Danıştay Kararı 5. Daire 2004/2863 E. 2005/5392 K. 16.06.2004 T.

5. Daire         2004/2863 E.  ,  2005/5392 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2004/2863
Karar No: 2005/5392

Davacı: Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı
Vekili: …
Davalı: Sağlık Bakanlığı

İsteğin Özeti: Davacı, Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp 28.8.2003 günlü, 25213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin tüm maddeleri ile bu Yönetmeliğe dayalı olarak 5 Temmuz 2004 günü yapılacağı 7.4.2004 tarihinde ilan edilen şef ve şef yardımcılığı sınavının ve söz konusu Yönetmeliğe dayalı sınavsız atama işlemlerinin iptalini istemektedir.

Savunmanın Özeti: Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı’nın dava açma ehliyeti bulunmadığı; davanın usulden ve esastan reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nün 36. maddesine aykırı olarak YÖK’ün uygun görüşü alınmaksızın yürürlüğe konulan Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin tüm maddeleri ile bu Yönetmeliğe dayalı olarak 5 Temmuz 2004 günü yapılacağı 7.4.2004 tarihinde ilan edilen şef ve şef yardımcılığı sınavının iptali; sınavsız atama işlemlerinin iptali isteminin ise ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanıp 28.8.2003 günlü, 25213 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin tüm maddeleri ile bu yönetmeliğe dayalı olarak 5.7.2004 günü yapılacağı ilan edilen şef ve şef yardımcılığı sınavının, söz konusu yönetmeliğe dayalı sınavsız atama işlemlerinin iptali istenilmektedir.
1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddeleri ile Tıp Fakülteleri dışındaki tüm eğitim hastahanelerindeki uzmanlık eğitiminin Sağlık Bakanlığı tarafından tüzükle düzenlenmesi öngörülmüştür.
Anılan Yasanın 9. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 19.6.2002 günlü, 24790 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün 3. maddesi ile, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kurumlarda tıp ve diş hekimliği fakültelerinde 2547 sayılı Yasa hükümlerine göre profesör ve doçent olanlar ile en az 3 yıllık uzman olan yardımcı doçentler, uzmanlık eğitimini vermeye yetkili kılınan diğer kurumlarda ise, yönetmelikle belirlenen usul ve esaslara göre klinik veya laboratuvar şefi ya da şef yardımcısı olanlar, eğitim sorumlusu olarak belirlenmiş ve eğitim sorumlusu olabilecek klinik veya laboratuvar şef ya da şef yardımcılarının belirlenmesine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi kurala bağlanmış, 36.maddesinde, Bu Tüzükte çıkarılması öngörülen Yönetmeliklerin, Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği adı altında, YÖK’ün uygun görüşü alınmak kaydıyla bu tüzüğün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içerisinde Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulacağı hükmüne yer verilmiş, Geçici 4.maddesinde de, bu Tüzük ile öngörülen yönetmeliğin yürürlüğe girmesine ve Tıpta Uzmanlık Kurulunun oluşumuna kadar, 5.4.1973 günlü, 7/6229 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Tüzük ile yürürlükteki Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin bu Tüzüğe aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür.
Öte yandan Danıştay Sekizinci Dairesinin 19.11.2003 günlü, E:2002/3784, K:2003/5027 sayılı kararıyla, Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde yer alan Tıpta Uzmanlık Kurulu ile ilgili hükümler iptal edilmiştir.
Anılan hükümlere göre, klinik veya laboratuvar şeflerinin, şef yardımcılarının ve başasistanların niteliklerinin, atama nakilleri ile bu kadrolar için yapılacak sınavlara ilişkin esas ve usullerin Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca, Sağlık Bakanlığı tarafından Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği adı altında çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi ve bu yönetmeliğin, YÖK’ün uygun görüşü alınarak yürürlüğe konulması gerektiği açıktır.
Bu durumda, Sağlık Bakanlığınca, Tüzüğün 36. maddesinde sözü edilen yönetmeliğin, öngörülen 6 aylık süre içinde YÖK’ün uygun görüşü alınmak suretiyle çıkarılması yoluna gidilmeyip, sadece Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinin klinik ve laboratuvar şef, şef yardımcısı ve başasistanlarını kapsayan, buna karşılık yürürlükteki Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin kapsamındaki tıpta uzmanlık eğitimi vermeye yetkili diğer kurumlara bağlı eğitim hastahanelerinin şef, şef yardımcısı ve başasistanlarını kapsam dışı bırakan, dava konusu Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin yürürlüğe konulmasında ve bu yönetmeliğe dayalı olarak yapılacağı ilan edilen şef ve şef yardımcılığı sınavında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacı Türk Tabipleri Birliği Merkezi Konseyi Başkanlığnın, Birlik tüzel kişiliğini ve tabiplik mesleğini ilgilendiren meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmayan, ayrıca üyelerinin hak ve menfaatleri arasında birliktelik olmayan bireysel nitelikteki atamalara karşı subjektif anlamda dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin ve bu yönetmeliğe dayalı olarak yapılacağı ilan edilen şef ve şef yardımcıları sınavının iptali, şef ve şef yardımcılığı kadrolarına sınavsız olarak yapılan atama işlemlerinin iptali istemi yönünden davanın ehliyetten reddi gerektiğini düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce, duruşma için önceden belirlenen 23.11.2005 günü davacı vekili Av. … ile davalı idareyi temsilen hukuk müşaviri …’ın geldiği görülerek Danıştay Savcısı … hazır bulunduğu halde açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten ve Savcının düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verildi. Dosya içindeki belgeler de incelenmek suretiyle işin gereği düşünüldü:
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları, sınavsız atamalarla ilgili subjektif ehliyet itirazı dışında geçerli görülmeyerek işin esasına geçildi:
Davacı, Sağlık Bakanlığı’nca hazırlanıp 28.8.2003 günlü, 25213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin tüm maddeleri ile bu Yönetmeliğe dayalı olarak 5 Temmuz 2004 günü yapılacağı 7.4.2004 tarihinde ilan edilen şef ve şef yardımcılığı sınavının ve söz konusu Yönetmeliğe dayalı sınavsız atama işlemlerinin iptali istemiyle dava açmıştır.
Olayda, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nde yer alan Tıpta Uzmanlık Kurulu ile ilgili hükümlerin Danıştay 8. Dairesinin 19.11.2003 günlü, E:2002/3784, K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edildiği; söz konusu Tüzüğün 36. maddesine göre, YÖK’ün uygun görüşü alınmak kaydıyla bu Tüzüğün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde Tababet Uzmanlık Yönetmeliği adı altında Sağlık Bakanlığı’nca hazırlanıp yürürlüğe konulması gereken yönetmeliğin halen çıkarılmadığı; Sağlık Bakanlığı’nca hazırlanıp 28.8.2003 günlü, 25213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan dava konusu Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesiyle, yürürlükteki Tababet Uzmanlık Yönetmeliği’nin eğitim personelinin nitelikleri, atanma ve sınav usulüyle ilgili 27-38. maddelerinin kaldırıldığı; Tababet Uzmanlık Yönetmeliği’nin kapsamındaki kurumlardan sadece Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde görev yapacak eğitim personeliyle ilgili hükümlere yer verildiği; SSK ve diğer kurumlara ait eğitim hastanelerindeki eğitim personelinin 28.8.2003 tarihli bu yönetmeliğin kapsamı dışında bırakıldığı; oysa, 1219 sayılı Yasanın 9., 2547 sayılı Yasanın 3. ve Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 3 ve 36. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, tıpta uzmanlık eğitimiyle doğrudan ilgili bulunduğu kuşkusuz olan tıpta uzmanlık eğitimi verecek personelin niteliklerinin belirlenmesi yetki ve görevinin, Tababet Uzmanlık Yönetmeliği’nin 2. maddesinde belirtilen kurumlar açısından da Sağlık Bakanlığı’na bırakılmış olduğu; kaldı ki, adıgeçen Bakanlığın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bir protokol imzalayıp dava konusu yönetmelik hükümlerinin SSK eğitim hastanelerindeki personel için de geçerli olmasını sağladığı; dava konusu Yönetmelikte, eğitim personelinin şef, şef yardımcısı ve başasistan olarak sayıldığı; doçent ve profesörlerin şef ve şef yardımcılığı kadrolarına sınavsız olarak atanmaları usulünün benimsendiği; sınav yönteminden bağışık tutulan aynı daldaki çok sayıda profesörün ‘hangi ölçütlere göre boş şef veya şef yardımcılığı kadrolarına atanacakları’ konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği ve bu suretle şef ve şef yardımcılığı kadrolarına yapılacak atamalarda hiçbir nesnel ölçüte bağlanmamış çok geniş bir takdir yetkisinin davalı idareye tanındığı; 17. maddesinde, şef ve şef yardımcılığı görevlerinden herhangi bir şekilde ayrılmış olanların, bu kadrolara atama yöntemine tümüyle aykırı bir biçimde yeniden atanabilmelerinin öngörüldüğü; düzenleme alanı sınırlı 21 maddelik bu yönetmelikle, Dairemizin 30.5.2002 günlü, E:2001/2833, K:2002/2553 sayılı kararıyla iptal edilmiş sınav sisteminin yeniden getirildiği; buna göre, adaylarda 8. maddede belirtilen yabancı dil başarı belgelerinden birinin bulunmasının sınava katılmanın önkoşulu olduğu; şef ve şef yardımcılığı sınavlarının birinci aşamasını ”yayınların değerlendirilmesi”, ikinci aşamasını ise ”mesleki bilgi, beceri ve yetenek ile eğitim ve öğretim yapabilme yeteneği” sınavının oluşturduğu; daha önceki düzenlemede kura yöntemi benimsenmiş iken, her iki aşama sınavının kura usulü uygulanmaksızın Bakanlıkça re’sen belirlenecek jüriler tarafından yürütülmesinin öngörüldüğü; söz konusu yönetmelik hükümlerine dayanılarak 5 Temmuz 2004 tarihinde şef ve şef yardımcılığı sınavı yapılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Tıpta uzmanlık, 4.4.1928 günlü, 855 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde düzenlenmiş olup; bu Kanunun 8 inci maddesinde, ”Türkiye’de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar, umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler. Ancak, herhangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o unvanı ilan edebilmek için, Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhıye Vekaletince (Sağlık Bakanlığı’nca) kabul ve ilan edilecek müessesattan verilmiş veyahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtisas vesikasını haiz olmalıdır.” hükmüne; 9 uncu maddesinde de, ”İhtisas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer’i olması lazım gelen kavait, işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhıye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince (Sağlık Bakanlığı’nca) tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur.” hükmüne yer verilerek, tıpta uzmanlık konusunun, diğer bir ifadeyle tıp fakülteleri dışındaki tüm eğitim hastanelerindeki uzmanlık eğitiminin Sağlık Bakanlığı tarafından tüzükle düzenlenmesi öngörülmüştür.
1219 sayılı Kanunun 9. maddesine dayanılarak hazırlanan ve 19.6.2002 günlü, 24790 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nün ”Eğitim Sorumluları” başlıklı 3. maddesinde, ”Uzmanlık eğitiminden, tıp veya diş hekimliği fakültelerinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümlerine göre profesör ve doçent olanlar ile en az 3 yıllık uzman olan yardımcı doçentler, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan diğer kurumlarda ise yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara göre klinik veya laboratuvar şefi ya da şef yardımcısı sorumludur. Aynı dalda birden fazla şef bulunması halinde, şeflerden biri, baştabip tarafından koordinasyonu sağlamak üzere görevlendirilir.” hükmüne yer verilerek, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kurumlarda kimlerin eğitim sorumlusu olduğu belirlenmiş ve eğitim sorumlusu olabilecek klinik veya laboratuvar şef ya da şef yardımcılarının belirlenmesine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi kurala bağlanmıştır.
Anılan Tüzüğün ”Yönetmelik çıkarılması” başlıklı 36. maddesinde ise, ”Bu Tüzükte çıkarılması öngörülen yönetmelikler, Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği adı altında, YÖK’ün uygun görüşü alınmak kaydıyla bu Tüzüğün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içerisinde Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur.” hükmüne yer verilerek, bu Tüzükte çıkarılması öngörülen Yönetmeliklerin, Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği adı altında ve YÖK’ün uygun görüşü alınarak yürürlüğe konulması zorunlu kılınmıştır.
Diğer yandan, anılan Tüzüğün geçici 4. maddesinde, bu Tüzük ile öngörülen yönetmeliğin yürürlüğe girmesine ve Tıpta Uzmanlık Kurulunun oluşumuna kadar, 5.4.1973 günlü, 7/6229 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Tüzük ile yürürlükteki Tababet Uzmanlık Yönetmeliği’nin bu Tüzüğe aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür. Bu arada, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nde yer alan Tıpta Uzmanlık Kurulu ile ilgili hükümler, Danıştay Sekizinci Dairesi’nin 19.11.2003 günlü, E:2002/3784, K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/t-3. maddesinde, ”Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen esaslara göre yürütülen ve tıp doktorlarına belli alanlarda özel yetenek ve yetki sağlamayı amaçlayan bir yüksek öğretim” şeklinde tanımlanan tıpta uzmanlık, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, uzmanlık eğitimi gören asistanları, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan kurumları ve uzmanlık eğitimini verecek eğitim sorumlularını birer ana unsur olarak kapsamı içine alan ve bu anlamda bütünlük arz eden bir eğitim süreci şeklinde düzenlenmiştir.
Bu nedenle, tıpta uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan kurumlarda asistan yetiştirmeye yetkili kılınacak eğitim sorumlularının, diğer bir deyişle klinik veya laboratuvar şeflerinin, şef yardımcılarının ve başasistanların niteliklerinin, atanma ve nakilleri ile bu kadrolar için yapılacak sınavlara ilişkin usul ve esasların, 1219 sayılı Kanun ve bu Kanunun 9. maddesine dayanılarak çıkarılan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü gereğince Sağlık Bakanlığı’nca Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği adı altında çıkarılacak yönetmelikte düzenlenmesi ve bu yönetmeliğin, YÖK’ün uygun görüşü alınarak yürürlüğe konulması gerekirken, Sağlık Bakanlığı tarafından Tüzüğün 36. maddesinde sözü edilen bu yönetmeliğin, öngörülen süre içinde YÖK’ün uygun görüşü alınmak suretiyle çıkarılması yoluna gidilmeyip, sadece Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinin klinik ve laboratuvar şefleri, şef yardımcıları ve başasistanlarını kapsayan, buna karşılık yürürlükteki Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin kapsamındaki tıpta uzmanlık eğitimi vermeye yetkili diğer kurumlara bağlı eğitim hastanelerinin şef, şef yardımcısı ve başasistanlarını kapsam dışı bırakan, davaya konu Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin 28.8.2003 günlü, 25213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmasında ve ayrıca Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nün geçici 4. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan Tababet Uzmanlık Yönetmeliği’nin eğitim personelinin nitelikleri, atanma ve sınav usulüyle ilgili 27-38. maddelerinin yer aldığı ”Eğitim Personeli” başlıklı IV. bölümünün yürürlükten kaldırılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Hernekadar davalı idarece, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 41. maddesi ile 181 sayılı Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 ve 43. maddelerine dayanılarak dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konulduğu ileri sürülmekte ise de; tıpta uzmanlık eğitimi ve bu eğitime ilişkin sürecin, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ve Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde düzenlendiği ve Sağlık Bakanlığı’nın tıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili düzenleme yetkisini anılan yasal düzenlemelerden aldığı, davalı idarece dayanak olarak gösterilen yasa maddelerinin ise genel anlamda yönetmelik çıkarma yetkisine ilişkin maddeler ile tıpta uzmanlık eğitimiyle ilgisi olmayan maddeler olduğu anlaşıldığından, davalı idarenin bu iddiasına itibar edilmesi mümkün değildir.
Belirtilen hukuksal duruma göre, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nün 36. maddesine aykırı olarak YÖK’ün uygun görüşü alınmaksızın yürürlüğe konulan Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmelikte ve bu Yönetmeliğe dayanılarak yapılacağı ilan edilen 5 Temmuz 2004 tarihli şef ve şef yardımcılığı sınavında hukuka ve üst hukuk normlarına uyarlık görülmemiştir.
Davanın sınavsız atamalarla ilgili kısmına gelince;
2577 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. bendinin (a) alt bendi, 8.6.2000 tarihinde 4577 sayılı Kanunun 5. maddesiyle yeniden düzenlenerek iptal davaları, ”İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan” davalar olarak tanımlanmıştır.
Dolayısıyla iptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri gözönüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 1 inci maddesinde, Türk Tabipler Birliğinin, tabipler arasında mesleki deontoloji ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olduğu; 53 üncü maddesinde Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, meslek hayatının türlü halleri ile ilgili işlere bakmak ve bu Kanunda derpiş edilen hükümleri uygulamak üzere kurulduğu; 3. maddesinin değişik 1. fıkrasında da Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarının, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları belirtilmiştir. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan ve Anayasanın 135 inci maddesi gereğince, diğer amaçlarının yanısıra belli bir mesleğe sahip olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak amacıyla örgütlenmiş olmaları nedeniyle, mensuplarının tümünü ancak ortak çıkarlar doğrultusunda temsil etme yetkisini haiz bulunan davacı Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, kanunla kendisine verilen görevler bakımından Birliği temsilen genel düzenleme niteliğindeki Yönetmeliğe ve şef-şef yardımcılığı sınavına karşı dava açma ehliyeti bulunmakta ise de, Birlik tüzel kişiliğini ve tabiplik mesleğini ilgilendiren meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmayan, ayrıca üyelerinin hak ve menfaatleri arasında birliktelik olmayan, mensupların ”ortak” çıkarlarını zedelemeyen, farklı yerlerdeki ve farklı ihtisas alanlarındaki klinik ve laboratuvarlara atama yapılması nedeniyle ancak mensuplarının kişisel çıkarlarını etkilemesi söz konusu olan tamamen bireysel nitelikteki sınavsız atama işlemlerine karşı subjektif anlamda dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 28.8.2003 günlü, 25213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Eğitim Personelinin Nitelik ve Seçim Esasları Hakkında Yönetmeliğin tüm maddeleri ile bu Yönetmeliğe dayalı olarak 5 Temmuz 2004 günü yapılacağı 7.4.2004 tarihinde ilan edilen şef ve şef yardımcılığı sınavının iptaline oybirliğiyle; davanın sınavsız atama işlemleriyle ilgili kısmının ise ehliyet yönünden reddine, aşağıda dökümü gösterilen …-YTL yargılama giderlerinin yarısı olan …-YTL ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 800.-YTL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine; kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan …-YTL posta pulu ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, 23.11.2005 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) AZLIK OYU
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 1. maddesinde, Türk Tabipleri Birliğinin tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olduğu; 2. maddesinde, Birliğin hükmi şahsiyeti haiz bir teşekkül olduğu hükme bağlanmış; 4. maddesinde, “Azalarının maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve devletin menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye, her türlü iş tevziinin adilane bir suretle düzenlenmesine çalışmak” Birliğin yükümlülükleri arasında sayılmış; aynı Yasanın “Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi” başlığını taşıyan 53. maddesinde de, Merkez Konseyinin, meslek hayatının türlü halleri ile ilgili işlere bakmak ve bu Kanunda derpiş edilen hükümleri uygulamak üzere kurulduğu; 54. maddesinde ise, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, Birliği dahile ve harice karşı temsil edeceği belirtilmiştir.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, tıpta uzmanlıkla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’nca çıkarılmış genel düzenleyici işlemlerin iptali istemiyle dava açabileceği, Dairemizce ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca pek çok davada kabul edilmiştir. Türk Tabipler Birliğinin, dava konusu edebileceği tartışmasız bir biçimde kabul edilen bir yönetmelikle sıkı sıkıya bağlı, bu Yönetmelik hükümlerine göre yapılan sınavsız atama işlemleriyle de menfaat ilgisinin kurulması kaçınılmazdır. Düzenleyici işlemi dava konusu eden Türk Tabipler Birliğinin, anılan düzenlemenin sonucunu, uygulama işlemlerini dava konusu edemeyeceğinin kabulü, hukuka aykırılığı saptanan yönetmelik uygulamasının fiilen geçerli sayılması sonucunu doğuracaktır.
Tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak, üyelerinin menfaatiyle kamu yararını denkleştirmekle görevli Türk Tabipler Birliğinin, ilgili mevzuat hükümleri ve asıl atama yöntemi ihmal edilip bir kısım meslek mensuplarını ayrıcalıklı konuma yükselten yönetmeliğe dayalı sınavsız atama işlemlerini irdeleyip dava konusu etmesi, üstlendiği görevin doğal bir sonucudur.
6023 sayılı Yasanın yukarıda sözü edilen hükümleri ve yapılan değerlendirmeler karşısında, davacı Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, Birlik üyelerinin hukukunu korumak amacıyla dava açabileceğinin; esasen, Yasa ile belirlenmiş olan kuruluş amacı gözönünde bulundurulduğunda, düzenleyici işlemlerin yanısıra, bu düzenleyici işlemlerin uygulama işlemleri niteliğindeki sınavsız atama işlemlerine karşı da dava açma ehliyetinin var olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, 6023 sayılı Yasa ile verilen görevler bakımından, Birliği temsilen Merkez Konseyinin sınavsız atamalar bakımından da bu davayı açmakta menfaatinin ve dolayısıyla dava açma ehliyetinin bulunduğu oyu ile, davanın kısmen ehliyet yönünden reddi yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.