Danıştay Kararı 5. Daire 2013/7581 E. 2014/3778 K. 30.04.2014 T.

5. Daire         2013/7581 E.  ,  2014/3778 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2013/7581
Karar No: 2014/3778

Temyiz Eden (Davacı): …
Vekili: …
Karşı Taraf (Davalı): …
Davalı Yanında Katılanlar: 1- … 2- … 3- … 4- …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…; K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Kapsam” başlıklı 1. maddesinde; bu Kanun, Genel ve Katma Bütçeli Kurumlar, İl Özel İdareleri, Belediyeler, İl Özel İdareleri ve Belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında uygulanacağı, sözleşmeli ve geçici personel hakkında bu Kanunda belirtilen özel hükümlerin uygulanacağı, “Temel ilkeler” başlıklı 4. maddesinde; kariyer ve liyakat ilkelerinin bu Kanunun temel ilkelerinden olduğu kurala bağlanmış; anılan maddenin gerekçesinde ise; devlet memurluğunda hizmete alınıştan emekliliğe kadar liyakat esaslarının hakim kılınmasının temel ilkelerden olduğu, kariyer ve liyakat ilkelerinin madde metnine alınmasıyla kanundaki bütün hükümlerin bu genel hükümlere tabi kılınmasında zaruret bulunduğu ifade edilmiştir.
657 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin amacının, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak, Devlet memurları ile 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki kamu iktisadî teşebbüslerinde görev yapan sözleşmeli personelin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu; “Hizmet süresi” başlıklı 6. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise; devlet memurlarının görevde yükselme mahiyetindeki atamalarının yapılabilmesi için kurumların çıkaracakları görevde yükselme yönetmeliğinde belirtilen süre kadar bulunduğu kurumda veya diğer kurumlarda alt görevlerde çalışmış olmalarının şart olduğu, kurumların atanılacak görevin niteliği itibariyle aranacak hizmet sürelerini, Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinin (B) bendi hükümlerine göre değerlendirerek kendi kurumlarında ve diğer kurumlarda geçen süreleri dikkate alarak belirleyeceği kurala bağlanmış; Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde; Alt görevin, 27/09/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunda belirtilen hiyerarşik kademeler çerçevesinde daha alt hiyerarşi içindeki görevler şeklinde tanımlandığı; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Yönetmeliğin ekinde yer alan Personel Değerlendirme Formu’nun “Değerlendirme Ölçütleri” başlıklı kısmının 2 numaralı bölümünde ise, değerlendirmeye alınacak fiili hizmet süresi ile ilgili olarak, Müracaat bitim tarihi itibarıyla 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında geçen fiili hizmet süresinin; (İşçi statüsü ve geçici personel statüsünde geçirilen hizmetler hariç; muvazzaf askerlikte geçirilen süreler dâhil.) değerlendirileceği belirtilmiştir.
Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4.maddesinde; hizmet süresinin; aylıksız izinli olarak geçen süreler hariç, muvazzaf askerlikte geçen süreler dahil olmak üzere, Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilâtı, bağlı ve ilgili kuruluşları ile 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin (B) bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarında fiilen çalışılan süreleri ifade ettiği belirtilmiş; “Görevde yükselme eğitimine alınma ve atanma şartları” başlıklı 8. maddesinin (B) Özel Şartlar” bölümünün 3/b bendinde; yazı işleri müdürü kadrosuna atanabilmek için en az beş yılı zabıt kâtibi kadrosunda olmak üzere toplam en az sekiz yıl hizmeti bulunmak şartının aranacağı, “Görevde yükselme eğitimi ve eğitime çağrılacak personelin seçimi” başlıklı 10. maddesinin beşinci fıkrasında ise; duyurulan kadro sayısının üç katından fazla personelin başvurması halinde, 15/3/1999 tarihli ve 99/12647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin ekinde yer alan EK-1 sayılı Personel Değerlendirme Formunda belirtildiği şekilde puanlama yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, anılan Yönetmeliğin 4. maddesinin göndermede bulunduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68. maddesinin (B) bendi ile atıf yapılan 08/06/1984 tarih ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde, anılan Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşları arasında; il özel idareleri, ve belediyeler ile bunların birlik, iktisadi müessese ve işletmeleri de sayılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlığın çözümü için, yukarıda yer verilen Kanun, Kanun Hükmünde Kararname ve Yönetmelik hükümleri de gözönünde bulundurularak, ilgililerin “geçici işçi” statüsünde Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi olarak geçen çalışma sürelerinin Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımlanan hizmet süresine dahil edilip edilmeyeceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir:
Yukarıda yer alan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden, 657 sayılı Kanunda öngörülen kariyer ve liyakat ilkeleri, 27/09/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunda belirtilen hiyerarşik kademeler arasında sadece kamu görevlilerine yer verilmesi, Yönetmeliğe ekli Değerlendirme Formu’nda, 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesi kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsü ile geçici personel statüsünde geçirilen hizmetlerin, bu kamu kurum ve kuruluşlarında geçen fiili hizmet süresi içinde sayılmayacağının açıkça belirtilmiş olması karşısında; Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan hüküm ile “fiilen çalışılan tüm hizmetlerin” kastedildiğinin kabulüne olanak bulunmadığı; bu hizmetlerden anlaşılması gerekenin 657 sayılı Kanunun 4. maddesi kapsamında yer alan memur ve sözleşmeli personel olarak yürütülen hizmetlerin olduğu açıktır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının sınavını iptalini istediği …, … ve …’in 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesi kapsamına dahil kurumlarda geçici işçi statüsünde sigortalı olarak geçen hizmetlerin, Yönetmeliğin 8. maddesinin (B) Özel Şartlar” bölümünün 3/b bendinde; yazı işleri müdürü kadrosuna atanabilmek için en az beş yılı zabıt kâtibi kadrosunda olmak üzere toplam en az sekiz yıl hizmeti süresi kapsamında değerlendirilmesi imkanı bulunmadığından atama şartlarını taşımayan anılan kişilerin Yazı İşleri Müdürlüğü kadrosuna atanmasına ilişkin işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Belirtilen gerekçeyle, davacının yazı işleri müdürlüğü kadrosuna atanmamasına ilişkin işlem ile bu kadroya …, … ve …’in atanmasına ilişkin işlemlerin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, davanın …’nın atanmasının iptali istemi yönünden İdare Mahkemesince işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, 2577 sayılı Yasanın 15-1/b maddesi uyarınca ehliyet yönünden reddine karar verilmesi yolundaki kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava; … Adliyesinde Zabıt Katibi olarak görev yapan ve Adalet Bakanlığı tarafından ilan edilen görevde yükselme eğitimi ve sınavına kabul edilerek söz konusu sınavda başarılı olan davacının, yazı işleri müdürlüğü kadrosuna atanmamasına ilişkin işlem ile söz konusu kadrolara …, …, … ve …’in atanmasına ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Yönetmeliği’nin ‘Tanımlar’ başlıklı 4.maddesinde, hizmet süresi; aylıksız izinli olarak geçen süreler hariç, muvazzaf askerlikte geçen süreler dahil olmak üzere, Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilâtı, bağlı ve ilgili kuruluşları ile 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin (B) bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarında fiilen çalışılan süreleri ifade ettiğinin belirtildiği; anılan maddede hiç bir statü, işçi veya memur ayırımı yapılmaksızın 657 sayılı Kanunun 68. maddesinin (B) bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarında fiilen çalışılan sürelerin hizmet süresi kapsamında olduğunun kabul edildiği, bu nedenle 657 sayılı Kanunun 68.maddesinin (B) bendi ile atıf yapılan 08/06/1984 tarih ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin dikkate alınması gerektiği, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik ekinde yer alan Ek-1 Değerlendirme Formunda, işçi statüsünde geçirilen hizmetlere puan verilmeyeceği belirtilmişse de, bu düzenlemenin duyurulan kadro sayısının üç katından fazla personelin başvurması halinde, adaylar arasında yapılacak sıralamanın belirlenmesinde uygulanacak bir düzenleme olup, buna göre, adaylar arasında yapılacak sıralamada işçi statüsünde geçirilen hizmet sürelerine puan verilmemesine ilişkin olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davacının atanmamasına ilişkin işlem ile …, … ve …’in atanmasına ilişkin kısmı yönünden davanın reddi; …’ın anılan kadroya atanması ile ilgili olarak kişisel, güncel bir menfaatinin olumsuz yönde etkilendiğinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle; davanın, davacının atanmamasına yönelik işlem ile …, … ve …’in atanmasına ilişkin işlemler yönünden esastan reddine, …’ın atanmasına ilişkin işlem yönünden ehliyet yönünden davanın reddine hükmedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlı olup, davacı tarafından öne sürülen hususlar, Mahkeme kararının davanın esastan reddine ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Mahkeme kararının, davanın ehliyetten reddine ilişkin kısmına gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davalarının menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Menfaat ihlali koşulu, iptal davalarının kabulü ve dinlenebilmesi için aranılan koşullardan biridir. Gerek doktrinde, gerekse yargı içtihatlarında bu koşul, subjektif ehliyet koşulu olarak kabul edilmekte; ne tür bir menfaat ihlalinin gerçek ve tüzel kişilere iptal davası açma yeterliğini sağladığını gösterecek ilişki, kural olarak iptal davasına konu olan kararın niteliğine göre saptanmaktadır.
Genelde, meşru ve güncel bir menfaatin varlığı ve bunların ihlali, menfaat ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı mercilerince belirlenmekte; davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin varlığı, dava açma ehliyeti için yeterli görülmektedir.
Dava konusu olayda, davacının, yazı işleri müdürlüğü kadrosuna atanmamasına ilişkin işlem ile birlikte yapılan sınav sonucu başarılı bulunarak atanan …, … ve … yönünden hizmet sürelerinin yeterli olmadığı, … yönünden, Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığında memur olarak görev yapması nedeniyle sınava katılmasının hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle anılan kişilerin de atanmalarının iptalini istediği, İdare Mahkemesi’nce davacının atanmaması ile …, … ve …’in atanmalarına ilişkin işlemler yönünden esastan incelenerek karar verilirken; diğer atamaların hukuka uygun bulunduğundan ve dolayısıyla kadro sayısı itibariyle davacının atanmasının mümkün bulunmadığından bahisle kişisel, güncel ve meşru çıkarını etkilemeyen …’nın atamasına ilişkin işlem yönünden davacının ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Atamalarının iptali istenilen kişilere ilişkin farklı itiraz ve gerekçelere dayanılmakta ise de 20 kişilik kadro için yapılan sınavda başarılı olarak 23. sırada yer alan davacı açısından, sıralamada önünde olan kişilerin atamalarının iptalini istemesinde, 20 kişilik kadro kapsamına girmesine olanak vermesi itibariyle, kişisel, meşru ve güncel bir menfaatin var olduğu açıktır.
Bu nedenle, İdare Mahkemesince, davanın …’nın atanmasının iptali istemi yönünden, işin esasına girilerek ilgilinin atama şartlarına sahip olup olmadığının hukuki denetiminin yapılması gerekirken, 2577 sayılı Yasanın 15-1/b maddesi uyarınca ehliyet yönünden reddine karar verilmesi yolundaki kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen reddiyle … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…; K:… sayılı kararın davanın esastan reddine ilişkin kısmının onanmasına oyçokluğuyla, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile İdare Mahkemesi kararının, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/c fıkrası uyarınca bozulmasına oybirliğiyle, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 30/04/2014 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin 1. maddesinde, bu Yönetmeliğin amacının, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak, Devlet memurları ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan sözleşmeli personelin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiş, Yönetmeliğin işlem tarihinde yürürlükte bulunan 6. maddesinin ilk fıkrasında, Devlet memurlarının görevde yükselme mahiyetindeki atamalarının yapılabilmesi için kurumların çıkaracakları görevde yükselme yönetmeliğinde belirtilen süre kadar bulunduğu kurumda veya diğer kurumlarda alt görevlerde çalışmış olmalarının şart olduğu kuralına yer verilmiş, ikinci fıkrasında, kurumların atanılacak görevin niteliği itibariyle aranacak hizmet sürelerini, Devlet Memurları Kanunu’nun 68. maddesinin (B) bendi hükümlerine göre değerlendirerek kendi kurumlarında ve diğer kurumlarda geçen süreleri dikkate alarak belirleyeceği hükmü öngörülmüştür.
Aynı Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (d) bendinde “Alt görev” kavramına açıklık getirilmiş, 3046 sayılı Kanunda belirtilen hiyerarşik kademeler çerçevesinde daha alt hiyerarşi içindeki görevler alt görev olarak tanımlanmıştır.
Anılan Yönetmeliğin ekinde yer alan Değerlendirme Formunda da değerlendirilmeye esas alınan fiili hizmet süresine yer verilmiş, 217 sayılı KHK’nin 2. maddesi kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsünde geçen sürenin fiili hizmet süresinden sayılamayacağı hususu açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan, sözü edilen Genel Yönetmeliğe dayalı olarak çıkartılan Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin “Tanımlar” başlığı altında düzenlenen 4. maddesinde hizmet süresi tanımına yer verilmiş, maddede aylıksız izinli olarak geçen süreler hariç, muvazzaf askerlikte geçen süreler dahil olmak üzere, Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı, bağlı ve ilgili kuruluşları ile 657 sayılı Kanunun 68. maddesinin (B) bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşınlarda fiilen çalışılan süreler, hizmet süresi olarak tanımlanmış, Genel Yönetmeliğin yukarıda değinilen 4 ve 6 ncı maddeleri ile eki Değerlendirme Formunda yer alan “hizmet süresi” tanımından farklı bir tanım getirilmiştir.
Genel Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde yer verilen, Devlet memurlarına yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme koşullarına uygun şekilde, sınıflar içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanı sağlamak olarak tanımlanan kariyer ilkesi ile memurların bilgi ve yeteneklerine göre memurluk mesleğine girmeleri ve bu meslekte ilerlemeleri ve yükselmeleri olarak tanımlanan liyakat ilkesi, memurluk mesleğinin en temel ilkelerindendir.
Bu bağlamda, alt görev kavramı; üstlendikleri görev ve sorumluluğun önemine göre belirli bir hiyerarşi içinde çalışan memurların bulunduğu statüye ilişkin bin kavram olup, işçi statüsünde yürütülen hizmetle ilişkisi bulunmamaktadır.
Kısaca ifade etmek gerekirse, genel idare esaslarına dayalı asli ve sürekli görev yürüten ve bir kamu tüzel kişisine “kamu hukuku bağlı” ile bağlı olarak çalışan memurlarla, genel idare esaslarına dayalı bir görev yürütmeyen, yaptıkları iş Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin asli ve sürekli bir görevleri arasında sayılmayan ve bir kamu tüzel kişisine “özel hukuk sözleşmesi” ile iş akdine bağlı olarak çalışan işçilerin, hizmet sürelerinin aynı kapsamda değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir.
Belirtilen nedenlerle, işçi statüsünde geçen sürenin yazı işleri müdürü kadrosu için açılan görevde yükselme sınavına başvurabilmek için gerekli olan hizmet süresi kapsamında değerlendirilmesi hukuken olanaksız bulunduğundan işçi statüsünde geçen hizmet süreleri fiili hizmet süresinden sayılarak başvuruları kabul edilen ve girdikleri görevde yükselme sınavında başarılı olarak bu kadrolara atanan …, … ve …’in atanmalarına ilişkin işlemlerin iptal edilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Temyiz isteminin kabul edilerek kararın bu kısmının bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına karşıyım.

DAVAYA KATILMA İSTEMİNİN KABULÜNE DAİR KARAR
… Adliyesinde Zabıt Katibi olarak görev yapan ve Adalet Bakanlığı tarafından ilan edilen görevde yükselme eğitimi ve sınavına kabul edilerek söz konusu sınavda aldığı 85,526 puan ile başarılı olan …’ın, yazı işleri müdürlüğü kadrosuna atanmamasına ilişkin işlem ile söz konusu kadrolara …, …, … ve …’in atanmasına ilişkin işlemlerin iptali istemiyle Adalet Bakanlığı’na karşı açılan davada; … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenmesi aşamasında, …’nın, davalı idare yanında davaya katılma talebinde bulunduğu görüldüğünden, işin gereği düşünüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinin 1. fıkrasında, davaya katılma (müdahale) ile ilgili olarak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göndermede bulunulmuş; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447. maddesinin 2. fıkrasında “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmü getirilmiştir.
6100 sayılı Yasanın 66. maddesinde, “Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’i müdahil olarak davada yer alabilir.” hükmü yer almış olup, davaya katılma talebinde bulunan … tarafından verilen dilekçenin taraflara tebliğinin tamamlandığı görüldüğünden ve katılma dilekçesinde belirtilen sebeplerin katılma için yeterli olduğu anlaşıldığından, aynı Yasanın 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, bu kararın verildiği tarihten itibaren, …’nın davalı idare yanında davaya katılma isteminin kabulüne, kararın birer örneğinin taraflara ve davaya katılma isteminde bulunana bildirilmesine, 30/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.