Danıştay Kararı 5. Daire 2015/4858 E. 2015/11073 K. 28.12.2015 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2015/4858 E.  ,  2015/11073 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/4858
Karar No : 2015/11073

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İsteğin Özeti : … 1. İdare Mahkemesince verilen … günlü, … sayılı kararın, dilekçelerde yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi :
Düşüncesi : Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava, T.C. …Bankası …/…şubesinde şef olarak çalışmakta iken, istihdam fazlası personel olarak, önce Genel Müdürlük emrine daha sonra da Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne atanan davacının, Genel Müdürlük emrine atanmasına ilişkin işlemin iptali yolunda … 1. İdare Mahkemesince verilen karar sonucu Bankadaki görevine iade edilmesi üzerine; bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı maaş farkı ve bankacılık tazminatı için 16.200-TL maddi tazminat ile görevden alınması nedeniyle uğradığı manevi zararlara karşılık 9.750-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
… 1. İdare Mahkemesince verilen …. günlü, E:…; K:… sayılı kararla; davacı tarafından tazmini istenilen toplam 16.200.-TL maddi tazminat isteminin, 15.080,87 TL’na ilişkin kısmı hakkında davalı İdarece ödeme yapılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, 1.119,13.-TL maddi tazminat ile koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin ise reddine hükmedilmiştir.
Söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Beşinci Dairesinin 22.12.2010 günlü, E:2008/3154; K:2010/7565 sayılı kararıyla, Mahkemece maddi tazminat isteminin 15.080,87.TL kısmının ödendiği belirtilmiş ise de, bu miktarın ödendiğine ilişkin belgenin (dekontun) dosyada bulunmadığı, ayrıca davacının faiz istemi hakkında hüküm kurulmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararının manevi tazminat yönünden onanmasına, maddi tazminat ve vekâlet ücreti yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
… 1. İdare Mahkemesince Danıştay Beşinci Dairesinin 22.12.2010 günlü, E:2008/3154; K:2010/7565 sayılı bozma kararına uyularak verilen kararla; davacının maddi tazminat isteminin 9.239,01-TL’lik kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının ödenmeyen faiz isteminin istemle bağlı kalınarak 3.028,81-TL’sinin kabulüne, geriye kalan 3.982,18-TL maddi tazminat istemi ile dava tarihinden itibaren faiz isteminin ise reddine hükmedilmiştir.
Davacı, ara kararın kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle maaş farkına ilişkin faizin 5.841,86 TL olduğunu öğrenemediğini ve dava konusu müddeabihi ıslah yoluyla artırma hakkını kullanamadığı, Mayıs 2002-Eylül 2002 tarihleri arası bankacılık tazminatı farkının hesaplamaya dahil edilmediğini, Mahkemece nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekâlet ücretine hükmedildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu öne sürerek İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
30.4.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 4. maddesi ile 2577 sayılı Kanunun 16. maddesine 4. fıkra olarak “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” hükmü eklenmiştir.
6459 sayılı Kanun ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na eklenen yukarıda belirtilen hükümlerle; ıslah müessesesinin, İdari Yargıda da uygulanma imkanı getirilmiş; tam yargı davalarında, dava dilekçesinde belirtilen miktarın, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin artırılmasına olanak tanınmıştır. Anılan değişiklikle, ilgililerin uğramış olduğu maddi kaybın dava dilekçesinde göstermiş oldukları tutardan fazla olmasına rağmen, Mahkemelerce taleple bağlı kalınarak, istemden fazlasına hükmedilmemesi nedeniyle doğan hak kayıplarının giderilmesi amaçlanmıştır.
Nitekim, 6459 sayılı Kanunun 4. maddesinin (Tasarının 3. maddesi) gerekçesinde, ”AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 2. fıkrasında “Davacının ikinci dilekçesi davalıya, davalının vereceği ikinci savunma da davacıya tebliğ edilir. Buna karşı davacı cevap veremez. Ancak davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırmasını gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya cevap vermesi için bir süre verilir.” hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı Kanunun 16. maddesinin 2. fıkrasında ara kararların taraflara tebliğ edilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, davanın görülmesi sırasında davacının durumunda değişiklik yaratabilecek yeni hususların ortaya çıkması durumunda davacıya cevap vermesi için süre verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Mahkemece verilen ara karar sonucunda davacının yoksun kaldığı döner sermaye miktarının daha fazla olduğunun anlaşılması üzerine, davacının ıslah müessesesini işletebilmesi için ara kararının davacıya tebliğ edilerek davacının cevabı alındıktan sonra veya cevap süresi geçtikten sonra karar verilmesi gerekirken, bu usul uygulanmadan davacının dava dilekçesindeki talebi göz önünde bulundurularak karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, Mayıs 2002-Eylül 2002 (Genel Müdürlükte çalıştığı döneme ilişkin) tarihleri arası bankacılık tazminatı farklarının da hesaplamaya dahil edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, bozma kararı üzerine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri göz önüne alınarak vekâlet ücreti hakkında da yeniden bir karar verileceği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, … 1. İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…; K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 28.12.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı Kanunun 16. maddesinin 2. fıkrası hükmünde yer alan, davalının ikinci savunması üzerine davacıya cevap süresi verilmesini gerektiren koşul, “davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususlar bulunması” halidir. Dava konusu uyuşmazlıkta bu koşul bulunmamaktadır.
Keza, 2577 sayılı Kanunda ara kararlarının taraflara tebliğini zorunlu kılan bir hüküm yoktur.
Kararın bu haliyle incelenmesi gerekir.
Bu nedenle, var olmayan bir usul hükmüne dayandırılan bozma kararına katılmıyoruz.