Danıştay Kararı 5. Daire 2009/3912 E. 2011/8134 K. 27.12.2011 T.

5. Daire         2009/3912 E.  ,  2011/8134 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2009/3912
Karar No: 2011/8134

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): …
Vekili: …
Karşı Taraf: …
Vekili: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Dava, davalı idarede mühendis olarak görev yapan davacının, lisans diplomasının fizikçi olması nedeniyle fizikçi kadrosuna atanması ve 3600 olan ek göstergesinin 3000 olarak değiştirilmesine ilişkin 8.2.2008 günlü, 903-189 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; dosyada yer alan bilgi ve belgeler bütün olarak incelendiğinde; davacının lisans diplomasının fizikçi değil, İngilizce ifadesiyle ”Applıed Physıcs” olduğu, bunun Türkiye’de karşılığının fizik mühendisliği olduğu, Milli Eğitim Bakanlığının tasdik ettiği belgelerde de davacının aldığı eğitimin nükleer fizik yüksek mühendisliği eğitimi olduğunun açıkça ifade edildiği; dolayısıyla davacının 1976 yılında mühendis olarak yapılan ilk ataması sırasında idarece hata yapıldığından da söz edilemeyeceği, atandığı kadro unvanının lisans ve yüksek lisans derecesi ile tam bir uyum içinde bulunduğu; ülkemizde bir meslek ve bu mesleğin unvanını alabilmenin ancak o meslekle ilgili lisans eğitimini tamamlayarak mümkün olacağı tabii ise de; bunun lisans ve yüksek lisans diplomalarının uyumlu olduğu durumlarda yüksek lisans diplomasının dikkate alınmayacağı anlamına gelmediği; dolayısıyla idarece tesis edilen işlemin kazanılmış hak ilkesine açıkça aykırı olduğu gibi, özü itibariyle de hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.
Davalı idare, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını ileri sürmekte ve İdare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacınınn 1973 yılında … Üniversitesi ”Uygulamalı Fizik” bölümünden mezun olduktan sonra 1975 yılında … Üniversitesinde ”Nükleer Reaktör Bilimi ve Mühendisliği” dalında yüksek lisans diploması aldıktan sonra, 22.1.1976 tarihinde Atom Enerjisi Komisyonuna (Şimdiki adı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) bağlı … Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezinde yüksek mühendis olarak göreve başladığı ve dava konusu işlemin kurulduğu 8.2.2008 tarihine kadar anılan görevi sürdürdüğü; lisans diplomasının ”fizikçi” olması ve bu diplomanın ülkemizde fizik mühendisliği diplomasına denk olduğunu gösterir Yükseköğretim Kurumunca verilmiş bir karar bulunmaması nedeniyle, davacının mezuniyetinden dolayı fizik mühendisliği unvanını kazandığını ya da diplomasının ülkemizdeki fizik mühendisi diplomasına denk olduğunu gösterir geçerli bir belge bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlem kurularak adı geçenin mühendislik unvanı üzerinden alınarak fizikçi kadrosuna atandığı ve 3600 olan ek göstergesinin 3000 olarak değiştirildiği anlaşılmıştır.
Dairemizin 12.10.2009 günlü ara kararı ile davacıya ait mevcut diplomalar gözönünde bulundurularak, davacının hangi unvanı taşımaya hak kazanmış olduğu hususunun Yükseköğretim Kurulundan sorulduğu, cevaben gelen belgelerin ve 14.4.2009 günlü, 11105 sayılı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı yazısının incelenmesinden; davacının almış olduğu eğitim itibariyle mühendis unvanını kullanıp kullanmayacağı hususunda anılan Kurula yaptığı başvurunun 1.4.2009 tarihinde Yükseköğretim Yürütme Kurulu toplantısında incelenmesi sonucu, ”2547 sayılı Kanunun 43/b maddesi uyarınca Üniversitelerarası Kurul Başkanlığının görüşü de dikkate alınarak, adı geçenin lisans düzeyinde almış olduğu eğitimin fen fakültesi uygulamalı fizik alanında olduğu, her ne kadar yüksek lisansını nükleer reaktör bilimi ve mühendisliği alanında yapmış olsa da, lisans eğitiminin fen fakültesinin fizik alanında olduğu, bu nedenle fizik mühendisliği yeterliliklerini karşılamadığı için mühendis unvanını kullanamayacağına karar verildiği” hususunun belirtildiği görülmüştür.
Ayrıca, davacının başvurusu üzerine … Üniversitesi tarafından kendisine verilen 19.5.2011 günlü belgede, ”Uygulamalı Fizik diplomasının Ekim 1979 tarihinden geçerli olmak üzere yeni girenler için Fizik Mühendisliği adını aldığı” yönünde açıklama yapıldığı anlaşılmıştır.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 3. maddesinin (s) bendinde, lisans öğreniminin, ortaöğretime dayalı, en az sekiz yarı yıllık bir programı kapsayan bir yükseköğretim olduğuna işaret edilmiş; (t) bendinin (1) nolu alt bendinde de, yüksek Lisans öğreniminin (Bilim uzmanlığı, yüksek mühendislik, yüksek mimarlık, master), bir lisans öğrenimine dayalı, eğitim-öğretim ve araştırmanın sonuçlarını ortaya koymayı amaçlayan bir yükseköğretim olduğu hükmüne yer verilmiş; “Lisans Düzeyinde Öğretim” başlığını taşıyan 43. maddesinin (b) bendinde ise, aynı meslek ve bilim dallarında eğitim-öğretim yapan üniversitelerde, eğitim-öğretim, metod, kapsam, öğretim süresi ve yıl içindeki değerlendirme esasları bakımından eşdeğer olması ve öğrenimden sonra kazanılan ünvanların aynı ve elde edilen hakların eşdeğer sayılması hususunun Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunun 1. maddesinin (a) bendinde de, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mühendis ünvan ve yetkisi ile sanat icra etmek isteyenlerin, mühendislik tahsilini gösteren Türk yüksek mekteplerinden verilen diplomaya sahip olmaları koşulu getirilmiştir.
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; ülkemizde bir meslek ve bu mesleğin unvanını alabilmenin, ancak o meslekle ilgili lisans eğitimi yapmakla mümkün olacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, bir meslek veya meslek unvanını ancak lisans öğretimi sağlayabilmektedir.
Buna karşılık master (yüksek lisans) öğrenimi, söz konusu bent hükmünde de belirtildiği gibi, belirli bir konuda uzmanlaşmanın ilk basamağını oluşturmakta; ancak, kişilere bu eğitime göre bir meslek veya mesleki unvan sağlamamaktadır.
Bu durumda, dava konusu olaya bu açıdan bakıldığında, ancak bir mühendislik alanında lisans diplomasına sahip olanların, yüksek lisans öğrenimi yapmaları halinde yüksek mühendis unvanını kullanabilecekleri sonucu ortaya çıkmaktadır.
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca davacının lisans eğitiminin fen fakültesinin uygulamalı fizik alanında olması nedeniyle fizik mühendisliği yeterliliklerini karşılamadığından, mühendis unvanını kullanamayacağı hususu kararlaştırıldığı gibi, … Üniversitesindeki Uygulamalı Fizik diplomasının 1979 yılından geçerli olmak üzere yeni girenler için Fizik Mühendisliği adını aldığı, davacının ise anılan bölümden 1976 yılında mezun olduğu, dolayısıyla mezun olduğu tarih itibariyle diplomasının mühendisliğe yönelik olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar karşısında; mezun olduğu tarih itibariyle mühendislik dalında lisans öğrenimi yapmadığı açık olan davacının, fizik mühendisliği dalında yüksek lisans öğrenimini tamamlamış olması adı geçene “mühendis” unvanını kazandırmayacağından, mühendislik kadrosundan alınarak fizikçi kadrosuna atanmasına ve 3600 olan ek göstergesinin 3000 olarak değiştirilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptali yolundaki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davacının fiilen mühendis olarak görev yaptığı dönemlere ilişkin olarak ”mühendis unvanı” uyarınca kendisine ödenen tutarları haketmesi nedeniyle, anılan dönemdeki hizmetinin karşılığı olarak yapılan ödemelerin geri istenemeyeceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 27.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.