Danıştay Kararı 5. Daire 2016/57531 E. 2020/4088 K. 05.10.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2016/57531 E.  ,  2020/4088 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/57531
Karar No : 2020/4088

DAVACI : …

DAVALI … Kurulu / …
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile yine aynı Kurulun … tarih ve … sayılı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından dava konusu kararların usulüne uygun bir disiplin soruşturması yapılmadan, savunması alınmadan, hakkında herhangi bir suç isnat edilmeksizin tamamen soyut, genel geçer anlatımlarla tesis edildiği, hangi fiil ve eylemleri işlediği hususunun somutlaştırılmadığı, kişiselleştirme yapılmadığı, hakimlik ve savcılık teminatının, adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde yargılanma hakkının, silahların eşitliği ilkesinin, çelişmeli yargılama ilkesinin, yargılamaya etkili katılım ve hazır bulunma hakkının, gerekçeli karar hakkının, masumiyet karinesinin, savunma hakkının, suç ve cezaların kanuniliği ve geriye yürümezliği ilkelerinin, belirlilik, öngörülebilirlik ve yasallık ilkelerinin ihlal edildiği ileri sürülerek dava konusu kararların hukuka aykırı olduğu iddia edilmiştir.

DAVALININ SAVUNMASI : Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararların amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun ilgili hükümlerine değil Anayasa’nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi’ne dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp “göreve son” müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Yasa’nın 33. maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen kararlar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararların hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’NUN DÜŞÜNCESİ: Dava, yargı mensubu olan davacının 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (6749 sayılı Kanun ile kanunlaşmıştır) 3. maddesinin birinci fıkrası uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nca verilen … tarih ve … sayılı karar ile bu karara yönelik yeniden inceleme talebinin reddi hakkında aynı Kurul tarafından verilen … tarih ve … sayılı kararın iptali istemiyle açılmıştır.
Davacının Anayasa’ya aykırılık iddiası ile tarafların usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiştir.
Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, T.C. Anayasası’na, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.
Nitekim, T.C. Anayasası’nda, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı (9.madde); herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu (36.madde); hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları ve Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verecekleri (138.madde); meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi hakkında kanundaki istisnalar saklı olmak üzere azlolunamayacakları (139.madde) kurala bağlanmıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilen ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmiş bulunan Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde de, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmış olup, hâkimlerin herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmelerine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışları ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmeleri gerektiği; yargı görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmek zorunda oldukları; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmaları gerektiği; davranışlarının makul bir kişinin gözünde tasvip edilir nitelikte olmasını sağlamaları ve hâl ve davranış tarzlarının, insanların yargının doğruluğuna ilişkin inancını kuvvetlendirici nitelikte olması gerektiği; yalnızca adaleti sağlamakla kalmamaları, bu görüntüyü yansıtılmak zorunda da oldukları; sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda oldukları ve bunu özgürce ve kendi iradeleriyle yapmaları gerektiği; ailelerinin, sosyal ilişkilerinin veya diğer ilişkilerinin, hâkim olarak meslekî davranışlarını veya kararlarını uygunsuz bir şekilde etkilemesine izin vermemeleri gerektiği; yargı görevinin yerine getirilmesinde herhangi bir kimsenin kendilerini uygunsuz bir şekilde etkileyebileceği izlenimine yol açmamaları ve başkalarının böyle bir izlenime yol açmasına müsaade etmemeleri gerektiği; özetle, hâkimlerin yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmak zorunda oldukları belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen meslek ve davranış kurallarının benimsenmesi ve sürdürülebilmesi bakımından hâkim ve savcıların denetimi ve gerektiğinde bu konuda meşru tedbir ve yaptırımların uygulanması zorunlu olup, bu amaçla T.C. Anayasası’nın 159. maddesi ile kurulan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na, hâkim ve savcılardan meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme ve görevden uzaklaştırma işlemlerini yapma yetkisi tanınmıştır.
22.7.2016 tarih ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasında ise, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler Ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verileceği belirtilmiş olup; 2.1.2017 tarih ve 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un 11. maddesinin ikinci fıkrasında da, bu kapsamda verilmiş meslekten çıkartma kararlarına karşı, kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’a dava açılabileceği kuralına yer verilmiştir.
Başta FETÖ/PDY olmak üzere terör örgütleriyle veya milli güvenliğe karşı faaliyette bulunan yapı, oluşum ya da gruplarla herhangi bir bağı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının meslekten çıkarılması, demokratik toplumun temel değerlerinden biri olan yargının güvenilirliği ve saygınlığının sağlanması bakımından ayrı bir önem taşımaktadır. Nitekim 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3. maddesinin gerekçesinde; 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve kalkışmanın sorumlusu olan FETÖ/PDY ile bağlantılı yargı mensuplarının görevde tutulmaları en başta yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleriyle bağdaşmadığı; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatine göre hüküm verme ödevi altındaki yargı mensuplarının bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesiyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girmesi, örgüt hiyerarşisi içinde ve ideolojik bağlılık duygularıyla hareket etmesinin en başta yargının saygınlığı ve güvenilirliğine zarar vermekte olduğu; Devlet organizasyonu dışındaki başka bir hiyerarşik yapının talimatlarına boyun eğen yargı mensuplarının varlığının, vatandaşların yine Anayasa’nın teminatı altındaki adil yargılanma hakkı önünde büyük bir engel teşkil ettiği; bu nedenlerle, belirtilen türde irtibatları değerlendirilen yargı mensuplarının meslekte kalmalarının doğuracağı sakıncaları gidermek amacıyla, Anayasa’nın 139 uncu maddesinin ikinci fıkrasında tanınan takdir hakkı da gözetilerek bu düzenlemenin yapıldığı ifade edilmiştir.
667 sayılı KHK’nın yukarıda anılan 3. maddesinde genel olarak terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplardan söz edilmiş ise de madde gerekçesi dikkate alındığında FETÖ/PDY’nin bunların başında geldiği anlaşılmaktadır. Tedbirin uygulanması için mutlaka terör örgütüyle, terör faaliyetleriyle ve bu arada darbe teşebbüsüyle yargı mensupları arasında bağ kurulması aranmamış; MGK’ca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen “yapı”, “oluşum” veya “gruplar” ile bağ kurulması yeterli görülmüştür. Diğer taraftan maddeye göre meslekten çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için söz konusu bağın yapıya, oluşuma veya gruba “üyelik” veya “mensubiyet” şeklinde olması zorunlu olmayıp “iltisak” ya da “irtibat” şeklinde olması da yeterlidir. Öte yandan, terör örgütleri veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile üyeler arasındaki bağın “sübut” derecesinde ortaya konulması aranmamıştır. Böyle bir bağın Hâkimler Ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca “değerlendirilmesi” yeterli görülmüştür. Buradaki değerlendirme Genel Kurulun salt çoğunluğunda oluşacak bir “kanaati” ifade etmektedir. Kuşkusuz bu kanaat cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece meslekte kalmanın uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirmeden ibarettir ve bu değerlendirme yapılırken, yetkili kurulları belli bir kanaate ulaştıracak nedenler her somut olayın özelliğine göre değişebilecektir.
Nitekim, bazı Anayasa Mahkemesi üyelerinin 667 sayılı KHK uyarınca meslekten çıkartılmasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca verilen 4/8/2016 gün ve E:2016/6; K:2016/12 sayılı kararda da yukarıda belirtilen uygulama koşulları aynen benimsenmiş bulunmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davaya konu Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla; ilgililerin mesleğe kabulleri ile başlayan, eğitim merkezi ve Türkiye Adalet Akademisi’ndeki faaliyetleri, hizmet içi eğitim ve yabancı dil eğitimlerine katılımlarına, yurtdışına gönderilmelerine, özel yetkili savcılıklara veya mahkemelere yahut idari görevlere atanmalarına ilişkin bilgiler ile bu görevlendirmelerde ve yine bir silah olarak kullanılan özel yetkili mahkemelere hâkim veya unvanlı olarak, Teftiş Kurulu Başkanlığına, başkan, başkan yardımcısı veya müfettiş sıfatıyla, idari kurumlara tetkik hâkimi, daire başkanı veya yardımcısı, genel müdür veya yardımcısı sıfatıyla v.s. şeklinde yapılan atamalarda dikkate alınan kriterler, özlük dosyalarındaki bilgi ve belgeler, sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları, ilgililer hakkında Hâkimler ve Savcılar Kuruluna intikal eden şikâyet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak, ekli listede yer alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin birinci fıkrası kapsamında FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin anılan Kanun Hükmünde Kararname hükmü uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflarca dosyaya sunulan bilgi ve belgeler yukarıda belirtilen mevzuat ve mesleki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, davacının silahlı terör örgütü olduğu yargı kararıyla sabit görülen (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16-956, K:2017/370 sayılı kararı) FETÖ/PDY’nin amaç ve eylemleri doğrultusunda faaliyet yürüttüğü hususunda Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nda oluşan kanaatin hukuken haklı ve geçerli nedenlere dayalı olduğu sonucuna varıldığından, bu husus gözetilerek ve davacının meslekte kalmasının doğuracağı sakıncaları gidermek amacıyla, T.C. Anayasası’nın 139. maddesi ile verilen takdir hakkı çerçevesinde meslekten çıkartılmasına ilişkin dava konusu Genel Kurul kararlarında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Bunun yanında davacı tarafından, dava konusu işlemin savunması alınmadan tesis edildiği ileri sürülmekle birlikte, bu eksikliğin yargılama süreci içinde giderilmesinin mümkün olması, 667 sayılı KHK’de öngörülen meslekten veya kamu görevinden çıkarmanın, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak “olağanüstü tedbir” niteliğini taşıması ve davaya konu Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararının, disiplin hukukuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiren meslekten çıkarma cezası niteliğinde bulunmaması karşısında bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten sonra davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ
1) Genel Olarak
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK’nın anılan toplantısında “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla” Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK’nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcıların, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihli ve 7075 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) kararında, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkânının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafından yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.

2) Davacıya İlişkin Süreç
… tarih ve … sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından … tarih ve … sayılı kararla reddedilmiştir.
Davacı tarafından meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın iptali talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Öte yandan, davacının ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan kararın 02/07/2018 tarihinde (itiraz edilmeden) kesinleştiği anlaşılmıştır.

B) İLGİLİ MEVZUAT
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa’da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa’nın 5. maddesi: “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Anayasa’nın 9. maddesi: “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.”
Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz…”
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
Anayasa’nın 36. maddesi: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar…”

2) AİHS
AİHS’in 6. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.”
AİHS’in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
AİHS’in 15. maddesi: “Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir.”

3) Kanun
667 sayılı KHK’nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”
Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır…”

4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri”nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

C) İNCELEME VE GEREKÇE
1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç
AİHS’in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafından yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkânı tanınmamış ise de AİHS’in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Nitekim AİHM’e göre karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).
Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava konusu kararların gerekçesi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir şekilde beyanda bulunma imkânı tanınmıştır.
Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları oldukça geniş yorumlanmıştır.
Dava konusu kararlara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır.
Davacıların adli yardım talepleri, “yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (örneğin fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir.
Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri nedeniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkânı sağlanmıştır.
06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tebligat ve cevap verme” kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hâli dışında, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkânı sağlanmıştır.
Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava dosyasına sunulmuş olan ve davacı hakkında yeni bilgi ve belgeleri içeren 19/11/2018 tarihli ek beyan dilekçesi ve ekleri 02/12/2019 tarihli ara kararımızla davacıya tebliğ edilmiş ve bunlara ilişkin beyanlarını sunabilmesi için davacıya on gün süre verilmiştir.
Aynı maddede, haklı sebeplerin bulunması hâlinde, taraflardan birinin isteği üzerine otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere otuz günlük cevap verme süresinin uzatılabileceği belirtilmiştir. Dairemizce talep edilmesi hâlinde taraflara otuz günü geçmemek üzere ek süre verilmiştir.
Bununla birlikte, AİHS’in ‘’Adil Yargılanma Hakkı’’ başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.
AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46).
Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafından genellikle işlem tesisinden sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı halde altmış günlük dava açma süresi içinde Ankara İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay’da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay’da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafından bu tarihten itibaren başlanmıştır.
Bununla birlikte yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde olağanüstü şartlar altında tesis olunan işlemler nedeniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre içinde Dairemiz tarafından sonuçlandırılmıştır.

2) FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.
1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, “Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!”, “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2018 tarih ve E:2016/238, K:2018/128 sayılı kararında ise FETÖ’nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:
“Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup …bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları arasında farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır. …Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine göre ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına göre 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır. …Örgüt tarafından örgüt üyesi ile yapılan görüşme sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafından karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler dışında başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafından yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafından örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, bu şekilde örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca tekrar eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafından kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan sonra tekrar murakıplar tarafından örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, bu şekilde staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafından takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafından karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafından takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafından alınmaktadır. Daha sonraki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda görevli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır…
Örgüt tarafından hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve kişisel programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri halde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir…
HSYK ve Ad[a]let Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri halde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.
Örgüt üyesi hakim ve savcılar görev yaptıkları yerlerde görevleri nedeniyle öğrendikleri önemli bilgiler ile soruşturma ve dava dosyalarında gördükleri örgüt için önem taşayabilecek konuları gerek adliye gerekse il veya ilçede önemli görevlerde bulunan kişiler ile ilgili topladıkları bilgileri toplantılarda örgüt sorumlusu abiye iletmektedirler. Menfi takip heyeti denilen bir grup tarafından örgüt üyelerinden toplanan bu bilgiler değerlendirilmekte, neticesine göre yapılacak işlemler kararlaştırılmaktadır…
Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak görev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir…
Örgüt faaliyetlerinin bir çoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafından HSYK seçimlerine verilen önemden dolayı bu dönemde örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine birlikte katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak şekilde örgütlü olduğu anlaşılmıştır…”
Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ’nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ü.ye ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/10/2016 tarihli ek sorgulama tutanağı: “…Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. …Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. …Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz bazen tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. …Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun haricinde önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. …Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.A.ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci sonrası örgütün sivil imamı …kod adlı şahsın katıldığı …bir toplantıda sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde …siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya varsa, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. …Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda örneğin; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. …Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. …Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hâkim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir şekilde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; R.Ş. mahkemede yanıma gelip bana tefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; –Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hâkim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[İ.Ç.] Gerçeği’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [İ.Ç.]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.– …Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır. …FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, yine T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Bir çok farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir şekilde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö.ye ait Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. (“T” taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu daha sonraki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve sonraki sicillileri ifade ederdi.”
Sonuç olarak FETÖ’nün, yıllar itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma hâline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafından 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur.
Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dâhil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) kararında da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı E.G.nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. E.G.nin telefonunda, “önemli, durum kötü, çok acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV’de gördüm ilk kez- desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi” şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir.
3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü
AİHM “demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu” belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e göre “kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır.” (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).
AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hâkimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir.
Anayasa’nın “Hâkimlik ve savcılık mesleği” kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede “… Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar.” denilmektedir.
Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak “bağımsızlık” ve “tarafsızlık” ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.
Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.

4) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi” kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına” ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir” niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.

5) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.

a) Davacı Hakkındaki Tanık Beyanları
Davacı hakkındaki tanık beyanları şu şekildedir:
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan B.Ç.ye ait, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/03/2017 tarihli sorgulama tutanağı; “Gaziantep’te staj yaptığım 1. Dönemde abimin evinde kaldığımı beyan etmiştim. Akademiden döndüğüm 2. Dönemde akademiden oda arkadaşım olan S.G.G. Ankara’da iken aynı dönem aday olan … ile birlikte ev kiraladıklarını söylemişti. “Bende kalabilir miyim” dedim. Oda … ile görüşüp tamam dediler. 2. Dönemde Gaziantep’e döndüğümüzde birlikte aynı evde kaldık. Bu evin terör örgütüne ait bir ev olup olmadığın başta bilmiyordum. Ev eşyalı olduğu için …’a sordum. Oda bana FETÖ yapılanmasına ait bir ev olduğunu söyledi. Staj sonuna kadar bir kaç ay kalmıştı ve bu evde kalmayı devam ettirdim. … Bu evin FETÖ ile bağlantılı bir ev olduğunu bildiğim için gelenlerin sayısını ve kimler olduklarını bilmiyorum. …Gaziantep adliyesinde staj yaptığımız bir gün arkadaşım … 1. Ağır Ceza Başkanı A.M. isimli kişiyi gördüğünde gülümseyerek selamlaştı. Sonra arkadaşım …’a “neden gülümsediğini” sorduğumda ” bu hakimde bizim eve gidip geliyor” diye sölemişti. Arkadaşım … bu konuları gizli tutuyordu. Bana söylemiyordu.”
Davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenmiş olan … No.lu iddianamede yer verilen yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan E.T.ye ait, Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan 06/06/2017 tarihli ifadesi; “Bu grubun katıldığı toplantılar Konya İli Sille civarında bulunan asistan evi olarak tabir edilen yerde yapılıyordu. Toplantılara katılımda bulunanların tamamı cemaate mensup kişilerdi. Benimle beraber bu toplantılara katılan ve Akademisyenlik için yönlendirilen kişiler şunlardır; … , Hakim olduğunu bildiğim …, .. ”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.M.ye ait, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/12/2017 tarihli şüpheli ek ifade tutanağı; ” … Yapıya ait öğrenci evlerinde ve yapıya ait yurtlarda kaldığını bildiğim ancak sorumluluklarının ne olduğunu ayrıntılı olarak bilmediğim şahıslar ise: B.G., A.A., A.U., A.K., H.A., İ.B., İ.Y., …, …, isimli şahıslardır. Ben bu şahıslar ile farklı zamanlarda yapıya ait yurtlarda ve öğrenci evlerinde karşılaştığım için biliyorum. Ancak hangisi ile ne zaman hangi yerde karşılaştığımı tam olarak hatırlamıyorum. … 51-…: Bu şahsın nereli olduğunu bilmiyorum. Konya Selçuk Hukuk Fakültesinde öğrencisiydi. Benim sınıf arkadaşımdır. Bu şahsın yapıya ait olan öğrenci evlerinde kaldığını biliyorum. Bunu da kendisi ile yapıya ait öğrenci evlerinde karşılaştığımız için biliyorum. Görsem teşhis ederim.”
Ayrıca aynı şahıs, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 27/12/2017 tarihli teşhis tutanağında davacı …’ı net ve kesin olarak teşhis etmiştir.
Vergi müfettiş yardımcısı görev yapan ve ifadesine başvurulan A.G.K.ye ait, Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/07/2016 tarihli ifade tutanağı; “Ancak Hukuk Fakültesi’nde okuduğum dönemden tanıdığım ve örgütle yakından ilgili olduklarını bildiğim bazı kişiler vardır. …Keza o dönem Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyan …hakkında açığa alma tasarrufu yapılmayan halen Pazarcık’ta görev yapan Hakim …’ da bu yapıya ait ev yada yurtlarda kalıyordu. “
Avukat olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan M.A.Ç.ye ait, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 07/11/2018 tarihli sorgulama tutanağı; “…Yurtta kalanlardan …’ın da evde sorumlu düzeyde kaldığını biliyordum. Ev abisi miydi, bilmiyorum. Ancak, evde sorumlu düzeyde olduğunu kaldığım Güven Yurdu’na gelerek son senede sohbet toplantısını veren kişi olarak bulunanlardan biri olması nedeniyle biliyorum. Sohbet yapan kişiydi.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan Y.S.ye ait, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 03/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı; “Yapı içerisinde yapıya mensup şahıslar ile üniversite 3. Sınıftan itibaren üniversite bitiminde akademisyen ya da hakim savcı olarak mesleki görüşme gerçekleştirilmektedir. Üniversite 3. Sınıfta M.B. isimli şahıs üniversitede dersleri iyi olan şahıslardan seçerek akademisyenliğe yönlendirdi. Bizimle akademisyenlik görüşmesini yapan şahıs M.Ü. isimli şahıstır. O dönem akademisyenliğe yönlendirilen şahıslardan M.A., Z.A., …, Y.E., S.K., D.Y., … isimli şahısları hatırlıyorum. Bu kişilerden Öğretim Elemanı Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında araştırma görevlisi olmak için ALES’e ve Dil sınavlarına girmeleri isteniyordu. Bu şeklide üniversite 4. Sınıfa kadar irtibatımız devam etti. Akademisyen olmak istemediğini belirten şahıslar da hakim savcı çalışma evlerine yönlendirildi. … 22-..: Bu şahıs hatırladığım kadarıyla Osmaniyelidir. Bu şahıs Selçuk huuktan sınıf arkadaşımdır. Bu şahsın Ankara’da hakim savcı çalışma evlerinde hazırlandığını duydum. Bu şahıs 15. Dönem adli yargı hakimliğini kazandığını biliyorum. Görsem teşhis ederim.”
Ayrıca aynı şahıs, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 19/01/2018 tarihli teşhis tutanağında davacı …’ı net ve kesin olarak teşhis etmiştir.
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan S.D.ye ait, Hakimler ve Savcılar Kurulu müfettişlerince düzenlenen 23/08/2016 tarihli tanık ifade tutanağı; “Konya’da Bosna hersek mahallesi dışında bir de çarşı diye bilinen yerde de cemaat evleri vardı. E.T. ve … adlı şahıslar cemaate ait bu evlerde kalıyorlardı. Ben 1.sınıfta cemaate ait evlerde kaldığım için bu şahıslarla görüşüyordum. En azından okulda gördüğümüzde selamlaşıyorduk.”
Aynı şahsa ait, Sungurlu Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/07/2016 tarihli ek ifade tutanağı; “…, M.A. ve Z.A. benimle Konya hukuk fakültesinden aynı sınıftan arkadaşlarımdır. Bunların hepsi şuan hakim olarak çalışırlar ancak nerede görev yaptıklarını bilmiyorum. Bunlarla ben çok samimi değildim. Fakat bunlar bildiğim kadarıyla Konya merkez de cemaatin öğrenci evlerinde kalıyorlardı. Daha doğrusu ben birinci sınıfta cemaatin öğrenci evinde kaldığım esnada bu arkadaşlarda cemaatin öğrenci evlerinde kalıyorlardı.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan H.Ö.ye ait, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04/08/2017 tarihli ifade tutanağı; “2011 yılı Final sınavları esnasında bize söylendiği kadarıyla Ankara’da yapının Hakim Savcı sınavlarına hazırlık evlerinden sorumlu 3 kişilik bir heyetin Güven yurduna geldiği söylenmişti. M.F.K. ve bana bu cemaat evlerinde kalan … isimli öğrenci söylemişti. … isimli arkadaş daha sonra Adli Yargıda hakim olmuştu. Bu arkadaşın Osmaniyeli olduğunu biliyorum. … zannedersem ihraç edilen hakimler arasında yer alıyordu. …’ın bizi bilgilendirmesinden sonra M.F.K. ile birlikte Güven yurduna gittik. Ankara’dan gelen heyet kısım kısım dışarıda bulunan hukuk fakültesi öğrencilerini teker teker toplantıya alıyorlardı. Biz gittiğimizde dışarıda bekleyen tahmini olarak yaklaşık 20 kişi civarında öğrenci dışarıda bekliyordu. Dışarıda bekleyen kişilerin neredeyse tamamı ya cemaate ait yurtlarda yada cemaate ait evlerde kalan kişilerdi. Beni de bu 3 kişilik heyet tek başıma toplantıya aldılar. …Final sınavları bitip bütünleme sınavları döneminde 3 kişilik heyet dışındaki bir kişi … aracılığı ile bize haber gönderdi. İşi neticelendirmek istediğini iletince biz de tekrar M.F.K. ile birlikte Güven yurduna gittik.”
Aynı şahıs, Sakarya İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 22/08/2017 tarihli teşhis tutanağında davacı …’ı teşhis etmiş ve “Alınan şüpheli ifademde ismini … olarak belirttiğim şahıs bu şahıstır. Kendisi benim Üniversite okuduğum 2007-2011 yılları arasında FETÖ/PDY le ait olan öğrenci evlerinde kalan ve bu örgütün tüm faaliyetlerine katılan şahıstır. Bu şahıs beni Ankara İlinde bulunan ve Hakim ve Savcılık sınavlarına çalışma evi olarak tabir edilen FETÖ/PDY ye ait evlere yönlendirecek olan şahıslarla bağlantımı kuran ve FETÖ/PDY ye insan kaynakları sağlayan şahıslardandır. Kendisinin FETÖ/PDY ye bu şekilde Konya ili içerisinde yaklaşık 25-30 şahıs ayarladığını ve Ankara İline Savcılık ve Hakimlik sınavına girecek adayların Ankara İlinde bulunan şahıslarla irtibatını sağladığını biliyorum. Kendisinin Osmaniye’li olduğunu bilirim. Şahsı fotoğraftan net bir şeklide teşhis ettim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Aynı şahsa ait, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 08/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı; “YAPININ MEZUN GÖRÜŞMESİ SÜRECİ: O dönem yapının öğrenci evlerinde kalan ve ev abiliği yaptığını bildiğim … isimli şahıs beni ve M.F.K. isimli şahsı arayarak Ankara ilinden yapıdan abilerin geldiğini, üniversite sonrası Ankara’da bulunan hakim savcı çalışma evleriyle alakalı bizimle görüşmek istediklerini söyledi. Bu görüşmenin yapının güven yurdunda olacağını söyleyerek bizi oraya davet etti. Bende arkadaşım M.F.K. ile yapının güven yurduna gittim. … yurtta bizi karşıladı. Ankara ilinden mezun görüşmesi yapmak üzere gelen 2 şahıs vardı. Bu şahıslardan bir tanesi bilgisayar kullanıp kayıt yapıyordu. Diğer şahısta bu mezun görüşmesinde soru soruyordu. Ben güven yurduna mezun görüşmesine gittiğimde M.F.K. isimli şahıs haricinde kimse yoktu. Yani bu görüşmede 2 kişiydik. Ancak öncesinde başkaca şahıslarında Mezun görüşmesi yaptığını … bize söylemişti. Ben mezun görüşmesi için odaya girdiğimde daha önce hiç görmediğim İSİMLERİNE DE DUYMADIĞIM 2 ŞAHIS vardı. Yine bu görüşme öncesinde … bu görüşmeden hiç kimseye bahsedilmeyeceği bu görüşmenin gizli kalacağı yönünde bizi tembihlemişti. … 16- …: Bu şahıs Osmaniyelidir. Selçuk üniversitesi hukuk fakültesinde aynı dönemiz. Bu şahsın sonrasında hakim olduğunu biliyorum. Bu şahıs beni kariyer görüşmesine yönlendiren şahıstır. Görsem teşhis ederim..”
Ayrıca aynı şahıs, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 26/01/2018 tarihli teşhis tutanağında davacı …’ı net ve kesin olarak teşhis etmiştir.
Davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenmiş olan … No.lu iddianamede yer verilen S.G.G.ye ait, Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/269 sayılı dosyasında alınan 02/08/2017 tarihli savunması; “Örgüt mensupları benim Gaziantep ilinde staj yapmamı istediler onların talimatıyla ve eşimin memleketine yakın olması nedeniyle Gaziantep’i tercihlerim arasına yazdım, daha sonra burada staja başladım, Gaziantep’de bir evde hakim adayları … ve B.B. ile birlikte kalmaya başladım, … ve B.B. terör örgütü üyeliğinden ihraç edilmişlerdir, kaldığımız dairenin karşısında Yusuf kod adlı ancak gerçek ismini bilmediğim Gaziantep yargı imamı kalıyordu, Yusuf bizimle de ilgileniyordu.”
Davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenmiş olan … No.lu iddianamede yer verilen aynı şahsa ait, Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazılmış 31/07/2017 tarihli dilekçe; “2012 yılının Nisan ayında Gaziantep adliyesinde staja başladım. Bu yapı tarafından açılan Gazi muhtar Paşa bulvarı, Bankalar caddesi, … apartma, …Blok … Katta yer alan evde diğer hakim adayları … ve B.B. ile birlikte kalmaya başladık. Aynı katta bizim dairenin karşısındaki dairede de … kod adlı FETÖ’nün Gaziantep yargı yapılanmasında yer alan örgüt sorumlusu ailesiyle birlikte kalıyordu. …kod adlı şahıs ara sıra gelerek bizlere bir sıkıntımız olup olmadığını sorardı. Gaziantep yargı yapılanmasında yer alan yargı imamları her cuma sabah namazında bizim kaldığımız eve gelerek salonda kapıları kapatıp kendi aralarında toplantı yaparlardı. Bu toplantıya Adana’dan gelen 2 kişi, Diyarbakır’dan gelen 1 kişi ve Gaziantep’de kalan 3 kişi olmak üzere 6 örgüt sorumlusu katılırdı.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan E.K.ye ait, Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30/11/2016 tarihli sorgulama tutanağı; “2011 yılının Temmuz ayı ortalarında beni bir numara arayarak Ankara’dan aradıklarını, ders çalışmaya gelmem gerektiğini söylediler. Ben de bunun üzerine Temmuz ayının yine 15’ine doğru Ankara’ya gittim. Otogardan beni 12. Dönem Adli Yargı Hakim adaylığı stajı yapmakta olan ve en son görev yeri Kadirli olarak bildiğim E.G. isimli kişi alarak beni Keçiören’de bir eve götürdü. Yine ben eve gittiğimde yine Konya’dan tanıdığım … isimli kişi ile aynı evdeydik ve o ben gidene kadar ders çalışmaya başlamıştı. … 2011 yılının Aralık ayında yapılan hakimlik savcılık sınavını kazandım. Yine aynı evde kalan Y.K. ve … isimli kişilerde Aralık ayında yapılan Adli Yargı sınavını kazandılar. … isimli kişiye mülakatı geçtikten sonra Gaziantep’de staj yapması söylendi ve Gaziantep’i seçti. Stajını orada yaptı. … Grupçu olan N.A. ve devreci olan H.P.nin bizden başka sorumlu olduğu üç stajyer evi daha Ankara’da bulunuyordu. … Yine aynı kişilere bağlı İzmir, Adana, Gaziantep’te de aynı dönemden staj arkadaşlarımız vardı. Bu kişilerin burada staj yapmaları istenmişti. …Gaziantep’deki eve ise aynı evde ders çalıştığını söylediğim … ve S.G.G. isimli arkadaş kalıyordu.”
Aynı şahsa ait, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03/12/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı; “…Üniversite bitimime yakın bir tarihte Ankara ilinden stajer hakim olduğunu sonradan öğrendiğim … KOD A D M M.A. ile daha önee yukarıda ismini, sovismini ve kod adını bilmediğim diye bahsettiğim kişi ile tekrar mezun görüşmesi adı altında bizimle görüşme yapmak üzere Konya’ya geldiler ve bakanlıktan geldiklerini söylemişlerdi. Bu şahıslar ile yine aynı yurtta yine üçlü grup şeklinde aynı kişilerle görüştüler. …Benim gurubumda yer alan bu kişiler dışında bu görüşmelere katıldığını hatırladığım kişiler; Y.S., Z.A., M.A., …, … Ben Ankara ilindeki açık adresini bulabileceğim bu hakim savcı çalışma evinde 2011 Temmuz ayından 2012 mayıs ayına kadar 8-9 ay kadar kaldım. Bu süreçte bu evi sınava girene kadar çalışma evi, sınav açıklandıktan sonra mülakat evi olarak kullandım. Ayrıca Mülakatı geçtikten sonra staj evinin geç bulunması nedeniyle bir müddet daha bu evde tek kalmaya devam ettim. Ben bu çalışma evine geldiğimde evde … ve İ.Y. vardı. … 2011 yılında yapılan Askeri Yargı Hakim Savcılık sınavından 3-4 gün önce … KOD ADLI E.G. İSİMLİ SERMURAKIB tek başına eve geldi. Evdekilerle tek tek odaya alarak görüştü. Ben odaya girdiğimde bana abdestli olup olmadığımı sordu. Bende abdestliyim şeklinde cevap verdim. Bunun üzerine odadaki Kuranı Kerim i aldı ve cebinden ufak bir yemin kağıdı çıkardı. Ben elimi kuranı kerime basarak sermurakıbın okuduğu yemin metnini tekrar ettim. Hatırladığım kadarıyla bu yemin metninde burada yaşananları bu ortamda bulunanlara ve hatta eşimize, anne babamıza anlatır isek Allah sizi çarpsın, perişan etsin, çoluğunuz, çocuğunuz perişan olsun şeklinde bir yemin metni okudu. Yemin metnini tam olarak hatırlamıyorum. Bende elim Kuranı Kerim üzerinde olduğu halde yemin metnini tekrarladım. Ancak kafamda neden yemin ettiğimi düşünüyordum. Çünkü öncesinde böyle bir yemin olayına şahit olmamıştım. Bu yemin metninden sonra cebinden yada çantasından A4 çıktılarından oluşan sayısını tam hatırlamadığım ancak sorunun altında doğru cevabın işaretlenmiş soruları bana uzattı ve bu sorular birkaç gün sonra gireceğim askeri yargı sınav soru ve cevapları olduğunu söyleyerek bana verdi. Sınava kadar birkaç gün bak sonrasında gelip senden alacağım şeklinde söyledi ve bu şekilde askeri yargı sorularını bana verdi, benimle birlikte evde kalan Askeri Yargı sınavına girecek olan …, A.A., İ.Y., Y.E.K. ve İ.P. aynı şeklide odada bireysel olarak görüştüler. Bu görüşme gizlilik içerisinde olduğu için bu şahıslara soru verilip verilmediğini bilmiyorum, sonrasında da aramızda konuşmadık ancak verilmiş olma ihtimali yüksektir. Ben bu durumun kul hakkına girdiği hususunda rahatsızlığımı dile getirdim ancak … KOD ADLI E.G. bana hitaben ” bunun hoca efendiyle bu konunun istişare yapıldı, onun talimatıyla bu soruların verilmesinde sakınca yok” şeklinde bana telkin edici söylemde bulundu. Ben bana verilen A4 çıktılarını bakmadan çalışma odamda kitabın arasına bıraktım. … Hatta …’ta bu sınavın yazılısını ve mülakatını kazanmıştır, ancak bu kişiyi yapı Askeri Hakim/Savcılığa göndermedi. … Ben ayrıca 2011 yılındaki Kasım ayında yapılan idari yargı sınavına da girdim. Bu sınava evde kalan şahısların hepsi girdi. Yine bu sınavın akşamına gece saat 22:00-23:00 sıralarında … KOD ADLI E.G. isimli sermurakıp eve geldi. Evde bulunanlarla tek tek odada görüştü. Ben odaya girdiğimde bana hitaben aynı askeri yargı sınav sorularının vermeden önce olduğu gibi abdestli olup olmadığımı sordu. Bende abdestliyim dedim. Bunun üzerine Kuranı Kerim e el basarak, askeri yargı hakimlik sınav sorularının verilmesinde anlattığım gibi yemin ettirdi. Yemin metninin içeriği yine aynı şekildeydi. Ben askeri yargı sınav sorularının verilmesinden önce de bu tür yemin merasimine şahit olduğum için içimden demek ki idari yargı sorularını verecek diye düşündüm. Evde kalanlarla aynı şeklide birebir görüştü ve sonrasında vaktinin olmadığını saatin geç olduğunu başka evlere de gitmesi gerektiğini söyleyerek hepimizi salonda topladı ve ertesi gün gireceğimiz idari yargı sınav sorularını bize verdi. Toplam 140 soru vardı ve cevaplar a,b,c,d,e şeklindeydi ve doğru şık kırmızı kalemle işaretlenmişti. Yaklaşık yarım saat kadar bizim bu sorulara bakmamızı bekledi. Biz de evde bulunan ben, Y.K., İ.P., A.A., …, İ.Y. ve Y.E.K. olmak üzere toplam 7 kişi olarak sırasıyla A4 kağıtlarını birbirimize vererek tüm sorulara baktık. Sonrasında sermurakıp bu soruları alarak başka evlere gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Bende ertesi gün girmiş olduğum idari yargı sınavından 140 sorunun 140 ın da çıktığını gördüm. … Ben yine 2011 yılı Aralık ayındaki adli yargı sınavının sorularının verilmesine ilişkin bildiklerimi anlatacağım. Bu sınava evde kalan şahıslardan ve sonrasında eve gelen … KOD ADLI N.A. isimli şahısta girdi. Yani toplam bizim evden bu sınava 8 kişi girdi. Yine bu sınavın akşamına …KOD ADLI E.G. isimli sermurakıp gece 2 yada 3 gibi eve geldi. Hatta o gün geç saate kadar gelmediği için evde kalanlar arasında sermurakıp gelmeyecek herhalde, sınava da yeterince hazırlanmıştık, soruları vermesse biz nasıl yaparız diye serzenişte bulunmaya başladılar. O saatte evde kalanların çoğu yatmıştı. Bende odamda uyumaktaydım. Gece 2-3 gibi sermurakıbın gelmesi üzerine uyandım. Evde kalanlarla yine oda da tek tek görüştü. Bu görüşme içeriği de yukarıda idari ve adli yargı hakim savcılık sınav sorularının verilmesi olayındaki gibiydi ve aynı şekilde yemin metni okutularak kuran a el bastırıldı. Daha sonra soruları evde bırakarak siz yarım saat kadar bakın ben başka bir eve gidip geleceğim şeklinde söyledi. Bizde dönüşümlü olarak bakabildiğimiz kadar sorulara baktık. Toplam 140 soru vardı cevaplar a,b,c,d,e şeklindeydi ve doğru şık kırmızı kalemle işaretlenmişti. Yaklaşık yarım saat kadar bu sorulara baktık. Biz evde bulunan ben, … KOD ADLI N.A., Y.K., İ.P., A.A., …K, İ.Y. ve Y.E.K. olmak üzere 8 kişi olarak sırasıyla A4 kağıtlarını birbirimize vererek tüm sorulara baktık. Sonrasında sermurakıp eve gelerek soruları alarak evden ayrıldı. Bende ertesi günü girmiş olduğum adli yargı sınavında 140 sorunun 140 ın da çıktığını gördüm ancak bir önceki akşam bu 140 sorunun yerleri ve doğru cevaplarının yerleri sınavda değiştirilmişti. Ben bu sınavdan 82.9 civarında puan aldım ve mülakata hak kazandım. Bu sınavda yine kendi bildiğimi haricinde cevabını bildiğim diğer soruları yapmadım. Sınavda şahibe olabileceği düşüncesiyle doğru bildiğim cevapları bile daha düşük puan alabilmek için yanlış yaptım. Bu sınavda evde kalan diğer arkadaşların kaç puan aldığını hatırlamıyorum, ancak sınava girenlerin hepsi sınavı kazanıp ve mülakata hak kazanmıştı. 2011 Adli yargı sınav soruları bu şekilde bize verilmiş oldu. … Sınavlarından sonra çalışma evinde kalanları memleketlerimize göndermediler, Çalışma evinde birlikte kaldığımız İ.P. memleketi Denizli olması sebebiyle Denizli İli Tavas ilçesi … Kasabasında ismini bilmediğim yapıya ait bir yurt ayarlamıştı, MURAKIBIMIZ OLAN … VE … KOD ADLI M.G. da bizi bu yurda 1 haftalığına kitap okumak için kampa göndermişti. Bu kitap okuma kampına …VE … KOD ADLÎ M.G.nin bir otobüs firmasından evde kalanlar adedince otobüs bileti getirmesi üzerine otobüsle gittik. Denizlide 1 hafta kadar kitap okuma kampı yapltk. Bu kampta çalışma evinde birlikte kalmış olduğumuz … KOD ADLI N.A. Haricinde Y.K., İ.P., A.A., …, İ.Y. VE Y.E.K. olmak üzere 7 kişiydik. Bu kitap okuma kampına başka illerden yapıya mensup şahıslar gelmemişti. Sadece bizim çalışma evinde kalan şahıslar gelmişti. Bu kampta akşama kadar Fethullahh GÜLEN’in pırlanta denilen kitaplarını, vaaz cdlerini, risale-i nur kitaplarını ve bunun yanında Kuran ve cevşen okuyorduk. … Bu süreçte yazılı sınav sonuçları açıklandı, Çalışma evinde kalanlardan hatırladığım kadarıyla ben, …, A.A., İ.Y. VE Y.E.K. hem adlı hemde idari yargı sınavını kazanmıştık. İ.P., Y.K. VE … KOD ADLI N.A. isimli kişiler ise sadece adli yargı sınavım kazanmıştı. Bunun üzerine mülakat evinde bir değişikliğe gidildi. İ.P. VE Y. K. isimli kişiler farklı bir mülakat evine gönderildi, Bunun sebebi idari yargı ile adli vargı mülakatlarının evlerinin ayrı olması nedeniyleydi. … Mülakat sonucu açıklanmadan önce murakıbımız olan … VE … KOD ADLI M.G. bize staj yapacağımız illeri ve Adalet bakanlığında dolduracağımız olan staj yeri tercih belgesinde tercih edeceğimiz itleri sırasıyla söylemişti. …Yine hatırladığım kadarıyla mülakat evinde bulunan şahıslardan … … isimli şahsa ise 1.sırada Gaziantep’i tercih etmesi gerektiği söylenmişti. Bu şahıslarda verilen talimat doğrultusunda bu şekilde tercihlerini yaptılar. Ankara’nın 1.sırada tercih ettirilmesinin sebebi Ankara’da staj yapacak kişilere murakıplık ve yapıda farklı görevlerin verilmesi, Gaziantep ilinin 1. Sırada tercih ettirilmesinin sebebinin ise Mezuncu (Üniversite Son Sınıf hukuk öğrencileriyle kariyer görüşmesi yapan) görevinin verilmesi olduğunu sonraki süreçte öğrendim. … Gaziantep ilini tercih etti ve staja başladı. Sonrasında da yapıda mezuncu olarak devam etti. … Mülakat sonuçları açıklandıktan sonra stajını benim gibi Ankara da yapacak olan kişilerin bir kısmını Keçiören de öncesinde gitmediğim ve yapı tarafından daha önce Hakim savcı ders çalışma evi olarak kullanılan bir evde toplandılar. Burada bize staj döneminde bizimde ilgilenecek kişiyi tanıttılar. Ayrıca bu toplantıda hatırladığım kadarıyla M.K., F.Y., S.G., H.Ş.S., O.T., …, N.A., A.Y., Y.K. isimli kişilerdi. Bu toplantıda … KOD ADLI H.P. tarafından bize stajda kalmamız için evler tutulacağı, birkaç kişinin ev tutmak için görevlendirildiği, bu evlerde kimlerle birlikte kalınacağının belirleneceği ve ev bulma görevi verilmeyenlerin memleketlerine staj başlayana kadar gidebilecekleri söylendi. Benim Ankara’da kaldığım staj evine ismini saydığım şahıslarla beraber programa geldi ancak sonrasında bu şahıslara başka ev ayarladılar ve bizim eve gelmediler. Bu eve de Cumartesi programı için Gaziantepteki staj evinde kalan .., S.G.G., B.B. isimli şahıslar gelerek hafta sonu programı sonrasında geri Gaziantep’e dönüyorlardı. … MEZUNCULUK görevi alan kişilerin ne görev yaptıklarından bahsetmem gerekirse; Üniversiteyi bitirecek olan Hukuk Fakültesi öğrencileriyle görüşme yaparak, görüşme yaptıkları öğrencilerin Ankara’da bulunan Hakim Savcı ders çalışma evlerine ders çalışmak için gelmelerini sağlamaktır. Bu görevi yaptığını bildiklerim şahıslar … ve A.D.dır. Zaten … ile ilgili Gaziantep’te mezunculuk yaptığını yukarıda anlatmıştım. A.D. VE … bu görevi yaptığını bizzat kendilerinden duymuştum. Bu vesileyle bu kişilerin mezunculuk yaptığını net bir şekilde biliyorum. … Biz 15. Dönem Adlı Yargı Hakim ve Savcı adayı olarak staja başladığımızda, birlikte stajerler olarak program yapmak amacıyla bizi gruplara ayırmışlardı. Grupların 1. sinde grup sorumlusu olarak … bulunuyordu. …Gruplarn 2. Sinde grup sorumlusu olarak A.Y. isimli kişi bulunuyordu. Bu kişinin grubunda ise O.T. H.Ş.S., F.Y., …, Gaziantep’le staj yapan …, S.G.G. VE B.B. Bulunuyordu. … Stajımızın sonunda ise devrecimiz olan … KOD ADLI … ve grupçumuz olan … ADLI … bir evde toplantı yapmışlardı. Bu toplantıda gruplarda değişiklik yapılacağından ve yukarıda saydığım 3 grup sorumlusu haricinde bir kişinin daha grup sorumlusu olarak belirleneceğini söylemişlerdi. … Bunun üzerine beni grup sorumlusu yapmış oldular. Bana da sorumlu olduğum kişiler olarak …, M.K., S.G.G. ve B.B.yi verdiler.”
Aynı şahsa ait, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 03/12/2017 tarihli şüpheli ek ifade tutanağı; “69-…: Bu şahıs Osmaniye’lidir. Konya Selçuk hukuk mezunudur, bu şahısla hakim savcı çalışma evinde birlikte kaldım, bu şahıs en son Kahramanmaraş Pazarcık ilçesinde hakim olarak görev yapmaktaydı, görsem teşhis ederim.”
Ayrıca aynı şahıs, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 14/12/2017 tarihli teşhis tutanağında davacı …’ı net ve kesin olarak teşhis etmiştir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan Y.K.ye ait, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30/11/2017 tarihli sorgulama tutanağı; “151-…: Kahramanmaraşlıdır. Hangi okuldan mezun olduğunu bilmiyorum. Esmer tenli, yapılı biridir. Eşimin arkadaşı olması sebebiyle bu yapıda kaldığını biliyorum. Adli hakimdir. Görsem teşhis ederim.”
Aynı şahıs, Tokat İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 14/12/2017 tarihli teşhis tutanağında davacı ..’ı net ve kesin olarak teşhis etmiştir.
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan Y.T.ye ait, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06/06/2017 tarihli sorgulama tutanağı; “20- … 153026: Üniversite ve çalışma döneminde örgüte ait evlerde kaldığını biliyorum. Yine akademi döneminde de örgüte ait evlerde kalmıştır. Ancak bu kişilerle samimiyetim olmadığı için mesleğe atandıktan sonrasına ilişkin bilgi sahibi değilim. Bu kişi FETÖ/PDY örgütü üyesidir.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan E.A.ya ait, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/01/2018 tarihli şüpheli ifade tutanağı; “İLK VE SON MÜLAKAT EVİ: (2012 yılı tahminen ock-mart ayları arasında kaldığını beyan eder.) Ben bu eve gittiğimde orada benimle birlikte F.Y. N.A., E.K., … isimli şahıs ve … kaldık. Bu evin sorumlusu N.A.idi. Mülakat evinde kaldığımız dönemde mülakatta bize nasıl giyinmemiz gerektiği hakkında bilgi verildi, ama bu bilgiyi kimin verdiğini net olarak hatırlamıyorum. …ayrıca mülakata yakın bir dönemde bize mülakat provası yapılacağı söylendi. Hatta provaya 2 veya 3 kişi geldi. Sanal bir mülakat ortamı oluşturuldu. Biz sanki mülakata girecekmiş gibi hazırlandık. Bulunduğumuz mülakat evinin salonunda gelen kişiler tek tek bizi aldı ve sanki mülakat yapıyormuş gibi sorular sordular. …Ben 15. dönem hakim-savcı adayı olarak staja başladıktan sonra Ankara’daki staj evlerinde kalmaya başladım. …A.Y. ibizim grup başkanımızdı. Yine A.Y. ile birlikte E.K., Y.K. ve …’ı grup sorumlusu olarak biliyorum. Bunların üstünde N.A. Vardı. … İlk akademi döneminde N.A. bize ” sizin eve akademi dönemin boyunca kalmak üzere 3 kişi gelecek” şeklinde konuştu. İlk akademi döneminin başlamasından kısa bir süre önce … ve SOYADLARINI BİLMEDİĞİM … VE … İSİMLİ ŞAHISLAR geldi. Beraber akademi süresince kaldık.”
Vergi müfettişi olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan F.B.ye ait, Hakimler ve Savcılar Kurulu müfettişlerince düzenlenen 02/02/2017 tarihli tanık ifade tutanağı; “…’ı sınıf arkadaşımız olması, yine derslerde ön sıralarda oturup sınavlarda çalışmamız gereken notları vermesi veya şu notlara çalışın bunlar daha güzel notlar demesi sebebiyle tanırım, zaten kendisi ile arkadaşlığımız vardı, kendisini düğünüme de davet etmiştim ancak katılmadı, kendisinin Adanalı olduğunu, ikiz çocuğunun olduğunu biliyorum. Kendisini FETÖ/PDY ye ait evlerde ve yurtlarda kaldığını bilmiyorum, bu örgüte üye olup olmadığına dair görgüye dayalı bilgim yoktur.”
Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan R.S.ye ait, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 11/04/2017 tarihli sorgulama tutanağı; “Ben Kahramanmaraş Ceza İnfaz kurumunda kaldığım dönem içerisinde yine meslekten ihraç edilen daha sonra soruşturma kapsamında tahliye olan eski hakim …’ı örgütle ilgili bildiklerini anlatması örgütün çökertilmesine vereceği bilgilerle destek olması yönünde teşvik ettim. Bildiklerini anlatmasını söyledim.”
Davacı tarafından bu ifadelere karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Diğer yandan, davacının;
-… Cumhuriyet Başsavcılığınca Sor. No:… sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen … tarihli bilgi sahibi ifade tutanağında; “…İlk yılın sonuna kadar KYK Yurdunda kaldım, …Yurttayken namaz kılmak amacıyla mescitte bulunduğum zamanlarda cemaat mensubu olduğunu sonradan anladığım bazı şahıslarla tanıştım, cemaat şeklinde namaz kılalım diyerek benimle iletişime geçtiler, bir süre sonra bu şahıslarla diyalogumuz biraz daha arttı, …Samimiyet kurduktan bir süre sonra bu kişiler bana yurdun zahmetli olduğunu, evde kalırsak daha rahat edeceğimizi, kendilerinin bildiği okula yakın evler olduğunu telkin etmeye başladılar, ikinci dönem ben bir kaç defa sohbet amacıyla bu evlere gittim, evde dini sohbet yapıldı, namaz kılında ve yemek yenildi, bunun haricinde başka bir şey yaşanmadı. Bu ortam bana çok sıkıntılı görünmediğinden ikinci dönemin sonlarına doğru eve çıkmaya karar verdim ve okula yakın yerdeki bir cemaat evine yerleştim. …ben birinci yılın sonunda 1 ay kadar, iki, üç ve dördün ise (ikinci sınıfta 3 aylığına … yurdunda kalmam haricinde) hep cemaat evinde kaldım, her dönem farklı evde ve farklı kişilerle kaldım, … KYK yurdunda kaldığım dönemde bir çok farklı eve sohbet amacıyla gittiğim oldu, …3 yıl boyunca 5 veyaö farklı evde kaldım, en son 150 TL kadar kalma parası vermekteydim, … Son sınıftan itibaren Hakimlik sınavına hazırlanmaya karar vermiştim, o dönem sık sık Ankara’dan bazı kişiler gelmekteydi, gelen kişiler bir nevi bize ön mülakat yapıyorlardı. Örneğin; notlarımızı, hedeflerimizi ve diğer şeyleri sorarak bizimle sohbet yapıyorlardı. Bu görüşmeler 4. Sınıf öğrencilerine yönelik yapılıyordu, kimin geldiğini bilmiyordum ancak birisi geleceği zaman A.K. bana veya başka arkadaşlara “Şu gün, şu saatte, şu yurtta hazır olan” diyordu ve o yurtta toplanıyorduk, 2011 yılının Haziran ayında okul bittikten sonra memleketime döndüm, giderken A.K. bana Ankara’dan birilerinin arayacağını söylemişti. Haziran ayının sonunda tanımadığım numaradan bir kişi aradı ve beni Ankara’ya çalışma evine davet etti, bana belirgin bir adres vermedi, geldiğimde bu numaradan arayarak bilgi vermemi, kendisinin beni AŞTİ’den karşılayacağını söyledi. Temmuz ayı başında Ankara’ya giderek beni AŞTİ’de karşılayan ismini bilmediğim murakıp denilen şahısla buluştum. Keçiören Stadyumunun üst taraflarında bir eve gittik, evde sınıf arkadaşım E.K. de vardı, 3-4 gün sonra üst dönemlerimden Y.K. isimli kişi geldi, peşinden İsmail isimli hangi üniversiteden mezun olduğunu bilmediğim bir şahıs geldi … Evde toplam 5 kişiydik, bizimle beni AŞTİ’de karşılayan murakıp ile onun üstü sermurakıp ilgilenmekteydi, evde daimi olarak kalmıyorlardı. Murakıp ve sermurakıpın gerçek isimlerini bilmiyorum ancak birinin kod adı …’di ve her ikisi de üst dönemimizde aday hakimlerdi. … Evde çok yoğun tempolu ders çalışıyorduk, 12 saatten az ders çalışanlara ceza veriliyordu, 2 hafta da bir deneme sınavı yapılıyordu. Cep telefonu kullanımı ilk 2 ay yasak değildi, sınava 3 ay kala telefonlarımızı aldılar. … Biz mülakata 4 kişi olarak hazırlandık, mülakat döneminde bize açıktan herhangi bir yardımda bulunmadılar, konu gündeme geldiğinde “Mülakatta çok etkili olduklarını, büyük ihtimalle kazanacağımızı ancak bu durumun ortaya çıkmaması için memleketlimiz olan Yargıtay ve Danıştay Üyelerine gitmemiz gerektiği” söylenmişti, anladığım kadarıyla tedbir amacıyla böyle bir şey söylemişlerdi, … Mülakat açıklandıktan sonra çalışma evine Danıştay Tetkik Hakimi olan ismini bilmediğim, saçsız, orta yaşlı, orta boylu bir şahıs geldi, gelme amacı adaylık süreciyle ilgili bizi bilgilendirmekti, bana ilk maaşımın tamamını sonrasında da %15 aylık burs vermeme gerektiğini, adaylığı İstanbul’da yapacağımı, kız arkadaşımdan ayrılmamı ve beni kendilerinin evlendireceğini söyledi. …Hala Ankara’da abimin misafiri olarak bulunduğum esnada beni çalışma evine tekrar çağırdılar, Gaziantep’te hakim adaylarına yönelik bir ev açılacağını, ben de kabul edersem 3 kişi olacağımızı, kalmayı isteyip istemediğimi sordular, ben de Gaziantep’te kalacak yerim olmadığından her zaman kalmamak şartıyla kabul ettim. … 2012 yılı Nisan ayında Gaziantep’te staja başladım, şu an Batman hakimi olan S.G.G. ve Pozantı hakimi olan B.B. ile birlikte aynı evde kalmaktaydık. … İlk 45 günlük akademi stajında cumartesi günleri …’in kaldığı Yeni Mahalledeki bir evde sohbet yapılıyordu, organizasyonu …sağlıyordu, ben bu sohbetlere düzenli olarak katılmıyordum, … Nurdağı’nda göreve başladığımdan 2 ay kadar sonra … ev ziyareti bahanesiyle evime geldi. Bana evlilik ve burstan kaynaklı kendileriyle aramda soğukluk olabileceğini ancak yine de irtibatı kopartmak istemediğini söyledi ve beni Kahramanmaraş’ta cumhuriyet savcısı olan M.A.O.E.ye yönlendirdi, ben de karşı çıkmadım. Yaklaşık 1 hafta kadar sonra tanımadığım bir numaradan beni M.A.O.E. aradı, ilk olarak beraber Teras Kafeye gittik, orada uzunca cemaatle ilgili yaşadığımız sıkıntılardan ve beni baskı altına aldıklarından bahsettim, kendisi bunların çok önemli şeyler olmadığını nasıl davranmak istiyorsam öyle davranmamı istedi. Bana zaten burs vermiyorsun, eşinde bizden değil, seninle ayda bir yüz yüze görüşeyim yeter başka bir şeye gerek yok dedi. Anladığım kadarıyla benimle irtibatı kopartmak istemiyorlardı. Ben de bir kez bizim evde, iki kez de Muhammet’in evinde olmak üzere toplam 3 kez kendisiyle görüştüm, bir kez de Muhammet’in yaptığı organizasyonla Malatya’nın Doğanşehir ilçesinde görevli Hakim Y.K.nin evine gittim, … Seçim sürecinde …özellikle bu süreçte cemaat taralının sakin ve etkili yaklaşımına karşın Yargıda Birlik tarafının saldırgan tavrı, müsteşar yardımcısının kızgın konuşmaları ve belkide geçmişten kaynaklı vefa duygum nedeniyle 11 oyumun tamamını cemaatten yana kullandım. …özetlemek gerekirse üniversite yıllarımda birinci sınıfın bir kısmı ile diğer üç yılın tamamında cemaat evinde kaldım, okul bittikten sonra cemaatin yönlendirmesiyle Ankara’daki bir sınav evinde sınava hazırlandım, sınav evinde kaldığım dönemde ve sonrasında adaylık zamanımda cemaatle ilgili sıkıntılar yaşamaya başladım, adaylık dönemimde Gaziantep’te cemaat evinde kaldım, …seyrekte olsa 5 – 6 kez daha cemaat mensuplarıyla bir araya geldim. …cemaat adaylarına oy verdim.”
-… İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen … şüpheli ifade tutanağında; “…Burs ya da himmet noktasına da değinmek gerekirse bekar olanlardan yüzde onbeş, evli olanlardan yüzde on, evli olup üç ve üzeri çocukları olanların da maaşlarından yüzde beş oranında himmet alınırdı. …A.Y.ye 3-4 kez himmet vermiştim. Meslekte iken Kahramanmaraş Savcısı M.A.O.E.ye 2 kez himmet bir kez de Kurban parası verdim. … Ben üniversite üçüncü sınıftayken eve gelen ortaokul taleberiyle ilgileniyordum. Aynca 4. Sınıftayken yukarıda ismini belirtip teşhis ettiğim B.Z. bana hukuk üçte olan birkaç öğrenciyle ilgilenmemi istemişti.”
-…Cumhuriyet Başsavcılığınca Sor. No:… sayılı soruşturma kapsamında düzenlenen … tarihli şüpheli ifade tutanağında; “…Ben ilk başta hem hakim-savcı olabileceğimi hem de akademisyen olabileceğimi belirterek iki kariyer görüşmesine de aynı anda katılmaya başladım. Ancak akademisyenlik kariyer görüşmesi hakim-savcılık kariyer görüşmesinden daha önce başlamıştı. Akademisyenlik kariyer görüşmesinin daha önce başlamasının sebebi Konya’da yer alan yapının bölge abileri ve yapıya mensup Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi hocaları tarafından yapılıp hukuk fakültesinde okuyan öğrencileri hakim-savcılığa gitmesine engel olmaktı.
AKADEMİSYENLİK KARİYER GÖRÜŞMESİ; ( 2009 yılının Kasım /Aralık -2011 Şubat ayına kadar)
Benim kariyer görüşmesine katılacağım dönemde akademisyen kariyer görüşmesi yapan bölgedeki abiler ve Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki hocalar ve asistanlar ile Hakim-savcılık kariyer görüşmesi için Ankara’dan gelen ve kariyer görüşmesinin yapıldığı dönemde Ankara Adliyesinde staj yapan hakim-savcı adayları arasında öğrencileri kendi kariyer görüşmesine çekme konusunda bir çekişme vardı. Ben de 3.sınıfın başlarında yapılan mülakatlarda her ikisini de olabileceğini söyledim ve ilk başta akademisyenlik kariyer görüşmesine 3.sınıfın 2.döneminde katılmaya başladım. Bu akademisyenlik kariyer görüşmesinin ilkini Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim görevlisi olan Yardımcı Doçent M.Ö., Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Asistan olan M.B. ve o dönemde Büyük bölge abisi olan … KOD ADLI şahıs ile yaptık. …Birinci toplantıdan sonra diğer toplantılar 3.sınıfın sonuna kadar devam etti ve toplamda ben akademisyenlik kariyer görüşmesine 4-5 kez katıldım. …Ben 4.smıfm ilk döneminin sonlarına doğru 2011 yılının ocak-şubat aylarında bu akademisyen grubundan hakim-savcı olmak istemem nedeniyle ayrıldım ve sadece hakim-savcılık kariyer görüşmesine katılmaya devam ettim.
Ben 3.ve 4.sımfta okurken katıldığım akademisyen grubunda birer kez gezi ve piknik yaptık. … Yukarıda belirttiğim üzere akademisyenlik kariyer görüşmesinde yer aldığım süreçte İstanbul’a bir gezi organizasyonu düzenlendi. Bu geziye benim gibi akademisyenlik kariyer görüşmesine katıldığını bildiğim Y.E., A.G., Y.S., D.Y., E.T., S.Ç., S.K., G.Y. ve ben vardım. …Akademisyenlik kariyer görüşmesine 2011 yılı ocak-şubat ayına kadar katıldım. …Sonrasında hakim-savcılık mesleğini seçmeye karar verince hakim-savcılık kariyer meslek grubundaki görüşmelere devam ettim.
HAKİM-SAVCILIK KARİYER GÖRÜŞMESİ; (2010 yılının Şubat/Mart aylarından-2011 yılı Haziran ayına kadar)
Ben kariyer görüşmelerinin başından itibaren hem akademisyenlik kariyer görüşmelerine hem de hakim-savcılık kariyer görüşmelerine katıldım. Akademisyenlik kariyer görüşmesi hakim-savcılık kariyer görüşmesinden bir dönem daha erken başladığını yukarıda belirtmiştim. Hakim-savcılık kariyer görüşmesi 3.sınıfın 2.döneminden itibaren başladı diye hatırlıyorum. Son dönemde hakim-savcı olmaya karar verdim ve akademisyenlik kariyer görüşmesinden ayrıldım ve bir daha katılmadım.
İlk hakim-savcılık kariyer görüşmesi 3.sınıfın sonlarında yani 2010 yılının şubat-mart aylarında olmaya başladı. Bu görüşmeler ben okuldan mezun olana kadar yani 2011 yılının haziran ayma kadar en az 7-8 kez oldu. Bu toplantıların hepsine katıldım.O dönemde Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinin sorumlu abisi bizim üst dönemimiz olan … KOD ADLI B.Z. idi. … KOD ADLI B.Z. yapının evlerinde kalan tüm 3.sınıf hukuk fakültesi öğrencilerini toplantı olacağını belirtip Selçuk Üniversitesinin karşısında Bosna Hersek Mahallesinde bulunan yapıya ait Güven Hukuk yurduna çağırdı. Yapının evlerinde ve yurtlarında kalan yaklaşık 20-30 kişi bu toplantıya katıldı. Dörderli gruplar halinde Ankara’dan hakim-savcılık kariyer görüşmesi için gelen iki kişiyle toplantı yaptık. Toplantı yaklaşık yarım saat sürdü. Bu toplantıda hakim-savcılık mesleği ile ilgili bize bilgiler verildi. Fakülteyi 4 senede bitirmemizi, bir an önce hakim-savcılık mesleğine başlamamız isteniyordu. Hatta bu toplantıda okuduğumuz hukuk fakültesindeki ortalamalarımızın kaç olduğu, sınavlardan kaç puan aldığımız, alttan dersimizin olup olmadığı, ailemiz hakkında bilgiler sorulup not ediliyordu. İlk başlarda bu bilgileri Ankara’dan gelen hakim-savcılık kariyer görüşmesini yapan kişiler kendi not defterlerine yazıyorlardı. Sonraki görüşmelerde ise tüm bilgilerimiz bilgisayarlara işleniyordu. …Bu ilk hakim-savcılık kariyer toplantısından sonra ikinci toplantımız 3. Sınıfn sonunda final sınavları bittikten sonra yani 2010 yılının haziran ayında yapının okuma kampında oldu. … Son görüşmede de okulu bitirip bitirmediğimi sordular ve bu şekilde kariyer görüşmesi son buldu. Tüm hakim-savcılık kariyer görüşmelerine 2-3 farklı kişinin Ankara’dan geldiğini hatırlıyorum ancak bu kişilerin isimlerini ve kod adlarım bilmiyorum ve simalarını da hatırlamıyorum. …ancak hukuk fakültesi abisi olan … KOD ADLI B.Z. bu görüşmelere katılanlara hitaben “bu görüşmelerden ailenize ve yapı dışındaki kimseye bahsetmeyin” şeklinde söyledi.

Ayrıca yeri geldiğinde şu hususları da belirtmek istiyorum. … ADLI B.Z. kariyer görüşmeleri zamanında bana ifademin ilerleyen zamanında açıklamasını yapacağım fakültecilik görevine benzer bir görev verdi. Benden iki şey istedi. Birincisi Ankara’dan hakim-savcılık kariyer meslek görüşmesi için birisi geldiğinde 4.sınıfta okuyan ve yapının evlerinde ve yurtlarında kalan herkese toplantı yerini ve saatini bildirmekti. Bu nedenle yukarıda hakim-savcılık kariyer görüşmesine katıldığını saydığım kişileri tam olarak hatırlıyorum. İkincisi ise Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 3.sınıfta okuyan yapının evlerinde ve yurtlarında kalan yaklaşık 10-12 kişi ile ilgilenmemi, bunların sıkıntılarını takip etmemi, yapıdan kopmamalarını sağlamamı, ayda bir görüşmemi istedi. … Ben bu kişilerle 4.sınıfta okurken yaklaşık 4-5 kez toplantı yapıp görüştüm. Herhangi bir sıkıntılarının olup olmadığını sordum. 4.sınıfın sonlarına doğru okul bitirme telaşında olduğumuz için bu kişilerle herhangi bir toplantı yapmadık ve istibatı kestik. Bu dönemde KOD ADI OLARAK …’İ kullandım. Bu kod adını bana Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden sorumlu olan … KOD ADLI B.Z. vermişti.

Ben 2011 yılı haziran ayında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. 2011 yılı haziran ayının sonları ya da temmuz aylarının başında …KOD ADLI E.G. beni bilmediğim bir cep telefonu numarasından arayarak Ankara’ya çalışma evlerine gelmemi söyledi. 1 hafta içerisinde Ankara’ya gelmemi istedi. Ben de Mersin’de ailemin yanında çok çalışma imkanım olmayacağını düşünerek ve hakim-savcı çalışma evleri o dönemlerde popüler olduğu için ben de aileme söyleyerek yanlış hatırlamıyorsam haziran sonu temmuz başı gibi Ankara’ya gittim. … KOD ADLI E.G. bana gelmeden bir gün önce bana geleceğin saati söyle seni alayım şeklinde söyledi. Ben de Ankara’ya vardığımda telefonla arayıp geldiğimi söyledim. O da beni taksi ile alıp yaklaşık 10 ay kadar kaldığım Keçiören Dutluktaki ilk ve son çalışma evine götürdü. Ben 2011 yılı temmuz ayından 2012 yılının mart ayları arasında hem çalışma evi olarak kaldım hem de mülakat evi olarak da kullandım. 2012 yılının mart aylarında mülakat sonuçları açıklanınca bu evden tamamen ayrıldım.
ÇALIŞMA VE MÜLAKAT EVİ: (2011 yılı temmuz ayından 2012 yılının mart ayına kadar kaldığını beyan eder)
DEVAMLA: … Bu evde benimle birlikte toplam olarak 7 kişiydik. Bu şahısların hepsi Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan kişilerdi. …Ders çalışmaya başladıktan birkaç ay sonra DİAMOND diye tabir edilen, kapağında pırlanta şeklinde değişik bir simge olan, içerisinde soruların olduğu soru kitapları getirildi. Bu soru kitapları ile ilgili ve evde yapılan deneme sınavları ile ilgili bizim kimseye bahsetmememiz noktasında yemin ettirildi. Yemini Kuran-ı Kerim’e el basarak yaptık, hatırladığım kadarıyla yemin metninde evde yapılan hiçbir şeyi dışarıya anlatmayacağıma, eve gelen kitap, soru kaynaklarını hiçbir şekilde dışarıya, aileye veya başka birine söylemeyeceğime yönelik şeyler vardı. Evdeki herkes bu konu üzerinde yemin etti.
…Biz bu evde bulunan 7 kişi ile birlikte 2011 yılında yapılan adli, idari ve askeri yargı sınavlarına girdik.
2011 yılı ekim-kasım-aralik aylarında sırasıyla askeri, idari ve adli yargı sınavları yapıldı. 2011 yılının ekim aylarının başında askeri yargı sınavına başvurduk. Sınav ekim ayının sonlarına doğru yapıldı. Sınavdan 1 hafta önce evin ser murakıbı olan … KOD ADLI E.G. eve geldi. Herkesi teker teker odaya aldı. Odaya almadan önce herkese abdestinizi alın şeklinde söyledi. Beni odaya alıp askeri yargı sınavına girip girmeyeceğimi sordu, ben de sınava gireceğim ancak kilo nedeniyle %100 eleneceğim, sadece formaliteden giriyorum dedim. Kendisi de inşallah kazanacaksın, orada çok önemli kişilere ihtiyaç var, en azından sen de sayıyı kapatırsın şeklinde söyledi Sonradan Kuran-ı Kerim’in üzerine elimi koymamı söyledi Benim tekrarlayacağım şeyleri sen de tekrarla şeklinde söyledi. Bu aramızda geçen konuşma ve diyaloğun hiç bir şekilde kimseye bahsedilmeyeceğini, hizmet tarafından bana verilen sınav sorularını kimseye söylemeyeceğime dair yemin ettirdi. Ben soru verilme olayına itiraz edince benimle yaklaşık yarım saat konuştu. Bu yarım saatlik konuşmada bana bu soru verilme olayının herkes tarafından yapıldığını, zamanında solcu insanların bu şekilde yerleştirildiğini, bizlerin dinin ve milletin temsilcisi olduğunu, bizim gibi insanların böyle kuramlara girerek devletine ve milletine hizmet edeceğini, tüm sorumlulukların günahının kendilerine ait olduğunu, bu konuda hoca efendinin fetvasının bulunduğunu, sîzlerin içbir şekilde mağdur olmayacağını, aksine bu soru verme olayını kabul edersek daha da hizmet edeceğimizi, zaten sen bu sınavdan kilo nedeniyle eleneceksin diyerek beni ikna etti. Hatta bu görüşmede ne kadar doğru, ne kadar yanlış yapacağımı ve kaç puan alacağımı da söyledi Bu soruları almadan önce yemin ederken hatırladığım kadarıyla yemin metninde “çocuklarımın, eşimin, ailemin üzerine yemin ederim, bu soru verilme hususunda kimseye en ufak imada dahi bulunmayacağıma yemin ederim. İki gözüm önüme aksın ki bu konuyu kimseye bahsetmeyeceğim, ayrıca evdeki arkadaşlarıma bile sorular verilesi konusunu söylemeyeceğime yemin ederim, vs” şeklinde ifadeler vardı. Daha sonra çantasından 2011 yılı ekim ayında yapılan askeri yargı sınav sorularının tamamının olduğu kitapçık şeklinde fotokopiyi verdi. Sonrasında 1 hafta kadar sorulara bakıp çalıştım, ezberledim. Sınavdan birkaç gün önce tekrardan gelerek bizdeki kitapçıkları topladı. Daha sonra İstanbul’a askeri yargı sınavına girdim. Sınavı kazanacak şekilde yaptım. Yaklaşık 2-3 hafta sonra sonuçlar açıklandı. Evde E.K. haricinde ben, İ.Y., A.A., Y.E.K. ve İ.P. sınavı kazandık. Sonrasında hemen mülakat oldu. Mülakatı da geçtik. Sonrasında Ankara’da sağlık raporu almak için hastaneye gittik. Ben hastanedeki sağlık heyetinden geçemedim. …Askeri yargı mülakatı sonucunda sağlıktan elenme hususuna itiraz etmemem gerektiği de bana söylendi.
2011 yılının ekim aylarının başında idari yargı sınavına başvurduk. Sınav kasım ayının sonlarına doğru yapıldı. Sınavdan 1 gün önce gece saat 00:00-01:00 sularında evin ser murakıbı olan … KOD ADLI E.G. eve geldi. Herkesi teker teker odaya aldı. Askeri yargıdaki yemine benzer şekilde yemin ettirdi. Ben yine bu soru verilme olayına tekrar itiraz edince benimle yine yaklaşık yarım saate yakın konuştu. …Bu yarım saatlik konuşmada bana bu soru verilme olayının herkes tarafından yapıldığını, zamanında solcu insanların bu şekilde yerleştirildiğini, bizlerin dinin ve milletin temsilcisi olduğunu, bizim gibi insanların böyle kurumlara girerek devletine ve milletine hizmet edeceğini, tüm sorumlulukların günahının kendilerine ait olduğunu, bu konuda hoca efendinin fetvasının olduğunu, sîzlerin hiçbir şekilde mağdur olmayacağını, aksine bu soru verme olayını kabul edersek daha da hizmet edeceğimizi belirterek beni ve İ.P.yi ikna etti Ben bu olay üzerine ağladım ve kabul ettim. Bu görüşmede ne kadar doğru, ne kadar yanlış yapacağımı ve kaç puan alacağımı da söyledi Bizimle odada tek tek görüştükten sonra bu sınav sorularını salonda toplu halde bize gösterdi. Daha sonra çantasından 2011 yılı kasım ayında yapılan idari yargı sınav sorularının tamamının olduğu kitapçık şeklinde fotokopiyi verdi. Sonrasında 1 saat kadar sorulara hep birlikte salonda bakıp çalıştık, ezberledik. Bu 1 saatlik süre boğunca evin ser murakıbı olan … KOD ADLI E.G. evden ayrıldı. 1 saat sonra geri geldi. Soru kitapçıklarım aldı ve evden ayrıldı. Evdeki 7 kişi yani Y.K., E.K., Y.E.K., İ.Y., A.A., İ.P.Ş ve ben 2011 yılı kasım ayında yapılan idari yargı sınav sorularına bakıp sınava girdik. Soruların getirildiği kitapçıktaki bazı cevaplar yanlış çıktı ve beklediğimizden düşük puanlar aldık. …E.K., İ.Y., A.A., Y.E.K. ve ben 2011 yılında kasım ayında yapılan idari yargı sınavını kazandık.
2011 yılında yapılan adli yargı sınavına girdim. Bu sınava girmeden önce eve N.A. geldi. Yanlış hatırlamıyorsam yine sınavdan 1 gün önce gündüz vakti evin ser murakıbı … KOD ADLI E.G. yine soruları getirdi İdari veya adli sınav sorularının birinden birinin gece geldiğini net olarak hatırlıyorum. Düşündüğümde de idari yargının gece, adli yargının gündüz geldiğini anımsıyorum. Tekrar aynı şekilde yemin ettirildi. Ben yine itiraz ettim ve yine beni ikna etmek için konuştu. Sonrasında odada herkesle tek tek görüştü. Akabinde 2011 aralık ayında yapılan adli yargı sınav sorularını fotokopi kitapçık halinde bize verdi, biz de evde bulunan N.A., Y.K., İ.Y., A.A., İ.P., E.K., Y.E.K. ve ben soruları aldık, ezberledik, sınava girdik. Bu sınavı evde bulunan 8 kişinin tamamı kazandı, yine bu sınavda sorular verildikten sonra kaç puan alacağımı söylemişti, dedi.

İfademin bu aşamasında 2012 yılı ocak-mart ayları arasındaki kaldığım hakim-savcı mülakat evleri ile ilgili bildiklerimi anlatacağım. …bizden mülakat için referans bulmamız istendi. Evin murakıbı olan … KOD ADLI M.G. bize mülakata referans için kimlerin yanına gitmemiz gerektiğini söyledi. Özellikle Yargıtay üyeleri, Adalet Bakanlığı ve önemli milletvekillerinin yanlarına gitmemiz gerektiğini söyledi. Hatta buna ilişkin bir liste bile vardı. …Bu mülakat sürecindeki referans için gittiğimiz kişilerin hepsi formaliteymiş. Mülakat dönemi boyunca evin ser murakıbı … KOD ADLI E.G. ve evin murakıbı … KOD ADLI M.G. bize mülakattaki referans için gittiğimiz kişilerin sadece göstermelik olduğunu, zaten yapıdan olup sınavı kazanan herkesin mülakatı geçeceğini söylediler. Ama mülakattaki referans için gittiğimiz kişilerin göz önünde olmasını istediklerini, yapının arka planda bizleri desteklediklerinin bilinmemesini söylediler. … Mülakat süreci boyunca bize staj yerlerimizin neresi olacağı hakkında kesin bir şey söylemediler. Ancak Adalet Bakanlığı’na mülakat belgelerimizi verdiğimizde bazı kişilere staj tercihlerini nerede yapılması gerektiği hakkında telkinde bulunmuşlar. Bana staj tercihlerim noktasında tam bir şey söylenmedi. Mülakat sonuçları açıklandıktan sonra Adalet Bakanlığına tekrar staj yeri ile ilgili dilekçeler verilecekti. Evin murakıbı olan … KOD ADLI M.G. bana da staj yerimi Gaziantep olarak yazıp yazamayacağımı sordu. Ben de Gaziantep memleketime yakın olduğu için kabul ettim ve Adalet Bakanlığına giderek staj yerimi Gaziantep Adliyesi olması için dilekçe sundum ve memlekete döndüm. Memlekete dönmeden önce evin murakıbı olan … KOD ADLI M.G. 1 hafta sonra memleketten tekrar Ankara’ya gelmemi söyledi ve ben Ankara’ya döndüğümde bana, şu an adresini tam olarak hatırlayamadığım ve benim kaldığım hakim-savcı çalışma ve mülakat evine yakın bir eve gitmemi söyledi. …Bu eve bizim evin ser murakıbı olan … KOD ADLI E.G. ile birkaç kişi geldi. Bize staj yerlerimizin neresi olacağını belirtti. Ben, B.B., S.G.G.nin Gaziantep İlinde birlikte stajyer hakim-savcı evinde kalacağımız söylendi.

STAJ DÖNEMİ: (2012 yılı nisan ayından 2013 yılı temmuz ayına kadar)
Gaziantep Ili’nde staja 2012 yılı nisan ayında başladık. … Biz 3 arkadaş 2012 yılı nisan ayında adli yargı hakim-savcı stajımızı başlattık. İSMİNİ HATIRLAYAMADIĞIM … KOD ADLI şahıs bana hitaben “üçünüz aynı evde kalacak, kiralık ev bulmanız gerek, evin 3+1 olması gerekir, tutacağınız ev çok eski bir ev olmasın, kesinlikle evin girişinde kamera olmasın, ayrıca tutacağınız evin bulunduğu apartmanda hakim-savcı-asker-polis olmasın, vb” şeklinde söyledi. Biz de 3 arkadaş yani benimle birlikte B.B. ve S.G.G. ev aramaya başladık. …Yukarıda belirttiğim şekilde İSMİNİ BİLMEDİĞİM …KOD ADLI ŞAHIS bana Ankara’dan 20.000,00 TL ev masrafları için para gönderileceğini ve bu evin sorumlusunun da benim olacağımı söyledi ve bana bir telefon ve hat verdi. Artık bu telefon üzerinden görüşmemiz gerektiğini söyledi. Ankara’dan 15.dönem hakim-savcı adayı olan A.Y. benim hesabıma 20.000,00 TL para gönderdi. Bu para ile İSMİNİ BİLMEDİĞİM YAVUZ KOD ADLI şahıs ve ev arkadaşlarım olan B.B., S.G.G. ile birlikte evin ihtiyaçlarını aldık. …Ayrıca İSMİNİ BİLMEDİĞİM …KOD ADLI şahıs arada bizi toplayarak arada sohbet ediyordu. Ayrıca biz bu evde kaldığımız süreçte eve hakim-savcılardan sorumlu yargı imamlarının geldiğini ve toplantı yaptığını gördük. Bunu bize İSMİNİ BİLMEDİĞİM … KOD ADLI şahıs söyledi. Bize de mesleğe başlayınca kendisi ve kendisi gibi olan bu yargı imamlarının görüşeceğini, sohbet yapacağını söyledi. … Biz akademiye gittiğimizde akademi yurdunda kaldık. O dönemde Türkiye Adalet Akademisinde yapı çok etkin olduğu için odada kalacağımız şahısları kendileri belirliyorlardı. …Biz akademide kalırken cumartesi günleri sabahleyin yapıdan olan Ankara hakim-savcı stajyerlerin kaldığı eve sohbete gittik. …Bu eve 1.akademi dönemi boyunca cumartesi günleri program için gittik. …2012 yılının sonlarına doğru Yargıtay stajı için Ankara’ya gittik ve bu staj yaklaşık 2 ay sürdü. Bu staj süresi boyunca Ankara Balgatta bulunan ve 15.dönem hakim-savcı adayı olan F.Y., E.A., M.K. ve O.T. vardı. Yaklaşık 2 ay boyunca bu evde kaldık. Sohbetler, toplantılar bu evde oldu. …Biz de akademide kalan O.Ç., A.G., E.Y. ile birlikte bu eve cumartesi günleri sohbet ve toplantılara gidiyorduk. Bu süreç yaklaşık 4 ay boyunca devam etti, dedi.
DEVAMLA:
Hakim-savcılık adaylığı süresince Ankara’ya Yargıtay ve Adalet Akademisi stajına gittiğimde yukarıda belirttiğim evlerde sohbete ve toplantılara katıldım.

ÜNİVERSİTECİLİK: Hukuk fakültesinde okuyan ve mezun olan yapıya ait evlerde ve yurtlarda kalan kişilerin Ankara’daki hakim-savcı çalışma evlerine alınmasında aktif rol oynayıp bu kişileri seçen ve listeleyen kişilerdir. Yukarıda bahsettiğim gibi üniversitecilik görevi hakim-savcı adaylarından oluşmaktadır. Ancak 2013 yılı haziran ayından itibaren artık bu görevi hakim-savcı adayları yapmayıp yapı içerisindeki siviller tarafından yerine getirilmiş ve devam ettirilmiştir. Bu kişiler özellikle hukuk fakültesi 3.sınıfın ortalarından itibaren öğrencilerle mülakat, toplantı yapıp bu kişilere mesleki anlamda hakim-savcılık hususunda yol göstererek, hakim-savcılık kariyer görüşmesi yaparak, teşvik ederek yönlendirmektedir. Ayrıca bu yönlendirilen kişiler ve aileleri hakkında tüm bilgileri not ederek yapıda kendinden sorumlu üst düzey kişilere vermektedir. Üniversitecilik görevini yapan kişiler de kod adı kullanırlardı. Gittikleri üniversitelerdeki öğrencilere gerçek isimlerini, mesleklerini kesinlikle söylemezlerdi. Üniversiteciliğin kısa ve öz olarak asıl amacı Ankara’daki hakim-savcı çalışma evlerine gelecek öğrencileri belirlemek ve tespit etmektir.
…Bana yapıya ait evlerde ve yurtlarda kalan, Karadeniz Teknik Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3.sınıf öğrencileri, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3.sınıf öğrencileri, Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3.sınıf öğrencileri ile görüşmemi, bu kişiler hakkında bilgi toplamamamı istediler. Ben ikişer kez bu fakültelerdeki 3.sınıf öğrencileri ile görüştüm. Bu şahıslar ve aileleri hakkında bilgi topladım. İlk gittiğimde bu kişiler hakkında bilgileri kağıtlara yazdım, sonraki gittiğimde ise bana verilen bilgisayara kaydettim ve bu bilgileri 2013 yılı şubat-mart aylarında Danıştay’da tetkik hakimi olarak görev yapan …KOD ADLI İSMİNİ HATIRLAYAMADIĞIM ancak fotoğrafları gösterilirse teşhis edebileceğim bir kişiye verdim. Bu görüştüğüm öğrencileri şuan hatırlayamam . Yukarıda bahsettiğim bilgisayarı ve flaşlı belleki bana … KOD ADLI İSMİNİ HATIRLAMADIĞIM fakültecilikten sorumlu kişi verdi.Verdiği flash bellek içerisinde bu gittiğim 3 üniversitedeki yapıya mensup 3.sınıf öğrencilerinin isimleri ve soy isimleri yazılıydı. …Bu kişilerin dersleri, ortalamaları, yapı içerisinde hangi görevi aldıkları, aileleri hakkındaki bilgileri sorarak öğrendim. Bu aldığım görev yaklaşık 4 ay sürmüştür. Bu süre zarfındaki tüm maddi ihtiyaçlarımız 2013 yılı şubat-mart aylarında Danıştay’da tetkik hakimi olarak görev yapan …KOD ADLI İSMİNİ HATIRLAYAMADIĞIM ancak fotoğrafları gösterilirse teşhis edebileceğim bir kişi tarafından karşılanıyordu. … Bu fakültecilik görevini yapan yukarıda belirttiğim 14. Dönem hakim-savcı adayı olan YAPIYA AİT ERZURUM STAJYER HAKİM-SAVCI EVİNDE KALAN 3 KİŞİ ve Gaziantep 14.dönem hakim-savcı adayları olan F.A., H.Z. ve M.K. kura çekecekleri için tüm görevlerini bana, Gaziantep hakim-savcı çalışma evinde birlikte kaldığımız B.B., S.G.G. ve 15.dönem hakim-savcı adayı olan SOYADINI HATIRLAYAMADIĞIM … İSİMLİ ŞAHIS ile birlikte yaklaşık 4-5 ay devam ettirerek 2013 haziran ayında kura çekeceğimiz için sonlandırdık.

Şüpheliye yapı tarafından yapıda görev alan kişilere verilen açık hatla ilgili bildikleri sorulduğunda; bana staja başladığımda Gaziantepteki yargı imamı olan İSMİNİ BİLMEDİĞİM …KOD ADLI ŞAHIS bana bu hatta verdi. Bununla ilgili bildiklerimi anlatacağım, dedi.
DEVAMLA:
Bana bahsetmiş olduğunuz açık hatla ilgili bildiklerimi anlatacağım. Bu hat yapı içerisinde görev alan, yapının mahrem olarak gördüğü yargı camiasında görevli kişilere verildiğini biliyorum. Bu kişiler yargı imamı, grup sorumlusu, murakıp, ser murakıp, fakülteci vb.görevleri alan kişilerdir. Açık hattın sahibi genelde kim olduğunu bilmediğimiz, herhangi bir devlet kademesinde çalışmayan, yapı tarafından tespit edilerek üzerine alındığından haberdar olmadığı kişilerdir. Bu kişilerin nasıl seçildiği ve kimler olduğunu bilmiyorum. Ben bu bahsedilen açık hattı ilk defa 2012 yılı nisan ayında Gaziantep iline kura çektiğimde Gaziantepteki yargı imamı olan İSMİNİ BİLMEDİĞİM … KOD ADLI ŞAHIS bana verdi. Bu hattı verirken bana hitaben “bu hattı kimseye söyleme, ailenle, yakınlarınla ve arkadaşlarınla bu hat üzerinden iletişime geçme, bu hattı sadece yapı içerisinde bulunan kişilerle görüş, özel işlerinde bu hattı kullanma ve her zaman da yanında taşıma, bu hattı sana vermemin sebebi Gaziantep hakim-savcı stajyer hakim evi ile ilgili sizinle iletişime geçme noktasında kullanacağız ” dedi. …2013 yılının şubat aylarında fakültecilik görevine başlayınca fakültecilik görevinden sorumlu olan o dönemde Danıştay’da tetkik hakimi olarak görev yapan … KOD ADLI İSMİNİ HATIRLAYAMADIĞIM ancak fotoğrafları gösterilirse teşhis edebileceğim bir kişi bana açık hat olup olmadığına sordu, ben de olduğunu söyledim. Kendisi bu hat üzerinden iletişim kuracağımızı söyledi. Bu hattı ayrıca fakültecilik görevi yaparken Malatya, Trabzon ve Gaziantep’de bulunan hukuk fakültesinin 3.sınıf öğrencileri ile görüşmek amacıyla o illerde bulunan hukuk fakültesinden sorumlu kişiler ile de görüştüğümü hatırlıyorum. Genel olarak bu açık hattı fakültecilik görevi yaparken ve Gaziantepteki yargı imamları ile Gaziantep stajyer hakim-savcı evleri ile ilgili görüşmek amacıyla kullandım.
DEVAMLA:
Ayrıca belirtmek isterim ki staj yaptığım süre boyunca yani 2012 yılı nisan ayı ile 2013 yılı temmuz ayı tarihleri arasında o tarihlerde bekar olmam nedeniyle maaşımın %15’ini himmet olarak verdim. Evlilerden alınan oran ise %10’dur. Ayrıca ilk maaşımı da himmet olarak istediler. Ben de verdim. Bu süre boyunca 1 kez kurban parası verdiğimi hatırlıyorum.
Ayrıca stajın bittiği ve kurayı çektiğimiz zaman yani 2013 yılının temmuz aylarında atandığımız yerlere gitmeden önce yukarıda bahsetmiş olduğum isimler olan A.Y., H.Ş.S., O.T., E.A., … ile birlikte Ankara Balgattaki … evde bu dönemde HSYK tetkik hakimi olan … İSİMLİ SOYADINI BİLMEDİĞİM şahıs bize atandığımız yerlerde sivil yargı imamları ile nasıl görüşeceğimiz hakkında ayrıca yapı ile alakalı tedbir hususunda bize yaklaşık 2-3 saat süren bir konuşma yaptı. Bu konuşmada “Cuma Namazlarına gitmememizi, herkesin gözü önünde namaz kılmamamız gerektiğini, adliyede ima yolu ile namaz kılmamız gerektiğini, mümkün olduğu kadar oruç tuttuğumuzu söylemememiz gerektiğini, siyasi ve dini meselelerde kimse ile konuşmamamız gerektiğini, 2-3 ayda bir Ankara’ya yukarıda ismini saydığım grubun toplanacağını, ayrıca kendilerinden sorumlu abi olduğunu, atama ve meslekle ilgili her türlü sıkıntılarında kendisinin HSYK’da tetkik hakim olarak görev yaptığı için yardımcı olacağını” belirtti.

2013 yılı temmuz ayında kura çekerek mesleğe başladım ve Edirne Uzunköprü Adliyesinde hakim olarak göreve başladım. Ancak eşimin meslek durumundan Gaziantep Nurdağı İlçesi’ne mazeret kararnamesi ile atandım. Bu süreçte Gaziantep’de bulunan yargı imamı olan … KOD ADLI … İSİMLİ şahıs benimle irtibata geçerek Kahramanmaraş Adliyesinde görev yapan yapıya mensup 14.dönem Cumhuriyet savcısı M.A.O.E. ile beni tanıştırdı. Bu kişi artık benden sorumlu kişi olacağını, ayda bir kez toplanacağımızı söyledi. Ben bu süre zarfında yapıdan ayrıldığım tarih olan 2014 HSYK seçimleri sonuna kadar görüştüm. Yaklaşık 4-5 kez benim sorumlum olan 14.dönem Cumhuriyet savcısı M.A.O.E.nin evinde görüşmelere ve toplantılara katıldım. …Ben bu süre zarfında yaklaşık 4 kez himmet verdim. Ayrıca bir kez de kurban himmeti verdim. …2014 yılının temmuz-ağustos aylarında yine Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcısı olan M.A.O.E.nin evinde o dönemde Malatya Doğanşehir Hakimi olan Y.K., Gaziantep yargı imamı olan … KOD ADLI … İSİMLİ şahıs ile toplandık. Gaziantep yargı imamı olan … KOD ADLI … İSİMLİ şahıs Bana bağımsız adayların listesini verdi. Listede HSYK seçimlerine aday olan bağımsız liste diye tabir edilen kişilerin isimleri yazılıydı. Şu an bu listedeki isimlerin hepsini tam olarak hatırlamıyorum. Bizden bu listedeki adaylara oy vereceğimizi söylediler. “
-… İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen … şüpheli ek ifade tutanağında; “…Üniversite 4. Sınıfta kalmış olduğum yapının öğrenci evi yine Konya merkezde Kule site alışveriş merkezine yakın mevkiide bir apartman dairesiydi. Bu evde ben bir yıl boyunca kaldım. Üniversite 4. Sınıfın birinci döneminde bu evde abisi bendim. … Ben ev ahiliğini bıraktıktan sonra SELÇUK HUKUK FAKÜLTESİNDEN SORUMLU HUKUK FAKÜLTESİ ABİSİ OLARAK GÖREV YAPAN … KOD ADLI B.Z. isimli şahıs bana 4. Sınıf olduğumdan dolayı ve yapıya ait öğrenci evlerinde kalan hukuk öğrencilerin çoğunu tanıdığım için bana yapı içerisinde üniversitecilik görevi olarak adlandırılan göreve benzer bir görev verdi. Yani ben üniversite de hukuk öğrencilerinden sorumlu değildim. 4. Sınıfta okuyup yapının evlerinde ve yurtlarında kalan hukuk öğrencilerine Ankara dan kariyer görüşmesi için gelecek abilerin nerede ne zaman toplantı yapacağını bildirme noktasında bana bu görevi vermişti. Bende Ankaradan kariyer görüşmesi yapmak için birileri geldiğinde … KOD ADLI B.Z. bana bildiriyordu. Bende 4. Sınıf hukuk fakültesi yapıya mensup hukuk öğrencisi olup yapının evlerinde ve yurtlarında kalan kişilere Güven Hukuk yurdunda saat kaçta toplanılacağım bildiriyordum.” şeklinde beyanlarda bulunduğu görülmüştür.
Bu durumda, davacının örgütün içinde yer aldığına, üniversitede örgüt evlerinde kaldığına, ev abiliği yaptığına, örgüt toplantılarına katıldığına, kariyer görüşmesine katıldığına, bu görüşmelere öğrenci topladığına, sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına, meslek stajı döneminde de cemaat evinde kaldığına, bu dönemde grup sorumlusu olarak görev üstlendiğine, meslek stajını örgütün yönlendirmesiyle Gaziantep’te yaptığına, örgütün davacıya 2011 yılı askeri, idari ve adli yargı hakim ve savcı sınavları sorularını verdiğine, üniversite son sınıf öğrencileri ile kariyer görüşmesi yaparak onları örgütün Ankara’daki hakim-savcı sınav çalışma evlerine yönlendirdiğine ve diğer hususlara yönelik yukarıda yer verilen ifadeler ile davacının beyanlarının birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varılmıştır.

b) Diğer Hususlar:
Davacı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen … numaralı iddianamede, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine uygun olarak yapılan arama neticesinde ele geçirilen davacıya ait dijital materyaller üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen … tarihli inceleme raporunda; … marka … model … IMEI numaralı cep telefonu ile içerisinde takılı bulunan … ICCID numaralı … sim kart imajı üzerinde yapılan incelemede Whatsapp silinmiş sohbet kayıtlarında; “Allah korusun birşey olursa isim vermiyoruz demi, Yok kardeş nw ismi, Tamam 4 yıl kaldık sonra ayrıldık, Her yıl faklı ev farlı ev arkadaşı, Ev arkadaşları hep farklı bölümlerden, aynı bölümden kişileri aynı evde tutmuyorlardı, Güzel, İsim olarak salla gitsin, Kimileri kod adı kullanırdı gerçek kimliklerini dahi bilmezdik, Hatta yabancılar vardı kazak Arnavut nasıl isimlerinizi hatırlayım aq, Aynen azerbaycan dan vardı, Moğol vardı, Cidden vardı la,” gibi sohbetlerin bulunduğu ve sohbet kayıtlarındaki kişilerin de FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olabilecekleri belirtilmiştir. Bu husus davalı idarenin savunma dilekçesinde de davacı hakkındaki tespitler arasında sayılmıştır.
Bu hususa karşı davacı tarafından herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
Bu durumda, söz konusu Whatsapp yazışmasının, davacının kendi beyanları, tanık beyanları ve yukarıda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirilmesi neticesinde davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varılmıştır.

6) Dava Konusu Kararların Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi
Davacı, dava konusu kararlar ile bazı temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte bu ihlal iddialarının özü davacının meslekten çıkarılmasına dayanmaktadır.
Bu kapsamda, davacı hakkında tesis edilen meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın, AİHS’in 8. ve Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan “özel hayata saygı hakkı” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zira, AİHM tarafından dinamik bir şekilde yorumlanan ve sosyal hayattaki yansımaları kapsamında genişletilebilen “özel hayat” kavramı, eksiksiz bir tanım getirmenin mümkün olmadığı bir kavram olarak görülmekte, bu bağlamda bireylerin kişiliklerini geliştirmelerine ve mesleki yaşamlarına etki eden her durum özel hayata saygı hakkına dâhil edilmektedir. Nitekim AİHM, bireylerin genellikle iş ya da mesleki faaliyetleri sırasında dış dünya ile ilişkiler kurduklarını ve geliştirdiklerini belirterek ve bireyin iş hayatı ile özel hayatını birbirinden ayırmanın güçlüğünün altını çizerek, mesleki faaliyetlerin de özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunu belirtmiştir (Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29). AİHM’e göre özel hayat, bir bireyin başka bireylerle, mesleki ve iş ilişkileri de dâhil olmak üzere, ilişki kurma ve geliştirme hakkını kapsamaktadır (C./Belçika, B. No: 21794/93, 07/08/1996, § 25).
Dava konusu edilen kararlar, davacının meslek yaşamının sona ermesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle söz konusu kararlar özel hayata saygı hakkı üzerindeki sonuçları itibarıyla AİHS’in 8. ve Anayasa’nın 20. maddeleri ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale oluşturmaktadır.
AİHS’in 8. maddesinin ikinci fıkrasına göre özel hayata saygı hakkının kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi ancak “kanunla öngörülmüş olma”, aynı maddede sayılan “meşru amaçlardan birini gerçekleştirmeye yönelik olma” ve “demokratik bir toplumda gerekli olma” ölçütlerini karşılama şartıyla mümkündür. Anayasa’nın 20. maddesinin 13. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda ise özel hayata saygı hakkına müdahale edilebilmesi için müdahalenin “şekli anlamda belirli ve öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunması”, “anayasal meşru bir amaca ulaşmaya yönelik olması” ve “demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine uygun olması” gerekmektedir.
Dolayısıyla dava konusu kararlarla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, demokratik toplum düzenini tehdit eden olağanüstü hâlin varlığı hâlinde AİHS’in 8/2 ve Anayasa’nın 13. maddesinde bir temel hak ve özgürlüğe kamusal makamlar tarafından müdahale edilebilme şartlarını ortaya koyan güvencelere aykırı tedbirlerin alınması ya da bu güvencelerin daha düşük standartta sağlanabilmesi söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durum gerçekleştiği takdirde AİHS’in 15. ve Anayasa’nın 15. maddeleri uygulanabilir hâle gelmektedir.
AİHS’in 15. maddesinin birinci fıkrasında, savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde sözleşmeci devletlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla bu sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında ise bu hâllerde dahi AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Bu doğrultuda Anayasa’nın 15. maddesinde de olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında ise Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.
Dava konusu kararlar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun’la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla bu kararlara dayanak KHK’nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu kararlar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Zira dava konusu kararlara gerekçe olarak gösterilen irtibat ve iltisak kavramları yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında yapılan değerlendirmede, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma durumu farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden bunların kanun koyucu tarafından önceden belirlenmesi ve kanunda tek tek sayılması zorunluluğundan söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre irtibat ve iltisak kavramları genel kavram niteliğinde olmakla birlikte, bu kavramların belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğunu söylemek mümkün olmadığından, hukuki nitelikleri ve objektif anlamları yargı içtihatlarıyla belirlenebilecektir.
AİHS’in 8. maddesinin ikinci fıkrasında özel hayata saygı hakkının kullanılmasına ulusal güvenlik ve kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla müdahale edilebileceği öngörülmüştür. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında ise özel bir sınırlama nedeni öngörülmemiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Anayasa’nın 5. maddesinde Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 08/12/2015, § 7; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33). Dava konusu kararlar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu kararlar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike”nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ’nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 23/07/2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte AİHS’in 15. maddesinde öngörüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği kaydıyla derogasyon bildiriminde bulunularak milletlerarası hukuktan doğan yükümlülük yerine getirilmiştir.
AİHS’in 15. maddesi ile uygulama alanı bulan, “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikenin varlığı” hâlinde söz konusu tehlikeyi bertaraf etmek için ne yapmak gerektiğini takdir ve tayin etmek ulusun yaşamından sorumlu devlete aittir. İçinde bulunulan durumun kendine mahsus özellikleri nedeniyle bu özellikli durumu değerlendirmek hususunda, söz konusu tehlikeyi bertaraf edecek devletin, uygulayacağı tedbirler bakımından, olağan dönemdekinden çok daha geniş bir takdir marjına sahip olduğunu kabul etmek gerekmektedir (İrlanda/İngiltere [GK] B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 207).
Dava konusu kararların müdahalede bulunduğu özel hayata saygı hakkının AİHS’in 15. maddesinin ikinci fıkrası ile Anayasa’nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen ve olağanüstü hâllerde dahi AİHS ve Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınamayacağı belirtilen haklardan olmadığı açıktır.
Bu durumda, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu kararlar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.

7) Sonuç olarak
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.

D) KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile yine aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
2.Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Posta gideri avansından varsa artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 05/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.