Danıştay Kararı 5. Daire 2008/1385 E. 2010/6441 K. 27.10.2010 T.

5. Daire         2008/1385 E.  ,  2010/6441 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2008/1385
Karar No: 2010/6441

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf: 1- … 2- …
Vekili: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevapların Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Yargı kararına rağmen Genel Müdür Yardımcılığı görevine iade edilmeyen davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kabulü gerektiğinden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Davacı, … Holding A.Ş. Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevinden alınmasına ilişkin 14.8.2003 günlü, … sayılı müşterek kararnamenin iptaline ve parasal kayıplarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararından sonra eski görevine başlatılmayarak yargı kararının uygulanmadığı gerekçesiyle …-TL manevi, …-TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının …Holding A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi iken 14.8.2003 günlü, … sayılı müşterek kararnameyle görevinden alındığı; bu işlemin iptali istemiyle … İdare Mahkemesi’nde E:… sayılı davanın açıldığı; … Holding A.Ş.’nin davacının görevden alınmasıyla boşalan Genel Müdür Yardımcılığı kadrosuna 30.9.2003 günlü, 2003/5009 sayılı müşterek kararnameyle …’ın atandığı; 9.1.2004 günlü, 2004/6731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, kurumun … Genel Müdürlüğü’ne çevrilerek yeniden yapılandırma sürecine girdiği; bu sürecin sonucunda, Yüksek Planlama Kurulu’nun 27.5.2004 günlü, … sayılı kararıyla onanan Genel Müdürlüğün yeni ana statüsü ile Genel Müdür Yardımcılığı kadrolarının dörtten üçe düşürüldüğü; bu süreç sonucunda yenilenen kadrolara yapılan atamalar sonucunda …’ın 16.9.2004 günlü, … sayılı müşterek kararnameyle tekrar Genel Müdür Yardımcılığı kadrosuna atandığı; ana statüde yapılan değişiklikle artan bir adet Genel Müdür Yardımcılığı kadrosunun 7.10.2004 tarih ve 2004/7964 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kaldırıldığı; daha sonra 4.11.2004 tarih ve 2004/6542 sayılı müşterek kararnameyle …’ın … Genel Müdürlüğü görevine atandığı; bu kişiden boşalan Genel Müdür Yardımcılığı görevine de 17.1.2005 tarih ve … sayılı müşterek kararnameyle …’nun atandığı; bu arada, davacının Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevinden alınmasıyla ilgili davada, … İdare Mahkemesi’nce işlemin iptaline ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği; davacının, … Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliğine …’nun atanmasına ilişkin müşterek kararnamenin, o göreve kendisinin atanması gerektiğini ileri sürerek iptali istemiyle … İdare Mahkemesi’nde açtığı davada da, … günlü, E:…, K:… sayılı kararla, “kurumdaki yeniden yapılanma sonrası kadroların yenilenmesi, bir adet Genel Müdür Yardımcılığı kadrosunun kaldırılması ve davacının atanacağı bir kadronun olmaması” nedeniyle davanın reddine karar verildiği; ilgilinin, parasal kayıplarının 14.8.2003 günlü, … sayılı müşterek kararnamenin tebliğ tarihi olan 15.8.2003 tarihinden başlayarak davanın açıldığı 26.8.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte eski görevine başlatılması gereken tarihe kadar ödenmesi gerekirken, Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevinden alınarak Müşavir kadrosunda göreve başladığı 9.9.2003 tarihi ile Kurumun … Genel Müdürlüğü olarak yeniden teşkilatlandırıldığı tarih arasındaki süreye ait özlük ve parasal haklarının ödendiği iddiasıyla …-TL maddi, …-TL manevi zararının tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; davacı tarafından, … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla 14.8.2003 günlü işlemin iptaline ve parasal haklarının davanın açıldığı 26.8.2003 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verildiği öne sürülmekte ise de; aynı Mahkemenin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, davacının Genel Müdür Yardımcılığı kadrosuna atanmayarak başka birisinin bu göreve atanmasına ilişkin (17.1.2005 tarihli) işlemin iptali istemiyle açtığı davada, “hernekadar davacının görevden alınması işlemi Mahkeme kararı ile iptal edilmiş olsa da, gerek yeniden yapılanma sonrası kadroların yenilenmesi, gerekse dava konusu atama işleminin ve anılan kadroya yapılan diğer atamaların, henüz davacının görevden alınmasıyla ilgili bir iptal kararı yokken yapılmış olması nedenleriyle, idarenin davacıyı atayacak boş kadrosu olmadığından eski görevine iade etmesinin mümkün olmadığı görülmekte olup, bu haliyle işlemde hukuka aykırılık görülmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğinin anlaşıldığı; bu durumda, yukarıda anılan Mahkeme kararından da anlaşıldığı üzere, söz konusu kurum ve kadro değişim programı çerçevesinde farklı bir kurum halini alan davalı … Genel Müdürlüğü’nün … İdare Mahkemesi’nce verilen ilk iptal kararı sonrasında kadroların dolu olması nedeniyle davacının eski görevine atamasını yapamadığı; buna ilişkin olarak açılan davada da aynı Mahkemece davacının Genel Müdür Yardımcılığı kadrosuna atanmamasının hukuka uygun olduğuna karar verildiğinin anlaşılması karşısında, davacıya ilişkin olarak verilen bir Mahkeme kararının uygulanmadığından söz edilemeyeceği açık olup, bu bağlamda davacının maddi tazminat isteminin yerinde görülmediği; öte yandan, ilgilinin manevi tazminat istemine esas olduğunu ileri sürdüğü … İdare Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı kararının uygulanmamasında idarenin hizmet kusurundan söz edilemeyeceği gibi, kadrosu iptal edildiğinden eski görevine iade edilme olanağı bulunmaması nedeniyle kararın uygulanmasının hukuken ve fiilen mümkün olmadığının çekişmesiz olduğu; bu durumda, davacının manevi tazminat yoluyla tatmin olunması gerekli acı ve üzüntüye düştüğünden söz edilemeyeceğinden manevi tazminat isteminin de yerinde olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, maddi ve manevi tazminat isteminin kabulü gerektiğini, 9.11.2009 tarihinde Genel Müdür Yardımcılığı kadrolarının tekrar üçten dörde çıkarıldığını ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrası, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” kuralını koymakta; 2577 sayılı Kanun’un 4001 sayılı Kanun’la değişik 28. maddesinin 1. fıkrasında da, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” hükmüne yer verilmektedir.
İdarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması, aynı zamanda “Hukuk Devleti” ilkesinin de bir gereğidir. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan bu ilke karşısında, idarenin mahkeme kararlarını “aynen” ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
2577 sayılı Yasa’nın “Kararların sonuçları” başlıklı 28. maddesinin 3. fıkrasında da, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde, idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir” hükmüne yer verilerek, yargı kararının uygulanmaması halinde ilgililerin tazminat davası açabileceği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının başka bir göreve atanmak üzere … Holding A.Ş. Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliğinden alınmasına ilişkin 14.8.2003 günlü, … sayılı müşterek kararnamenin iptali istemiyle açtığı davada, … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla işlemin iptaline ve parasal haklarının davanın açıldığı 26.8.2003 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği; ancak, kurumun yeniden yapılandırıldığı ve iade edilebileceği boş kadro bulunmadığı gerekçesiyle davacının Genel Müdür Yardımcılığı görevine iade edilmediği; bunun üzerine davacının maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle temyizen incelenmekte olan bu davayı açtığı anlaşılmıştır.
İstikrar kazanmış yargısal içtihatlara göre iptal kararları dava konusu işlemi kurulduğu tarihe kadar geriye yürür şekilde ortadan kaldırarak, söz konusu işlemin kurulmasından önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlayan nitelikte ve davacıyı işlemin kurulduğu tarihteki konumuna getiren kararlardır. İptal kararı gereklerinin aynen ve gecikmeksizin yerine getirilmesi zorunlu olduğundan, yeniden yapılandırma sonucunda Genel Müdür Yardımcılığı kadro sayısı dörtten üçe indirilmekle birlikte söz konusu kadro unvanı yeni kurumsal yapıda da korunduğundan ve yeniden yapılandırma yargı kararının uygulanmasına engel oluşturmadığından, davacının Genel Müdür Yardımcılığı görevinden alınması işleminin iptaline ilişkin yargı kararının uygulanmamasında hukuka uyarlık bulunmayıp, ilgilinin maddi ve manevi tazminat isteminin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
İdarenin, yargı kararının uygulanmaması şeklindeki hukuk dışı eylemi nedeniyle kamu görevlisinin yoksun kaldığı maddi haklarının – Kısmi ödeme miktarı düşülmek ve istemle sınırlı kalınmak kaydıyla – davalı idare tarafından ödenmesi Anayasal bir zorunluluktur. Öte yandan, Anayasa ve 2577 sayılı Yasa’da yer alan emredici kurallar karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan kaçınmasının “ağır hizmet kusuru” oluşturacağı açık bulunduğundan, kişinin bu nedenle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan manevi zararın da giderilmesi gerekir.
Öğretide de kabul edildiği üzere manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. İlgilinin uğradığı manevi zarara karşılık takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Bu durumda, davacının Genel Müdür Yardımcılığı görevine iade edilmemesi nedeniyle maddi zarara uğradığı açık olduğu gibi, hakkında verilen yargı kararının uygulanmaması nedeniyle duyduğu acı ve üzüntüden kaynaklanan manevi tazminat isteminin de kabulü gerektiğinden, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 27.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.