Danıştay Kararı 5. Daire 2011/8679 E. 2013/505 K. 30.01.2013 T.

5. Daire         2011/8679 E.  ,  2013/505 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2011/8679
Karar No: 2013/505

Temyiz Eden (Davacı): …
Karşı Taraf (Davalı): …
Vekili: …

İsteğin Özeti: Davalı idare Kalite Kontrol Daire Başkanı olarak görev yapan davacının, Planlama Daire Başkanlığı emrine şube müdürü olarak atanmasına ilişkin 23.12.2010 günlü, 4541 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada; davalı idarede mühendis olarak görev yapmakta iken 20.4.2007 tarihinde Kalite Kontrol Daire Başkanı olarak atanan davacının, daire başkanlığı görevinden istifasına yönelik 30.11.2010 günlü dilekçesi üzerine bu görevinden alındığı; davacı tarafından imzalanan ve kendi iradesi dışında düzenlendiği yolunda herhangi bir kanıt bulunmayan istifa dilekçesine dayanılarak kurulan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, …TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacıya iadesine, 30/01/2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Dava konusu işlemin, davacının “istifa” dilekçesi üzerine tesis edildiği öne sürülmüştür.
Davacı ise dilekçenin kendisine ait olduğunu kabullenmekle birlikte, bu dilekçenin 2007 yılında, dava konusu işlemle alındığı göreve atanmadan önce kendisinden istenildiğini, dolayısıyla işlem tarihindeki gerçek iradesini yansıtmadığını ileri sürmüştür.
Uyuşmazlık, dava konusu işlemin hukuki sebebini oluşturan “istifa” dilekçesinin 30.11.2010 tarihinde verilip verilmediği noktasındadır. Zira bir işlemin hukuki nedeninin gerçek ve geçerli olması asıldır.
Davacı, dilekçedeki tarihin sonradan konulduğunu, bu hususun bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacağını ileri sürmüş ise de, Mahkemece bu hususa itibar edilmemiştir.
Mahkemenin kabulü, “davacının iradesi dışında düzenlendiği yolunda herhangi bir kanıt bulunamayan istifa dilekçesine dayanılarak” kurulan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı şeklinde olmakla birlikte; davacının dilekçenin zaman bakımından iradesini yansıtmadığı yolundaki iddiasını kanıtlamak amacıyla istediği bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, böylece davacıya iddiasını kanıtlama imkanı tanınmamıştır.
Mahkemenin kabulü, her ne suretle olursa olsun ilgili tarafından düzenlenmiş bir “istifa” dilekçesi verilmesinin atama işleminin nedeni için yeterli olduğu doğrultusunda olup, bu kabul, dilekçedeki irade, işlem tarihindeki duruma ilişkin olmadığı takdirde, benimsenmesi kabil olmayan bir husustur.
Diğer yandan, davacının temyiz dosyasına sunduğu, aynı kuruma verilmiş başka görevlilere ait istifa dilekçelerinin yazım ve ifade biçimlerinin dikkat çekici benzerliği ile memuriyetten ayrılma dışında, bir görevden ayrılmak amacıyla verilen dilekçelerde “istifa” kelimesinin kullanılmasının olağan karşılanamayacağı hususları da, söz konusu dilekçelerin göreve atanmadan önce alınmış olduğu iddialarına hak verdirecek nitelik taşımaktadır.
Belirtilen iddiaların doğruluk kazanması halinde işlem sebep unsuru yönünden sakat hale geleceği için, iddianın ispatlanabilmesi bakımından davacıların her türlü vasıtadan yararlanabilmeleri, adil yargılama ilkesinin de gereğidir.
Bu bakımdan, davacının dilekçe üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması isteğinin kabul edilmemesi ve kabul edilmeme halinin makul bir gerekçe ile izah edilmemiş olması dikkate alındığında, Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Temyiz edilen kararın bozulması gerektiği görüşüyle onama kararına karşıyım.