Danıştay Kararı 5. Daire 2001/132 E. 2002/2252 K. 15.05.2002 T.

5. Daire         2001/132 E.  ,  2002/2252 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 2001/132
Karar No: 2002/2252

Davacı: Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı
Vekilleri: …
Davalı: Sağlık Bakanlığı

İsteğin Özeti: 17.11.2000 günlü, 24233 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesinin ve bu Yönetmeliğe dayalı olarak yapılan bütün atamaların iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyinin bu davayı açmakta menfaati bulunmadığı; şef ve şef yardımcılığı kadrolarına yapılacak atamalarda sınav sisteminin asıl olduğu; 9.9.1999 günlü, 23811 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile profesör ve doçentlerin bu kadrolara sınavsız atanmalarına olanak tanıyan istisnai bir hükme yer verildiği; dava konusu Yönetmelik hükmüyle, sınavsız atanacak profesör ve doçentlerin şef kadrolarının %25’ini geçemeyeceğinin öngörüldüğü; iptali istenen düzenlemede üst hukuk normları ile kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı; tüm bu nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Dava konusu Yönetmelik değişikliği için Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 15. maddesinde görevleri sayılan “Tababet Uzmanlık Kurulu”nun görüş ve kararının alınması zorunlu olduğundan, bu gerek gözetilmeksizin Sağlık Bakanlığınca doğrudan yapılan düzenleme ile atamaların iptali gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Dava, 17.11.2000 günlü, 24233 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1 inci maddesinin ve bu Yönetmeliğe dayalı olarak yapılan bütün atamaların iptali isteğiyle açılmıştır.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 1 inci maddesinde, Türk Tabipleri Birliğinin tabipler arasında mesleki deontoloji ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olduğu; 2 nci maddesinde Birliğin hükmü şahsiyeti haiz bir teşekkül olduğu hükme bağlanmış, aynı Yasanın “Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi” başlığını taşıyan 53 üncü maddesinde de, Merkez Konseyinin, meslek hayatının türlü halleri ile ilgili işlere bakmak ve bu Kanunda derpiş edilen hükümleri uygulamak üzere kurulduğu; 54 üncü maddesinde ise, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, Birliği dahile ve harice karşı temsil edeceği belirtilmiştir.
Söz konusu Yasa ile verilen görevler bakımından Birliği temsilen Merkez Konseyinin genel düzenleme olan dava konusu Yönetmelik hükmüne karşı dava açma ehliyeti bulunmakta ise de, anılan Yönetmelik hükmüne dayalı olarak Şef ve Şef Yardımcılığı kadrolarına yapılan atama işlemleri bireysel işlem niteliğinde olduğundan, davacının bu atama işlemlerinin iptali isteğiyle dava açmakta menfaat ilgisi bulunmamaktadır.
Yönetmelik hükmüne yönelik davanın esasının incelenmesine gelince;
Anayasanın 124. maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.
9.9.1999 günlü 23811 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak Yürürlüğe giren Yönetmelik değişikliği ile 22.5.1974 günlü 14893 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin değişik 27 ve 28 inci maddelerine birer fıkra eklenmiş ve ilgili dalda Tababet Uzmanlık Tüzüğü hükümlerine göre uzman olup, profesör ve doçent ünvanına sahip olanlar yönünden münhal Şef veya Şef Yardımcılığı kadrolarına müracaatta bulunmaları halinde anılan 27 nci ve 28 inci maddelerinin 6 ncı bent hükümlerinde yer alan sınava girme şartı aranmadan Şef ve Şef Yardımcısı olarak atanabilecekleri hükme bağlanmış, 4.2.2000 günlü 23954 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile bu yolla Şef ve Şef Yardımcısı olarak atamaların sayısı kadronun % 35’i ile sınırlanmış, dava konusu Yönetmelik değişikliği ile bu oran % 25 olarak
belirlenmiştir.
Tababet Uzmanlık Tüzüğü’nün 15 inci maddesi; tıp fakülteleri, diş hekimliği fakülteleri ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi dışında, asistan yetiştirmeye yetkili kılınacak sağlık kurum ve birimlerinin niteliklerini, asistan yetiştirmeye yetkili kılınacak uzmanların niteliklerini, asistan eğitimi plan ve programlarının esaslarını, asistanlığa giriş sınav sorularının hazırlanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi esaslarını, uzmanlık sınavı jürilerinin oluşumu ve uzmanlık sınav şeklinin esaslarını belirleme görevini Tababet Uzmanlık Kuruluna bırakmıştır.
Söz konusu maddede belirtilen konulara ilişkin olarak yönetmelikte yapılacak değişiklikler, Tababet Uzmanlık Kurulunun görev alanına girecektir.
Dava konusu edilen yönetmelik değişikliği ile yapılan düzenlemede ise; profesör veya en az beş yıl doçent ünvanına sahip olanların münhal bir kadroya şef olarak atanmalarında, sınava girme şartının aranmayabileceği ve bu yolla yapılan atamaların sayısının şef kadrosunun % 25’ini geçemeyeceği kabul edilmiş olup, sınavsız atanabileceklerin niteliklerini belirten bu düzenleme, anılan Tüzük maddesinde sayılan konulara ilişkin bulunmadığından, bu ünvandakilerin şef olarak atamaları konusundaki düzenlemede Tababet Uzmanlık Kurulunun görüşünün alınması zorunlu değildir.
Eğitim hastanelerinde çok sayıda Şef ve Şef Yardımcısı kadrosunun boş olduğu dönemde bu durumun eğitim hastanelerini uzmanlık eğitimi verilememesi tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığı, diğer yandan acil Şef ve Şef Yardımcısı Sınavının ÖSYM tarafından yapılmasınında uzun zaman gerektirmesi karşısında, profesör ve doçent olan kişilerin bu unvanları alabilmek için geçirdikleri sınavların aşamaları ve niteliği gözönüne alındığında; yetkin, eğitimci ve uygulayıcı nitelikleri haiz olan bu kişilerin Şef ve Şef Yardımcılığı sınavına tabi tutulmamaları yönünde tıpta uzmanlık eğitiminin devamını sağlamak amacıyla yapılan dava konusu düzenlemede kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluk bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın 17.11.2000 günlü 24233 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1 inci maddesine yönelik davanın esastan reddi, bu Yönetmeliğe dayalı olarak yapılan bütün atamaların iptali istemine yönelik davanın ise 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca ehliyet yönünden reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince duruşma için önceden belirlenen 15.5.2002 günü davacı vekili Av. … ile Sağlık Bakanlığını temsilen Hukuk Müşaviri …’ın geldiği görülerek Danıştay Savcısı … hazır olduğu halde açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten ve Savcının da düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verildi.
Dosyadaki bilgi ve belgeler incelenerek işin gereği düşünüldü:
Davacı, 17.11.2000 günlü, 24233 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesinin ve bu Yönetmeliğe dayalı olarak yapılan tüm atamaların; yargı kararının etkisiz bırakılmasının söz konusu olduğunu, bu değişiklikte de şefliğe sınavsız atanacaklarla ilgili nesnel bir ölçüte yer verilmediğini, yapılan düzenlemenin fırsat eşitliği ilkesine aykırı olduğunu, boş şef ve şef yardımcılığı kadrolarının toplam kadro sayısına oranı %25’e zaten ulaşmadığından sınavsız atanacaklarla ilgili sınırlamanın pratik bir değeri bulunmadığını, yargı kararlarına karşın Yönetmeliğin aynı maddelerinde ısrarla yapılan değişikliklerin ve sınavlarda başarılı olamamış kişilerin bu kadrolara
atanmasının siyasi kadrolaşma amacını ortaya koyduğunu ileri sürerek iptali istemiyle dava açmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. Fıkrasının 4577 sayılı Yasa ile değişik (a) bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabileceği
hükme bağlanmıştır.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 1. maddesinde, Türk Tabipleri Birliğinin tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olduğu; 2.maddesinde Birliğin hükmi şahsiyeti
haiz bir teşekkül olduğu hükme bağlanmış; 4. maddesinde, “Azalarının maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve devletin menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye, her türlü iş tevziinin adilane bir suretle düzenlenmesine çalışmak” Birliğin yükümlülükleri arasında sayılmış; aynı Yasanın “Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi” başlığını taşıyan 53. maddesinde de, Merkez Konseyinin, meslek hayatının türlü halleri ile ilgili işlere bakmak ve bu Kanunda derpiş edilen hükümleri uygulamak üzere kurulduğu; 54. maddesinde ise, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, Birliği dahile ve harice karşı temsil edeceği belirtilmiştir.
Tıpta uzmanlık eğitim konusunda yapılacak düzenlemelere katılmakla görevli kuruluşlardan biri olan Türk Tabipler Birliğinin, katılımı sağlanmadan Sağlık Bakanlığınca çıkarılan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin iptali istemiyle dava açabileceği, Dairemizce ve Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca pek çok davada kabul edilmiştir. Türk Tabipler Birliğinin, dava konusu edebileceği açıkça kabul edilen Tababet Uzmanlık Yönetmeliğiyle sıkı sıkıya bağlı, anılan Yönetmelik hükümlerine göre yapılan toplu atama işlemleriyle de menfaat ilgisinin kurulması kaçınılmazdır. Zira dava konusu edilen Yönetmelik hükmü, esasen şef kadrolarına benimsenen usulle atama yapılmasını öngörmekte olup; toplu atama işlemlerini yönetmelik hükümlerinden ayırmak olanaksızdır.
Sözü edilen toplu atama işlemleri, münferit atama işlemlerinden farklı olarak, dava konusu yönetmelik hükümlerinde belirlenen prosedürün tamamlanması suretiyle ortaya çıkan işlemlerdir. Düzenleyici işlemi dava konusu eden Türk Tabipler Birliğinin, anılan düzenlemenin sonucunu, uygulama işlemlerini dava konusu edemeyeceğinin kabulü, hukuka aykırılığı saptanan yönetmelik uygulamasının hukuken geçerli sayılması sonucunu doğuracaktır.
Tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak, üyelerinin menfaatiyle kamu yararını denkleştirmekle görevli Türk Tabipler Birliğinin, ilgili mevzuat hükümleri ihmal edilip bir kısım meslek mensuplarını ayrıcalıklı konuma yükselten yönetmeliğe dayalı atama işlemlerini irdeleyip dava konusu etmesi, üstlendiği görevin doğal bir sonucudur.
6023 sayılı Yasanın yukarıda sözü edilen hükümleri ve yapılan değerlendirmeler karşısında, davacı Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin, Birlik üyelerinin hukukunu korumak amacıyla dava açabileceğinin; esasen, Yasa ile belirlenmiş olan kuruluş amacı gözönünde bulundurulduğunda, düzenleyici işlemlerin yanısıra, bu düzenleyici işlemlerin uygulama işlemleri olan atama işlemlerine karşı da dava açma ehliyetinin varolduğunun kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, 6023 sayılı Yasa ile verilen görevler bakımından, Birliği temsilen Merkez Konseyinin bu davayı açmakta menfaatinin ve dolayısıyla dava açma ehliyetinin bulunduğu anlaşılarak işin esasına geçildi:
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 8. maddesinde, “Türkiye’de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler. Ancak herhangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o ünvanı ilan edebilmek için Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhiye Vekaletince (Sağlık
Bakanlığınca) kabul ve ilan edilecek müesseselerden verilmiş veyahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtisas vesikasını haiz olmalıdır.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda metni yazılı yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, tıpta uzmanlık eğitiminde tek otorite Sağlık Bakanlığı olmayıp; tıpta uzmanlık eğitimi, yetkili Devlet hastaneleri dışında tıp fakültelerinde ve Sağlık Bakanlığınca yetkili kılınmış sağlık kurumlarında da verilmektedir. Ayrıca
doktorluk mesleğine ilişkin bütün sorunları görüşüp çözüm önerileri üretmekle görevli kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan ve ilk kez 1219 sayılı Yasayla oluşumu düzenlenen tabip odaları da, tıp uzmanlığı eğitimiyle doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla tıp uzmanlık eğitiminin standardının ve bu eğitimi verecek sağlık kurumları ile asistan yetiştirmeye yetkili kılınacak uzmanların niteliklerinin Sağlık Bakanlığının koordinatörlüğünde, tıp fakülteleri, tabip odaları ve uzmanlık eğitimi verilen kuruluşların ortak katkılarıyla belirlenmesi, gerekli düzenlemenin ortaklaşa yapılması yürütülen hizmetin gereğidir.
Nitekim 1219 sayılı Yasa, Sağlık Bakanlığına tıpta uzmanlık eğitimi konusunda tek başına düzenleme yapma yetkisi tanımamış; anılan Yasanın 9 uncu maddesinde, tıp uzmanlığı konusunun, dolayısıyla uzmanlık eğitiminin tüzükle düzenlenmesi öngörülmüştür.
Sözü edilen Yasa kuralına dayanılarak çıkarılan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 13. maddesinde, tıpta uzmanlık eğitiminde kaliteyi yüksek ve devamlı kılacak usul ve esasları belirlemek, belirli bir standarda göre sürekli olarak bilimsel ve teknik yönden inceleme ve değerlendirme yapmak, gözetim ve yönlendirme görevlerini yerine getirmek maksadıyla; Sağlık Bakanlığı, tıp
fakülteleri, GATA, SSK ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi temsilcilerinden oluşan 11 üyeden müteşekkil Tababet Uzmanlık Kurulu kurulması öngörülmüş; 15. maddesi ile de, asistan yetiştirmeye yetkili kılınacak sağlık kurum ve birimlerinin niteliklerini; asistan yetiştirmeye yetkili kılınacak uzmanların niteliklerini; asistanlık eğitimi plan ve programlarının esaslarını; asistanlığa giriş sınav sorularının hazırlanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi esaslarını; uzmanlık sınav jürilerinin oluşum esaslarını; uzmanlık sınav şeklinin esaslarını saptamak bu Kurulun görevleri olarak sayılmıştır.
Davalı Bakanlık, Tababet Uzmanlık Kurulunun yasayla oluşturulmadığını, yasal dayanağı olmaması nedeniyle sözkonusu Kurulun çalıştırılmadığını öne sürmektedir. Oysa yukarıda da ifade edildiği gibi, tıp uzmanlığı eğitimi konusunun, bu eğitimi vermeye yetkili, tıp mesleğiyle doğrudan ilgili kuruluşlarla birlikte Sağlık Bakanlığınca düzenlenmesi, 1219 sayılı Yasanın tıp mesleğinin icrasıyla ilgili olarak öngördüğü denetim ve kontrol sisteminin doğal sonucudur. 1219 sayılı Yasada yer alan düzenleme çerçevesinde ve bu Yasa uyarınca çıkarılan Tababet Uzmanlık Tüzüğü de, tıpta uzmanlık eğitimi konusunda Sağlık Bakanlığının konuyla doğrudan ilgili kuruluşlarla birlikte hareket edip düzenleme yapma yöntemini Tababet Uzmanlık Kurulu oluşturmak suretiyle belirlemiştir. Dolayısıyla davalı Bakanlığın, Tababet Uzmanlık Kurulunun yasal dayanağı olmadığı yolundaki iddiasına itibar edilmemiştir.
Kaldı ki davalı Bakanlık, düzenleme yetkisini kullanarak sağlık alanında kurullar oluşturma yoluna gitmektedir. Örneğin, davalı Bakanlık çıkardığı “İlaç Araştırmaları Hakkındaki Yönetmelik” ile herhangi bir yasal dayanak olmaksızın Etik Kurul adıyla bir kurul oluşturmuş; açılan dava sonunda Danıştay Onuncu Dairesi, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca da onanan 26.11.1996 günlü, E:1994/117, K:1996/7924 sayılı kararıyla idarenin görevi gereği düzenleme yetkisi kullanılmak suretiyle böyle bir Kurul oluşturabileceğini kabul etmiştir.
Öte yandan, Tababet Uzmanlık Tüzüğünün “Uzman yetiştirmeye yetkili kurumlar” başlığını taşıyan 3. maddesinde, uzmanların, tıp fakülteleri, diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Fakültesi ile Sağlık Bakanlığınca yetkili kılınan sağlık kurumlarında yetiştirileceği hükme bağlanmış; 13.1.1983 günlü, 17927 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 5/D maddesinde, eğitim hastaneleri, “öğretim, eğitim ve araştırma yapılan, uzman ve ileri dal uzmanları yetiştirilen genel, özel dal yataklı tedavi kurumları ile rehabilitasyon merkezleri” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 112. maddesinde, şefin, eğitim hastanelerinde sorumlu servis ve laboratuvar uzmanına verilen isim olduğu; 113. maddesinde, şefin, servis, klinik veya laboratuvarlarda çalışan personelin görev ve hizmetle ilgili hususlarda amiri olduğu; servis ve laboratuvarlarda mevcut bütün personel ile Bakanlıkça servislerine verilmiş her dereceden mesleki okul öğrencileri ve kursiyerlerin iş başında öğretim ve eğitimleriyle ilmi ve ameli bakımdan gelişmelerini, aralarında görev bölümünü ve çalışma düzenini sağlamak, yayın yapmalarına yardım etmek ve diğer şubelerle ilişkiler kurmakla yükümlü olup, bunların ve hasta bakımı hizmetlerinin düzenli olarak yürütülmesinden, bölümlerinde disiplinin sağlanmasından ve temizliğinden baştabibe karşı sorumlu oldukları hükme bağlanmış; 114. maddede de, şeflerin görev ve yetkileri 9 fıkra halinde sayılmıştır. Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin 6. fıkrasında, birim, kurumlarda asistan yetiştirilen servis ve laboratuvarlar olarak tanımlanmış; aynı maddenin 8. fıkrasında da, şefin, kurumlardaki birimlerin sorumlusunu ve birimi yöneten uzmanı ifade ettiği belirtilmiştir.
Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 117. maddesinde ise, şef yardımcılarının görev ve yetkileri düzenlenmiş ve şef yardımcılarının, servis, poliklinik, ameliyathane, doğum salonu ve laboratuvarlarda şeflerin yardımcısı olan kişiler oldukları belirtildikten sonra, bu kişilerin, herhangi bir sebeple geçici olarak şeflerin bulunmadığı hallerde onların görevlerini üzerlerine alacakları; servis ve laboratuvar şeflerinin yönetimi altında bilimsel usul ve vasıtalarla tetkik, tedavi, ameliyat ve müdahalelerde şefe yardım edecekleri; uzmanlık eğitimi görenlerin yetiştirilmesinde şeflere yardımcı olacakları; ayrıca, uzmanlık eğitimi görenlerin ve diğer görevlilerin servis, poliklinik, ameliyathane, doğum salonu ve laboratuvarlardaki hizmetlerinde (bu kişilerin) amiri oldukları hükme bağlanmış; Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin 3. Maddesinin 9. fıkrasında, şef yardımcısının, şefe yardımcı olan uzmanı ifade ettiği belirtilmiş; aynı maddenin 10. fıkrasında da başasistan, “şef ve şef yardımcısının yönetiminde asistan yetiştirmeye yardımcı olan uzman” şeklinde
tanımlanmıştır.
Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 15. maddesine göre, asistan yetiştirmeye yetkili uzmanların (şef, şef yardımcısı ve başasistanlar) niteliklerini “saptamak” Tababet Uzmanlık Kurulunun görevleri arasında yer aldığından, herhangi bir tıp dalında uzman olacakların aynı kural ve koşullarda yetişmelerini sağlamak amacıyla hazırlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin ilgili maddelerinde yapılacak değişikliklerin, anılan Yönetmeliğin 6. Maddesi uyarınca Bakanlığın çağrısı üzerine toplanacak Tababet Uzmanlık Kurulunda öncelikle incelenmesi ve eğitim personelinin niteliklerini saptamakla görevli Kurulun bu alanda yapılacak değişiklikleri de belirlemesi gerektiği açıktır. Bu durum, Tüzüğün 15. maddesinde yer alan amir hükmün zorunlu bir sonucudur. Tababet Uzmanlık Tüzüğü ile geniş yetkilerle donatılmış bir Kurulun saptamaları ve kararı olmaksızın Sağlık Bakanlığınca doğrudan yapılan düzenlemeler yetki unsuru yönünden hukuka aykırıdır. Gerçekten de Tababet Uzmanlık Kurulunun asistan yetiştirmeye yetkili sağlık kurum ve birimleri ile uzmanların (şef, şef yardımcısı ve başasistanlar) niteliklerini “saptamak”la görevlendirilmesi; bu konudaki asıl yetkinin adıgeçen Kurula ait olduğunu ve Sağlık Bakanlığının işlevinin koordinatörlükle sınırlı bulunduğunu göstermektedir. Kurula tanınmış bir yetkinin doğrudan Sağlık Bakanlığınca kullanılması, yetki gaspı olarak nitelendirilebilecek ağır bir yetkisizlik durumunu oluşturmaktadır.
Tababet Uzmanlık Kurulunun yıllardır toplantıya çağrılmayıp işlevsizleştirilme çabası da; mevcut üst hukuk normları çerçevesinde düzenleyici işlem yapılması zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, aksine Bakanlığın yetki gaspını, Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 15. maddesi hükmünü yok sayan hukuk dışı yaklaşımını belirginleştirmektedir.
Nitekim, şef ve şef yardımcısı yönetiminde asistan yetiştirmeye yardımcı olan başasistanlarla ilgili düzenleyici bir işleme karşı açılan davada, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 4.5.2001 günlü, E:1999/362, K:2001/432 sayılı kararıyla, Tababet Uzmanlık Kurulunun görüş ve kararı olmaksızın, tıpta uzmanlık eğitiminde görevli başasistanlarla ilgili düzenlemenin doğrudan Sağlık Bakanlığınca yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığına karar verilmiştir. Dairemiz ve Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararları üzerine, 28.4.2001 günlü, 24386 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve asistan yetiştiren uzmanların nitelikleriyle ilgili yeni hükümler içeren Tababet Uzmanlık Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin, Bakanlıkça toplantıya çağrılan ve 23.3.2001 tarihinde toplanan Tababet Uzmanlık Kurulu kararı esas alınarak hazırlanıp yayımlandığı da görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu Yönetmelik değişikliği ile tıpta uzmanlık eğitimi alanında getirilen düzenlemelerin Tababet Uzmanlık Kurulunun yukarıda sayılan görev konularına ilişkin bulunduğu; idarece sözkonusu yönetmelik değişikliği sırasında Tababet Uzmanlık Kurulunun yönetmelikle düzenlenen hususlarda görüş ve kararının alınmadığı dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşılmaktadır. 1219 sayılı Yasa doğrultusunda Tüzükle oluşturulan Tababet Uzmanlık Kurulunun, tıp uzmanlığı eğitiminde yetkili kılınacak sağlık kurum ve birimleri ile asistan yetiştirmeye yetkili uzmanların niteliklerini saptayan bir kararı olmaksızın Sağlık Bakanlığınca çıkartılan dava konusu Yönetmelik, 1219 sayılı Yasayla tıpta uzmanlık konusunda getirilmiş bulunan düzenleme ile Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 15. maddesini tümüyle gözardı etmesi nedeniyle yetki yönünden hukuka aykırı bulunmaktadır.
Öte yandan, dava konusu Yönetmelik hükmüne dayalı olarak şef kadrolarına hiçbir atama yapılmadığı davalı idare temsilcisinin duruşma esnasındaki beyanlarından anlaşıldığından, davanın atamalarla ilgili kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinin iptaline, atamalarla ilgili kısım hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına, aşağıda dökümü gösterilen …-TL yargılama giderleri ile … -TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, noksan olan …-TL posta pulu ücretinin davacıya tamamlattırılmasına, 15.5.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.