Danıştay Kararı 5. Daire 2015/3782 E. – K. 10.08.2015 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2015/3782 E.  ,  / K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/3782

Temyiz İsteminde Bulunan ve
Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen (Davacı) :
Karşı Taraf :
Vekili :
İsteğin Özeti : … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E: …; K: … sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hâkimi :
Düşüncesi : Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmakta ve 138. maddesinin son fıkrasında “yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” yolunda kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasında da “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiç bir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez” şeklindeki hükümle Anayasanın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine uygun bir düzenleme getirilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her türlü işlem ve eylemi hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir.
Anayasanın 2. maddesinde yer alan “Hukuk Devleti” ilkesinin doğal sonucu olarak idarenin mahkeme kararlarını “aynen” ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Anayasanın 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu belirtilerek Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulanmıştır.
Buna göre, yukarıda anılan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138. maddesi uyarınca, …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E. …, K: … sayılı kararına uygun olarak işlem tesis edilmesi gerekirken davacının iletişim uzmanlığındaki görevine devamı yolundaki işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmış olup, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığından yürütmenin durdurulması yolundaki istemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava, davacının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında Teknik İşletme Dairesi Başkanı olarak görev yapmaktayken, bu görevinden alınarak iletişim uzmanlığına atanmasına ilişkin işlemlerin, idari yargı yerince öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve daha sonra iptali üzerine, iptal kararının uygulanmasını teminen, 2577 sayılı Yasanın 6526 sayılı Yasa ile değişik 28. maddesi uyarınca, Teknik İşletme Daire Başkanlığına bir başkasının atandığından bahisle Teknik İşletme Daire Başkanlığında iletişim uzmanı olarak görevine devam etmesi yolunda tesis edilen 22.8.2014 tarih ve 52665 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin tesis tarihinde yürürlükte bulunan ve 6.3.2014 tarih ve 28933 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 18. maddesiyle değiştirilen 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrasının 3. cümlesinde; “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması hâlinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir.” hükmüne yer verildiği; idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davalardaki hukuka uygunluk denetiminde, dava konusu işlemin tesis tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiği; bu duruma göre, yürürlükte bulunan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrası 3. cümlesi hükmü uygulanarak, Teknik İşletme Daire Başkanlığına bir başkasının atanması karşısında, davacının kazanılmış hak aylık derecesine uygun biçimde Teknik İşletme Daire Başkanlığında İletişim Uzmanı olarak görevine devam etmesi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte, İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını, Mahkeme kararının ve dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasını istemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 138.maddesinin son fıkrasında, “yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına 6526 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre, İdare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” hükmünden sonra gelmek üzere, “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması hâlinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde ödenir.” hükmünün eklendiği; anılan düzenleme sonrasında, 11.09.2014 gün ve 29116 sayılı Resmi Gazete’de (mükerrer) yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’un 97. maddesi ile 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümleleri “Ancak, 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanuna ekli (1) ve (2) sayılı cetvellerde gösterilen unvanları taşıyan görevler ile farklı atama usullerine tabi olsalar dâhi, daire başkanı ve üstü görevlere, sivil memurlar hariç kolluk teşkilatlarının kadrolarına; açıktan, naklen veya vekâleten yapılan atama ve bu görevlerden alınma, bu görevlerle ilgili yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleri hakkında verilen mahkeme kararlarının gereği, ilgilinin kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanması suretiyle iki yıl içinde yerine getirilir. Bu görevliler hakkındaki mezkur işlemlerin uygulanması, telafisi güç veya imkânsız zararları doğuran hâllerden sayılmaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/149 esasına kayıtlı dosyasında verilen 02.10.2014 günlü karar ile; 6552 sayılı Kanun’un 97. maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 1. sayılı fıkrasını değiştiren üçüncü cümlesinin ve dördüncü cümlesinin iptal edilerek, kararın Resmi Gazete’de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Yukarıda açıklandığı üzere, 11.09.2014 gün ve 29116 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’un 97. maddesi ile dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinin değiştirilmesi ve Anayasa Mahkemesince ilgili maddelerin iptali ve yürürlüğünün durdurulması sonrasında, 2577 sayılı İdari Yargılama Kanunu’nun 28. maddesinin hali hazırda; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” hükmünden ibaret olduğu görülmüştür.
Dava dosyasının incelenmesinden; Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında Teknik İşletme Daire Başkanı olarak görev yapmakta olan davacının, Daire Başkanlığı görevinin sonlandırılmasına ilişkin 16.1.2014 tarih ve 2014/İK-İED/40 sayılı Kurul kararının ve Teknik İşletme Daire Başkanlığına uzman olarak atanmasına ilişkin 16.1.2014 tarih ve 4750 personel hareket onayı ile 16.01.2014 4745 sayılı Makam oluruyla tesis edilen işlemlerin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle … İdare Mahkemesinin 2014/328 esasına kayden açılan davada, anılan Mahkemenin … sayılı kararıyla yürütülmesi durdurulan söz konusu işlemlerin, … tarih ve E. …; K: … sayılı kararla da iptal edildiği; öte yandan, 5.3.2014 tarihinde Teknik İşletme Daire Başkanlığı görevine … atandığı; Mahkemece verilen iptal kararının uygulanması amacıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun yukarıda aktarılan 28. maddesi hükmü uyarınca Teknik İşletme Daire Başkanlığına bir başkasının atandığından bahisle, davacının Teknik İşletme Daire Başkanlığı’nda İletişim Uzmanı olarak görevine devam etmesi yolundaki 22.8.2014 tarih ve 52665 sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine de, bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan ve Mahkeme kararı ile görevine iade edilen kamu görevlilerinin dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması hâlinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmalarına cevaz veren düzenlemenin, 11.09.2014 gün ve 29116 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’un 97. maddesi ile değiştirilen 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 6552 sayılı Kanun ile yürürlüğe konulan düzenlemenin ise yukarıda bahsedilen Anayasa Mahkemesi’nin 2.10.2014 günlü kararı ile iptal edilerek yürürlüğünün durdurulduğu göz önüne alındığında; İdarelerin, 30 gün içerisinde idare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarına uygun bir şekilde işlem tesis etmeye mecbur oldukları açıktır.
Buna göre, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …; K: … sayılı kararı uyarınca davacının Telekominikasyon İletişim Başkanlığındaki Teknik İşletme Daire Başkanlığı görevine atanması gerekirken dava konusu işlemle iletişim uzmanlığı görevine devam etmesi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu saptanmasına rağmen uygulamanın sürdürülmesi, tüm eylem ve işlemleri hukuka uygunluk karinesine dayanan hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, davacı yönünden telafisi güç zarara neden olacaktır. Zira işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmemesi halinde, hukuka aykırı bulunan işlemin etki alanına bağlı olarak ilgili açısından oluşacak zarar, işlemin uygulanmasına devam olunmasıyla artacak, yargılamanın sonunda verilecek iptal kararı ile önceki halin iadesi zorlaşacaktır.
Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın niteliğine ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlere göre 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle, anılan Yasanın 52. maddesinin 1. fıkrası uyarınca dava konusu işlemin ve … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E: …, K: … sayılı kararın yürütülmesinin