Danıştay Kararı 5. Daire 2017/2089 E. 2020/4707 K. 26.10.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2017/2089 E.  ,  2020/4707 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/2089
Karar No : 2020/4707

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Kurulu / …
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptali ile yoksun kaldığı maddi haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Davalı idarece iddia edilen suç tarihi olan 15/07/2016 tarihinde Yargıtay üyesi olması sebebiyle hakkında karar alma yetki ve görevinin Yargıtay’ın ilgili kurullarına ait olduğu, dava konusu işlemin dayanağı olan 667 sayılı KHK ile Yargıtay, Danıştay, Sayıştay kurumları ile Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda kalıcı değişiklikler yapıldığından mezkur KHK’nın Anayasa’ya aykırı olduğu, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi yürürlük tarihinden önce işlendiği iddia edilen fiiller için uygulandığından suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği, AİHS’de düzenlenen temel bir hakka yönelik müdahalenin kanunla düzenlenmesinin hukuki güvenlik, belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine açıkça aykırı olduğu, 667 sayılı KHK’nın darbe girişimi ile ilgisi olmamasına rağmen tutuklanması, meslekten çıkarılması ve mal varlıklarına tedbir konulması gibi uygulamalara gerekçe yapılmasının da Anayasa ve AİHS’de belirtilen orantılık ve ölçülülük ilkelerine aykırı olduğu, yapılan düzenleme ile meslekten çıkarılan kişilerin bir daha kamu görevine giremeyecekleri gibi OHAL ile sınırlı olmayan ömür boyu yasaklılık gibi cezai sonuçlar doğurmasının AİHS’nin 15. ve 17. maddelerini ihlal ettiği, savunma alınmadan tesis edilen kararın bu açıdan AİHS’nin 6., Anayasa’nın 36., 90. ve 129. maddelerine aykırı sonuçlar doğurduğu, disiplin soruşturması süreci izlenmeden, aleyhe olan delil ve tanık ifadeleri ile dosyadaki diğer bilgilere erişim imkanı sağlanmadan, hukuki değeri olmayan verilere dayalı olarak verilen kararın AİHS’nin 8. maddesinde düzenlenen masumiyet karinesini görmezden geldiği, kararda kendisi ile ilgili hiçbir somut gerekçe gösterilmediği, kişiselleştirme yapılmadığı, dava konusu kararları tesis eden idarenin bağımsız ve tarafsız olmadığı, 667 sayılı KHK ile getirilen usul ile daha önce bu kararları vermeye yetkili, davalı idarenin 2. Dairesi’nin devre dışı bırakıldığı, yekinin HSK Genel Kurulu’na bırakıldığı, yeniden inceleme talebinin de bu Kurul tarafından karara bağlandığı, bu durumun da AİHS’nin 13. maddesinde düzenlenen etkili başvuru yapma hakkını ihlal ettiği ileri sürülerek dava konusu kararların hukuka aykırı olduğu iddia edilmiştir.

DAVALININ SAVUNMASI : Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararların amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa’nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp “göreve son” müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Yasa’nın 33.maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen karar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararların hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘İN DÜŞÜNCESİ: Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI … ‘İN DÜŞÜNCESİ: Dava; 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, davacı adına tesis edilen, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun … gün ve … sayılı kararının iptali ve bu karar nedeniyle yoksun kalınan parasal ve özlük hakların işlem tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
T.C. Anayasasının 138’inci maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”, 139’uncu maddesinde de, “Hakimler ve savcılar azlolunamaz, meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”, 159’uncu maddesinin 8’inci fıkrasında, “Kurul, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında idari karar alma, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar”, bu maddenin 10’uncu fıkrasında ise, “Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz…. ” hükümlerine yer verilmiştir.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 53’üncü maddesinde, “Hakim ve savcıların: a)-Bu Kanun hükümlerine göre meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b)- Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması, …hallerinde görevleri sona erer.” şeklinde hükmü öngörülmüştür.
6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanununun 4’üncü maddesinin; hakim ve savcılarla ilgili olarak, (b) fıkrasının 6’ncı bendinde meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, 7’nci bendinde, disiplin cezası verme, 8’inci bendinde de görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak Kurulun görevleri arasında sayılmıştır. Aynı kanunun 7’nci maddesinin 2’nci fıkrasının (ı) bendinde de, Adli ve İdari yargı hâkim ve savcıları hakkında meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma Genel Kurulun görevleri arasında sayılmış, “Yeniden inceleme, itiraz ve yargı yolu” başlıklı 33’üncü maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi dışında olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görüleceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasanın 120’nci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde Milli Güvenlik Kurulunun, Hükümete olağanüstü hal ilan edilmesi yönünde 20.07.2016 günlü, 498 sayılı tavsiye kararı üzerine toplanan Bakanlar Kurulu’nca 15.07.2016 tarihinde başlatılan darbe girişimi üzerine ülke genelinde olağanüstü hal ilan edilmesine karar verilmiş ve bu karar TBMM’de onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
2935 sayılı Kanun uyarınca 23.07.2016 günlü, 29779 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir.” şeklinde düzenleme yapılmış ve bu Kanun Hükmünde Kararname, 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile yasalaşmış, 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren ve 7075 sayılı Kanun ile yasalaşan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 11’inci maddesinin 2’nci fıkrasında da, meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenlerin, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’a dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun … günlü, … sayılı kararıyla, ilgililer hakkında Kurula intikal eden ihbar, şikayet, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Kurulun, FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri ve Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve savcıların ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları ile birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucu adı belirlenen hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nin 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu gerekçesiyle, 23/07/2016 günlü, 29779 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3’üncü maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verildiği, anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 günlü, E:2017/16-956, K:2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 günlü, E:2015/3, K:2017/3 sayılı kararında da, FETÖ/PDY’nin silahlı bir terör örgütü olduğu belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu itibarla, bakılmakta olan davanın incelendiği tarih itibarıyla UYAP üzerinden yapılan araştırmada; davacı hakkında “silahlı terör örgütüne üye olma” suçu nedeniyle açılan kamu davasında … Ceza Dairesinin … günlü, E:… , K:… sayılı kararı ile, mahkumiyet kararı verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin dava konusu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu kararında mevzuata ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Ayrıca, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmaması karşısında, söz konusu işlem nedeniyle ortada tazmini gerektiren bir zarar da bulunmamaktadır.
Öte yandan, 667 sayılı KHK’nin yürürlüğe konulmasındaki amaç dikkate alındığında, davacının savunma alınmadan adına işlem tesis edilmesinin adil yargılanma hakkının ihlali anlamını taşıdığı iddiasına da itibar etmek mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi yönünde karar verilmesinin uygun olacacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmediğinden işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:

A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ
1) Genel Olarak
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK’nın anılan toplantısında “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla” Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK’nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcıların, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihli ve 7075 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) kararında, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkânının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafından yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.

2) Davacıya İlişkin Süreç
… tarih ve … sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından … tarih ve … sayılı kararla reddedilmiştir.
Davacı tarafından meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kalınan maddi haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Öte yandan davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ceza Dairesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütü yöneticisi olmak suçundan 17 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediği görülmüştür.

B) İLGİLİ MEVZUAT
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa’da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa’nın 5. maddesi: “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Anayasa’nın 9. maddesi: “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.”
Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz…”
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
Anayasa’nın 36. maddesi: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar…”

2) AİHS
AİHS’in 6. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.”
AİHS’in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
AİHS’in 15. maddesi: “Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir.”

3) Kanun
667 sayılı KHK’nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”
Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır…”

4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri”nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

C) İNCELEME VE GEREKÇE
1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç
AİHS’in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafından yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkânı tanınmamış ise de AİHS’in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Nitekim AİHM’e göre karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).
Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava konusu kararların gerekçesi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir şekilde beyanda bulunma imkânı tanınmıştır.
Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları oldukça geniş yorumlanmıştır.
Dava konusu kararlara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır.
Davacıların adli yardım talepleri, “yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (örneğin fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir.
Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri nedeniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkânı sağlanmıştır.
06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tebligat ve cevap verme” kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hâli dışında, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkânı sağlanmıştır.
Bu kapsamda, 30/07/2019 tarihli ara kararımızla, davalı idare tarafından dosyaya sunulmuş olan ve davacı hakkında yeni bilgi ve belgeler içeren 17/01/2019, 27/05/2019, 17/06/2019 ve 25/07/2019 tarihli ek beyan dilekçeleri ve eklerinin davacıya tebliğ edilmesine; söz konusu ek beyan dilekçesi ve eklerine ilişkin beyanlarını sunabilmesi için davacıya on gün süre verilmesine karar verilmiştir.
Aynı maddede, haklı sebeplerin bulunması hâlinde, taraflardan birinin isteği üzerine otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere otuz günlük cevap verme süresinin uzatılabileceği belirtilmiştir. Dairemizce talep edilmesi hâlinde taraflara otuz günü geçmemek üzere ek süre verilmiştir.
Bununla birlikte, AİHS’in ‘’Adil Yargılanma Hakkı’’ başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.
AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46).
Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafından genellikle işlem tesisinden sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı halde altmış günlük dava açma süresi içinde Ankara İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay’da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay’da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafından bu tarihten itibaren başlanmıştır.
Bununla birlikte yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde olağanüstü şartlar altında tesis olunan işlemler nedeniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre içinde Dairemiz tarafından sonuçlandırılmıştır.

2) FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.
1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, “Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!”, “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2018 tarih ve E:2016/238, K:2018/128 sayılı kararında ise FETÖ’nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:
“Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup …bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları arasında farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır. …Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine göre ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına göre 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır. …Örgüt tarafından örgüt üyesi ile yapılan görüşme sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafından karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler dışında başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafından yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafından örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, bu şekilde örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca tekrar eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafından kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan sonra tekrar murakıplar tarafından örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, bu şekilde staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafından takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafından karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafından takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafından alınmaktadır. Daha sonraki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda görevli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır…
Örgüt tarafından hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve kişisel programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri halde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir…
HSYK ve Ad[a]let Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri halde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.
Örgüt üyesi hakim ve savcılar görev yaptıkları yerlerde görevleri nedeniyle öğrendikleri önemli bilgiler ile soruşturma ve dava dosyalarında gördükleri örgüt için önem taşayabilecek konuları gerek adliye gerekse il veya ilçede önemli görevlerde bulunan kişiler ile ilgili topladıkları bilgileri toplantılarda örgüt sorumlusu abiye iletmektedirler. Menfi takip heyeti denilen bir grup tarafından örgüt üyelerinden toplanan bu bilgiler değerlendirilmekte, neticesine göre yapılacak işlemler kararlaştırılmaktadır…
Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak görev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir…
Örgüt faaliyetlerinin bir çoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafından HSYK seçimlerine verilen önemden dolayı bu dönemde örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine birlikte katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak şekilde örgütlü olduğu anlaşılmıştır…”
Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ’nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ü.ye ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/10/2016 tarihli ek sorgulama tutanağı: “…Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. …Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. …Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz bazen tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. …Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun haricinde önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. …Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.A.ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci sonrası örgütün sivil imamı … kod adlı şahsın katıldığı …bir toplantıda sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde …siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya varsa, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. …Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda örneğin; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. …Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. …Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hâkim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir şekilde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; R.Ş. mahkemede yanıma gelip bana tefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; –Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hâkim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[İ.Ç.] Gerçeği’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [İ.Ç.]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.– …Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır. …FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, yine T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Bir çok farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir şekilde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö.ye ait Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. (“T” taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu daha sonraki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve sonraki sicillileri ifade ederdi.”
Sonuç olarak FETÖ’nün, yıllar itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma hâline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafından 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur.
Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dâhil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) kararında da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı E.G.nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. E.G.nin telefonunda, “önemli, durum kötü, çok acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV’de gördüm ilk kez- desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi” şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir.

3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü
AİHM “demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu” belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e göre “kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır.” (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hâkimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir.
Anayasa’nın “Hâkimlik ve savcılık mesleği” kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede “… Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar.” denilmektedir.
Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak “bağımsızlık” ve “tarafsızlık” ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.
Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.

4) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi” kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına” ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir” niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.

5) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.

a) Davacı Hakkındaki Tanık Beyanları
a-1)Davacı hakkındaki tanık beyanları şu şekildedir:
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.Y.’nin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30/01/2017 tarihli ek ifade tutanağında; “…Yine akademide savcılık hazırlık sınıfında ise E.K.Ç. isimli savcı adayı başkan olarak seçilmişti. Çay grubumuzda bu kişiyi desteklemek için herhangi bir karar alınmadı ancak bu kişinin hem sınıf başkanı seçilmesi hem de yıl sonu düzenlenen gecede bu kişiye sunuculuk yaptırılması sebebiyle benim kişisel görüşüm bu kişinin de örgüt üyesi olduğu yönündedir. Ayrıca o dönem itibariyle adalet akademisi başkanı …’ın 15 Temmuz’dan sonra görevinden alınmış olması sebebiyle örgüt üyesi olduğunu öğrenmiş olduğumdan, onun bilgisi ve onayı olmadan bir kimseye sunuculuk yaptırılamayacağından bu düşünceye kapıldım…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.Ş.’nin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/01/2017 tarihli tanık ifade tutanağında; “..Ben uzun bir süre Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, HSYK Teftiş Kurulu Başkanlığında ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığım için adli yargıdan da bu yapıya müzahir olan çok sayıda kişiyi tanıyorum. Bu kişilerden hatırladıklarım;. M.A., K.Ç., H.H., K.A., M.D., H.U., M.A., M.Y….M.O, A.K. C.G.A.N.G., T.K., …..… , İ.K., İ.T.A…’dır .”
Öğretmen olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.K.’nın Ağrı KOM Şube Müdürlüğünce düzenlenen şüpheli ifade tutanağında; “…O. soy ismini hatırlayamadığım kişi 2013 yılında Adalet akademisinde çalışırken Hakimlik sınavına hazırlanıyordu. Bunun için bizim evden ayrılıp cemaatin grup halinde hazırladığı özel olarak kurulan cemaat evine gittiğini kendi ağzından duydum. Referans olarak Hakimlerin mülakat komisyonunda olan Yargıtay üyesi …’ın kendisine referans olduğunu yine kendi ağzından duydum. İdari Hakim olarak Adalet Akademisinde adaylık yaşadığına şahit oldum. Bu kişiyi cemaatin Hakim yaptığını düşünüyorum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.H’nin … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 03/11/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde Disiplin Bürosunda tetkik hakimi olarak göreve başladım. Kısa bir süre sonra da hakim adaylığı bürosunda görevlendirildim. Beni … ile aynı odaya verdiler. Ben … ile birlikte vakit namazlarını kılmak amacıyla mescide birlikte iniyordum. Kendisini başlangıçta cemaat mensubu olduğunu anlayamamıştım. Kendisi de bundan bahsetmemişti. Daha sonra Yargıtay tetkik hakimi olduğunu öğrendiğim İ.K., sık sık …’ın yanına gelmeye başladı. İ.K. benimle sohbetlere de başladı. Ben onun bu konuşmalar sırasında İ.T.’nın öldükten sonra dul kalan eşi ile evlendiğini öğrendim. Bu konuşmalar esnasında İ.K.’nin Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu anlamıştım. Bu sohbetler için sık sık benim odama gelen İ.K. bana biz akşamları arkadaşlar ile bir araya geliyoruz, Risale okuyoruz, sen de gel dedi. Ben olur deyince, beni Fatih Tıp Fakültesinin Hoşdere Caddesinde bulunan binasına götürdü. Ben önce burası hastane değil mi dedim. O da üst kat müsait oraya çıkacağız dedi. Birlikte gittiğimizde odaya girdik ve sınıf arkadaşım hakim İ.V.’ı gördüm. Diğer kişileri şu an için hatırlayamıyorum. İ.V.’ın da öğrencilik sırasında Fetullah Gülen cemaatine devam etmediğini biliyorum. Ben buraya benim gibi cemaate ısındırılmak istenilen kişilerin çağırıldığım anladım. İ.K. dediğim şahıs daha sonra Yargıtay üyesi olan kişidir. Bu sohbetlerde yine Risalei Nur okunuyor Fetullah Gülen sohbetleri yapılıyordu ve birlikte namaz kılınıyordu. Sohbet ahiliğini de İ.K. Köse yapıyordu…Bakanlık tetkik hakimi arkadaşlarla samimiyetimiz ilerledikçe İ.O., B.E., … … , Ö.K., M.E. ve H.U. ile yakınlaştık. Ailecek gidip gelmeye başladık. Bu birliktelik aile oturumları şeklindeydi. A.D. Personel Genel Müdürü olunca beni disiplin bürosunda görevlendirdi. Ben orada kıdemli olmama rağmen bu büroda görevlendirmem benim ve arkadaşlarım arasında yanlış anlaşıldı. Çünkü bu büroda en kıdemsiz tetkik hakimleri görev yapar. Ben bizzat A.D. beyin yanma gittim. Ona bu büroda kıdemli olmama rağmen benim görevlendirilmemin yanlış anlaşıldığını, istenmiyor isem gitmek için dilekçe verebileceğimi söyledim. O da bana bu büroda görevlendirilecek iki hakim bul, sen de kurtul dedi. Bu durumu arkadaşlara bildirdim. İ.O. veya … bana M.K.Ö. ile E.D.’nin ismini verdi. Ben bu şahısların sicillerine baktım, hatta E.D.’ü daha önce arkadaşların yanıma gelmesinden dolayı tanırım. Bu şahısların sicillerinin uygun olduğunu görünce A.D.’e isimlerini ben verdim. A.D. bey uzun süre bu kişilerin atamasını gerçekleştirmedi. Daha sonra bu iki hakim bizim genel müdürlüğe görevlendirildi… ben Danıştay üyesi olduktan sonra hangi sohbet gruplarına katıldığını bilmiyorum. Bunun gibi M.K.Ö. ve E.D.’ün de hangi sohbet gruplarına katıldığını bilmiyorum…2010 HSYK seçimleri gündeme gelince A.K. bey beni Hakimevinde bir yemeğe çağırdı. Yemekte benim dışımda aday olarak düşünülen A.Y., A.E., A.Y., T.G., A.K., B.E., İ.O., A.B. Vardı. N.Ö.’in o yemeğe katılıp katılmadığını hatırlayamıyorum. Bu adaylar nasıl belirlendi bilemiyorum. Ancak A.K.’nın o dönem çevresinde bulunan İ.O., …, Ç.Ş., G.T.T. ve B.E. ile bu adayları belirlediğini tahmin ediyorum. Adaylar belirlenirken nasıl bir kriter uyguladıklarım bilemiyorum…XXIII- … ; benim en samimi arkadaşlarımdan biridir. Bizden önceki kurul tarafından seçilmiştir. Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu biliyorum…Cemaat mensuplarının görev yaptığım zamanlardaki bazı olaylara bakışlarını, isteklerini, taleplerini, bazı kanun tasarılarına görüşlerini şimdi değerlendirdiğimde bunların farklı bir amaç içerisinde olduklarım anlamış oldum. Hatta 2002 yılında Adalet Bakanı C.Ç. bey zamanında terör örgütleri ile mücadele için yeni bir kanun tasarısı hazırlığı vardı. Bu tasarıda silahsız terör örgütü tanımı da yer almaktaydı. Ben o dönemde tetkik hakimiydim. Bu tasarının yasalaşmaması için Fetullah Gülen cemaat mensubu olduklarını bildiğim veya daha sonra cemaat mensubu olduklarını öğrendiğim hakimlerin müthiş şekilde kulis yapıp seferber olduklarını gördüm. Bu dönem içerisinde Kanunlar Genel Müdürlüğünde görev yapan Fetullah Gülen cemaatinden olduğunu bildiğim K.Ö., Y.H., … ‘ın kulis yaptığını ve bize verdikleri telkinler ile ben, İ.O. hatta B.E.in de bu tasarının yasalaşmaması gerektiğini belirterek girişimde bulunduğumuzu biliyorum. O dönem bu kulis çalışmalarının neden yapıldığını anlayamamıştım. Geldiğimiz noktada aslında cemaatin o dönemden başlayarak belli bir amaç içinde olduğunu algıladım. Fetullah Gülen cemaatinin o tarihlerde yasa dışı işlemler yapacağını amaçladıkları, bu tasarının yasalaşması halinde kendi cemaatlerine zarar vereceklerini bildiklerinden bu tasarının yasalaşmaması için çaba sarfettiklerini gördüm. Hatta o dönem Fetullah Gülen cemaatine yakın gazete ve televizyonlar aracılığı ile de sürekli yayın yapıp haber yaptıklannı görüyordum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.Ö.’nün … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 02/05/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…… ): kendisiyle yüz yüze görüşmem olmadı ancak cemaat mensubu arkadaşlardan duyduğum kadarıyla cemaatin önemli kişilerinden biridir. 2010 yılı Anayasa değişikliğinde Başbakan’ı ikna etmek için 3 gün uğraştığını bir çok kişiden duymuştum. Bu şahıs bir dönem akademi başkanlığı da yapmıştır. Şu an ne görev yaptığını bilemiyorum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.A.’nın … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 13/08/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Mülakat sonuçları açıklandıktan sonra mahkeme stajımız başladı. Kısa bir süre sonra akademiye alındık. Akademiye alınmadan önce yapı içerisinde “zimmetleme” olarak tabir edilen sistemle her birimize yapı dışarısındaki adaylardan birden çok adayın takip sorumluluğu verdiler. Bana bu şekilde H.G. (Ö.) ve Ş.S.’i zimmetlemişlerdi. Görevimiz; bu şahıslarla muhabbet geliştirmek, bu şahısların özellikle siyasi, dini ve ideolojik görüşlerini tespit etmekti. Ayrıca”muhabbeti geliştirmek amaçlı hoşlandığı şeyleri belirleyip o doğrultuda hediyeler verin” diye söylüyorlardı. Akademide sınıf listeleri açıklandığında her birimize zimmetlenen şahıslarla birlikte aynı sınıfa yerleştirildiğimizi göndük, Akademi eğitimine 2013 yılı adli tatilin bitiminde Eylül ayı içerisinde alınmıştık. Bu tarihte akademi başkanı …’dır…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan B.B.’nin … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 03/10/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…Yine A.F.B.’nın bana söylediğine göre kamu oyunda yargıtayın imamı olarak … bilinse de yargıtayın imamı aslında Yargıtay Üyesi olan A.T.’miş. Yargıtaya seçilen 167 üyenin seçilmesinde A.T. en önemli rolü oynamış ve cemaatin isimlerini Yargıtay Üyeliğine o seçtirmiştir…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan B.E.’nin … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 16/06/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Fethullah Gülen Cemaati ile Adalet Bakanlığına gelene kadar yukarıda ifade ettiğim gibi herhangi bir irtibatım olmadı. Bakanlığa ilk geldiğimde yoğun olarak mevzuatı öğrenmeye çalıştım…Kısa bir süre sonra personele … tetkik hakimi olarak geldi, bu kişinin daha sonradan cemaat mensubu olduğunu anladım. Kendisini daha önceden tanımıyordum…İmam Hatip mezunu olmam nedeniyle hitabetim ve dini bilgim iyidir. Eskiden beri meal okurum. Kendi el yazımla tutmuş olduğum bir hadis defterim de var. Bu nedenle sık sık meal ve hadis konulu sohbetler yapıyordum. Bu yapıya mensup arkadaşlar benim bu özelliğimi görünce bana ilk defa o zaman bizim evlerde kalan adaylarımız ve sınava çalışan arkadaşlarımız var onlara moral motivasyon olsun diye ara sıra gelip onlara da sohbet eder misin dediler. Bu teklifi bana çoğunlukla … ve … yaptı. Ben de onları kırmadım ve 1998 yılından 2004 yılına kadar yaklaşık 6 yıllık sürede 15-20 defa bazen adaylara, bazen de sınava hazırlanan çocukların evlerine giderek onlara bu tür sohbetler yaptım…Yukarıda açıkladığım gibi bu ana kadar Bakanlıkta cemaat geçmişi olan insanlar olarak … , M.C. ve A.K.’yı tanıdım. İ.O. ve A.H. de tıpkı benim gibi bakanlıkta tanıştıktan sonra iş arkadaşlığı çerçevesinde … , … ve … düzenlediği sohbetlere katıldık…2010 yılında Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü olarak görev yapıyordum, o zamanki konjonktürde Yargıtay, Danıştay ve HSYK ile hükümet arasında çekişmeler vardı. Ülkede hükümet üzerinde bir yargı vesayeti vardı, neredeyse hükümet tarafından taşradaki en küçük seviyede bir bürokrat bile değiştirilemiyordu. Görevden alınan bürokrat kısa sürede yargı kararıyla tekrar göreve iade ediliyordu. Hükümet tarafından gerçekleştirilmek istenen yurt çapındaki projeler Danıştay tarafından iptal ediliyordu. Ayrıca Ak Parti tek başına iktidar olmasına rağmen bir oyla kapatılmaktan kurtulmuştu. Yine Avrupa Birliği ile yürütülen müzakereler kapsamında Türkiye’nin yargı yapısı sürekli eleştiriliyordu. Yargıtay ve Danıştay’ın yapısı, HSYK’nın Yargıtay ile Danıştay üyeleri arasından seçilmesi, seçim yöntemi gibi hususlar Avrupa Birliği raporlarıyla sürekli eleştiriliyordu. Böyle bir ortamda anayasa reformu Türkiye için mutlaka gerçekleştirilmesi gereken hukuksal bir faaliyetti. Bu nedenle Adalet Bakanlığı bünyesinde esasında bir hükümet projesi olarak çalışma başlatıldı. Yargı reformu strateji belgesi hazırlandı. Bu belge, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü, Strateji Geliştirme Başkanlığı ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü tarafından birlikte hazırlandı. Başında Strateji Geliştirme Başkanı … görev yapıyordu. Hatta, … bu görevi nedeniyle daha sonra müsteşar yardımcısı yapıldı. Ben Personel Genel Müdürü olduğumda genel müdürlüğümün doğrudan bir görevi olmadığı için birebir çalışmam olmadı. Bakanlığın ve teşkilâtın her biriminin temsilcisinin bulunduğu birkaç toplantıya iştirak ettim…SORULDU: 2010 yılı anayasa değişikliğinden sonra HSYK adayları nasıl belirlendi, YARSAV ile herhangi bir görüşme yapıldı mı, bu süreçte Fethullah Gülen Cemaati mensubu olan adaylar kimlerdi, nasıl belirlendi ? Anayasa değişikliğinden sonra Anayasa Mahkemesinin tek oy ilkesini iptal etmesi ile birlikte YARSAV’ın amacına ulaştığı düşüncesi bizlerde hâkim oldu. Seçim hazırlıklarına YARSAV’ın liste ile başlaması bize göre an meselesiydi. Ancak bakanlığın liste usûlüne göre herhangi bir hazırlığı yoktu. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine Yargıtay’dan isimlerini hatırladığım N.Ö., H.M., İ.R.C. gibi isimlerle o dönem müsteşar olan A.K. Bey görüşmeler yaptı. N.Ö. demokrat yargı üyesi olduğu için “Hazır bir dernek var bu dernek çatısı altında seçime girebiliriz” teklifinde bulundu. Bu şekilde çeşitli fikirler ileri sürülüyordu. Demokrat yargı ile ilgili olarak yapılan çalışmalardan bir sonuç alınamayınca bakanlık tarafından yapılacak liste ile seçime girme kararı alındı ve liste yapma çalışmaları başladı. Bu aşamadan sonra bakanlık bünyesinde bulunan cemaat mensubu arkadaşlar gelerek listeye kendilerinin de alınması hâlinde kazanma şansının artacağını, birlikte hareket edilerek başka grupların seçimi kazanmasının önüne geçilebileceğini söylediler. Bu kişiler; G.T.T., Ç.Ş., M.B. ve … gibi arkadaşlardı…müsteşar A.K. tarafından seçim işlerini yürütmek üzere idari yargıda beni, adlî yargıda da İ.O.’u görevlendirmişti. İlk anda ben ve İ.Bey, bu teklifi A.K.’a götürdük. … Bey bu şekildeki kurumsal bir iş birliğine sıcak bakmadı. İş biraz sürümcemede kalınca cemaat mensubu olan arkadaşlar bu defa işin içerisine bizi ikna etmek için YARSAV başkan yardımcısını da getirerek bizimle görüştürdüler. Gelen kişi M.A.’dı. O dönemde YARSAV başkan yardımcısıydı. Kendisini ilk kez orada tanıdık. Daha öncesinden herhangi bir tanışıklığım yoktu. Bu kişiyi bize getiren G.M.Ç.’di. Görüşme sırasında İ.O. da vardı. A.H. ve …’ın olup olmadığından emin değilim…Adli yargıdaki aday belirleme süreçlerinde Bakanlıkta yapılan görüşmelerin bir kısmına ben de katıldım. O yüzden ordaki aday süreçleri ile ilgili de bazı kanaatlerimi paylaştım…. N.Ö.’i … tanıyordu.( … deyince aklıma geldi aday belirleme sürecinde bakanlıkta yapılan görüşmelerin bir kısmına sanıyorum o sırada akademide bulunan … da katıldı. Zaten kısa denilebilecek bir süre önce bakanlıktan ayrılmıştı. Kendisinin hem bakanlık hem akademi geçmişi olunca onun fikirlerine de başvuruldu.) N.Ö.’i … önerdi. Hem bir bayan adayımızın olması gerekir hem de hakim sayısı bakımından teşkilat içinde ciddi bir ağırlığı olan İstanbul’dan en az bir iki aday gösterilmesi gerekir diye düşünüldü…. H.S.’i de sanırım … önerdi. Aynı dönem olabilirler. Hem güneyden bir aday göstermek istiyorduk Adana, Mersin çevresinden hem de cemaat en az 4-5 aday diye diretiyordu. Onların kontenjanından H.S.olabilir diye düşündük…SORULDU: M.K.Ö. Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; “Ben bakanlığa ilk geldiğimde benim gibi tetkik hâkimi olan B.E., İ.O., A.H., E.D., … , M.G., M.E., H.U., F.A., B.A. ve M.B.’ı tanıdım. Bizim sohbet grubumuz B.E., İ.O., A.H., E.D ve … ‘dan oluşmaktaydı. Diğer kişilerin konumunu bilemiyorum. Fethullah Gülen Cemaati ile ilgilerinin olmadığını biliyorum. O dönemde bu kişilerle birlikte ayda bir evlerimizde sohbet toplantıları yapardık. Bu sohbet toplantılarında kişilerin yapısı itibariyle fazla bir önem arz etmeden Fethullah Gülen’in kitapları okunur, birlikte namaz kılınırdı. O dönemde para toplama işini ise … ‘ın yaptığını hatırlıyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. Buna göre, bakanlık tetkik hâkimi yaptığınız dönemde veya sonrasında ifadede geçtiği şekilde sohbet grubunuzun olup olmadığı, sohbetlerin nerelerde yapıldığı, nelerin konuşulduğu ve himmet adı altında para toplanıp toplanmadığı, toplandı ise kimler tarafından toplanıldığı hususlarını açıklayınız, siz himmet adı altında bu toplantılarda para verdiniz mi, verdiyseniz kime ne kadar verdiniz ? Bakanlığa ilk geldiğimde Personel Genel Müdürlüğünde tetkik hâkimi olarak göreve başladım. Bu sırada veya yakın tarihlerde İ.O., … , İ.A., F.A., A.K. daha sonra A.H., H.U., Ö.K., M.E.’in tetkik hâkimi olarak başladıklarını hatırlıyorum. M.K.Ö. ile E.D. de 28 Şubat sürecinden sonra Personel Genel Müdürlüğüne tetkik hâkimi olarak geldiler. Genel olarak müdürlükteki arkadaşlarla ara sıra ailecek bir araya geliyorduk. 28 Şubat sürecinde hem o sürecin verdiği baskı ve rahatsızlık hem de ailecek bir araya gelmenin verdiği sıkıntılar nedeniyle (çok kalabalık oluyordu) bu toplantılara ara verildi. İfademin başında bahsettiğim gibi bu arkadaşlardan bir kısmı ile aynı genel müdürlükte görev yapmış olmamız ve 28 Şubat süreci nedeniyle yakınlaşma oldu. Bu yakınlaşma sonucunda M.K.Ö. ve E.D.’ün gelmesinden sonra ara sıra bir araya gelelim, sohbet etme teklifi oldu. Biz de buna o sırada olumlu baktık ve ben, İ.O., A.H., E.D. ve … çok düzenli olmamak üzere fırsat buldukça ayda bir veya iki ayda bir, bir araya gelmeye çalışıyorduk…Toplantılarımızda Fethullah Gülen Cemaati geçmişi olan arkadaşlar kendi aralarında ara sıra himmet diye bir para topluyorlardı. Ama ben böyle bir himmet vermediğim için kimin topladığını bilmiyorum. Hatta ben bir para toplanacaksa bunu E. veya M.K.Ö.’in toplayabileceğini düşünmüştüm. … ‘ın topladığını ifadede geçince öğrenmiş oldum…”
Aynı tanığın … Cumhuriyet Başsavcılığınca … nolu soruşturma kapsamında düzenlenen 02/12/2016 tanık ifade tutanağında da benzer ifadelerde bulunduğu görülmekle birlikte önceki ifadesinden ayrı olarak; “… Yargıtay yönetim işlerinde A.B.’in ve … ’ın etkili olduğunu düşünüyorduk. Onlara dedik ki siz Yargıtay’ın idari işlerini tek bir grubun istekleri doğrultusunda yürütüyorsunuz, bu konuda diğer arkadaşlardan ciddi yakınmalar var. bu yakınmaları biz sizlere daha önce ilettiğimiz halde hiç dikkate almadınız. Bunları yaparken de hem kendi örgütlü gücünüzü kullanıyorsunuz, hem de sizden olmayan arkadaşların hem sizi hem de diğer arkadaşları yeterince tanımamasından istifade ediyorsunuz, biz bu duruma bir son vereceğiz, hem Yargıtay’da ki hem Danıştay’daki bu yapıya mensup olmayan bütün arkadaşlarla görüşerek onları bir araya getireceğiz, bir biriyle tanıştıracağız ve yönetim işlerinde onlarla da istişare etmeden kararlar almanıza ve uygulamanıza engel olacağız dedik. Önce paniğe kapıldılar, ya bu bizim deşifre olmamız anlamına gelir dediler, biz de deşifre ne demek herkes kimin ne olduğunu bilsin ona göre hareket etsin dedik ve şikayet edilen konulardan örnekler verdik…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan B.Ü.’nün … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 10/04/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağında; “…Görev yaptığım ve çalıştığım yerlerde cemaatçi olduğunu bildiğim eylem, davranış, jargon itibari ile bunu teyit eden Yargı mensupları da şunlardır; A.A., … , T.E., S.M., Ç.Ş., D.K.. D.A., S.B., R.Ç.. T.Ü., A.R…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan C.G.’in … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 10/02/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…A.T., 2000 yılında uşak cezaevi isyanı soruşturmasına görevlendirilince cezaevi mevzuatını temin etmem için görevlendirilince CTE de tetkik hakimi olması sebebiyle tanıdım, sonraki dönemde A.S.E. döneminde terfi listesinde b terfii etmesi dikkatimi çekti, yabancı dil eğitimi için yurt dışına gidip geldikten sonra … Akademi Başkanlığı yaptığı dönemde akedemide görevli olduğundan, 2010 hsyk tarafından 160 lık grup içinde Yargıtay üyeliğine seçildiğini biliyorum…”
Aynı tanığın davacının yargılandığı … Ceza Dairesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararında yer alan ifadesinde;” Soruşturma aşamasında özetle ; A.K.’ın bağımsız bakan olarak atanacağı dönem Aktif Haber sitesinde hatırladığı kadarıyla Y.G. isimli kişinin köşesinde hakkında Saunalarda Özel Muaemele Çekilmiş Müsteşar, Amerika’da kendisi ile özel ilgilenilmiş müsteşar, şeklinde iki defa yazılan yazıyı görünce o dönemde Ceza İşleri Genel Müdürü olan hemşehrisi olan Ç.Ş.’in yanına gittiğini, bu yazıları, ona gösterdiğini, A.K.’ın kendilerini bakanlığı ilk alan yardımcı olan kişi olduğunu şimdide müsteşar genel müdürü olarak çaılıştıklarını, bu aktif haber sitesinde genel kanaatine göre cemaate yakın polisler tarafından yazılar yazıldığını, idare edildiğini, ”herşeyi bir tarafa bırakıyorum, bu genel müdür olarak senin görevin, A.K. ile Amerika’ya bakanlık üst düzeyden kim gitti, bu onu yıpratmak için yazılan yazı, bunu bilebilecek kim var,” diye sorduğunu, o zamanki müsteşar yardımcısı …’ın gittiğini söylediğini, kendisinin de ”ya bu yazının gereğini görev icabı sen yaparsın, yada ben gereğini yaparım,” diyerek Ç.Ş ile konuştuğunu, onunda kendisine ”sen karışma ben gereğini yapacaağım” dediğini, daha sonra Aktif haber sitesinde bu kişinin köşe yazarlığının bitirildiğini, internette bu kişinin tüm yazılarının kaldırıldığını hatta daha sonra öğrendiğine göre bu kişinin A.K.’ın makamına getirilerek kendisinden özür dilettirildiğini, hakkında manevi tazminat davası açıldığını, 10000 TL manevi tazminata hükmedildiğini, ancak paralel yapıdan kişiler Yargıtaya seçildikten sonra bu kararın Yargıtayca bozulduğunu,… hatta daha sonraki dönemlerde bu yapıdaki kişiler tarafından A.K.’ın sekreteri ile ilişkisi olduğu yönünde dedikodular yapıldığını, ceza işleri genel müdürü Ç.Ş. ile bu konuşmayı yaptıktan kısa bir süre sonra yapılan ilk Yargıtay seçiminde müsteşar yardımcısı … ‘ın süpriz biçimde Yargıtay üyeliğine seçildiği…” beyanlarına yer verildiği görülmüştür.
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan D.K.’ın … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 16/11/2016 tarihli şüpheli ek sorgulama tutanağında; “…ben bu yapıya mensup kişilerle Diyarbakır Başsavcısı olarak görev yaptığım sürede çeşitli vesilelerle tanıştım. Bu tanışmalarım sırasında bana birazdan isimlerini tek tek yazdıracağım kişilerin bu yapının elemanları olduğu söylendi. Bu tanışma sırasında ben bu insanların bu yapıya mensup olduklarını yapmış oldukları konuşmadan anladım, çoğu bana” abi hoş geldin yada aramıza hoş geldin gibi cümleler kurarak benimle daha içten daha samimi bir şekilde ilgileniyorlardı. Ben öncelikle bu yapının içerisinde yer aldığını ve bu yapıyla hareket eden kişilerin isimlerini yazdırmak istiyorum. Şuan isimlerini yazdıracağım kişiler Diyarbakır Başsavcısı iken tanıştığım kişilerdir. Dedi. SORULDU: 1-Teftiş kurulundan S.A., 2- Müşteşar yardımcısı … , 3- Yargıtayda görevli N.D.,…kişilerle Diyarbakır’ da görev yaptığım zamanda çeşitli zaman aralıklarında tanıştım. Bu kişiler FETÖ yapılanması içinde olan kişilerdi…Bu yapının hiyeraşik yapısı ile ilgili olarak bazı konuları aktarmak istiyorum. Öncelikle yargıdaki tüm önemli atamaları alınacak önemli kararları FETÖ adına isimlerini vereceğim 9 kişi heyet şeklinde karara bağlamaktaydı. Bu kişiler, 1-S.A., 2- … , 3- İ.Ş., 4- N.D., 5- M.K.Ö., 6- A.T., 7- A.B., 8- M.K., 9- M.B.’ dır. Bu yapılanma içinde her birinin ayrı görevleri vardır. S.A. bir nevi heyet şeklinde çalışan bu kişilerin manevi abisi konumundadır. Kimse onu çiğneyemez, … bu yapının taktiksel beynidir…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan F.T.’nun … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 02/12/2016 tarihli şüpheli ifade tutanağında; “…Dolayısıyla ben kendi imkanlarımla sınava hazırlanarak 2011 Aralık ayındaki Hakim Savcılık sınavını 84 puanla kazandım, 2012 yılındaki yapılan mülakattan da yüksek puan almama rağmen elendim, dolayısıyla bu yapıyla aslında organik bağımın olmadığını bu mülakat ispatlamaktadır, şöyleki 2012 yılında yapılan mülakatta Adalet Bakanı Personel İşleri Genel Müdürü M.K.Ö.’ti, kurul üyelerinden ise Yargıtay üyeleri olan … , A.K.gibi şahıslar vardı, bu kişiler FETÖ kapsamında açığa alınmış ve tutuklanmış olan kişilerdir, özellikle bu dönemde Hakim Savcı olarak ciddi oranda FETÖ mensubu kişiler liste halinde alınıyordu, bu durumu M.K.Ö.’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu itiraflarında da mevcuttur, ancak ben böyle bir dönemde Hakim Savcıların çoğunu FETÖ mensubu olan kişilerden alman dönemde yazılı sınavı yüksek puanla kazanmama rağmen mülakattan elendim, mülakattan elendiğime ilişkin Adalet Bakanlığının başarısız olduğuma dair sınav sonuç belgesini de ibraz ediyorum, benim mülakattan elenmemin temel nedeni üniversitede belirtmiş olduğum FETÖ ye karşı olan kişilik yapım, onların dediklerine itaat etmemem, onların dediklerini yapmamam, onlara karşı olan insanlarla görüşmemdir…”
Yaptığı ihbara dayalı olarak ifadesine başvurulan F.K.’ın HSK Müfettişlerince düzenlenen 11/11/2016 tarihli tanık ifade tutanağında;”…2009 yılında dil eğitimi için Adalet Bakanlığından Hâkimler ve Savcılar gelmişti bunlardan A.Ç. ve ismini hatırlamadığım kişilerle Y. tanıştırarak onlara dil, barınma vb konularında yardımcı olmamı istedi ben de yardımcı oldum bu kişilerinde aynı örgüte mensup olduklarını Y. söylemişti, Y. bu arada Türkiye’ye dönmüştü, 2009 yılı Aralık ayı gibi A.Ç. bana “Türkiye’den Adalet Bakanlığının üst düzey bürokratları gelecek bunlara rehberlik yapabilir misin” dedi, ben de kabul ettim, Kanunlar Genel Mujdürü olarak bildiğim Z.Y., Adalet Akademisi Başkanı … Dönemin Müsteşarı A.K. ve ismini hatırlamadığım birkaç kişi Amerika’ ya geldiklerinde bu kişilerle de A.Ç. beni tanıştırdı. Bu geziye gelenlerin hepsi FETÖ mensubu değildi, A.K.’ın da kendilerinden olmadığını söylüyorlar ve kendisini sevmiyorlardı. Ben kendilerini ABD’nin başkentini gezdirdim, FETÖ’ye bağlı kuruluşları ya da Fetullah GÜLEN’in bulunduğu mekana görmüşlüğüm yoktur. Z.Y.’ın daha sonra ABD’de … kaldığı FETÖ’ye ait evde kalmaya devam ettiğini biliyorum. A.Ç.’ın kaldığı evi ben bulmuştum, daha sonraki süreçte bu eve gidip geldiğimde evde Fetullah GÜLEN’in kitapları yanında Said NURSİ’nin kitaplarının olduğuna şahit olmuştum. Y.’un kaldığı evde de sürekli olarak FETÖ’ye ait kitap okuma, sohbet, vaaz kasetleri ve yemek organizasyonları oluyordu.2010 ya da 2011 yılında Türkiye’ ye geldiğimde Ankara ilinde Y.’ un abisi olan Hâkim Ö.Ö. ile tanıştım Z.Y. ve … ’ı birlikte ziyaret ettik, daha sonraki dönemde A.Ç.’da Türkiye’ye döndü, bir kere de onu ziyarete gittim. Ö.Ö. de Amerika’ ya gelmiş ancak ben o zaman görmedim, … ın Pensilvanya’ya gidip Fetullah GÜLEN ile görüştüğünü Y.’ tan duydum, ben ortaöğretimimi Fatih Kolejinde yaptığım için bu kişilerin Fetullah GÜLEN ile görüşmeye geldiklerini biliyordum ancak gözümle görmedim, sadece tahmin ediyorum, … Group firmasının sahipleri Y.Ö. ile M.Ö.’ in örgüt adına himmet topladıklarını biliyorum zira bizden de 2010-2011 yılları arasında himmet adı altında para ve kurban istediler ancak vermedik…”
Aynı tanığın davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca … sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen … tarih ve E:… sayılı iddianamedeki ifadesinde; “… … Cumhuriyet Başsavcılığınca 05.08.2016 tarihinde ifadesi alınan F.K.’ın; Amerika’da iken, Türkiye’den gelenlerle ilgilendiğini, dönemin Adalet Akademisi Başkanı şüpheli … da Y.Ö. isimli kişi ile Pensilvanya’ya Fetullah Gülen’in yanına götürdüklerini, Y.Ö.’in sürekli olarak dönemin Başbakanı R.T.E. aleyhine konuşarak, az kaldı gidecekler, neler olacağını göreceksin diye söylediği” beyanlarına yer verildiği görülmüştür.
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan G.A.’un … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 30/11/2016 tarihli şüpheli ek sorgulama tutanağında;”…7- Görev yaptığınız dönemde görev arkadaşlarınızdan yahut diğer suretlerle bildiğiniz bu yapıya mensup iltisaktı yahut irtibatlı kişiler kimlerdir? İ.A.; Ben Başmakçı Hakimiyken O da Sandıklı hakimiydi ve bizim yaptığımız sohbet programlarına katılırdı. Bu kişinin bu yapıya mensup olduğunu biliyorum. Ş.Ö., M.Ö., O.Y., S.A., … ve yukarıda isimlerini somut vakalarla saydığım isimlerin bu örgüte mensup olduklarım biliyorum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan H.Ö.’nün … Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 28/07/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…. 2011 yılı başında akademi başkam olarak … atandı. Kendisi ile de yıldızımız hiçbir zaman barışmadı. Ancak … dışarıya karşı beni tuttuğu, desteklediği görüntüsü veriyordu. Çünkü … bey Personel Genel Müdürlüğü kökenli olduğu için adam kullanmayı iyi bilirdi. Ben … ile ilgili olarak somut bir şey bilmiyorum ama bütün kapılar ona açılıyordu. Yani , bütün göstergeler onun cemaatçi olduğunu gösteriyordu. 2012 yılında yürürlüğe giren HMK ve TTK ve Borçlar Kanunun tanıtım toplantılarını tek başıma organize ettim. 100’den fazla meslek içi eğitim semineri düzenledim. Akademinin kütüphanesini referans alınan bir kütüphane haline getirdim. Ancak bu süreçte … Bey’in akademide ziyaretçi akını arttı. Ancak görüşmelerin içinde bulunmadığımdan ne konuşulduğunu bilmiyorum. Fakat gidenlerin Yargıtay üyeliği ve Yargıtay daire başkanlığı için geldiklerini tahmin ediyordum ve üçüncü kişilerden bunu duyuyordum. Hatta bu süreçte mevcut Yargıtay üyemiz İ.Y. beyle zaman zaman bir araya geliyor ve akademideki gelişmeleri kendisine aktarıyordum. Kendisi de bana ihtiyaçları olduğunu bu nedenle orada sağlam kalmamı tavsiye ediyordu. Bundan kastı İ.Y. bana Akademide çok ciddi bir cemaat yapılanması olduğunu, benim arada kaynayıp onlardanmış gibi görünüp kendisine bilgi getirmemi istiyordu. Ankara dışına meslek içi eğitim nedeniyle çokça görevlendirilmem nedeniyle akademide ne olup bittiğini fark edemedim. Daha sonra akademiye yoğun bir tetkik hakimi alımı oldu. Onlar geldikten sonra … bana karşı tavırları ciddi anlamda değişiklik gösterip mobinge varan davranışlar sergilemeye başladı. En son olarak da 2013 yılında meslek içi eğitimden sorumlu daire başkanlığı rolü boşalmasına rağmen ve herkes kıdem ve mesleki temayüz itibariyle benim geleceğimi beklerken bu makama benden kıdemsiz ve sicil olarak düşük akademi dışından bir şahıs atandı. Şayet ben mevcut örgüt üyesi olsaydım bu pozisyona mesleki temayüz etmiş olarak ben atanırdım. Bu atama bakanlık bürokrasi dilinde git demek anlamına geliyordu. Bende HSYK’ya giderek eski başkanım A.H. ile görüşerek kürsüde bir göreve atanmayı talep ettim. Ancak kendisi bana olumsuz yanıt verdi ve ben HSYK’dan akademiye dönmeden atanma talebimden … ‘ın haberi olmuştu ve bana daha fazla mobing uygulamaya başladı. Bu sürecin birebir tanığı Prof. Dr. H.P., Prof. Dr. M.Ö. ve Prof. Dr. M.A.’dır. Gerekirse tanıklıklarına başvurulmasını talep ediyorum. O sırada teşkilatta yaygın olarak akademide cemaatçilerin görev yaptığı algısı oluştuğundan bende bu algıdan kendimi kurtaramadım. Yine belirtmek isterimki bilimsel çalışmalar sırasında tanıştığım Prof Dr. F.Y. Yenisey Bahçeşehir Üniversitesi bursu ile beni ABD’ye kursa göndermeyi … ‘a teklif etmesine rağmen … bu teklifi kabul etmedi. Yine akademide çalışan diğer hakimler AB burslarıyla 1-2 hatta 6 aylığına yurt dışına çıkmalarına rağmen ben çıkartılmadım. Örgüt mensubu olsaydım bu imkanlardan ben de faydalandırılırdım…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan İ.O.’un … Cumhuriyet Başsavcılığınca … numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 26/12/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…SORULDU : Bakanlık tetkik hakimi olduğunuz dönemden başlayarak son güne kadar bakanlıktaki Fetullah Gülen cemaat yapılanmasını, sizin bu cemaat mensupları ile ilişkinizi, cemaat mensupları ile yapmış olduğunuz cemaat sohbetlerini anlatır mısınız? CEVABEN : Adalet Bakanlığına tetkik hakimi olarak geldiğim dönemde Personel Genel Müdürlüğünde tetkik hakimi olan B.E.’in benden 15 gün önce göreve başladığını anladım. Bu dönemde bizden önce gelen İ.A. ve eşi F.A. vardı. Bilahare … , Ö.K., M.E. ve A.H. tetkik hakimi olarak geldiler. O dönemde ben sadece A.H.’nin cemaate sempati ile baktığını öğrendim. Personel Genel Müdürlüğünde görev yaptığımız esnada 28 Şubat olayları nedeni ile de biz soruşturma geçirdik. Bu dönemde bu arkadaşlar ile birlikte bir birliktelik ve bağlılık oluştu. Birbirimizin evlerine gidip gelmeye başladık. Ancak bu gidip gelmeler Fetullah Gülen cemaat mensuplarının bir araya geldiği sohbet toplantıları şeklinde değildi. Bu birliktelik esnasında da Risalei Nurlar okunmuyordu. Her bir şekilde burada bir himmet parası veya aidat şeklinde para toplanmıyordu. Benden böyle bir şey toplanmadı.CEVABEN : 2010 yılından bakanlıktan ayrıldığım tarihe kadar ben Fetullah Gülen cemaatinin sohbet toplantılarına katılmadım. Ben bu dönemde cemaat kültürü içerisinde yer almadım. O dönemde cemaate yakın olduğunu ve sempati ile baktığını bildiğim A.H., … ile arkadaşlıklarım olmuştur. Bu grubun içerisinde B.E.’de vardı. Ancak ben tüm arkadaşlarımı bulundukları cemaat değil, isim ve karakterlerine bakarak arkadaşlık yapıyordum…SORULDU : A.H. beyanında İ.O. bana M.K.Ö. ile E.D.’ün bakanlığa gelebilecekler şeklinde isimlerini verdiğini, bu isimleri A.D.’e ilettiğini, bilahare bu arkadaşların geldiğini, bunlar geldikten sonra kendilerinin Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu anladığını, M.K.Ö. ve E.D.’ün beni ve diğer arkadaşlarımız olan İ.O., B.E., … ‘ı sohbet toplantılarına davet ettiğini, bu şekilde düzenli olarak olmamakla birlikte 15 günde bir veya ayda bir birbirimizin evinde sohbet toplantılarına başladıklarını, bu sohbetlerin Fetullah Gülen cemaat mensuplarının bir araya gelmesi şeklinde sohbet toplantıları olduğunu, sohbetlerde Risale-i Nur okunduğunu, Fetullah Gülen’in kitaplarının okunduğunu ve Fetullah Gülen’in anlatıldığını, sohbetleri ise M.K.Ö. ve E.D.’ün verdiğini belirttiği anlaşılmıştır. Daha önceki beyanlarınızda Fetullah Gülen cemaat sohbetlerine katılmadığınızı belirttiniz, ancak samimi arkadaşınız olduğunu belirttiğiniz A.H.’nin bu beyanı karşısında ne diyorsunuz? CEVABEN : Bir araya geldiğimiz doğrudur. Ancak bu bir Fetullah Gülen cemaat kültürü ve yapısı içinde değildir. Bir araya geldiğimizde bazen bir gazetenin köşe yazısı okunuyordu, günlük işlerimizi konuşuyor ve ayrılırken Asr Suresi okunarak evden ayrılırdık. Bu toplantılar periyodik ve mutad değildi. Bu birliktelik için eşler ile gittiğimiz olduğu gibi, bekar olarak da gittiğimiz olmaktaydı…SORULDU: … ile tanışmanız hangi tarihte olmuştur? CEVABEN : Aynı hukuk fakültesinde okumamız nedeni ile bilirdim. Ancak bir o dönem bir samimiyetim yoktu. Kendisi aynı zamanda hemşehrimdir. Ankara’ya bakanlığa gelince samimiyetim oluştu. SORULDU : …’ın öğrencilik döneminde İzmir’de bulunan Fetullah Gülen yapılanması içerisinde yer alan Yamanlar Yurdunda belletmen olarak görev üstlendiği anlaşılmıştır. Bu dönemde kendisi ile temas kurdunuz mu? CEVABEN : Öğrenci olduğu dönemde … ile birlikteliğimiz olmadı. Kendisinin Fetullah Gülen cemaati içerisinde belletmen görevini üstlendiğinden haberim yoktu. Adalet Bakanlığına tetkik hakimi olarak geldikten sonra Fetullah Gülen cemaati ile irtibatlı olduğunu anladım. Kendisi benden kıdemli olması nedeni ile benden önce müsteşar yardımcısı olmuştu. Kendisinin söylevlerinin Fetullah Gülen cemaatinin görüşleri olduğunu anlıyordum. Bu dönemde …’ın Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu anlamıştım. Biz bu dönemde bazı daire başkanlarının belirlenmesi konusunda Eylül 2009 tarihinde Personel Genel Müdürü B.E.bey ile çalışma yaptık. Yapmış olduğumuz çalışmada Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü için M.F.B., Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne Y.Z.C. ile birlikte toplam altı ismin bakanlık birimlerine daire başkanı olması için onay yazısı hazırlamıştık. Genel Müdür olarak B.E., Müsteşar Yardımcısı olarak ben, onayı imzalayıp Müsteşar A.K. bey’e gönderdik. A.K. bey ramazan ayı içerisinde daire amirlerine bir iftar vermişti. Bu iftardan sonra E.D.bu listeyi A.K.bey’e verdi. Bu esnada A.K.bey isimleri orada bulunan tüm arkadaşlara okudu. Bu esnada M.F.B., Y.Z.C. ile ismini hatırlayamadığım bir arkadaşın ismi …, A.H., M.K. ve bazı arkadaşların bu isimlere karşı çıktığını gördüm. Bu isimleri müsteşar bey ile görüştükten sonra onaya sunduğumuz için müsteşar bey’de bu isimleri tartışmaya açmaması gerektiği halde neden açtı bunu anlayamamıştık. Ayrıca bazı arkadaşlar bu isimlere niye karşı çıktığını o an için anlamamıştım. Bu tartışma sonucu M.F.B.’nın yerine R.G., Y.Z.C.’in yerine ise M.B. daire başkanı olmasını arkadaşlar müsteşar bey’e ilettiler. A.K. bey’de E.D.’e onayın düzeltilmesi talimatını verdi. Ben burada Fetullah Gülen cemaat mensuplarının isteklerinin olduğunu anladım. Hatta bakanlık içinde cemaat 6-0 yaptı diye konuşma geçti. Bu yemekte bulunmayan B.E.beni arayarak, bana serzenişte bulundu. Bizim sunduğumuz onayda ismi bulunan diğer ismin ise M.A.lduğunu hatırlıyorum. Bizim belirlediğimiz daire başkanı çıkarılarak daire başkanı yapılan diğer kişinin ise M.M.Y.olduğunu zannediyorum. Ertesi gün yemekte bulunan ancak o tarihte Akademi başkanı olan A.H.’nin yanma gittim. Abi dün akşam biz bir dengeyi gözetmiştik, sen neden bizim belirlediğin isimlere karşı çıktın dedim. O da bana ne bileyim beni daha önce uyarsaydınız dedi. Ben belirlediğimiz isimlere …’ın öncelikle karşı çıkıp tepki göstermesi, …’ın Fetullah Gülen cemaat mensubu olduğunu bilmem ve bakanlık içinde cemaatin 6-0 yaptığı şeklinde konuşmaların yoğunlaşmasından, o dönemden daire başkanı olan arkadaşların tümünün Fetullah Gülen cemaat mensubu olduğunu anladım.
Bu olaydan sonra …’ın Fetullah Gülen cemaati içerisinde etkin bir konumda olduğunu anlamış oldum. Hatta Akademi Başkanlığında görev yaptığı dönem içerisinde Fetullah Gülen cemaatinin yanlışlıklarını dile getirmek için etkin olduğuna inandığım …’ın yanına da gidip konuşmuştum. … konuşmalarında bana hak veriyor ancak sanki cemaat içerisinde etkisi olmadığını dile getirir hissi veriyordu. … Adalet Akademisi Başkanı olduktan sonra benim ve eşimin akademide verdiği dersleri kestirmişti…10- M.M.Y.; Fetullah Gülen cemaat mensupları tarafından daire başkanı yapıldığını biliyorum. Daha sonra … tarafından Akademi Başkanlığına getirilmiştir. 2014 ara kararnamesi ile Yargıtay savcılığına gönderilmesinde Fetullah Gülen cemaati ile irtibatı nazara alınmıştır…26- Y.Ş.; Bu kişi … tarafından sanırım Strateji Geliştirme Başkanlığına tetkik hakimi olarak getirilmişti. Bilahare yine … Adalet Akademisine gittiğinde götürdü. Doktorası olduğunu hatırlıyorum…CEVABEN : Anayasa değişikliğine kadar da Fetullah Gülen cemaat mensubu olduğunu bildiğim …, A.H., G.T.T.’da listenin daha uygun olduğunu belirtip tek oy sisteminin riskli olduğunu belirtiyorlardı. Yarsav yönetimi de listeyi ısrarla savunuyorlardı. Yarsav o dönem örgütlü gücüne güvenerek liste uygulamasını istiyorlardı…SORULDU : Sizin de içinde bulunduğunuz liste nasıl belirlendi? Fetullah Gülen cemaat mensuplarını ne kadar sayı verildi? Netice itibariyle Fetullah Gülen cemaat mensubu olan adayların ismi ne idi? CEVABEN : Anayasa Mahkemesinin liste şeklinde oy verilmesi gerektiği konusundaki iptali üzerine Adalet Bakanlığında S.E. ve A.K.’ın talimatıyla bir çalışma başladı. Bu çalışmaya Müsteşar Yardımcıları G.T.T., M.K., Z.Y., S.G., A.H., … ile birlikte ben ve B.E. katıldı…N.Ö., C.A. ismini İstanbul’daki iftar yemeğinde belirlemiştik. Ankara’ya geldiğimizde … bize N.Ö.’in için iyi bir tercih olduğunu, kendisinin arkadaşı olduğunu söyledi. S.A., C.A. için özel yaşantısının uygun olmadığını bize bildirdi. Bu nedenle C.A.’ı Ankara’ya çağırdık. Kendisi ile A.K. bey ile birlikte görüştük. Söylenen lafların doğru olmadığını söyleyince adaylığının hayırlı olmasını söyledik…SORULDU : Fetullah Gülen cemaat mensuplarının yapmış oldukları organizasyon ve eylemler sonucu kendilerinden olan adayların HSYK’ya asil üye olarak seçilmesini sağladıklarını anladığınız zaman bunun hesabını Fetullah Gülen cemaat mensuplarının önde gelen isimlerine sormadınız mı? Sorduysanız kimlere sordunuz? CEVABEN : Ben bu durumu Fetullah Gülen cemaati mensuplarının önde gelen isimlerinden olan …, M.K., A.B., A.H. gibi kişilere sordum. Onlar yemin vererek kesinlikle çizme yapmadıklarını, sadece dışarıda bulunan hakim ve savcılardan oy istemeleri sonucu kendi adaylarına fazla oy çıktığını söylediler…44) M.A.; Kendisinin Fetullah Gülen cemaati ile bağlantısını bilmiyorum. …’ın arkadaşı olması nedeni ile bakanlıkta yanımıza gidip gelirdi. Üsküdar Hakimi olduğu dönemde Fetullah Gülen cemaat mensuplarının kontenjanından seçilmiştir…81) …; Fetullah Gülen cemaat mensubudur. Bizden önceki kurul tarafından Yargıtay üyeliğine seçilmiştir. Son yıllarda Fetullah Gülen cemaat mensupları ile yaşanan çatışma nedeni ile yanına bize yardım etmesi için gidiyordum. Beni dinliyordu, hak veriyordu. Ancak elinden bir şey gelmeyeceğini belirterek bize yardımcı olmuyordu. Fetullah Gülen cemaat mensubu olan bu kişinin son zamanlardaki cemaat içindeki görevini bilmiyorum. Yargıtay üyelerinin isimlerinin belirlenmesi aşamasında Müsteşar bey’in odasında …’ın da olduğunu hatırlıyorum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan İ.D.’ın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 27/12/2016 tarihli şüpheli ek sorgulama tutanağında; “…Benim Gaziantep Ağır Ceza Başkanlığım dönemimde HSYK’ya gönderdiğim dilekçe, İ.O.’un cemaatten olduğunu biliyordum. Bakanlıktan’da … adını biliyordum…HÜSEYİN YILDIRIM; 2014 HSYK seçimlerinde Bağlıca’da grup sorumlulularına yönelik bir toplantı yapıldı. Bu hatırladığım kadarıyla, M.E.’ın eviydi. Buraya grup sorumluları geldi. Hatırladıklarım A.C., D.A., M.K.’yı hatırlıyorum. Orada … HSYK seçimlerine yönelik hareket tarzını belirlemek üzere konuşma yaptı. Herkes daha önceden görev yaptığı sorumluluk bölgesinde çalışsın denildi. Bana da sen de Gaziantep’e git dedi…”
Aynı tanığın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 08/02/2018 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında da benzer ifadelerde bulunduğu görülmüştür.
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan K.Y.’ın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 01/11/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…Hakim ve savcı sohbetleri bir grup sorumlusu başkanlığında 3-4 kişilik gruplar halinde kendi evlerinde yapılmaktadır. Tüm edindiğim bilgi, deneyim ve tecrübelerimden son 5 yılın hakim ve savcılarının Türkiye imamının kartal kod ismini kullanan ve Yargıtay Tetkik Hakimliğinden, Yargıtay üyeliğine seçilen İ. isimli şahıstır.(soyadını hatırlamıyorum – sicili 33000-35000 arasıdır). Bunun yardımcıları eski Yargıtay Ceza Dairesi Üyesi A.T., HSYK eski Genel Sekreteri M.B., Adalet Akademisi eski Başkanı …’dır. Yargıdaki tüm FETÖ örgütü yargı planlamalarını bu isimler yapmıştır…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan K.U.’nun …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 27/10/2016 tarihli şüpheli ek sorgulama tutanağında;”…Fethullah Gülen Cemaati genelde bu tür durumlarda başkan veya yani daire başkanlığı seçimlerinde kimlerin seçilmesi gerektiğini birkaç ay önceden plânlayarak O.Y., … ve A.B. aracılığıyla özel yemekli toplantı yaparak belirlediği adaya teklifte bulunarak pazarlık yapıp, istediklerini blok yöntemiyle seçtirmiştir, ancak B.D.’in seçilmesinde O.Y., … ve A.B.’in böyle bir faaliyette bulunup bulunmadığını bilmiyorum…21- …: Fethullah Gülen Cemaati üyesi olduğunu düşünüyorum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan K.T.’in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/10366 numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 12/10/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…SORULDU: 2011 yılında yapılan Yargıtay Üyelerinin seçiminden sonra divan ve daire başkanlıkları ve üyeleri nasıl oluştu? bu konuda cemaatin talimatı ve yönlendirmesi oldu mu? CEVABEN: Biz Yargıtay üyesi seçildikten sonra …, A.K., İ.O., M.Ö…’nın bir araya gelip divanın kimlerden oluşacağını, Yargıtay dairelerinde üyelerin kimlerden oluşacağına karar vermişlerdir…CEVABEN: Hukuk Dairelerinin sorumlusu Yargıtay Üyesi olan A.A.’dı. Ceza Dairelerinin sorumlusu M.K.’du. 2014’ün başında M.K.’un Yargıtay imamı olduğu şeklinde basında haberler çıkınca M.K.’un ceza daireleri sorumluluğundan alınarak yerine S.S.’in geçtiğini biliyorum. Bu hukuk ve ceza dairelerinin sorumlularının üstünde ise Yargıtay imamı olan İ.Ş. vardır. CEVABEN: İ.Ş. o dönem 11. Ceza Dairesi üyesiydi. Kartal diye söz edilen kişi de İ.Ş.’dir…SORULDU: İ.Ş. talimat verirken bu kararı tek başına mı veriyor, yoksa bu talimat başka kişiden mi geliyor, kimden geliyor? CEVABEN: A.B. bana İ.Ş.’in de tek başına karar vermediğini bu kararları verirken …, N.D., A.B., S.A. ve Ö.A.’tan oluşan bir kurul ile toplanıp karar verdiklerini söyledi…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.K.’un …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 17/11/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…3- Yargıtay Üyeliği seçimi dönemini anlatınız? Ben HSYK seçimlerinden sonrada Asliye Ceza hakimi olarak bir süre çalışmaya devam ettim. Ben Asliye Ceza hakimi olarak çalışırken 2011 yılı başında; Yargıtaya yeni üyeler seçileceğini öğrendim bunun üzerine Ankaraya gelerek o dönem Adalet Bakanı müsteşarı olarak görev yapan A.K., HSYK Başkanvekili A.H. ve HSYK Daire Başkanı İ.O.’u, HSYK Daire Başkanı N.Ö.’i ve Adalet Akademisi Başkanı olan …ı daha önceden tanışıklığımız olması ve N.Ö. ve … dönem arkadaşım olması nedeniyle ziyaret ettim. Ben adı geçen kişilere; ” eğer beni Yargıtay üyesi seçerlerse memnun olacağımı ” söylemiştim. Onlar ise bana net bir cevap vermediler. Fakat seçimin yapıldığı gece saat 24:00 civarında A.G. ve A.H.i beni telefonla arayarak seçildiğimi söylediler ve beni tebrik ettiler. Benim seçimimde A.K., …, İ.O., N.Ö., A.H.’nin katkılarının olduğunu düşünüyorum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.Ö.’un Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01/11/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Cemaat/ Örgüt o dönem de bu şekilde tetkik hakimliği yapılanmasını tamamlamıştı. Ayrıca bu dönemde akademiye de ciddi atamalar yapıldı. Akademi başkanlığına önce A.H. daha sonra … getirildi. Başkan yardımcılığına Dr. M.Y. getirildi. Tetkik hakimliklerine A.E., Eskişehirli N., A.C., Ü.A., S.A., U.Y. gibi isimler getirildi. Ayrıca Müdürlüğüne de A.N.G. getirildi. Bunlar da yine örgüt / cemaat üyesi isimlerdir.”
Aynı şahsa ait 18/10/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Yapılanmanın en üstünde olan kişi Fethullah Gülen ile irtibatı sağlardı. Mesela ismi …olan ve bir dönem bakanlıkta üst düzey bürokratlık yapmış olan kişi bahsettiğim yedi kişilik üst yapılanmanın içerisinde idi…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.Ç.’nin Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13/08/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…. Ankarada çalınma evlerine gitmedim, bilmiyordum zaten. Akademide yöneticilerden …’ın cemaatçi olduğu biliniyordu. Cemaatçi olmadan Akademide rahat olunamayacağı söyleniyordu…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.K.Ö.’in …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 16/03/2018 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “Soruldu: Adalet Bakanlığı yapısı içerisindeki faaliyetleri tanık olduğu kişiler ve olaylar ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubiyeti nedeniyle Adalet Bakanlığının önemli addedilen Personel Genel Müdürlüğünden Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne Ceza İşleri Genel Müdürlüğünden Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne kadar bütün birimlerde genel müdürlük daire başkanlığı statülerinde bulunanlarla ilgili yoğunluklu olarak anılan soruşturmaya maruz kalanların bulunduğu bu durumun bir tesadüf olamayacağı da belirtilerek bu kadrolaşma ile ilgili bilgisi tanık olduğu olaylar ve kişiler soruldu. Cevap…. Bakanlığa gelişimde de beni tanımayan birisi benim ismimi vermişse cemaatin aracılığıyla geldiğim anlaşılıyor. İlk geldiğimde …’ın cemaatçi olduğunu anlamıştım. Bana “bizi toplayın” diye söyledi. Ben de bunu bana verilmiş bir görev gibi düşünerek E.D.’e söyledim. Toplantının usulünü E. söyledi. On beş günde bir veya ayda bir biraraya gelinir, kaset izlenir, kitap okunur diye söyledi. Her birimizin evinde toplanacağımızı söyledi. İ.O.’a, B.E.’e, A.H.’ye toplantıyı … haber verdi veya çağırdı diye hatırlıyorum. Bu toplantıları düzenleyen tertip eden kesinlikle ben değilim. Zira benim cemaat denen yapıdaki geçmişim iki veya üç yıllık bir geçmişti. Cemaat mensubu olduğunu anladığım E.D.’ün ortaokuldan beri, A.H.’nin seksenli yıllardan beri, …’ın yine seksen seksen beşli yıllardan beri cemaatin içinde olması ve tanıması karşısında ve yine onların mesleki kıdemleri itibariyle benden çok daha kıdemli olmaları karşısında benim onlara sohbet edebilecek tavsiyelerde bulunabilecek bir cemaat alt yapının bulunmaması da dikkate alındığında sohbet toplantılarını benim tertiplediğim ve ahiliğini benim yaptığım şeklindeki bir ifade kesinlikle doğru değildir…İ.O., …, B.E., A.H. cemaat içinde saygı duyulan kişilerdi. Kendi içlerinde de … bey cemaatte etkin birisiydi. A.H. cemaati bilirdi cemaatte samimi olarak görülürdü. İ.O. cemaatte akıllı biri olarak, B.E. coşkulu biri olarak bilinirdi. İşin siyasetini … yürütürdü. … onların tarzının bildiği için davranışlarını onların tarzlarına göre ayarlar ve sonuç alırdı. Ancak yeri geldiğinde …’ın beni ve E.D.’ü azarladığı da fırçaladığı da olmuştur. Biz bu tavrın nedeninin cemaate ki etkinliği nedeniyle olduğunu bilirdik…Bakanlıkta soruda bahsettiğiniz kadroları atanmada …, B.E., İ.O. ve A.H.’nin etkili olduğu herkesçe bilinirdi. Bir kişi bir makama getirileceğinde Personel Genel Müdürlüğü bunların atamasını yaptığı için haberdar olmamaları da mümkün değildi. Ve üst makamlara da o kişinin yeterli olup olmadığı, neci olduğu noktasında bilgi verdikleri kanaatindeyim. Bakanlıkta o kadar kişinin makam sahibi olmasında etkileri olduğu kesindir…Soruldu: Yargıtay da yapı mensubu olduğunu bildiğiniz kişiler kimlerdir.Cevap: A.B., S.S.U., S.Ö…, …, S.K., Ö.B., O.Y…dir… …; Fetullah Gülen cemaati mensubudur, kendisini tanırım…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.M.’un …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 15/08/2016 tarihli şüpheli ifade tutanağında;”…Ben Hakimlik Savcılık stajına 2013 yılı Temmuz ayında başladım, Adalet Akademisine iki dönem gittim, ilk 3 ya da 4 ay hazırlık döneminde Akademi başkanı …’dı, akademiye gidince bu şahsın cemaatten olduğunu biliyorduk, genel olarak cemaatteki herkes biliyordu, zaten akademiye gittiğimizde de akademi başkanı … herşeyin kendi denetimlerinde olduğu yönünde sözler söylüyordu, Akademideyken sınıflara temsilci olarak başkan seçiliyordu, bizim sınıfta A.B. isimli cemaaat üyesinin seçilmesi yönünde oy kullanmamazı cemaattekiler istedi, yapılan seçimlede A.B. sınıf temsilcisi oldu, 2014 yılı HSYK değişikliğinden sonrada akademiye gittiğimizde son dönemde de yine A.B. seçime girdi ancak kazanamadı, son dönemde albüm kurulunda F. isimli bir arkadaş görev aldı, ben hiçbir görev almadım, F.’da cemaatçi olmayabilir, F. bildiğim kadarıyla Hakkari ya da Doğudaki bir ile kur’a çekti sonrada 2015 yılında yetkili olarak TİB kurumuna gelip çalışmaya başladığını haricen duydum. Ben akademi başkanı … ile bizzat muhatap olmadım ancak tahminime göre cemaatten gelenler ve diğerleri birbiriyle kaynaşsın diye … sınıf başkanları aracılığıyla bir takım yemek organizasyonları yaptırıyordu, bende bu yemek organizasyonlarına herkes gibi katıldım, bu yemek organizasyonlarını cemaatin yaptığını herkes biliyordu, yemeklerde cemaat lehine işler yapılıyordu, katılan herkese izzet i ikramda bulunuluyordu, cemaate sempati kazandırılmaya çalışılıyordu, özellikle Urfa, Mardin tarafına ve Karadeniz’e gezi organizasyonları yapılıyordu, bu gezilerde de cemaatin propagandası yapılıyordu, bunu bariz olarak herkes görüyordu ve yaşıyordu, bütün stajyerler bu şekildeki gezilere katılmak durumunda kalıyordu, bu gezilerde başımızda genelde sınıf temsilcilerinin bağlı olduğu cemaatin elemanları olduğunu tahmin ettiğim operatör dediğimiz şahıslar bulunuyordu, burada cemaat üyesi olmayan stajyerlerde cemaate kazanıldırılmaya çalışılıyordu, katılımlardan cemaatin etkinliğini, katılımcıların profilinden cemaatin nerelere ulaştığını herkes görebiliyordu, çünkü üst düzey görevli bir çok yargı mensubu bu gezilere katılıyordu, onlarda bir noktada cemaatle bağlantılı olduklarını gösteriyorlardı, bu geziler Akademi Başkanı değişinceye kadar hep yapıldı…”
Davacının yargılandığı …Ceza Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında yer alan tanık M.S.’nin ifadesinde; “Akademide kadrolaşma A.H. ile başladı. …’la zirveye çıktı. Adli ve idari yargıda hakim savcılar kura çektikleri döneme göre gruplara ayrılıyordu. Her bir grubun bir yada bir kaç sorumlusu vardı. Bunların içinden görevlendirilenler Ankara’da üst kademe görev yapan bürokratlar, Yargıtay ve Danıştay’dakilerle irtibatlandırılmaktaydı. Adli ve idari yargının ayrı ayrı yapılandırıldığını, yapıdan olan tüm yargı mensuplarının Yargıtay, Danıştay, Adalet Bakanlığı, Akademi ve yapıdan olan tüm yargı mensuplarının Yargıtay, Danıştay, Adalet Bakanlığı, Akademi ve HSYK’da görev yapan üst düzeydekilerle belli aralıklarla bir araya getirildiğini duydum.”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan N.Ö.’in …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 09/11/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…O dönemlerde Fetullah Gülen cemaatine soğuk bakılmazdı. Hatta sempati ile yaklaşılmaktaydı. O dönemde ablam ve eniştem bu nedenle içlerinde olmadığım için benimle alaycı şekilde konuşurlardı. Ablam N.Ö. ve eniştem S.E. bu cemaati kendi işleri içinde kullanırlardı. Hakim ve savcılık yaptıkları dönemlerde bir işleri olduğu zaman İstanbul’dan gelip o dönem … ile görüşüp giderlerdi. İşlerini de bu şekilde yaparlardı… Ben 2010 yılında Ankara Ticaret Mahkemesi başkanıydım. Ablam N.Ö. ise Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi başkanıydı. Anayasa referandumundan sonra ablam Ankara’da benim yanıma geldi. Bana HSYK adayı olduğunu söyledi. Ben de nedir diye sorduğumda bana, geçen hafta sonu Hakimevine kendisinin davet edildiğini, gittiğinde …, İ.O. ve A.K.’nın kendisini karşıladığını ve yaptıkları toplantıda aday olmasını istediklerini belirttiklerini, kendisinin eşinden yeni boşanılası ve iki çocuğunun olması nedeni ile kabul etmediğini, ancak …’ın telefonla arayarak tabanın kendisini istediğini, isminin marka olduğunu belirtip gerektiğini ifade ettiğini, bu nedenle aday olmak zorunda kaldığını söyledi…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan Ö.F.A.’nın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 25/11/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…Ben hakimlik sınavını kazandıktan sonra 2008 Nisan ayında Ankara’da staja başlayacaktım. İzmir’den kim tarafından ismim bildirildi bilmiyorum ancak beni Ankara’dan soyadı …veya …olduğunu hatırladığım O. isimli şahıs beni telefonla arayarak ilişki kurdu. Ankara’ya otobüsle gittiğimde terminalde beni karşıladı. Çukurambar’da bir eve götürdü. Benim memis kayıtlarında Çukurambar’da kayıtlı olan adresin bulunduğu yerdeki eve götürdü…Ben stajer olduğum için toplantılarına katılmazdım. Sadece evde kapıyı açıp kapatır ve çay isterlerse çay demlerdim. Bu eve gelip gidenlerden bazdan sonradan basında da isimleri geçtiği için sonradan öğrendiğim ancak o yıllarda geldiklerini bildiğim Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünden B.E., A.H. isimli şahıslar ile daha sonradan Akademi Başkanı olan …, A.K., sonradan HSYK Genel Sekreteri olan M.B., HSYK Daire Başkanı olan İ.O., Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde çalıştığım sandığım G.T.T., yine Akademide dersimize gelen savcı kökenli olduğunu bildiğim İ.H.Ş., A.T., E.D., M.K.Ö. isimli şahıslar bu eve gelirlerdi. Bunların dışında birlikte geldikleri veya yaklaşık 7-8 grup halinde ayn ayrı toplandıklarını biliyorum. Her toplanan grup genelde 5-6 kişilik olurdu…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan Ö.K.’nun …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 02/03/2018 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…Bakanlıkta bir cemaat yapılanması olduğunu fark ediyordum. M.K. Bey’in Ladik ilçesinde Hakim iken Bakanlığa geldiğini ve bilinen süreçlerle Genel Müdürlüğe kadar yükseldiğini biliyorum. Şunu hissediyordum. 2003 – 2004 yılından itibaren …’dan bazen ima yollu kendilerine yakın olanların yükseldiğine ilişkin bazı söylemler duymuştum. Görünüşte bu çerçevede ilerliyordu…Yargıdaki tepe noktasında İ.Ş., A.T., …, M.Ö., M.B.,M.K., A.B., N.D. gibi isimlerin önce meseleleri kendi aralarında kotardığını seziyordum daha sonra M.B. aracılığı ile bu meseleleri İ.O., B.E. ve A.H. ve ordan da HSYK üyelerine aktarıldığını anlıyordum…”
Aynı tanığın davacının yargılandığı …Ceza Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında yer alan ifadesinde; “…soruşturma aşamasında özetle ; Yargıtay üyelerinin belirlenmesi amacıyla B.Ç.’nin evinde de bir araya geldiklerini, bu evdeki toplantıya İ.O., T.G., N.Ö., A.H., H.S., A.K., A.B…. ve kendisinin kurul üyesi olarak katıldığını, kendilerinin dışında M.K., M.B., E.D…. …’ın da katıldığını, … bu toplantıda …, A.T., M.Ö., A.B., T.G.’nin bu isimlerin belirlenmesinde etkili olduklarını, belirlenen 108 sayısının Fetullah Gülen cemaat mensuplarının belirlediği kendilerine ait sayı ve isimler olduğunu, belirlenen bu isimlerin Fetullah Gülen cemaati mensubu olduklarının bu şekilde ortaya çıktığını, ….bu toplantıda Fetullah Gülen cemaat mensubu kurul üyeleri ile cemaat mensubu olan diğer hakim ve savcıların Fetullah Gülen mensubu olan kişilerden hangilerinin Yargıtay üyesi olacağına ilişkin yaptıkları tespitler sonucu bu isimlerin yazıldığını, bu sayının 108 olduğunun anlaşıldığını, bu listenin belirlenmesinde kendisinin bir dahlinin olmadığını, bu listeyi …, A.T., M.Ö., A.B., T.G.’nin belirlediğini, bunların zikrettiği isimlerin B.E., İ.O. ve A.H.’nin de görüşünü belirtmesinden sonra isimlerin kağıda yazılmaya devam edildiğini, zikredilen isimlerin çok az kısmına görüş belirttiğini, …neticelenen isimleri öne çıkaran, daha doğrusu bu kişilerin isimlerini söyleyerek tartışma açan kişilerin …, A.T., M.Ö., A.B., M.B., E.D. Ve T.G. olduğunu, bu kişilerin öne çıkardığı isimlerin özelliklerini anlattıklarını, öne çıkardıkları isimleri parlatma yönünde konuşmalar yaparak kişileri haddinden fazla övdüklerini, …HSYK üyesi olarak Ankara’ya geldikten sonra 2011 yılı başında yapılan Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçimi, diğer zamanında yapılan Yargıtay ve Danıştay üye seçiminlerinde A.T., M.Ö., M.B., A.B., …, M.K. gibi Fetullah Gülen cemaati mensuplarının yargı içerisinde cemaatin etkin insanları olduğu gördüğünü, anladığını, bu cemaatin yapılanmasında bu kişilerin etkin olduğunu gördüğünü, özellikle Yargıtay ve Danıştay üye seçimlerinde bu kişilerin istekleri, talepleri ve isim belirlemedeki rolleri nedeniyle ön plana çıktıklarını gördüğünü, bu kişilerin o dönemde Yargıtay üyesi olmadıkları halde kurul üyeleriyle konuşmaları, hangi kişilerin yüksek yargıya seçilmesi gerektiği konusunda isim belirlemeleri ve Fetullah Gülen cemaati kontenjanından seçilecek kişilerin sayısını belirleme konusunda etkinliklerini de bizzat gördüğünü, bu kişilerin İ.İ. ile bağlantılı olduklarını da duyduğunu, hatta hal ve hareketlerinden bu kişilerin konuşmaları ve isteklerinden İ.Ş.’in de haberi olduğunu anlıyabiliyor ve hissebiliyor olduğunu, Fetullah Gülen cemaat mensubunun kurul içerisinde temsilcileri olduğunu bildiğini, T.G., N.Ö., H.S., A.K., A.B., R.Y., B.Ç. cemaatin görünün yüzleri olduğunu, bu kişiler ön planda olduğu için düzenlemelerin ve yapılanmaların belirttiği İ.Ş., A.T., M.Ö., M.B., A.B., …, M.K. tarafından yapıldığının görüldüğünü, bu izlenimi aldığını, ……’ın eski Kurul tarafından seçildiğini hatırladığını, ancak bu kişinin 2011 yılında seçilen Yargıtay üyelerinin belirlenmesi çalışmasında Fethullah Gülen cemaatinin temsilcisi olarak etkin rol oynadığının gördüğünü, Fethullah Gülen cemaatinin kontenjanından girecek isimlerin belirlenmesinde etkin olarak çalıştığını…”…Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan Ö.Ü.’nün …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 24/08/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Ben …’ı Akademi Başkanı olarak biliyorum. Eğitim Merkezi Müdürü de …idi. Bu ikisinin de fetöcü olduğu herkes tarafından bilinmektedir… “
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan S.S.’ın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 20/12/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında;”…Mülakatta kazanınca mesleğe 1997 yılı Temmuz ayında başladım. Mesleğe başlayınca kıymete bindik. Tekrar bizi takip etmeye başladılar. Bu sırada 15 günde bir 6-7 arkadaş birada yine risale derslerine ve önceden mesleğe girmiş olan ahilerin meslek büyüklerinin sohbetine katılıyorduk. Bu dönemde …, D.M.C., R.Ç. gibi isimler arada bir sohbete katılıp bizi bilgilendiriyorlardı. Namazları cem etmemizi, içkili ortamlarda çok zor durumda kalırsak az bir miktarda olsa içki kullanabileceğimiz yönünde ruhsatlar veriyorlardı. Eşi kapalı olanları başlarını açmalarını, gümüş yüzük takılmamasını istiyorlardı. Kendimizi belli etmemizi istiyorlardı. Maaşlardan bekar olanlar %15, evli olanlar %10 vermesini istiyorlardı. Ancak benim ekonomik durumum iyi olmadığı için para vermiyordum. Para vermeyenleri de çok iyi karşılamıyorlardı ancak ihtiyaçları olduğu için çok da üstelemiyorlardı.Bir defasında topluca büyükçe bir salonda yaklaşık 20-30 kişinin bulunduğu bir ortamda arkadaşlardan birisi ekonomik durumunun iyi olmaması nedeniyle bir kaç ay para veremeyeceğini söyleyince İ.Ş. isimli kişi keser döner sap döner, gün gelir hesap döner makam ve mevkiler dağıtılınca bu hususlar gözetilir dedi…Sonrasında Erzurum Hüseyin Turgut Eğitim Merkezi Başkanının ayrıldığını ve oranın boşaldığını duydum. Daha önceden de tanıdığım ve sevdiğim Bakanlık Genel Müdür Yardımcısı B.B. ve Genel Müdür N.K.’a ulaştık. Bu yapıda başka birisini ora yer için düşünüyormuş. O sırada müşteşar hatırladığım kadarıyla …’dı. Beni pek sevmezdi. Bu nedenle engel olmaya çalıştığını duymuştum…”
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan V.B.’ın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …numaralı soruşturma kapsamında düzenlenen 15/11/20167 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…… İsimli kişiyi tanıyor masunuz? Evet kendisini Bakanlıktan ve Akademiden tanırım. Çok özel bir samimiyetimiz yoktur. Kendisinin cemaatle ilgisinin olduğunu düşünüyorum…”
Aynı şahsın …Cumhuriyet Başsavcılığınca …sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen 20/02/2018 tarihli şüpheli sorgulama tutanağında; “…Tarihini tam hatırlamamakla birlikte 2012 veya 2013 yılında Uluslararası Hukuk ve Adalet Vakfı diye çoğunluğu Yüksek Yargı Üyelerinden ve Bakanlık Hakimlerinden üyelerinden oJÜışan bir vakıf kuruldu. O dönemde … Adalet Akademisi Başkanı idî. Bu vakfın kuruluşunda 500 TL giriş aidatı toplanarak üye yapılıyordu. Hatırladığım kadarı ile Anayasa Mahkemesi Yargıtay, Danıştay, Başkan, Başsavcı, Başkan Vekili, Genel Sekreter, Daire Başkam gibi ünvan sahipleri ve bazı hukuk alanında çalışan akademisyenler bu vakfa üye oldular. Vakıf üyeleri sadece FETÖ yapısı içerisinde yer alan kişiler değildi. Geniş bir yelpazeden üye yapısı oluşmaktaydı. … İdari Yargı’da bana vakfın yönetiminde yer alıp almayacağımı sordu. Ben kabul ettim. Vakfın amacı olarak iki şey belirtiliyordu. Adalet Akademisinin organize etmek istediği konferans ve seminerlerde bankalardan ve ticari kuruluşlardan organizasyon giderlerini karşılamak üzere bağış alınamadığını bu nedenle de kamu kaynaklı organizasyonlarda zorluk çekildiğini, Adalet Bakanlığı ve Adalet Akademisi ile birlikte yapılacak organizasyonlarda vakfa alınacak bağışla bu organizasyonların kamu kaynağı kullanılmadan gerçekleşebileceği belirtildi. Hatırladığım kadarı ile Bakanlık Adalet Akademisi ve vakıf ortak organizasyonu ile kamu bankalarından bağış alınmak sureti ile bu şekilde bir iki organizasyon yapıldığını biliyorum. Ayrıca o dönemde Anayasa Mahkemesinin bir vakıf kurarak Başkanımn emeklilik sonrasında da çalışabileceği bir ortam oluşturulduğu, benzer bir şeyin Yargıtay Başkanı için de bu vakıf aracılığı ile sağlanacağı belirtildi. Adalet Akademisi yönetiminin değişmesi ile vakıf bu tür organizasyonlarda bulunamadı. Herhangi bir yerden kaynak ve gider gidişi olmadı. Bu vakıfla ilgili daha önceki ifadelerimde herhangi bir bilgi paylaşmamamın nedeni vakfın üye yapısı ve faaliyetlerinin FETÖ kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinde tereddütlüydüm. Ancak son yayınlanan KHK’da bu vakfın da FETÖ ile irtibatlı, iltisakh vakıflardan olduğunu gördüm…”
Davacı hakkında …Cumhuriyet Başsavcılığınca …sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen …tarih ve E:…sayılı iddianamede yer alan Gizli Tanık Adem’in ifadesinde; “Seçim sürecinde adaylar belirlenirken M.G. bağımsız aday olmuştu. Adaylıktan sonra tam hatırlayamadığım bir tarihte bana telefon etti. Nerede olduğumu sordu. Bende Etimesgut’ta olduğumu söyledim. Kahveciye gel oturalım dedi. Ben yakın olduğum için kahveci ismiyle bilinen kafeteryaya gittim. Ben gittikten sonra M.G. bana … da uğrayacak dedi. Bir müddet sonra … geldi. M.G.’ye aday olmuşsun hayırlı olsun dedi. M.G.de teşekkür etti. … hemşehrim olduğu için bana espiri yaparak M.G. için çalışacak mısın? diye gülerek sordu. Ben de zaten arkadaşım, elimden gelen bir şey olursa yaparım diye gülerek karşılık verdim. …’a bir telefon geldiği için ayrılmak zorunda olduğunu söyledi ve gitti.”
Davacının yargılandığı …Ceza Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında yer alan tanık A.E.D.’nin ifadesinde;” İlk olarak 25 Aralık 2010 ile 30 Ekim 2011 tarihleri arasında 3 kez Adalet Bakanlığı hakimlik savcılık sınavını bir kez de Anayasa Mahkemesi raportörlük sınavını kazandım. İlk mülakatımda sanık …’ı komisyonda otururken gördüm. … ve komisyondaki diğer üyelere mülakattan neden başarısız olduğumu sormak üzere tek tek hepsinin yanına gittim. Sanığın yanına tek başıma gittiğimde yanında 2-3 kişi olduğu halde odasından çıkarken “5 dakikanız var mı görüşmek istiyorum” dedim. Odasında kendisine mülakatta tarih sorusunu sorup sormadığını sordum…Sanık tarih sorusu sorulduğunu belirterek “biz zaten kimlerin hakim savcı olacağını biliyoruz, tarih sorusu sormuş olduğum hiçbir öğrenci de bu mülakatı geçemeyecek” dedi. Neden tarih sorusu sorulduğunu sorduğumda cemaat evlerinde kalmadığımı söyledi. Şikayet dilekçemde “Fethullah Gülen evlerinde kalmamışsın ve hakim olmak için sana referans olmamı bekleme” şeklinde söylediğine ilişkin beyanlarım doğrudur. Kimin mülakattan geçip geçmeyeceğine daha önceden karar veriyorlardı. O yüzden ben Osmanlı Devleti’nin fethetmiş olduğu ilk ada ve … ismini unutamadım.”
Davacının yargılandığı …Ceza Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında yer alan tanık A.F.B.’ın ifadesinde; “…soruşturma aşamasında özetle ; 2004 yılında İzmir ilinden Ankaraya geldikten sonra avukat olarak çalışmaya başladığını, eski YSK Başkanı T.A. ile birlikte çalışmaları da olduğunu, T. beyin tam bir devlet adamı olduğunu ve Fetö ile hiç bir ilgisi olmadığını, çalışmalarında Fetö ile direk mücadele ettiklerini, hatta bu mücadelelerinden dolayı Fetö’ye yakın olan Yargıtay üyelerine Av. F.B.’ın işlerine engel olun diye haber salınmış olduğunu, Kuşcubaşı Eşref isimli sitede sürekli adını çıkarmaya başladıklarını, kendisini öne atarak itibarsızlaştırmaya çalıştıklarını, çünkü 1998 öncesinde bu cemaatte tanınan bir insan olduğunu, Ankaraya geldikten sonra kendilerinin içinde bulunmadığını, sadece 1-2 defa çay içmişliği olduğunu, Tufan bey ile büroda bulundukları sırada Yargıtay üyeleri S.A., M.C., …, İ.K. ve adını bilmediği üyeler geldiğinde T. Beyin onlara cemaatin yanlış yolda olduğunu anlattığını, bu saydığı isimlerin cemaate yakın isimler olduğunu, özetle T. Beyin cemaatin yanlış atamalarda bulunduğunu onlara anlattığını…”
Davacının yargılandığı …Ceza Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında yer alan tanık K.T.’in ifadesinde; “…soruşturma aşamasında özetle ; F.K.’ın Denge Hukukçular Derneği ile iç içe olduğunu, F.K.’ın bildiği kadarıyla avukatlıktan hakimlik savcılık mesleğine geçişlerde etkin olduğunu bildiğini, çünkü sınav ve mülakat zamanlarında bu terör örgütünün yandaşları olan kişiler lehine Ankara’ya gidip geldiğini, Ankara’da kimlerle görüştüğünü tam olarak bilmediğini, hatta Baro’nun Akşehir temsilcisi olan M.D.’un da bu vesile ile sınavı kazanarak mesleğe girdiğini, hatta yanılmıyorsa 2012-2013 yıllarında Adalet Akademisi Başkanının da FETÖ üyesi olduğunu, çünkü F.K.’nın bu kapsamda onunla görüştüğünü bildiği..” beyanlarına yer verildiği görülmüştür.
Davacı tarafından, tanık ifadelerine karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Bu durumda, davacının örgüt hiyerarşisi içerisinde üst yönetim kadrosu içerisinde yer aldığına, öğrenicilik yıllarından beri aktif olarak örgüt içerisinde yer aldığına, sohbetlere ve toplantılara katıldığına, bu toplantılarda örgüt ele başının kitaplarının okunduğuna ve CD lerinin dinlendiğine, himmet verdiğine ve himmet topladığına, Türkiye yargı imamının yardımcısı konumunda olduğuna, yargı ile ilgilenen üst düzey örgüt heyetinin içerisinde yer aldığına, 2011 yılında örgüt ağırlıklı olarak oluşan HSYK tarafından seçilen Yargıtay üyelerini belirleyen ekibin içerisinde yer aldığına, grup sorumluları toplantısına katıldığına ve bu toplantıda diğer grup sorumlularına talimatlar verdiğine, arka planda örgütün yargı içerisinde yapılanmasıyla ilgili kararlar alan kişilerden olduğuna, öğrencilik yıllarında belletmen olarak örgüt içerisinde yer aldığına, Adalet Bakanlığına yapılacak Daire başkanları atamalarında örgütle irtibat ve iltisakı bulunanların atanması hususunda etkin rol oynadığına, M.M.Y’nin davacı tarafından Akademi Başkan Yardımcılığına getirildiğine ve davacının Başkan olarak atanmasından sonra Akademi’de her şeyin kontrolünün örgütün eline geçtiğine, ders verecek hakim ve savcıların davacı tarafından örgüt içerisinden seçildiğine, 2014 HSYK seçimleri öncesinde örgüt adaylarının belirlenmesi sürecine dahil olduğuna, N.Ö. ve H.S.’in davacı tarafından önerildiğine, Yargıtay’ın yönetim işlerinde de etkili olduğuna, yargıda yapılacak önemli atamalarda ve alınacak önemli kararlarda söz sahibi olduğuna, bu şekilde örgütün amaçları doğrultusunda yargı erkinin dizaynında önemli bir rol üstlendiğine, örgütün “taktiksel beyni” olduğuna, örgütün tüm yargı yapılanmasını şekillendiren ekipte olduğuna, örgütün Türkiye imamının yardımcısı olduğuna, Akademi başkanı olduğu dönemde örgüt tarafından düzenlenen toplantı, yemek ve gezi organizasyonlarının talimatlarını verdiğine, örgüte sempatizan kazandırmak amacıyla bunu yaptığına, ABD’ye örgüt ele başını ziyarete götürüldüğüne, 2014 HSK seçimlerinde örgüt lehine faaliyette bulunduğuna, cemaatle ilgili hususlarda çoğu zaman karar verici olarak örgüt yöneticisi pozisyonunda bulunduğuna ve diğer hususlara yönelik yukarıda yer verilen ifadelerin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varılmıştır.

a-2) Davacının Adının Geçtiği ByLock Yazışmaları Şu Şekildedir:
Ayrıca, davalı idarece dosyaya sunulan davacı hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca …sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen …tarih ve E:…sayılı iddianamede yer alan;
…Gönderen Kişi A.A. (GT:…01:04:30 ) …Gönderilen Kişi O.Y. (AT:…20:08:56)
Konu:Gündem
Aklıma gelen gündemleri fikri hazırlık için arz ediyorum: 1SORUŞTURMA Metinlerin gözden geçirilmesi, Hedefteki arkadaşlar için; Hayırhah ve Koç tespiti, Avukat tayini, İhtiyaç halinde Divan ve Bşk Krl nun önceki kararlarına erişim, Teknik destek, ihtiyaçsa acil yardım ve müdahale ekibi, Aileler ve çocukların rehabilitesi, A . KAVUN un özel durumu. 25 Aralığa kadar başka ne türden çirkeflik düşünebilirler. 2BİREYSEL BAŞVURULAR 3DİYALOG 4ARGE 5SEÇİMLER 6 CD YSK 6 EMEKLİLER/ AVUKATLIK THING TANG İRTİBAT BÜROLARI H Yıldırım abinin oğlu için talebi,
Gönderilen Diğer Kişiler
…(Sivil İmam M.B.) …(A.B.) …(M.K.) …
şeklindeki Bylock yazışma içeriklerinin incelenmesi ile ilgili olarak davacının yargılandığı …Ceza Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında; ” Örgütün Ceza ve Hukuk Daireleri Genel Sorumlusu A.A. (…ID) ile O.Y. (…ID) arasındaki 21.12.2015 tarihli yazışmada, A.A.’ın örgütsel amaçlara yönelik faaliyetlerin planlamasını yaparak örgütün Danışma heyetinden sivil imam M.B. (…ID), Yargıtay eski üyeleri; A.B. (…ID), M.K. (…ID), S.Ö. (…ID), O.Y.’a (…ID) iletildiği, faaliyetlerin; soruşturmaya maruz kalan Yargıtay üyeleri için soruşturma metinlerinin gözden geçirilmesi, avukat tayini, Divan ve Başkanlar Kurulu kararlarına örgütsel gizlilik içerisinde erişim, aile ve çocukların rehabilitesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesi üyesi FETÖ örgütü üyeliğinden mahkumiyetine karar verilen A.K.’un durumu, seçim, emekliler durumu gibi konulardan oluştuğu, gündeme alınan konular arasında sanığın oğlu için örgütten talep ettiği hususun da yerine getirilmek üzere örgüt yöneticisi A.A. tarafından gündeme alındığının anlaşılmaktadır.” tespitlerine yer verildiği görülmüştür.
Davacı tarafından, adının geçtiği ByLock yazışma içeriklerine karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Sonuç olarak davacının adına açıkça yer verildiği görülen bu yazışma içeriği de davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyan bir unsur olarak değerlendirilmiştir.

c) Diğer Hususlar
c.1.)HTS Analiz Raporunun Değerlendirilmesi
Davacı hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca …sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen …tarih ve E: …sayılı iddianamede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/146249 sayılı soruşturma dosyasında örgütün sivil imamı olmaktan soruşturma yürütülen ve bu kapsamda Yargıtay Başsavcılığına gönderilen sivil imamlar listesinde yer alan;
• S.A. ile 26.11.2009 tarihinde İstanbul Atatürk Hava Limanından çıkış,
• Ö.U. ile 13.12.2009 tarihinde İstanbul Atatürk Hava Limanından çıkış,
• H.D. ile 10.10.2011 tarihinde İstanbul Atatürk Hava Limanından giriş,
K.D. ile 13.12.2009 tarihinde İstanbul Atatürk Hava Limanından çıkış ve 08.08.2014 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanından giriş yaptıkları belirlenmiştir.
Ayrıca …Cumhuriyet Başsavcılığının …sayılı soruşturma dosyasında örgütün sivil imamı olmaktan soruşturma yürütülen ve bu kapsamda Yargıtay Başsavcılığına gönderilen sivil imamlar listesinde yer almakta olan M.O. ile;
• 10.07.2014 günü 22:58:02 ila 23:43:14 saatleri ve
• 22.07.2014 günü 19:18:23 ila 21:21:34 saatleri arasında Sefa Bey Caddesi Yalova Belediye Binası adresinde ortak baz hareketliliği bulunduğu tespitlerine yer verildiği görülmüştür.
Bu durumda, davacı hakkında yukarıda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının örgütün sivil imamları olduğu tespit edilen S.A., Ö.U., H.D. ve K.D. İsimli şahıslarla ile birlikte yurt dışı giriş ve çıkışı yapmasının ve bir başka sivil imam M.O. isimli şahısla ortak baz hareketliliğinin olduğuna ilişkin tespitin, FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varılmıştır.

c.2) Ünvanlı Görev
Davalı idare, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün yargıda etkin olduğu dönemde unvanlı bir göreve atanmasının davacının anılan terör örgütü ile irtibat ve iltisakına yönelik bir tespit olduğunu ileri sürmüştür.
Kararımızın “FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler” başlıklı kısmında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY tarafından bu örgütle iltisak ve irtibatı bulunan hâkim ve savcılar adaylık dahil tüm süreçlerde üst görevlere getirilmek için emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmeye çalışılmış, örgütün Adalet Bakanlığı ve HSK’da etkin olduğu dönemde de örgüt mensupları üst görevlere getirilmişlerdir.
Davalı idare tarafından dosyaya sunulan davacıya ait hizmet belgesinin incelenmesinden, davacının 18/01/2010 tarihinde Yargıtay üyesi seçildiği, 21/12/2010 tarihinde de Adalet Akademisi Başkanı olarak atandığı, yargıda FETÖ/PDY terör örgütünün etkisinin kırılmasından sonra ise 17/07/2016 tarihinde …Başkanlar Kurulu’nun …tarih ve …sayılı kararı ile mevcut yetkilerinin kaldırılmasından sonra 23/07/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Danıştay Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 15. maddesi ile Yargıtay üyeliğinin sonlandırılarak Yargıtay tetkik hakimi olarak atamasının yapıldığı görülmüştür.
Davacı tarafından bu tespit ile ilgili herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Netice itibarıyla davacının FETÖ/PDY terör örgütünün Adalet Bakanlığı ve HSK’da etkin olduğu dönemde Yargıtay üyesi olarak görev yapmasının ve Adalet Akademisi Başkanı olarak görevlendirilmesinin yukarıda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varılmıştır.

6) Dava Konusu Kararların Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi
Davacı, dava konusu kararlar ile bazı temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte bu ihlal iddialarının özü davacının meslekten çıkarılmasına dayanmaktadır.
Bu kapsamda, davacı hakkında tesis edilen meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın, AİHS’in 8. ve Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan “özel hayata saygı hakkı” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zira, AİHM tarafından dinamik bir şekilde yorumlanan ve sosyal hayattaki yansımaları kapsamında genişletilebilen “özel hayat” kavramı, eksiksiz bir tanım getirmenin mümkün olmadığı bir kavram olarak görülmekte, bu bağlamda bireylerin kişiliklerini geliştirmelerine ve mesleki yaşamlarına etki eden her durum özel hayata saygı hakkına dâhil edilmektedir. Nitekim AİHM, bireylerin genellikle iş ya da mesleki faaliyetleri sırasında dış dünya ile ilişkiler kurduklarını ve geliştirdiklerini belirterek ve bireyin iş hayatı ile özel hayatını birbirinden ayırmanın güçlüğünün altını çizerek, mesleki faaliyetlerin de özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunu belirtmiştir (Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29). AİHM’e göre özel hayat, bir bireyin başka bireylerle, mesleki ve iş ilişkileri de dâhil olmak üzere, ilişki kurma ve geliştirme hakkını kapsamaktadır (C./Belçika, B. No: 21794/93, 07/08/1996, § 25).
Dava konusu edilen kararlar, davacının meslek yaşamının sona ermesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle söz konusu kararlar özel hayata saygı hakkı üzerindeki sonuçları itibarıyla AİHS’in 8. ve Anayasa’nın 20. maddeleri ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale oluşturmaktadır.
AİHS’in 8. maddesinin ikinci fıkrasına göre özel hayata saygı hakkının kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi ancak “kanunla öngörülmüş olma”, aynı maddede sayılan “meşru amaçlardan birini gerçekleştirmeye yönelik olma” ve “demokratik bir toplumda gerekli olma” ölçütlerini karşılama şartıyla mümkündür. Anayasa’nın 20. maddesinin 13. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda ise özel hayata saygı hakkına müdahale edilebilmesi için müdahalenin “şekli anlamda belirli ve öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunması”, “anayasal meşru bir amaca ulaşmaya yönelik olması” ve “demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine uygun olması” gerekmektedir.
Dolayısıyla dava konusu kararlarla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, demokratik toplum düzenini tehdit eden olağanüstü hâlin varlığı hâlinde AİHS’in 8/2 ve Anayasa’nın 13. maddesinde bir temel hak ve özgürlüğe kamusal makamlar tarafından müdahale edilebilme şartlarını ortaya koyan güvencelere aykırı tedbirlerin alınması ya da bu güvencelerin daha düşük standartta sağlanabilmesi söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durum gerçekleştiği takdirde AİHS’in 15. ve Anayasa’nın 15. maddeleri uygulanabilir hâle gelmektedir.
AİHS’in 15. maddesinin birinci fıkrasında, savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde sözleşmeci devletlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla bu sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında ise bu hâllerde dahi AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Bu doğrultuda Anayasa’nın 15. maddesinde de olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında ise Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Dava konusu kararlar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun’la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla bu kararlara dayanak KHK’nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu kararlar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Zira dava konusu kararlara gerekçe olarak gösterilen irtibat ve iltisak kavramları yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında yapılan değerlendirmede, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma durumu farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden bunların kanun koyucu tarafından önceden belirlenmesi ve kanunda tek tek sayılması zorunluluğundan söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre irtibat ve iltisak kavramları genel kavram niteliğinde olmakla birlikte, bu kavramların belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğunu söylemek mümkün olmadığından, hukuki nitelikleri ve objektif anlamları yargı içtihatlarıyla belirlenebilecektir.
AİHS’in 8. maddesinin ikinci fıkrasında özel hayata saygı hakkının kullanılmasına ulusal güvenlik ve kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla müdahale edilebileceği öngörülmüştür. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında ise özel bir sınırlama nedeni öngörülmemiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Anayasa’nın 5. maddesinde Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 08/12/2015, § 7; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33). Dava konusu kararlar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu kararlar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike”nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ’nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 23/07/2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte AİHS’in 15. maddesinde öngörüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği kaydıyla derogasyon bildiriminde bulunularak milletlerarası hukuktan doğan yükümlülük yerine getirilmiştir.
AİHS’in 15. maddesi ile uygulama alanı bulan, “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikenin varlığı” hâlinde söz konusu tehlikeyi bertaraf etmek için ne yapmak gerektiğini takdir ve tayin etmek ulusun yaşamından sorumlu devlete aittir. İçinde bulunulan durumun kendine mahsus özellikleri nedeniyle bu özellikli durumu değerlendirmek hususunda, söz konusu tehlikeyi bertaraf edecek devletin, uygulayacağı tedbirler bakımından, olağan dönemdekinden çok daha geniş bir takdir marjına sahip olduğunu kabul etmek gerekmektedir (İrlanda/İngiltere [GK] B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 207).
Dava konusu kararların müdahalede bulunduğu özel hayata saygı hakkının AİHS’in 15. maddesinin ikinci fıkrası ile Anayasa’nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen ve olağanüstü hâllerde dahi AİHS ve Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınamayacağı belirtilen haklardan olmadığı açıktır.
Bu durumda, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu kararlar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.

7) Sonuç olarak
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı maddi haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi isteminin de reddi gerekmektedir.

D) KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve …sayılı kararı ile yine aynı Kurulun …tarih ve …sayılı kararının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
2. Davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı maddi haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 26/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.