Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2015/1576 E. , 2015/7399 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2015/1576
Karar No : 2015/7399
Temyiz Eden (Davacı) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İsteğin Özeti : … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:… ; K:… sayılı kararın; dilekçede yazılı nedenlerle, temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi :
Düşüncesi :Dava, Karayolları …Bölge Müdürlüğünde(…İlinde) mühendis olarak (Üstyapı Kontrol Mühendisi) görev yapan davacının Karayolları …Bölge Müdürlüğüne (.. İlinde) mühendis ( Yol Yapım Kontrol Şefi) olarak atanmasına ilişkin 15.8.2014 tarih ve 6-01205 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın “Hak Arama Hürriyeti “başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine yer verilmiştir.
03.10.2011 tarihinde kabul edilen değişiklikle Anayasa’nın 40. maddesine “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü eklenerek, yasama, yürütme ve yargı organlarına yapılacak işlemlerde ve verilen kararlarda başvurulacak kanun yolları ile ilgili mercii ve başvuru süresini gösterme yükümlülüğü getirilmiştir. Söz konusu değişikliğin gerekçesinde ise, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline geldiği belirtilmiştir.
Ayrıca, 22.05.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrasına eklenen cümle ile; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı düzenlenmiştir.
Ülkemizin, 20.03.1952 tarihinde imza altına alarak kabul ettiği ve 19.03.1954 tarihli 8662 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6366 sayılı İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi ve Buna Ek Protokolün Tasdiki Hakkında Kanun ile ülkemiz tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinde ; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar,gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” kuralı yer almıştır.
Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmekte olup; (B. No: 2012/791, 07.11.2013, § 52). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmektedir.
Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (B.No:2013/1718, 2/10/2013, § 27).
Asker kişi tarafından; tedavisi sürmekte iken yapılan atamasının iptali istemiyle açtığı davada, dava açma süresinin işlemin kendisine tebliğinden itibaren başlamasına ve süresi içinde davasını açmasına rağmen davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesi ile tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 7.11.2013 tarih ve B.No: 2012/660 sayılı kararıyla, özet olarak; Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında Devletin işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunun ifade edildiği, Anayasa’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasında da idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağının açık bir şekilde hükme bağlandığı, Kanun koyucunun da bu doğrultuda, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrası ile AYİM’de dava açma süresinin her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren, kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde, altmış gün olduğunu hükme bağladığı, başvurucunun dava açma süresine ilişkin hükümlerin yorumlanması ve uygulanmasını şikayet ettiği, dava konusu işlemin; başvurucuya 21.3.2012 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen AYİM’in dava açma süresinin işlemeye başladığı tarih olarak, atama işleminin başvurucu tarafından öğrenildiğini kabul ettiği (2010 Eylül atamalarının ilan edildiği) 17.9.2010 tarihini esas aldığı, Mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar katı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınmalarının gerektiği, İdari işlemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idari davaların açılma süresinin kanunlarla düzenlendiği, AYİM’in davanın süre bakımından reddi kararında (başvurucu aksini iddia etmekle birlikte) başvurucunun atama işlemini çeşitli şekillerde öğrendiği ayrıntılı olarak açıklanmış olsa da 1602 sayılı Kanun’un 40. maddesinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin işlemin tebliğinden itibaren altmış gün olduğunun açık bir şekilde kurala bağlandığı, Mahkemeye erişim hakkının kullanılması idari işlemler açısından kanunda belirtilen süreye ve bu sürenin de yazılı bildirime bağlanması karşısında, AYİM’in kanunen başvurucuya tebliğ edilmeyen ve başvurucu açısından yerine getirme yükümlülüğü doğurmayan atama işlemine yönelik dava açma süresini, uyuşmazlık konusu açık kuralı göz ardı ederek, başvurucunun atama işlemini öğrendiği tarih olarak esas alması ve davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar vermesi, başvurucunun idari işleme yönelik iddialarının esasının mahkemece incelenmesine engel oluşturduğu, sonuç olarak başvurucunun adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkının, dava açma süresine ilişkin açık usul kurallarının önceden öngörülmeyecek şekilde olağanın dışında yorumlanması suretiyle, ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği belirtilerek, başvurucunun davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi suretiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin kabul edilebilir olduğuna, kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılmak üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı kuralı yer almaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; Karayolları … Bölge Müdürlüğünde (… İlinde) mühendis olarak (Üstyapı Kontrol Mühendisi) görev yapan davacının, Yer Değiştirme Kurulunun 18.6.2014 tarih ve 2014/2 sayılı Kararı ve 20.6.2014 sayılı Makam Onayı ile Karayolları … Bölge Müdürlüğüne (.. İline) atamasının yapılacağını internet sitesinden öğrendiği, bunun üzerine 26.6.2014 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunarak anılan Kurul Kararının değiştirilmesi ve atamasının … Bölge Müdürlüğüne (… İline) yapılması isteminde bulunduğu, bu isteminin reddedilerek 15.8.2014 tarih ve 6-01205 sayılı işlemle Karayolları …. Bölge Müdürlüğüne mühendis (Yol Yapım Kontrol Şefi) olarak atanması ve bu atama kararının davacıya 26.9.2014 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 18.11.2014 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davacı tarafından iptali istenilen ve 657 sayılı Yasanın 76. Maddesine, Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğe, Yer Değiştirme Kurulunun 20.6.2014 tarihli Makam Onayını taşıyan 18.6.2014 tarih ve 2014/2 sayılı Kararına ve … ….Böge Müdürlüğünün 3.7.2014 tarihli teklifine dayanılarak, davacının Karayolları … Bölge Müdürlüğüne mühendis (Yol Yapım Kontrol Şefi) olarak atanmasına ilişkin olarak tesis edilen 15.8.2014 tarih ve 6.01205 sayılı işlemin, davacıya 26.9.2014 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine anılan tarihi izleyen günden itibaren altmış gün içerisinde 18.11.2014 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesince davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde hukuki isabet bulunmadığından anılan Kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden, yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin işin gereği düşünüldü:
Dava, Karayolları … Bölge Müdürlüğünde (.. İlinde) mühendis olarak (Üstyapı Kontrol Mühendisi) görev yapan davacının Karayolları …Bölge Müdürlüğüne (… İlinde) mühendis ( Yol Yapım Kontrol Şefi) olarak atanmasına ilişkin 15.8.2014 tarih ve 6-01205 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:… ; K:… sayılı kararla; olayda,… ‘nde mühendis olarak görev yapan davacının, 18.6.2014 tarihinde kurumun internet sitesinden zorunlu yer değiştirme nedeniyle Karayolları … Bölge (…) Müdürlüğü’ne atamasının yapıldığını öğrendiği, 26.6.2014 tarihinde … (…) Bölge Müdürlüğü’ne yapılan atamasının değiştirilerek … (…) Bölge Müdürlüğü’ne atanma istemiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, bu başvurunun süresi içinde müracaatta bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, davacının .. İline atanmasına ilişkin dava konusu 15.8.2014 tarih ve 6-01205 sayılı işlemin davacıya tebliği üzerine 18.11.2014 tarihinde bakılan davanın açıldığı, buna göre, 2577 sayılı Yasanın dava açma süresini düzenleyen maddeleri uyarınca, davacının atama işlemine itiraz ettiği 26.6.2014 tarihinde bu işlemi öğrendiği kabul edildiğinde, anılan tarihten itibaren 60 günlük süre içerisinde davalı idarece cevap verilmemesi üzerine 60 gün içerisinde en geç 25.10.2014 tarihinde dava açılması gerektiği, öte yandan, davacının dava konusu ettiği ataması yapılan memurun çalıştığı kurumdan ilişik kesme sürecine ilişkin ‘nün 15.8.2014 tarih ve 6-01205 sayılı işleminin de dava açma süresini canlandırmadığı gerekçesiyle davanın süreaşımı yönünden reddine hükmedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı kuralı yer almaktadır.
Mahkemece, davacının dava konusu işlemi 18.6.2014 tarihinde Kurumun internet sitesinden öğrendiği, 26.6.2014 tarihinde atamasının, atandığı yer yönünden değiştirilmesi isteğiyle davalı İdareye başvurduğu, bu durumda 26.6.2014 tarihinde atama işlemini öğrendiği kabul edilerek, bu tarih esas alınarak dava süresi hesaplanmış ve dava süre aşımı yönünden reddedilmiştir.
Karar, idare mahkemesi hakiminin uygulamayı, uygulamanın sonuçlarını, dosyada mevcut bilgi ve belgeleri, dava konusu işlemin ve bununla ilgili diğer işlemlerin özelliklerini değerlendirerek bunları yazılı bildirime karine olarak almasına ilişkin, idare hukuku ilkelerinden “karine ilkesi”ne dayandırılmış ise de; bu ilkenin uygulanması ancak işlemin tebliğ edilmemiş ya da tebliğ belgesinin İdarece sunulamamış olması halinde mümkündür.
Dava konusu uyuşmazlıkla, davacının Karayolları … Bölge Müdürlüğüne mühendis (Yol Yapım Kontrol Şefi) olarak atanmasına ilişkin tesis edilen 15.8.2014 tarih ve 6.01205 sayılı işlemin, davacıya 26.9.2014 tarihinde tebliğ edildiği, bu nedenle uyuşmazlıkta “karine ilkesi”nin uygulanamayacağı ve tebliğ tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içerisinde kalan 18.11.2014 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesince davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:… ; K:… sayılı kararın; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına; aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, kulanılmayan … TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine, 30.9.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.