Danıştay Kararı 5. Daire 2016/21030 E. 2020/5283 K. 19.11.2020 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2016/21030 E.  ,  2020/5283 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/21030
Karar No : 2020/5283

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. ….
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. …
2- …
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. …
DAVANIN KONUSU :
1. Davacının, komiser yardımcısı olarak görev yapmakta iken U.D. isimli şahsın dinlenmesi (teknik takibi) olayında kasıtlı olarak gerçeğe aykırı belgeler düzenlediğinden bahisle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/12. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının, iptali istenilmektedir.
2. Bu işlemin dayanağı olan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 2/e., 8. ve 8/12. maddeleri ile Tüzüğün tamamının iptali istenilmektedir.
3. Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün dayanağı olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 83. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmektedir.
4. Davacının meslekten çıkarma işlemi nedeniyle mahrum kaldığı maaş ve diğer parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Yapılan teknik takip çalışmalarının tamamının yasal kurallar çerçevesinde usulune uygun şekilde yapıldığı, çok sayıda hedef hakkında teknik takip çalışması yaptıklarından ayrıntısını hatırlayamadığı, iletişimi dinlenen şahısların dinlemeye alınması hususunda herhangi bir kişi ve merciden talimat almadığı, dinlemelerin hakim kararı ile yapıldığı, iletişimin dinlenmesine ilişkin belgelerin sahte olarak nitelendirilemeyeceği, dinleme talep formlarının dinleme kararına hizmet eden hazırlık işlemi niteliğinde olduğu ve bunların hakim tarafından onaylanmadığı sürece tek başına suça konu belge niteliği taşımayacağı, dinlemelerin istihbari amaçla bilgi toplama ve değerlendirme amacıyla yapıldığı, meslekten çıkarma cezalarının tüzükle değil yasayla düzenlenmesi gerektiği, yapılan dinlemelerin 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’na uygun olduğu, bilgi ve belge verilmeyerek savunma hakkının kısıtlandığı, meslekten çıkarma cezasının kasten işlenebilen suçlar için verilebileceğinden suçun manevi unsurunun eksik olduğu, işlemin hukuki olmayıp siyasi olduğu, masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkelerinin ihlal edildiği, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine uyulmadığı, görevin ifasının suç olmadığı, işlemin kamu yararı ve kamu hizmeti gereklerine göre tesis edilmediği, savunma hakkının engellendiği, suçun zaman aşımına uğradığı, bir alt cezanın uygulanmadığı, Tüzük’ün Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu’na aykırı olduğu ve dayanağı 3201 sayılı Kanun’un 83. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALILARIN SAVUNMASI:
Cumhurbaşkanlığı (kapatılan Başbakanlık) ve İçişleri Bakanlığı tarafından; davacının, iletişimi dinlenilen şahsın dinlenmesine gerekçe gösterilen faaliyetle/örgütle dinlemeyi gerektirecek irtibat ve iltisakının olmamasına rağmen dinleme kastı ile gerçekçi sebeplere dayanmayan hakim kararlarının alınması için talepte bulunulmasına dair yazıları gerçeğe aykırı olarak düzenlediği/onayladığı ve imzaladığının tespit edildiği, bu şahsın teknik takip talep formlarında belirtildiği şekliyle örgütsel faaliyette bulunan şahıslarla irtibatının olduğuna ilişkin emare/bilgi bulunmadığı, dinlenecek kişinin kimliği bilinmesine rağmen bunların mesleği, konumu ve görevi talep formlarında aynen yansıtılmadığından dinlenilecek kişiyle ilgili dinleme izni veren hakime yol gösterecek bilgilerin gizlendiği, dinlemenin hakim kararına dayanmasının bu karara dayanak belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi işleminin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmayacağı, eylemlerin zaman aşımına uğramadığı, alt ceza uygulanma şartlarının oluşmadığı, Tüzük’ün 3201 sayılı Kanun’un 83. maddesine göre çıkarıldığı, davacı hakkında açılan ceza davasında yargılamaya devam edildiği, 2559 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre hakkında tedbir kararı uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü ve telefon numarasının talep formuna yazılması gerektiği, hakkında dinleme tedbirine başvurulan kişinin açık kimliği ve mesleği bilinmesine rağmen bunların talep formuna yazılmadığı, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile teminat altına alınan bireylerin haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiği, dava konusu işlem tesis edilirken Tüzük’ün alt cezaya ilişkin 15. maddesinin de değerlendirildiği belirtilerek işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI ….’İN DÜŞÜNCESİ : Komiser Yardımcısı olarak görev yapan davacının, kasıtlı olarak gerçeğe aykırı belgeler düzenlediğinden bahisle Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/12’nci maddesi uyarınca 4 kez meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 12/06/2014 günlü, 2014/37 sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının, 94 nolu dinleme olayında U.D. isimli şahsın dinlenmesi (teknik takibi) ile ilgili olarak meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kısmı ve işlemin dayanağı olan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 2/e, 8 ve 8/12’nci maddeleri ile Tüzüğün tamamının iptali ve meslekten çıkarılma nedeniyle mahrum kalınan maaş ve diğer parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Davacının Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12’nci maddesinde; kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamayacağı, şeref ve adına saldırılamayacağı, herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı olduğuna işaret edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesinde ise; herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun ve düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan müdahalelerin dışında, kamu makamları tarafından hiçbir müdahalede bulunulamayacağı belirtilmiştir.
Yine, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 17’nci maddesinde de, hiç kimsenin özel hayatına, ailesine, evine ya da haberleşmesine keyfi ya da yasa dışı olarak müdahale edilemeyeceğine; hiç kimsenin şeref ve itibarına yasal olmayan tecavüzlerde bulunulamayacağına; herkesin, bu gibi müdahalelere ya da tecavüzlere karşı yasalarca korunma hakkının var olduğuna işaret edilmiştir.
Anayasamızın Haberleşme Hürriyeti başlıklı 22’nci maddesinde ise; herkesin, haberleşme hürriyetine sahip ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu belirtildikten sonra, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşmenin engellenemeyeceği ve gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir. Yine aynı maddede ancak, yetkili merciin kararının yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacağı, hâkimin kararını kırksekiz saat içinde açıklayacağı; aksi halde, kararın kendiliğinden kalkacağı, istisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşlarının ise kanunda belirtileceği kurala bağlanmış bulunmaktadır.
Özel hayatın ayrılmaz bir parçasını oluşturan haberleşme özgürlüğü, temel bir hak olarak yukarıda bir kısmına yer verilen uluslar arası metinlerde yerini almış; iç hukukumuz bakımından da, Anayasal güvenceye sahip kılınmıştır. Haberleşme özgürlüğünün sınırlandırılabileceği haller ise yine Anayasamızda açıkça belirtilmiş ve bu haller ancak; millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleri ile sınırlandırılmıştır.
Anayasal bir hak olan haberleşme özgürlüğünün korunması ve bu özgürlüğe yapılacak müdahalelerin önlenmesi için mevzuatımızda adli ve idari yaptırımlara yer verilmiştir. Gerek Ceza Kanunu’nda gerekse disiplin hukukuna ilişkin düzenleyici metinlerde bu fiiller için ağır yaptırımlar getirilmiştir.
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun Ek 7’nci maddesinde; Polisin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere, ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunacağı, bu amaçla bilgi toplayacağı, değerlendireceği yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştıracağı, Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapacağı belirtilmiştir.
Birinci fıkrada belirtilen görevlerin yerine getirilmesine yönelik olarak, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun, casusluk suçları hariç, 250’nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı suçlar ile bilişim suçlarının işlenmesinin önlenmesi amacıyla hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürünün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanının veya bilişim suçlarıyla sınırlı olmak üzere bilişim suçları ile ilgili daire başkanının yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim veya internet bağlantı adresleriyle internet kaynakları arasındaki veri trafiği ile iletilen verilerin tespit edilebileceği, dinlenebileceği, sinyal bilgilerinin değerlendirilebileceği, kayda alınabileceği; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emrin, yirmidört saat içinde yetkili ve görevli hâkimin onayına sunulacağı, hâkimin, kararını en geç kırk sekiz saat içinde vereceği, sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbirin derhal kaldırılacağı; bu halde dinlemenin içeriğine ilişkin kayıtların en geç on gün içinde yok edileceği; durumun bir tutanakla tespit olunacağı ve bu tutanağın denetimde ibraz edilmek üzere muhafaza edileceği öngörülmüştür.
Yine Maddede; kararda ve yazılı emirde, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kullandığı telefon numaraları, ilgili internet bağlantı adresi veya bağlantıyı tespite imkân veren kodundan belirlenebilenler ile tedbirin türü, kapsamı ve süresi ile tedbire başvurulmasını gerektiren nedenlerin belirtileceği; kararların, en fazla üç ay için verilebileceği; bu sürenin aynı usûlle üçer ayı geçmeyecek şekilde en fazla üç defa uzatılabileceği; ancak, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde devam eden tehlikelere ilişkin olarak gerekli görülmesi halinde, hâkimin üç aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebileceği; uygulanan tedbirin sona ermesi halinde, dinlemenin içeriğine ilişkin kayıtların en geç on gün içinde yok edileceği; durumun bir tutanakla tespit olunacağı ve bu tutanağın denetimde ibraz edilmek üzere muhafaza edileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayın, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığının Mersin İstihbarat Şube Müdürlüğünce terör örgütleri ve organize suçlarla mücadele kapsamında usulsüz dinlemeler yapıldığı yolundaki tespitlerinin Mülkiye ve Polis Başmüfettişleri tarafından araştırılması, gerekirse kusuru tespit edilecekler hakkında soruşturma yapılmasına ilişkin esas … ve …sayılı inceleme ve buna dayalı tespitlere bağlı olarak bakanlık makamınca verilen soruşturma emri üzerine yürütüldüğü anlaşılmaktadır.

Davanın Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 2/e, 8 ve 8/12’nci maddeleri ile Tüzüğün tamamının iptali istemi hakkında:
Davacının, Tüzüğün 2/e, 8 ve 8/12’nci maddeleri ile tamamının iptali isteminin; dayanak maddesi olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun 83’üncü maddesinin Anayasaya aykırılık ve yine bu maddenin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 237’nci maddesine göre yürürlükten kalkmış olduğu iddiasına ilişkin olduğu bu nedenle 2/e, 8 ve 8/12’nci maddeleri ile Tüzüğün Tümünün iptali istemine ilişkin incelemenin bu yönüyle yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Dava Konusu Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun 83’üncü maddesi gereğince hazırlanmış ve Danıştay incelemesinden geçirilerek 24/04/1979 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Tüzük, 08/07/2015 günlü ve 29410 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2015/7911 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kimi maddelerinde değişikliğe gidilmiş ismi de Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü olarak yeniden düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin … günlü, E:…, K:…sayılı kararı ile; Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü uyarınca verilen dava konusu disiplin cezasının yasal dayanağı olan, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 83’üncü maddesinin birinci cümlesinin, “…Yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlememesi ve bireylerin hangi somut olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkan tanımaması nedeniyle, Anayasa’nın 38’inci ve 128’inci maddelerine aykırı olduğu …” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Anılan madde, 23/01/2017 günlü, 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 682 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 37’nci maddesi ile yürürlükten kaldırılmış yine bu Kanun Hükmünde Kararname ile Genel kolluk görevlilerinin tabi olacağı disiplin hükümleri düzenlenerek Anayasanın 121’inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4’üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 02/01/2017 tarihinde kararlaştırılmıştır.
682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 1’inci maddesinin, 1’inci fıkrasında; “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/03/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezaları, bu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca verilmiş addolunacağı ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemlerin aynen muhafaza olunacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bilahare 08/03/2018 günlü ve 30354 sayılı mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 7068 sayılı Genel kolluk Disiplin Hükümler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile de; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personeline ilişkin disiplinsizlik ve cezaları, disiplin amirleri ve kurulları, disiplin soruşturma usulü ile diğer ilgili hususlar düzenlenmiş, Kanunun Geçici 1’inci Maddesinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/03/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezalarının bu Kanun hükümleri uyarınca verilmiş addolunacağı; Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemlerin aynen muhafaza olunacağı kurala bağlanmıştır.
Davacıya atfedilen ve Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/12 maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası öngörülen “Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” fiili, 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ve 7068 sayılı Kanunun 8/6-h maddesinde, yine meslekten çıkarma cezası öngörülen fiiller arasında sayılmıştır.
Buna göre, davacı hakkında uygulanan meslekten çıkarma cezasının dayanağı olan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün yukarıda gelişimi aktarılan hukuksal süreci dikkate alındığında, yasal dayanağı ile ilgili herhangi bir duraksama bulunmamakta, bu Tüzük hükümleri uyarınca tesis edilen disiplin işlemlerinin ise, gerek 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, gerekse bu Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair 7068 sayılı Kanun uyarınca tesis edilmiş olunacağı addolunarak, verilmiş idari işlemlerin aynen muhafaza olunacağı kabul edilmiş bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 2/e, 8 ve 8/12’nci maddeleri ile Tüzüğün tamamının yasal dayanağı mevcut olup personel ve disiplin hukuku ilkelerine aykırı bir yönünün de bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Davanın bireysel işlemi olan, 94 nolu dinleme olayında U.D. isimli şahsın dinlenmesi (teknik takibi) ile ilgili olarak Davacı … hakkında verilen meslekten çıkarma cezası hakkında:
Dosyanın incelenmesinden; U.D isimli şahsın 15/02/2013-15/05/2013 tarihleri arasında GSM hattı üzerinde yapılan haberleşmesinin dinlenmesi amacıyla, “Örgütlü bir yapı içerisinde bir araya gelerek uyuşturucu madde kaçakçılığı, imal ve ticareti yapan” M.Y. ve M.B. isimli şahıslarla birlikte hareket ettiği yönünde güvenilir kaynaklardan bilgiler elde edilen … U.D. isimli şahsın …” şeklindeki 13/02/2013 tarihli bilgi notu ile dinleme işleminin başlatıldığı, İstihbarat Daire Başkanlığınca U.D. nin takip ve dinlemeye başlandığı tarih öncesinde kaydının ve irtibatlı olduğu belirtilen şahıslarla, telefonlarının dinlenmesine esas teşkil edebilecek irtibat ve iltisağı olduğuna dair bir bilginin bulunmadığı, aynı tarihlerde, üst düzey birçok Emniyet mensubunun da dinlenmeye başlandığı, bu haliyle, davacı tarafından düzenlenen iletişimin dinlenmesi işleminin formlarda belirtilen gerekçeler dışında, iletişimin dinlenmesini gerektirecek bilgiler ve emareler olmaksızın, dayanaktan yoksun gerekçeler gösterilerek gerçeğe aykırı belge düzenlemek suretiyle yapıldığı hususlarının tespit edilmesi üzerine sözkonusu fiilin “Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek, veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” suçuna girdiğinden bahisle meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması yolunda getirilen teklif doğrultusunda İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 12/06/2014 tarih ve 2014/37 sayılı kararıyla meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre; Davacı tarafından gerçekleştirilen söz konusu dinlemenin teknik talep formlarında belirtilen gerekçeler dışında, iletişimin dinlenmesini gerektirecek emareler olmaksızın dayanaktan yoksun gerekçeler gösterilerek gerçeğe aykırı belge düzenlemek suretiyle yapıldığı, dinlenen kişilerin iletişimin dinlenmesine esas teşkil edecek Teknik Takip ve İzleme Talep Formlarında belirtilen örgütsel faaliyet içerisinde olmadıkları bu faaliyetlerle ilgili olarak irtibatta bulundukları belirtilen şahıslarla irtibatta bulunduklarına dair emareler, bilgiler bulunmadığı, yapılan dinleme işleminin gerekçeleri ve amaçları itibarı ile 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun Ek 7’nci maddesinde öngörülen amaçlarla bağdaşmadığı, hakkında dinleme talep edilen kişilerin kim olduğunu, mesleği, ünvanı hatta bir kısmının meslektaşı ve amiri olduğunu bilmesine rağmen bunun dinleme tedbiri ve kararına dayanak teşkil edecek belgelere işlemediği görülmüştür.
Dinleme işlemlerinin hakim kararı ile yapılmasının, bu kararlara esas teşkil eden formların gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi durumunu ve bu bağlamda işlemin hukuka aykırılığını ve suç olma vasfını ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü, önleyici dinleme işlemine ilişkin hakim kararı, istihbarat biriminin dinleme gerekçesi olarak sunduğu bilgilerin doğruluğunun tescil ve tespiti niteliğini taşımaktadır.
Davacının bu fiilinin disiplin mevzuatı yönünden Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün ‘meslekten Çıkarma Cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışları’ düzenleyen 8/12’nci maddesinin kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek hükmü uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmayı gerektirdiği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle Davacının, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 8/12’nci maddesi uyarınca 4 kez meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … günlü, … sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının, 94 nolu dinleme olayında U.D. isimli şahsın dinlenmesi (teknik takibi) ile ilgili olarak meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kısmı ve işlemin dayanağı olan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 2/e, 8 ve 8/12’nci maddeleri ve Tüzüğün tamamının iptali ile meslekten çıkarılma nedeniyle mahrum kalınan maaş ve diğer parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, duruşma için taraflara önceden bildirilen 19/11/2020 tarihinde, davacının gelmediği, davacı vekilinin ve davalı idare vekillerinin geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı, davacı vekili ve davalı idare vekillerinin açıklamaları dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra duruşma tamamlandı, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Komiser yardımcısı olarak görev yapan davacı, “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek“ suçunu işlediğinden bahisle Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğünün 8/12. maddesi uyarınca İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 12/06/2014 tarih ve 2014/37 sayılı kararı ile 4 kez ayrı ayrı meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır.
Bakılan dava; … Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının davacıya U.D. isimli şahsın dinlenmesi olayı ile ilgili olarak verilen meslekten çıkarma cezasına ilişkin kısmının, bu kararın dayanağı olan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 2/e., 8. ve 8/12. maddeleri ile Tüzük’ün tamamının iptaline ve Tüzüğün dayanağı olan 3201 sayılı Kanun’un 83. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, ayrıca davacının dava konusu meslekten çıkarma işlemi nedeniyle mahrum kaldığı maaş ve diğer parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

İlgili Mevzuat :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Anayasa Mahkemesinin Kararları” başlıklı 153. maddesinde, “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun (…) teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” hükmüne yer verilmiştir.
3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan 83. maddesinde, “Gerek inzibat komisyonları tarafından ve gerek salahiyet dairesinde re’sen verilecek inzibat cezalarını icap ettiren fiil ve hareketlerin ne olduğu ve cezaların derece ve miktarı, polis mesleğinin haiz olduğu hususiyet ve ehemmiyet gözetilerek tanzim edilecek nizamnamede tayin olunur. Memuriyetten ihraç cezası müstesnadır.” kuralı yer almıştır.
Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün “Kapsam” başlıklı 1. maddesinde, emniyet örgütünde çalışan her sınıftan memura verilecek disiplin cezalarını gerektiren eylem, işlem tutum ve davranışlarla cezaların derece ve miktarının Tüzük’te gösterildiği belirtilmiş; 2. maddesinin (e) bendinde, “Meslekten çıkarma, memurun, Emniyet Teşkilatı hizmetlerinde bir daha çalıştırılmamak üzere meslekten çıkarılmasıdır” hükmüne ve 8. maddesinde, “Meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar şunlardır: …” kuralına yer verilmiş, 8. maddesinin 12. fıkrasında ise, “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek”, meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiiller arasında sayılmıştır.
08/03/2018 tarihli ve 30354 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un “Yürürlükten Kaldırılan Hükümler” başlıklı 37. maddesinde, “(1) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 82 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 83 üncü, ek 4 üncü, ek 5 inci, ek 6 ncı, ek 7 nci, ek 8 inci ve ek 9 uncu maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır…”; “Geçiş Hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde ise, “(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/3/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezaları bu Kanun hükümleri uyarınca verilmiş addolunur.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte devam etmekte olan disiplin soruşturmaları ile ilgili olarak bu Kanun hükümleri uygulanır.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemler aynen muhafaza olunur…” hükümlerine yer verilmiştir.
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun ek 7. maddesinde, “Polis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere, ülke seviyesinde ve sanal ortamda istihbarat faaliyetlerinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapar.
Birinci fıkrada belirtilen görevlerin yerine getirilmesine yönelik olarak, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun, casusluk suçları hariç, 250nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı suçlar ile bilişim suçlarının işlenmesinin önlenmesi amacıyla hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürünün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanının veya bilişim suçlarıyla sınırlı olmak üzere bilişim suçları ile ilgili daire başkanının yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim veya internet bağlantı adresleriyle internet kaynakları arasındaki veri trafiği ile iletilen veriler tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde verilen yazılı emir, yirmidört saat içinde yetkili ve görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını en geç kırk sekiz saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir derhal kaldırılır. Bu halde dinlemenin içeriğine ilişkin kayıtlar en geç on gün içinde yok edilir; durum bir tutanakla tespit olunur ve bu tutanak denetimde ibraz edilmek üzere muhafaza edilir.(…)
Kararda ve yazılı emirde, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kullandığı telefon numaraları veya iletişim bağlantısını tesbite imkân veren kodundan belirlenebilenler ile tedbirin türü, kapsamı ve süresi ile tedbire başvurulmasını gerektiren nedenler belirtilir. Kararlar, en fazla üç ay için verilebilir; bu süre aynı usûlle üçer ayı geçmeyecek şekilde en fazla üç defa uzatılabilir. Ancak, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde devam eden tehlikelere ilişkin olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim üç aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.(…)
İstihbarat faaliyetlerinde, bu maddede belirtilen suçların önlenmesi amacıyla ve hâkim kararı alınmak koşuluyla, teknik araçlarla izleme yapılabilir. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu hizmeti veren kuruluşların ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelerinden yararlanabilmek için gerekçesini de göstermek suretiyle yazılı talepte bulunulabilir. Bu kurum ve kuruluşların kanuni sebeplerle veya ticari sır gerekçesiyle bu bilgi ve belgeleri vermemeleri halinde ancak hâkim kararı ile bu bilgi ve belgelerden yararlanılabilir.
Bu madde hükümlerine göre yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen kayıtlar, birinci fıkrada belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesi geçerlidir. Bu fıkra hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. (…)” hükmü yer almaktadır.

Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün dayanağı olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 83. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması isteminin incelenmesi:
Anayasa Mahkemesinin 29/01/2016 tarihli ve 29608 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 13/01/2016 günlü, E:2015/85, K:2016/3 sayılı kararı ile; 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 83. maddesinin birinci cümlesinin, “…disiplin cezalarını gerektiren fiil ve hareketlerin, düzenlenecek tüzükte belirlenmesini öngören itiraz konusu kural, yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlememekte ve bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkan tanımamaktadır. Bu yönüyle kural, Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ‘suçta kanunilik’ ilkesine ve Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında hükme bağlanan ‘kanuni düzenleme’ ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.” gerekçesiyle iptaline karar verilmiş ve aynı kararda; iptal kararının, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak 1 yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş olup, halihazırda söz konusu iptal kararı yürürlüğe girmiş durumdadır.
Bu durum karşısında, anılan maddenin iptali için yeniden Anayasa Mahkemesine başvurulmasına gerek olmadığından, bu yöndeki istemin reddi gerekmektedir.

Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 2/e., 8. ve 8/12. maddelerinin ve tamamının iptali isteminin incelenmesi:
3201 sayılı Kanunun 83. maddesinin birinci cümlesinin iptaline ilişkin yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi kararından sonra, Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 02/01/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 23/01/2017 tarihli, 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 682 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37. maddesi ile söz konusu 83. madde yürürlükten kaldırılmış, yine bu Kanun Hükmünde Kararname ile Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin de aralarında bulunduğu genel kolluk görevlilerinin tabi olacağı disiplin hükümleri düzenlenmiştir.
682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/03/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezalarının, bu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca verilmiş addolunacağı ve bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemlerin aynen muhafaza olunacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bilahare 08/03/2018 günlü ve 30354 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile de; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personeline ilişkin disiplinsizlik ve cezaları, disiplin amirleri ve kurulları, disiplin soruşturma usulü ile diğer ilgili hususlar düzenlenmiş, Kanunun geçici 1. maddesinde; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/03/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezalarının bu Kanun hükümleri uyarınca verilmiş addolunacağı; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezalarına bağlı olarak yapılmış idari işlemlerin aynen muhafaza olunacağı kurala bağlanmıştır.
Yukarıda aktarılan hukuki süreç dikkate alındığında, davacı hakkında uygulanan meslekten çıkarma cezasının dayanağı olan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün yasal dayanağı ile ilgili herhangi bir duraksama bulunmadığı, bu Tüzük hükümleri uyarınca tesis edilen disiplin cezalarının, gerek 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, gerekse bu Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair 7068 sayılı Kanun uyarınca tesis edilmiş kabul edileceğinin kurala bağlandığı görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün yasal dayanağı mevcut olduğundan anılan Tüzük’te bu yönden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün dava konusu 2/e., 8. ve 8/12. maddelerinde, meslekten çıkarma cezasının tanımı ile meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiiller düzenlenmiş olup, anılan düzenlemelerin, polislik mesleğinin önem ve özelliği dikkate alınarak, toplum nazarındaki saygınlığının korunması ve teşkilat personeline duyulan güvenin sarsılmamasını sağlamak amacını haiz olduğu ve personel ve disiplin hukuku ilkelerine aykırı bir yönünün bulunmadığı, ayrıca polislik mesleğinin niteliği dikkate alındığında “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek“ fiilinin meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması gereken fiiller arasında sayılmasının kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşıldığından, anılan Tüzük’ün dava konusu maddelerinde bu yönden de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 2/e, 8. ve 8/12. maddelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin işlemin incelenmesi:
U.D isimli şahsın 15/02/2013-15/05/2013 tarihleri arasında GSM hattı üzerinde yapılan haberleşmesinin dinlenmesi amacıyla, “örgütlü bir yapı içerisinde bir araya gelerek uyuşturucu madde kaçakçılığı, imal ve ticareti yapan” M.Y. ve M.B. isimli şahıslarla birlikte hareket ettiği yönünde güvenilir kaynaklardan bilgiler elde edilen … U.D. isimli şahsın” dinlenmesi şeklindeki 13/02/2013 tarihli bilgi notu ile dinleme işleminin başlatıldığı, İstihbarat Daire Başkanlığınca U.D. nin takip ve dinlemeye başlandığı tarih öncesinde kaydının ve irtibatlı olduğu belirtilen şahıslarla, telefonlarının dinlenmesine esas teşkil edebilecek irtibat ve iltisağı olduğuna dair bir bilginin bulunmadığı, aynı tarihlerde, üst düzey birçok Emniyet mensubunun da dinlenmeye başlandığı, bu haliyle, davacı tarafından düzenlenen iletişimin dinlenmesi işleminin formlarda belirtilen gerekçeler dışında, iletişimin dinlenmesini gerektirecek bilgiler ve emareler olmaksızın, dayanaktan yoksun gerekçeler gösterilerek gerçeğe aykırı belge düzenlemek suretiyle dinleme yapıldığı hususlarının tespit edildiği ve söz konusu fiilin “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek, veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” suçuna girdiğinden bahisle davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması yolunda getirilen teklif doğrultusunda tesis edilen … Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun … tarih ve .. sayılı kararıyla meslekten çıkarma cezası ile cezalandırıldığı görülmüştür.
Dava konusu meslekten çıkarma cezasına esas soruşturma raporu ile dosyadaki diğer bilgi ve belgeler incelendiğinde; söz konusu dinlemelerin iletişimin dinlenmesini gerektirecek emareler olmaksızın, hukuki dayanaktan yoksun gerekçeler gösterilerek, gerçeğe aykırı belge düzenlemek suretiyle yapıldığı, dinlenen kişinin, iletişimin dinlenmesine esas teşkil edecek Teknik Takip ve İzleme Talep Formlarında belirtilen örgütsel faaliyet içerisinde olmadığı, yapılan dinleme işleminin gerekçeleri ve amaçları itibarıyla 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun Ek 7. maddesinde öngörülen amaçlarla bağdaşmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, dinleme işlemlerinin hakim kararı ile yapılması, bu kararlara esas teşkil eden formların gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi durumunu ve bu bağlamda işlemin hukuka aykırılığını ve suç olma vasfını ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü, önleyici dinleme işlemine ilişkin hakim kararı, istihbarat biriminin dinleme gerekçesi olarak sunduğu bilgilerin doğruluğunun tescil ve tespiti niteliğini taşımaktadır.
Bu durumda, davacının U.D. İsimli şahsın dinlenmesi olayında “kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek” fiilini işlediği anlaşıldığından, anılan fiili nedeniyle meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının meslekten çıkarma işlemi nedeniyle mahrum kaldığı maaş ve diğer parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi isteminin incelenmesi:
Dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı maaş ve diğer parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini isteminin de reddi gerekmektedir.
Diğer taraftan, davacı tarafından Hatay T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün … tarihli ve … sayılı yazısı ekinde dava dosyasına sunulan … tarihli dilekçede; yargılama giderlerinden tamamen muaf tutulmasına karar verilmesi talebinde bulunulduğu ve bu talebin dayanağı olan düzenlemenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Adli yardımla ertelenen yargılama giderlerinin tahsili” başlıklı 339. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ”Adli yardım kararından dolayı Devletçe ödenen veya muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan yararlananın mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme, hükümde tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir.” kuralı olduğu görülmüş ise de, anılan fıkrada yer alan koşulların davacı yönünden gerçekleşmediği sonucuna ulaşıldığından, davacının yargılama giderlerinden tamamen muaf tutulması istemi kabul edilmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğünün 2/e., 8. ve 8/12. maddelerinin ve tamamının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
2. İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının U.D. isimli şahsın dinlenmesi olayı ile ilgili olarak verilen meslekten çıkarma cezasına ilişkin kısmının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
3. Davacının meslekten çıkarma işlemi nedeniyle mahrum kaldığı maaş ve diğer parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
4. Aşağıda dökümü gösterilen … TL yargılama giderinin davacı tarafından ödenen (… TL harç ve … TL posta giderinden oluşan) 359,60 TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, geriye kalan ve adli yardım talebinin kabul edilmiş olması nedeniyle davacıdan tahsil edilmeyen … TL posta giderinin davacıdan tahsili için, kararın kesinleşmesinden sonra ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 19/11/2020 tarihinde, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 2/e., 8. ve 8/12. maddeleri ile tamamının iptali istemi yönünden oyçokluğuyla, diğer kısımlar yönünden oybirliği ile karar verildi.

(X) KARŞI OY:

Anayasa Mahkemesinin 13/01/2016 günlü, E:2015/85, K:2016/3 sayılı kararı ile; Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün yasal dayanağı olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun 83. maddesinin birinci cümlesinin, “yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlememesi ve bireylerin hangi somut olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkan tanımaması nedeniyle, Anayasa’nın 38. ve 128. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiş ve anılan madde, 23/01/2017 günlü, 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 682 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılarak emniyet teşkilatı mensuplarına ilişkin disiplin kuralları yeniden düzenlenmiş, bilahare bu Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair 7068 sayılı Kanun da 08/03/2018 günlü ve 30354 sayılı mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, uygulama imkanı kalmayan davaya konu Tüzüğün iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği görüşüyle bu kısım yönünden çoğunluk kararına katılmıyorum.