Danıştay Kararı 5. Daire 2006/2586 E. 2006/5740 K. 28.11.2006 T.

5. Daire         2006/2586 E.  ,  2006/5740 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2006/2586
Karar No: 2006/5740

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Vekilleri: …
Karşı Taraf: Adalet Bakanlığı

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Davacının bazı yargı mensupları hakkındaki şikayet dilekçesinin işleme konulmaması yolunda kurulan dava konusu işlemin, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak, kamu hukuku alanında yaptığı, tek yanlı, kesin, doğrudan uygulanabilir bir işlem olduğu açıktır. İdarenin takdir yetkisine dayanarak kurduğu ve hukuksal sonuç doğuran bu işlemi idari davaya konu olabileceğinden, şikayet dilekçesinin 2802 sayılı Yasanın 97. maddesi ve 3071 sayılı Yasanın 6. maddesi kapsamında olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak idari işlemin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden, davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Anayasanın 125. maddesi ile idarenin hür türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi tutulmuştur.
Öte yandan, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde, idarenin işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olduğu belirtildikten sonra, idarenin yargı denetimi dışında tutulmuş işlemlerinin neler olduğu aynı maddenin 2. fıkrasında sayılarak yargı denetiminin sınırı gösterilmiştir.
Maddede idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlandırılmıştır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasının 82. maddesinde de, Hakim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlı olduğuna işaret edilmiştir.
Adalet Bakanlığınca verilen izin üzerine ilgilisi hakkında soruşturma yapılabilmekte izin verilmemesi durumunda ise soruşturma yapılamamakta ve kamu davası açılamamaktadır. Bu konuda idarenin takdir yetkisinin bulunduğunda kuşku yoktur.
Söz konusu idare izninin veya izin verilmemesinin hukuka uygun olup olmadığının yargı denetimi dışında tutulması mümkün değildir. Yapılacak yargı denetiminin ise yerindelik denetimi olmadığı açık olup 2802 sayılı Yasanın 82.maddesi uyarınca oluşturulan işlemlerin, idarenin takdir hakkını kullandığı, kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlemlerden olduğunun kabulü gerekir.
Bu sebeple, dava konusu edilen soruşturma izni verilmemesine ilişkin işlem, idarenin takdir yetkisi içinde, hukuksal sonuç doğuran, idari yargı denetimine tabi, kesin ve yürütülmesi zorunlu idari bir işlem niteliğinde olduğundan işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken aksi gerekçeyle verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteğinin kabulü ile … İdare Mahkemesi kararının bozulması ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi uyarınca davacının temyiz aşamasında duruşma istemi yerinde görülmeyerek, işin gereği düşünüldü:
Dava; davacının bazı yargı mensupları hakkında vermiş olduğu şikayet dilekçesinin işleme konulmamasına ilişkin Adalet Bakanlığı’nca kurulan 17.5.2005 günlü işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemin adı geçen yargı mensupları hakkında disiplin ve ceza soruşturması açılmamasına ilişkin bir karar olduğu, bu kararın idari işlem niteliğini taşımaması nedeniyle iptal davasına konu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
Davacı, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu, İdare Mahkemesi kararının hukuka ve Anayasa’ya aykırı olduğunu öne sürmekte ve sözü edilen İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82. maddesinin 1. fıkrasında; hakim ve savcıların görevden doğan ve görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlı olduğu kurala bağlanmış olup, aynı Kanunun değişik 97. maddesinde;
”Hakim ve savcılar hakkında;
a) Belli bir konuyu içermeyen veya somut delile dayanmayan,
b) Başvuru sahibinin adı, soyadı, imzası ile iş veya yerleşim yeri adresi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası bulunmayan,
c) Daha önceden şikayet konusu yapılıp sonuçlanan hususlarda yeni delil içermeyen,
d) Kanun yollarına başvuru sebebi olarak ileri sürülebilecek veya hakimlerin yargı yetkisi ve takdiri kapsamında kalan hususlara ilişkin bulunan,
e) Akıl hastalığı sebebiyle vesayet altına alınanlar ile henüz vesayet altına alınmamış olmakla birlikte bu hastalığa duçar oldukları sağlık kurulu raporu ile belirlenenlerce verilmiş olan, ihbar ve şikayetler işleme konulmaz. Ancak (b) bendinde yazılı şartları taşımayan ihbar ve şikayetlerin somut delillere dayanması durumunda, konu hakkında gerekli araştırma ve inceleme yapılır.” hükmü yer almıştır. Bununla birlikte, 3071 sayılı “Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun” 6. maddesinde de; “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerden,
a) Belli bir konuyu ihtiva etmeyenler,
b) Yargı mercilerinin görevine gören konularda ilgili olanlar,
c) 4 üncü madde de gösterilen şartlardan herhangi birini taşımayanlar, incelenemezler.” kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu olayda, davacının bazı yargı mensupları hakkındaki şikayet dilekçesinin dava konusu işlemle, 2802 sayılı Kanunun 97. maddesi ve 3071 sayılı Kanunun 6. maddesinin (a) ve (b) bentleri uyarınca işleme konulmaması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdari işlem, idari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ederek, kamu hukuku alanında yaptığı tek yanlı ve kesin, doğrudan uygulanabilir işlemdir. İdari işlemin en belirgin özelliği, ilgilinin isteğine bağlı olmaksızın, idarenin tek yanlı iradesi ile ilgilinin hukuksal durumuna etki yapabilmesidir.
İdarenin, kişilerle olan ilişkilerinde sahip olduğu kamu gücü ve kudretini yanına alarak hareket etme üstünlük ve ayrıcalığı karşısında, kişilerin sahip olduğu tek güvence “etkin bir yargısal denetimin varlığı” dır.
Davacının bazı yargı mensupları hakkındaki şikayet dilekçesinin işleme konulmamasına ilişkin olarak kurulan işlemin; davalı idarece kamu gücü kullanılarak takdir yetkisi içinde kurulması ve hukuksal sonuç doğurması nedeniyle tüm unsurları ile idari işlem olduğuna, incelenebileceği başka bir idari birim veya yargı mercii kalmadığına ve bu nitelikte bir işleme yargı yolunu kapayan bir yasa hükmü bulunmadığına göre, Anayasanın 36. maddesinde öngörülen “hak arama özgürlüğü” ve 125. maddesinde öngörülen “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu” ilkeleri uyarınca davaya konu edilebileceği doğaldır.
Diğer taraftan, takdir yetkisi kullanılarak kurulan bakanlık işleminin, yargı yolu kapatılmamış tüm idari işlemler gibi, açılan bir dava sonucunda amaç yönü ile hukuka uygunluğunun denetlenebilmesinin Anayasa ve 2577 sayılı Yasa gereği olduğu, sözü edilen denetimin ise ancak idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.
Bu bakımdan, davacının bazı yargı mensupları hakkındaki şikayet dilekçesinin işleme konulmamasına ilişkin idari işleme karşı açılan davada, işin esasına girilerek söz konusu şikayet dilekçesinin 2802 sayılı Kanunun 97. maddesi ve 3071 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında olup olmadığı yönünden hukuki değerlendirme yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, sözü edilen işlemin idari davaya konu olamayacağı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan; İdare Mahkemesi kararında maddi olay ortaya konulurken dava konusu işlemin, davacının şikayeti üzerine yapılan inceleme sonucuna göre ilgili savcılar hakkında soruşturma açılmamasına ilişkin olduğu belirtilmiş ise de; yapılan şikayet üzerine hakim ve savcılar hakkında disiplin veya ceza soruşturması açılmamasına, diğer bir anlatımla ilgililer hakkında işlem yapılmasına gerek olmadığına ilişkin Adalet Bakanlığı’nca kurulan işlemlerin, ancak şikayet dilekçesinin işleme konulmasından sonra verilebileceğini; dolayısıyla, şikayet dilekçesinin işleme konulmasından sonraki aşamada kurulması mümkün olan soruşturma açılmamasına ilişkin işlemlerin, dilekçenin işleme konulmamasına ilişkin işlemlerle aynı nitelikte olmadığını vurgulamak gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 28.11.2006 tarihinde oybirliğiyle ile karar verildi.