Danıştay Kararı 5. Daire 2016/57734 E. 2020/4949 K. 09.11.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2016/57734 E.  ,  2020/4949 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/57734
Karar No : 2020/4949

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı / …
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU :Danıştay Onaltıncı Dairesinin 13/06/2016 tarihli ve E:2015/2015, K:2016/5011 sayılı bozma kararına uyan, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Trabzon ili, … ilçesinde din görevlisi olarak görev yapmakta iken 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin … tarihli işlemin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine, açıkta geçirdiği süreye ilişkin kendisine ödenen maaşların faizsiz ödendiğinden bahisle, faiz karşılığı 20.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 21.000,00 TL tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:Danıştay Onaltıncı Dairesinin 13/06/2016 tarihli ve E:2015/2015, K:2016/5011 sayılı maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmı yönünden verilen bozma kararına uyan, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; ceza yasalarında yapılan değişiklik üzerine lehe hükmün uygulanması kapsamında … Asliye Ceza Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi neticesinde ortaya çıkan yeni hukuki durumdan dolayı göreve son verme işleminin dayanaksız kaldığı anlaşıldığından, davacının açıkta kaldığı sürelere ilişkin olarak idarenin tazminat sorumluluğunu gerektirecek bir durumun bulunmadığı açık olup, davacı açısından tazmini gereken bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, idarenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, dava konusu işlemin hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre hükmün açıklamasının geri bırakılmasının “eylemin bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kalktığı ” anlamına geldiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : İdarenin, işlem ve eylemleri nedeniyle ilgililerin uğradıkları zararları tazminle yükümlü olması, hukuk devleti ve sorumluluk hukuku ilkeleri gereği olup, hukuka aykırı bir işlemi nedeniyle oluşan zararın tazmin yükümlülüğü altında bulunduğu aşikardır. Zararın rızaen ödenmediği hallerde ise idare aleyhine dava açılması ilgili kişilere hukuken tanınan bir haktır.
İlgililerin idari işlem ya da eylem sebebiyle uğradıklarını öne sürdükleri zararın tazmini istemiyle tam yargı davası açıp, bu dava karara bağlandıktan sonra karşılanmadığını öne sürdükleri faiz gibi bir fer’i zararın ödenmesi istemiyle başvuruda bulunarak istemlerinin reddedilmesi durumunda ayrıca bir dava açmalarına engel bulunmamaktadır.
Konusu bir miktar paranın ödenmesinden ibaret olan borçlarda, borcun doğduğu veya muaccel olduğu tarihten, ödemenin yapıldığı tarihe kadar belirli bir süre geçmiş olabilir. Faiz, borçlunun böyle bir süreden faydalanması nedeniyle kanun veya sözleşme gereğince ve bir oran dahilinde alacaklıya ödenmesi gerekli olan para miktarıdır. Öte yandan; faiz, asıl alacağın bir bölümü olmayıp, asıl alacağa bağlı fer’i hak niteliğinde, fakat ondan ayrı bir alacaktır.
Davacının görevine son verilmesine ilişkin işlem adli yargı kararı sonrasında bağlı yetki kapsamında tesis edilmiş olup, davalı idareye bu işlem nedeniyle kusur atfedilemeyeceği açıktır.Her ne kadar işlem tesis edildiği tarihte hukuka uygun olsa bile, sonradan işlemin hukuka aykırı hale geldiği İdare Mahkemesi kararıyla saptanmış ve işlemin iptaline karar verilmiştir. Bu halde uyuşmazlık; idarenin kusuru olmaksızın bağlı yetki kapsamında tesis ettiği işlemin, idare mahkemesince iptal edilmesi üzerine, söz konusu iptal kararının nasıl uygulanacağına ilişkindir.
Davacının, görevine son verilmesi nedeniyle açıkta geçirdiği dönemde alamadığı maaşları … İdare Mahkemesinin … tarihli ve E:…; K:… sayılı iptal kararı üzerine davacıya ödenmiştir. Davacıya ödenen bu yoksun kaldığı maaşların davacı yönünden mülk olduğu açıktır, nitekim Anayasa Mahkemesi de değer kaybına ilişkin hak ihlallerini mülkiyet hakkına yönelik ihlal kapsamında değerlendirmektedir.
Anayasa Mahkemesi kamu kurum ve kuruluşlarından olan çeşitli para alacaklarının değer kaybına uğratılarak ödenmesine ilişkin şikâyetleri daha önce incelemiştir. Buna göre kamu makamlarının para borçlarını makul olmayan bir gecikme ile ödedikleri durumlarda para alacağında meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde şahsi olarak aşırı bir yük oluşturması hâlinde müdahale ölçülü olmadığından mülkiyet hakkının ihlaline karar verilmiştir (kamulaştırma bedeli yönünden bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017; bir sosyal güvenlik ödemesi yönünden bkz. Ferda Yeşiltepe; ihale alacağı yönünden bkz. Ano İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.; vergi iadesi alacağı yönünden bkz. Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; deprem nedeniyle tazminat yönünden bkz. Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016).
Sonuç olarak başvurucunun maaşından kesintilerin yapıldığı tarihlerden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacakların enflasyon oranları karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşılmaktadır. Buna karşın başvurucuya herhangi bir faiz ödemesi ise yapılmamış, faiz ödenmesi yönündeki başvurucunun talebi de idari ve yargısal makamlarca reddedilmiştir. Söz konusu değer kaybının oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu kanaatine varılmıştır. (AYM, Vildan Utku Atalay E.2015/4812, 12/3/2019).
Başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi, örneğin kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması gerekir. (Bkz. Scordino/İtalya (no:1), B. No: 36813/97, 29/3/2006).
Tüm bu bilgiler ışığında, mülkiyet hakkı kapsamında görülen bir alacağın idare tarafından geç ödenmesi durumunda bu alacağın enflasyon karşısındaki değer kaybının giderilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, Anayasa ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun yargı kararının eksiksiz uygulanmasını zorunlu kılan maddeleri uyarınca, iptal kararı doğrultusunda davacının maaşları ödenirken enflasyon farkı / yasal faiz gözetilmediğinden, davanın reddi yönündeki mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3.Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4.2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X)KARŞI OY :
Davacı, Trabzon ili …ilçesinde din görevlisi olarak görev yapmakta iken 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin 1.2.2007 tarihli işlemin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine, açıkta geçirdiği süreye ilişkin kendisine ödenen maaşların faizsiz ödendiğinden bahisle, faiz karşılığı 20.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 21.000,00 TL tazminata hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının görevine son verilmesine ilişkin … tarihli idari işlemin, …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, Danıştay 12. Dairesi’nin 7.7.2009 tarih ve E:2008/810, K:2009/4097 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle ve adıgeçenin hakkındaki mahkumiyete ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi hususu gözetilerek iptal edildiği, iptal kararından sonra davacının 24.1.2010 tarihinde görevine başlatıldığı, 11.3.2010 tarihinde açıkta geçirdiği süreye ilişkin parasal haklarına karşılık maddi ve manevi zarar karşılığı 200.000,00 TL nin ödenmesi talebi üzerine 38 aylık maaş tutarı karşılığı olarak 44.481,25 TLnin 8.4.2011 tarihinde davacıya ödendiği, söz konusu tutara işletilecek yasal faiz ve manevi zararlarının karşılanması istemiyle bakılan davanın açıldığı, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davacının maddi tazminat isteminin 6.782,11 TL’sinin kabulüne, maddi tazminat isteminin fazlaya ilişkin kısmı ile manevi tazminatın reddine karar verildiği, davanın reddine ilişkin kısmın temyiz edilmediğinden kesinleştiği, davanın kabulüne ilişkin kısmın ise, Danıştay 16. Dairesinin 13/06/2016 tarih ve E:2015/2045, K:2016/5011 sayılı kararıyla bozulduğu, bunun üzerine …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla bozma kararına uyularak davanın reddine karar verildiği görülmüş ise de;
Bir alacağın idare tarafından geç ödenmesi durumunda bu alacağın enflasyon karşısındaki değer kaybının mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, olayda söz konusu değer kaybının giderilmediği yani davacının alacağına faiz yürütülmediği görülmüştür.
Bu durumda, davacının görevine son verilmesi ile iptal kararı uyarınca tekrar görevine başlaması arasında geçen süreler için idarece ödenen maaş tutarlarına yasal faiz işletilmesi gerektiği açık olup, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.