Danıştay Kararı 5. Daire 2015/2649 E. 2016/140 K. 21.01.2016 T.

Danıştay 5. Daire Başkanlığı         2015/2649 E.  ,  2016/140 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/2649
Karar No : 2016/140

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Kültür ve Turizm Bakanlığı – ANKARA
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … 2. İdare Mahkemesince verilen … günlü, … sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hâkimi :
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği düşünüldü :
Dava; özelleştirilen T. Telekomünikasyon A.Ş.’nde çalışmaktayken 14.4.2006 tarihinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilerek davalı idareye atanan davacının, 4046 sayılı Yasanın 22. ve 406 sayılı Yasanın Ek 29. maddesi gereğince önceki ve yeni görevlerinin parasal hakları arasındaki farkın ödenmesi sırasında 5473 sayılı Yasa uyarınca 8.5.2006 tarihli 2006/T-17 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararı ile 1.1.2006 ve 1.7.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ek ödemeler ile %2,32’lik enflasyon farkının göz önüne alınması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin 13.7.2009 tarihli işlemin iptali ile ödenmesi gereken tutarın maaşına yansıtılması istemiyle açılmıştır.
… 2. İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen … günlü, … sayılı kararın, Danıştay Beşinci Dairesinin 28.5.2013 gün ve E:2010/3406; K:2013/4364 sayılı kararıyla kısmen gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması, kısmen bozulması üzerine; bozulan kısma ilişkin olarak yeniden yapılan yargılama sonucunda, … 2. İdare Mahkemesinin … günlü, … sayılı kararı ile bozma kararına uyularak dava konusu işlemin, 15.6.2009 tarihinden itabaren yapılan ödemelerde 1.1.2006 tarihinden itabaren yürürlüğe konulan 40. TL’lik ek ödemeye ilişkin kısmı yönünden iptaline, dava kısmen ret, kısmen süre ret ve kısmen iptal, kabul kararı ile sonuçlandığından, yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılmasına, 750,00.-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiş, davalı idare lehine ise vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.
Davalı idare, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını ve 2.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek İdare Mahkemesi kararının bozulmasını istemektedir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup, davalı idare tarafından ileri sürülen hususlar Mahkeme kararının, esasa ilişkin kısmının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarenin, 2.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi yönünden temyiz istemine gelince:
2.11.2011 günlü, 28103 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Davalardaki temsilin niteliği ve vekâlet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” başlıklı 14. maddesinin 1. fıkrasında, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan hükümde bahsi geçen “ilgili mevzuat”tan da, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile söz konusu Kanun’un 168. maddesinde değinilen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ni anlamak gerekeceğinden ve Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı hükme bağlandığından, anılan 659 sayılı KHK’nin yürürlüğe girmesinden önce tekemmül etmiş olsa dahi, avukatlık vekâlet ücretine hükmedilip edilmeyeceği hususunda hükmün verildiği tarihteki hukuki durumun esas alınması gerektiği açıktır.
Diğer taraftan, 2577 sayılı Yasa’nın 31. maddesinin gönderme yaptığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326. maddesinde; yargılama giderlerinin, davayı kaybeden tarafa yükleneceği; 330. maddesinde vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücretinin, taraf lehine hükmedileceği; 323. maddesinde vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama giderlerinden olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu durumda, davalı idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından temsil ve takip edilen davaların, yukarıda anılan 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girmesinden sonra neticelenmesi halinde, anılan tarife gereğince idare lehine vekâlet ücreti takdir edileceği açık olduğundan, davalı idareyi temsilen hukuk müşaviri tarafından takip edilen davada, davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde hukuki isabet görülmemiştir
Açıklanan nedenlerle; davalı idarenin temyiz isteminin kısmen reddi, kısmen kabulüyle, … 2. İdare Mahkemesince verilen … günlü, … sayılı kararın esasına ilişkin kısmının onanmasına, İdare Mahkemesi kararının vekâlet ücretine ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/c fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve vekâlet ücreti hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 21.1.2016 tarihinde vekâlet ücretine hükmedilmemesi yönünden oybirliği, davanın esası yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Dava, ilgilinin maaşının unsurları ve miktarı yönünden yapılan ilk belirleme işleminden kaynaklanmakta olup bu işlemden doğan zararın karşılanması istemiyle birlikte açılmış iptal ve tazminat davasıdır. Bu sebeple de, dava açma süresinin İYUK.’nun 12., 7. ve 11. maddeleri esas alınarak hesaplanması gerekmektedir.
Buna göre, davanın açıldığı tarihten önceki son bir-kaç aylık maaş ödemeleri davacının ödenecek maaşının ilk kez belirlenmesinden bağımsız işlemler olmadığından, davacının bu hususta ilk ödemenin yapıldığı, ya da maaş hesaplama unsurlarında bir değişiklik olmuşsa, buna göre ilk ödemenin yapıldığı tarihte başlayan süre içinde dava açmadığı anlaşılmaktadır. 22.6.2009 tarihli başvurusu ise 11. maddede belirlenen süre içinde olmadığından dava süresini etkilememektedir.
Uyuşmazlıkta, anılan 12. maddedeki işlemin icrasından doğan tam yargı davası ile ilgili süre başlangıcı hükmünün uygulanması olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle davanın süre aşımı yönünden reddi gerektiğinden, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.