Danıştay Kararı 5. Daire 1996/2957 E. 1997/546 K. 11.03.1997 T.

5. Daire         1996/2957 E.  ,  1997/546 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No: 1996/2957
Karar No: 1997/546

Temyiz İsteminde Bulunan (Taraflar):
1-(Davacı ) : …
Vekili: …
2-(Davalı ): Bayındırlık ve İskan Bakanlığı

İsteğin Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının dilekçelerde yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Davalı İdarenin Savunmasının Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.

Davacının Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı: …
Düşüncesi: Davacı, … Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü görevinden alınarak, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine mühendis olarak atanmasına ilişkin 1.3.1996 günlü işlemin iptali isteğiyle dava açmıştır.
… İl Müdürü iken 17.4.1992 günlü kararname ile görevinden alınan …’nın açtığı davada Danıştay Beşinci Dairesince verilen 1.9.1992 günlü yürütmenin durdurulması kararı üzerine adı geçen kişi 14.2.1993 günlü işlemle … İl Müdürlüğüne atanmış, davanın esası hakkında verilen iptal kararının, temyizi isteğinin de reddi üzerine, bu kez yargı kararının uygulandığından bahisle davacı görevinden alınarak … bu göreve atanmıştır.
Yürütmenin durdurulması kararı üzerine, … İl Müdürlüğüne atanması gerekirken … İl Müdürlüğüne atanmış olan … bu uygulamayı, hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, dava konusu etmemiş olmakla, … İl Müdürlüğüne atanmasını benimsemiştir. İptal davaları ile idarenin hukuka uygun davranması amaçlanmakta ve bu davaların esası hakkında karar verilebilmesi için davanın açılması sırasında var olan menfaat ihlali yeterli görülmekte, menfaat ihlali halinin davanın sonuna kadar devamı aranmamaktadır. Bu nedenle, bir işlemin hukuka aykırılığının saptanarak iptal edilmesi ile bu iptal kararının uygulanma şeklini her olayın özelliğine göre ayırarak değerlendirmek gerekir. Belirtilen duruma göre, …’nın açtığı davada, başlangıçta var olan menfaat ihlali esas alınarak verilen iptal kararının, adı geçenin … İl Müdürlüğüne yapılan atanması üzerine ihtilaf çıkarmaması nedeniyle uygulama niteliği yoktur. Davacının, iptal kararını uygulamak amacı ile görevden alındığı iddiası kabul edilemeyeceğinden, … İl Müdürlüğü görevinden alınma işlemi hukuka aykırıdır.
Açıklanan durum karşısında, davanın, davacının İl Müdürlüğü görevinden alınma işlemine yönelik kısmını reddeden İdare Mahkemesi kararına karşı, davacı tarafından yapılan temyiz isteğinin kabul edilerek Mahkeme kararının bu kısmının bozulması, davacının mühendis olarak atanmasına ilişkin işlemi iptal eden kısmına karşı davalı idare tarafından yapılan temyiz isteğinin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
Davacı, … Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü görevinden alınarak Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine Mühendis olarak atanmasına ilişkin 1.3.1996 günlü işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
… İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; olayda … Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğünde mühendis olarak görev yapan davacının il müdürü …’nın görevden alınmasıyla boşalan il müdürlüğü görevine atandığı, …’nın görevden alınmasına ilişkin işleme karşı açtığı davada Danıştay Beşinci Dairesince verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar uyarınca … Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü görevine başlatıldığı, aynı davada Danıştayca verilen 3.11.1993 günlü, E:1993/2603, K:1993/4111 sayılı iptal kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 29.12.1995 günlü, E:1994/50, K:1995/1030 sayılı kararıyla onanması üzerine, bir başka deyişle, önceki il müdürü hakkında verilen kararın kesinleşmesi beklenildikten sonra, yargı kararının uygulanması amacıyla …’nın eski görevi olan … Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü görevine atanarak yerine atanan davacının bu görevden alınıp Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine mühendis olarak atandığının anlaşıldığı; belirtilen duruma göre, davacının il müdürlüğü görevinden alınmasının idare açısından hukuki bir zorunluluk olduğu ve adı geçenin bu görevde başarılı olması veya olmamasının Anayasanın 138. maddesi ile 2577 sayılı Yasanın 28. maddesi karşısında, sonuca etkisinin olmaması nedeniyle dava konusu edilen işlemin davacının il müdürlüğü görevinden alınmasına ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan davacının yargı kararı üzerine görevden alınmasından sonra bir başka il müdürlüğüne veya eşdeğer bir göreve atanıp atanmamasının idarenin takdir yetkisi içinde değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu; buna karşılık iptal kararlarının “işlemin tesis edildiği tarihten itibaren hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldıracağı” yolundaki temel ilke gereğince, davacının il müdürlüğüne atanmasından önceki görevi olan aynı il müdürlüğündeki mühendis kadrosuna atanması gerekirken Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine mühendis olarak atanmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin, davacının il müdürlüğü görevinden alınmasına ilişkin kısmına yönelik iptal isteminin reddine; Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine Mühendis olarak atanmasına ilişik kısmının ise iptaline hükmedilmiştir.
Davacı; kararın redde ilişkin kısmının usul ve hukuka aykırı olduğunu, davalı idare ise davacının il müdürlüğü yaptığı bir yerde mühendis olarak çalışmasının uygun görülmemesi nedeniyle Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine atandığını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Danıştay’ın otuz seneyi aşan istikrar kazanmış içtihatlarına göre, yürütmenin durdurulması kararları dava konusu idari işlemin uygulanmasını durduran, başka bir deyimle onun icrailik niteliğini askıya alan ve söz konusu işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlayan geçici nitelikte kararlardır. Eğer bireysel bir idari işlemin yürütülmesi durdurulmuş ise idare, bireyin eski hukuki durumunu kazanması için gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür.
Anayasanın 138/sonuncu ve 2577 sayılı Kanunun 28. maddelerine göre, yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlar, iptal kararları gibi idarece uyulması ve bu kararların gereklerine göre işlemde veya eylemde bulunulması gereken yargısal kararlardır.
… İl Müdürü iken 17.4.1992 günlü kararnameyle görevinden alınan …’nın açtığı davada Danıştay Beşinci Dairesince verilen 1.9.1992 günlü yürütmenin durdurulması kararı üzerine dosya içeriğindeki bilgilere göre bu kararın uygulanması amacıyla adı geçen kişi 14.2.1993 günlü kararnameyle … İl Müdürlüğü görevine atanmış ve daha sonra 5.10.1993 günlü kararnameyle bu görevinden de alınarak 11.10.1993 günlü Bakanlık işlemiyle Yapı İşleri Genel Müdürlüğü mühendisliğine atanmış olup, ilgili Danıştay Beşinci Dairesince verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine eski görevine iade edilmesi gerekirken … İl Müdürlüğü görevine atanmasına karşın, bu uygulama işlemini dava konusu etmediği gibi daha sonra bu görevinden alınıp, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü mühendisliğine atanmasına ilişkin işleme karşı da dava açmadığından, hakkındaki uygulama işlemini kabul ettiği ve böylece … İl Müdürlüğü görevi ile hukuki bağının kesildiği açık bulunmaktadır.
Bilindiği gibi iptal davaları ile idarenin hukuka uygun davranması amaçlanmakta ve bu davaların esasının incelenebilmesi için davanın açıldığı tarihte var olan menfaat ihlali hali yeterli görülerek bu durumun davanın sonuna kadar devam etmesi şartı aranmamaktadır. Ancak bir işlemin hukuka aykırılığının tesbit edilerek iptal edilmesi ile bu iptal kararının uygulanma şeklini her olayın özelliğine göre inceleyip değerlendirmek gerekmektedir.
Olayda … hakkındaki yürütmenin durdurulması kararı idarece, kendi anlayışı içinde, … İl Müdürlüğüne atanmak suretiyle uygulanmış olup, her nekadar bu uygulama yürütmenin durdurulması kararlarının yukarıda açıklanan hukuki sonuçlarına tam olarak uygun değil ise de, ilgili bu atamayı dava konusu etmediği gibi daha sonra bu görevinden alınarak mühendisliğe ataması işlemini de dava konusu etmemiş olduğundan, idarenin iptal kararını uygulama yükümlülüğü bulunduğundan söz etmeye olanak yoktur.
Bu itibarla davacının, … hakkındaki iptal kararının uygulanması amacı ile görevden alınması yolundaki işlemde hukuka uyarlık olmayıp davanın reddi yönündeki idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın redde ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, kararın belirtilen sonucuna göre davalı idarenin temyiz isteminin reddine, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, kullanılmayan …- lira yürütmenin durdurulması harcı ile …- lira posta pulu ücretinin isteği halinde davacıya iadesine, 11.3.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(X)- KARŞI OY –
İptal davalarında idari işlemin iptali yolunda verilen kararların idari işlemin tesis edildiği tarihe kadar geriye yürüyeceği, başka bir ifadeyle, anılan tarihe kadar hukuki etkilerini göstereceği idare hukukunun artık tartışılmasına dahi gerek görülmeyen önemli ilkelerinden birisidir. Bu nedenle iptal edilen işleme dayanan, onunla doğrudan doğruya ilişkisi bulunan idari işlemlerin de iptal kararından etkilenmesi, müteessir olması kaçınılmazdır.
… Bayındırlık ve İskan Müdürü olan … adlı şahsın 17.4.1992 günlü, 92/39598 sayılı müşterek kararnameyle bu görevden alınarak yerine 20.5.1992 günlü, 92/40105 sayılı kararnameyle davacının atandığı; …’nın açtığı davada Danıştay 5. Dairesince müşterek kararnamenin yürütülmesinin durdurulması yolunda verilen 1.9.1992 günlü, E:1992/2607 sayılı karar üzerine idarenin adı geçeni anılan kararın uygulanması zımnında 14.2.1993 tarihinde 93/41318 sayılı kararnameyle … İl Müdürlüğüne, 5.10.1993 günlü kararnameyle de bu görevden alarak mühendisliğe atadığı; …’nın … Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünden alınmasına ilişkin müşterek kararnamenin iptali yolunda Danıştay 5. Dairesince verilen 3.11.1993 günlü, E:1992/2607, K:1993/4111 sayılı kararın, idarenin temyiz başvurusu reddedilerek Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 29.12.1995 günlü, E:1994/50, K:1995/1030 sayılı kararıyla onandığı; bunun üzerine …’nın 1.3.1996 tarihinde eski görevine iade edilerek davacının bu görevden alındığı ve bakılan davanın bu yoldaki 1.3.1996 günlü, 30/11/3-17790 sayılı Bakanlık işleminin iptali istemiyle açıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşılmıştır.
Çoğunlukca temyize konu karar “… hakkındaki yürütmenin durdurulması kararı idarece, kendi anlayışı içinde, … İl Müdürlüğüne atanmak suretiyle uygulanmış olup, her nekadar bu uygulama yürütmenin durdurulması kararlarının yukarıda açıklanan hukuki sonuçlarına tam olarak uygun değil ise de, ilgili bu atamayı dava konusu etmediği gibi daha sonra bu görevinden alınarak mühendisliğe ataması işlemini de dava konusu etmemiş olduğundan, idarenin iptal kararını uygulama yükümlülüğü bulunduğundan söz etmeye olanak yoktur.
Bu itibarla davacının, … hakkındaki iptal kararının uygulanması amacı ile görevden alınması yolundaki işlemde hukuka uyarlık olmayıp davanın reddi yönündeki idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.” gerekçesiyle davacı yönünden bozulmuş ise de;
1- Danıştayın yerleşik içtihatlarına ve doktrindeki kabule göre yürütmenin durdurulması kararları bir uyuşmazlığın esastan sonuçlanmasına kadar dava konusu idari işlemi askıya alan ve hukuki etkisi esas hükümle birlikte sona eren kararlardır. Şu halde bir davanın görülmesi sırasında verilen süreli etkili bir yürütmenin durdurulması kararının eksik yada yanlış uygulanmasının yada hiç uygulanmamış olmasının davayı esastan sonuçlandıran iptal kararını hükümsüz bırakması ve onun hukuki sonuçlarını doğurmasına engel sayılması hukuki temelden yoksundur. İdari bir davada uyuşmazlığı sona erdiren, maddi gerçeğisaptayan karar iptal kararı yada davanın reddine ilişkin karardır. Bu nedenle yürütmenin durdurulması kararı üzerine idarenin hareketsiz kalarak hiç bir işlem tesis etmemesinin ya da yürütmenin durdurulması kararını eksik yada yanlış uygulamasının iptal kararının sonuçlarını etkileyici ve özellikle bu kararın geriye yürüme (makable şamil) niteliğinden doğan sonuçları ortadan kaldırıcı hukuksal bir değeri bulunmamaktadır.
2-Davacının yerine atandığı … isimli kişinin, yürütmenin durdurulması kararı üzerine … İl Müdürlüğüne atanması işlemini dava konusu etmemiş olmasının, o’nun bu işlemi benimsediği anlamında yorumlanmasına da olanak yoktur;
a) Adı geçen kişi … İl Müdürlüğü görevinden alınmasına ilişkin birinci işlemi dava etmiş bulunduğuna, bu davada verilecek iptal kararı işlemin tesis edildiği tarihe kadar geriye yürüyeceğine ve Anayasa ile 2577 sayılı Yasa hükümlerine göre idare bu iptal kararının gereklerine göre işlem yapmak yükümlülüğünde olduğuna göre adı geçen kişi açmış olduğu iptal davasının sonucunu beklemekte hukuken haklıdır.
…’nın önce … İl Müdürlüğüne daha sonra ise mühendisliğe atanmasına ilişkin işlemlerle … İl Müdürlüğünden alınmasına ilişkin birinci işlem arasında sıkı hukuki bağlılık bulunduğuna ve Danıştayın yerleşik içtihatlarına göre birinci işlemin iptali halinde sonraki işlemler sebepsiz kalacağına göre …’nın birinci işlemden sonraki işlemleri dava konusu etmemiş olmasının aleyhine sonuç doğuracak şekilde değerlendirilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Birinci işlemden ayrı olarak bu işleme bağlı diğer işlemlerin her birisi için de ayrı ayrı dava açılması görüşü Danıştay’ca 1980’li yıllardan itibaren terkedilmiştir.
b) …’nın, … İl Müdürlüğüne atanması üzerine … İl Müdürlüğünden alınmasına ilişkin işleme karşı açtığı davadan vazgeçtiğine ilişkin herhangi bir beyanı bulunmamaktadır.
c) Anayasanın 138/sonuncu ve 2577 sayılı Yasanın 28. maddelerine göre idare mahkeme kararlarına uymak ve bu kararların gereklerine göre işlemde veya eylemde bulunmak zorundadır. Davacının yerine atandığı kişi tarafından açılan dava iptalle sonuçlandığına göre idarenin bu kararı uygulamak amacıyla davacıyı … İl Müdürlüğü görevinden alması ve yerine …’yı ataması Anayasal ve yasal bir zorunluluk olduğu kadar Hukuk Devleti ilkesinin de bir gereğidir. … isimli şahsın … İl Müdürlüğüne atanmasına ilişkin ikinci işlemi dava konusu etmemiş olmasını idarenin iptal kararını uygulama yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul etmenin herhangi bir hukuksal dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim idare iptal kararını derhal uygulamışve bu amacla davacıyı görevinden almıştır. … İl Müdürlüğünden alınan kişi (…) bu yoldaki işlemin iptali için açtığı davanın lehine sonuçlanıp sonuçlanmayacağını dolayısıyla eski görevine dönüp dönmeyeceğini önceden bilemeyeceğine göre … İl Müdürlüğüne atanmasına ilişkin ikinci işlemi ayrıca dava konusu etmemiş olmasını doğal karşılamak; ancak bu tutumunu anılan işlemi benimsediği ve ilk işlemle ilgili davadan ve iddialarından vazgeçtiği biçiminde de yorumlamamak gerekir.
Açıklanan hukuksal duruma göre davanın davacının İl Müdürlüğü görevinden alınması yönünden reddedilmesi yolundaki mahkeme kararı yargısal içtihatlara ve hukuka uygun ve isabetlidir. Davacının il müdürlüğünden alındıktan sonra, eski görevine iade edilmeyerek, naklen atama işlemine tabi tutulması ve bu suretle Yapı İşleri Genel Müdürlüğü emrine mühendis olarak atanmasını gerektiren hukuken geçerli bir neden ortaya konulamadığından kararın bu yoldaki işlemin iptaline ilişkin kısmında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle tarafların temyiz istemlerinin reddiyle mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.