Danıştay Kararı 5. Daire 2016/24415 E. 2020/5256 K. 18.11.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2016/24415 E.  ,  2020/5256 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/24415
Karar No : 2020/5256

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) : …

2- (DAVALI) : …Valiliği / …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …. İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının; manevi tazminat isteminin 49.000,00 TL’sinin reddine ilişkin kısmının davacı tarafından, manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL’sinin kabulüne ilişkin kısmının ise davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: …İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği’nde komiser yardımcısı olarak görev yapmakta iken, davalı idarece kendisine yönelik birçok haksız işlemler yapılmak suretiyle mobbing uygulandığını ileri süren davacı tarafından, söz konusu mobbing uygulaması nedeniyle uğradığı manevi zarara karşılık 50.000,00 TL’nin ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararında; davacının yargı kararı üzerine Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği’nde görevlendirilmesi sonrasında, anılan Büroda daha önce uygulaması olmayan komiser yardımcısı rütbesindeki personelin yaya devriye olarak görevlendirilmesi uygulamasının davacıya ve davacı gibi yargı kararı üzerine Büroya ataması yapılan komiser yardımcısı rütbesindeki personele uygulanmaya başladığı, davacının anılan Bürodan ilişiğini kestiği güne kadar Büroda başka komiser yardımcıları da bulunduğu halde sadece yargı kararı üzerine ataması yapılan personele yaya devriye görevlendirmesi yapıldığı, ikisi başpolis memuru ve geri kalanı da polis memurlarından oluşturulan diğer ekiplere araç tahsis edildiği halde, uzak ilçelere görevlendirilen komiser yardımcısı rütbesindeki davacıya araç tahsis edilmediği, davacının uzak ilçelerde görevlendirildiği günlerde yanında görevlendirilen personelin de görevin yerine getirildiği ilçede görevli olan personelden seçildiği, davacıya ilişkin görevlendirmelerin usulüne uygun yapılmayarak telefondan whatsap uygulaması aracılığı ile bildirildiği, Büroya yargı kararı üzerine atanan bir başka komiser yardımcısının ikametgahına yakın olan yere davacı, davacının ikametgahına yakın olan yere ise diğer komiser yardımcısının görevlendirilmesinden de anlaşıldığı üzere, davaya konu Büroya yargı kararı üzerine ataması yapılan komiser yardımcısı rütbesindeki personele yaya devriye görevi verilerek küçümsendiği, dışlandığı, kişiliği ve saygınlığı zedelenmeye çalışıldığı gibi davacının yıldırılmaya çalışıldığı görüldüğünden, davacının davalı idare ajanlarının mobbingine maruz kaldığı ve söz konusu işlemlerle manevi zarara uğradığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL’sinin kabulüne, 49.000,00 TL’sinin reddine, kabul edilen manevi tazminat tutarının davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :
Davacı tarafından; İdare Mahkemesi kararında hükmedilen 1.000,00 TL manevi tazminat tutarının yaşamış olduğu manevi ızdırabın karşılığı olmadığı belirtilerek kararın manevi tazminat isteminin 49.000,00 TL’sinin reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Kocaeli Valiliği tarafından; davacının daha önce görev yaptığı büroda yeteri kadar personel bulunması sebebiyle görevlendirmesinin Narkotik Suçlar Büro Amirliğine yapıldığı, cinayet ekibinde veya narkotik ekibinde görev yapan personelin sadece evinin civarında görevlendirilmesini talep etmesinin bu şubeleri çalışamaz hale getireceği, uygulanan prosedürün davacının görev yaptığı birimde rutin olarak uygulanan prosedür olduğu, davacıya da aynı prosedürün uygulandığı, göreve yeni başlayan veya o an için boş vaktinde olan personel için nöbetçi memurluğu ve çay ocağının müsait alanlar olduğu, burada beklemenin küçük düşürücü bir yanının bulunmadığı, aksi takdirde buralarda görev yapan personelin kendini küçük düşmüş hissetmeleri gerektiği, davacı ile aynı rütbede ve daha kıdemli personel olduğu halde giriş kartı bulunmayan personel olduğu, gizlilik uygulaması dolayısıyla herkesin her yere giremediği, davacının teknik veya arşiv kısımlarına girmeye yetkisi bulunmadığından kart verilmediği, gizlilik dereceli evrakın bulunmadığı kısımlara ise tüm personelin girebildiği, telsiz ve telsizi gizleyici aparatların ilgili göreve göre kullanıldığı, komiser ve komiser yardımcısı rütbelerindeki personelin; daha aktif, önleyiciliği yüksek, halkla iç içe, suç mahalline yakın olma gibi perspektifler gözetilerek kaçak sigara konularında görevlendirildiği, davacının görevli olduğu ilgili büro faaliyeti kapsamında görevli olduğu şubenin ilin tamamından sorumlu olduğu, dolayısıyla yapılan görevlendirmelerin davacının görevli olduğu şubenin görev alanında olduğu, aynı büroda görev yapan başka komiser yardımcısının evinin bulunduğu mahallede yapılan görevlendirmenin o kişiye verilmemesinin, o kişiye verilen görevin de kendisine verilmemesinin, kişilerin geçmişte yaptığı görevleri ve kişisel yetenekleri gözetilerek görevlendirilmelerinden kaynaklandığı, davacının görevli bulunduğu şubede görevlendirmelerin ”whatsapp” isimli telefon uygulamasından yapılmadığı, davacının isteği üzerine görevlendirmelerin bu program üzerinden gönderildiği, Kocaeli ilinin sınırlarının büyükşehir kapsamında olduğu, ulaşım sorununun sadece davacının değil, tüm personelin sorunu olduğu, dolayısıyla araç tahsisinin mümkün olmadığı, idarenin tazmin sorumluluğunun olabilmesi için kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunun bulunması gerektiği, somut davada idareye atfedilebilir bir kusur bulunmadığı belirtilerek İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin 1.000,00 TL’sinin kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :
Kocaeli Valiliği tarafından; davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davacı tarafından davalı idarenin temyiz dilekçesindeki iddialara yönelik savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacının …İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Suç Büro Amirliğinde komiser yardımcısı olarak olarak görev yapmaktayken, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne atanmasına ilişkin 04/02/2014 tarihli işlemin iptali istemiyle açtığı davada, …. İdare Mahkemesinin verdiği …tarih ve E:…, K:…sayılı karar ile işlemin iptaline hükmedilmiştir. (Davalı idarece bu karara karşı itiraz başvurusunda bulunulması üzerine …Bölge İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı ile itirazın kabulü ile kararın bozulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.)
Söz konusu iptal kararı üzerine, davacının Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği’ne ataması yapılmıştır.
Davacı tarafından; görevine başladığı gün tüm personele girebileceği emniyet birimleri tanımlanmak suretiyle verilen ”şubeye giriş kartının, telsiz ve telsiz kodunun” kendisine verilmediği, başlama işlemleri yapılmayarak uzun bir süre bekletildiği, kendisi gibi yargı kararı üzerine büroya ataması yapılan komiser yardımcısı rütbesindeki personele yaya devriye görevi verildiği, uzak ilçelere görevlendirildiği günlerde araç tahsis edilmediği ve yanında görevlendirilen personelin de görevin yerine getirildiği ilçede görevli olan personelden seçildiği, görevlendirmelerin usulüne uygun yapılmayarak telefondan whatsap uygulaması aracılığı ile bildirildiği ve bu suretle davalı idarece kendisine mobbing uygulandığı ileri sürülerek söz konusu mobbing uygulaması nedeniyle uğradığı manevi zarara karşılık 50.000,00 TL’nin ödenmesine karar verilmesi istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, “İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (b) fıkrasında, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanların tam yargı davası açabilecekleri kurala bağlanmıştır.
19/03/2012 tarih ve 27879 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2011/2 sayılı “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi” konulu Başbakanlık Genelgesinde, “Kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde gerçekleşen psikolojik taciz, çalışanların itibarını ve onurunu zedelemekte, verimliliğini azaltmakta ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir. Kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesi gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemlidir. Bu doğrultuda, çalışanların psikolojik tacizden korunması amacıyla aşağıdaki tedbirlerin alınması uygun görülmüştür.
1. İşyerinde psikolojik tacizle mücadele öncelikle işverenin sorumluluğunda olup işverenler çalışanların tacize maruz kalmamaları için gerekli bütün önlemleri alacaktır.
2. Bütün çalışanlar psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davranışlardan uzak duracaklardır.
3. Toplu iş sözleşmelerine işyerinde psikolojik taciz vakalarının yaşanmaması için önleyici nitelikte hükümler konulmasına özen gösterilecektir.
4. Psikolojik tacizle mücadeleyi güçlendirmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi, ALO 170 üzerinden psikologlar vasıtasıyla çalışanlara yardım ve destek sağlanacaktır.
5. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Devlet Personel Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” kurulacaktır.
6. Denetim elemanları, psikolojik taciz şikâyetlerini titizlikle inceleyip en kısa sürede sonuçlandıracaktır.
7. Psikolojik taciz iddialarıyla ilgili yürütülen iş ve işlemlerde kişilerin özel yaşamlarının korunmasına azami özen gösterilecektir.
8. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve sosyal taraflar, işyerlerinde psikolojik tacize yönelik farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantıları ile seminerler düzenleyeceklerdir.” kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kamu idareleri görmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerini yürütürken kanunlara ve genel olarak hukuka uygun hareket etmek zorunda olup, aksi durumda kişilerin uğrayacakları maddi ve/veya manevi zararları yukarıda anılan Anayasa kuralı gereğince tazminle yükümlüdürler.
İdarenin tazmin yükümlülüğünden söz edilebilmesi için ortada bir zararın bulunması ve bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle zararla idari faaliyet arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir. Manevi zararlar da Anayasa’da ifade edildiği şekliyle tazmin edilmesi gereken zararlardan olup, bu zararlar karşılığında hükmedilen manevi tazminat, hukuka aykırı işlem ve eylemler nedeniyle ilgililerin duyduğu elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmek amacını taşımaktadır.
Yargı içtihatlarında kabul edildiği üzere, manevi tazminat; kişinin manevi değerlerinde meydana gelen eksilme ile duyulan acı, üzüntü ve sarsıntının, bir miktar parayla kısmen de olsa hafifletilmesini sağlamak amacına yönelik olup, bir manevi tatmin aracıdır. Manevi tazminatın bu niteliği dikkate alındığında, manevi tazminata hükmedilmesini gerektirecek zarar; ölüm, bedensel zarar ve kişilik haklarına saldırı hallerinde söz konusu olabilecektir.
Yukarıda yer verilen Genelge hükümleri de dikkate alındığında; mobbingi, bir veya bir grup çalışanın aynı işyerindeki bir başka çalışana zarar vermek amacıyla sistemli ve süreklilik arz edecek biçimde küçümseyici, aşağılayıcı, dışlayıcı ve korkutucu hareketler bütünü olarak tanımlamak olanaklıdır.
Bir hareketin mobbing sayılabilmesi için sistematik, sürekli ve kasıtlı olması gerekir. Ayrıca, bu şekilde davranışlara maruz kaldığını kanıtlama yükümlülüğü iddia edene düşer. Yani çalışan mobbinge maruz kaldığını kanıtlamalıdır.
Olayda, davacı hakkında tesis edilen görevlendirmeye ilişkin işlemler idari yargıda dava konusu edilebilen hukuki denetime tabi işlemler olup, hukuka aykırı olmaları halinde yargı yoluyla iptal edilmelerine olanak bulunmaktadır.
Diğer yandan, idarece davacı hakkında tesis edilen görevlendirme işlemlerinin, kasten ve herhangi bir hukuki sebep olmaksızın keyfi bir şekilde tesis edildiği yolunda kanıt ortaya konulmadan, manevi baskı aracı olarak tesis edildiklerinin kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen işlemlerin idarenin takdir yetkisi kapsamında bulunduğu ve mobbing olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varıldığından, davacının manevi tazminat talebinin tamamı yönünden davanın reddi gerekmekte iken davanın kısmen kabulü yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine; Davalı İdarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu …. İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının manevi tazminat isteminin …TL’sinin kabulüne ilişkin hüküm fıkrasının BOZULMASINA,
3. Anılan İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin …TL’sinin reddine ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA,
4. Bozulan hüküm fıkrası yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 18/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.