olan kod adı kullanıp kullanmadığını bilmediğim A.Y.’dir. Biz akademiye gittiğimizde akademi yurdunda kaldık… Biz akademide kalırken cumartesi günleri sabahleyin yapıdan olan Ankara hakim-savcı stajyerlerin kaldığı eve sohbete gittik. Bu evlerden bir tanesi Yeni Mahalle îlçesindeydi. Bu evin sorumlusunun kim olduğunu tam olarak hatırlamıyorum. Bu evde 15.dönem hakim-savcı adayı olan …, F.Ç., M.K., M.G vardı… Benim staj yaptığım süre boyunca murakıplık yaptığını bildiğim kişiler şunlardır. 15.dönem hakim-savcı adayı olan Y.K., H.Ş.S., A.Y. (ser murakıp da olabilir), E.A., F.Y., O.T., M.K., F.Ç., M.K., …, F.Y. (ser murakıp da olabilir) ‘dır. Ben bu kişilerin kod adlarını bilmiyorum. Hangi evlerden sorumlu olduklarını, kimlerin murakıbı olduklarını da bilmiyorum… Ayrıca aklıma gelen şu hususu da eklemek istiyorum. Staj dönemindeyken yukarıda ismini bahsetmiş olduğum E.A. ve …ile Anayasa Mahkemesinde görev yapan iki raportör yardımcısının evine gittik. Bu Anayasa Mahkemesinde görev yapan iki raportörün isimleri H.İ.A. ve B.A. idi. Evde iki kişi kalıyorlardı. Evin yapıya ait bir ev olup olmadığını bilmiyorum. Ancak H.İ.A. ve B.A.’nın yapı ile ilişkisi olduğunu biliyorum. Bu konu ile ilgili bildiklerim bundan ibarettir…”
Aynı şahsa ait …Cumhuriyet Başsavcılığının …numaralı soruşturması kapsamında Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde düzenlenen 13/01/2018 tarihli şüpheli ek ifade tutanağı:
“…İFADEMDE YAPI İÇERİSİNDE BULUNDUĞUM SÜRE ZARFINDA İSMİ GEÇEN ŞAHISLARIN NERELİ OLDUKLARI, HANGİ ÜNİVERSİTE MEZUNU OLDUKLARI VE NE İŞ YAPTIKLARI KONUSUNDA AYRINTILI BİLGİ VERMEM GEREKİRSE; …, 81- …: Bu şahıs Orduludur. Bu şahıs yapının öğrenci evlerinde kalmıştır. Hakim savcı çalışma evinde birlikte kalıp 2011 yılı askeri, adli ve idari yargı sınav sorularını birlikte aldığımız şahıstır. Selçuk Hukuk mezunudur. Bu şahıs 2012 yılında adli hakim olarak görev yaptığını biliyorum. Görsem teşhis ederim…”
Bununla birlikte dava dosyasında yer alan 20/01/2017 ve 12/02/2018 tarihli teşhis tutanaklarında, ifade sahibi tarafından davacı …’in net ve kesin bir şekilde teşhis edilmiş olduğu görülmektedir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan E.T. isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığının …sayılı talimatı gereği ve …Sulh Ceza Hakimliğinin …değişik iş sayılı kararı uyarınca Kahramanmaraş Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 06/06/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı:
“… 2007 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanınca okula kaydımı yaptırdığım gün kalacak yer konusunda araştırma yaptım. Devlet yurduna müracaatta da bulunmuştum, ancak çıkmayınca ucuz kalabileceğim yurtlar aramaya başladım. Kayıt yaptırdığım gün birkaç yurda gittim, Fethullah Gülen cemaatinin yurdu olan …Yurduna da gitmiştim, yurt görevlilerinin benimle yapmış oldukları görüşmelerinde ‘seni; istersen evlerimiz var buraya alabiliriz’ dediler. Bende lisede yatılı yurtta kaldığım için evde kalma konusu cazip geldi. Bu nedenle tekliflerini kabul ettim. Fiyat da ucuzdu. Ailemin durumu da çok iyi olmaması nedeniyle burada kalmaya başladım, Kaldığım ev cemaatin eviydi…”
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/9751 sayılı talimatı gereği ve Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Haşinliğinin 2017/1695 değişik iş sayılı kararına istinaden FETÖ/PDY kapsamında ifadesinin alınması akabinde fotoğraf teşhis İşlemi yaptırılmak üzere K.Maraş E Tipi Cezaevinden Şube Müdürlüğümüze getirilen …T.C. Kimlik numaralı E.T. isimli şahsa vermiş olduğu bilgiler ışığında örgüt içerisinde bulunabileceği değerlendirilen şahısların fotoğrafları temin edilerek Baro Avukatlarından A.T.D. huzurunda yaptırılan fotoğraf teşhisinde; … Şüpheliye 54 Numaralı fotoğraf gösterildiğinde; Şüpheli Konya ilinde üniversitede okurken cemaat evlerinde kaldığım bildiği …olarak şahsı kesin ve net olarak teşhis etmiştir…”
Bununla birlikte dava dosyasında yer alan 07/06/2017 tarihli teşhis tutanağında; “… Şüpheliye 54 Numaralı fotoğraf gösterildiğinde; Şüpheli Konya ilinde üniversitede okurken cemaat evlerinde kaldığım bildiği …olarak şahsı kesin ve net olarak teşhis etmiştir…” şeklinde ifade sahibi tarafından davacı Engin Keskin’in net ve kesin bir şekilde teşhis edilmiş olduğu görülmektedir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan Y.T. isimli şahsın …Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 06/06/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı:
“… Şimdi ise sırayla tespit ettiğim yeni isimleri ve örgüt içerisindeki konumlarını size aktaracağım… 8- …: Kendisi Ankara stajyeri olması sebebiyle birçok kez karşılaştık. Staj döneminde ev arkadaşım F.Y.’nin samimi arkadaşı olduğu için sık sık görüşürdük. Kendisi üniversite de örgüt evlerinde kaldığını söylüyordu. Yine sınava çalışma evlerinde hazırlandığını ifade ediyordu. Ve staj döneminde de örgüte ait evlerde kalmaktaydı. Bazen …benim kaldığım eve gelirdi. Bir defa da ben F.Y. ile …kaldığı eve gitmiştim. Bu kişi FETÖ/PDY örgütü üyesidir…”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan H.Ö. isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığının …numaralı soruşturma kapsamında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde düzenlenen 09/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı:
“… 2007 yılında Konya Üniversitesi Selçuk hukuk fakültesini kazandım. 2007-2011 YILLARI ARASI ÜNİVERSİTE DÖNEMİ: … Ben üniversite dönemimde sadece yurtlarda kaldığım için yapının işleyişi ve görev alanlarıyla ilgili yapının cemaat evlerine kalanlara nazaran daha az bilgim vardır. Yine eklemek istediğim bir husus daha vardır. Güven yurdunda birlikte kaldığım şahıslar hukuk fakültesinde okuyan B.Ö., Y.K., M.T., H.D., T.A., A.D., M.B. adlı şahıslardı. Ben bu Güven yurdunda kalırken benimle aynı dönem olan yapının öğrenci evlerinde kaldığım bildiğim bazı arkadaşlar da bu yurda uğramaktaydı. Bu şahıslar …, E.T., Y.S. isimli şahıslardı… İFADEMDE GECEN ŞAHIS İSİMLERİNİ MEMLEKETLERİ, OKUDUKLARI ÜNİVERSİTE VE MESLEKLERİ İLE İLGİLİ AYRINTILI AÇIKLAMAM GEREKİRSE: … 43- …: Bu şahsın nereli olduğunu hatırlamıyorum. Bu şahıs Selçuk Üniversitesinde benimle aynı dönemdir. Bu şahsın yapının öğrenci evlerinde kaldığını kendi ağzından duymuştum. Bu şahıs adli yargı hakim adaylığını kazandığını biliyorum. Görsem teşhis ederim…”
Bununla birlikte dava dosyasında yer alan 26/01/2018 tarihli teşhis tutanaklarında, ifade sahibi tarafından davacı Engin Keskin’in net ve kesin bir şekilde teşhis edilmiş olduğu görülmektedir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.M. isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 14/12/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı:
“…Ben 2007 yılında Konya Selçuk Üniversitesini kazandım. 1 yıl uzatarak 2012 yılında mezun oldum. Ben hukuk fakültesinde okuduğum dönemde 1. sınıfta bu yapının yurtlarında, 2.sınıfta evlerinde, 3.smıfta tekrar yurtlarında, 4.sınıfta tekrar evlerinde kaldım. Üniversiteyi uzattığım yılda tekrar evlerinde kaldım… Biz Güven yurduna gittiğimizde İSMİNİ VE KOD ADINI HATIRLAMADIĞIM, kod adı kullandığını bildiğim bir şahsın bizimle görüşme yapacağını öğrendim. Bu şahıs Konya dışından bir yerden gelmişti. İSMİNİ VE KOD ADINI HATIRLAMADIĞIM bu kişi ile grup halinde görüşme yapıldı. Bu görüşme bire bir yapılmadı. Benimle birlikte grup halinde İSMİNİ VE KOD ADINI HATIRLAMADIĞIM şahsın görüşmesine katıldığını bildiğim S.Ç., …ve İSMİNİ HATIRLAMADIĞIM ESMER BİR ARKADAŞ daha vardı. Toplamda bizim grupta benimle beraber 4 kişiydik. Biz bu toplantıya girdiğimizde İSMİNİ VE KOD ADINI HATIRLAMADIĞIM şahıs bize Konya’da ne yaptığımızı, anne babamızın, kardeşlerimizin ne iş yaptığını, hakim-savcı olmak isteyip istemediğimizi vb şekilde sorular sordu. Biz de bu sorulara cevap verdik. Ankaradaki çalışma evlerinden bu toplantıda bahsedip etmediklerini tam olarak hatırlamıyorum. Ancak bize sizinle daha sonra irtibata geçeceğiz şeklinde söyledi. Zaten bu toplantı sadece Hukuk Fakültesi mezunlarına ilişkin bir görüşmeydi…”
Aynı şahsa ait …Cumhuriyet Başsavcılığının …numaralı soruşturması kapsamında Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde düzenlenen 23/12/2017 tarihli şüpheli ek ifade tutanağı:
“… Benim ÜNİVERSİTE dönemim ile ilgili bildiklerim ve aklıma gelen hususlar bunlardan ibarettir. Ben bu dönemden sonra bildiklerimi Tokat Cumhuriyet Başsavcılığında Avukatım Huzurunda anlatmıştım. Savcılık ifadem ve şu an vermiş olduğum Kolluktaki Ek ifademde belirttiğim şahıs isimlerini ayrıntılı olarak açıklamam gerekirse; … 56- …: Bu şahıs ORDUlu dur. Benimle birlikte GÜVEN yurdunda yapılan kariyer görüşmesi isimli toplantıya katılan kişidir. Konya Selçuk hukuk mezunudur ve sınıf arkadaşımdır. Görsem teşhis ederim…”
Bununla birlikte dava dosyasında yer alan 26/12/2017 tarihli teşhis tutanaklarında, ifade sahibi tarafından davacı …’in net ve kesin bir şekilde teşhis edilmiş olduğu görülmektedir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan S.K. isimli şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 09/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı:
“…Y.B.’nin [davacının eşi] yapı aracılığıyla tanıştığı …isimli şahısla staj dönemi bittikten sonra evlendi. Bu evliliğe …KOD ADLI M.F. aracılık etti…”
Aynı şahsa ait …Cumhuriyet Başsavcılığının …numaralı soruşturması kapsamında Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde düzenlenen 09/01/2018 tarihli şüpheli ek ifade tutanağı:
…hatırladığım ve şahısların teşhisi esnasında aklıma gelen özelliklerini beyan etmek istiyorum… 41- Y.B.[davacının eşi]: Ordulu olduğunu biliyorum. Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Beyaz tenli kahverengi saçlı, orta boylu, zayıf açık bir bayandır. Y.B. ile 13. Dönem Adli Yargı Hakim adayı olarak göreve başladı, bu şahısla yapının staj evinde birlikte kaldım. Y.B.’nin görevleri arasında Murakıplık ve Ev sorumluluğu görevleri olduğunu biliyorum. KHK ile İhraç olduğunu internetten yayımlanan listelerden biliyorum. Staj bittikten hemen sonra evlendi evlendikten sonraki aldığı soyadı hatırlamamaktayım. 71- …isimli şahıs: Nereli olduğunu ve Hangi fakülte mezunu olduğunu bilmiyorum. Bu şahıs yapı tarafından Y.B. ile evlendirilmiştir. Eşgal bilgilerini hatırlamıyorum. Alt dönem Hakim adayıydı. Yapılanmadaki görevi hakkında bilgim yoktur…”
Öte yandan, davacının, …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 03/12/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağında:
“Ben 1989 Ordu doğumluyum. İlkokul ortaokul ve liseyi devlet okullarında okudum. 2007 yılında liseden mezun oldum, lise öğreniminde 3. sınıfta 1 yıl süreyle FEM dersanesine gittim ve sonrasında Selçuk üniversitesi Hukuk fakültesini kazandım. Bu hukuk fakültesini 2007 yılında kazandım ve bu fakülteden 2011 yılında mezun oldum. Ben üniversite dönemi boyunca 2 yıl yapının evlerinde 2 yılda yurtlarında kaldım. Ben üniversite döneminde yapıya ilişkin bildiklerimi samimi bir şekilde anlatmak istiyorum. Ben 2007 yılında FEM dersanesine rehber öğretmenim olan A.K. ile birlikte dershaneden birkaç arkadaşımla beraber Konya’ya giderek üniversiteye kayıtımı yaptırdım ve kayıt yaptırmaya gittiğimde Konya Mehmet Ali Şengül Erkek öğrenci yurdunda üniversiteyi yeni kazanan öğrencilerle mülakat yapıyorlardı. Ben[im]le de mülakat yaptılar. Bu mülakatta bana KYK çıkmamıştı ve maddi imkanlarım da sınırlıydı. Bu mülakatta cemaatin evleri olduğunu, bu evlerde günde yarım saat kadar risale okunduğunu, namaz kılındığını, Fetullah GÜLEN’in kitapları okunup, videoları izletildiğini, kabul etmem halinde bu evlerde kalacağımı söylediler. Bende ekonomik imkansızlıklar ve devlet yurdunun çıkmaması nedeniyle kabul ettim ve üniversite 1. sınıfta cemaat evinde kalmaya başladım… Bu evde toplamda 6 kişiydik. Bu evin sorumlusu yani ev abisi İ.B. isimli şahıstı. Bu evde sohbet adı altında her akşam namaz kılınır, kuran okunur, dini kitaplar ve Fetullah GÜLEN’in kitapları okunurdu. Yapılanmada ev abisinin üzerinde Bölge Talebe Mesulü (BTM) olarak adlandırılan kişiler bulunurdu. Bu dönemde ev abisinin üzerinde BTM’lik yapan şahsın adını ve soy adını hatırlamıyorum. Bu şahsın kod adı kullandığını hatırlıyorum. Hatırladığım kadarıyla BTM olarak görev yapan bu şahıs Kırşehirli idi. Sonrasında Astsubay olduğunu duydum. Ayrıca yapıda BTM’lerin üstünde Büyük Bölge Talebe Mesulu (BBTM) olan bir şahıs vardı. Bu görevi yapan şahısların sürekli değiştiğini hatırlıyorum ancak 1. sınıfın sonunda BBTM olarak …kod isimli şahıs vardı. Bu şahsa yapı içerisinde …deniliyordu. Ayrıca o dönemde yapıda Büyük Bölge Ortaokul Mesulü (BBOM) denen bir birim vardı… BBOM’nin görevi askeri liselere girecek ortaokul öğrencileriyle ilgilenmek ve onları askeri lise sınavlarına hazırlamaktır. Yine 1. sınıf döneminde hatırladığım kadarıyla yapıda Bölge İlkokul Mesulu (BİM) adı altında bir birim daha vardı. Bu birimin görevi; 8. sınıf dışında 6 ve 7. sınıflara gitmekte olan öğrencileri bu yapıya dahil edip ileride askeri liselere ve ders durumları itibariyle iyi ve zeki olan çocukları Türkiye’nin iyi okullarına hazırlamaktı. Hatırladığım kadarıyla ben 1. Sınıftayken bizim bölgede BİM olarak görev yapan kişi hukuk fakültesi 3. sınıfa gitmekte olan …kod ismini kullanan T.T. isimli kişiydi. Ben 1. sınıf boyunca aynı evde ve aynı kişilerle aynı ev abisinin sorumlu olduğu evde kaldım. Yine 1. sınıftaki döneminde Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencilerinden sorumlu olan ve Konya Hukuk Fakültesinde üniversiteyi uzatarak 5. sınıfa geçen A.U. isimli bir şahıs vardı. Bu şahsın daha sonradan Askeri Hakim olduğunu duydum.Hatta bu şahıs okulu 8. Sınıfa kadar uzattı. Sonrasında ileride de bahsedeceğim üzere Konya’da bulunan yapıya ait Güven Öğrenci Yurdunda belletmenlik yaptığım dönemde vize ve final sınavları nedeniyle yurtta kalmak için geldiğinde görmüşlüğüm vardır. Yine hatırladığım kadarıyla 1. Sınıftayken benim kalmış olduğum eve gelen ancak başka bölgenin Büyük Bölge İlkokul Mesulü (BBİM) olan kişinin Hukuk Fakültesi 4. sınıfta okuyan H.E. isimli kişidir. BBİM yapıda BİM’lerin yapıda üstü konumundaydı… A.A. isimli şahıs BBOM olarak görev yaptığı esnada; yapıda askeri liselere girecek olan ortaokul öğrencilerinin yine kendisinin haricinde güvendiği üniversite 2,3,4. Sınıf öğrencilerine zimmetlerdi. Askeri öğrencilerin zimmetlendiği kişiler genelde üniversiteyi kazandıktan sonraki senelerde güvenilir imajı kazanan kimselerden seçilirdi. A.A. ile benim aynı evde kalmamdan dolayı bana güveni vardı ve benim 2. Sınıfa geçmemi beklemeden üniversite 1. sınıfta okurken bana 3 tane askeri liselere hazırlanan ortaokul son sınıf öğrencisini zimmetlemişti. Ben bu 3 öğrenciyle 1. sınıfın sonuna kadar ilgilendim. İlgilendiğim dönemde bu askeri liselere hazırlanan 3 şahıs her gün bizim kalmış olduğumuz yapı evine gelirlerdi, ben bu şahıslara namaz kıldırırdım, dini kitaplar okurduk ve matematik ağırlıklı ders çalıştırırdım ve bu şekilde 1 yıl boyunca bu şahıslarla ilgilendim… Askeri Lise sınavlarına hazırlanan Ortaokul son sınıf öğrencilerine bu yapıda kod adı olarak Sahabe isimleri veriliyordu.Aynı zamanda bu şahıslar sonraki dönemde askeri personel olacakları için deşifre olmamak amacıyla eğer ki bu öğrenciler yapının kolejinde okullarında okuyorlar ise aileleriyle görüşüp devlet okuluna aldırılıyorlardı ya da doğrudan yapı ile alakası olmayan okullardan seçilerek yapıya kazandırılıyorlardı… Ayrıca Birinci sınıfta okuduğum esnada BBTM olarak görev yapan …KOD İSİMLİ kişi bana ve Hukuk Fakültesi 1. sınıf 2. öğretim olan A.A.’ya tekrardan 2008 yılında üniversite sınavına girmemizi ve sonrasında da hukuk fakültesini bırakıp Polis Akademisine müracaat etmemizi söylemişti.Bizde Üniversite sınavına girmeyi kabul ettik . Bizim sınav paralarımızı …KOD İSİMLİ şahıs verdi. Bizde sınava başvurduk ve sonrasında 2008 yılında üniversite sınavına girdik. O dönemde Polis Akademisine başvurmak için üniversite sınavlarından yaklaşık 240 ham puan almak gerekiyordu. Ben ve A.A. bu puanın altında bir puan aldığımız için polis akademisine başvuramadık. Bunun üzerine bana askeri sınava girecek 3 ortaokul son sınıf öğrencisini zimmetleyen A.A. benim bilerek polis akademisini kazanamadığımı bunun için yeterli özverili çalışmadığımı ve kastı olarak sınavda 240 barajını geçemediğim yönünde imalı söylemlerde bulundu. Öncesinde de bana zimmetlemiş olduğu askeri sınavlara hazırlanan öğrencilerinde kazanamamasını yine benim ilgisizliğime bağlamıştı. Bu şahsın bu söylemleri üzerine ben cemaatten bu dönemde soğumaya başladım. Benim 1. Sınıfta okuduğum döneme ilişkin yapıyla ilgili hatırladıklarım ve bildiklerim şu aşamada bunlardan ibarettir. Ben 2008-2009 eğitim yılında iken 1. sınıftaki yukarıda bahsetmiş olduğum olaylardan dolayı cemaatten soğumuştum… 2. Sınıf için Konya’ya geldiğimde Konya’da İlim yayma Cemiyetine ait Mevlana Erkek Öğrenci yurdunda bir ay kadar kaldım. Amacım tüm öğrenimimi bu yurtta kalarak geçirmekti… 1. Sınıfta aynı evde kalmış olduğum M.K. isimli şahsa BBTM olan …KOD İSİMLİ şahıs ile Konya’da bu yapıya ait olan Sabah Dersanesine son bir kez görüşmek için gelmem gerektiği şeklinde haber gönderdi. Ben de Sabah dersanesine gittim. Burada BBTM olan …KOD İSİMLİ şahıs ile de görüştüm. Bu şahıs bana görüşme esnasında Üniversite 1. sınıfta iken yapıdan almış olduğum ve yapıya dönmediğim için kesilmiş olan bursumun tekrar verilmeye başlanılacağını, ayrıca benim evde kalmak istememem nedeniyle benim bu yapıya ait yurtta kalabileceğimi ve yurt ücretini de verebildiğim zaman verebileceğimi, param olmadığı zaman gerekirse benden ücret talep etmeyeceklerini söyledi. Ancak bu şartları sıralarken benim sadece belletmenliği kabul etmem halinde gerçekleştireceklerini söyledi. Ben de tekliflerin cazip gelmesi ve ikna kabiliyetlerinin yüksek olması ile ekonomik şartlar nedeniyle teklifi kabul ettim. Akabinde Konya İli Bosna Hersek Mahallesinde bulunan yapıya ait olan ve genelde Hukuk Öğrencilerinin kalmış olduğu Güven Erkek Öğrenci Yurdunda Belletmen olarak görev yapmaya başladım. Bu yurtta belletmenliği Üniversite 2. sınıfın hemen hemen başından 4. sınıfın başına kadar yaptım. Belletmen olarak yapı içerisinde görev aldığım dönemde bildiklerimi, duyduklarımı ve gördüklerimi anlatmak istiyorum… Yapıdaki yurtlarda belletmenlerin görevi; 1 veya 2 odada kalan öğrencilerle ilgilenerek onları namaz kılmalarını düzenli hale getirmeye ve bu kişilerin ileriki dönemlerde yapının evlerine çıkartmaya çalışmaktı. Ben de Belletmen olarak üniversite 2. sınıfta yurtta kalan 4 kişiye 2. sınıf boyunca belletmenlik yaptım… Ben belletmen olduğum dönemde bizim üzerimizde SER BELLETMEN (SER REHBER) olarak O.Ö.C. isimli şahıs vardı, bu şahısta yurtta kalıyordu, bu şahsın görevi en az 3-4 öğrenciden sorumlu biz belletmenlerden sorumluydu, aynı zamanda cemaat yurtlarından cemaat evlerine geçişleri sağlayan şahıs idi. Bizden aldığı bilgilerle bölgede BTM, BBTM toplantılarında aldığı bilgiler doğrultusunda yurtlardan evlere geçişleri organize ediyordu. Ben 2. sınıf boyunca yapıda belletmen olarak görev yaptıktan sonra 3. sınıf boyunca tekrardan yapının Güven Erkek Öğrenci Yurdunda Belletmen görevine devam ettim, bu dönemde hukuk fakültesinde okuyan 4 kişiye Belletmenlik yaptım… Ben üniversite 4 sınıfa geçtiğimde yurt müdürü ve ser belletmen …KOD İSİMLİ şahısla sıkıntı yaşamaya başladım ve tekrardan evde kalmaya karar verdim ve yapının evlerinde 4. sınıfta tekrardan kalmaya başladım… Bu evde ev abisi bendim. Bu evde yine arada dini kitaplar okunur, Fetullah GÜLEN’in kitapları okunurdu, namazlarımızı cemaatle birlikte kılardık,.. Yine o dönemde haftada bir gün BÖLGE İMAMI KOD İSMİ …olan şahısla toplanırdık, bize kuran öğretirdi, Fetullah GÜLEN’in kitaplarını okumamızı ister ve özetini çıkarmamızı bizden isterdi… Benim ev abiliği yaptığım dönemde … 5 ev abisinin üstünde BTM olarak …KOD ADLI H.K. vardı. …KOD ADLI H.K. isimli şahıs yapının 5 tane evinden sorumluydu. Bizim eve haftada bir gelirdi, geldiği zamanlarda namazları kılıp kılmadığımızı, tuttuğumuz çeteleleri kontrol ederdi… Ben 4. sınıfta yapıya ait evde ev abiliği yapmaya başladığım sene mezun görüşmesi (meslek görüşmesi) adı altında görüşülmeye başlanıldı. Bu görüşmenin amacı öncelikle benim bildiğim kadarıyla hukuk fakültesi dışındaki bölümlerden mezun olanların devlet kadrosunda herhangi bir işe yönlendirilmeden bu yapı adına hizmet etmesi için yapıya birnevi vakıf olma açısından yapılmaktadır. Hukuk fakültesinden mezun olanların ise meslek itibariyle yapı açısından devlet kadrosunda bulunmasının önemli olması nedeniyle öncelikle hakimlik savcılık, daha sonra ise araştırma görevlisi olması yönünde yönlendirilerek yapıya kazandırılıp, yapı amaçları doğrultusunda bu şekilde yapıya hizmet etmesinin sağlanması amacıyladır. Ben üniversite son sınıfta iken bu görüşmeyi yapının sabah dershanesinde yaptım.O dönemde konya Selçuk üniversitesinde mezun olacak tüm şahıslar ile tek tek odaya alıp görüştüler.Ben odaya girdiğimde hatırladığım kadarıyla 2 şahıs vardı. Bunlardan BİR TANESİ SİVİLDİ, bu sivil olan şahsın ismini, soyismini veya kod adını bilmiyorum. Diğeri ise Askeri Hakim veya Savcılık yaptığını sonradan öğrendiğim KOD ADINI HATIRLAMADIĞIM M.S. isimli şahıs idi. Bu şahıs aynı zamanda hukuk öğrencilerinden sorumlu şahıs idi. Bu görüşmede bana hitaben ‘Okulun bitince ne olmak istiyorsun, biz sana bir yıl daha burada kal hizmet et kalır mısın’ şeklinde söylemişti, Bu toplantıda ayrıca anne babamızın ve kardeşlerimizin ne iş yaptığına dair yapı evliliği yapmayı düşünüp düşünmediğimizi sorarak bize ait özel bilgilerimizi topladılar. Bu şekilde bir görüşmem oldu. Bu görüşmeye benim dışımda katılan kişileri kalabalık olması nedeniyle hatırlamıyorum. Bana bu görüşmede 1 yıl daha yapı içerisinde hizmet etme görevini üstlenmeyeceğimi söyledim. Sonrasında bu görevin vefa görevi olduğunu yani üniversiteyi bitirdikten sonra 1 yıl kadar yapıya hizmet edilmesi olduğunu öğrendim… Ben okulum bitince ne olacağıma hangi mesleğe yöneleceğime dair ilk görüşmemi bu şekilde yaptıktan sonra tekrardan önceden Belletmenlik yapmış olduğum bu yapıya ait Güven Erkek Öğrenci Yurduna bu görüşmenin devamı niteliğinde bir görüşmeye daha katıldım. İlk görüşmede tüm bölümlerden mezun olacak şahıslar varken bu görüşmemde sadece Hukuk Fakültesinden mezun olacak kişiler vardı.. Ben o dönem mezun görüşmesi olduğunu bildiğim bu görüşmeye gittiğimde üçerli gruplar halinde odaya aldılar. Benim grubumda bulunup benimle birlikte odaya giren M.M. ve S.Ç. isimli kişilerdi. Bu odada görüşmenin yapıldığı dönemde Ankara’da hakim adayı olduğunu sonradan öğrendiğim 2 erkek şahıs gelmişti… Öncelikle bizimle görüşmelerinde bize hitaben önceki mezun görüşmesinde olduğu gibi okul bitince ne olmak istediğimiz, anne, baba ve kardeşlerimizin ne iş yaptığı yönünde sorular sordular ve bu şahıslar bizim hakim savcı olmak istediğimizi biliyorlardı. Tahmin ediyorum ki ilk mezun görüşmemizde bizim bilgilerimiz bu şahıslara iletilmişti ve bu şahıslar bize deşifre olmamak adına KYK yurduna kayıt yaptırmamızı yani yapıyla ilişkimiz yokmuş sürekli KYK yurdunda kalmışız izlenimi vermemiz istendi ancak ben KYK’ya kayıt yaptırmadım, KYK’ya bu süreçte kimin kayıt yaptırdığını da bilmiyorum. Bu görüşmemizde Ankara da bulunan erkek hakim savcı çalışma evlerinden bahsettiler. Bu yapıda kalanların çoğu arkadaşın Ankara’daki bu çalışma evine götürülüp ders çalıştırıldıklarından bahsettiler. Ancak görüşmemizin sonunda bu evlerde kalmamızın kesin olmadığını değerlendirme yapacaklarını, bu değerlendirme neticesi çalışma evinde kalacakların sonradan telefonla arayarak söyleyeceklerini, bizim bu süreçte okulumuzu bitirmemizi, alttan ders almamamızı, sıkça derslerimize çalıştığımızı kontrol edeceklerini ve tekrardan Konya’ya geleceklerini söyleyerek ayrıldılar. Bu olaydan sonra Üniversite bitimime yakın bir tarihte Ankara ilinden stajyer hakim olduğunu sonradan öğrendiğim …KOD ADLI M.A. ile daha önce yukarıda ismini, soyismini ve kod adını bilmediğim diye bahsettiğim kişi ile tekrar mezun görüşmesi adı altında bizimle görüşme yapmak üzere Konya’ya geldiler ve bakanlıktan geldiklerini söylemişlerdi. Bu şahıslar ile yine aynı yurtta yine üçlü grup şeklinde aynı kişilerle görüştüler. Bu sefer beni, M.M. ve S.Ç.’yi …KOD ADLI M.A. odaya aldı. Biz soruları üzerine ne kadar ders çalıştığımız bilgisini ve alttan dersimiz olup olmadığı bilgisini kendisine verdik. Ayrıca…KOD ADLI M.A. bizden en son güncel telefon numaramızı aldı ve değerlendirme sonucunda uygun görülenlerin Ankara da ki hakim savcı çalışma evine çağıracaklarını eğer okul uzama durumu olan varsa bunuda sorumlu oldukları abilere söylemeleri gerektiğini söyledi ve yine bu görüşmede bu hakim savcı çalışma evlerinin varlığını, mezuniyet görüşmesi yaptıkları kişileri dışarıda kimseye söylememizi ve kalmış olduğumuz yerlerdeki samimi arkadaşlarımıza dahi nereye gittiğimizi kimlerle görüştüğümüzü söylemememiz üzerine telkinlerde bulundular ve sonrasında görüşme sona erdi biz ayrıldık. Ben hukuk fakültesinde okuyan mezun olacak öğrencilerle bu şekilde görüşüldüğünü biliyorum ancak diğer bölümlerde okuyan mezun olacak şahıslarla kimlerin nerede görüştüğüne dair bir bilgim yoktur. Bu görüşmeye yine benim gurubumda yer alan M.M. ve S.Ç. Katıldı… Ben 2011 yılında üniversiteden mezun oldum ve sonrasında memleketime döndüm. Temmuz ayı ortalarında kullanmış olduğum …GSM numaralı hattımı, Ankara alan kodlu bir numaradan erkek bir şahıs aradı. Bu şahıs bana ismini söylemedi. Bana okulumu bitirip bitirmediğimi sordu. Bende kendisine mezun olduğumu söyledim ve bu şahısta bana o zaman Ankara’ya ders çalışma evine gel şeklinde söyledi ve geleceğim tarihi ve saati de ayarladı ve bu şekilde sözleştik. Ben bu görüşmede anladım ki okulumu bitirdiğim için Ankara daki hakim savcı çalışma evlerine kabul edilmiştim. Ben bu görüşmeden 2-3 gün sonra memleketimden otobüs ile Ankaraya gittim ve AŞTİ’de indim. Beni AŞTİ’de bir şahıs karşıladı… Beni aştide karşılayan şahıs …KOD ADLI E.G. isimli şahıs idi… Keçiören ilçesinde Dutluk semtinde Itri caddesinde gitsem bulabileceğim ve Google Maps den de yerini gösterebileceğim hakim savcı çalışma evine gittik… Ben Ankara ilindeki açık adresini bulabileceğim bu hakim savcı çalışma evinde 2011 Temmuz ayından 2012 mayıs ayına kadar 8-9 ay kadar kaldım.Bu süreçte bu evi sınava girene kadar çalışma evi, sınav açıklandıktan sonra mülakat evi olarak kullandım. Ayrıca mülakatı geçtikten sonra staj evinin geç bulunması nedeniyle bir müddet daha bu evde tek kalmaya devam ettim… Bu evin sorumlusu yani murakıbı …ve …KOD ADLI M.G. isimli şahıstı. Sermurakıbı ise …KOD ADLI E.G. isimli şahıstı. Ben yapmış olduğum staj dönemi ve murakıplık görevi bitimine yakın 5’lik olarak tabir edilen grupta olduğumu öğrenmiştim… Yapı içerisinde 5’lik ve 4’lük olarak kişilerin gruplara ayrıldığını biliyorum. Ancak 4’lük olarak tabir edilen kişilerin kim olduğunu bilmiyorum… HAKİM SAVCI ÇALIŞMA EVLERİNDEN SORUMLU OLAN MURAKIB TABİRİNİ ANLATMAM GEREKİRSE; yapı içerisinde 1 evden sorumlu kişilere murakıb deniliyordu, murakıbların görevi haftada en az 2 defa çalışma evlerine gelip, evde kimin ne kadar ders çalıştığını dair çeteleleri alır, aynı zamanda bu çetelelerde evde kalan kişilerin ne kadar kuran okuduğunu, ne kadar pırlanta denilen Fetullah GÜLEN’in kitaplarını okuduğunu, ne kadar risale ve cevşen okuduğu bilgileri olurdu. Murakıb geldiğinde namaz vakti ise evde kalanlara tesbihatlı olarak namaz kıldırırdı ve bizim evdeki durumumuzu öğrendikten sonra maddi anlamda ihtiyaçlarımızı karşılayıp para verirdi. Hatta tesbihat yaptırırken çok yüksek sesle değil, orta ses düzeyinde komşuların duymayacağı şekilde yapılırdı. Bundaki amaç evi deşifre etmemekti. Yine evde kalıp durumu olmayan insanlar ile bire bir görüşüp bu şahıslara burs adı altında para verirlerdi. Evde kalanlar Keçiören semtinde dışarı çıkmak zorunda kaldığında evin murakıbı olan …VE …KOD ADLI M.G. isimli şahıstan onun vermiş olduğu açık bir hat olan yani kimin üzerine kayıtlı olduğunu bilinmeyen yada başka birisi üzerine olan hattı arayarak murakıbımızdan izin alarak dışarı çıkardık. Murakıplar bu ev bilgilerini sermurakıblara verirdi. Şüpheliye açık hat tabirinden kastının ne olduğu ve bu hatların ne şekilde temin edildiği ve bu açık hatların nerelerde kullanıldığı hususunda bildikleri sorulduğunda; bildiğim ve hatırladığım kadarıyla anlatmak istiyorum, dedi. DEVAMLA; Ben normalde ders çalışmaya geldiğimde murakıbın bize kendisine ulaşmak için vermiş olduğu hattın, açık hat olup olmadığını bilmiyordum. Ancak kendi üzerine kayıtlı olacağını da düşünmüyordum. Murakıplık yaptığım döneme ilişkin ileride yapacağım açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ben bu açık hatların murakıpların, sermurakıpların ve ayrıca yapı içerisinde başka görevi olanların kendileri arasında yapıya ilişkin hususlardan bahsetmek ve kendi aralarında görüşmek için kullanıldığını öğrendim. Bu hatları kendi üzerimize kayıtlı telefon numaralarından aramalar yasaktı. Sadece ankesörlü telefonlardan ve yine aynı açık hat kullanan kişilerin bu açık hatlarında aramaların serbest olduğunu biliyorum. Ayrıca bu açık hatların Sıhhıye’de bulunan telefonculardan rahatlıkla alınıp temin edildiğini de biliyorum. Bu açık hatlar kontörlüydü ve kontör paraları yapı tarafından karşılanıyordu. Ben murakıplık yaptığım dönemde iki tane açık hat kullandığımı hatırlıyorum… Yani ben murakıp olduğum dönemde kendi kişisel hattım dışında bu açık hattı da her gittiğim yere gerek il içinde gerek il dışında götürüyordum. Zaten diğer murakıplarda , sermurakıplarda aynı şekilde 2 telefon kullanıyordu ve aynı şekilde yanlarında götürüyorlardı. Ben bu fake hatlardan kendi dönemimdeki murakıplarla ve sermurakıplarla görüşüyordum. Ayrıca bu hattan stajda birlikte kaldığım evden sorumlu olan F.Ç. ile, grup sorumlumuz olan …KOD ADLI N.A. ile, devrecimiz olan …KOD ADLI H.P. ile görüşüyordum. Yani yapı içerisinde yer alan açık telefon kullanan diğer sorumlu kişilerle görüşüyorduk. Hatta şu hususu da eklemek istiyorum. Evde kalan kişilerin çalışma evinde kaldıkları dönemde cep telefonları murakıplar tarafından toplanıyordu. Ancak sınavı kazanıp mülakata hak kazanan ve yapının mülakat evlerinde kalan kişilerin mülakat evinde özel cep telefonu kullanması serbestti. Bu açık hatları kullanan murakıp veya sermurakıplar kendisine ait açık hattan mülakat evinde kalan kişilerin kişisel telefon numaralarıyla görüşme yapıyordu. Bu nedenle bu açık hatlar tespit edilmesi halinde yapı içerisinde görevleri bulunan ve açık hat kullanan kişiler dışında mülakat evinde kalan kişilerin de özel telefonlarıyla bu açık hatların irtibatlı olduğu ortaya çıkacaktır. Kaldı ki; bu açık hatlar başkasının adına olduğundan bazen bu açık hatları hiç alakası olmayan kişiler de arıyordu. Bu kişiler aradığı zaman yapıdan biri olabileceğini düşünerek biz de cevap veriyorduk. Yine murakıplar veya sermurakıplar ev kiraladıktan sonra ev sahibi veya emlakçıyla bu hat üzerinden görüşmüş olabilirler. Yalnız bu durumlar çok istisnai durumlardır. Açık hatları arayan numaralar açısından çok istisnai olarak bu durum söz konusu olsa da, açık hattın aradığı kişiler arasında hukukçu olan ve açık hat ile hukukçu olan kişinin özel hattı aranmış ise bu arayan veya aranan kişi kesinlikle bu yapının içerisindedir. Hatta hukukçu olan bir kişinin özel hattından bu hatlar aranmışsa yine bu kişi kesinlikle yapının içerisindedir. Zaten yapıda vazife almış kişiler açık hat kullandığından vazife almış kişilerin herhangi bir açık hatla kişisel numaralarının irtibat kurması da söz konusu değildir. Zaten bu şekilde aramak yapı tarafından yasaklanır. Hatta ben murakıplık yaptığım dönemde açık hatlarda genelde Samsung’un kapaklı telefonları kullanıyordu. Yine murakıplık yaptığım dönemde kullanmış olduğum açık hattın takılı olduğu telefonun rehberinde üstüm olan veya birlikte çalıştığım sermurakıpların veya benim gibi murakıplık yapan kişilerin açık hatları ile mülakat döneminde mülakat evinde kalan kişilerin özel hatları kayıtlı oluyordu. Staj evlerinin Yenimahalle’de, çalışma evlerinin Keçiören’de yoğun olarak bulunması ve yine staj evlerinin Cevizlidere’de, çalışma evlerinin Keçiören’de yoğun olarak bulunması nedeniyle bu fake hatların bazları incelendiğinde bu yerler arasındaki baz hareketliliğinin fazla olacağını düşünüyorum. SERMURAKIB TABİRİNİ ANLATMAM GEREKİRSE; Sermurakıblar kişisine göre değişmekle birlikte en az 3 çalışma evinden sorumlu kişilerdi. Sermurakıblar ayda bir yada 2 defa çalışma evine gelerek öncesinde murakıplardan almış oldukları bilgiler ışığında sorunlu öğrencilere bu sorunların giderilmesi hususunda zaman zaman da bağırarak otorite kurarlardı. Evde kalanlar dışarı çıkacağımız zaman mutlak suretle sermurakıbtan onun vermiş olduğu cep numarasını ankesörlü telefondan arayarak izin alırdı. Onun bilgisi ve izni olmadan herhangi bir yere gitmemiz yasaktı. Sermurakıb cep telefonu olarak açık bir hat yani hat sahibi belli olmayan yada farklı bir kişi üzerine olan telefonu bu çalışma evinin amaçları doğrultusunda kullanıyordu. Bize esas kullanmış olduğu cep telefonu numarasını deşifre olmamak adına vermezdi. Ben yukarıda bahsetmiş olduğum ilk ve son kalacak olduğum çalışma evine gittiğimde …VE …KOD ADLI M.G. benden cep telefonumu aldı, alırken sım kartımı ve bataryasını çıkarttı ve bu şekilde kendisine teslim ettim… Ayrıca …VE …KOD ADLI M.G. isimli murakıbımız ders çalıştığımız dönemde evimize yemek vakitleri boş kalmamamız ve yapıya ait Cihan radyoyu dinlememiz için radyo getirmişti. Bizde çalışma evinde kaldığımız dönemde murakıba evde olup bitenlerden bilgi vermek için bir kişinin görevlendirildiğinden habersizdik. Ancak evde olup biten herşeyden murakıbın haberi oluyordu ve her geldiğinde bize evde konuştuklarımız, yaptıklarımızı açıkça sanki bizi görüyormuşçasına söylüyordu. Bizde bize getirdikleri radyoda bizi dinlemek için cihaz olduğunu düşündük ve bir keresinde arkadaşlarla birlikte radyoyu söküp içerisine bakmıştık. Evin murakıbı …VE …KOD ADLI M.G. evin kuralları olarak beni tek başıma odaya aldı ve bu evde cep telefonu kullanmanın yasak olduğunu, bu evde günde en az 10 saat ders çalışılacağını, namazlarınızı cemaatle kılacağınızı, hemen hemen her gece teheccüt namazına kalkılacağını, kalmış olduğum dönemin ramazan ayı olması münasebetiyle herkesin birer kez hatim yapması gerektiğini, komşularımızla çok fazla görüşmemizi eve kesinlikle komşuları almamamız gerektiğini, komşularımız ne iş yaptığımızı sorduklarında stajer avukat olarak tanıtmamızı, kalmış olduğumuz bölgede farklı çalışma evleri olduğunu bu evlerde kalan şahıslar ile dışarıda karşılaştığımızda bu evde kimlerle kaldığımızı bu evimizin adresini ve bu arkadaşları evimize davet etmemiz gerektiğini, kalmış olduğumuz çalışma evine dışarıdan kesinlikle kargo gelmemesini, eğer ailelerimiz herhangi bir şey (yiyecek, giyecek) göndereceği zaman Keçiören’deki kargo şubesine göndermelerini ve bizimde buradan gidip almamız gerektiğini, ailemizden birileri ziyarete geldiğinde dışarıda ilgilenip evimize kesinlikle getirmememizi ve ailemiz ile iletişimimizi haftada bir defaya mahsus olmak üzere ankesörlü telefondan iletişime geçmemiz gerektiğini ve yine ailemiz ile iletişime geçerken ankesörlü telefona toplu olmaktan gitmek ziyade birer ikişer kişi olarak dikkat çekmeden gitmemiz yönünde kuralların olduğunu söyledi. Bizde kendimizi komşulara karşı avukat stajyeri olarak tanıtıyor ve komşularımızla çok muhatap olmuyorduk. Genelde cuma günleri cuma namazı olduğunda cumaya çıktığımızda ankesör üzerinden ailelerimizle görüşüyorduk. Hatta alışverişimizi de genelde cuma günleri yapıyorduk. Bizim kalmış olduğumuz hakim savcı çalışma evinde sabit bir hat yoktu, hatta biz ailelerimiz ile görüşmek için eve sabit bir hat almamız gerektiğini söylemiştik ancak karşı çıktılar ve eve sabit bir hat bağlatmamıza izin vermediler. Benimle birlikte kalanların kod ismi yoktu, biz gerçek isimlerimizi söylemiştik ancak ben murakıb olduktan sonra …kod adını kullandım, bu kod adımı bana sermurakıbım olan …VE …KOD ADLI M.G. vermişti… ancak murakıp olarak sorumlu olduğum çalışma evinde veya mülakat evinde kalan kişiler beni …olarak bilmekteydi. Ben kod adımı pek kullanmazdım. Benim kalmış olduğum çalışma evini kimin kiraladığını bilmiyorum, evi bildiğim kadarıyla murakıb yada sermurakıblar ve ya stajer hakim savcılar kiralarlar, kiralanacak evlerin tespiti ev sahibi, yada emlakçıyla görüşülmesi, kiralanan evlerin ne amaçla kullanılacağını murakıb yada sermurakıblar ilgilenirdi, Kiralanan evin ev sahibine kirasını genelde bankadan EFT yapılırdı. Bunu da genelde murakıblar yapardı. Kalmış olduğum evde elektrik, su, doğalgaz abonelikleri genelde evde kalanların üzerine olmazdı üçüncü bir şahıs bu abonelikleri alırdı, bu üçüncü şahısta stajer hakim yada savcı olurdu, nadiren de olsa evde ders çalışanların adına abonelikler olmuştur. Benim ilk ve son kez kaldığım evin elektrik faturasının O.Ö.C. adına kayıtlı olduğunu hatırlıyorum. Yapıda hukukçulara genelde kod adı kullandıttırırlardı. Üniversite döneminde ben kod adını kesinlikle kullanmadım. Bu yapıda istisnai bir durumdur… Ben kalmış olduğum dönemde ramazan bayramına memleketime 3 gün gittim, ancak kurban bayramına göndermediler. Ramazan Bayramına giderken de telefonlarımızı bize verdiler, hatta Kurban Bayramının birinci günü ve Askeri Yargı sınavı için İstanbul’a gittiğimizde telefonlarımızı vermişlerdi. Bu evde kalanlar ölüm harici memleketlerine sık sık gidip gelmeleri yasaktı. Benim ilk ve son kez kalmış olduğum çalışma evinin su faturasını, doğalgaz, elektirik faturasını ödemelerini ben yapardım. Bu faturaların parasını …VE …KOD ADLI M.G. bana aylık verirdi ve bende ödemeleri yapardım. Bu çalışma evlerinin giderleri yapı tarafından bu şekilde karşılanıyordu. Ben bu evde mali konularla ilgileniyordum. Ancak bu evin gerçek sorumlusu Y.K. idi. Ancak ben hiçbir zaman bu evde kaldığım dönemde kira bedelini kendi adıma veya bir başkası adına yatırmadım. Hatta staja başladıktan sonra staj evinin geç bulunması nedeniyle bu evde bir müddet daha kaldım. Bu ev uzun süredir çalışma evi olarak kullanılıyordu. Komşular bile bu evin yapıya ait ev olduğunu fark etmişlerdi. Bu nedenle staj evine geçmeden önce bu evin taşınma işlemleriyle ben ilgilendim. Hatta Ankara’da bulunan hakim savcı çalışma evlerinin saklandığı depo vardı. Bu depoların kime ait olduğunu, nerede olduğunu tam olarak bilmiyorum ancak bu deponun Siteler civarında olduğunu sohbet esnasında duymuştum. Ancak nerede olduğunu görmediğim için tam olarak bilmiyorum. Bu kalmış olduğum ilk çalışma evinin eşyalarını ben topladım. Daha sonra dönemde depoculuk görevi bulunan 13. Dönem Adli Yargı Hakim Savcı adayı olan …KOD ADLI H. isimli şahıstı. Bu şahıs ben bu evin eşyalarını topladıktan sonra nakliyecilere taşıtarak depoya götürdü. Bu ev bu şekilde kapandı… Benim bu evde ders çalıştığım dönemde murakıbımız …VE …KOD ADLI M.G. önceki yıllarda çıkmış sınav sorularının yapı tarafından cevaplarıyla ve açıklamasıyla birlikte hazırlanmış soru bankalarını evdeki ders çalışan sayısına göre getirirdi, bu soru bankaları A4 çıktılarının kitap haline getirilmiş yayın evi belli olmayan içerisinde daha önceki yıllardan çıkmış iki bin civarında DİAMOND ibareli soru bankası kitapları getirirdi, bu soru bankasının içerisinde çıkmış olduğu yıl altında açıklamalı cevabı bulunurdu, bir nevi konu anlatımlı kitap mantığındaydı, bu DİAMOND ibareli kitap yapı tarafından güncel gelişmeler takip edilerek her yıl güncellenirdi, bu kitabı çoğaltmak, üzerinde karalama yapmak, dışarı çıkarmak yasaktı. Aynı zamanda her ders için ayrı ayrı soru bankaları vardı, bunlar piyasada hakim savcılık sınavlarına hazırlanmak için kullanılan kitaplardı. Bunlar da evimize gelirdi. Yine ben çalışma evindeyken ayda bir evde kalanların adetince deneme kitapçıkları murakıb tarafından getirilirdi, gerçek bir sınavdaymış gibi aynı süre zarfında bu deneme kitapçıkları çözülür, cevapları optik forma işaretlenirdi, bu optik formuna adı soyadı bölümüne sermurakıbın üstü olan …KOD adlı şahsın adı yazılır yanına boşluk bırakılarak gerçek ismimiz yazılırdı.. Biz optik forma işaretleme yaptıktan sonra murakıb bunları götürürdü. Bu optik formları nerede okuttuğunu bilmiyorum. Sonrasında bir hafta 10 gün sonra kimin kaç puan alarak kaçıncı olduğu söylenirdi. Murakıblar bu işi takip ederdi… Ben bu çalışma evinde hakim savcı sınavlarına hazırlanarak 2011 yılı ekim ayında askeri yargı, kasım ayında idari yargı ve aralık ayında adli yargı sınavlarına girdim. Ben askeri yargının sınavına girmeyi düşünmüyordum. Hatta böyle bir sınavın varlığından haberdar değildim. Çalışma evinde bulunduğum bir tarihte SERMURAKIBIMIZ OLAN …KOD İSİMLİ E.G. isimli şahıs bana askeri yargı sınavları olacağını ve bu sınavlara başvurmamız gerektiğini söyledi. Bu evde kalan Y.K. hariç evde kalan diğer kişilere askeri sınavlara başvurması yönünde talimat verdi. Talimatı herkesle tek tek görüşerek verdi… Şüpheliye ilk ve son kez kalacağı çalışma evinde kendisine sınav sorularının verilip verilmediği sorulduğunda; sınav sorularının verilmesi ile ilgili olarak bildiklerimi samimi bir şekilde anlatacağım; Ben 2011 yılındaki askeri yargı sınavına girme niyetim yoktu hatta böyle bir sınavın olduğundan da haberim yoktu ancak …KOD ADLI E.G. isimli sermurakıbımız çalışma evimize geldi evde bulunan yukarıda isimlerini saydığım şahıslardan Y.K. haricinde herkes ile tek tek odada görüştü bende sermurakıb ile görüştüğümde bana hitaben askeri yargı sınavının olduğunu bizimde bu sınava müracaat etmemiz gerektiğini söyledi ve bu şekilde kısa bir görüşmemiz oldu, evde kalanlardan bu sınava kimin başvurup kimin vurmayacağını aramızda görüşmedik, bende internet kafede başvurumu yaptım ve sermurakıbıma söyledim. Hatta askeri mevzuattan haberimiz olmadığını sınavına bu zamana kadar çalışmadığımı girsem bile kazanma ihtimalimin çok düşük olduğunu boşu boşuna paramı ve zamanımı harcamak istemediğimi söylemiş isem de sermurakıbım önemli değil sen yeter ki sınava gir şeklinde söyledi. 2011 yılında yapılan Askeri Yargı Hakim Savcılık sınavından 3-4 gün önce …KOD ADLI E.G. İSİMLİ SERMURAKIB tek başına eve geldi. Evdekilerle tek tek odaya alarak görüştü. Ben odaya girdiğimde bana abdestli olup olmadığımı sordu. Bende abdestliyim şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine odadaki Kur’anı Kerim i aldı ve cebinden ufak bir yemin kağıdı çıkardı. Ben elimi Kur’an-ı Kerim’e basarak sermurakıbın okuduğu yemin metnini tekrar ettim. Hatırladığım kadarıyla bu yemin metninde burada yaşananları bu ortamda bulunanlara ve hatta eşimize, anne babamıza anlatır isek Allah sizi çarpsın, perişan etsin, çoluğunuz, çocuğunuz perişan olsun şeklinde bir yemin metni okudu. Yemin metnini tam olarak hatırlamıyorum. Bende elim Kur’an-ı Kerim üzerinde olduğu halde yemin metnini tekrarladım. Ancak kafamda neden yemin ettiğimi düşünüyordum. Çünkü öncesinde böyle bir yemin olayına şahit olmamıştım. Bu yemin metninden sonra cebinden yada çantasından A4 çıktılarından oluşan sayısını tam hatırlamadığım ancak sorunun altında doğru cevabın işaretli olduğu tahminimce sınavda çıkacak kadar 100-120 adet civarında cevapları işaretlenmiş soruları bana uzattı ve bu sorular birkaç gün sonra gireceğim askeri yargı sınav soru ve cevapları olduğunu söyleyerek bana verdi. Sınava kadar birkaç gün bak sonrasında gelip senden alacağım şeklinde söyledi ve bu şekilde askeri yargı sorularını bana verdi… Ben bu durumun kul hakkına girdiği hususunda rahatsızlığımı dile getirdim ancak …KOD ADLI E.G. bana hitaben ‘bunun hoca efendiyle bu konunun istişare yapıldı, onun talimatıyla bu soruların verilmesinde sakınca yok’ şeklinde bana telkin edici söylemde bulundu. Ben bana verilen A4 çıktılarını bakmadan çalışma odamda kitabın arasına bıraktım. Oda arkadaşım …aynı odada olduğumuzdan benim görmeyeceğim şekilde sorular çözüyordu. Benim tahminimce bu şahıs sınavda çıkacak sorulara bakıyordu. Ben bana verilen soruların bir kısmına sınavdan önce bir kereye mahsus yarım saat kadar baktım ve girmiş olduğum askeri yargı sınavından bu soruların birebir aynısının çıktığını gördüm. Ancak doğru şıkları bilmeme rağmen işaretlemedim. Kendim çözmeye çalıştım. Normalde bana verilen sınav soruları benim kazanmama yetecek kadar olmasına rağmen bilerek soruları yapmadım. Sonuç olarak da 60 barajının altında 54 puan alarak sınavı kazanamadım. Eğer bu durumdan rahatsızlık duymasaydım 90 civarında rahatlıkla puan alırdım. Bu sınavdan evde kalanlardan bildiğim kadarıyla benim dışımda girenlerin hepsi sınavı kazandılar… Zaten askeri yargı hakim savcılık sınav soruları sınava girmiş birisi olarak gördüğüm kadarıyla çok zor bir sınavdır. Normal Hukuk Fakültesinden mezun olan bir kişinin bana göre sadece bu sınava özellikle bir yılını ayırarak çalışsa ancak kazanabileceği derecede zor bir sınavdır. Bu nedenle bu yapıda kalıpta askeri yargı hakim ve savcılık sınavını kazanan herkesin bu soruları bir şekilde elde ederek kazandığını düşünüyorum. Asker yargı hakimlik savcılık sınavlarıyla ilgili bildiklerim bundan ibarettir. Ben ayrıca 2011 yılındaki Kasım ayında yapılan idari yargı sınavına da girdim… Yine bu sınavın akşamına gece saat 22:00-23:00 sıralarında …KOD ADLI E.G. isimli sermurakıb eve geldi. Evde bulunanlarla tek tek odada görüştü. Ben odaya girdiğimde bana hitaben aynı askeri yargı sınav sorularının vermeden önce olduğu gibi abdestli olup olmadığımı sordu. Bende abdestliyim dedim. Bunun üzerine Kur’an-ı Kerim’e el basarak, askeri yargı hakimlik sınav sorularının verilmesinde anlattığım gibi yemin ettirdi. Yemin metninin içeriği yine aynı şekildeydi. Ben askeri yargı sınav sorularının verilmesinden önce de bu tür yemin merasimine şahit olduğum için içimden demek ki idari yargı sorularını verecek diye düşündüm. Evde kalanlarla aynı şekilde birebir görüştü ve sonrasında vaktinin olmadığını saatin geç olduğunu başka evlere de gitmesi gerektiğini söyleyerek hepimizi salonda topladı ve ertesi gün gireceğimiz idari yargı sınav sorularını bize verdi. Toplam 140 soru vardı ve cevaplar a,b,c,d, e şeklindeydi ve doğru şık kırmızı kalemle işaretlenmişti. Yaklaşık yarım saat kadar bizim bu sorulara bakmamızı bekledi. Bizde evde bulunan ben, Y.K., İ.P., A.A., M.A., İ.Y. ve Y.E.K. olmak üzere toplam 7 kişi olarak sırasıyla A4 kağıtlarını birbirimize vererek tüm sorulara baktık. Sonrasında sermurakıb bu soruları alarak başka evlere gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Bende ertesi gün girmiş olduğum idari yargı sınavında 140 sorunun 140’ının da çıktığını gördüm. 140 sorunun yerleri ve doğru cevaplarının yerleri sınavda değiştirilmişti ancak tüm sorular aynıydı. Bu sınav sorularını vermeden önce sermurakıb bize sınavdan kaç puan alacağımızı söylemedi ve yüksek bir puan almamız gerektiğini, mülakat aşamasında yapının bize referans olması konusunda ellerinin güçlü olacağını söyledi. Ben bu sınavdan 76 civarında puan aldım. Bu sınavda yine kendi bildiğim haricinde cevabını bildiğim diğer soruları yapmadım. Sınavda şaibe olabileceği düşüncesiyle doğru bildiğim cevapları bile daha düşük puan alabilmek için yanlış yaptım. Bu sınavda evde kalan diğer arkadaşların kaç puan aldığını hatırlamıyorum. Ben bu sınavı kazanarak mülakata hak kazandım…2011 idari yargı sınav soruları bu şekilde bize verilmiş oldu. Bu soruların verilmesine ilişkin bildiklerim bunlardan ibarettir. Bu soru verilmesi olaylarından sonra bizim çalışma evimiz soruların verildiği ev olarak evde kalanlar arasında artık dillendirildi ve evdeki herkes nasıl olsa sınavdan önce sorular geliyor mantığıyla rehavete kapılarak ders çalışmalarını aksattılar. Ancak ben ve A.A. bu durumu fırsat bilmek yerine çalışmalarımızı daha da artırdık. Günlük çalışma kapasitemizi 12-13 saate kadar çıkardık. Yine bu süreçte eve …KOD (Kod adını ilerleyen aşamada öğrendim) ADLI N.A. isimli şahsı, SERMURAKIB …KOD ADLI E.G. ders çalışması için getirdi. Bu şahsın mezun olalı 8 sene geçmişti ve yapının farklı birimlerinde yurt dışı faaliyetlerinde Avusturya’da görev almıştı. 8 yıllık süreçte hukuki bilgisi de zaten kalmamıştı ancak bizim ev soru verilen ev olduğu için bu şahsı da öyle tahmin ediyorum ki sınavı kazanması için bizim eve getirmişlerdi. Hatta şöyle bir durum da söz konusudur, 2011 yılında mülakat girecek kişi sayısını 2 katından 3 katına yaş sınırını da 32’den 35’e çıkardılar. Avukatlardan hakim savcılığı geçişler içinde bu yaş sınırını 40’tan 45’e çıkardılar. Her yıl 300-400 olan hakim savcı alınma sayısını 500’e çıkardılar. Anlıyorum ki bu aşamada yapının güçlü pozisyonundan dolayı nerde hukuk mezunu yapıya mensup şahıs var ise bunları hakim savcılık mesleğine kazandırarak yargı erkini ele geçirmek niyetindeydiler. Bu yüzden N.A. gibi 8 yıldır hukuk bilgisi bulunmayan şahsı bizim evimize alarak hakim savcı çalışma kadrosuna yerleştirdiler. Ben yine 2011 yılı Aralık ayındaki adli yargı sınavının sorularının verilmesine ilişkin bildiklerimi anlatacağım… Yine bu sınavın akşamına …KOD ADLI E.G. isimli sermurakıb gece 2 yada 3 gibi eve geldi… Evde kalanlarla yine oda da tek tek görüştü. Bu görüşme içeriği de yukarıda idari ve adli yargı hakim savcılık sınav sorularının verilmesi olayındaki gibiydi ve aynı şekilde yemin metni okutularak Kur’an’a el bastırıldı. Daha sonra soruları evde bırakarak siz yarım saat kadar bakın ben başka bir eve gidip geleceğim şeklinde söyledi. Bizde dönüşümlü olarak bakabildiğimiz kadar sorulara baktık. Toplam 140 soru vardı cevaplar a,b,c,d,e şeklindeydi ve doğru şık kırmızı kalemle işaretlenmişti. Yaklaşık yarım saat kadar bu sorulara baktık… Sonrasında sermurakıb eve gelerek soruları alarak evden ayrıldı. Bende ertesi günü girmiş olduğum adli yargı sınavında 140 sorunun 140’ının da çıktığını gördüm ancak bir önceki akşam bu 140 sorunun yerleri ve doğru cevaplarının yerleri sınavda değiştirilmişti. Ben bu sınavdan 82.9 civarında puan aldım ve mülakata hak kazandım. Bu sınavda yine kendi bildiğim haricinde cevabını bildiğim diğer soruları yapmadım. Sınavda şaibe olabileceği düşüncesiyle doğru bildiğim cevapları bile daha düşük puan alabilmek için yanlış yaptım. Bu sınavda evde kalan diğer arkadaşların kaç puan aldığını hatırlamıyorum, ancak sınava girenlerin hepsi sınavı kazanıp ve mülakata hak kazanmıştı. 2011 Adli yargı sınav soruları bu şekilde bize verilmiş oldu… Adli ve İdari yargı sınavlarında çıkacak olan soruların bulunduğu A4 çıktısı üzerinde hatırladığım kadarıyla sağ üst köşesinde ‘RUMUZ’ ibaresi ve Fabrika Bilgisi olarak da Kağıdın altında orta bir yerde …A.Ş.’ ibaresi yazdığını belirtmek istiyorum. Ben 2011 adli ve idari sınavlarını kazanarak mülakata hak kazandım ancak o dönemde şöyle bir uygulama oldu idari ve adli mülakat sonuç arasında 1-1.5 ay kadar süre vardı… Sınavlarından sonra çalışma evinde kalanları memleketlerimize göndermediler. Çalışma evinde birlikte kaldığımız İ.P. memleketi Denizli olması sebebiyle Denizli İli Tavas ilçesi Karacabölük Kasabasında ismini bilmediğim yapıya ait bir yurt ayarlamıştı… Denizli’de 1 hafta kadar kitap okuma kampı yaptık… Bu kampta akşama kadar Fetullah GÜLEN’in pırlanta denilen kitaplarını, vaaz cdlerini, risale-i nur kitaplarını ve bunun yanında Kur’an ve cevşen okuyorduk ve dinliyorduk. Denizli’ deki kitap okuma kampımız bitince … Denizli’den ayrılarak memleketim olan Ordu’ya ailemin yanına gittim. Memleketimde 1 hafta kadar kaldıktan sonra …VE …KOD ADLI M.G. Ankara’ ya dönmemizi söyledi ve bende çalışma evine döndüm. Ankara’ya döndükten ve sınav açıklandıktan sonra benim çalışma evi olarak kaldığım ev mülakat evi olarak kullanılmaya başlandı. Mülakat evinin murakıbı …VE …KOD ADLI M.G., SERMURUKIBI DA …KOD ADLI E.G. olarak devam ediyordu… Bu süreçte yazılı sınav sonuçları açıklandı, çalışma evinde kalanlardan hatırladığım kadarıyla ben, M.A., A.A., İ.Y. ve Y.E.K. hem adlı hemde idari yargı sınavını kazanmıştık. İ.P., Y.K. ve …KOD ADLI N.A. isimli kişiler ise sadece adli yargı sınavını kazanmıştı. Bunun üzerine mülakat evinde bir değişikliğe gidildi. İ.P. ve Y.K. isimli kişiler farklı bir mülakat evine gönderildi. Bunun sebebi idari yargı ile adli yargı mülakatlarının evlerinin ayrı olması nedeniyleydi. Y.E.K. ve A.D. isimli şahıslar ise bunlardan farklı bir mülakat evine gönderildi. …KOD ADLI N.A. isimli şahısta 15-20 güne bir mülakat evine geliyordu, muhtemelen eşinin yanına Avusturya’ya gidip geliyordu. Benim kaldığım mülakat evine A.D., F.Y. ve E.A. isimli şahıslar geldi. Bu süreçte …VE …KOD ADLI M.G. önceki yıllarda yapılan mülakatlarda çıkmış soruları cevapları hazır halde bize A-4 çıktısı halinde vermişti… Mülakat evi sermurakıbımız olan …KOD ADLI E.G. isimli kişi bize koyu renk takım elbise almamızı çünkü bu evde yapıya mensup kişiler tarafından evde kalanlara mülakat provası yapılacağını söylemişti. Mülakat yapılmadan önce alacağımız koyu renk takım elbise ile birlikte beyaz gömlek giymemezi, koyu renk ya da kırmızı kravat takmamızı, bağcıklı siyah ayakkabı giymemiz gerektiğini söyledi… Mülakat Provası için eve 3 kişi geldi… Bu şahıslar odaya geçip oturdular. Önlerine masa konuldu ve bizde dışarda sıramızı bekledik. Sıra bana geldiğinde odaya girdim. Odada benim oturmam için bir sandalye vardı. Otur demeden oturmamam gerektiği öncesinde söylenmişti ve bende otur demeleri üzerine sandalyeye oturdum.Kendimi tanıttım ve mezun olduğumu okulu, memleketi söyledim. Bana toplamda 3 tane soru sordular iki tanesi hukuk ile alakalı bir tanesi genel kültür ile alakalıydı. Bende bu sorulara bildigim kadarıyla cevap verdim. Bu şekilde mülakat provam tamamlandı. …KOD ADLI İ.Ö. isimli kişi mülakat aşamamdan sonra bana hangi gazeteyi okuduğumu sordu. Bende takip ettiğim bir gazete yok dedim. Bunun üzerine sosyal demokrat gazetesi okumamı yani cumhuriyet, sözcü gazetesi okumamı söyledi. Ayrıca son zamanalarda güncel müzik dinleyip bunları takip etmemi mülakatta bunların çıkabileceğini de söyledi. Mülakat sonrasında genel kültürümün eksik olması nedeniyle bu konuda eleştiride bulundular. Evde kalan diğer şahıslar da aynı şekilde mülakat provasına katıldılar… Mülakat sürecinden sonra Adalet Akademisinde koordinatör hakim olduğunu sonradan öğrendiğim KOD ADINI HATIRLAMADIĞIM Ü.A. isimli şahıs eve geldi. Yanında isminin sonraki süreçte M. olduğunu ve Adalet Akademisinde Meslek içi eğitim bürosunda koordinatör hakim olduğunu öğrendiğim ve yine sonraki bir süreçte Ankara İdare Mahkemesinde görevli bir hakim olduğunu ve Ordulu olduğunu öğrendiğim ve öncesinde mülakat provasına katılan şahıslar bulunmaktaydı. Ben bu şahıslardan sadece Ü.A. isimli kişi ile birebir görüştüğümde bana hitaben ‘yıllık iznimin ne kadarını yapı için ayırabileceğimi, maaşımızdan para istedikleri takdirde ne kadar verebileceğimi, yapı içerisinden evlenip evlenmeyeceğimi’ sordu… Benim gerek çalışma evinde gerek mülakat evinde bulunduğum süre zarfında maddi durumum iyi olmamasından dolayı murakıbımız …ve …KOD ADLI M.G. bana her ay 100 TL para veriyordu… Ancak bazı arkadaşların memleketlerinden hemşehrisi olan kişilere yönlendirildiklerini hatırlıyorum. Sonrasında ben gerçek mülakatı geçtim. 2012 yılı Nisan ayında Ankara Adliyesinde 15.Dönem Adli Yargı Hakim ve Savcı adayı olarak göreve başladım… Mülakat sonucu açıklanmadan önce murakıbımız olan …VE …KOD ADLI M.G. bize staj yapacağımız illeri ve Adalet bakanlığında dolduracağımız olan staj yeri tercih belgesinde tercih edeceğimiz illeri sırasıyla söylemişti. Bana da birinci sırada Ankarayı, ikinci sırada İstanbulu ve 3.sırada ise memleketim olan Orduyu tercih listesine yazmamı söylemişti. Ben de bu doğrultuda tercihlerimi yaptım… Ankaranın 1.sırada tercih ettirilmesinin sebebi Ankarada staj yapacak kişilere murakıplık ve yapıda farklı görevlerin verilmesi, Gaziantep ilinin 1. Sırada tercih ettirilmesinin sebebinin ise Mezuncu (Üniversite Son Sınıf hukuk öğrencileriyle kariyer görüşmesi yapan) görevinin verilmesi olduğunu sonraki süreçte öğrendim… Mülakat sonuçları açıklandıktan sonra stajını benim gibi Ankara da yapacak olan kişilerin bir kısmını Keçiören de öncesinde gitmediğim ve yapı tarafından daha önce Hakim savcı ders çalışma evi olarak kullanılan bir evde topladılar. Burada bize staj döneminde bizimde ilgilenecek kişiyi tanıttılar… bizim dönemde …KOD ADLI H.P.’nin altında sorumlu olduğu 15. Döneme ait Ankara’da 4 tane staj evi kiralandı. Bu staj evinde kimlerin kalacağı …KOD ADLI H.P. tarafından söylenmişti. Bu kişi aynı zamanda devreci idi… Devrecinin üzerinde de …KOD ADLI İ.Ö. isimli sivil şahıs bulunuyordu. Bu şahsın üzerinde de …KOD ADLI R.A. isimli şahıs vardı. Yanlış hatırlamıyorsam bu şahıs 13-14-15. Dönemlerdeki tüm stajerlerden sorumlu şahıs idi. Bu şahsın yapıdaki görevine verilen ismi bilmiyorum… Ben 12 Nisan 2012 tarihinde Ankara ya gelerek Ankara ilinde stajımı başlattım, staj evim belirli olmadığı için çalışma evinde mayıs evine kadar kaldım, mayıs ayı içerisinde bana Yenimahalle de ivedik metrosuna yakın bir yerde ev tutulduğunu içerisine yapı tarafından sıfır eşyalar konulduğunu söylediler. Ben bu evi gitsem bulabilirim ve Google maps ten gösterebilirim . Bu ev benim staj evimdi, bu evde benimle beraber M.K., M.G. ve F.Ç. ile beraber kalacağım söylendi. Bu evin sorumlusu F.Ç. idi. Bu eve Adana da staj yapan hakim savcı adaylarından E.Y., O.Ç., A.G. isimli şahıslar geliyordu. Bunlar yapıdan soğumamak için bize zimmetlenen kişilerdi. Staj yaptıkları yerlerden Cumartesi günü 15 günde bir program yapmak için geliyorlardı. Bu programda Cumartesi günleri sabahtan akşam 5’e kadar program oluyordu, stajdan birkaç arkadaş evden toplanıp Kur’an-ı Kerim, cevşen, risaleinur ve fetullah gülenin kitapları okunurdu, aynı zamanda fetullah gülenin videoları izlenirdi, Fetullah GÜLEN’in her hafta yayınlanan bamteli isimli videosu izlenirdi… Devreci olan …KOD ADLI F. isimli şahsın sorumlu olduğu staj evlerinde kalan kişilerin …KOD ADLI H.P.’nin sorumlu olduğu staj evlerine gidilmesi yasaktı. Ayrıca bunun tam tersi durumunda da gidilmesi yasaktı. Bu evde kalanlarla görüşmemiz evlerine gitmemiz herhangi bir irtibatımız olması istenmezdi, bizim bu evlere gittiğimiz yada onlardan eve gelenleri görmeleri halinde bize kızarlardı, bu şahısları devrecileri ve gurubçuları farklıydı yapı içerisinde çok fazla kişinin birbirini tanımaması için böyle bir sistem kurulmuştu… Staja başladıktan sonra ilk maaşımızın tamamının staj evine ve içinin eşyalarına verileceğinden cemaate vermemiz söylendi ve bende bu sebeplerden dolayı maaşımın tamamını verdim ve sonraki dönemde ise bekarlardan yüzde 15, evli olanlardan da yüzde 10’unu himmet adı altında bizden alınacaklarını söylediler ve bende kabul ettim. Bu süreçte maaşımın yüzde 15 kısmını ev sorumlumuz F.Ç.’ye veriyordum. Bu şahıs da grupcumuz olan …KOD ADLI N.A.’ya ya da devrecimiz olan …KOD ADLI H.P.’ye veriyordu… Ben yapının staj evinde kaldığım süre zarfında hafta içi stajımıza gidiyorduk. Cumartesi günleri de sabahtan akşam 5’e kadar program oluyordu. Stajdan birkaç arkadaş evden toplanıp Kur’an-ı Kerim, cevşen, risaleinur ve Fetullah GÜLEN’in kitapları okunurdu.Aynı zamanda Fetullah GÜLEN’in videoları izlenirdi.Fetullah GÜLEN’in her hafta yayınlanan bamteli isimli videosu izlenirdi. Benim kalmış olduğum staj evlerinde kural olarak bu staj evlerine birinci derece akraba dışında başkaca bir sosyal arkadaşımın gelmesi yasaktı. Aynı zamanda kendi dönemimiz haricinde alt dönem üst dönem hakim savcılarında staj evlerine gidip gelmesi yasaktı. Bizim dönemdeki staj evleri dubleks evlerdi. Burada başka illerden hafta sonları gelen yapıya mensup hakim savcıların daha rahat kalması için olduğunu düşünüyorum… Ben yapının bu staj evinde 2012 mayıs ayından kasım ayına kadar 6 ay kadar kaldım, bu süreçte annem rahatsızlandı, kendisini ameliyat ettirmek için Ankara’ya getirecektim, ancak yapıda üstlerime bu durumu anlattım. Annemi getireceğimi rahatsız olduğunu ayrı bir ev tutmam gerektiğini, annemin sağlık problemleriyle ilgileneceğimi söyledim ancak bana olumlu yada olumsuz bir dönüş yapmadılar 2 ay boyunca beni bu şekilde oyaladılar. Bu süreçte de babam vefat etti. Tüm bu olumsuzluklar üzerine de ben de iyice yapıdan soğudum herhangi bir üstüme danışmadan Yenimahalle’de kendime ait kendi adıma bir ev kiralayarak burada annemle yaşamaya başladım. Annemi ameliyat ettirdim. Benden sorumlu olan …KOD ADLI N.A. VE …KOD ADLI H.P. kiralamış olduğum eve geldiler gerçekten doğru söylediğimi annemin halini görünce anladılar. Bunun üzerine benim kalbimi kırdıklarını söyleyerek benden özür dilediler. …KOD ADLI İ.Ö. isimli stajer hakimlerden sorumlu sivil şahısta bu süreçte yardımımız olsun maksadıyla yeni ev tuttuğum için ihtiyacımı karşılamam üzerine 1.000 TL para göndermişti. Bunu da …KOD ADLI N.A. bana bu şekilde anlatarak verdi. Ben 2013 yılı haziran ayına kadar annemle bu şekilde evde kaldım ve programlara aksatarak gittim. Staj döneminde hafta sonları genelde yukarıda anlattığım şekilde ibadetle geçiriyorduk. Yine bir hafta sonu yapıda evlilik işlerinden sorumlu …KOD ADLI ŞAHIS benim staj evime geldi. Evde kalanlarla tek tek odada görüştü. Ben odaya girdiğimde benden evlenmek istediğim bayanın mesleğinden, göz renginden tutunda en ufak ayrıntısına kadar anlatmamı istedi. Ancak bende bu şahsın yaşı benden büyük olduğu için dilimin döndüğünce evlenmek istediğim kriterde bayanı anlattım. Özellikle evlenmek istediğim bayanın öğretmen olmasını, hukukçu olmamasını istedim. Bunun üzerine benden vesikalık fotoğrafımın arkasına boyumu, kilomu, memleketimi, yaşımı yazarak vermemi istedi. Bende bunları yazarak …KOD İSİMLİ şahsa verdim. O dönemde bize aynı devre bayan arkadaşlarımıza göz göze gelmememiz evlilik aşamasında aynı dönem şahıslardan ziyade alt yada üst dönemler evlendirileceğimiz söyleniyordu. Sonrasında ben bu şahsı bir daha görmedim. Sonraki süreçte de bu şahsın yerine …KOD ADLI ŞAHIS ilgilenmeye başladı. Bu şahısta yine evlilik biriminden sorumlu idi. Bu şahıs beni bir gün Emek semtinde bir bayan şahsın fotoğrafını göstermek için çağırdı. Ben de gittim kendi arabasında gösterdi. Özellik olarak bu bayanın hataylı ve 13. dönem hakim adayı olduğunu söyledi ve bana resmini gösterdi. Bende hukukçu olması memleketinin uzak olmasından dolayı kabul etmedim. Sonrasında …KOD ADLI ŞAHIS yurt dışına eğitime gitti. Bunun yerine evlilik biriminden sorumlu olarak …KOD ADLI Y.T. isimli şahıs geldi. Bu şahıs halen eşim olan Y.B.’nin resmini bana …KOD ADLI H.P. vesilesiyle gösterdi. Bende eşimin memleketimden olmasından dolayı görüşmeyi kabul ettim… …KOD ADLI H.P. de eşimle beni bir araya getirmek için …KOD ADLI Y.T’nin Etimesgut’ta bulunan hakim savcı lojmanına gittim. Kendi evinde bizi görüştürdü. İlk görüşmem olumlu geçince ikince defa tekrar bu şahsın evinde görüştük ve anlaştığımıza kanaat verince de birbirimize telefon numarasını vererek görüşmeye başladık ve bu vesileyle ben yapı evliliğini gerçekleştirmiş oldum. Yine staj evinde hafta sonları yabancı dil birimi sorumlusu geliyordu. Yapının içerisinde yer alan stajer hakim savcılara yabancı dil öğrenmelerini teşvik ederek kurslara göndermek ve yabancı dil çalışmalarını sağlamaktı. Yapıda bu görevi yapan şahıs …KOD ADI kullanıyordu ancak ismini hatırlamıyorum. Bu şahıs hafta sonları geldiğinde bizim yabancı dile ağırlık vermemizi kursa gitmemizi yabancı dil çalışanların en az iki saat ders çalışması gerektiğinden ve yabancı dilin öneminden bahsederdi.Bir keresinde de yabancı dil birim sorumlusu olarak KOD ADINI BİLMEDİĞİM İ.A. isimli şahıs gelmişti. Bu şahısta aynı şekilde yabancı dilin öneminden bahsetmişti ancak benim yabancı dile merakım olmadığı için herhangi bir kursa gitmedim ve İngilizce çalışmadım… Ben 15. Dönem hakim savcı adayı olarak görev yaptığım dönemde bana murakıplık görevi verildi, dedi. Şüpheliye adaylık döneminde hakim savcı adaylarına verilen görevlerin bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise bunlar hakkında bilgisi olup olmadığı, bu hususları anlatıp anlatamayacağı sorulduğunda; bildiğim kadarıyla samimi bir şekilde anlatacağım, dedi; Ben adaylığa geçtikten sonra murakıplık, sermurakıplık, notçuluk, mezunculuk, depoculuk gibi görevler veriliyordu. Bana da bu görevlerden murakıplık ve notçuluk görevleri verildi. Ben bu görevlerden murakıplık ve sermurakıplığı yukarı kısımda açık bir şekilde anlatmıştım. Bu görevler dışında NOTÇULUK görevini anlatmam gerekirse, Ben stajer hakim savcı adayı iken öncesinde düzenli olarak ders çalıştığım için ders çalışma saatlerimin yüksek olmasından dolayı ‘NOTÇULUK’ yapabileceğim kanaatiyle …VE …KOD ADLI M.G. bana hitaben beni notçu yapacaklarını söyledi ve ararlarsa çağrılan yere gidersin şeklinde söyledi. Staja başladıktan kısa bir süre sonrada F.A. isimli şahıs beni aradı ve Ankara’da Yenimahallede Ragıp Tüzün isimli parka gelmemi söyledi. Ben de o parka gittim ve kendisiyle görüştüm. Kendisiyle ilk defa bu vesileyle görüşmüş oldum. Bana 2011 yılında çok kanun değiştiğini, bunlardan bir tanesinin de Borçlar Kanunu olduğunu söyledi. Bu yüzden ders çalışma evinde kullanılan Borçlar Hukuku soru bankasındaki kira sözleşmesine ilişkin ne kadar soru varsa hepsinin son güncel hale getirilmesi hususunda soruların düzeltilmesi, açıklamalı şekilde cevaplarının gerekçeli olarak yazılmasına dair benden çalışma yapmamı istedi. Borçlar Hukuku kitabını almam hususunda bana belli bir miktar para verdi. Bende Borçlar Hukuku kitabı aldım. Yine bana flash ortamında borçlar hukuku kitabını düzeltmem için vermişti. Bende ikametimde bu soruları ve cevaplarını güncel haline getirerek flash ortamında tekrar F.A.’ya teslim ettim. Sonraki süreçte yapının NOTBİRİMİ yani çalışma evlerindeki soru bankalarını hazırlayan birim benim bu çalışmamı beğenmiş hakkımda notçuluk kanaati oluştuğundan dolayı beni Yenimahalle’de gitsem bulabileceğim bir eve çağırdılar. Bu evde benimle beraber notçuluk yapan F.A., H.A., S.B., M.A.B., M.E., İSMİNİ HATIRLAMADIĞIM BİR ŞAHIS vardı… Bu evde kod ismi kullanılmıyordu. Herkes kendi ismini kullanıyordu. Ayrıca bu eve 2 haftada bir belirli gün ve saatte gidilip görüşme yapılıyordu. Bu evde not birimi için kullanılan ayrı masa üstü bilgisayar, tarama cihazları ve fotokopi makinesi vardı. Bu evde bulunanlara sınavda çıkabilecek konular paylaştırılmıştı. Bana da İcra İflas Hukuku ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu verilmişti. Bende hakim savcı çalışma evlerinde yapılacak olan deneme sınavlarında sorulmak üzere sorular hazırlayarak buraya verdim. Yani bu şekilde tüm derslerin sorularına yönelik bir soru havuzu oluşturulmuştu ve bu havuzdan çalışma evlerine deneme kitapçıkları bastırılarak gönderiliyordu. Evlerde kullanılan DİAMOND ibareli soru bankasına dair nasıl bir çalışma olduğuna dair bilgim yoktur. DİAMOND ibareli soru bankasının ve evlerde yapılan deneme kitapçıklarının yapıya ait bir matbaahanede basıldığını şu vesileyle biliyorum. Ben bir keresinde kitap okuma yarışmasında okunacak olan A.A.’nın yazmış olduğu Hizmet rehberi isimli kitabın staj yapan hakim savcı adaylarına dağıtılmak üzere yeni mahallede bulunan …Kırtasiye isimli yere bırakılması ve bizede oradan alınması talimatı verilmesi nedeniyle bu kitabı almak üzere Şafak Kitap kırtasiyeye gitmiştim bu vesileyle Diamond isimli kitabların ve denemelerin burada basıldığını da biliyorum. MEZUNCULUK görevi alan kişilerin ne görev yaptıklarından bahsetmem gerekirse; Üniversiteyi bitirecek olan Hukuk Fakültesi öğrencileriyle görüşme yaparak, görüşme yaptıkları öğrencilerin Ankara’da bulunan Hakim Savcı ders çalışma evlerine ders çalışmak için gelmelerini sağlamaktır… DEPOCULUK görevi alan kişilerin ne görev yaptıklarından bahsetmem gerekirse; Hakim Savcı ders çalışma evleri ve yine hakim savcı adaylarının staj döneminde kalacakları evlerdeki eşyaların temin edilmesi, muhafaza edilmesi ve taşınacağı esnada nakliye işlemlerini gerçekleştiren kişidir… Benim adaylık dönemimde verilen görevlerle ilgili bildiklerim bunlardan ibarettir. Staja başladığımızda benim çalışma evlerinde nasıl ki murakıbımız ve sermurakıbımız varsa bizden sonraki mezunlarında Ankaraya geldiklerinde murakıb ve sermurakıblara ihtiyaçları oldu. Benim çalışma evimin murakıbı olan …KOD ADLI M.G. sermurakıb olmuştu ve artık …KOD ADINI kullanmaya başladı. Daha önce bize murakıplık yaptığı dönemde …kod adını kullanıyordu. Bende bu şahsın altında …kod adını kullanarak murakıplık yapmaya başladım… Benim murakıb olarak herhangi bir çalışma evine ilişkin üzerime bir abone almışlığı, ev kiralamışlığım veya herhangi bir kira sözleşmesine imza atmışlığım yoktur… Ben murakıb iken …VE …KOD ADLI M.G.’nin sermurakıb olarak açık hat dediğimiz (uzun uzadıya yukarı kısımlarda açıklamasını yapmıştım) yani kendi adına kayıtlı olmayan bir telefonu vardı. Bana da yine bu açık hatlardan kimin adına olduğunu bilmediğim numarasını hatırlamadığım Samsung marka eski model cep telefonu vermişti. Benim yapı tarafından verilen bu cep telefonunda Sermurakıb …VE …KOD ADLI M.G. kullandığı açık hat ile yine benim gibi murakıplık yapan diğer şahsın da telefonları bu telefonumda kayıtlıydı. Bunları kaydederken kod adlarıyla kaydettiğimizi söyledikleri için bu telefonda diğer kişileri kaydederken kod adlarıyla kaydettiğimi hatırlıyorum. …VE …KOD ADLI M.G.’nin sermurakıb olduğu dönemde 4 evden sorumluydu ve bu 4 evin murakıbına da açık hat (fake hat) tan vermişti… Ben murakıplık olarak sorumlu olduğum çalışma evine haftada bir iki defa uğrardım. Evde kalanların ibadetlerini ne kadar yaptıklarının, ders çalışma hususundaki gayretlerinin ve hangi konulara kadar geldiklerinin, tutmuş oldukları çetelelerini ders çalışanlardan alırdım ve sermurakıbım olan …VE …KOD ADLI M.G.’ye verirdim. Ben …VE …KOD ADLI M.G.’nin üzerinde kimin olduğunu bilmiyorum, Ben sorumlu olduğum eve DİAMOND ibareli soru bankasından götürdüm. Bu evdeki öğrencilere bu kitaptaki soruların önceki yıllarda çıkmış sorular olduğunu söyleyerek çalışmaları gerektiğini, bu kitabı dışarıya çıkarmamaları, üzerinde karalama yapmamalarını tembihledim. Yine bu evde ayda bir defaya mahsus evde kalanların sayısı adedince deneme kitapçığı götürüp gerçek bir sınav ortamındaymış gibi deneme çözdürürdüm. Evde kalanların çözmüş olduğu denemeleri optik forma doldururlardı. Bende bu formları …VE …KOD ADLI M.G.’ye verirdim. Sonrasında …VE …KOD ADLI M.G.’nin kime verdiğini ve nerede okuttuğunu bilmiyorum. Bu optik sınav sonuçları açıklandığında …VE …KOD ADLI …bana sonuçları söylerdi… Bende notumu alıp çalışma evine gittiğimde evde kalan şahıslara kaçıncı olduklarını ve kaç net yaptıklarını söylerdim. Bizim murakıb olarak sorumlu olduğumuz evlere gitmeden önce pasta börek götürmemiz söylenirdi. Bunun için sermurakıb murakıplara aylık 200 tl para verilirdi. Bizde bu para ile sorumlu olduğumuz evlere ikram alır yol paramızı karşılardık. Ben bu ev ve bu kişiler dışında başkaca herhangi bir mülakat evine, çalışma evine veya herhangi bir kimseye murakıp olarak görev yapmadım. Ancak bir veya birkaç kereye mahsus başka çalışma evlerine deneme sınavı yapmak yada deneme sınavı kitapçıklarını bırakmak için gittiğimi hatırlıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam kendi sorumlu olduğum çalışma evi dışında diğer 4 farklı eve gittiğimi hatırlıyorum. Şüpheliye murakıplık yaptığı dönemde çalışma evlerinde soru verilme olayına şahit olup olmadığı sorulduğunda; Ben çalışma evlerinde kaldığım süreçle ilgili olarak bildiklerimi yukarıda samimi bir şekilde anlattım ancak burada herhangi bir soru verilme olayına şahit olmadım. Bu tür şeyler gizlilik içerisinde olduğu için ben dahi çalışma evindeyken soruları sermurakıblar tarafından verildiğini öğrenmiştim. Bu dönemde sermurakıbım …VE …KOD ADLI M.G.’nin soru verip vermediğini bilmiyorum. Çünkü böyle şeyler bizimle paylaşılmazdı. Gizlilik içerisinde sorular verilirdi. Ben murakıplık döneminde doğrudan kimseye soru vermedim ve kimsenin soru verdiğine şahit olmadım… Benim murakıbı olduğum bu evin kuralları olarak kendi çalışma evimdeki kuralların aynısını bu öğrencilere anlatmıştım… Benim murakıplık yaptığım döneme ilişkin şu aşamada hatırladıklarım bunlardan ibarettir. Biz 15. Dönem Adli Yargı Hakim ve Savcı adayı olarak staja başladığımızda, birlikte stajyerler olarak program yapmak amacıyla bizi gruplara ayırmışlardı. Grupların 1’incisinde grup sorumlusu olarak stajda aynı evde kalmış olduğum F.Ç. İsimli kişi bulunuyordu. Bu kişinin grubunda ben, M.G., M.K. ve ADANA’DA STAJ YAPAN O.Ç., A.G., E.Y. Bulunuyordu… Bizim bu kişilerle sık sık irtibat halinde olmamız, çağırdıkları zaman dedikleri yere gitmemiz ve yılda bir defa bir haftaya yakın aramızda kitap okuma programı yapmamız bize söylenmişti. Ancak biz bu kişiler ile atandıktan sonra hiçbir şekilde kitap okuma programı yapmadık. Ancak stajı birlikte yapmamız ve arkadaş olmamız sebebiyle telefonla birbirimizi arayarak hal ve hatırımızı soruyorduk. Ayrıca stajın bitimine yakın bazı arkadaşlara bu yapıyla alakası olmayan aynı zamanda başka herhangi bir grup veya cemaate mensup olmayan kişilerle ilgilenme olayına yapı içerisinde ‘ZİMMETLEME, İLGİLENME’ deniliyordu… Ben yine staj döneminden hatırladığım birkaç husus var, onları eklemek istiyorum. Staj yapmaya başladığımızda …KOD ADLI N.A. isimli kişi staj yapan arkadaşlarımıza hitaben ‘İleride içimizden bazılarının önemli görev yerlerine (Yargıtay Üyeliği, Yargıtay Başsavcılığı, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ve Başsavcılık gibi) atanacağımızı, bu nedenle kesinlikle bizim birbirimizi kıskanmamamız gerektiğini ve yapıya bizi bu görevlere getirmedi diye kızmamamız gerektiğini’ söylemişti. Yine staja başladığımızda bize staj süresince kalmış olduğumuz evlerde günlük tutmamamız gerektiğini söylemişlerdi. Bundaki amacın ise ileride herhangi bir soruşturma geçirme ihtimaline binaen tutmuş olduğumuz bu günlüklerin aleyhimize delil teşkil etmemesi için olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu yapıda kalmış olduğumuz staj süresince üstlerimizden herhangi bir talebimiz olduğu takdirde sözlü olarak talepte bulunmamamız gerektiğini ve resmi bir kuruma dilekçe yazıyormuşçasına kendilerine hitaben yazılı dilekçe ile talepte bulunmamız gerektiği konusunda bizi uyarmışlardı. Ben de yukarıda annemin rahatsızlığına ilişkin bölümde anlattığım üzere …KOD ADLI İ.Ö. isimli kişiye hitaben 2 defa dilekçe yazdığımı hatırlıyorum. Bu dilekçenin başlığında …Abi’ye şeklinde ibare yer alıyordu. Ben bu iki dilekçeyi de annemin rahatsızlığı nedeniyle Ankara’da ayrı ev tutmak istediğime ilişkin beyanlarım vardı… Ayrıca staj döneminin sonunda mesleğe başlamadan önce devreci olan …KOD ADLI H.P.’nin sorumlu olduğu 15. Dönem Hakim/Savcı adaylarına yukarıda özelliklerini belirttiğim içerisinde staj yaparken A.Y., H.Ş.S. ve O.T.’nin kalmış olduğu Misafirhane diye geçen Balgat semtinde MHP binasına yakın yerdeki evde yapılan toplantıda ismini ve kod adını bilmediğim görsem teşhis edemeyeceğim sivil bir şahıs gelerek TEDBİR konusunda yapmış olduğu sohbette bizlere hitaben ‘Artık dini vecibelerinizi yerine getirirken eskisi gibi olmayacaksınız, özellikle Cuma namazlarını kılmaya gitmeyeceksiniz, vakit namazlarını açık yerlerde kılmayacaksınız, yine abdestinizi umumi yerlerde almayacaksınız, iş yerinde bulunduğunuz zaman abdest alacaksanız tuvalette bulunan lavoboda kapıyı kitleyerek abdest alın, vakit yetişiyorsa namazlarınızı genelde evde kılın yada öğle namazı için ikindi vakti girecekse öğle namazını ikindi ile birleştirin (cem edin), aynı şekilde akşam namazı vakti için yatsı namazı vakti girecekse akşam namazını yatsı namazıyla birleştirin, eğer öğle ve ikindi için dışarda bulunacaksanız bu sefer gözünüzle her namaz vaktinin kendi vaktinde ima ederek kılın, oruçluysanız ve yanınızda oruç tutmayan birisi varsa ona oruç tuttuğunuzu belli etmemek için orucunuzu bozabilirsiniz, yine içkili bir ortamda bulunuyorsanız bir yudum içkiden alabilirsiniz’ şeklinde söylemişti. Ama ben söylentilere hiç uymadım. Cuma namazına da giderdim. Ayrıca yapının staj döneminde bulunduğumuz esnada hem ilk Akademi dönemi hem de son Akademi döneminde yapılacak olan sınıf temsilciliklerinde temsilci ve yardımcılarının bu yapıya mensup kişilerin aday olarak çıkartılacağını, bu kişilere tanıdığımız kişilerden oy isteyerek seçimi kazanmalarını sağlamamız gerektiği …KOD ADLI N.A. tarafından söylemişti. Buna ek olarak son Akademi döneminde hazırlanacak olan Akademi Yıllık Kurulunda aktif olarak görev almaları bazı arkadaşlara özellikle söylenmişti. Ancak ben bu görevin kime verildiğini hatırlamıyorum. Benim staj dönemine kadar anlatacaklarım bunlardan ibarettir. Atanmadan önce Ankara da 13., 14. ve bizim dönem olan 15. dönem olan arkadaşların birbiriyle görüşeceklerini, bunun haricinde daha üst dönem yada bizden alt dönem olan kişilerle görüşmeyeceğimizi bize söylemişlerdi. 13-14-15 dönemlerin ‘T5′ olarak adlandırıldığı söylenmişti. Yapıda daha üst dönemlere ‘’T4’ denildiğini ve T4’ten önce de T3,T2,T1 diye devam ettiğini duymuştum. Avukatlıktan hakim savcılığa geçenlere yapı içerisinde ne şekilde anlandırıldığını bilmiyorum. Bizim devrecimiz olan …KOD ADLI H.P. görevinin staj dönemi ile sınırlı olduğunu ve devreciliğin bittiğini, bu nedenle bizi meslek hayatında başka bir kişiye devredeceğini söyledi. Bizde staj evlerinde kaldığını söylediğim tüm şahıslar ile MHP binasının yakınında olduğunu yukarıda belirtmiş olduğum ve misafirhane olarak kullanılmakta olan staj evinde toplandık. Bu şahısların hepsi 15. Dönem şahıslardı ve burada …KOD ADLI E.Ö. isimli şahısla tanıştık. Bu şahıs bize bundan sonra bizimle kendisinin ilgileneceğini yani T5’lerin sorumlusu olduğunu herhangi bir sıkıntımız olduğunda kendisini rahatlıkla arayabileceğimizi söyleyerek bize numarasını verdi. Numarasını şuan hatırlamıyorum. Ben sadece bu şahsın o dönemde HSYK’da kararname bürosunda Tetkik Hakimi olması sebebiyle eşimle benim eş birleştirme atamasının ne zaman olacağına dair aramıştım, bunun haricinde de kendisiyle iletişime geçmedim. Eşim mesleğe Kastamonu ilini kura çekerek 2013 yılında hakim olarak atandı, bende 3 ay sonra 2013 yılı Temmuz ayında Mersin İli Erdemli ilçesine hakim olarak atandım. Yapıda kalan arkadaşlarım atanma yerlerine göre gidecekleri yerde birbirleri ile irtibat kurabilmeleri amacıyla aynı bölgeye atanan kişilerin göreve başlamadan önce staj evlerinde topladılar. Bu evlere sivil şahıslar gelerek bizden irtibat numaramızı aldılar… Ayrıca gideceğimiz yerlerde bizimle önceden belirlenen grup sorumlularının görüşeceklerini bu kişilerin evlerine giderek program yapacağımızı bu nedenle telefon numaralarımızı bu kişilere vereceklerini, bu kişilerin de atandığımız yere vardığımızda bizi arayarak bizimle irtibata geçeceklerini söylediler. Toplantı sona erdi. Zaten bu sivil abiler yapı içerisinde BYLOCK kullanılmaya başlanıncaya kadar genelde grup sorumlularının geleceği zaman ankesörlü telefondan irtibat kuruyorlardı. Ben de bu şekilde Kastamonu ilinde iken …KOD ADLI H.C. tarafından ankesörlü telefondan aranmıştım. Bu görüşme sonrasında ben 17 Temmuz’da yapılan 15. Dönem kurasında Mersin ili Erdemli ilçesine kura çektim ve burada Hakim olarak göreve başladım. Ben göreve başlamadan önce beni bir numara arayarak Tarsus Cumhuriyet Savcısı olan A.A. isimli şahıs olduğunu söyledi ve bana hitaben ‘Erdemli’ye geldiğinde haberim olsun irtibata geçelim’ şeklinde söyledi. Bende Erdemli’de bir ay kadar görev yaptım. Bu süre zarfında yapıya mensub kimseyle görüşmedim. Sadece A.A. isimli şahısla tayinim Kastamonu’ya çıktığı için yemek yiyip çay içtik böyle bir görüşmemiz oldu. Bunun dışında ne meslekten ne de sivil abilerden kimseyle görüşmedim. Daha sonra ben eş birleştirmesi kararnamesine tabi oldum ve 18 Eylül 2013’te eş birleştirmesiyle Cumhuriyet Savcısı olarak Kastamonu merkezde göreve başladım. Bu süreçte Sinop’ta görev yapan ve 13. Dönem olan H.İ.K. isimli kişi eşimin numarasından bizi arayarak Sinop’a gelmemizi söyledi, ancak yoğun olduğumuzu söylememize rağmen, görüşmemizin önemli olduğunu ve gelmemiz gerektiği yönünde ısrar etti ve gelirken de Boyabat’ta görev yapan Ağır Ceza üyesi olan S.A. isimli şahsı da almamızı söylemişti. Bunun üzerine bende eşimle birlikte Sinop iline giderken S.A.’yı da Sinop ili Boyabat ilçesinden alarak Sinop merkeze gittim. Burada H.İ.K.’nin Sinop’taki evine gittik… Bu evde beraber kahvaltı yaptık. Bayanlar ayrı, erkekler ayrı bir odada idi. …KOD ADLI H.C. bu evde bize sohbet verdi, dini bilgiler ve cevşen okudu, eşi olan …KOD ADLI R.C. de muhtemelen aynı şekilde bayanlara sohbet verdi. Yapı içerisinde bayanlardan ayrı, erkeklerden ayrı ilgilenen bir sivil abi yoktu. Sivil abinin eşi bayanlara, abi de erkeklere sohbet yapardı. Yapı içerisinde erkeğin sorumlu olduğu grubun bayanlarından da erkeğin eşi sorumlu idi. …KOD ADLI H.C.’nin Sinop’ta yapmış olduğu sohbetlere bir kez katıldım. Bu sohbette kurban bayramı da yaklaştığından Kurban parasını yapıya vermek isteyenlerin kurban paralarını alabileceğini söyledi. Ben de babamın hayrına 500 TL kurban yardımında bulundum, sohbet sonrasında da izin kullanmak için memleketimize döndük. Sonrasında ileri bir tarihte bizimle o bölgede ilgilenen …KOD ADLI H.C. VE H.İ.K. yeni evlendiğim için Kastamonu’da evimize geldiler. Kastamonu’ya geldiklerinde …KOD ADLI H.C. sohbet esnasında ‘sohbetimizde Kastamonu’da aramızda görüşmek için yeterli sayının olduğunu, Sinop’a gidip gelmenin uzak olduğunu, Sinop’taki ekiple Samsun’da görüşeceğini Kastamonu’da bulunan bizlede ayrıca görüşeceğini, sohbetin benim evimde yapılacağını, evimde sohbet yapacak kişileri ağırlayacağımı’ söyledi. Bu sohbetlerin bizim evde yapılmasının gerekçesi, Kastamonu’da …KOD ADLI H.C.’nin görüşeceği diğer Hakim ve Savcıların bekar olması ve toplantıya katılacak diğer kişilerin Kastamonu Merkez yerine ilçelerde görev yapmasıdır. Normalde ben burada grup sorumlusu değildim. Normal şartlarda atanmadan önce gruplar ve grup sorumluları belirlenmişti. Sinop’un uzak olması ve Kastamonu’dan Sinop iline gidecek sayının fazla olması nedeniyle böyle bir karar alındı. Ayrıca …KOD ADLI H.C. Kastamonu’da iki haftada bir program yapmamızı söyledi. Ben de bunun üzerine A.Ç.’yi evime çağırdım. Bu şahısla bir kere Kur’an-ı Kerim, risale okuduk. Daha sonra evimize Ankara’dan …KOD ADLI H.C. ve eşi …KOD ADLI R.C. geldi. İlk geldiğinde M.A.A. isimli şahsın da bizim gruba dahil olduğunu söyledi ve bu şahsı da iki haftada bir A.Ç. ile birlikte eve çağırmamızı ve program yapmamızı istedi. Bu şekilde …KOD ADLI H.C. ve eşi …KOD ADLI R.C. genelde ayda bir olmak üzere (bazen iki ayı bulduğu olmuştur) benim evde program yapıyorduk. Bu programlarda biz erkekler olarak kendi aramızda kuranı kerim ve dini kitaplar okurduk. …KOD ADLI H.C. bize namaz kıldırırdı. Bazende Fetullah GÜLEN’in videolarını bize kendi tabletinden izletirdi. 3-4 saat kaldıktan sonra giderdi. Yapı içerisinde bekarlardan % 15, evlilerden % 10 himmet alınma kuralı olduğu için …KOD ADLI H.C.’ye maaşımın yüzde 10 unu himmet olarak bu şahsa 2014 yılı Ağustos ayından sonra vermeye başladım. Öncesinde düğün yapmam nedeniyle borcum olması ve aileme yardım yapmam nedeniyle himmet vermedim… Biz bu şekilde …KOD ADLI H.C.’nin kontrolünde 2015 yılının TEMMUZ ayı sonuna kadar bu toplantılara devam ettik. Bu toplantıların bir tanesi dışında tamamı benim evde yapıldı… Ben göreve başladıktan sonra 13-14-15 dönem dışındaki yapıya mensup Hakim Savcıları bilmemiz istenmezdi. Bize de yapıdan kimse kendi toplantı grupları dışındaki yapıya mensup hakim savcıları bize bildirmezdi. …KOD ADLI H.C.’nin görüşmüş olduğu kişilerin 5’lik kişiler olduğunu …KOD ADLI H.C.’den duymuştum. Ayrıca yapıda 5’likler dışında 4’lük, refik ve dost denilen kişiler bulunurdu. Ancak biz grubun dışında bunları da bilmezdik. Bu nedenlerden dolayı her ne kadar aynı adliyede çalıştığımız birlikte görev yaptığımız arkadaşlar arasında yapıya mensup şahıslar var ise de bunlar bize söylenmezdi. HSYK seçimlerinde yapı seçimi kaybettikten sonra tedbir amaçlı olarak sivil şahısların yapmış olduğu toplantılar iptal edildi ve sivil şahıs olan …KOD ADLI H.C. bana hitaben ‘sadece seninle görüşeceğiz, seninle görüştüğüm şeyleri sen diğer arkadaşlara aktarırsın, ben buraya geleceğim zaman diğer arkadaşları da çağır demediğim takdirde onları çağırmazsın’ şeklinde söyledi. …KOD ADLI H.C. bu şekilde birkaç kez evime geldikten sonra son gelişinden bir önceki gelişinde (2015 yılı Mayıs ayında) ‘artık kendisinin gelmeyeceğini, görevinin değiştiğini, bizim grubu başka bir kişiye devredeceğini’ söyledi ve son gelişinde yanında bizimle yeni ilgilenecek olan …KOD ADLI gerçek ismini bilmediğim bir şahsı getirdi. Bizi bu şahsa devretti. Ben bu görüşme sonrasında (2015 yılı Temmuz ayı gibi) bir daha …KOD ADLI H.C. ile görüşmedim… Bu görüşmede benim …KOD ADLI H.C.’nin bana vermiş olduğu TANGO programı yüklü TABLETİ sürekli açarak irtibat halinde kalmamı ve bundan sonra bu şekilde kendileri ile görüşmemi istediler… Dedikleri gibi son görüşmemden sonra TABLETİ yine açmamaya devam ettim. Ancak …KOD ADLI gerçek ismini bilmediğim şahıs hatırladığım kadarıyla darbe tarihi olan 15 Temmuz 2016 tarihinden yaklaşık 1 ay kadar önce bir hafta sonu ben evde iken EŞİYLE BİRLİKTE bizim kapıya gelmişlerdi. Ben de karakterim sebebiyle kendisini içeri almamazlık yapamadım. Kendisini içeriye aldığımda birlikte namaz kıldık, çay içtik, programları aç ordan haberleşelim neden programları açmıyorsun diye sitemlerde bulundu. Daha sonra kendisi eşi ile birlikte evden ayrıldı. Hatta …KOD ADLI gerçek ismini bilmediğim şahsın eşi eşime en son geldiklerinde ‘Yapı kötü bir süreçten geçiyor iyi günde herkes birbirinin yanında oluyor önemli olan kötü zamanalarda bir arada olmaktır’ diye söylemlerde bulunduğunu, ‘irtibatı kopartmayalım birbirimize gidip gelelim’ şeklinde düşünceleri olduğunu eşim bana sonrasında anlatmıştı. Ben …KOD ADLI H.C.’nin bana vermiş olduğu tableti ikametimde bulunduruyordum.15 Temmuz darbe girişiminin olduğu akşam hükümetimizin bu darbe girişimini yapının gerçekleştirdiği söylemleri üzerine bende tango programında buna dair bir bilgi olup olmadığını merak ettim. Tableti açtım ve ‘BAŞKENT’ isimli bir grup vardı. Bu grubu kimin kurduğunu bilmiyorum. Bu gruba bende ekliydim çünkü gelen mesajları okuyabiliyordum. Bu mesaj içeriklerinde ısrarla darbeyi yapının yapmadığı, ergenekoncuların yaptığı, bu darbe girişiminin yapıya yıkılmak istenildiği şeklinde mesajlar geldiğini gördüm. Ayrıca hem BAŞKENT isimli gruptan hemde bu programda kayıtlı olan …KOD ADLI N.A. tarafından ‘Bolca dua edelim, Ayetel Kürsi, Cevşen okuyalım’ şeklinde mesajlar gönderilmişti. Ben BAŞKENT isimli gruba ve …KOD ADLI N.A.’ya herhangi bir şey yazmadım sadece …KOD ADLI şahsa darbeyi kimin yaptığını, darbe girişiminin gerçekten bu yapıyla alakası olup olmadığını sordum. …KOD ADLI şahıs bana hitaben ‘yapının darbe girişimiyle bir alakasının olmadığını darbeye ergenekoncuların yaptığını ancak yapıya mal ettiklerini’ mesajla yazdı. Sonrasında ben tableti kapattım, modemi ve tableti kırarak çöpe attım. Benim darbe girişiminden öncesinde bir bilgim yoktur, o gün nöbetçi savcıydım, başsavcımızı arayarak durumla ilgili bilgi aldım, kendisine bu süreçte emniyetten yada jandarmadan darbe girişimine dair ilimizde herhangi bir kalkışmanın olmadığını söyledim. Kendisi de bana anayasal suçlara kendisinin bakacağını bana normal nöbetime devam etmem gerektiğini ve gelişmelerden de haberdar etmem gerektiğini söyledi bende bu şekilde gelişmeleri takip ederek bilgi verdim… Yine ben aklıma gelen şu hususu da eklemek istiyorum. Hatırladığım kadarıyla 2014 yılının Mayıs ayı sonuna doğru …KOD ADLI H.C. yanında daha önceden HİÇ GÖRMEDİĞİM, İSMİNİ SOYİSMİNİ VE KOD ADINI BİLMEDİĞİM BİR ŞAHSI evimize getirdi. Yine yukarıda da anlattığım şekilde ilçede görev yapan ve grubumuzda bulunan A.Ç. ve M.A.A. da evimize gelmişti. Bu kişiler ile akşam yemeği yedikten sonra …KOD ADLI H.C.’nin yanında getirmiş olduğu HİÇ GÖRMEDİĞİM, İSMİNİ SOYİSMİNİ VE KOD ADINI BİLMEDİĞİM şahıs bize hitaben ‘2014 yılı Ekim ayında HSYK seçimleri olacağını, bu yapının bu seçim için tam net olmamakla birlikte bağımsız adaylar çıkartarak seçime hazırlanacağını, bu şekilde bağımsız adaylar çıktığı takdirde görev yaptığımız adliyelerde ve daha önceden herhangi bir vesile ile tanışmış olduğumuz hakim/savcılardan kimlerin bağımsız adaylara oy verip veremeyeceklerini, verecek olanların bağımsız adaylardan kaç tanesine oy vereceğini’ sordu. Hatta herhangi bir vesile ile daha önceden tanışmış olduğumuz ancak ismini ve soyismini hatırlayamadığımız hakim/savcılar bulunabilmesi ihtimaline binaen yanında getirmiş olduğu bilgisayardan yine yanında getirmiş olduğu projektörden duvara yansıtarak tüm Türkiye’de görev yapan hakim ve savcıların isim listesinin ve görev yerlerinin bulunduğu listeyi bize gösterdi. Biz de adını ve soyadını unuttuğumuz kişilerin görev yerlerini söyledik, o da bize oranın isim listesini çıkarttı. Bu şekilde görüşme olduktan sonra evden ayrılarak gittiler. Yine 2014 yılı Haziran ayında HSYK seçimleri öncesinde …KOD ADLI H.C. adlı şahıs beni Ankara’daki kendi ikametine çağırması üzerine bu şahsın evine gittim. Bu eve gittiğimde evde …VE …KOD ADLI M.G., Ö.F.Ö., F. İSİMLİ ŞAHIS, H.Z. ve Y.A. vardı. …KOD ADLI H.C. önce bize dini sohbet yaptı. Sonrada HSYK seçimlerinde bağımsız adaylar çıkacağını, bunlara oy istememiz gerektiğini, bu nedenle tanıdığımız ve oy isteyebileceğimiz meslektaşlarımızdan bu bağımsız adaylara oy istememiz gerektiğini söyledi ve bana akıllı telefonum olup olmadığını sordu. Ben de akıllı telefonum olmadığını söyledim. Bunun üzerine gerekirse parasının kendisinin vereceğini söyleyerek akıllı telefon almamı gerektiğini söyledi. Bende 700 TL’ye general mobile marka akıllı telefon aldım… …KOD ADLI H.C. 2014 yılı Temmuz ayında Kastamonu’ya gelerek almış olduğum akıllı telefona COVERME isimli programı yükledi. Bundan sonra bu program üzerinden görüşeceğimizi söyledi… Bu program üzerinden sadece …KOD ADLI H.C. ile görüştüğümü hatırlıyorum. Bir süre bu programı kullandım. Sonrasında …KOD ADLI H.C. aynı telefonuma BYLOCK programını yükledi ve aktivasyonunu sağlayarak bu program üzerinden görüşeceğimizi söyledi. Bylock programında benim kullanıcı adım …idi. …KOD ADLI H.C.’nin kullanıcı adı …idi. Zaten BYLOCK’ta kullanıcı adları genelde kod adlarıdır… Bu bylock rehberimde ENDER KOD ADLI N.A., ASIM ve SELİM KOD ADLI M.G., BEDİA KOD ADLI R.C. (bu bylock’u KENAN KOD ADLI H.C. isimli şahıs kendi telefonunda sıkındı olduğu için kullanıyordu), E.A., F.Ç. vardı diye hatırlıyorum. Başkası varmıydı tam olarak hatırlamıyorum…. Seçim döneminde biz bylock programı üzerinden haberleştik. Bize bu program üzerinden genelde HSYK seçim bildirimleri ve Fetullah GÜLEN’in rüyasında görmüş oldukları ve Fetullah GÜLEN’in haftalık sohbetlerinin yazıya dökülmüş hali bu programa yazılırdı. Ayrıca …KOD ADLI H.C. Kastamonu’ya geleceği zaman bu program üzerinden geleceğini söylerdi. …KOD ADLI H.C.’nin cep telefonu ıphone idi. Iphonenin işlemcisi bylocku kabul etmiyordu, …telefonun işlemcisi bylock un kullanımına elverişliydi, …KOD ADLI H.C.’nin eşinin …marka telefonu olduğu için eşinin Bedia kullanıcı ismi ile benimle yazışıyordu. Bir keresinde …KOD ADLI H.C. Bylock üzerinden bana ‘S.Ö. isimli arkadaşımızın Kastamonuya atandığını, bundan sonraki sohbetlerde de bu şahısla da görüşüleceğini’ yazdı ve benim S.Ö. ile ilgilenmemi kendisi geldiği zamanlarda bu şahsı da çağırmamı istedi. Ben bylock programının …KOD ADLI H.C. tarafından telefonuma yüklendiğini beyan etmiştim ve ben bu bylock programını 2015 yılı Şubat ayına kadar kullandım. Sonrasında …KOD ADLI H.C. bana başka bir program kullanacağımı, artık bylockun Hukuk yapılanmasında kullanılmayacağını, normal yapılanmada kullanılacağını söyledi ve EAGLE isimli programı telefonuma yükledi… Ben bir süre EAGLE programını kullandım. Akabinde 2015 yılının Mayıs ayında …KOD ADLI H.C. artık EAGLE programının kullanılmayacağını söyledi ve ikametime geldiğinde yanında …marka tablet vardı ve internete bağlanmak için de taşınabilir TPLİNK ibareli modem vardı. Bana artık cep telefonumdaki daha önceki yüklemiş olduğu programlardan görüşülmeyeceğini, bu programların deşifre olduğunu söyledi. Hatta telefonumu alarak master clean temizleme programı ile önceki yüklediğimiz ve yapı içerisinde haberleştiğimiz programları kaldırdığını söyledi ve bu süreçte hiç kullanılmamış tablet ile modemi bana verdi. Bu tablete de TANGO isimli programı yükledi. Bu programda benim kullanıcı adım Erkan idi. Program rehberinde ENDER KOD ADLI N.A. vardı ve bunun kullanıcı adı …idi. Bunun haricinde …KOD ADLI H.C. vardı. Bunun kullanıcı adı da …idi. Harici modemi evden dışarıya çıkarmamızı ancak modemi evde bırakarak tabletimiz ile başka yerlerde wifi üzerinden bu programa bağlanabileceğimizi, modemi çıkarmamızın sebebinin ise hep aynı yerde sanki bir evde kullanıyormuşçasına sinyal vermesinin sağlanması olduğunu söyledi. Ben ne tableti ne de modemi hiçbir yere götürmedim ve ikametimde birkaç defa bağlandım. …KOD ADLI N.A. ve …KOD ADLI H.C. buradan mesajlar atıyordu, bu mesajların içerikleri, dua, dini bilgiler, Fetullah GÜLEN’in rüyasında görmüş olduğu alametlere dair yazıya dökülmüş hali idi. …KOD ADLI H.C.’nin yerine 2015 yılı Temmuz ayı gibi …KOD ADLI ŞAHIS gelmişti. …KOD ADLI ŞAHIS geldikten sonra TANGO isimli programa …KOD isimli şahıs da eklendi. Bu programda TAHA KOD İSİMLİ şahsın kullanıcı adı …idi. …KOD ADLI ŞAHIS ile de Tango da yine dini bilgiler paylaşması üzerine görüştüm. ancak sonrasında eylül ayından itibaren programı kullanmamaya başladım ve bu şekilde 2015 eylül ayından itibaren yapıyla iltisakımı ve irtibatımı kestim. Ben HSYK seçimleri ile ilgili olarak bildiklerimden bahsetmek istiyorum. HSYK seçimleri döneminde ben herhangi bir kimseden oy istemedim ancak gelen adaylardan bazıları görev yaptığımız adliyeye ziyarette bulundular. Ancak şahsi olarak benim odama bağımsız adaylardan ziyarette bulunan olmadı. Toplu olarak yapılan yemeklere katıldık, gelenlerden biri HSYK üyeliğine bağımsız aday olan şahıs A.N.G. idi. Bu şahsın adliyede düzenlenen toplantısına eşi C.G. Katılmıştı… daha sonra da yine HSYK bağımsız aday olan N.Ö. geldi, yemekli bir toplantı oldu. Bu toplantıya da yine adliyedeki tüm hakim savcılar katılmışlardı. Sonraki süreçtede yine HSYK bağımsız adayı olan T.G. gelmişti. Ancak ben il dışında olduğum için bu şahsın toplantısına katılmadım. Ben o dönemde bylock programını haftada iki üç defa açarak gelen mesajları okurdum, yine bu süreçte …KOD ADLI N.A. benim bylockumu açmamı istemişti. Bende bylockumu açtığımda …KOD ADLI H.C. tarafından şöyle bir mesaj gönderilmişti, hatırladığım kadarıyla bu mesaj ‘oraya T.G. isimli bağımsız aday gelecek, sende diğer hakim savcılara haber ver onun yapacağı toplantılara katılımı sağla’ şeklindeydi. Ben de yeni savcı olduğumu, T.G.’yi tanımadığımı böyle bir organizasyon yapmam halinde adımın çıkacağını yapıdan olduğumun belli olacağını yazarak cevap verdim. Bunun üzerine …KOD ADLI H.C. bana hitaben ‘o zaman Kastamonu’ya yeni atanan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan A.H.B.’ye söyle ve o organize etsin’ şeklinde söyledi. Bende Ağır Ceza Başkanının da yeni geldiğini böyle bir şeyi söylediğimde ne tepki vereceğini bilmediğimi söyledim. Bunun üzerine …KOD ADLI H.C. bana hitaben ‘sen A.H.B.’ye söyle merak etme o bizim abimizdir’ şeklinde söyledi. Bu vesileyle A.H.B.’nin bu süreçte yapıdan olduğunu anladım. Daha sonra T.G. isimli bağımsız aday toplantısını yapıp ayrılmıştı. Bende sonrasında A.H.B.’nin odasına gittim, bu şahsın yapıdan olduğunu öğrendiğim için sohbet etmeye başladık. Daha sonra odaya S.Ö.A. isimli hakim geldi, ben bu hakim gelince konuşmalarıma dikkat etmeye başladım. Ancak bu şahısta rahat bir şekilde yapıyı konuşunca bu şahsın da yapıya mensup şahıs olduğunu anladım. A.H.B. , S.Ö.A.’ya HSYK seçimi zamanı oyların düzgün sayılıp sayılmadığını buna ilişkin kayıtları tutulmasını istedi. Bu nedenle benim bildiğim yapı tarafından seçim günü Kastamonu adliyesinde görevlendirilen A.H.B. ile S.Ö.A. olduğunu düşünüyorum… Yine 2015 yılında …KOD ADLI N.A. beni Ankara’ya çağırdı, bu şahısla Altındağ da ellinci yıl parkında buluştuk, çünkü o dönem Ankara da toplantı yapmak herhangi bir yapı evinde bir araya gelmek yasaktı. Bu yüzden halkın uğrak yerlerinde toplanıyorduk, bu toplantıda Y.K., F.Ç. ve A.Y. de vardı. …KOD ADLI N.A. şahıs bize neler yaptığımızı dil çalışıp çalışmadığımızı, doktora yapıp yapmadığmız hususunda sorular sordu ve bu şekilde 1 saat kadar beraber zaman geçirdikten sonra herkes ayrıldı. Bende bu görüşmemizden sonra bir daha kendisiyle görüşmedim. Yine bu yapı içerisinde “DIŞ TAKİP” tabiri vardır. Buna aynı zamanda “…” veya “…”ta deniliyordu. Bu şahıslar da Üniversite döneminde yapının evinde veya yurdunda kısa bir süre kalıp çıkmış ancak halen yapıya yakın durup tam olarak yapının içerisinde bulunmayıp Muhafazakarlıkları kullanılabilecek kişilerdir. Buna örnek olarak ifademde belirtmiş olduğum gibi O.Ç. isimli şahsın 5’lik konumdan “DIŞ TAKİP” konumuna getirildiğidir… Yine şu hususu da eklemek istiyorum, ben mesleğe başlayana kadar çalışma evlerinde ve sonrasında staj evlerinde bizden sorumlu olanlar murakıblar, sermurakıblar, hep bir üst dönem hakim savcılar idi, ancak ifademde detaylı olarak anlattığım üzere mesleğe başladıktan sonra deşifre olmamak üzere yapıya mensub hakim savcılardan sivil şahıslar ilgilenmeye başladı, hatta şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum, 2013 yılında yapının staj evlerinde kalan hakim savcı adaylarının başka bir yere göndererek bu staj evini boşalttılar bu ev yine dayalı döşeli olarak kaldı ve dışarıdan 4-5 tane sivil olduklarını söylediklerini yani meslek harici şahısları bu eve yerleştirdiler bu evde 4-5 sivil şahsa hukukun genel nitelikleri, hakim savcılık mesleğiyle alakalı bilgiler ve mahkemelerin ve savcılıkların yapısıyla ilgili bilgiler verdikten sonra bir hakim savcı ile ilgilenecek kadar meslek bilgisine sahip olduktan sonra yapı adına farklı bölgelerde yapıya mensub hakim savcılardan sorumlu olma görevine başlayacaklarını ben biliyorum hatta ben ilk görev yerim Mersin Erdemli’ye atanınca bizimle Ankara’da görüşmek için İzmir’den 2 sivil şahıs gelmişti ve ben bunları yukarıda anlatmıştım. Bu vesile ile ben yapının hakim savcılardan sorumlarının sivilleştiğini biliyorum. Şüpheliye 17/25 Aralık Yargı Darbesi sonrasında yapıda şahit olduğu olaylarla ilgili bildikleri sorulduğunda, bildiğim kadarıyla anlatacağım dedi; Yapıda bulunduğum 17-25 Aralık olaylarından sonra hükümetin yapının illegal faaliyet içerisinde olduğu söylemleri arttı, bu süreçte ve sonrasında bizden hükümet aleyhine twitterdan ve sosyal medyadan paylaşımda bulunmamız istenmişti. Ancak ben herhangi bir sosyal medya hesabı kullanmadığım için bu talimatı yerine getirmedim. Yine bu süreçte hangi partiye oy vermemiz hususunda genel seçimlerde bağlı bulunduğumuz dönemde Ak parti dışında hangi parti güçlüyse ona oy verilmesini istediler. Görev yapmış olduğum Kastamonu’da CHP’nin oy potansiyeli yüksekti, ancak ben söylenileni yapmadım. Yine Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’a oy verilmemesini, bunun yerine diğer aday olan E.İ.’ye oy verilmesi söylenmişti. Hatta bu dönemde yapı tarafından Cumhurbaşkanı’mıza “YEZİD” söyleminde bulunuluyordu. İfademde belirtmiş olduğum KENAN KOD ADLI H.C. oy verme konusuyla alakalı AKPARTİ’ nin karşısındaki güçlü adaylara oy verilmesini hatta bunu çevremizdeki şahıslara söylememiz yönünde telkinlerde bulunmuştu. 2015 yılı 7 Haziran seçimleri öncesinde …KOD ADLI H.C.’nin yine görüşmek için evimize geldiğinde bu sohbet sırasında S.Ö., M.A.A. ve H.Ö.’nün bulunduğu esnada bizden AK Parti dışında gerekirse HDP kazanacaksa HDP’ye dahi oy vermemiz gerektiğini, aynı zamanda bunu anlatabileceğimiz yakın çevremizde kişiler varsa onlardan dahi HDP’ye oy verilmesi konusunda talepte bulunmamız gerektiğini, hatta yapının HDP’ye dahi bu dönemde destek çıkacağını söylemişti. Ben de bunun üzerine geçmiş yıllarda HDP’nin uzantısı olan PKK Terör Örgütünün bu yapıya ait yurtlara molotof kokteyli atmak suretiyle zarar verip yaktıklarını hatırlatarak ‘nasıl bu kadar şeyden sonra bu adamlara oy vermemizi istersiniz’ diyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine aramızda ufak bir tartışma geçti. Hatta sohbet için evimize gelen diğer arkadaşlar evden gittikten sonra …KOD ADLI H.C. bana hitaben ‘H.Ö. zaten tam olarak yapının içerisinde değil, sen onları kazanacak yerde bu şekilde yapıyı eleştirerek onları bize karşı düşman gibi gösteriyorsun’ diyerek uyarmıştı. Ayrıca 17/25 Aralık olaylarından sonra Bank Asya Bankası Hükümet tarafından batırılmak isteniyor diyerek herkesi bu bankaya para yatırmaya teşvik ederek kendilerince kurtarmaya davet etmişlerdi. Hakim ve Savcılar olarak bizlerden de bu bankaya elimizde ne kadar para varsa yatırmamızı ancak bunu kendi adımız üzerinden değilde yakın akrabalarımız üzerinden yatırmamız gerektiği söylenmişti. Şüpheliye Ankara hakim/savcı çalışma evleri dışında yapının hakim/savcı çalışma evleri bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise hangi illerde bulunduğu, Ankara’daki evlerle bu evler arasında farklılık olup olmadığı sorulduğunda; Bu soruya bildiğim kadarıyla cevap vereceğim dedi; Ben Ankara ilinde erkek hakim savcı çalışma evleri ve bayan hakim savcı çalışma evleri olduğunu biliyorum. Bunun haricinde Konya’da da erkek hakim/savcı çalışma evi olduğunu biliyorum.. Yine duyuma dayalı bu evler hakkında bildiklerim vardır. Bu evlerde Ankara’daki evlerden farklı olarak evde cep telefonu kullanmak serbesttir, yine bu evlerde murakıp ve sermurakıp gibi kavramlar ile hakim/savcıların murakıp ve sermurakıp görevlerini yapmak gibi bir durum söz konusu değildir. Bu evler klasik yapıya ait Üniversite evlerinden farksızdır. Bu evlerde Diamond gibi yapının ayarladığı kaynaklarda bulunmamaktadır. Ancak bu evlerin mali giderleri Konya’da bulunan Avukat yapılanmasının kurmuş olduğu Denge Hukukçular Derneği tarafından karşılandığını duymuştum. Bu evler hakkında duyumlarım bu kadardır. Ancak görgüye dayalı bir bilgim yoktur. Şüpheliye yapıda 4’lük ve 5’lik kavramı hakkında ne bildiği sorulduğunda; Ben yapı içerisinde 5’lik, 4’lük kavramlarını duymuştum, bunun haricinde 3’lük yada başka bir tabir duymadım, 5’lik olarak tabir edilen kodlamayı açıklamam gerekirse 5’lik denen şahıslar yapıya bağlı olduğunu gördüklerini ne dersek yaptırırız mantığıyla hareket ettikleri şahıslardır. 4’lük tabiri de yine aynı şekilde ibadetlerini yapan ancak buradaki kıstas bildiğim kadarıyla 5’lik lere göre daha az güvenilir ve bazı görevleri yapmadan önce sorgulayan şahıslardır diyebiliriz. Şüpheliye yapıda Menfi-Müsbet kavramı hakkında ne bildiği sorulduğunda; MENFİ TESPİT kavramı vardır, bu da bu yapıyı hiç sevmeyen aleni olarak bu yapı hakkında söylemlerde bulunan özellikle Fetullah GÜLEN hakkında yapı tarafından istenmeyen kötü sözler söylenen alkol ve kötü alışkanlığı olan gayri meşru hayat yaşayan, özellikle yaptığı işe haksızlık bulaştıran kişilere söylenen fişleme statüsüdür. Benim Müsbet Tespit hakkında bildiğim herhangi bir şey yoktur. Benim yapıyla ilgili aklıma gelen ve eklemek istediğim hususlar bunlardır…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Öte yandan, davacının Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunca 2016/6616 numaralı soruşturma kapsamında 30/11/2016 tarihinde şüpheli sıfatıyla müdafi huzurunda verdiği ifadesinde, yukarıda ayrıntılı şekilde beyanlarına yer verilen ifadesindeki hususlara yer verdiği görülmüştür.
Davacı tarafından; tanık ifadelerine karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Davalı idare tarafından dosyaya sunulan davacıya ait hizmet cetvelinin incelemesinden; davacının, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2011 mezunu olduğu, 10/04/2012 tarihli onaya istinaden 13/04/2012 tarihinde Adli yargı hakim adayı olarak staja başladığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 17/07/2013 tarihli kur’a kararnamesiyle Erdemli (Mersin) Hakimliğine atandığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 28/07/2013 tarihli mazeret kararnamesiyle Kastamonu Cumhuriyet Savcılığına atandığı ve 03/09/2013 tarihinden itibaren Kastamonu Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptığı görülmüştür.
Tanık beyanları ile davacının etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma amacıyla verdiği ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde; tanık beyanlarının birbiriyle uyumlu olduğu, davacının etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma amacıyla verdiği ifadelerin bu beyanları desteklediği görülmüştür. Bu durumda, tanık beyanlarının, davacının, değişik tarihlerde yapı ile irtibatını ortaya koyduğu değerlendirilmiştir. Öte yandan, davacının da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma amacıyla verdiği ifadelerinde; örgüte, örgütün stratejisine ve örgüt içindeki konumuna dair ayrıntılı beyanlarda bulunduğu, lise döneminden hakim olarak görev yapıyor iken dava konusu kararla meslekten çıkarılmasına karar verildiği tarihe kadar örgüt içinde yer aldığını ikrar ettiği görülmüştür.
Bu durumda, davacının örgüt içinde yer aldığına, lise döneminde örgüte müzahir dershaneye gittiğine, üniversitede örgüt evinde ve yurdunda kaldığına, sınavlara/mülakata örgütün hakim-savcı sınav çalışma/mülakat evlerinde hazırlandığına, 2011 yılı askeri hakimlik, adli ve idari hakimlik sınav sorularını aldığına, örgüt içinde 5’lik olarak tabir edilen grup içinde yer aldığına, hakim savcı adaylık döneminde örgüte ait staj evlerinde kaldığına, örgüt toplantılarına katıldığına, örgüte himmet verdiğine, ByLock programını kullandığına, kod adı kullandığına, örgüt içinde etkin konumda bulunduğuna (murakıplık, ev abiliği, notçuluk gibi görevler aldığına), yapı içinde katalog evliliği yaptığına, 2014 HSK seçimlerinde örgütün sözde bağımsız adayları lehine faaliyette bulunduğuna ve diğer hususlara yönelik yukarıda yer verilen tanık beyanlarının ve davacının etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak amacıyla müdafi huzurunda verdiği ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varılmıştır.
6) Dava Konusu Kararların Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi
Davacı, dava konusu kararlar ile bazı temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte bu ihlal iddialarının özü davacının meslekten çıkarılmasına dayanmaktadır.
Bu kapsamda, davacı hakkında tesis edilen meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın, AİHS’in 8. ve Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan “özel hayata saygı hakkı” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zira, AİHM tarafından dinamik bir şekilde yorumlanan ve sosyal hayattaki yansımaları kapsamında genişletilebilen “özel hayat” kavramı, eksiksiz bir tanım getirmenin mümkün olmadığı bir kavram olarak görülmekte, bu bağlamda bireylerin kişiliklerini geliştirmelerine ve mesleki yaşamlarına etki eden her durum özel hayata saygı hakkına dâhil edilmektedir. Nitekim AİHM, bireylerin genellikle iş ya da mesleki faaliyetleri sırasında dış dünya ile ilişkiler kurduklarını ve geliştirdiklerini belirterek ve bireyin iş hayatı ile özel hayatını birbirinden ayırmanın güçlüğünün altını çizerek, mesleki faaliyetlerin de özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunu belirtmiştir (Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29). AİHM’e göre özel hayat, bir bireyin başka bireylerle, mesleki ve iş ilişkileri de dâhil olmak üzere, ilişki kurma ve geliştirme hakkını kapsamaktadır (C./Belçika, B. No: 21794/93, 07/08/1996, § 25).
Dava konusu edilen kararlar, davacının meslek yaşamının sona ermesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle söz konusu kararlar özel hayata saygı hakkı üzerindeki sonuçları itibarıyla AİHS’in 8. ve Anayasa’nın 20. maddeleri ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale oluşturmaktadır.
AİHS’in 8. maddesinin ikinci fıkrasına göre özel hayata saygı hakkının kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi ancak “kanunla öngörülmüş olma”, aynı maddede sayılan “meşru amaçlardan birini gerçekleştirmeye yönelik olma” ve “demokratik bir toplumda gerekli olma” ölçütlerini karşılama şartıyla mümkündür. Anayasa’nın 20. maddesinin 13. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda ise özel hayata saygı hakkına müdahale edilebilmesi için müdahalenin “şekli anlamda belirli ve öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunması”, “anayasal meşru bir amaca ulaşmaya yönelik olması” ve “demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine uygun olması” gerekmektedir.
Dolayısıyla dava konusu kararlarla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, demokratik toplum düzenini tehdit eden olağanüstü hâlin varlığı hâlinde AİHS’in 8/2 ve Anayasa’nın 13. maddesinde bir temel hak ve özgürlüğe kamusal makamlar tarafından müdahale edilebilme şartlarını ortaya koyan güvencelere aykırı tedbirlerin alınması ya da bu güvencelerin daha düşük standartta sağlanabilmesi söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durum gerçekleştiği takdirde AİHS’in 15. ve Anayasa’nın 15. maddeleri uygulanabilir hâle gelmektedir.

AİHS’in 15. maddesinin birinci fıkrasında, savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde sözleşmeci devletlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla bu sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında ise bu hâllerde dahi AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Bu doğrultuda Anayasa’nın 15. maddesinde de olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında ise Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Dava konusu kararlar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun’la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla bu kararlara dayanak KHK’nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu kararlar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Zira dava konusu kararlara gerekçe olarak gösterilen irtibat ve iltisak kavramları yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında yapılan değerlendirmede, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma durumu farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden bunların kanun koyucu tarafından önceden belirlenmesi ve kanunda tek tek sayılması zorunluluğundan söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre irtibat ve iltisak kavramları genel kavram niteliğinde olmakla birlikte, bu kavramların belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğunu söylemek mümkün olmadığından, hukuki nitelikleri ve objektif anlamları yargı içtihatlarıyla belirlenebilecektir.
AİHS’in 8. maddesinin ikinci fıkrasında özel hayata saygı hakkının kullanılmasına ulusal güvenlik ve kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla müdahale edilebileceği öngörülmüştür. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında ise özel bir sınırlama nedeni öngörülmemiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Anayasa’nın 5. maddesinde Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 08/12/2015, § 7; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33). Dava konusu kararlar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu kararlar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike”nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ’nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 23/07/2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte AİHS’in 15. maddesinde öngörüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği kaydıyla derogasyon bildiriminde bulunularak milletlerarası hukuktan doğan yükümlülük yerine getirilmiştir.
AİHS’in 15. maddesi ile uygulama alanı bulan, “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikenin varlığı” hâlinde söz konusu tehlikeyi bertaraf etmek için ne yapmak gerektiğini takdir ve tayin etmek ulusun yaşamından sorumlu devlete aittir. İçinde bulunulan durumun kendine mahsus özellikleri nedeniyle bu özellikli durumu değerlendirmek hususunda, söz konusu tehlikeyi bertaraf edecek devletin, uygulayacağı tedbirler bakımından, olağan dönemdekinden çok daha geniş bir takdir marjına sahip olduğunu kabul etmek gerekmektedir (İrlanda/İngiltere [GK] B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 207).
Dava konusu kararların müdahalede bulunduğu özel hayata saygı hakkının AİHS’in 15. maddesinin ikinci fıkrası ile Anayasa’nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen ve olağanüstü hâllerde dahi AİHS ve Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınamayacağı belirtilen haklardan olmadığı açıktır.
Bu durumda, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu kararlar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.

7) Sonuç olarak
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminin de reddi gerekmektedir.

D) KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile yine aynı Kurulun …tarih ve …sayılı kararının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
2. Davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
3. Davacının adli yardım isteminin kabul edilmiş olması nedeniyle davanın açılışı sırasında tahsil edilemeyen ve ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …TL yargılama giderinin davacıdan tahsili için müzekkere yazılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 22/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.