Danıştay Kararı 5. Daire 1998/1619 E. 1999/1756 K. 26.05.1999 T.

5. Daire         1998/1619 E.  ,  1999/1756 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1998/1619
Karar No: 1999/1756

Davacı: …
Vekili: …
Davalı: Milli Eğitim Bakanlığı

Davanın Özeti: Milli Eğitim Bakanlığı … Başkanlığında Uzman olan davacı, eski görevi olan Daire Başkanlığından alınmasına esas olan soruşturmalardan aklanmış olarak çıktığından bahisle itibarının iadesi için eski görevine eşdeğer bir görev ya da Ataşelik-Müşavirlik kadrolarından birine atanması talebinin zımnen reddine dair işlemin iptali istenmektedir.

Savunmanın Özeti : Hakkında soruşturmalar yapılıp raporlar düzenlenen, yargılanmak üzere tutuklanan ve hizmet nedeniyle emniyeti suistimal ve evrakta sahtekarlık suçlarından yargılanan davacının adli yargılama sonucu delil yetersizliğinden beraat etmesinin görevden alınması konusundaki kesinleşmiş yargı kararını ortadan kaldırmayacağı, Daire Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın retle sonuçlandığı ve kesinleştiği; adıgeçenin Bakanlığın eğitim ve öğretim kurumlarında bulunan ders kitapları ile yönetici, öğretmen ve diğer personel ile öğrenciler için kaynak ve yardımcı ders kitaplarının basımı, dağıtımı, satın alımı gibi iş ve işlemlerinin çoğunluğu paraya bağlı olan Yayımlar Dairesi Başkanlığı gibi önemli bir görevden kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek alındığı, yani kesinleşmiş karara konu işlemin, davacının mahkumiyetine dayalı olmadığı; Devlet memurlarının resmi sıfatlarının gereği itibar ve güven duygusunu yitirmemeleri gerektiği; davacının cezalandırılabilmesi için yeterli olmayan delilleri ise idarenin her zaman değerlendirmeye tabi tutarak işlem tesis edebileceği, bu nedenle yersiz açılan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi: Davacının Daire Başkanlığı görevinden alınarak APK Uzmanlığına atanmasına ilişkin işleme karşı açtığı davanın retle sonuçlanması ve temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesi karşısında, adıgeçenin Daire Başkanlığı görevi ile hukuki bağı kesildiğinden, değişen koşullar karşısında bu göreve veya eşdeğer göreve atanması isteminin kabulü tamamıyla idarenin takdirinde olup, bu konuda idarenin yargı kararıyla zorlanamayacağı açık olduğundan davacının, göreve iade konusundaki isteminin reddi yolunda tesis edilen işlemde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediğinden davanın reddi gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Birbirine koşut hükümler taşıyan Anayasanın 125.maddesinin fıkrasının ilk cümlesi ile 2577 sayılı yasanın 2.maddesi hükümlerine göre, yönetsel işlemler üzerindeki yargısal denetim, bu işlemlerin hukuka uygunluğunun saptanmasıyla sınırlıdır.
Kamu hizmetinin etkin ve verimli bir biçimde yürütülmesi için yönetimlere seçenek tanınan durumlarda, bu seçeneklerden birinin kullanımında tanınan takdir yetkisinin denetiminde, yargıya düşen görev,bu seçimin hukuka uygun olup olmadığının araştırılması ve saptanması çerçevesinde kalır. Yönetimi bu seçeneklerden birini seçmeye yada bu yetkisini bir kişiden yana kullanmaya zorlayacak şekilde yargı kararı verilmesi, yönetsel yargı yetkisinin kullanımı için çizilen yasal çerçeveyi aşar, olması gerekeni hüküm altına alma konumuna sokar.
Davacı, Daire Başkanı olarak görev yapmakta iken görevinden alınarak APK uzmanlığına atanmış ve bu işleme karşı açtığı dava reddedilerek kesinleşmiştir. Söz konusu işlemle, ilgilinin eski göreviyle eylemsel ve hukuki bağı kesilmiş ve dava konusu yapılarak iptali sağlanmamış olduğuna göre, eski görevine veya denk bir göreve yada yurt dışında durumuna uygun bir kadroya atanma isteğini yerine getirip getirmemek yönetimin takdiri içinde değerlendirilecek bir konuya dönüşmüştür. Açık bir hata durumunun bulunmadığı gözönüne alındığında, davalı yönetimin yargı yoluyla zorlanamayacağı açıktır.
Kaldı ki, davacının görevinden alınmasına yol açan işlem, görevini sürdürmesinde sakınca duymaya dayandırılmış ve davanın reddi yolundaki gerekçede, yargılama sonucuna göre ilgilinin görevine döndürülüp-döndürülmemesiyle ilgili bir açıklığa yer verilmeyerek ve işlemi salt soruşturma ve yargılamalara bağlamayarak, takdir yetkisinin hizmet ölçüleri ve kamu yararı gözetilerek kullanıldığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, dayanaktan yoksun davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince duruşma için önceden belli edilen 26.5.1999 günü davacı vekili Av. …’ın ile davalı idareyi temsilen Hukuk Müşaviri …’nın geldikleri görülerek Danıştay Savcısı … hazır olduğu halde açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten ve Savcının düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verildi. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler de incelenerek işin gereği düşünüldü:
Milli Eğitim Bakanlığı … Başkanlığı Uzmanı olan davacı, eski görevi olan Daire Başkanlığından alınmasına esas olan soruşturmalardan aklanmış olarak çıktığından bahisle itibarının iadesi için eski görevine eşdeğer bir görev ya da ateşelik-müşavirlik kadrolarından birine atanması talebinin zımnen reddine ilişkin işlemin; Bakanlık Müfettişlerince hazırlanıp Cumhuriyet Savcılığına gönderilen 10.8.1993 tarihli soruşturma dosyası hakkında takipsizlik kararı, 14.6.1994 tarihli soruşturma dosyası hakkında da beraat kararı verildiğini; görevden alınış gerekçesinin hukuken sona erdiğini ve idarenin de görevden alınmasına sebep gösterdiği husunun adli yargı kararı ile ortadan kalktığını öne sürerek iptalini istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Memurların Kurumlarınca Görevlerinin ve Yerlerinin Değiştirilmesi” başlıklı 76. maddesinde kurumların, görev ve ünvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilecekleri öngörülmüştür.
Anılan maddeyle idarelere kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Milli Eğitim Bakanlığı … Dairesi Başkanı iken … davasında yargılanması nedeniyle davacının 16.4.1994 günlü, 94/43092 sayılı müşterek kararname ile bu görevden alındığı ve APK Uzmanı olarak atandığı; bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın Danıştay Beşinci Dairesinin 16.11.1994 günlü, E:1994/4238, K:1994/5276 sayılı kararıyla reddedildiği, temyiz edilmesi üzerine davanın reddi yolunda verilen bu kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 2.5.1997 günlü, E:1995/219, K:1997/266 sayılı kararıyla onandığı; anılan kurulun 20.3.1998 günlü, E:1997/412, K:1998/130 sayılı kararıyla da karar düzeltme talebinin reddedilerek Danıştay Beşinci Dairesinin ret kararının kesinleştiği; …’da yapılan usulsüzlükler ve yolsuzluklarla ilgili olarak Bakanlık Müfettişleri tarafından 14.6.1993 ve 10.8.1993 tarihlerinde iki ayrı soruşturma yapıldığı; 10.8.1993 tarihli soruşturma dosyası hakkında takipsizlik kararı, 14.6.1994 tarihli soruşturma dosyası hakkında da beraat kararı verildiği; bunun üzerine eski görevine eşdeğer bir göreve atanma talebinde bulunan davacının bu isteminin reddi üzerine bakılan davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Davacının Daire Başkanı olarak görev yapmakta iken, bu görevden alınarak APK Uzmanlığına atanması ve bu işleme karşı açtığı davanın reddedilmesi ve kanun yollarından geçerek bu kararın kesinleşmesi karşısında, adıgeçenin eski göreviyle hukuki bağı kesilmiş bulunmaktadır. Bu durumda, davacının eski görevine veya denk bir göreve ya da yurt dışında durumuna uygun bir kadroya atanma isteği idarenin takdir yetkisi içinde değerlendirilebilecek bir husus olup, idarenin bu yolda işlem tesisi için yargı kararıyla zorunlu tutulmasına Anayasının 125/4. maddesi karşısında olanak bulunmadığı açıktır. Davacı kendisine isnat olunan fiillerden dolayı … Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan ceza yargılaması sonucu beraat etmiş olması nedeniyle eski görevine iade edilmesi konusunda hiçbir engel kalmadığını ileri sürmekte ise de; ceza yargılaması yapılmasının gerekliliğini sağlayan yasal koşullar ve esas alınan ilkeler ile görevden alma işleminde idarece kullanılan takdir yetkisinin yargısal denetimine esas alınan ilkelerin farklı olması nedeniyle, cezai yönden yaptırımı gerektirmeyen bir olayın, kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hizmetin korunması veya kamu görevlisinin etkin ve güvenilir biçimde hizmete devamının sağlanması yönüyle değerlendirilmesi mümkün olduğundan bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Öte yandan davacı, beraat kararında kendisi ile birlikte yer alan … Denetleme Kurulu Üyesi …’in Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü Şube Müdürlüğü görevinden alınıp başka bir göreve atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle … İdare Mahkemesinde açtığı davada verilen ret kararının, Danıştay Beşinci Dairesinin 1.4.1998 günlü, E:1997/382, K:1998/982 sayılı kararıyla, “adıgeçenin yargılanması sonucunda beraat kararı verildiğinin anlaşılması karşısında, dava konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden yeniden denetlenmesi ve bu denetleme sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” belirtilerek bozulduğunu iddia etmekte ise de; her iki davanın farklı nitelikte olması, başka bir deyişle …’in davasının tesis edilen naklen atanma işlemine ilişkin bulunması, bakılan davanın ise naklen atama işlemi tesis edilmemesinden kaynaklanması karşısında bu iddia da yerinde bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, haklı dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, noksan yatırılan …- liralık posta pulunun davacıya tamamlattırılmasına, 26.5.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.