Danıştay Kararı 5. Daire 1997/1268 E. 2000/434 K. 09.02.2000 T.

5. Daire         1997/1268 E.  ,  2000/434 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1997/1268
Karar No: 2000/434

Davacı: …
Vekili: …
Davalı: 1- … Bakanlığı
2- …

Davanın Özeti: Davacı; hakkındaki yargı kararının uygulanmadığından bahisle …- lira manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ortaklaşa ve dayanışmalı olarak ödenmesine hükmedilmesini istemektedir.

… Bakanlığı Savunmasının Özeti: Davacının, yargı kararı gereği eski görevine iade edildiği ve durumuna uygun bir göreve atanması yolunda çalışmalara başlandığı; çok kısa bir sürede de adı geçenin atamasının yapıldığı, olayda yargı kararının uygulanmamasının söz konusu olmadığı; bu nedenle haklı dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği yolundadır.

… ‘in Savunmasının Özeti: Savunma alınmamıştır.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: Davalı idarenin yargı kararının uygulanmasından kaçınma amacıyla işlem tesis ettiği yolundaki davacı savı yerinde görülmediğinden, haklı dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Davacı, … Vali Yardımcılığından … Vali Yardımcılığına atanması ile ilgili müşterek kararnamenin yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin yargı kararının uygulanmaması nedeniyle uğradığı manevi zarar karşılığı … liranın yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödenmesi isteğiyle … Bakanlığı ve Bakan …’e karşı dava açmıştır.
2577 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında “Danıştay …….kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştayda….maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği” öngörülmekte, 4’üncü fıkrasında da “mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde, ilgili idare aleyhine dava açabileceği gibi,kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de dava açılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Yargı kararını kasten yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine açılacak tazminat davası adli yargının görev alanı içindedir. Ancak, olayda, yargı kararının kasten yerine getirilmediği yolunda bir iddia bulunmamasına göre, yukarıda sözü edilen 3’üncü fıkra gereğince, uyuşmazlık …Bakanlığına hasren incelenmiştir.
Davacının … Vali Yardımcılığından … Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin müşterek kararnameye yönelik olarak açtığı davada Beşinci Dairece verilen yürütmenin durdurulması isteğinin reddine ilişkin karar İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 21.2.1997 günlü ve E.1997/37 itiraz sayılı kararı ile kaldırılarak, adı geçenin II.Grup hizmetine giren bir göreve atanması gerekirken III.sınıf il vali yardımcılığına atanmasında mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Dosyadaki bilgilerden, bu kararın davalı idareye 26.3.1997 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 11.4.1997 tarihinde … Vali Yardımcılığına iade edildiği, 26.6.1997 günü Başbakanlığa sunulan, ancak, hükümet değişikliği nedeniyle iade edilen kararnamenin 18.7.1997 günü çıkarılarak, yargı kararının yerine getirildiği ve … İli Vali Yardımcılığına atandığı anlaşılmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 21.2.1997 günlü kararı ile davacının … Vali Yardımcılığından, … Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin müşterek kararnamenin yürütülmesi durdurularak, (adı geçen hakkında yeni bir işlem yapılmasını gerektiren bir gerekçe ile) II.Gurup hizmetine giren bir göreve atanması gerektiği belirtilmiştir.
İdarenin, yargı kararlarının gerekçesine uygun işlem yapması gerektiğinde kuşku yoktur. Ancak olayda, II. Grup hizmetine giren bir göreve atama, yeni bir incelemeyi ve Yasada öngörülen usule uyularak müşterek kararname çıkarılması ile mümkün olabilecektir. İdare de olayın bu niteliğini gözönüne alarak duran müşterek kararnameyi dikkate alarak adı geçeni eski görev yerine başlatmış, daha sonra, II.gurup hizmetindeki göreve atama konusundaki incelemeyi yaparak görev yerini belirleyip ilgili makamların oluru alınarak kararname çıkarılması sağlanmıştır.
Olayın bu oluşuna göre, yargı kararının uygulanmamış olmasından söz edilemeyeceğinden hukuki dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Davacı; … Vali Yardımcılığı görevinden alınarak … Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin 2.9.1996 günlü, … sayılı Müşterek Kararnamenin iptali istemiyle açtığı davada Danıştay Beşinci Dairesince verilen yürütmenin durdurulması isteminin reddi yolundaki karara karşı yaptığı itirazı kabul ederek yürütmenin durdurulması yolunda Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen 21.2.1997 günlü, YD. İtiraz No:1997/37 sayılı karar gereğince II. Grup hizmete dahil bir göreve atanması gerekirken eski görevi olan … Vali Yardımcılığına iade edilmesi üzerine; anılan kararın uygulanmadığından söz ederek uğradığını ileri sürdüğü manevi zarara karşılık …- lira manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 4001 sayılı Yasa ile değişik 28/4. maddesinde; “Mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
… Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kural olarak, kurum aleyhine açılabileceğine ve kurumun genel hükümlerine göre sorumlu personele rücu hakkının saklı tutulduğuna işaret edildikten sora, olayda kamu görevlisinin şahsi kusuruna dayanılarak anılan görevli aleyhine de dava açıldığından, davanın bu kısmının adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Belirtilen durumda; kamu görevlisinin kişisel kusuru nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmini amacıyla açılan davada görevli yargı yeri Adli Yargı olup; davalılar arasında … Bakanlığı da gösterilmiş olduğundan, dönemin … Bakanı olan ve davacı tarafından davalı konumunda gösterilen …’e tebligat yapılmasına gerek görülmeksizin dosya tekemmül ettirilerek işin esasına geçildi:
Olayda; … Vali Yardımcısı olarak görev yapmakta iken 2.9.1996 günlü, 96/46107 sayılı müşterek kararname ile … Vali Yardımcılığına atanan davacının, anılan işleme karşı açtığı davada Danıştay Beşinci Dairesinin 23.12.1996 günlü, E:1996/2537 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması isteminin reddedildiği; bu karara itiraz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 21.2.1997 günlü Y.D. İtiraz No:1997/37 sayılı kararıyla itiraz kabul edilerek dava konusu işlemin “davacının II. Grup hizmetine giren bir göreve atanması gerekirken, III. sınıf il vali yardımcılığına atanmasında mevzuata uyarlık görülmediği” gerekçesiyle yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği, anılan kararın uygulanması amacıyla davacının 11.4.1997 günlü … Bakanı Oluru ile eski görevi olan … Vali Yardımcılığı görevine iade edildiği; davacının bu işleme karşı açtığı davada … İdare Mahkemesince … günlü, E:… sayılı kararıyla yürütmenin durdurulmasına karar verildiği; bilahare aynı Mahkemenin 27.5.1998 günlü, E:1997/337, K:1998/543 sayılı kararıyla sözü edilen işlemin iptal edildiği; bu arada; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun yürütmenin durdurulması yolundaki kararı üzerine eski görevi olan … Vali Yardımcılığına iade edilen davacı hakkında bu sefer göreve iade işleminin yürütülmesinin durdurulması yolundaki … İdare Mahkemesi kararı üzerine iki yargı kararının nasıl uygulanacağı konusunda idarede tereddüt oluştuğu ve … Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin görüşüne başvurulduğu; Hukuk Müşavirliğinden alınan 17.6.1997 günlü, 1829 sayılı yazıda; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen kararın icabına uygun davranılarak ilgilinin müşterek kararname ile II. Grup eşdeğer bir göreve atanmasının hukuksal açıdan daha uygun bir işlem olacağının belirtilmesi üzerine davacının, anılan karar gerekçesine uygun olarak II. sınıf illerden olan …’a Vali Yardımcısı olarak atanmasının planlandığı ve buna ilişkin kararnamenin 26.6.1997 tarihinde Başbakanlığa sunulduğu, ancak Hükümet değişikliği nedeniyle yeniden incelenmek üzere 1.7.1997 tarihinde bu kararnamenin … Bakanlığına iade edildiği; anılan kararnamenin 4.7.1997 tarihinde Başbakanlığa tekrar gönderildiği ve davacının 18.7.1997 günlü, … sayılı müşterek kararname ile kıdemine uygun … Vali Yardımcılığı görevine atandığı; bu arada, davacının … Vali Yardımcılığından alınarak … Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin 2.9.1996 günlü birinci işlemin Danıştay Beşinci Dairesinin 16.9.1997 günlü, E:1996/2537, K:1997/1719 sayılı kararıyla; alt grup hizmetlerinde noksan süresi bulunmayan davacının, Mülki İdare Amirleri Atama, Değerlendirme ve Yerdeğiştirme Yönetmeliğinin 14. maddesinin (c) fıkrası gereğince Eşdeğer Görev Cetvelinde de düzenlendiği şekliyle II. Grup Hizmetinde bir göreve atanması gerekirken, II. Grup Hizmeti içinde sayılmayan III. sınıf il vali yardımcılığına atanmasında mevzuata uyarlık bulunmadığı” gerekçesiyle iptal edildiği, dava dosyasının ve Dairemizin 1998/4753 esas sayısına kayıtlı dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
Mülki İdare Amirleri Atama, Değerlendirme ve Yerdeğiştirme Yönetmeliğinin “Grup Hizmetinde Fazla Geçirilen Süreler” başlığını taşıyan 24. maddesinde; “Grup hizmetleri için tespit edilen en az hizmet süresini doldurarak üst grup hizmetlere geçmek için gerekli şartları haiz olan meslek mensuplarının; herhangi bir sebeple üst grup hizmetlere atanamaması halinde, bulundukları grup hizmetinde geçirdikleri fazla süreler; I. grup hizmet hariç diğer üst grup hizmetlerinden sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan madde hükmü gereği; davalı idarenin, görev yaptığı yerde en az hizmet süresini doldurmuş olsa bile bir mülki idare amirinin görev yerini değiştirme konusunda takdir yetkisinin bulunduğu ve bu yönde yargı kararıyla zorlanamayacağı açıktır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun; davacının itirazının kabulü ile dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulması yolundaki kararı ve Danıştay Beşinci Dairesinin anılan işlemin iptali yolundaki kararı; davacının … Vali Yardımcılığı görevinden alınması işlemiyle ilgili herhangi bir hukuksuzluğun tespitine yönelik bir gerekçe içermemekte olup; davacının atandığı yer bakımından Yönetmelik hükümlerine aykırılık bulunduğu gerekçesine dayanmaktadır.
Bu durumda; davalı idarenin, yukarıda sözü edilen yargı kararları üzerine davacıyı eski görevi olan … Vali Yardımcılığına atayabileceği gibi; adı geçeni … Vali Yardımcılığı görevinden alma iradesinin bulunması halinde; karar gerekçelerine uygun bir göreve atamak durumunda olacağı ortadadır. Ancak bu halde, davacının durumuna uygun bir göreve atanmasına ilişkin kararnamenin makul sürede düzenlenerek onaylanması zorunludur.
Öte yandan, yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin “Yerdeğiştirme Zamanı” başlıklı 15. maddesinde; “Hizmet gerekleri ve idari zorunluluklar dışında yerdeğiştirmeler yılda bir defa yapılır. Yerdeğiştirme kararnamesi; yerdeğiştirecek meslek mensuplarının en geç Eylül Ayı içinde yeni yerlerinde görevlerine başlayabilecek zamana göre düzenlenir.” hükmü yer almıştır.
Olayda; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararı üzerine davacının, Bakan Onayı ile … Vali Yardımcılığına iade edildiği ve karar gerekçesinde yer alan ve durumuna uygun bir göreve; kararname hazırlanması için gerekli aşamalar geçirilerek makul sürede atandığı anlaşılmış olup; bu durum karşısında davalı idarenin yargı kararını uygulamayarak davacının manevi tazminata konu olabilecek şekilde elem ve ızdırap duymasına yol açan bir eyleminin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; davanın …’e yönelik kısmının görüm ve çözüm yeri Adli Yargı olduğundan bu kısmın görev yönünden reddine … Bakanlığına yönelik olan ve haklı dayanaktan yoksun bulunan kısmının ise reddine, fazladan alınan …- lira nisbi harcın isteği halinde davacıya iadesine, noksan yatırılan …- liralık posta pulunun davacıya tamamlattırılmasına, 9.2.2000 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmakta ve 138. maddesinin son fıkrasında “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” yolunda açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 4001 sayılı yasayla değişik 1. fıkrasının birinci tümcesi de “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur” şeklindeki kuralıyla Anayasanın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine uygun bir düzenleme getirmektedir. Sözkonusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını “aynen” ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
Olayda, … Vali Yardımcılığından … Vali Yardımcılığına atama işlemine karşı, “II. Grup hizmetine giren bir göreve atanması gerekirken, III. Sınıf olan … Vali Yardımcılığına atanmasında mevzuata uyarlık görülmediği” gerekçesiyle Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca yürütmenin durdurulması kararı verilen davacının, idarece, anılan karar üzerine … Vali Yardımcılığına atandığı anlaşılmaktadır.
Yargı kararı uyarınca 2’nci sınıf bir göreve atanması gereken davacı, 3. sınıf bir görevde bırakılmış; yargı kararının uygulanmasından idarece kaçınılmıştır.
Açıklanan nedenle yargı kararı gereğinin yerine getirmeyip, ağır hizmet kusuru işleyen idarenin, davacının uğradığı manevi zararı tazmin etmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.