Danıştay Kararı 5. Daire 2004/2026 E. 2004/3197 K. 15.09.2004 T.

5. Daire         2004/2026 E.  ,  2004/3197 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2004/2026
Karar No: 2004/3197

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf: … Valiliği

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti: Cevap verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Darülaceze Müessese Müdür Yardımcısı olarak görev yapan davacı, … Valiliği’nin imza yetkileri yönergesinin, bazı maddelerinin hukuka aykırı olduğundan bahisle işlemlerin iptali ile sivil savunma uzmanlığı görevinin kendisine yaptırılması nedeniyle bu uygulamanın durdurulmasını, önceki yetkilerinin iadesi istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla, dava dilekçesinin incelenmesinden 25.6.2003 gün ve 867 sayılı kararla, 2577 sayılı Yasanın 3. maddesine aykırı bulunan dilekçenin reddine karar verildiği ve kararın 3.9.2003 günü davacının gösterdiği adreste, kurumun personel şefine tebliğ edildiği, davanın ise 30 günlük süre geçtikten sonra 9.10.2003 gününde yenilendiği, bu durumda 30 günlük süre geçirildikten sonra yenilenen davada süre aşımı bulunduğundan, davanın esasının incelenmesine yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava süre aşımı yönünden reddedilmiştir.
Davacı, kararın tebliğ edildiği tarihte senelik iznini kullandığını, daha sonra bir hafta sağlık raporu kullandığını ve 8.9.2003 tarihinde göreve başlaması üzerine söz konusu kararı öğrenme tarihinin 10.9.2003 olduğunu, dolayısıyle süresinde yenileme dilekçesi verdiğini öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Otel, hastane, fabrika ve mektep gibi yerlerde tebligat” başlıklı 18. maddesinde “Tebliğ yapılacak şahıs otel, hastane, tedavi veya istirahat evi, fabrika, mektep, talebe yurdu gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde bulunuyorsa, tebliğin yapılması o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri temin eder. Bunlar tarafından muhatabın derhal bulundurulması veya tebliğin temini mümkün olmazsa, tebliğ kendilerine yapılır.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 10.8.2003 – 30.8.2003 tarihleri arasında izinli iken, 25.8.2003 tarihinde 1 hafta sağlık raporu aldığı, dolayısıyle fiziki olarak tebligat için gösterdiği adreste bulunmadığı 3.9.2003 tarihinde, dilekçenin reddine ilişkin Mahkeme kararının kurumun personel şefi olan kişiye tebliğ edildiği, davacının ise izin ve raporun bitimini; müteakip 10.9.2003 tarihinde söz konusu kararı tebellüğ ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yazılı yasal düzenleme ile tebligat yapılacak kişinin gösterilen adreste çalışmakla birlikte tebligat anında kısa süreli olarak bulunmaması halinde ancak tebliğin o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amirine yapılacağı belirlenmiş olduğundan tebligat tarihinde izin ve rapor kullanması nedeniyle uzun süreli biçimde ve fiziki olarak gösterilen adreste bulunmayan davacı yerine personel şefine yapılan tebligatın usulüne uygun bir tebligat olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, Tebligat Kanunu’nun 32. maddesinde, tebliğin usulüne aykırı yapılmış olması halinde, muhatabı tebliği öğrenmiş ise tebliğin geçerli sayılacağı, muhatabın belirttiği tarihin tebellüğ tarihi kabul edileceği belirtilmiştir. İzin ve rapor bitimine müteakip 10.9.2003 tarihinde personel şefince yapılan tebligat ile durumdan haberdar olduğu açık olan davacının, bu tarihten itibaren süresi içinde yeniden açtığı davada süre aşımı bulunmamakta olup, personel şefine yapılan tebliğin esas alınması suretiyle davanın süre aşımı yönünden reddine dair Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen Mahkemeye gönderilmesine, 15.9.2004 tarihine esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

(X) GEREKÇEDE KARŞI OY:
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde, tebligatın, tebliğ yapılacak kişiye, bilinen en son adresinde yapılacağı belirtilmiştir. Tebligatın, muhatabın kendisine yapılması asıldır.
Bu kuralın istisnalarından birine değinen anılan Kanunun 18. maddesinde, tebliğ yapılacak şahsın otel, hastane, fabrika, mektep vs. gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde olması haline yer verilmiş ve bu durumda tebliğin yapılmasını o yeri idare eden amirin temin edeceği, muhatap derhal buldurulamazsa, tebliğin kendilerine yapılacağı hükmü yer almıştır. Bu halde de öncelikle tebliğ muhatapa yapılmaya çalışılacak, bu sağlanamazsa amire tebliğ edilecektir.
Resmi kurumu adres gösteren bir kişiye de tebliğin bizzat yapılması gereklidir. Anılan 18. maddeye göre tebliğ yapılabilmesi kurumun “içine serbestçe girilemeyen” veya “arananın kolayca bulunması mümkün olmayan” nitelik taşımasına bağlıdır.
Davacının kurumun müdür yardımcısı olduğu ve kolayca bulunması mümkün bir konumda olduğu anlaşıldığından tebliğin bizzat kendisine yapılması gerekmekte iken, personel şefine yapılması usule uygun değildir.
Tebligatın bu gerekçe ile usulsüz sayılması ve bu sonuca göre Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara gerekçe yönünden karşıyız.