Danıştay Kararı 5. Daire 2017/11880 E. 2020/4847 K. 02.11.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2017/11880 E.  ,  2020/4847 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/11880
Karar No : 2020/4847

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı / …
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri V….

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Gümüşhane ili, … ilçesi, … Köyü Camii İmam-Hatibi olarak görev yapan davacının, BİMER’e yaptığı başvuruda kullandığı ifadeler nedeniyle başlatılan soruşturma üzerine Sivas ili, Koyulhisar ilçesi, … Köyü, … Mahallesi Camii İmam-Hatipliği görevine naklen atanmasına ilişkin 27/07/2012 tarih ve 10066 sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay (kapatılan) Onaltıncı Dairesinin 25/04/2016 tarih ve E:2015/6135, K:2016/2784 sayılı bozma kararına uyularak yapılan ara kararı sonrasında verilen …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; ara kararı üzerine dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelere göre davacıya vasi atanmadığından, davacının hakaret fiilinin anlam ve sonuçlarını algılayabileceği; öte yandan, davacının elektronik ortamda davalı idareye ulaşan şikayet başvurusu mahiyetindeki dilekçesinde, “…Çünkü sizler Diyanet İşleri Başkanlığı olarak hep zalimin ve yalancının yanında yer aldınız. Rantınızı Sayın Başbakanımız elinizden almaya başladığı için dolaylı olarak tepki göstermenizi doğal karşılıyorum (…) Yoksa sizler ergenekonun diyanet işlerine sızmış birer fertleri misiniz de kapalı kapılar arkasında usulsüzlük yapıp ve yapanlar ödüllendiriyorsunuz” ifadelerini kullandığının sabit olduğu anlaşıldığından, soruşturma sonucunda getirilen teklif uyarınca tesis edilen dava konusu atama işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, İdare Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : … Asliye Ceza Mahkemesinin ara kararı gereğince Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Başhekimliği tarafından düzenlenen 06/02/2015 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda davacının psikolojik rahatsızlığı nedeniyle hakaret fiilinin anlam ve sonuçlarını algılayamayacağının ve bu fiili ile ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli ölçüde azaldığının belirtildiği, bunun üzerine … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının ceza ehliyetinin bulunmadığı belirtilerek hakkında Türk Ceza Kanununun 57. maddesi gereğince tedbir hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, davacının durumunun vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine bildirilmesi gerekirken “vasi atanmadığından bahisle davacının hakaret fiilinin anlam ve sonuçlarını algılayabileceği” sonucuna ulaşan ve eylemin sübuta erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar veren İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacı, Gümüşhane ili, … ilçesi, … Köyü Camii İmam-Hatibi olarak görev yapmakta iken BİMER’e yaptığı başvuruda kullandığı ifadeler nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma sonucunda tesis edilen … tarih ve … sayılı işlemle Sivas ili, Koyulhisar ilçesi, … Köyü, … Mahallesi Camii İmam-Hatipliği görevine atanmıştır.
Bunun üzerine, söz konusu atama işleminin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde, “Bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda; hâkimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adlî yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükûnunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun ile atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 52. maddesinde, “Medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanlar davada kanuni temsilcileri, tüzel kişiler ise yetkili organları tarafından temsil edilir.” kuralı yer almıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 405. maddesinde, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.” düzenlemesine; 448. maddesinde, “Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasi, vesayet altındaki kişiyi bütün hukukî işlemlerinde temsil eder.” kuralına; 462. maddesi 8. fıkrasında ise, vasinin vesayeti altındaki kişi hakkında dava açabilmesi için vesayet makamının izninin gerekli olduğu hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tarafların kişilik ve niteliğinde değişiklik” başlığını taşıyan 26. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında, “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.” hükmü yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İsnat yeteneği kusurluluğun ön şartı olduğuna göre suçun bir unsurudur. Anlama ve isteme kabiliyetine sahip olmayan bir kişiden kusurlu hareket etmesi beklenemez. Anlama ve isteme yeteneği olmadan yapılan bir hareket iradi olmayacaktır. Ne yapması gerektiğini bilmeyen hareketlerini değerlendiremeyen bir kimsenin iradesine değer verilemez. (Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, Ankara 1970, s.110)
Dava devam ederken davacının çeşitli sebeplerle medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesi halinde; davacı adına davayı takip hakkı, kanuni temsilci olarak atanan kişiye geçer. Bu durumda davanın taraflarında herhangi bir değişiklik olmaz; sadece dava ehliyeti kısıtlanan kişi adına davayı takip eden kişi değişir. (Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı, Ankara 2004, s.390)
Nitekim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinde geçen “kişilik değişikliği” deyimi, ölüm veya tüzel kişiliğin son bulması gibi kişiliğin sona ermesi hallerini ve medeni hakları kullanma ehliyetinin kaybedilmesi veya sınırlandırılmasını ifade etmektedir. “Nitelik değişikliği” deyimi ise davayı takip yetkisi bakımından ortaya çıkabilecek değişiklikleri anlatmaktadır. (Kazım Yenice – Yüksel Esin, İçtihatlı Notlu İdari Yargılama Usulü, Ankara 1983, s.563.)

Bu bağlamda yukarıda yer verilen 4721 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemelere göre, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin ile ilgili olarak, yetkili makamların durumu sulh hukuk mahkemesine ihbar ederek vasi atanmasını sağlamakla yükümlü olduğu; kısıtlının kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davalar dışındaki davaları vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinin izni ve vasisi aracılığıyla açabileceği kuşkusuzdur.
Dava dosyasının incelenmesinden, … Asliye Ceza Mahkemesinin ara kararı gereğince Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Başhekimliği tarafından düzenlenen 06/02/2015 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda, davacının psikolojik rahatsızlığı nedeniyle hakaret fiilinin anlam ve sonuçlarını algılayamayacağının ve bu fiili ile ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli ölçüde azaldığının belirtildiği, bunun üzerine … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacının ceza ehliyetinin bulunmadığı belirtilerek hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 57. maddesi gereğince tedbir hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Başhekimliği tarafından düzenlenen 06/02/2015 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda yer verilen davacıya ilişkin tespitler nedeniyle, bakılan davada öncelikle 4721 sayılı Kanun’un 405. maddesinde belirtilen prosedürün yerine getirilmesi (davacının durumunun yetkili vesayet makamı olan ilgili sulh hukuk mahkemesine bildirilmesi) gerekmesine karşın, Dairemizce dosya kapsamında ve UYAP ortamında yapılan incelemede söz konusu prosedürün yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Bununla birlikte davacının kısıtlanması halinde davaya vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinin izni ve vasinin icazetiyle devam edilebileceği açıktır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince; 4721 sayılı Kanun’un 407. maddesinde öngörülen prosedürün yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması ve söz konusu araştırma sonucunda davacıya vasi atandığının tespiti halinde yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği, anılan prosedürün yerine getirilmediğinin tespiti halinde ise maddede belirtilen bildirim yükümlülüğü, anılan sağlık raporunun bir örneği ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek suretiyle yerine getirildikten sonra sulh hukuk mahkemesince davacıya vasi atanması hususunda verilecek karara göre yine yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, söz konusu usuli gereklilikler yerine getirilmeden verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 02/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.