Danıştay Kararı 5. Daire 2016/7218 E. 2020/4918 K. 09.11.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2016/7218 E.  ,  2020/4918 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/7218
Karar No : 2020/4918

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü

VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Emniyet Genel Müdürlüğü … Daire Başkanlığı emrinde emniyet amiri olarak görev yapmakta olan davacı tarafından, 2015 yılı terfi döneminde bir üst rütbeye terfi ettirilmemesine ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulunun … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından yapılan değerlendirmede, emniyet amiri rütbesinde üç yıl bekleme süresini dolduran ve aynı hukuksal durumda bulunan personel hakkında eşitlik ilkesi çerçevesinde herhangi bir liyakat incelemesi yapılmaksızın prensip olarak terfi ettirilmemelerine karar verildiği, davacının üç yıllık bekleme süresini doldurduğu ve kendisinden daha kıdemsiz olan hiçbir personelin terfisinin yapılmadığı, kural olarak daha kıdemli personelin terfilerinin yapılmasına karar verildiği, anılan Kurul tarafından liyakat yönünden bir değerlendirme yapılmaması ve eşitlik ilkesi uyarınca 3 yılını dolduran tüm emniyet amirlerinin aynı uygulamaya tabi tutulması karşısında, davalı idarenin bu yöndeki takdir hakkını kaldıracak nitelikte karar verilemeyeceğinden, davacının 2015 yılı terfi döneminde bir üst rütbeye terfi ettirilmemesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu işlemde mevzuata aykırı bir husus bulunmadığı, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususların 2577 sayılı Kanun’da sayılan temyiz sebeplerinden hiçbirisine uymadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Emniyet Genel Müdürlüğü … Daire Başkanlığı emrinde emniyet amiri olarak görev yapmakta olan davacı, bir üst rütbeye terfi için gerekli sınavlarda başarılı olması üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu gündemine alınmış ve anılan Kurulun … tarih ve … sayılı kararı ile bir üst rütbeye terfi ettirilmemesine karar verilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Bu arada, 10/05/2015 tarih ve 29351 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin ilgili maddelerinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay Onaltıncı Dairesinin 25/01/2016 tarih ve E:2015/21285 sayılı kararıyla; anılan Yönetmeliğin 28. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Yazılı sınava giren adaylar, …” ibaresinin, “…3201 sayılı Kanunda emniyet personelinin rütbe terfiinin görüşülebilmesi için liyakat ve kariyer ilkelerinin gereği olarak “yazılı sınavda başarılı olma” şartının aranması karşısında, anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak, yazılı sınava katılan adayların tamamının herhangi bir başarı kriteri aranmadan sözlü sınava çağrılmasına ilişkin uyuşmazlık konusu düzenlemede… Kanun hükmüne uyarlık bulunmamaktadır.
.” gerekçesiyle; Yönetmeliğin 28. maddesinin 3. fıkrasının, “… dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan Yasa hükmünde açıkça “sözlü sınav” şeklinde yapılan düzenlemeye uygun olarak Yönetmeliğin 28. maddesinin başlığında da “sözlü sınav” ibaresine yer verildiği halde, madde içeriğinde sadece mülakata yönelik değerlendirmelere yer verilmiş olup, sözlü sınavının amacı olan bilgi ölçmeye yönelik hususlara yer verilmediğinden anılan maddenin 3. fıkrasında eksik düzenleme nedeniyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır..” gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulmasına ve Danıştay Beşinci Dairesinin 20/06/2018 tarih ve E:2016/24760, K:2018/15074 sayılı kararıyla da, aynı gerekçelerle anılan Yönetmelik maddelerinin iptaline karar verilmiştir.
Ayrıca, davacı ile aynı rütbede bulunan bir emniyet mensubu tarafından açılan davada, Danıştay Onaltıncı Dairesinin 23/02/2016 tarih ve E: 2015/22524 sayılı kararıyla, 25-29 Haziran 2015 tarihleri arasında emniyet amirlerine yönelik yapılan rütbe terfi sözlü sınavlarının, “Dava konusu sözlü sınavların dayanağı olan Yönetmelik hükümlerinin hukuka aykırılığı tespit edildiğinden, söz konusu hukuka aykırı düzenlemeler dayanak alınarak tesis edilen ve 25-29 Haziran 2015 tarihleri arasında emniyet amirlerine yönelik yapılan rütbe terfi sözlü sınavlarında da hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulmasına ve Danıştay Beşinci Dairesinin 07/02/2019 tarih ve E:2016/21726, K:2019/859 sayılı kararıyla da, aynı gerekçelerle iptaline karar verilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” kuralına yer verilmiştir.
3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 6638 sayılı Kanun ile değişik “Terfi ve atama” başlıklı 55. maddesinin 4. fıkrasında, “…Rütbelere terfi ettirilecek personelin kurullarda görüşülmesi kıdem sırasına göre, rütbelere terfiler ise bu maddede öngörülen sınav ve eğitim şartı saklı kalmak üzere liyakate göre yapılır.” hükmüne, 11. fıkrasında, “Kurullarda personelin rütbe terfiinin görüşülebilmesi için;
a) Bulunulan rütbelerdeki en az bekleme sürelerinin tamamlanması,
b)Bekleme süresi içindeki yıl sayısı kadar iyi veya çok iyi performans değerlendirme puanının alınması,
c) Yönetmeliğe uygun olarak yapılacak yazılı ve sözlü sınavda başarılı olunması,
d) Polis Akademisi Başkanlığınca düzenlenecek yöneticilikle ilgili hizmet içi eğitimde başarılı olunması,
şarttır.” hükmüne; 18. fıkrasında ise, “Rütbe terfileri ve sınavlar ile meslek içi yöneticilik eğitim kursları, eğitim tarih ve süreleri ile değerlendirme kurullarının çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir” hükmüne yer verilmiştir.
3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’na dayanılarak hazırlanan ve 10/05/2015 tarih ve 29351 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğinin 4. maddesinde “liyakat”, “personelin bir üst rütbedeki görevlerin gereklerini yerine getirebilme niteliği” olarak tanımlanmış; “Merkez ve Yüksek Değerlendirme Kurullarının değerlendirme ve karar usulü” başlıklı 20. maddesinde, “(1) Merkez ve Yüksek Değerlendirme Kurulları, terfi edecek personel hakkında;
a) Bulunduğu rütbedeki performans değerlendirme, başarı ve üstün başarı belgesi bilgilerini,
b) Mesleki bilgi, beceri ve davranışları ile geçmiş hizmetlerini,
c) Bulunduğu rütbede, affa uğramış olsa bile, adli mercilerce verilen cezalarını,
ç) Bulunduğu rütbede, affa uğramış olsa bile, verilen disiplin cezalarını,
d) Hakkında devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturma bilgilerini,
e) Bu Yönetmelikte belirtilen sınavlar sonucunda elde ettiği başarı durumlarını dikkate alarak belirleyecekleri liyakat koşullarına göre değerlendirerek, edinecekleri kanaate göre oy çokluğu ile karar verirler.
(2) Birinci fıkranın (d) bendi kapsamında yapılacak değerlendirmede; soruşturma açılmasına neden olan ihbar ve şikâyetlerin personeli mağdur etmek amacıyla yapıldığı yönünde Kurul üyelerinde kanaat oluşması halinde, yapılan soruşturma ve kovuşturmalar dikkate alınmaz.
(3) Liyakatli olduğu değerlendirilen personel hakkında; terfi edeceği rütbede boş kadro bulunması halinde “Terfi eder.”, boş kadro bulunmaması halinde “Kadrosuzluk nedeniyle terfi etmez.” kararı verilir. Bir üst rütbeye terfi etmek için yetersiz görülen personel hakkında ise “Terfi etmez.” kararı verilir.” hükmüne; “Kurullara hazırlık ve toplanma zamanı” başlıklı 21. maddesinde ise, “(1) Genel Müdürlük Personel Dairesi Başkanlığı tarafından;
a) Yıl içinde terfi edecek polis amirlerinin sicili, adı, soyadı, rütbesi, grubu, bulundukları rütbedeki bekleme süreleri, bulunduğu rütbe ve üst rütbeye terfi tarihleri, performans değerlendirme puanlarının ortalaması, bulunduğu rütbedeki cezaları, başarı ve üstün başarı belgeleri, rütbede değerlendirilmeyecek süre ve sebepleri, yazılı ve sözlü sınav sonuçları, yöneticilik ile ilgili hizmetiçi eğitim başarı durumları ve liyakate esas alınacak diğer bilgi ve belgeler ilgili değerlendirme kuruluna sunulur.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, rütbelere terfi ettirilecek personelin liyakat koşullarına göre değerlendirilmesinde; bulunduğu rütbedeki performans değerlendirme notunun, başarı ve üstün başarı belgesi bilgilerinin, mesleki bilgi, beceri ve davranışları ile geçmiş hizmetlerinin, bulunduğu rütbede, affa uğramış olsa bile, adli mercilerce verilen cezalarının, verilen disiplin cezalarının, hakkında devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturma bilgilerinin ve Yönetmelikte belirtilen sınavlar sonucunda elde edilen başarı durumlarının bir bütün halinde dikkate alınacağı ve kurullarca edinilen kanaate göre; liyakatli olduğu değerlendirilen personel hakkında kadronun bulunması halinde “terfi eder”, kadro bulunmaması halinde ise “kadrosuzluk nedeniyle terfi etmez” ve bir üst rütbeye terfi etmek için liyakat yönünden yeterli görülmeyen personel hakkında “terfi etmez” kararı verileceği anlaşılmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir (AYM Kararı: E.2017/95, K.2017/119, T:12/07/2017).
Hukuk devletinin ön koşulları arasında “hukuk güvenliği ilkesi” ile “hukuki belirlilik ilkesi” bulunmaktadır. (AYM Kararı: E.2012/65, K.2012/128, T: 20/09/2012).
Hukuki belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla, mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır. (AYM Kararı, E.2015/15, K.2015/118, T: 23/12/2015).
Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi ise, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Hukuk güvenliği ilkesi, özel kişiler arasında oluşan ve kesinlik kazanan ilişkilerin yanı sıra özel kişilerin devlet ile olan münasebetleri neticesinde kişiler lehine ortaya çıkan ve kati hale gelen neticelerin de muhafazasını mecburi hâle getirmektedir. Devletin birey ile hukuk âlemindeki etkileşiminden doğan neticelerin korunması yükümlülüğü, hem özel hukuk alanına hem de kamu hukuku alanına sirayet eden neticeler bakımından geçerlidir. Bu bakımdan devletin tek taraflı olarak ve üstün buyurma gücüne dayanarak kişiler hakkında başlattığı hukuki süreçlerin neticesinde kişiler lehine oluşan durumların korunması gerekmektedir. Bu bağlamda yürürlükte bulunan hukuk kurallarına uygun olarak kişilerin lehine sonuçlanan süreçlerin yok sayılması hukuk güvenliği ilkesini zedeler. (AYM Kararı, Başvuru No:2018/9115, Ünal Gökpınar Başvurusu, T:27/03/2019 ).
Söz konusu açıklamalar ışığında rütbe terfi sözlü sınavında başarılı olanlara ilişkin hukuki süreç değerlendirildiğinde; sözlü sınavın ve bu sınavın dayanağı düzenlemelerin yargı kararıyla yürütülmesi durdurulmuş ise de, söz konusu yürütmeyi durdurma kararının henüz verilmediği dönemde sözlü sınavda başarılı olmak suretiyle terfi değerlendirmesine alınma aşamasına gelmiş olan kişiler yönünden doğan hakların korunmasının, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin gereği olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu nedenle, sözlü sınavda başarılı olmak suretiyle terfi değerlendirmesine alınma aşamasına gelmiş olan davacının, bir üst rütbeye terfi durumunun 3201 sayılı Kanun ve Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin yukarıda yer verilen düzenlemeleri bağlamında değerlendirilmesi suretiyle, terfi ettirilmemesine ilişkin işlemin hukuka uygunluk denetiminin yapılması gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, davacının, bir üst rütbeye liyakat nedeniyle terfi ettirilmemesine ilişkin işlemin hukuki denetimi yapılırken; bir bütün olarak tüm liyakat ölçütlerinin araştırılması ve bu ölçütlerin, kıdem sıralaması dikkate alınmaksızın terfi listesinde yer alıp terfi eden tüm personele kıyasla davacı açısından eşit, objektif ve istikrarlı şekilde uygulanıp uygulanmadığı değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, belirtilen değerlendirme yapılmaksızın davanın reddi yönünde verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davalının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 09/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.