Danıştay Kararı 5. Daire 1998/3668 E. 1999/287 K. 11.02.1999 T.

5. Daire         1998/3668 E.  ,  1999/287 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/3668
Karar No: 1999/287

Temyiz isteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf: …

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: … Vergi Dairesinde servis şefi olarak görev yapan davacının, vergi denetmen raporuna göre mükellef vergi borcunun zamanaşamına uğramasında sorumlu bulunduğundan bahisle, zamanaşımına uğrayan gelir vergisi, fonlar ve kaçakçılık cezaları ile gecikme faizleri toplamının ilgili kanun hükümleri uyarınca biray içinde ödenmesi, aksi takdirde alacağın cebren tahsili yoluna gidileceğine ilişkin yazının iptali istemiyle açtığı dava, İdare Mahkemesinin temyize konu kararıyla bu yazının adı geçenin borcunun bildirilmesi niteliğinde olduğu, maaşından herhangi bir kesinti yapılmadığından bu haliyle idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemin bulunmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmiştir.
Davaya konu yazıda belirtilen tutarın 1 aylık süre içinde ödenmemesi halinde ilgili hakkında cebren tahsil yoluna gidileceğine göre, davacının menfaatini ihlal eden ve icrai nitelikte bulunan bu işlem idari davaya konu edilebileceğinden işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken davanın incelenmeksizin reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, temyiz isteminin kabulü edilerek işin esası hakkında karar verilmek üzere kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince dosyanın tekemmül ettiği görülerek yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği düşünüldü:
Dava; … Vergi Dairesinde Servis Şefi olarak görev yapan davacıdan, devlet alacağının zamanaşımına uğramasına neden olduğu gerekçesiyle toplam …- lira devlet zararının bir ay içerisinde müteselsil sorumluluk çerçevesinde tahsil edilmesi gerektiğini bildiren 23.12.1997 günlü, 31747 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemin, Vergi Denetmeni tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapor gereğince mükellef vergi borucunun zamanaşımına uğramasında sorumlu olduğu gerekçesiyle, meydana gelen zararın, tahsil edilmesinin bildirilmesine ilişkin bir işlem olduğu; davacının maaşında bu konuda herhangi bir kesinti yapılmadığı; bu haliyle ortada idari davaya konu olabilecek, davacının menfaatini ihlal edecek, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemin bulunmadığı gerekçesiyle dava 2577 sayılı Yasanın 15. maddesi 1/b bendi uyarınca incelenmeksizin reddedilmiştir.
Davacı; işlemle menfaatinin ihlal edildiğini, kesin bir işlem olduğunu; sorumluluğu bildirilerek bu paranın ödenmesinin kendisinden istenildiğini öne sürmekte ve anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Dava konusu edilen 29.12.1997 günlü işlemle, bir vergi mükellefinin vergi borcunun zamanaşımına uğramasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle, vergi, ceza ve hesaplanacak gecikme faizlerinin bu yazının tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde ödenmesi davacıdan istenilmiştir. Bu işlem Vergi Denetmenince yapılan inceleme soruşturma sonucunda düzenlenen rapora dayanmaktadır. Soruşturma, bir vergi mükellefinin 1989 takvim yılı için Takdir Komisyonu kararına göre tarh edilen vergi ve cezalarının, sözkonusu Takdir Komisyonu kararının mükellefe geç tebliğ edilmesi sonucu zamanaşımına uğratılmasına neden olan Vergi Dairesi personeli hakkında yapılmış olup bu suretle ortaya çıkan hazine zararının 1050 sayılı Muhasebi-i Umumiye Kanununun 13. maddesi ile Vergi Daireleri Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Yönetmeliğin 22, 23 ve 24. maddeleri uyarınca aralarında davacının da bulunduğu memurlara müteselsilen ödettirilmesi sonucunu içermektedir. Dava konusu edilen ve yukarıda içeriği açıklanan işlemde de İnceleme ve Soruşturma Raporunda belirtilen Kanun ve Yönetmelik hükümlerine dayanılmıştır.
Dava konusu işlemin nitelendirilebilmesi için, idarece dayanılan kurallarla, ilgili diğer kuralların birlikte incelenip-değerlendirilmesi gerekmektedir.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 13. maddesinde; “Varidat ve masraf tahakkuk memurları ile muhasipler tanzim ettikleri evrakın sıhhatından ve kavanine mutabakatından mesuldürler. Memurların, kanuna muhalefetten bahisle ifasından imtina ettikleri tediyatın icrası amiri italar tarafından tahriren tebliğ olunursa mesuliyet emri veren amiri italara raci olur.
İkinci derecede amiri italar ile varidat ve masraf tahakkuk memurlarının hatalarından mütevellit zararı tazmin ile mükellef tutulmaları Divanı Muhasebatça bil muhakeme verilecek karara mütevakkıftır. Ancak hüküm suduruna kadar mütehakkık zararın teminine lüzum görüldüğü takdirde hazine namına Divanı Muhasebatça müracaat tarihinden itibaren azami bir hafta zarfında icra dairesinden ihtiyati haciz kararı talep edilmek şartıyla bu memurların istihkaklarının tevfik ve mallarının ahara satılmasına veya nakledilmesine mümanaat hususunda Maliye Vekaleti salahıyettardır.” hükmü yer almıştır. Bu hükümlerin değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere madde kapsamında olanlar varidat ve masraf memurları ve muhasipler olup bunlar tanzim ettikleri evrak nedeniyle sorumluluk almakta ve ortaya çıkan zararı ödemekle yükümlü tutulmaları ancak Sayıştay’ca yapılacak yargılama sonunda verilecek karara bağlı bulunmaktadır.
Davacı görev ünvanı itibariyle sözkonusu madde kapsamında olmadığı gibi idarece dava konusu işlemin tesisine esas alınan husus, takdir komisyonu kararının mükellefe geç tebliğ edilmesi eylemi olup, ortada tanzim edilmiş bir belge ve bu belge nedeniyle Sayıştay’ca yapılacak bir yargılama sözkonusu değildir.
Öte yandan 178 sayılı, Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 14. maddesinde yer alan, “… Vergi dairelerinin kuruluş, görev yetki ve çalışmalarına ilişkin usul ve esasları ile gelirler bölge müdürlükleri ve defterdarlıklarla ilişkileri Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü uyarınca hazırlanan ve 24.12.1994 tarihli 22151 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Vergi Daireleri Kuruluş ve Görevleri Yönetmeliği”nin 22, 23. ve 24. maddelerinde Vergi Dairelerinde Görevli, Müdür Yardımcıları, Servis Şefleri, Gelir Uzman ve Uzman Yardımcıları ile Memurların hangi hallerde sorumlu olacakları belirtilmiş olmakla birlikte bu sorumluluğun yaptırımının ne olduğu ve hangi usul ve yöntemle ortaya çıkarılıp giderileceği konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Devlet Memurları Kanununun 12. maddesinde ise; Devlet Memurları görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.
Devlet Memurlarının kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.
Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul edilmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.” hükmüne yer verilmiştir. Maddenin 1. fıkrası devlet malının korunmasıyla ilgili olup 2. fıkrası idare zararının ödenmesine ilişkindir. Bu fıkrada devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idarenin zarara uğraması halinde bu zararın ilgili memur tarafından ödenmesi kabul edilmiştir. 2. fıkrada ödemeye esas alınan “rayiç bedel” ölçütü bu kavramın anlamı itibariyle maddenin 1. fıkrasında belirlenen “devlet malı” kavramı ile bir bağlantı ve ilgiyi ortaya koymakta ise de bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak verilen yargı kararlarında, “rayiç bedel” kavramı geniş olarak yorumlanmış ve devlet memurunun her türlü eylemi ile kasıt, kusur, ihmal ve tedbirsizlik sonucu idareye verdiği zararın gerçek bedeli olarak değerlendirilmiştir. 12. maddesinin 3. fıkrası zararın ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümlerin uygulanmasını öngörmektedir.
Konuya ilişkin düzenlemeler yapan yasalarda ve yönetmelikte, sorumluluğu saptanan Vergi Dairesi görevlilerinin sorumluluklarının hangi yaptırımı içerdiği ve ortada bir devlet zararı söz konusu ise bu zararın kendilerinden nasıl tahsil edileceği konusunda özel bir kural öngörülmediğine göre, uyuşmazlığın, yorumu ve uygulanması yargı kararları ile istikrar kazanmış bulunan Devlet Memurları Kanununun 12. maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu edilen işlemde yer alan, tebliğ işlemini zamanında yapmamak eylemi nedeniyle sebebiyet verdiği zararın ödenmesi, aksi halde alacağın cebren tahsili cihetine gidileceği yolundaki ifadenin zararın davacı tarafından rızaen bir ay içinde ödenmediği takdirde genel hükümler uygulanmak suretiyle tahsili cihetine gidileceği anlamını içerdiği ve bu haliyle de davaya konu edilen işlemin icrai nitelik (uygulanması zorunlu) taşımadığı ortadadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı karar sonucu itibariyle hukuka uygun bulunduğundan temyiz isteminin reddi anılan kararın onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunan davacı üzerinde bırakılmasına, 11.2.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.