Danıştay Kararı 5. Daire 2006/3461 E. 2006/5738 K. 28.11.2006 T.

5. Daire         2006/3461 E.  ,  2006/5738 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2006/3461
Karar No: 2006/5738

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): Adalet Bakanlığı
Karşı Taraf: 1- … 2- …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti: Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava; davacının bir yargı mensubu hakkında verdiği 27.12.2004 günlü şikayet dilekçesinin işleme konulmamasına ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından kurulan 28.1.2005 günlü işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; söz konusu şikayet dilekçesinin içeriği ve konusu itibariyle 3071 sayılı Kanunun 6. maddesinde sayılan hususlardan hiçbirisine girmediğinden, işleme konularak şikayetin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken şikayet konusunun yargı mercilerinin görevinde kaldığından bahisle Dilekçe Kanunu uyarınca işleme konulmaması şeklinde kurulan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.
Davalı idare tarafından; davacının şikayet dilekçesinin 3071 sayılı Kanunun 6/b maddesine girdiği ve şikayetin yargı mercilerinin görevlerine giren hususları içerdiği öne sürülerek, İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82. maddesinin 1. fıkrasında; hakim ve savcıların görevden doğan ve görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlı olduğu hükmüne yer verilmiş olup; Kanunun değişik 97. maddesinde ise;
”Hakim ve savcılar hakkında;
a) Belli bir konuyu içermeyen veya somut delile dayanmayan,
b) Başvuru sahibinin adı, soyadı, imzası ile iş veya yerleşim yeri adresi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası bulunmayan,
c) Daha önceden şikayet konusu yapılıp sonuçlanan hususlarda yeni delil içermeyen,
d) Kanun yollarına başvuru sebebi olarak ileri sürülebilecek veya hakimlerin yargı yetkisi ve takdiri kapsamında kalan hususlara ilişkin bulunan,
e) Akıl hastalığı sebebiyle vesayet altına alınanlar ile henüz vesayet altına alınmamış olmakla birlikte bu hastalığa duçar oldukları sağlık kurulu raporu ile belirlenenlerce verilmiş olan, ihbar ve şikayetler işleme konulmaz. Ancak (b) bendinde yazılı şartları taşımayan ihbar ve şikayetlerin somut delillere dayanması durumunda, konu hakkında gerekli araştırma ve inceleme yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan; 3071 sayılı “Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun” 6. maddesinde de; “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerden,
a) Belli bir konuyu ihtiva etmeyenler,
b) Yargı mercilerinin görevine gören konularda ilgili olanlar,
c) 4 üncü madde de gösterilen şartlardan herhangi birini taşımayanlar, incelenemezler.” kuralına yer verilmiştir.
Anayasa’da kuvvetler (yasama, yürütme, yargı) ayrılığı ilkesi benimsenmiş olup, 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmiş, 138. maddesinde de; ”Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tasviye ve telkinde bulunulamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasa Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasanın yukarıda açıklanan amir hükümlerine uygun olarak 2802 sayılı Kanunun 97. maddesi ve 3071 sayılı Kanunun 6. maddesinde getirilen düzenlemeler ile yargı mercilerinin görevlerine giren konularda yapılan ihbar ve şikayetlerin işleme konulmayacağı kurala bağlanmıştır.
Bununla birlikte; yargı mensupları hakkındaki ihbar ve şikayetlerin genellikle yargı mercilerinde görülen bir dava ile ilgisininin bulunması, bu nedenlede yapılan şikayetin 3071 sayılı Yasanın 6/b maddesi ile 2802 sayılı Yasanın 97/c maddesi kapsamında, yani yargı mercilerinin görevlerine giren konulara ilişkin olup olmadığının belirlenmesinin güçlük doğurması nedeniyle, yargı mercilerinin görevlerine giren konuların neler olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Anayasanın yukarıda yer verilen 9. ve 138. maddeleri karşısında, bir yargı yerine başvurulabileceği durumda, yani kanunlarda nihai merci olarak bir yargı yerine başvurulacağının belirtildiği durumda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne veya idari makamlara başvurulması mümkün değildir. Ayrıca yargı mercilerinin kararlarına karşı da belirtilen yerlere başvurulamaz.
Bunun dışında, kanun yollarına başvuru nedeni olarak ileri sürülebilecek veya hakimlerin yargı yetkisi ve takdiri kapsamında kalan hususlara ilişkin bulunan ihbar ve şikayetlerin de dilekçe hakkının kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla, hakim ve savcıların yargılama usullerini uygulamak suretiyle yargılama işlevi (bağımsız mahkemelerin hukuki uyuşmazlıkları ve hukuka aykırılık iddialarını kesin olarak çözme ve karara bağlama işlevi) içinde yapmış oldukları, yargısal bir görevin yerine getirilmesi konusundaki işlemlere (yargısal işlemlere) ve verdikleri kararlara karşı yapılan ihbar ve şikayetlerin 3071 sayılı Kanunun 6/b maddesi ve 2802 sayılı Kanunun 97/c maddesi kapsamında kaldığı ve işleme konulmaması gerektiği; buna karşın, hakim ve savcıların görevden doğan ve görevleri sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle yapılan, şikayet ve ihbarların ise anılan kanun maddeleri kapsamında olmadığını, bu nedenle bu tür ihbar ve şikayetlerin ise işleme konulması gerektiğini vurgulamak gerekir.
Dosyanın incelenmesinden; senet borcu nedeniyle hakkında açılan ilamsız icra takibine itiraz ederek takibi durduran davacının, imza incelemesinin yapılacağı duruşmaya girmemesi nedeniyle itirazın geçici olarak kaldırılmasına ve takibin devamına karar verildiği, anılan borçtan kurtulma davası üzerine takibini durdurmayan icra tetkik mercii hakimi hakkında verilen 27.12.2004 günlü şikayet dilekçesi üzerine Adalet Bakanlığı’nca yapılan inceleme sonucunda, şikayet edilen hususun yargılama faaliyetine ilişkin olduğu, hakimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, bu hak ve yetkinin ilgili hakim tarafından herhangi bir şekilde kötüye kullanıldığına ilişkin delil gösterilmediği, yasal yollara başvuru nedeni olarak ileri sürülebileceği, kaldı ki bu yola başvurulduğu gerekçesiyle, 3071 sayılı Kanunun 6/b maddesi uyarınca şikayet dilekçesinin işleme konulmaması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; davacıların … İcra Hakimi hakkında yaptığı şikayetin, ilgili hakimin yargılama işlevi içinde verdiği karara, dolayısıyla yargılama faaliyetine ilişkin olduğu ve şikayet dilekçesinde öne sürülen hususların, hakimin verdiği karara karşı kanun yollarına başvuru nedeni olarak ileri sürülebileceği, olayda, şikayet edilen hakimin görevi sırasında işlediği ve sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışının söz konusu olmadığının saptanarak, şikayetin yargı mercilerinin konusuna giren hususa ilişkin olduğu gerekçesiyle, buna ilişkin dilekçenin 3071 sayılı Kanunun 6/b maddesi uyarınca işleme konulmaması yolunda kurulan dava konusu işlemde hukuka aykırılık, aksi yöndeki İdare Mahkemesi kararında ise hukuksal isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:…sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 28.11.2006 tarihinde oybirliğiyle ile karar verildi.